4 Aralık 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

4 Aralık 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ii ARR Şirketler meselesi S» günlerde terkos kum- panyası aleyhinde şiddetli o yazılar yazılmıya başladı. Istan- o Bulu zaman zaman “Kerbelâ, osılsa yeridir. Fakat bu dert, yalnız terkos belâsından ibaret degildir. Türkiyedeki bütün ya- bancı kumpanyalar, bir birinden » beter varlıklardır. Topuna birden o min asıl sebebi olan halka biz- “met yoluna sokmak için çalışmak Hâzım. Çünkü kumpunyalar, ayn .bir mücadele mevzuudur. “Biz, hangisinden fazla canımız yanar, hangisinin süngüsü dö- şerse ona hücum ediyoruz. Ya- oranın bir olmadığın çok defa unutuyor, birinin kanını durdu- runa bağlıyoruz. Halbuki onlar sülük gibi en ince damarlarımızı - bulurlar ve mideleri patlayıncıya kadar emerler. © Evet şimdialeyhinde atıp tut- nan arkasında ötekiler de var, Tramvay meselesi, susuzluk der- “dinden daha m az belâdır? allı halkın sabahları bu yüz- den neler çektiğini içimizde bil- miyen otomobil sahibi devletli- lerden başka kimse o kalmamış- “tir sanırım. Niçin tramvay kum- İz rasının hareketleri böyle key» fe, hevese bırakılıyor. Hele kış tarifesinin tatbikine .başlanalı beri, durakların mah- er yerinden farkı kalmadı. Her sabah büyüklerle bera- a i da 'dünyanın azabını çekiyor. © Arabalar geç kaldırılıyor. B saatlerde o kadar göze o batmıyan bu hal, sabahları ana- dan emdiğimiz sütü kurnu- muzdan getirecek bir işkence > halini alıyor. Vagonların içi sar- dalya fıçılarma bile rahmet ©- kutacik bir haldedir. Üst, baş, “döğme falan kalmiyor. © Karmızı boyalı birinci | sınıf o arabaların kapapelerinde, | inde şöyle dursun, ara” basa- aş ında yer bulursanız, ba- mıza değilse bile ayağımza dev- let koşu konduğuna inanmanız sevinmeniz lâzımdır. © Kumpanya, elbette bunları gö rüyor, ihtiyacı görüyor amma a- odamdan, cer kuvvetinden elde e kâr gözlerini başka taraf- lm . yer b Ya nhtım şirketi?... Yapmadı” ğı, hatta bir krokisini olsun çı- artmadığı sahillerden hisse, be- del, temettü bilmem ne alan bu küle ne diyeceğiz? nücadele,, siperlerine girilecek aman gelip geçmiştir. © Ecnebi sermayesi... ecnebi ser- mi yesi diye bir terkipten bir ımacı çıkarmıya lüzum yok, Bo- yunduruk şeklinde gelecek ser- ayeye bu memlekette yer kal- iadığını sanıyoruz. Seyyah “Tayyarecı Vecini s.in bir i tekzibi Bir güzele, kendi kendine bir tayyare wpaline muvaffak olam tayyareci Vecihi Bin Ankarsda lâkaydane karşılandığı başta. Dün gelen İlekimiyedi milliyede oku- d uza göre Vecihi B. bunu tekzip iş ve Başvekil paşs Hz. ile her sraf. tan büyük tevceübler gördüğünü söyle- ya çeviren bu şirket için ne ya- | çare bulmak onları teşekkülleri- | runca tekrar gevşiyerek işi olu- | tuğumuz Terkos, kumpanya da- | — vasının sade bir cephesidir. Bu- | mini mini mektep çocukla: | ; Başlarken de söyledimya mem- | lekette bir “kumpanyalara karşı | — 4 — VAKIT 3 Kânuneve! 1930 l duğunu *Çehof,dan Yevgeny Oniepin Nadya İ Zelenina temsilini seyrettikleri tiyatrodan henüz avdet etmisti. | Odasına girer girmez elbisesini çıkardı. Saçlarını çözdü. Beyaz bluzu ile masası başina oturdu. | Tıpkı temsildeki Tatyana gibi mektup yazmağa başladı : “Seni seviyorum.. Fakat seh | beni sevmiyorsun.. Hiç sevmi- yorsunl, Bunu yazdıktan sonra güldü... Henüz on altı yaşmda idi. Ve aşk ondan pek uzaktı. Gorny ile genç zabit Gronsdevin| kendisini sevdiğini biliyordu. Fa- kat şimdi tiyatrodan geldikten ten sonra onların aşkından şüp- he etmek istemişti... Sevilmek ve saadetten uzak, ıstırap için de yaşamak ne hoş bir şeydi... i Sevdiği halde bir mukabele gör- miyen bir insanın bayalında ne güzel, ne müessir ve ne roman- tik bir hukikat vardı.. Temsilde de öyle değil midi?.. Oniegin ! cazipti. Çünkti daima sevmiyor- du. Tatyana lâtifti çünkü çok, hem pek çok seviyordu.. Lâkin yekdiğerini ayni derecede sev- miş olsalardı hiç şüphe yok ki can sıkıcı iki mah'ük olacaklardı. Nadya aşıkı Gorny yi dü- şünüyordu. Mektubuna devam etti: “Beni sevdiğini (o söylemek için nafile ısrar etme, Ben her şeyi biliyorum. Artık sana ina namam.. Sen çok zeki, çok ki- barsın.. Her hususta kudretli bir istidada maliksin. Ibtimalki, - hayır ihtimal ki değil -muhak- kak ki seni parlak bir istikbal bekliyor. Fakat bana gelince: Ben bir zavallıyım.. Aciz ve sen deki hasletlerden mahrum bir kızım Sen de bunu pek âlâ bi- | liyorsun.. Ben bütün hayatırica sana bir yük olacağım. Bunuda hiç istemem. Bende idealini bul- zannediyorsun ve o ümitle yaşayorsun.. Fakat bu zannında bata ediyorsun. Hemde büyük bir hata, seni felâkete, uçuruma sürükleyecek bir hata... Er geç nevmidi içinde kendi kendine soracaksın. “Bu kıza niçin tesa- düf ettim. Onu niçin sevdim, diyeceksin. Pişman olacaksın fakat beyhude... Bu nedamelin- de geç kalacaksın dostum.. Hem © zaman bemide ateşe atmış olacaksın , Nadya kendisine acıdı. Penbe yânaklarını ıslatan ılık göz yaşlarını sildi ve devam etti: * Eğer annemi ve karde- şimi terketmek benim için çok müşkül olmasaydı rabibe olacak ve seni bu fena vaziyetten kur- taracaktım. O zaman belki sen- de başkasını sevmek için serbes kalırdın.. Mes'ut olurdun.. Ah keşke ölseydim.... ,, gözlerini dolduran yşlar onu artık ne yazdığın anlamıyacak bir hale koymuştu... Sanki bir menşurdan bakıyormuş gibi et- rafı yeşil, pembe, ve daha bir çok renklere bürünmüş görü- yordu. Sandalyesine çöktü.. Gorny'yi düşönmeğe başladı. Ne füsunkâr, ne cazip erkekti o?, Nadya Gorny; nin musikiye ait münakaşalarındaki halini yü- zünün güzel ifadesini gözlerinde canlapdırdı.. Gornyp ibtirasını Tiyatrodan sonra Nakleden: “esen Şükrü belli etmemek için bütün gayre- tini sarfediyordu. di iyi terbiye (o alâmeti olarak telâkki olunan bir cemiyette ih- tiraslar daima gizlenmelimidir. Gorm, de onu ğizlemeğe ça- lışıyordü. Fakat muvaffak ola- mıyordu. Herkes onun musikiye iibtirası olduğunu pek âlâ bili- yordu, Hiç bir şeyden anlamıyan insanların Omusiki (ohakkındaki ! yanlış idiaları, bitmez tükenmez münakaşaları onu fena balde sinirlendiriyordu. Çok güzel pi- yano çalardı. yakışıklı ve mağ- rur bir zabit değildi. Fakat mu- tavazı ve kiymetli bir san'atkârdı. Nadya nın yaşları gözlerin- de kurudu. Gorny nin verdiği bir konserde kendisine nasıl aş- kmı itiraf ettiğini hatırladı. Mektubuna devam etti: — Gronsdev ile tanıştığınıza memnün oldum. Çok değerli bir gençtir. Onu seveceksiniz. Dün saat ikiye kadar bizde idi. Hoş vakit geçirdik... Senin de mecelis- te bulunmadığına müteessir ol- dum. Nadya ellerini masanın Üze- rine uzattı, Ve başmı önüne | eğdi... Dağılmış saçları mektubu örtüyordu, Gronsdev inde onu sevdiğini Latırladı. Ona da ayni i mektubu yazmaya hakkı yok- midi?". İhtimal ki ona yazacağı mektup daha güzel olacaktı. Sebepsiz bir sevinç içinde kalbi hızlı hizli çarpmağa başladı. göğsü-şişti. Ruhundaki-helecanı gittikçe büyüdü. Taşh.. Artık aşıklarını unutmuştu. Düşüncele- ri birbirine karışmıştı. Saadet cuduna sirayet etti. Sanki hafif fakat serin bir rÜzgâr Üzerinden geçiyor saçlarını dalgalandırı- yordu. Kıvrak bir kahkaha ile omuzları titredi. Masa ve lâmba | sallandı, Içindeki coşkun hisleri durduramadı. Gözlerinden bir yâş seli koptu.. Hem gülüyor, hem ağlıyordu. Önündeki mektubu ıslatmıştı. dakikalarca güldü.. Ve bunda | haklı olduğuna kendisi de kani idi. Güldürücü bir şey düşünmek bu gülmenin zabiri bir sebebi olabilirdi. Bu suretle o andaki gayri tabiiliğini örtmüş olacaktı... — Ne hoş bir fino köpeği! Gransdev in finosunu hikâyesini hatırlamak istedi. — Hayır bayır Gronsdevi severim - daha iyi... Kararını vermişti. o Önündeki (o mektubu yırttı. Şimdi onu ve aşkım dü- şündü. Kendi sevgisi ile muka- yese etti. Neticede düşünceleri kafasına sığmadı taştı. Artık bahtiyarlığı düşünmeğe azmett. ve Ve anladı ki hayat mükemmel- | dir.. Şikâyet edilmiyecek derecede güzeldir.. Babtiyarlığı kendisine haber verdi: Yalnız bu kadarla kalmayacak biraz sonra artacak onu tam mes'ut bir insan ya- pacak.. i lik babar gelecek.. Onu yaz takip edecek, Annesi ile beraber Gronsdev deki sayfiyelerine gidecekler, Gorny tatili geçir mek üzere oraya gelecek. Bera- ber gezecekler. (o Sevişecekler. | Garbky de gelecek. Onunla | Kroket oynayacak, Hoş güldü- Soğuk bir vakar, tam bir lâkay karşı çok kuvvetli, sönmez bir | hisleri coştukça coştu. Bütün vü- | YAZAN : Ömer Rıza Siz beni tanımamakta haklısınız ! Otağın önünde oturan zevata şunları söylemişti: — Basradan bir heyet geldi. | Içinde yüzü gözü örtülü bir zat var. İmamı görmek istiyorlar. Mehmet bemen kalkarak ota- | ğın içine girdi. Hazreti Aliyi | gördü, Ve ona baberi verdi. i — Söyle, bunların başı kimse gelsin... Mehmet, (Ali) nin emrini teb- liğ etti; Çok geçmeden Basralı- lar geldiler. Mehmet, bunlara hitap etti: — Reisiniz kimse beni takip etsin.. Cemaatin içinden yüzü gözü sımsıkı örtülü olan adam iler- ledi. Ötekiler dışarda kaldılar. Mehmet içeri giren adamı tak- dim etti; — Basradan gelen heyetin re- isi budur; — Buyurun. Yüzü gözü örtülü adam yü- rüdü. Selâm verdi, ve kendisine gösterilen yere oturdu, Hazreti Ali sordu: — Kimsiniz?,, Yözü gözü örtülü adam nika- bini açtı. Alinin yüzüne baktı: — Beni tanımadmız mı? Ali dikkat etti: — Hayır tanımadım. — © halde dikkat ediniz. Siz beni iyi tanırsınız... Ali tekrar dikkat etti. tanımadı, — Tanımıyorum sizi. Kendi- nizi tanıtınız... İ — Siz beni tanmamakta hak- iJısınız. Çünkü şimdi emret bir , gencim. Eskidense saçlı sakallı bir adamdım. Ben sizin Basra valiniz Hannıf oğluyum. Ali yerinden fırladı: — Hanif oğlu Osman! bu ne i bal?.. — Sormayınız efendim. Başı- ma neler geldil — Çabuk söyle seni bu kılığa | kim soktu?.. — Sizin davanız... İ O— Anlatl bunasıl oldu. Buna | . kim cür'et etti, | i — Anlatayım, fakat siz de otu- rumuz da dinleyiniz. , Ali oturdu ve valisinin mace- rasını dinledi. Ben senin namına Basraya gittim, Orada, bükümet dairesine girdim ve halkı yeni hükümete ilaale davet ettim. — Sana isyan mı ettiler?.. — Hayır, davete icabet etti- ler. İşlerile güçlerile meşgul ol mağa başladılar. birgün şebrin haricinde bir karargâh kurulduğunu haber al- dık. Kimin geldiğini sorduk. Meğer Hazreti Ayşe ve Talba ile zübeyr gelmişler. Başlarında büyük bir maiyet vardı. Onlar geldikten sonra şehrin içinde dedi kodular başladı Etrafımdaki | adamlarla istişare ettim, ne ya- | palım? dedim, bunların bir kısmı Hazreti Ayşeye iltihak edelim, bir kısmıda onların şebre girme- sine mani o'alım, edilir. asama pak edanur rücü fıkralar, harikulâde hikâ- | yeler anla tacak, | Elma bahçelerini, saf ilk bahar | simasını, yaz gecelerini ve yıldız- | ları ihtirasla bekliyordu. Yavaş yavaş yerinden kalktı | bağa getti, Saadet o hülyaları içinde derin bir uykuya daldı. i Fakat “il Görlekeni ler, Ayşe onları kabul etmiş, on o” Li Nİ iki —79-— Mani olmak istiyenlerit maksadı ne idi? — Ayşe iie döğüşmek... — Sen bu vaziyet karşında ne yapdın?.. — Ben dedim kine bizim on lara iltihakımız doğrudur, nede onlara mukavemetimiz. Evvelâ onların niçin geldiklerini ve ns istediklerini anlıyalım, — İsabet etmişsin.. — Bunun üzerine iki adam seçdim. Bunların biri bütün ava- mın tanıdığı ve bürmet ettiği Imran, diğeri bütün hassanın bürmet ettiği Ebül Esvet idi. Bunlara lalimat vererek gönder- dim, — Verdiğin talimatname ne idi?.. — Onlara dedim ki Ayşeye gidiniz... Neye geldiğini ve ne istediğini anlayınız. Sonra onun maiyyetinde bulunanlarla konu şunuz. Sonra gelip bana haber veriniz... Bundan başka bir söy” lemedim. — Bunlar ne yaptılar? — Bunların ikisi de Ayşenin konakladığı Hafir mevkiine gi“ derek benim namıma onunl4 görüşmek istediklerini söylemiş” larda şu sözleri söylemişlerdi * — Biz Basra Emiri namına gidiyoruz. Sizden niçin geldiği nizi anlamak istiyoruz. Ayşe onlara cevap vererek şu söylemişti ; i — Size anlatayım. Benim gibi bir kadın Kakikati oğullarından saklamaz. Bir takım âyan takımı Peygamberin şehrine musallat olmuşlar. orada istediklerini yap” mışlar, devlet reisini sebepsif öldürmüşler, şehri soymuşlar v€ bu suretle mukaddes tanınma# icap eden kanı dökmüşler, mu” kaddes tanınması İfzım gelen malı yağma etmişler ve Allahın lânetini kazanmışlardır. Bütün müslümanlara bunu haber vermek ve ıslaha teşebbüs etmek İçi” hareket ettim. İşte maksadı” budur. Sizi iyiliğe ge fenalıktan uzaklaştırmak istiyo” ruz, İki murahbasım bu sözleri dit” ledikten sonra Ayşenin yanında" çıkmışlar ve Talhayı balurak © nunla konuşmuşlar, ona da $“ suali sormuşlardı : — Niçin geldiniz? Talha şu cevabı vermişti * — Osmanın katillerini ten için hareket ettim. Ona tel'rar sormuşlar : — Sen Aliye bint etmedinmi? — Kıhç boynumun özerind* olduğu: halde bist ettim. Al bizimle Osmanın katilleri 21*” sındaki davayı - halletmezse pe biatin kıymeti yoklur. Murahhaslarım © bu sözleri İ* dinledikten sonra Zübeyri WE mouşlar, ayni osualleri ©098 z sormuşlar, ondan da ayni cevap ları almışlar ve geri dönerek bana gelmişlerdi. Ben vaziyeti anlattıktan Ebül Esvete reyini sordum. dedi ki : gi — İkiniz arasında harp rp vuku bulacaklır. li eğitme? gop pan "

Bu sayıdan diğer sayfalar: