30 Aralık 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

30 Aralık 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— serme. “Kara vak'a,karşısında| Muasır medeniyetin en yüksek se viyesi olan halkçı ve cümhuriyetçi bir| rejime sahip bugünkü Türk milletinin vatanında böyle kurunu vustai kafala- ra, en batıl zihniyetlere yakışır çok veni, çok canavarca bir kara vak'a nn zuhürünu gözlerime inanmıyarak, örudum... Kendi kendime utandım. Yüzüm kızardı... İçim kan ağladı. Kurunu vustanın din muharebeleri “1 andırır tarzda gayz ve kin dolu hs alalarından sudur eden ve bugünkü nedeniyet âlemine karşı yüzümüzü “ızartacak olan bu çok feci, çok Vi ok menfur hareket Türk tarihinin hifelerine son bir kara vak'a yazılacaktır. Evet, içine girdiğimiz halkçı ve cüm hüriyetçi rejimimizin bütün Türk mil- 'etinin ruhundaki samimi ve lâyezal irtibatı bundan sonra böyle bir vak'a,, daha zuhur Franuzadan Kıpkırmızı çuha kaplı mahkeme s8-| lonu samlin için bile heybetli bir mu hitti, Oraya maznun sıfatile gelecek o lanlarım neye uğrıyacağını da artık siz bulun. Yüksek arkalıklı geniş koltuk- larda peruklü, çatık kaşlı hâkim ve a zalar oturmuşlardı. Hiçbiri kımıldamı| “İyordu. Donmuş, heğkel gibi (o gözleri) boş değildi. Bilâkis bu hadekaların İ-) çinde dehşetli birer çift göz karşıla rmda dikilen genç adama bakıyordu. Reis, zabıt kâtibine işaret etti. Bir olarak| saniye salonun sessizliği içinde karış-! tırılan kâğıtların hışırtısı duyuldu. Son ra keskin, dik, sıtma görmemiş bir ses le kâ okumağa başladı. Bu, istintak evrakı idi ve muhake- ara|me edilen geticin âltı kızla ayrı ayrı za etmiyeceğine bir manlarda nişanlanp ayrıldığnı sö #aman teşkil eder. yor ve yalnız bu kadarla da kalmı Hidayet meş'alesini istikbalin par-İ rak bunu kendisine iş ve meslk edindi-| lak nurunda değil “mazinin zifiri ka-iğini, tehlikeli bir rol oynadığını anla. ranlığında, medeniyetin göz kamaştı/tıyordu. Hele bir yerinde müstantik ne ziyasında değil de, bedeviyetin ku genç müttehimi meşhur kanarya kaş-| runu vustai zulmetinde arıyan bu s6-Jlı (Landrü) ile mukayese ederek ona fillere zihniyet itibarile nekadar acmır|da: ise, kanlı cür'etleri itibarile de o kadar) — Santimantal Landrü! İ ağir cera gerektir. | OSıfatımı veriyordu. Halkçı ve cümhuriyetçi olan Türk Delikanlı ayakta sakin ve dudakla- milleti, artık yalniz kendi asil benliği|rımın ucunda ince, alaycı bir gülümse ni, kendi yüksek varlığını tanır.. Kuru|yişle bütün bunları dinliyor ve arada mu vustanin köhne zihniyetinden arta|sırada elindeki şapkasınm kenarlarını kalmış olan şeyh, tekke, mürit, gibi çü-| sıkıyordu. Onda farkedilebilen heyecan| rümüş, kokmuş mefhumlarla alâkası|işte yalnız bütün bu hareketten ibaret yoktur ve olamaz.. ti “Betbahtlar! sizi İttihamname bitip te hâkim: galan, sizi koruyan — Ne diyeceksin? yük çeyh, vatanınızdan mukaddes Diye sorunca, müttehim: ke, vatandaşlarınızdan daha aziz — Hükim efendi, bana (izdivaç ve- Hit mi olur?.. silesile dolandırıcılık), (para kopar- Sefiller? dünkü “eshabı keyif, gi. mak), (kendline ziyafet çektirme) gibi| bi uyumak değil, buzünkü (eshabı me cürümler isnat ediyor ve ne diyeceğimi Sd gili aanmik lazım. soruyorsunuz. Res efendi, ben kuzu gi| yartan, sizi ya milletinizden bü tek mü Müftehim Cevap Veriyor | Imuskârane bi İmin ederim ki bunlârın hiçbirisi 30 de- İyi huylu, güzel, elinden iş gelir, akıl! lı, bilimli bir kızdır, Eğer arada kara diken gibi dikilen fıçıcının ağır gölge- azap verici kabalığı olmasa idi, şüp' hesiz evlenecektik. Fakat o, her fır- satta aramıza burnunu soktu. Aramızı bozdu ve nihayet iş olmadı, ayrılmağa' karar verdik, Kızların hali malüm. Onlara na fikirle yaklaştığımı an! laymca beni ailelerine takdim ediyor. lardı. Biraz sonra (o mizaçlarımızdaki benzeyiş bizi biraz daha biribirimize yaklaştırıyor ve nihayet nişanlanıyor duk. Ne hikmettir bilmem, kızlar, kız ın aileleri nişandan evvel yumuşak! lı insanlar gibi, nişandan sonra hep si birer birer değişiyirlar, İşte sırf bu sebeplerle gün geçtikçe| izdivaç etmeden soğuyor ve yuva ku-| ramıyacağımızı anlıyarak felâkete büsi bütün batmadan, çoluk çocuğa karış- madan ayrılryorduk. Bu meselelerde benim tek başıma ne günahım var? Meselâ işte gu fıçıcı| herif ki, ilk defa onun kızile nişanlan mıştım, bütün bu gürültüye sebep oi dur. O, gidip Parisli baştan başa dola» şarak beni ve benimle münasebette bu Tunanları bulmuş, el âlemi aleyhime fış kırtmış ve mehkemelere düşmeme se- bep olmuştur. Şimdi de bakınız benden neler isti yor; Beheri otuz franktan yüz yirmi ye mek bedeli, Onlarda arada sırada ye mek yediğim gerçektir. Fakat sizi te- 3 frank bile etmezdi. Kızile yalnız Itt ay nişanlı kaldığım halde 120 ye mek bedeli istiyor. Acaba bunun haki kate benzer bir yeri var mıdır? Bundan başka (500) kadeh içki pa- Kara cahiller!,. hangi şeriati isti- yorsunuz?. Şeriat gökte değil, yerk dir. İşte senin vatanm, işte o vatanım *Sâhlibi olât büyük millet, işte o milleti bi masumum. Belki her mücrim sözü-İrası da istiyor. Lokmalarımızı sayan nei kendi masumiyetini iddia ile baş-|bu adam demek bütün ömrümde bile İlar fakat ben size hakikati olduğu #ilişmediğim bir miktarı bana yüklemek İbivanlatayım. Sonra “elinizi' vicdanını istiyor. Bu, belki-kanun huzurunda bir) zmn Üstüne koyarak siç hükmünüzü ve tirsiriz. | Altı nişanlılı adam, santimântal| Landrü, tehlikeli muğfil diye anılan bel nim, Evet bunların içinde doğru olan ları yok değil. Filhakika altı kızla ni| olönesil eden meclis, işte o meclisin senin varlığını korumak için meydana koy-| Jağu kânunlar. Bu kanunların mec muu senin vatanının şeriati değil de nedir?. İçinde yaşadığın, havasını teneffüs cürüm değildir; fukat ahlâk ve muaşe ret adabında her halde çok çirkin ma nalara gelir sanırım, Sonra: ben, fakir bir adamım. Ni- luna koymak, halkın ihtiyaçları- şanlıma ayda bir hediye alamam. Bun lir, bilhassa bana para vererek hedi ettiğin, bütün varlığını onun say de edindiğin bu öz milletinin bu öz tanımın senin varlığını korumak ii meydana koyduğu şeriatten başka ha ne şeriati istiyorsun?.. o Bugünkü yepyeni yarlığının, medeni hayatının i €âp ettirdiği bu yeni şeriat sana kâfi gelmiyor da asırların köhneleştirdiği| kurunu vustai ahkâm: bugünkü varlı) ğına uyar mı zanediyorsun? Tânet!.. bu köhne zihniyeti sana ve- renlere, bu batıl itikatları sâna telkin edenlere... yüz. binlerce lânet. Aziz şehit!.. senin göğsüne saplanan sana değil, vatanın bağrına girmiş, milleti utandırmış, vatandaşları kan ağlatmıştır. Bütün vatan evlâtları bu darbenin acısını can evinden duymuş- Tardır. Senin “batılın, hücumuna, zul. müne uğrıyan aziz vücudünün hatırası vatandan (hak) km bir timsali olarak bütün vicdanlarda ebediyyen cak, mefküre uğrunda şehit sil varlığın bütün Türk gençliği pa rife alarak azasından bir çokla- rına konferanslar verdirtmiş, yaz- dıkları şiirleri okutmuştur. Bu arada Hüseyin Rahmi, Mustafa Şekip, Halit Fahri, Reşit Süreyya, Refik Ahemöt Beyler konferans vermişler, Şüküfe Nihal hanımla Yaşar Nabi, Cevdet Kudret, Halit Fabri Beyler şiirlerini inşat etmişler, İbnürrefik Ahmet Nuri Beyin bir hikâyesi okunmuştur. 4 — Şube azasından Aptül- hak Hâmit Beyin seksen yaşına girmesi münasebetile bir ihtifal yapılmış, Ismail Müştak, Ibrahim Necmi Beyler birer hitabe irat etmişlerdir. 5 — Şube azasıma mahsus bir çay ziyafeti verilmiştir. 6 — Birlik merkezinde bir gece eğlencesi tertip edilmiştir. Yann 7— bir vapur gezin ganlandım ve ayrıldım. Tamamen hep|ya aldırirlardı. Onlarm bedeli olarak birden değil, Ayrı ayrı zaman ve me İkânlarda ve hemen daima biribirinden > İsonra hiçbir vakit ikisine birden nişan *İlem sıfatını vermemek şartile,... Tahkikat evrakından da anlıyacağı nız veçhile bu davanın huzurunuza çık İ ması, şa mendebur fıçıcı herifin mü- nasebetsizliği yüzündendir. Onun kızile de altı ay kadar nişan melekten farkı yoktur. bir irşat ve i ala kılâbın muhafızı olan Türk gençi Bu geri zihniyeti, bu köhne itikatları, bu (batıl) düşünceleri kafa lardan silecek, onun yerine asrın “hak ku hakikat) mefhumlarını koyacak sensin... Büyük mürşidin sana tevdi ettiği (emaneti) ancak ve ancak bu uğurda "İki (kutsi cihadın) ile yerine getirirsin. Darülfünun müderrislerinden Halil Nimetull, şubesi azası ve ailelerile birlikte Birli- ğin diğer şubeleri azaları da üc- retsiz davet edilmiştir. dare heyeti bu tenezzüh vesilesile va- | por veren Seyrisefain meclisi idaresine ve vapurun kömürünü teberru etmiş olan tüccardan detmekte idi. 8 — Tevfik Fikretin ölümü- nün yıl dönümü münasebetile ihtifal yapılmış, Aptülhak Hâmit, Halit Ziya, Ruşen Eşref Beyler birer hitabe irat etmişlerdir. i 9 — Birlik merkezinde bir İ kütüpane tesisine teşebbüs olun- i muş, bir çok kitap toplanmış, İ devlet (matbaası © neşriyatının muntazaman gönderilmesi için maarif vekâletinden emir çıka- Ni yaşadım, Allah için söylemek Yâzım| Selim Beye teşekkürlerimi kay- | ta bin frank istiyorlar, Madem ki hesap görülüyor. Hem de en arsız şekillerde Şu halde benim ala cak defterlerimi yoklamam icap edi- (yor. l 1 — Altı ay kaynstaların saçmala- İrımi dinlemek bedeli, | 2 Biçimsiz gençlik davasında kay! İnanaların sululuklarma tahammül ve arada sırada mukabele etmek bedeli, İ 3 — Bu kaba heriflerin gönüllerini İoyalamış olmak bedeli, | 4 — Onlarla temas ederken düştü- Jgüm çukuru anlamaktan: mütevellit lelem bedeli, Şimdi muhterem reis efendi, artık hak sizin. Bunların fiatlerini ben koy- İmağı nezaketsizlik telâkki ederek efen dimize bırakıyorum, İsterseniz hakkı. İm helâl bile ederim; fakat şu davanm | hakiki kurban ben Lütfen onu tasdik edi- mevzuu içinde İdeğil miyim? İniz yeter. | Binin rılmıştır. 10 — Birlik merkezinde mun- tazaman meccani serbest edebiyat dersleri verilmiş, Halit Fahri, Refet Avni, Reşit Süreyya Bey- ler ders vermişlerdir. Idare heyeti raporunda şube- nin mali vaziyeti hakkında da malümat verildikten sonra «ge- çen sene şubemiz oazasından | Saffeti Ziya torpağa tevdi edil- İ mişti, bu senede Mahmut Sadık ve Hikmet Şevkiyi kaybettik, diyerek ölen ediplerin hatıralarını | yâdetmekte idi. İ Rapor kabul ve idare heyeti i tebrie edildikten sonra ruzname mucibince nizamnamenin tadiline geçilmiş,hazırlanan proje madde madde okunarak müzakere, mü- naka şa,tadil ve kabul edilmiştir. Müteakiben yeni idare heyeti İ vukuunda YAZAN : Ömer Rıza Çöl seyahatinden sonra akar sulâf ve yeşil ağaçlar !.. Sebe oğlu, bu fikri çok ma- kul gördü: — Eşter, dedi, çok doğru söylüyorsun. Biz Aliye, kendisin- den korkmadığımızı göstermeliyiz. Ve onu şimdiye kadar nasıl ar- | zumuza ram ettiysek bundan böy lede arzumuza ram olmasını te- min etmeliyiz, Senin fikrini tas- vip ediyorum. Hatem oğlu itiraz etti: — Fakat Ali bize; gidiniz! Derse ona ne cevap verecksiniz. Eşter, cevap verdi; — Gideriz. Oda arkamızdan gelmeğe mecbur olur. — Neden?! — Çünkü Kâfeliler ona henüz | biat etmediler. Onun için bizim oraya gidip şehre hâkim olma- mızdan korkar. — Ya biz Küfelileri maz, yahut şehri ele geçiremez- sek... — Siz o yandan merak etmeyi» niz onu ben temin ederim. Eşterin bu sözleri onların hep- sini tatmin etmişti. Sebe oğlu ile arkadaşları bu- na karar verdikten sonra bu ka- rarı hemen tatbik ettiler. Eşte- ri hemen onun yanına gönderdi- ler ve onun Hazreti Âli ile ko- nuşmasını söylediler. Eşter durmadan gitti. Alinin yanma girdi. Ona maksadı an- lattı: — Biz Basrada fazla kalmayı muvafık görmüyoruz.. — Niçin? — Çünkü Kâfeliler henüz size biat etmediler. Siz bir an evvel | buradan hareket ederek Kâüfeyi ele geçirmelisiniz. — Benim Kâfe tarafından bir endişem yoktur. Onun için bura- da bir müddet kalarak işleri yo- nı anlamak isterim. — Fakat burada kaybedeceği- niz vakit size pek pahalıya ma- lolur. — Zannetmiyorum. — O halde siz bize müsaade ediniz biz gidelim. — Nereye... — Küfeye... — Orada işiniz ne? — Orasını zaptederek Muavi- yenin oraya hulül etmesine mâ- ni olmak.. — Ben size müsaade vermemi. Siz de beni bekleyiniz.. — Bekliyemeyiz. — Niçin beklemiyorsunuz? — Çünkü burada halka karşı rezil olduk. Harbi biz kazandı- ğımız halde başkaları müstefit oldular. Onun için çıkıp gitmek mecburiyetindeyiz. — Eşter. Sen beni beni bekle... — Fakat arkadaşlarımdan ay- rı hareket edemme. Onlar gide- cekler. Ben de beraber. ee eee e #00 G0UEN BANA BUENM saa dinle. Ve nifi neticesinde Hüseyin Rahmi Beyle Şüküfe Nihal, Mebrure Hurşit Hanımların, Sadri Etem ve Refik Ahmet Beylerin idare heyeti azalıklarına seçildikleri anlaşılmıştır. Nizamnameye ilâve edilmiş olan yeni madde muci- bince idare heyetinde inhilâl vazifeye oçağırılmak Üzere üç ihtiyat aza intihap edil miş, Etem İzzet, Nurullah Ata, Ibnürrefik Ahmet Nuri Bey- ler ekseriyet kazanmışlardır. Ruznamenin son maddesini aza tarafından vukubulacak teklifle- rin müzakeresi teşkil ediliyordu. Fikret Adil B. şehrimize gele- cek ecnebi ediplerin G. 5. B. Edebiyat Şubesi tarafından kar- şılanarak kendilerine rehberlik kandıra- | — O halde gidiniz. Bir Eşter hemen kalkıp gitti. tün taraftarlarma emir Yi Hepsinin hazırlanmalarını söy” yler di. Ertesi gün hareket başlıyatöf tı. Filhakika, bu adamları kenöi başlarına bırakmak doğru ol# mazdı. Bunlar her halde bir İ€ sat karıştırırlardı. Buna mâni mak için bir an evvel Küöfej” gitmek lâzımdı. Ali de bütün if karar verdi. Ve Basrada bütün leri yüz üstü bırakarak yola tı. Ali, Basrayı bırakmadan €” vel oraya bir vali nasp için dö şünmüş, halkın eşrafile görü müş, nihayet onlarm arzu$i inzmamile de kendi amcazadefi İbni Abbası oraya vali naspef mişti. İbni Abbas, bu makama en çok lâyık olan zevattan biri idi. Çünkü Hazreti (Ali) tarafı” dan olmakla beraber hiçbir fit neye iştirak etmemiş, hiçbir sada alet olmamış bu suret! berkesin muhabbetini tı. Ali Küfeye hareket ediyorke$ Leylâ Şama doğru ilerledi. Yet bir maniaya uğramaktan kork3” kızcağız, yalnız hizmetçisile bir” likte bareket etmişti. Kerfifi bir ata binmiş, sırtma bir a atmış ve yüzünü örtmüştü. sadı bir kimse tarafındau tanı” mamaktı, Yol iki hafta kadaf devam etmişti. Seyahat oldukç* maşakkatli geçmişti. Fakat Ş8” ma bir an evvel varmak isteyf” Leylâ, bütün şedaidi istihkef etti, Nihayet bir güm yeryegil Şam görünmüştü, Fakat şebr? varmadan! birkaç konak ev bu küçücük kafile durdurulmüf ve bu iki kişi hakkında tatikikat yapılmıştı. v Leylâ, büviyetini o bildirmiğ: Emevilerden Yezidin kızı oldu? ğunu ve babasının düğüne meb Şama avdet ettiğini söylemi$ onunla iahkikat yapan muhafığ” lar, Yezidin hangi aileden oldu” ğunu anladıktan sonra onu bir rakmışlar, o da adamile birlikte şehre girmeğe imkân bulmuştu” Leylâ, bu tahkikatın yapılmasıs” dan bik çok şeyler anlaşılmıştı” Şamda hazılık vardı. Şam bir cephe teşkil ediyordu. Bu cephe Basra cephesinin yıkılmasında" sonra takviye olunuyordu. D* mek ki bir harp daba vuku bw lacaktı. Leylâ Şama giriyorkef haftalardanberi havat eserinde” mahrum çöller içinde geçi günlerin ıstırabını hissetti. ie cennet kadar güzel ve canlı Yem yeşil ağaçlar, şırl : akan ZA ibaoda bayat hişsimi diriltiyordu. R mam edilmesini teklif etmiş,esasen 50” benin vazifeleri dahilinde ols9 bu cihete ehemmiyet verilmi hususu yeni idare heyetine ha” vale olunmuştur. Bundan s00r# Nurullah Ata Bey, Menemend*” ki irtica hadisesini mevzuubab* sederek Milli müdafaa ve Max rif vekâletlerine birer mektuf yazılarak bir asker ve bir mü lim kaybedilmiş olmasından de layı teessür izharını teklif etmiş: teklif kabul olunmuştur. Yi idare heyeti önümüzdeki paraf günü saaat onbirde Birlik me” kezinde toplanarak arala reis, umumi kâtip ve muhi ciyi, edebiyat şubesini San'atlar Birliğinin umumi heyetinde temsil edecek üç axi” Güzel idare yı intihap edecektir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: