29 Aralık 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

29 Aralık 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| vi MET a YT | | Yl i Nefes aldırmayız enemen hadisesi, artık bir tarih faciası olmuştur. Şim- di kiymet hükümlerimiz, vak'a- nın kendisinde değil, onu çerçe- veliyen vatan heyecanı etrafında dolaşmalıdır. İzmirin yanıbaşında cümhuri- yete kurulan bu pusu, memleke- ti baştanbaşa titretti, Yeni öm- tün dilediği de işte bu hassasi- yet, bu coşkunluk, bu heyecan- dır. Şehitler kafilemize mübarek bir tabut daha katan son kanlı hadise, değil şuuru anaçlamış başlarda, henüz mektep Sirala- rında, kitaplarına iğilmiş çocuk almlarında bile şiddetli bir fırtı- na kabarttı, Menemen ufukların- da gördükleri bu kara bulut içinde şimşek gibi çakmak için, bütün gençliğin keskin bir kılıç olmak istediği görülüyor. İrtica nefes almasına imkân kalmadığını gösteren, onu bina edenlere bu inanış ne yazık ki bir şehidin kanına mal oldu! Beni en çok sinirlendiren nok- ta vatandaş kanını içen bu ca- nayarların dinden, şeriatten bah- setmeleridir. e Yobazlar elinde din, zavallı masum din eski bir silâhtır. Sultan saraylarının tunç kapılarını onunla zorlayıp kemik kaptılar, Zır delileri onunla mil İetin başıma geçirmek yolunu buldular. Yeniçeri ve fetva; işte saltanat tarihinin iki şenaat bay- rağı. Biri kazan kaldırır, öteki bir “elcevap olur,,la cinayeti mübah ilân ederdi. “w wBusiki mel'un kan ve alçaklık “« ortağı, hiç bir zaman Allah dü- . şüncesi, din kaygısı ile ortaya — atılmamışlardır. Her kazan kaldı- rış ya fodlayı baklava, ya cüp- peyi samur kürk yapmak içindi. © Saray, daima bu iki kuvvetten titredi. Çünkü oda hain, oda mücrim, o da korkaktı. Onunda — milletin duymasından çekindiği » cinayetleri, kalın surlar arka- - sında gizlenmiş, kanlı elleri vardı. Bu yüzdendir ki, Yeniçeri ve © fetva devlet terazisinde, kefe- > leri sarsan birer varlık halinde © yaşadılar. © Fakat bugün artık bunların © — yapacağız. Çünkü onların naza- m - hiç biri katta mezar varlıkları — şeklinde bile yaşamıyorlar, ya- şatmıyoruz, yaşatmıyacağız. © Onların delik deşik vücudu bir cenaze halinde kollarımız Sarasında bıraktıkları vatan, ya- © ralarını kimlerin sardığını bi — yor. Hainlerin bütün iç yüzlerini © görüp tanıdı. Artık yalanlarına » inandırmalarına imkân yoktur. > Gerçi bu heriflerin ciğerleri beş — para etmez, fakat zaten ne ba- — basma olursa olsun, bu yılanı par- © çalamağa ant içmişizdir. Bunu © hem vatan, hem kendimiz için - rında medeni Cümhuriyet vatan- — daşlarının helâl olduğunu bili- b Seyyah Kongreler devam ediyor C. H. F. nahiye ocakları kong- resi dünde yapılmıştır. Ay so- nuna kadar bu kongreler bitiri- lerek kaza kongreleri yapılacak se gelecek ayın 15 nde Istanbul vilâyeti (kongresi de yapılmış, bitmiş, yeni heyetler sazifelerine © başlamış olacaklardır. | —4 — VAKİT 29 Kânunevel 1930 Gece yarısında ) ! Rus h * Çehof , dan Dünkü kısmın hulâsası TEozacının karısı bir türlü uruyama- mış. Pencerenin önüne çıkt. Uzaktan bir doktorla bir zabit ge güzel kadın görmak için yordu. Bunla 20 içtiler, sonra şarap İstediler. da bor- hyarak uyuyordu. Soda ile şarabı iç kadına güzelliğini uşladılar. Eczacı y metederek “Flo vâpmağı başladılar. Kadın cide Doktor gülerek göz ecile kendisine kıyordu “Ne şuh bir kadınsınız?. gözleriniz pırıl pırıl yanıyor. Hem âyni zâman- da ateş gibi çakıyor. Sizi tebrik ede- rim.. Bizi mahcup ve mağlüp ettiniz... yüzlerine bak ti. Onların gevezeliklerini dinledi, ve © da canlanır gibi oldu. Neşelendi. O da söze karıştı. Güldü. Cilveleşti. ve hatta müşterilerinin ricasına daya Genç kadın kızarmış namıyarak iki bardak ta şarap içti. — Siz zabitler kamptan sik sık in- mek mecburiyetindesiniz.. Fakat bura sı ne sıkıcı bir yer?.. İnsan adeta bu- naltyor.. Öleceğim zannediyorum. Doktor biraz kızmış bir halde: — Evet, öyle. dedi. sizin gibi tabi- atın mucizesi olan mahlük böyle ya- bani bir yerde duramaz. Yabani insan lar içinde yaşıyamaz. Eh. dostum gitmek zamanı geldi.. Tanıştığımıza çok memnun olduk. Çok.. borcumuz ne kadar?. Eczacının karısı gözlerini tavana dikti. Dudakları birkaç kere kipirda- dı. — On iki ruble ve kirk sekiz “Ko- peck,, (Obtyosov) cebinden para çan tasını çıkardı. Ve parayı uzattı. — Kocanızın uykusu çok tatlı.. Her; halde rüya görüyor, — “Aptalca sözlerden hoşlanmam... — “Nasıl aptalca söz?. Bilâkis söy- lediklerim tam yerindedir. (Shakes peare) bile (Mes'ut insan gençliğinde genç olan insandır) diyor. Uzun uzun konuştuktan ve genç ka dımın elini öptükten sonra müşteriler İdükândan çıktılar. Eczacının karısı yatak odasına koş- tu ve eski yerine oturdu. Doktoru, ve zabiti kapıdan çıkıp on beş yirmi adımı kadar tembel tembel gidinceye kadar gözlerile takip etti... Biraz sonra müs- teriler durmuşlar, biribirine bir şeyler fısıldıyorlardı. Acaba ne konuşuyorlardı?. Kalbi hızlı hızlı çarpmağa başladı.. Bütün mafsalları titriyordu. sebebini aradı fakat bulamadı. Dışarda fısılda yanlar sanki mukadderatının hâkimi! idiler. Onlar fısıltılarma devam ettik- çe kalbinin çarpıntısıda artıyordu. Beş dakika sonra doktor arkadaşım- dan ayrıldı ve yoluna devam etti. Gene zabit ise geriye dönmüştü.. Bir ili ke re dükkâna doğru ilerledi. Kapısy kadar yaklaşıyor, sonra cesaret ede- miyerek bir iki adım geri atıyordu. Ni hayet zil hızlı hızlı çalmdı. — “Nedir 07, kim var orada?,, Genç kadın birdenbire kocasının se sini işitti. “Zil çalıoyr fakat senin hiçbir şey- den haberin yok?,, kocasının sesi pek ciddi idi. Eczacı yatağından kalktı. Giyindi.. Yarı uykuda olduğu için sendeliyerek ve gözlerini uğuşturarak terliklerini a yaklarına geçirdi. Ve dükkâna doğru ilerledi. — Ne istiyorsunuz? (Obtyosov) şaşırmıştı: — Bana, bana şey veriniz sey.. nane şekeri. Eczacı daima sendeliyerek ve ho- Flört ikâyesi Nakleden * Hasan Şükrü |murdanarak raflardan birine uzandı İve bir şişe indirdi. İki dakika sonra eczacının genç ka- rısı pencereden genç zabitin çıktığını! gördü. Birkaç adım ilerledikten son- râ cebindeki paketi çıkararak çamurlu! sokağa atmıştı.. Doktor köşeden çıka- , İrak onunla birleşti. İkisi birlikte ko) kola ilerlediler ve sabah sisi kaybolup gittiler. “Ren talisiz İnsanım, içinde Genç kadın hiddetle kocasma bakr. yor ve kendi kendine söyleniyordu. Eczacı tekrar yatağına girmek için acele ediyordu. Genç kadın tekrar etti: — Ahi, Ne talisiz insanım! Birdenbire gözleri ıslandı. — Hiç kimse bilmiyor. Hiç kimse bilmiyor... Eczacı yatağının içinde söyleniyor- du: — Parayı dışarda unutmuşum. nu alıver!... Bir dakika geçmeden eczacının rultuları dışarda öten horosların rültülerine karıştı. Genç kadın hâlâ pencerede idi. Yılana dar | yılanı ber başını kaldırı- şında genç bir muallimin ba- şını yiyor. Şeyh Sait muallim Ze- kiyi öldürerek kara gayzını yen- mişti, Menemendeki Derviş Mehmet de karşısına bütün gençliğin ir- ticaa karşı gayzını temsil ede- rek çıkan Kubilâyın kanını içti, riyetinin taze havasını esrar ko- kularına boğmak ve medeni Türk vicdanına batıl hurafelerini yığmak istiyenler karşılarında milyonlarca Zeki ve Kubilây gö- recekler ve bu millet Menemen alkışçılarını tel'in etmekten bir İ an geri durmıyacaktır. Mehmet, yaralı bir gencin kanımı içti. İrtica: tarif ve tasvir için bundan daha ye- rinde bir hareket olamazdı. Inkılâpçı Türk genci ise ayni günde tek başına mefküre ve imanı uğrunda kendi kanını dö- kerek tarihe geçiyor. Bizim medeniyet nuruna ihti- yacımız var, Onu üflemek isti- yen ağızları tıkar, ona yan ba- kan gözleri ebediyen kör ederiz. Toplu İğne Mareşal Jofr öldü Atinadan gelen bir telgrafa göre hasta bulunan ve bacağı kesilen Fransız Mareşalı Jofr ölmüştür. Mareşal Jofr büyük harbın iptidasında Fransız ordu- Derviş mişti. Jofr harbin en mühim devresinde ve Almanların en kuvvetli olduğu bir sırada Fran- sâyı tam bir mağlubiyete uğra- maktan kurtarmıştır. Foş ve Kle- mansodan sonra Jofrun ölmesi 1914-1918 harbini idare eden | Fransız ricalinin en mühimlerin'n hayata veda etmesi demektir. | O vakit Fransanın başında bu- İ lunmuş olanlardan yalnız geçen- İ lerde hastalanan M. Puankara i kalmış oluyor. Şu- ho! Yeni ve zinde Türk Cümhu- | YAZAN : Ömer Rıza — 101 — Seni Hasana alacağım, varır mısın? — Kızım, sen buna nasıl lâ- yık değilsin, Bilâkis çok lâyıksın. Benim oğlum Hasan sana talip- tir. Bilmem kabul eder misin? — Kabul etmemek en büyük küstahlıktır. Fakat beni mazur görünüz. Bahusus ki ben efen- dimizden başka bir istirhbamda bulunacağım. Bu akşam fırsat- tan istifade ederek bunu sizden dileyecektim. — Söyle kizım! — Demin, size ana ve baba- ma ait sırlardan bahsettmiştim. | — Evet, —bBen bu sırları istinkâh et- meden bir kimseye söz veremem. Onun için her şeyden evvel meseleyi halletmek isterim, Kim bilir, bu sırlar bize neler ifşa edecek? — Doğru söylüyorsun kızım: — O halde bana Şama git- | mek için müsaade veriniz. Hz. Ali cevap vermeden (Ha- | san) içeriye girdi, Leylâ ayağa kalkarak onu istikbal etti. Hasan babasının elini öptük- j ten ve Leylayı selâmladıktan son- | ra oturdu, Hz. Ali ona bakarak: — Oğlum Hasan! dedi, Leylâ senin teklifinde bir beis gör- müyor. Fakat onun başka bir işi var. Kendisi Şama gitmek isti- yor. Orada görüşeceği adamlar var, Ancak bu sayede onun ne- sebı anlaşılacak, onun hakiki babasının kim olduğu meydana çıkacaktır. Hasan, verdi: düşünmeden cevap — -Leylânm arman - muhilia tır. Fakat bu bizim işimizi ge- | ciktirir mi? — Geciktirir, aramızda nikâha bir rabıta vardır. Hazreti (Ali)nin bu cevabı karşısında ( Hasan) susmuş ve Leylâ memnun olmuştu. Hazreti Ali, Leylâya dönerek ona şu sözleri söyledi: — Kızım! ben senin Şama git- men için herşeyi hazırlatırım. Buradan Şama gidecek ilk kafi- leye refakat edebilirsin. Sana bir hizmetçi veriyorum. Bundan başka istediğin en mükemmel atı alabilirsin. Yol levazımi nâ- mına ne istersen hepsi mevcut- tur. Sen bu işi yap ve bana il- tihak et. Leylâ teşekkür ederek kalktı, Bel ki mani onunla olacak Ali nin ellerini öperek ayrıldı. | kendisi bu neticeden memnun idi. Gerçe kendisi Mehmedi bek- lemek için ona söz vermişti. Fakat hatırda olmıyan her hangi bir hadiseye mahal vermemek için Şam seferini tehir etmemek daba iyi olurdu. * Hazreti Ali Basradaki işlerini bitirmek üzere bulunuyordu. Bas- anın beytilmalinde (600,000) dir- z ordu * hemden fazla para bulunmuştu. su başkumandanlığına tayin edil- | Hazreti Ali, arkadaşlarım taltif etmek isteyerek onlara atıyeler vermiş ve hazinede bulunan bu paraları onların arasında taksim etmişti. Ali, bu atiyeleri tevzi ediyor- ken Sebe oğlu ile onun bütün taraftarlarine, hazreti Osman kanile lekeli olan adamların bi- rine bir şey vermemişri. Bunlar, bu muameleden çok müteessir olmuşlardı. Bunların bir çoğu (Ali; ye müracaat ederek onla- (Bitmedi) bu | rada hisseler ayırmasını söyler mişler, Ali kabul etmemiş, hat ta onları şiddetle koğmuştu. İ nun üzerine bunlar müctemis | harekete karar vererek hazreti i Aliye gelmişler, ona: | — Sen, hem hasımların kan” nı dökmeyi bize mübah kılmıyor. İhemde onların malini de bize hara sayıyorsun. Bu ne demektir? r sana bizmet etmedikmi? ve bU hizmetimizle bir hak kazanma" ! dıkmı? Ali onlara şu sert cevabı verdi — Biz sizden hizmet isteme" dik. Sizin defolup gitmenizi söy” ledik. Siz ise bize sokuldunu” Biz sizden müteberriyiz. Onun için size hisse ayırmadık. Bu cevap Sebe oğlu ile ark#” daşları üzerinde çok fena tesir İ etmişti. Bunların hepsi birdenbi” re (Ali) nin aleyhine dönmüşler” ji di. Hepside onun aleyhinde atıp tutuyorlardı. Hepsi de onâ sürü sürü isnatlarda bulunuyor” lardı. Hepsi de onun hain oldu” ğunu söylüyorlardı. Ali, onların dedi kodusuna ehemmiyet vermedi. Fakat onla” n tedibe de imkân bulamadı. Çünkü bunlar bâlâ çoktu, vazi” yet çok değişmiş, ve pek garip bir mahiyet almıştı. Ali, Osmanın katillerine mu hasım ve onlardan müteneffir olduğu halde elim bir mecbu- riyet sevkile o kendisile hem- fikir olanlarla harp etmişti, Ali, vaziyeti iyice kavramak ve ona göre vaziyet almak için Basrada bir. müddet Kalmale ie tedi. Fakat onun Basrada bir müddet kalması, ve Basralılarla iyice anlaşması katillerin işi..& gelmezdi. Katillerin bütün men faati vaziyetin müzepzep kalması | idi. onun için Alinin Basralılarla başbaşa kalarak işini yoluna koyması için tedbirler a'ındı. Sebe oğlu taraftarlarını tekrar toplamış ve meseleyi onlarla görüşmüştü. Sebe oğlu artık (Ali) nin kem dilerine muhasım olduğunu sak- lamıyordu. Kendisi içtima şu sözlerle açtı: — Arkadaşlar, (Ali) bize düş“ man kesildi. Onün bütün istediği bizi mahvetmek için bir çare bulmaktır. Basrada bir müddet kalmak istemesinin sebebi bu” | dur. Kendisi burada bir müddet kalmakla halk ile anlaşacak. Vuku bulan muharebe dolayısile kendisine karşı husumet besle yenleri memnun edecek, onların gönüllerini alacak ve onlara ati” yeler ve tahsisat bağlıyarak, ve fenalıkların bütün mesuliyetini bize yükliyerek kendisini tem'z” liyecek Onun için biz ona aman vermemeliyiz. Onun bir an evel hareketini temin etmeliyiz. Ko nuşacağımız mesele budur. Eşler cevap verdi: — Sebe oğlul Ali, bizi zafe” rin mükâfatından mahrum ett» Onun hedefi, bizim eleyhimizde görünerek: halkı kendisine ısın” dırmaktır. Fakat biz buna imkân vermemeliyiz. Bunun için kendi” sine gidelim ve deyelim ki; Bis Basrada oturmayacağız. Küfeye doğru hareket ederek orada bali ile görüşeceğiz ve onlar! kazanmağa çalışarak senin aleY” hinde hareket edeceğiz. Bu va” ziyet karşısında bakalım ne y*” par?

Bu sayıdan diğer sayfalar: