14 Şubat 1931 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

14 Şubat 1931 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 4 — VAKIF Türk - Yunan dostluğu Bvzü Tür-Yunan dostluk muahedesile babri itilaf protokolunun tasdiki Millet mec- lisinde şayanı dikkat tezahürata vesile olmuştur. Tevfik Rüştü Beyin bu münasebetle irat etti- “ği nutkun uzun alkışlarla karşı" ” lanması, bu muahede ve itilâf- ların milli iradeye tercüman olan Büyük meclis tarafından ne ka- dar kuvvetle göstermiştir. Sonra Tevfik Rüş- tü Beyin beyanatından şunu an- liyornz ki Lozanda Ismet Paşa ile M. Venizelos arasında başlıyan ve M. Venizelosun Ankarayı zi- yareti ile resmi vesikalara bağ- lanan Türk-Yunan dostluğu he- müz bütün semerelerini vermiş değildir. Ismet Pş. Hz.nin yakın- da ve ilk fırsatta Atinayı ziya- ret azim ve kararında olması bu hakikatin en açık bir delilidir. Türkiye ile Yunanistan ara- sında açılan yeni devrin ilk mes'- ut neticesi her vakit siyaset â- leminde bir mıntaka olarak görü- nen Balkanlarda sulh ve sükün ufkunun açılması oldu. Hiç şüp- hesiz bu ufuk hergün bir az daha genişliyecek. Meselâ hari- ciye vekilimizin sarahaten mec- İiste temenni ettiği veçhile Tür- kiyenin Balkan komşusu olan Bulgaristan ile gene Balkan ve Akdeniz komşumuz Yunanistan arasında hakiki bir dostluk te- essüs edecektir. Hakiki şarakta sulh bekçiliği vazifesini üzerleri- ne alan Türklerle Yunanlılar bu yoldaki hizmetlerile yalnız ken- .di hesaplanna bir muvaffa- kiyet elde etmiş olmiyacaklardır. Bütün Avrupanın ve dolayısile - bütün insaniyetin müşterek saa- detine yardım etmiş olacaklar- Mehme! Asım VAKIT Istanbul Ankara cad- desi VAKIT Yurdu Telelon: Idare 1.4370; yazı İşleri 24371 Dahili 150 400 Harici 800 14 ŞUBAT 1931 YAKIT tasvip edildiğini | | Darülfünunun i ıslâhı Üst tarafı 1 inci sayfamızda) le Meclisinde zemini müzakere teş- kil etmiş milli bir davadır. Böyle bir davaya milletin bir ferdi osıfatıle bir Darülfünun hocasının da karışmasını ve bu, sır ve muska gibi saklanmak is- tenen meseleyi mevzuu bahis etmesini, disipline mügayeret noktasından mü- talana etmek çok muhık olmasa gerek- tir. Beş sene evvel Büyük Millet Mecli-| sinde Darülfünun hakkında (cereyan! eden müzakeratı hatırlıyanlar, o zaman; | Maarif Vekili bülanan (Hamdullah !Suphi Beyfendinin Millet Meclisi ka- rarıla Darülfünuna gelerek Divana ri- yaset ettiğini bilirler. Millet Meclisin- deki müzakerat, Darülfününa fuzuli hocalar girmiş olması şayrasının tahki- ikını istilzam ediyordu. O sırada azı sından bulunduğum Divanda mühtererı isabık Vekil Beyfendiye Darülfünuna Millet Meclisinin bihakkm varit gör- düğü evsafta hocüların girmiş olduğu- nu, “sakfaltında”, arzetmiştim. «4 Darülfünuna genç yaşta unsurlar alınırken seçmelerde çok kıskanç dav- ranmak Fakülteler heyetinin en mü- him milli vazifelerinden biri idi, Zira Darülfünunun müstakpel hayatı ilmi:! yesini bu unsurlar kuracaklardı. 1925 senesinde Darülfünuna birçok yeni un- surlar almdı. Bunlar arasında, cidden İçok kıymetli elemanlar mevcut olması- na mukabil henuz asıstanlık çağında ve bugün ortada duran bu “Bu nasıl kitap, gibi yazılar koyabilecek vasıfta insanlar da hoca diye girmiştir. Bu tertibatın netaylcnı telmihan geçen, sene, hayatı ilmiyemizin omühasebesi olarak neşrettiğimiz (Fisiologi mües- sesesi, faaliyet ve neşriyat”ve tekâmül pdojesi (1909-1930) nam eserimizin Da rülfünuna dair son kısmında ve 71 inei sahifede şöyle demişti İyi bir adıma ihtiyaç varken, Darülfünunun maneviyeti ve şimdiki vaziyeti 1924 ten beri bitaraf tarihçilerin derin tetkikma| muhtaç kompleks bir davadır.,, Bu söz- lerle ne demek istediğimi benden son- ran olmadı ise de hadisatın, hemen her gün, bu müddeayı düşündürecek bir se. yir takip ettiğini keşfetmek değilse bile, görmek güç değildir: ... Şimdi size bir Balkan komşumuzda Darülfünuna hoca alımı şeraitini ya”, zayım da bizim, duha Darülfünun yap- mak için ilk adımı atıp, atmamış oldu-! ğumuza siz hükmediniz: Görülüyor ki, her müderris reyinin hesabını vermek mecburiyeti ve mes'u| liyetini tekabbul ediyor. Mezkür şera- it hulâsatan şunlardan ibarettir: (Bir kürsü inhilâl edince keyfiyeti inhilâl resmi ceride ile ilân olunur. Namizet- lerin müracaatı için iki ay mühlet ve- İrilir. Her namizet hayatı tababetindeki keşfiyat ve asarını Vakülteye tevdi e- ider. İki ay hitamında Fakülte mecli- isi içtima ederek on kişilik bir heyet in- tihap eder, Bu heyet, namizetlere ya | doğrudan doğruya veya bilvasıta İn- 750 1430 Gelişi Güzel Bir şiir kitabı H* genç şairlerin, çiçeği burnunda o meşalecilerin bile velüdiyet göstermediği bir hengâmede sabik göz dok- toru ve esbak şair Aptullah Cevdet bey"karlı dağdan gelen ses,, isimli bir “mecmuai eş'ar, neşretmiş. İsmi ile intişar mevsimi biri birini pek tutan bu kitabın için- de Türkçe Acemce ve Frenkçe mısralar ve kıtalar varmış. Bu kitabı açıp okumağa fırsat bula- madım. Ne kadar hararetli ola- cağı hakkında bana bir kanaat veren ancak görebildiğim ismi olmuştur. N “Edebiyatı cedide,, üstatlarının matbuat tarlasını “muazzam birer vekap,, gibi istiâya başladıkları şu günlerde, İçtihat sahibinin bu gayretinide o “nabemevsim,, saymak doğru olmaz. Yalmız bu eserile Aptullah Cevdet beyin imlâmıza bir (Dj), birde (KH) sokmak istemesini saçma bul- mak - Cenap lisanile söylerim - Zarvreti titriyesindeyim. Yoksa bu iki harf, anca, zaif imlâmızı kuvvetlendirecek iki ecnebi da- mızlık mıdır? » Eyip Sabri Biri gazele ve bâzı refik- leri arada bir soruyorlar: — Eyip tramvayı me zama yarplacak? Ve buna cevap almıyorlar kumipanyanın bu sükütunu vur- dum duymazlığa gelenler yok değildir. Halbuki hakikatte bu cevap vermeyişi sebebi başkadır. Öğrendiğimize göre tramvay şirketi bu suretle karşısında: — Siz ne karışıyorsunuz? On- lar. Eyiplidirler, sabırlıdırla! Di- Cumadan başka her gün Alemdar sıhhat yurdunda da- hili hastaları tedavi eder. rettiği şeraite muvafık <dosiyelerin tetkikı cok irşatkür olurdu!... Bu işle ri “sakfaltından,, dışarı almanm bir vazife olduğuna kaniim, bunun aksinin ve bilhassa böyle vatani bir davada müskit olmaktan uzak olan herhangi bir dissiplin kaydının mukayeseli mü- talaasımı efkâri umumiyenin takdirine bırakırım. Yine, bizde rey hâfidir. Binaenaleyh fazla rey aldınız mi, hem hocasınız ve hem de infisaliniz bir sülüsanı ekseri- yet meselesi olduğundan korkmayın,! YAZAN: Ömer Rıza sui kast iyice ağarmamış olacağı için Aliyi vur- duktan sonra hemen kaçacak ve tekrar eve gelerek saklanacaktı. Bütün Küfe haricileri onu saklamak ve kurtarmak için tedbir alacaklardı. Mileem oğlu bunları dikkatle dinliyor ve visal gü- nünün yaklaşmasından büsbütün mes toluyordu. Müleem oğlu muayyen olan günde su ikasti irtikâba hazırlanmıştı. Küfedeki hariciler onu gizlice ziyaret ediyor ve onu teşvik ediyordu. Fakat bu adam teşvike muhtaç değildi, Kendisi bir an İevvel emeline nail olmak için dakika- ları sâyıyordu. Onun Küfede rasgeldiği hariciler- den biri Virdandı. Virdan ona: — Sen dünya ve ahrette şerefe nail olacaksın!, dedi. Aliyi o öldürmek st İna bunu temin eder. İkisi konuşmuşlar! İve Virdan ona şu aklı öğretmişti. — Mescide gir ve bir tarafta pusu bekle, Ali, sabah namazına çıktığı za- Iman onun üzerine yürü ve öldür. Kur- tulursan ne mutlu Ölürsen ahrette her İnimete ereriz. On yödi ramazan gecesi hulül etmiş- ft Suikast için tayin olunan gece bu idi. Ali ile beraber Muaviye ve Amr bu! gece öldürüleceklerdi. Mülcem oğlu zehirli kılıemi almıs, yola çıkmıştı. Bunlarm üçü de (Ali) Verdan ve diğer harici olan Şebip ile Kızıl Gömlek —143— Ramazanın 17inci gecesi Aliye edilmişti — Bu adamı bana getiriniz! Milcem oğlu derhal getirilmişti, & li ona sordu: — Allahın düşmanı olan herif beB ilik etmedim mi? — Ettin. — O halde hana neye taarruz ettin? — Ben kılıcımı tam kırk gün bile dim. Ve Allaha yalvardım: Yarabbi bU kılıçla o mahlükatının en fenasını ök dürmeyi bana nasip et! dedim. Bu dakikada Mülcem oğlu, harici lerin (Ali) ye karşı hissettikleri kini bütün şiddetile ifade ediyordu. Kendi si Katamı unutmaştu bile. (Katam) m bütün güzelliği bütün visal vaitleri aklımdan silinmişti, Ali, bu müthiş kin karşısmda bile itidalini kaybetmedi, Ölüm halinde ol: masına rağmen yalnız şu sözleri söyle di: — Sen de o kılıçla helâk olacaksın. Allahın en kötü mahlüku! Ali, dahs sonra şu emri verdi: | — Ölürsem, siz de bu adamı öldürür İsünüz Kalırsam, kendim karar veri: rim. Ali, daha sonra oğlu Hasana emret- ti: — Hasan dikat et. O, beni nasıl öldür dü ise siz de onu öyle öldürünüz. hepi» nin namaza çıktığı yere mükabil olan! pize vasiyet ediyorum. Müslümanların yüksekçe yere oturmuşlar, (Ali) nin/kanlarile oynamayınız. Bu adam beni sabah namazına çıkmasını beklemişler öldürdü diye başkalarının kanını dük: İdi, (Alİ) namaza çıktığı zaman: — Buyurun namaza! diye bağırdı. Şehip onu görür görmez verinden kalkmış, (Ali) nin üzerine hücum ede rek kilremi onun başına indirmek iste- miş, fakat kılıç kapınm kenarına isabet etmişti. Fakat Mülcem oğlu (Ali) yi ta kip etmiş: — Tâ Hükme illâ lillâhi yani: — Hüküm yalnız Allahındır! diye rek kılıcını sallamış ve (Ali) nin ba- şına indirmişti. Verdan kaçmış, ve evine girmişti. Fakat onu takip eden bir adam onu parçalamıştı. Şebip karanlıktan istifade etmiş ve sokaklara dalmıştı. Mülcem oğlu firar edememiş, nama zâ gelenler onun etrafını sarmışlar ve yakalamıylardı. (Ali) nin başma isabet eden darbe son derece tehlikeli idi. Ali, Cndeye namazını kıldırmasını emrederek geri- lemiş, içeri girmiş, ve başımı sardırdık tan sonra emretmiştiz M. Klot Faier konferansını İmeyiniz Yalnız benim kanımı dökenin kanını dökünüz. Sakın bu adamın aza İve çevarihini keserek onu teşhir etme" İyiniz. Böyle bir muamele insane değil (kuduz bir höpeğe kaşı bile caiz değil dir. | Müleem oğlu, hâlâ bağlı duruyor ve bu sözleri duyuyordu. “ Hazreti (Ali) nin kızı Ümmü Gülsün pe burada daruyor ve ağlıyordu. Ken- dini zaptelmiyen ve babasının. haline Jağlıyan bu mübarek kadın Mülcem oğ- luna bağırdı: | — Allahın düşmanı herif” inşallah İbabama bir şey olmaz ve sen hüsrana İuğrarsın?.. * Mülcem oğlu, öleceğine emin olduğu halde itidalini kaybetmemiş ve on? c€ İvap vermişti: — Babana bir şey olmıyacaksa' ni İçin ağlıyorsun? Yemin ederim ki ben İkltermi bin dirheme aldım. Onu bin dir heme zehirledim! Onun bu sözleri Alinin muhakkak şehit olacağını anlatıyordu. Bu sırada Cündep gelmiş ve sorma$ ituz İ — Sizi kaybedecek olursak (Hasan) a biat edelim mi? 1400 2700 Pazar günleri — Mükâfnilı çocuk, Salı « — Mizah, spor, Perşembe « — Gençlik ve sinema seyıfalarile haftada. üç gün dolgun ve cazip münderecarla 12 sayıfa çikar rabeti olan müderrisler dahil olamaz. hatta böyle bu “Bu nasıl kitap,, gibi şa- Heyet, asarı tetkik ederek meclise bir)heserler de ortaya koymuş olsanız, o bugün verecek Evvelki gün şehrim'ze gelen rapor verir. Bu rapor üzerine müzake- rat cereyan eder ve neticede #er mi derris kabul veya ademi kabul hakkın: daki reyini esbabı mucibesile dermeyan payelerinin tevcihinde talimatname imevadı mahsusasının tekemmülünü em Bican Efendi ve rüfekası — Borularda sular donacaktı... Pardon azizim bereket ki boru- larda su bulnmiyor. | —Fıkaraya kömür tevzii bil- mem ne encümenine havale edi- lecek, bunu yapan aza zahmet edecekti... iş kolay olmaz! ... Bu şernitte Darülfünun tensik ve ıslaha muhtaç mıdır, değil midir tezi eder ve bu esbabı mucibe zapta geçer.) |nin, hele Darülfünunlular agzından na» — > Bizde ise müderrislik ve muallimlik| sıl müdafan edilebileceğini görmek, on sekizde Fransız tiyatrosunda cidden enteresan olacaktır. Kemal Cenap M. Klot Faret dün şehri gezmiş, hususi bazı ziyaretlerde bulun- muştur. M. Klot Farer bu akşam saat “Roman nasıl yazılır?,, mevzulu bir konferans verecektir. ee se 09n0 GREN KALB Wee WE EMEA SEAN SANA BERAAT 4 BA BEN SAA BARS Ane ea sAN Eğer yerler ka - CR dk — Tutsaydı, kar temizleme ma- kinesi işlemiye başliyacak, bir işe yaramiyacak, bozulacaktı, r tutsaydı... ) b: 2 nz > — Nbayet kar da yağdı be- reket ki tulmadı... — Ben bunu ne emreder, ne de'bu” nu yapmayınız! derim, Siz kendi işi nizi daha iyi bilirsiniz. (AM) bu cevs bı verdikten sonra kendi ailesile yak nız kalmak istemiş, oğullarına nasihsi lerde bulunmuş, ondan sönra vasiye” | tini yazdırmış, ordan sonra zehirlerin verdiği ıstırap ile vefat etmişti. Mülcem oğlu, hapishanede yatıyor” du. (Ali) nin vefatı üzerine Hasan ond getirmişti. Hasan ona bir şey sormi” dan Mülcem oğlu ondan bir şey dile miştiz Y — Ben Aliyi öldürdüm. Şimdi €€ Muariyenin ve Amrin ölüp ölmedikl€ rini anlamak istiyorum. Ölmemişlers? onları öldürmek isterim, Bana müs ade et şu işi göreyim. Ondan sonra ge lip sana teslim olayım. Sanâ hemen neceğimden emin ol. Hasan, buna razı olmadı. — Seni cehenneme göndereceğim! Dedi, Bunun üzerine Hasan, Mülcem oğ'* nün katlini emretmiş, Mülcem oğlu. lümden zerre kadar korkmuyarak ve ©" doğru harekette bulunduğuna emin larak ölmüştü . (Ali) nin ölümünden ve Mülcem eğ Tunun katlinden sonra bütün Küf bir şayia çalkalanıyordu. (Bilemedi)

Bu sayıdan diğer sayfalar: