28 Nisan 1931 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

28 Nisan 1931 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kadın — Affedersiniz kocacığım, Şimdi anlıyorum ki dünkü kavgamızda bos bakalmmşaml! metçinin iştihası | Kay ile koca arasında: | m — Kocacığım, bizim hizmet İm öbürgün çıkıp köyüne gide ig, *Sün bana geldi. Bizde hizmet day nan gösterdiği haline, tavrr- bir kâğıt, bir vesika yazmamı m de yazacağım. Vakıa bu b“ incindim, çok cefasını çek- | al, “UN Yüzünden O rahatım kaçtı; | . yazacağım (kâğıda fena| Yazmak istemiyorum. Allahını 4 bir iyi tarafını biliyorsan söy ta, Zâyım? | Ni ek... Yaz, şayanı hayret derece pm vardır. | 0) lise konuşurken — Kocanız ticaretinin bütün sır Yerinde cevap ! Karı koca arasında: Kadın — Haydi bakalım, yine klü. be, yine içkiye. yine oyun oynâmağa.. Halbuki gelecek hafta (evin kirasmı vermek lâzım geliyor, onu düşünmüyor sun! Erkek (sükütunu bozmadan). aKi ğım, o zamana kadar ben geri gelirim. El güzelliği — Bir insan ellerinin güzelleşmesi İçin ne yapmalı? — Hiç bir şey. Samat sırlar: İki kadın ârasında: dedi, köpeğiniz için bu İ İiyg, Bi verip tasma almanız 4 SR İkisi de kapıda idiler: | Miveği > diye vecap verdiler, hi| N diz yok. Gece bahçede bir Köye duğumuz. zaman, biz karı hı ets — Ah Hanım (Efendici-|larını size anlatır mı? Hi, Omza çelenleri gördünüz mü?! | Evet, fakat ben yeni elbise yap- al gezerken sevgili köpeği! trmak istediğim zaman, asın mı? aradım, taradım, bir m Bulamadım, Kâtip ve müdür >> Hemen polise koşup hâs Adamın biri, büyük”bir'azametle ya yp, Ydin! Haber vermedin mi? |zihanenin kapısını. açıp. içeriye « girdi, cığım, zaten köpek ben po, Kendisini karşılıyan kâtip sordu: N kayboldu ya.. — Efendim, ne arzu buyuruyorsu- , nuz? Gi, mesele © o oO| — Müdürü göreceğim. yz MM mn — Müdür burada yok. Fakat ben Yiy lr a aikiii kâtibiyim, bir emriniz varsa söyleyin, yi a belki yapabilirim. Tig Basıl doyuruyor? ee "tar; Si sahi, |“. v » a, Kün in, mekik Hayır, dedi, konuşacağım mesele UN bu mes'ele benim de hatır) i edi ei yi ancak müdüre açabilirim. Kendisini oturup bekliyeyimi. Köpek taklidi Bunun üzerine kâtip bu adama yer Maş dar evleri (o dolaşıyordu. Bir) gösterdi ve: N İ — Buyurun, oturun! dedi. Orada bir saat kadar bekledikten sonra müdürün gelmediğini gören ve sabırsızlanan adam kâtibe sordu: — Müdür ne zaman gelecek? Kâtip te kemali sükün ile şu cevabı verdi: — Efendim, köye İstirahate gitti, taklidi yapıp havlarız! jen bes güne kalmaz, buradadır. Talisizlik Adamın biri arkadaşıma dert yanı- yordu: — Ah, diyordu, son zamanlarda ta- liimin nekadar kötü gittiğini tahmin edemezsin. Bir işe giriştim, bütün paramı ba- tırdım. Sonra otomoblilmi çaldırdım. Şimdi de oğlumun ayağı kırıldı. Bundan da: ha kötü tali olur mu? Karşısında bu sözleri dinliyen içini cekti: — Her halde taliin benimki kadar fena değil, dedi, dinle, hen geçen gün bir ceketle ihtiyat olarak iki pantalon İh İyaptırdım. Üç gün sonra üstüne cigara ateşi düşüp cekette koskocaman bir de lik açmâsın mı? Yanlış kapı Kapının zili çalındı, hizmetçi kapıya gelen adama: — Ne bey, ne de hanım evde değil, eğer hesap pusulası bırakacaksan, ba na bırak, dedi, Adamcağız şaşırmıştı: « Canım, bende hesap pusulası fİ iyecek oldu; fakat cevap verdi: kız Med, *divenin üstünden) —Ne Ne kağan ne oldu? 7 Sab eri, pe buraya bırakmış" — Yak en Ayağım kaydı. Seki, ** gelirken o sabunu İlan yok, ben şe: i #Yİ unutma, Sabunu. hizmetçi kiz Bugün kurban bayramının bi- rinci günü. Ben çocukluğumdan beri kurban bayramını evde koyun kesileceği, cızır cızır kül- bastılar o kızartılacağı ve buna bevzer sebeplerle değil de şeker bayramından bir gün fazla oldu- ğu için severim. Bundan başka şekerden fazla kuzu sevdiğim için midir nedir ki külbastı gününü Jâtilokum gününe tercih ediyorum. Bugün kurban kesmek âdettir. Ama Allah bizim gibi gazeteci kullarım hiçbir zaman o yüksek iktidar mevkiine çıkarmaz. Onu bizim namımıza Doktor Celâl Muktar Bey - dilediği hayvan- dan - kessin. Zaten bana kurban da lâzım gelmiyecek; çünkü dün karısı” nın serbest bareketlerine göz yummakla maruf olan birisi bir sözümü beğenerek bana: — Hay kurbanın olayım ! dedi. Acul başkâtip Evvelki gün İstanbul meb'us- ları seçilirken ilk reyi Vali Mu- hiddin Bey atacağı sırada Sulta- nahmet sulh mahkemesi başkâti- bi Hakkı Bey, kendisine tekad- düm etmek istemiş. Vali Bey: — Peki! demiş; çekilmiş. Valinin bu hareketi güzel, fa- kat kâtip bey neden bu kadar a- cele etmiş? diye bir müddet dü- şündüm. Nihayet aklı erik bir ta- nıdığa sordum. O; — Sebebi aşikâr, dedi, mah- keme kâtibi olduğu için sür'ate alışmıştır. ihtisas meselesi Geçen gün misafiri olduğu- muz bir evde bizi kütüpane oda- sına aldılar. Ben bu kütüpanede ne gibi kitaplar bulunduğunu an- lamak arzusile isimleri üzerinde göz gezdiriyordum. Bir doktor dostum ise harıl harıl sağındaki- ne, solundakine ciltlerin nefase- tinden bahsediyordu. Ben: — Doktor, dedim, ciltlere kar» şı bu ne alâka böyle? Bir başkası cevap verdi: — Tabii azizim cildiyecidir! Serdar Konuşuyorlardı: — İstanbulda, şimdiye kadar sesleri, sedaları çıkmıyan Paşa- lar, bu intihapta meb'us çıkmak istediler ama olmadı. — İstanbuldan yeni yeni pa- şa meb'us çıkarmağa ne hacet Kırşehirden koskoca bir serdar çı karıyoruz. (Not: Kirşehirde firkanın nam- zet gösterdiği zatın adı Serdar Bey- dir.) Toptu İğne Kekemelik — Azizim, nihayet şu güzel kızcağız la evlenmeğe muvaffak oluyor mu sun? — Hayır! Çünkü bu kadın biraz ke kemedir. — Ya.. Vah vah. Ne yazık! — Yok, o kadar fazlakekeme de- iğil; yalnız (evet) diyemiyor. Dalgın Dalgın adamın biri kendisine müra caat eden bir adama şöyle cevap ver- di: — Bana iki gün sonra telefone eder | sin. İsmimi unutursan telefon rehberi İ — O halde yanlış kapı çalmışsın! je bakarsın, orada bulursun. inşaallah iyi olur- sunuz ! Zavallı kızcağız, bir türlü susmak bilmiyen geveze misafirini o belki bir saatten beri dinliyordu. Misafir, Jâkır dıdan lâkırdıya geçtikten sonra bir de başma gelen bir kazayı anlatmağa ba; ladı. — Birdenbire, nasıl oldu. bilmem, bisikletten yere yuvarlandım. Kendimi bilmez bir hale gelmişim. Kız, burada söze karışmak lüzumu nu hissetti: — Allah şifa versin, inşallah iyile girsiniz! Afedersiniz ! Gencin biri öğünüyordu: — Ben, karşımdaki adamın zihnin den ne geçtiğini bir bakışta anlarım. Bu sözler o kadar kat'iyetle söylen- mişti ki karşımdaki inamıştı. Birde» bire kendini toplıyarak: — O halde beni affediniz! dedi. Kürk ve evet Kad, elindeki gazeleyi uzun uzun; okuyup kocasına serzenişte bulundu: — Kocacığım, dedi, benim sözlerimi dinlemiyorsun. Sade arada bir başmı sallıyor, yahut şöyle baştan savma bir — Evet, yahut: — Hayır! diyorsun. Erkek, başını kaldırıp, bu id itiraz etmek istedi, Karısı dedi ki — Beni dinlemediğin muhakkak. Demin: “Bana 900 liraya bir manto alır mi sın kocacığım?,, dedim de “hay hay!, (peki) diye cevap verdin. Para ve parasızlık Bir bankada çalışan delikanlı sevdi ği kıza bir gün eihanm iktisadi buhran larını uzun uzadıya anlattı ve sonra kı za dedi ki: — Bak sevgilim, sana para hakkım- da ne kadar malümat verdim. Kız şu cevabı verdi: — Evet her parası olmıyan böyle şeylerden bahseder. Baytarın işi Doktorun biri titiz ve aristokrat bir adam tarafından davet edilmişti. Yatakta bulunan hasta orada bile ki- bir ve azametle yatıyordu. Doktor sordu: — Beyfendi neniz var? Hasta, bu cevap üzerine: — Onu ben söyliyecek değilim. Siz bileceksiniz, dedi. Tabi hu söz doktoru fena halde hid detlendirmişti. Fakat, belli etmedi: — O halde beyfendi, bendenize mü saade edin de gidip başka bir arkadaşı mı göndereyim, O, hastasına hiçbir su- al sormadan hastalığını anlıyabilir. Çünkü kendisi baytardır. bap — Hey! Düz yapılacak duverı neden öyle kemer haline getirdi xiz? Rencperler Afedersin usta, hararetli bir münakaşaya daldık Hiç forkında olmadan biribirimize yaklaşmışız. “Lokantada Müşterinin birisi bir lokantaya gif. İmiş, fakat yemek yediği esnada garson kendisine iyi muamele etmemişti. Ye. mekten sonra kalktı, lokanta müdürüs nün yanına gitti: 1 a| — Efendi, dedi, size şu garsonunuzu İsikâyet ediyorum. Bu herif, bana gayet fena muamele etti; nezaketsizlik gös“ terdi. Bu kadar kaba bir adamm lo kantanızda nasıl barmabildiğine hays ret ediyorum doğrusu. Lokanta müdürü cevap verdi; — Oh efendim, bu şikâyetten dola- İyi ne kadar sevindiğimi bilmezsiniz. Müşteri hayretler içinde kalmıştı, tMüdür garsonu paylıyacak yerde meni nuniyetini ızhar ediyordu. Onu icinz - — Memnun mu oluyorşuyuz? d sordu. Müdürün ikinci cevabr şa oldu: | — Evet efendim, memnun, hemde pek fazla memnunum. Çünkü İlk defa- dır ki hana yapılan şikâyet, yemekleri İmiz hakkında değildir. " Kredi meselesi İ Adamın birisi, hazır elbise satan bir dükkândan bir pantalon almak is tiyordu. Ahbaplarından birisine gitti. — Haydi arkadaş, dedi, gel şu dük- kâna gidelim de bana güzelce bir pan- talon seçiver. İ “ — Kendin neye seçmiyorsun, benim zevkim senden fazla değildir. — Doğru azizim amma, kredin faz- ladır. Kadın — Kocacığım, sen oru bakm edeyim.

Bu sayıdan diğer sayfalar: