26 Şubat 1931 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 2

26 Şubat 1931 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BEŞER — 27. VAKIT 26 ŞUBAT 1931 Çocuk ruhumun ilk acıları .. İstanbula avdet — Şehrin hali — Harbin ilk tesirleri — Yaralılar, hastalar, muhacirler — Ölüm sağnaği. —14— Yâzan : Halit Ziya İstanbula dönerken ikimizde de bir|köşenin zuhüruna mütekarrip dikil inşirah vardı, babama işlerini düzelt.) ye için bir sene müddet verilmişti; olkuvvet bekliyen yaslanışlarla hep bir! bu gayri memul mühletten münşerihti| arada, yekdiğerine sokulmuş, sanki bende de, babam muavenet etimiş ol-İyekpare bir kütle halinde, bir çok baş- mak itimadından mütevellit bir böbür. li tek bir cenaze şeklinde, sallana sali lenme vardı; fakat İstanbulda ta ilkllana, iki tarafa hemen yıkılıverecek- günü bu inşirah bir ağır sis tabakasi/İmişçesine yalpalanarak, Ağır ağır yü- le örtüldü. Bütün şehri harbin Ilk fe-irürlerdi; bazan da beklenen neticeye eayiine ma'raz olmuş bulduk. Bu kısa bir an evvel vüsul için bu zalim hayat- zaman şehri bir müthiş afet havasile tan hemen kurtuluvermek isticalile gü- sarmağa kifayet etmiş idi, bütün ruhla- ya bir rüzgâr önüne katılarak kenar- rm Üzerinde perişanlıkia, ölümle, ma-'da kayalara çarpıp dağılmak için ko- #ibetle dolu bir rüzgâr kara dalrala- şan bir dalga gibi, telâşa kapılırlar, m geçiyor gibiydi; sanki İstanbul bir! seğirtirlerdi. Biz de çocuk bacaklarımı. korkunç rüyanın helecanları içinde çır-İzın yorgunluğunu sonradan hissedecek pınıyor, yüreği her şeyden daha mü-lolan takatlerimizin sonuna kadar ba- miş, sapsarı benizlerle, çökük yanaklar! mek için, olamazsa muamelesini tasfi-|In hastalar. Bunlar bazar biribirinden| him, her şeyden daha vahim, ölümden daha müthiş mütekarrip bir neticenin an bean daha vuzuh kespeden hayalile burkuluyordu. Ben de, herkesle bera- ber, ben yaşta mektep arkadaşlarım- | .beraber, bu korkunç rüyanın ihti: içinde idim; bu öyle sari bir his! İdi, Ve evimizin eşiğinden başlıyarak, İatta evlermizin içine bile taşarak hü- tün şehri baştan başa, her adımda se falet, mihnet, zücrei manzaralarile dolduran öyle âzim bir musibet leyha. #nmn fecaatleri içinde yuvarlanıyorduk ki banu anlamak, duymak ve anlayıp duyduktan sonra gözler dalgın, dudak- lar kısık, dakikadan dakikaya taşmak! fstiyen yaşların hıçkırıklarile boğula.| Yak kıvranmamak mümkün değildi. Bunun için muhakeme, teferrüs, muka-' yese, İstintaç lâzım değildi; karma ka- rığık tahassüslerin tahliline müsait olmıyan yaşımızın yekün olarak havsa» Tasma giren teessür bizi siyah bir ma- tem örtüsünün içine kımıldanamıyacak gibi sımsıkı sarmıştı. Üç beş arkadaş, 1* artk bize nezaret tedbirlerini bile ala- mıyacak kadar şaşırmış evlerden, çt- kar ve sokak sokak gererdik. Biribiri-| mize sokularak fnkat hislerimizi ifade edecek kelimeleri bulamıyarak, ancak| beraber bulunmakla sanki ağır bir yü-! kü birlikte taşıyormuşçasina bir kuy- vet ve tesliyet bularak tesadüfün önü- müze çizdiği mecraya dalar ve tesadü- fün her adımda karşımıza koyduğu © İem manzarasında irkilerek dururduk. Sedyeler üzerinde taşınan, gözleri havalardan fevkalmemu! bir yardım zan onlarla beraber ağır ağır, yahut yine onların rüzgârma kapılarak koşa koşa refakat ederdik. Ne için? Bilmi yorduk, bilmeğe lüzum da yoktu. Yek- diğerimize bir şeyler söyler miydik? Zannetmiyorum, belki tek tük kelimele rin, nidaların zaptına kadir olmazdık. Hislerde o kadar müşterek idik ki bu- nu tefsire hacet görmezdik elbette. Sonra, bizce hemen daimi bir ziya- retgâh vardı: Akın akın muhacir ka- fileleri geliyor, gehri baştan başa dol duruyordu, Camiler, mescitler, tekke- ler, harabeler hep yavaş yavaş dolu- yor, bir yandan ölümün dalgaları bun lardan küme küme alıp götürdükçe bo- şalan yerler yine kifayet edemiyerek nerede bir koğuk, nerede bir delik var- sa oraya kucakta (o çocuklarile, hasta ihtiyarlarile, annelerinin bacaklarımı kavrıyarak sızlıyan küçüklerile bütün © harbin ateşlerinden kaçarak iltica edecek yer arıyan müslümanlar kışm .gefkati inkâr ederek Tarıma dolanan kamçılar sitende tr liye, inliye duvar diplerine, yangın yer lerine, metruk arsalara devrilip yıkılı- yorlardı. Biz bunları hep görürdük, hep kalbimizde bir düğümle bunları te- maşaya dalar, fakat birden bire içimiz den kabaran bir acip hisle daha ziyade görmek istemiyerek kaçardık. Asıl zi yaretgâh bütün şehri parça parça isti- lâ eden bu sefalet ve fecaatin manza- ralarının mahşerlerinden biridi: Şeh- zade camil.. Bütün arkadaşlara en yakın olan Vekiller heyetinde Ankara, 25 (Telefon) (— Vekiller heyeti ilk tahsili türk mekteplerindeki| yapılması hakkındaki lâyihaile hususi idareler kanun Kiyihasını tetkik etti, | ——————— Yeni kanun lâyıheları Ankara, 25 (Telefon) — M. Meclisi yarm adli kanunların tadilât lâyihast-| nı görüşecektir. ver vera e er Atem er nm içinde hâlâ ölümün gelmeyişine mü! tehayyir bir tevekkülle dakika dakika, daha zehirlenerek neticeye MİR dı. Buruda ağlıyan çocukların, inliyen ihtiyarların, yalvaran hastaların, sız Miyan analarm bir vaveylâ ahengi var- dı ki hayatı tel'in eder, beşeriyeti böy- le kıvrandıran mukadderata ac acı şikâyetlerini haykıtır gibiydi. Çocuk ruklarımızda bile bu manzaranın rü- yeti ne yalan perdelerini yırtmış, bize ne murdar hakikatlerin esrarını açı vermiş idi. O zamana kadar merhamet, beklercesine sitemkâr bir nazarla şe. büyük cami burası idi. Biz oraya ka Yanya dikilmiş, yahut, kazanım böyle a. dar gider, yavaş yavaş cesaret bulan, nacak bir kurbanı olduktan sonra ar. sürap çekmekten, acılara şahit ola- #k muhakkak olan neticeye mütevek, Tak mateme doymaktan garip bir lezzet kil bir eda ile teslimiyetini gösteren ha le, için için ağlamak lezzetile ilerliyen gı her adımda biraz daha aşağıya sark ayaklarımız bizi camiin iç kapılarm- miş yaralılar görürdük. Sonra kafile dan birine kadar götürürdü. Daha ile- kafile, arkalarda birer çavuşla, has. riye gidemezdik. Bu sefalet levhasınm insaniyet, medeniyet, daha bilir miyim, bütün o süslü isimlerin altında gizle. nen efsaneler hakkında edinebilmiş mü him fikirlerimiz varsa bunlar sallanan bir harap duvardan üçer beşer dökülen taşlar sukutu ile bir uçurumun karan- liklarına yuvarlanıyordu. Harp bu muydu? Milletlerin hırs bu feciayı icat etmek mukabilinde mi tatmin edilmeliydi? Bunun pahasma alman zafer ve şan hakkında nasıl bir hüküm vermek İcap edeceğinde müte- hayyir duran gözlerimizin önüne eski çamaşırlarla, yırtık çuvallarla biribi- rinden ayrılmağa çalışan birer ikişer arşın murabbamda yerlere biribirinin tistüne yığılarak barmmış bu musibet kurbanları seriliyordu. Bunlar arkada çatısında mes'ut bir ocak dumanı tü ten, önünde üç beş ağacın neşve verici yeşilliklerile bir kulübe bırakmışlardı; her sabah hep beraber tarlaya gider! Terdi, oradan bir senelik hayasiarını alırlar, ve işte bu zalim kış, (karını, yağmurunu getirince ocaklarının ya- nında muhakkak gelecek olan parlak ve sıcak günleri emniyetle beklerlerdi. Burada çıplak idiler, burada bir ek mek bulamıyan açlıkları onları kemiri yordu, ve önlerinde parlak ve sıcak günler değil, karanlık, fakat aşikâr, bir istikbal vardı. İşte ölüm... Her saat içlerinden be- şini onunu alıp götürüyordu, ve artık her yerde, bütün sokaklar, henüz diri iken harabelere, şimdi ölü iken de me- zarlara sığamıyarak taşan. bu kurban- Tarla doluyordu. Ah1,. Çocukluğumun bu acı günleri. Ondan sonra kaç kereler bu betbaht memleketin pek melüf olduğu bu nevi- den fecaat levhaları arasmda yaşadım ve kaç kereler, hep biribiri üzerine yı talar.. Parça parça sallanan kaputla. şiddeti fecaatine tahammül edecek kuv| rımm eteklerile sokakları süpürerek, vet yoktu, sonra bizi geri geri iten bir yırtık çarıklarla çamurları yarârak, koku vardı: Bu müzdehim insan küt dudakları ateşten kavrulmuş, gözleri lesi güya orada infisaha yüz tutmuş içinde ölmüş bir nazarla yıkılacak bir bir mevta gibiydi ki bu mezar havası- VAKIT,,nı tefrikas : 94 . s Çelebi bu sözleri açık bir be-'li bir teessürün yorgunluğu görülü nizle hafif titremeler içinde ve nes yordu. Nihayet söze yine Filosof den dolayı olduğunu pek seçemedi- başlıyarak: ği bir mahçubiyetle dinliyordu. — Müsaade ederseniz bir sualim Filesof — İnsanı kâmil işte böy var.. le sizin gibi olur. Nefsinize ga: | — Estağfurullah buyurunuz. Nip gelmişsiniz. Mazarrat, felâket o — Hâsıl olan mühim, nazik bir tevlit edecek şiddetli arzulara vaziyet dolayısile biz size yine o karşı herkes bu metaneti göstere- kadından bahsetmeye geldik.. bilirse bu yüzden kendi kendileri-|) o — Ne gibi mühim bir vaziyet... ni betbaht eden adamların sayıla-! (o — İclâl Hanımdan bir mektup ri azalmış olurdu. aldık... Arada bir kaç dakika, sükütla geçti. Baba oğul söylenen sözleri mu? zihinlerine sirdirmeğe uğraşıyor) | — Hayır. Çünkü nerede bulun- gibiydiler. Ali Senaver Beyde giz- duğunu kendi de bilmiyor, fılan o teessürlerin #ltmda hepsin- den daha keskin, hapsinden daha mü semmim o ilk acılarm feryadını duy- dum... — Bu nasıl olur? — Nasıl olduğunu mektubu o- kuyunca anlarsınız... — Garip şey... — Garip olduğu kadar feci şey.. sizden af diliyor.. ğ — Ben onu çoktan affettim. Kabahatin kendimde olduğunu mu terifim. Macerayı, bu şekli almcıya kadar uzatan benim.. —İelâl Hanım sizden ve bizden imdat bekliyor.. — Onu sevgilisine bağışlamak- la beraber kendisine asla bir husu- metim yoktur. Elimden gelebilecek iyiliği ordan diriğ O etmiyeceğime de emin olunuz.. Kıymet ... takdiri Beş heyet yakında hareket edecek Ankara, 25 (Telefon) — Yunanista. na gidecek olan beş takdiri kıymet hey- etinin azaları tamamen seçilmişlerdir. Maliye azaları Istanbula hareket etti- ler. Heyetler Istanbulda bir hazırlık İçtimamdan sonra mârtın İlk haftasın-! da Yunanistana hareket edeceklerdir. Samimi dostluk amli Yunan hariciye nazırının Tevfik Rüştü beye gön- derdiği cevap Atina, 24 (Apo ) — Yunan hariciye nazırı M. Mihalakopulos Türk-Yunan itilâfının tasdiki mü- masebetile Tevfik Rüştü beye atideki cevabi ( telgrafnameyi çekmiştir: — «Zati alinizin telgrafınız- dan ve hararetli sözlerinizden çok mutabassis oldum. Üç sene evel Cenevrede tesbit ettiğimiz makasıdın muvaffakıyetle tahak- kuku, eminim ki, iki millet ara- sında daha umumi bir anlaşma. ın bir merhalesi olacaktır. Bu teşebbüsün zatı âlilerinide kuvvetli bir hadim bulacağına kaniim. Benim de Ayni hissiyatı samimiyet ve meveddetle müte- bassis olduğumu söylemeği zait addederim. Esasen bu hissiyatı samimiyet ve meveddet, bü mü- karenetin şimdiye kadar kuvveli- ni “ia etmiştir. Bu vesilei ha- seneden bilistifade samimi dost- luk ve hürmetlerimi tekrar teyit ve iblağ cum. Bacak Mü- Tifo artıyor —— Hükümet merkezimizde İ ciddi tedbir alındı Ankara, 25 (Telefon) — Tifo devam İediyor. Halkın aşılanması için yeni" den iki dispanser daha açıldı, Bugüne İkadar üç bin kişi aşılandı. is - - Bir gazete hakkında kanuni tekibat yapılacak Ankara, (Telefon) — Ankarada mü“ ihabiri olmadığı halde Ankaradan alım mış gibi müheyyiç havadis neşrettiği İsöylenen Yarın gazetesi aleyhinde Ka İnuni takibatta bulunulacaktır. Satı bey Ankarada Ankara, 25 (Telefon) — Umüği Jharp esnasında Istanbulda (O müuajlim İmektebi müdürü olan Sati Bey Bağ” dattan şehri gelmiştir. Sati Bey Irak hükümeti erkânındandır. Burağ8 maarifimizin tekâmül safhaları hak»! İkmda tetkikat yapacak, sonra Istanbul l İtarikile Bağdada dönecektir. | Piyer Loti hakkında Ankara, 25 (Telefon) — M. Klot Fs rer Türk ocağında Piyer Loti hakkında bir konferans verdi. Gazi muallim mektebinde Ankara, 25 (Telefon) «- i muak fim mektebi için Viyanadan bir rahiyat profesörü getirildi. Yakında diğer İdersler için de üç profesör daha çağı" rılacaktır. Valilerin salâhiyetleri Ankara, 25 (Telefon) — Valilerin 'salâhiyetlerini tevsi için & hazırlanan Jâyiha vekiller heyetinden M. Meclik sine gönderildi. . Mes'ut bir doğum id Ankara, 25 (Telefon) — Dahiliye ve kili Ş. Kaya Beyin bir erkek © çocuğu dünyaya geldi $ yardım temini için vereceği balo, ba “Jakşam (Maksim) de verilecektir. Balo | sabakamız ei çok mükemmel olması için ai Birçok karilerimizden mü- racaatlar vaki oluyor ve bir- ok karilerimiz de bize bütün uponları ve yirmi beş bacak intihap ederek gönderiyorlar. Müsabakamızın son günü yaz- hazırlıklar o bitmiştir. Hasılatı, bir hayır işine tahsis edilecek olan bu bâ-| lonun rağbetle karşılanacağı tahmin © | diliyor. | Hatır sorma Güzel san'atlar birliği umumi | dığımız satırlarm iyi anlaşıl madığını görüyoruz. Güzel bacaklara rey vere cek kürilerimiz yalnız bir ki- e reylerini istimal edecek- heyetinin evelki günkü içtimam- da verilen karar üzerine tecavüze uğrıyarak tedavi edilmekte olan ler ve bize yalnız bir kupon tahrir müdürümüz Refik Ahmet göndereceklerdir. Diğer oku- beyin yanma bir heyet gönde” yen muhafaza edecekler- Hilmiş ve babırı 1 1 a e | Gelenler, gidenler | larımıza reylerini kullan e mirrmdi ama es ki Gümrükler umum müdürü İh- : san Rifat bey dün akşamki eks- presle Ankaraya bareket etmiştir. nefislerini kurtaramıyorlar. OBiz|günlükle: doğru düşünmek iddiasında bulu-| (— Bu gün size karım hakkınd8 nuyoruz. Bu hayvan ruhlu insanla»|ki son sözümü söyliyeceğim.. Ara” ra uyar isek nasıl olur? nızda mesele kalmryacak.. — Beyfendi affedersiniz bu ka-| (Çelebi baygmlıklar içinde kulak dımı hâlâ büyük bir mubabbetlelları Ali Senaverin dudaklarma ta* sevdiğinizden şüpheleniyorum. kılmış gibi oradan çıkacak sözleri — Belki... bekliyordu. — Bu insafsız fedakârlıklar nef Nihayet, karısını amanına ter“ ret edilen bir kadına karşı göstes|ketmek istırarında büyük bir insa" rilemez.. niyet seçen koca hıçkırıklı hiçkı” — Belki bu da muhabbetin bir)rıklı bir ifade ile: şeklidir. Fakat bundan sonra İclâ-| (o — İclâli kızımı gelin eder gibi Ni bu surette seveceğim. Onu aş-ibir mürüvvetkirlıkla Çelebiye ve” kında bahtiyar görmekle ben dejreceğim.. Hele bir kere zavallı ka” 'mes'ut olacağım... dın bulunsun. Yine bir müddet evvelkinden dal © Ali Senaver Beyin bu büyük se” — Senaver Beyfendi büyük asha uzun ve ağır bir sükütla geçti.lmahatine ne denirdi? Feragati ne damsınız. — Bu, büyüklük değil (o ancak merdane bir harekettir. Sizi sev rez bağlamak ve onun ölümünden iteşeffi aramak bir canavarlıktır. Aşk yeisi ile çokları bu cinayetten Mesele pek nazikleşmişti. Baba o-İfis mi? Ulüvvü cenap mı? Evvelâ ğul ağızlarından patavatsız birllclâlin ve sonra dolayısile Çelebi" söz kaçırarak bu fedakâr kocanın!nin lehine yapılan bu fedakiârlıkt? — Nerede bulunduğunu yazıyor/mediğinden dolayı bir kadma ga-|hissiyatını incitmekten çekiniyorlâsıka, kocaya karşı büyük bir şü” gibi idiler.. İran ve minnettarlık vazifesi düşü" Onların bu tereddütlerini anlı yordu. Bunu ne suretle ifa edebil€* yan Ali Senaver Bey hazin bir süz'ceğini düşünen filosof zade birde# (Bitmedi) j

Bu sayıdan diğer sayfalar: