5 Temmuz 1931 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

5 Temmuz 1931 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AAA yarar a am —— 2 İ l İ l ; p — 6 — VAKIT 5 Temmuz 1931 © Beşinci irk © Yazan : Jean Tlasson —10-— CANAVARLAR MANASTIRI Kapüsin papaslarından Rober, gayri tabit yaratılmış mahlükların, canavar- larm, muayyen bir çirkinlikten sonra artık merhamet celbetmediğini anla- mişti. Fransanın Sen Flur kasabasında Nakleden : fa. taya bakar. 22 senedir gözlerini kıpır. datmadı, hatta gözlerinin önünden a- lev bile geçirdiğimiz halde.. Bundan on sene evvel bir gin, bir defa bağırdı. Uzun, garip, bir k bağırışı gibi bir sesti. Sonra, sustu.. Şu öteki, bize birkaç ay evvel pos| bulunan papas Rober, civar köylerden|ta müvezzii olan babası tarafından ge- birisinde uzun müddettir gizli yaşıyan| tirildi. Derisi mütemadiyen cerahat if- ve kimsenin görmediği kolsuz, dilsiz,iraz eder. Yerimiz yoktu. Fakat adam- sağır ve kör 5 yaşında bir canavarı|cağız ağladı. Biz de bir yer (icat) et- aldı ve Devez ormanının ortasında,itik. metruk bir oduncu kulübesine getirdi, Şu Parislidir, Üç yaşıma kadar bü kuru yapraklardan bir yatak yaparak! yümüş, fakat birdenbire durmuş ama çocuğu oraya yatırdı. Kendi de ahıra|şişmanlamakta devam etmiştir. Görü. geçti, orasını lâboratuvar ve yatak o-|yorsunuz ya gözlerini görmek kabil de dast haline getirdi. Kapının üzerine |gil.. Boğazı da daralıyor ancak sonda - meşesini, memnuniyetini de: DEVEZ “İyi olmak ihtimalleri olmıyanla- rın bakım yurdu.,, diye yazdı . Bu hâdise 50 sene evvel oluyordu. Bugün... .ıd'0 — Üç katlı merkezi bir bina, ya- nında bir bina daha, 50 rahibe, 150 has ta, 40 koyun, bir kümes,Z hektarlık bahçe bir dokuma fabrikası... İşte ma- likânemiz. Görüyor musunuz efendim; buradaki insanların dışardakilerden bir şey bekledikleri yoktur. Onun için her şeyi kendimiz tedarik o ediyoruz. Ekmeği ve elbiseleri bile, bu vakfın sa hibi böyle vakfetmiş... Bu sözleri bana, manastırın başra- hibesi söylüyor. Bu manastırın hasta- » Jarı, doktorların iyi olmaz dedikleri, , hastanelerin kabul etmedikleri gayri tabii mahlüklardır. (Bizim miskinler tekkesi gibi bir şey — fa.) Bu manastıra girebilmek için bir canavar olmak şarttır. Pek tabii cana varlar arasında da bir derece farkı vardır. Manastırın 150 kişilik mevcudu "- rasinda — ki hep kadındır — ancak yirmi beş tanesi vardır ki manzarası korkunçtur. Başrahibe anlatıyor: — Her sâbah onları saat 9 da kal- dirirız. Her'hemşire on tanesi ile meş gul olur, Onları giydirir, yıkar, Günün muayyen saatlerinde muayyen hareket) lere alışan hastalarımız, itiraz etmez- ler ve bu ahenge kendilerini koyuverir ler. Sade fırtınalı günler müstesna. Fırtınanın ne olduğunu bir türlü an-! Iryamazlar, Ve öteye beriye kaçışırlar. Bilhassa fırtına gece olursa, onların feryatlarını, çılgınlıklarını kilometre-; lerce öteden dinliyebilirsiniz. Hastalar hem yemekhane hem de İstirahat odası vazifesini gören bir ©- dada sıralara oturmuşlar, duruyorlar, Ve susuyorlar. Bunlar yirmi tane ka- dardır ve manastırın en az çirkin meh lüklarıdır. İçeri girince kıpırdamadı- Tar bile, Gözler namütenahideki bak- tıkları yerden ayrılmadı ve susmakta devam ettiler. Sükât, bu canavarların gösteriyor-. muş. « Başrahibe: — Bunlar, diyor, o kadar ehemmi- yetli değil, geçelim. Dikkat ettim. bir arada olunca bu mahlüklarn çirkinliği azalıyor. Burada miskinler var. Ağızların- dan dilleri sarkarak ölümü bekliyor: Jar. Saat 9... kalkarlar. HM, sıralarına oturtulurlar, 12. yemek yedirilir, 1.. tekrar sıralarına oturtulurlar.. Bura- da hayat böyledir. ... — Uyusun yavrum.. ninni... “Girdiğimiz odada bir rahibe gör lerini tavana dikmiş, ninni söylüyor. Bu odada elli yatak vardır. Yirmi beş tanesi rahibeler için yirmi beş ta- nesi de canavarlar için. — Kfendim adam başına bir kişi Tâzım. Bu mahlükların heran gözönün de bulundurulması mecburiyeti var. dır. Ne yaptıklarını bilmedikleri ve bi lemiyeceğimiz için aksülâmellerini tah min edemeyiz. Bütün odadan tahammül edilmez bir dezenfekte ve pislik kokusu yükse Tiyor. — Şu gördüğünüz kursaklı kız, ta mâmen kötürümdür. Ve 22 sene evvel buraya gönderilmiştir. Daima bir nok He yiyecek verebiliyoruz. Onun yanındaki... Yirmi beş defa yatakların önünde durdum, yirmi beş defa verilen izaha- tı dinledim, yirmi beş defa yatak ba- şında bekliyen bir rahibe gördüm: — Ninni, yavrum. ninni, ... Devez manastırından kaçtım. Utanma» dan kaçtım. Ben giderken çanlar dua zamanını çalıyorlardı. Rahibeler sıra- ya giriyorlar ve bir dua (tertil) edi- yorlardı. “. Bu seyahat beşinci ırk memleketin de Budapeşteden sonra son seyahatim fidi. Hatime olarak şunları söyliyebili- rim ki, garibeler, dünyada bir beşinci ırk teşkil ederler ki tıpkı ötekiler gibi ların teşekküllerini beyaz, ve kırımızı ırklarda olduğu di ve manevi kanunlar idare eder. Ben bu kanaati aylarca tetkikat ne İtieesinde edindim. Rahatsız bir âlemde garibelerle uzün müddet yaşadım. Fa- İyat ya yanılıyorsam ya onlar da bi- zim kanünlatımızın ayni ile idare edi liyorlarsa?.. Ya ayni maddi ve mane- vi salkler onları dâ tahrik ediyorsa?.. Bürasinı kat'iyyen hatırıma getir- mek istemem. Bütün bu gördüklerini! ve çoğunu da yazmadığım şeyleri gördükten son- ra, artık üyumak benim için kabil ol- muyor, sarı siyah BITTİ ——— Vapurcular arasında m (Ust tarafı 1 inci siyilada çoğu bir aydan fazla yaşama- |çocuklara en son İsveç oyunlarını gös mıştır. Ve hepsi de bilâistesna |termek için tavzif edilmiştir. mukavele yaptığımız vapurcular tarafından bozulmuştur. Bunların — bizde saklı bulunmakta- ir, Yalnız Mudanya hattında yap- tığımız itilâf, memnuniyetle kay- dederim ki, mukaveleyi imzalı- yanların hüsnü niyetleri ve biri birlerine olan itimatları sayesin- de bir senedenberi devam et- mektedir. Rekabetin en ziyade tesirini gösterdiği Karadeniz hat- tında son bir tecrübe daha yap- mak istedik. Bu hatta çalışan ve Türk vapurculuğunun en bü- yük müesseseleri olan idarelerle uzun ve oldukça yorucu müza- kere ve münakaşalardan sonra son son bir itilâf daha yaptık. Gösterdiğimiz o bütün hösnü niyete rağmen bizimle mukavele yapan bu idareler mukaveleden memnun olmadıklarını ve kendi- lerini 8 temmuztan itibaren ser- best addettiklerini | bildirdiler, Binaenaleyh Obu itilâfnamede şimdiye kadar yapılan diğerleri gibi neticesiz kalmış ve vaziyet evvelki haline rücu etmiştir. Açık söylemek lâzım gelirse bizimle mukavele yapan vapvr- cuların mukaveleyi feshetmelerine itilâfa girmemiş bulunan diğer bazı Türk vapurcularmın hare- ketleri sebep olmuştur. Karadeniz hattında yapılan iti- lâf hiç olmazsa bu hattaki vapur işlerini kurtaracaktı, Fakat bu ümitte gene Türk vapurcuları tarafından kırılmıştır. Görülüyorki bunda da Seyri- hususiyetleri, karakterleri vardır. On-| | Memlekette VAKİT J Afyonda hayat Sami içeri girdi. Karısı bir kadın- la görüşüyordu. Çekilirken: — A, dedi, yalnızsın tim. — Hayır, biliyorsun ya, Fatma hö- nıma yemekte yardım etsin diye birisi- ni arıyorduk.. Biliyorsun ya.. idareha-! neden hanımı göndermişler de konuşu- yorduk.. — Evet. evet. Halbuki Sami bilmiyordu. Bu İas- sas bestekâr, ev işlerinin teferrüatı fle uğraşmazdı. Karısma baktı, güldü: — Bir dakika affmızı rica ederim. Şu konser locası için soracaktım. Le- ca dört kişilik, kimi götürelim diye düşünüyordum, anneni filân mı yoksa benimkileri mi? Ama, annen bizimle 0- lursa dâha memnun olur zannederim, değil mi? Sami çok iyi, çok nazikti, Tıpkı Hususi mahabirimizden; besteleri gibi, hafif, seyyal, i, an- Kolordu mahfeli cak yaprakları kıpırdatan bir rüzgür zannetmiş- Afyon valisi Fahri Bey Andre Birabesu'dan fa. nız, biraz sonra istiyor. Fakat kad istemiyor.. Öyle ya.. İnsanın her gi canı İstemez ya. Bunu ona Jâtife | lıklı anlatmak istemişti amma, aski dinlememişti.. sonra.. onun kollarını Şırpınmıştı. O zaman, asker onu dü müş, yere yatırmış ve yarı baygm b halde, Sami hal. Kadıncağız bunları sıkılgan b vaziyette, kısa, kısa anlatmıştı. Or gürümee birdenbire içinde tak! di) bir şey olmuştu. Kadın durdu. Cemi bir şey söylemiyor. Şaşkım.. küçük, gır bir süküt oluyor. Sonra (kadı müphem bir hareketle; — Harpte. İnsanlar. malüm yi biraz kaba olurlar. Cemile susuyor, kadın: — Ey, diyor, ben gidiyorum. — Evet. — Allaha ısmarladık, hanımefe di. Birinci kolordu o kumandanlığına|kadar gürültü çıkaran besteleri gibi. mahsus daire ve yanı başındakj bahçe! Cemile kocüsina şefkat ve muhab- ve binaları Afyonün en güzel yerinde-)betle baktı, loca İşini hallettiler, Sa dir. Ve istasyona da yakındır, Vaktilelmi, çalışmak üzere odasına geçti. Ce- buraları mezarlık ve belediyenin çöp|mile tekrar kadına döndü: arabalarını boşalttırdığı yerdir. Şimdi — Ne diyordunuz, ayda otuz !ira ye kadar altı yedi sene zarfında esbak|mı diyordunuz? birinci kolordu kumandanı Derviş pa- Kadın şu sözlerle cevap verdi: şanm himmetile inşâ edilen kolordu — Beyfendi acaba askerlik yaptı dairesi yazlık sineması zabit gazinosu| mı? topçu miydi? ve ayrıca zabitan yurdu ve o bilhassa Evet, Cemilenin yatak odasında, mahfel bahçesindeki havuzun letafeti| Saminin bir sürü resimleri arasındı, ve dikilen ağaçlar İle çiçeklerin güzel.)onun bir de askerlik resmi vardı, He liği o bahçede intizamı çok seven hir)nüz saçlarına kır düşmemişti, bir top kafa ve elin müessir olduğunu derhal|arabasının üzerinde oturuyordu, ve ia nı ve sabık Menemen divanıharp reisi|zarif olmanın yolunu bulmuştu. Du- anlatır. Bu hususta kolordu kumanda-| ba asker elbiselerinin içinde bile yine! gibi mad. Muğlalı Mustafa paşa ve arkadaşları.! nın da hizmeti zikre şayandır. Derviş paşanın başlayıp da ikmal edemediği bahçe ve yazlık sinemüy! Mustafa paşa ikmal etmiştir. Afyonun bütün münevyerler; kolordu zabitan ve aileleri bahçede çok iyi vakit geçirmek! tedir. | Zikre şayan diğer bir nokta da şu- dur ki kolordü bahçesi Afyonda içti: mai hayatı çok güzel bir şekilde sine-' sinde canlı surette yaşatmakadır. Çocuk bahçesi Yine kolordu dairesine yakın bir yerde olan çocuk bahçesi çok (güzel bir şekilde tanzim edilmiş ve çocukla- rın emrine açılmıştır. On beş yaşından küçük olan çocuklar bahçenin yeşillik leri arasında salmcaklarda oynamakta dır ve muallimlerden birisi de oradüri Nafia İşleri Gezdiğim yerlerde birinci dere- cede yollarım muntazam olan vilâyet ler İzmir Bursa ve Afyon vilâyetleri dir. 460 kilometreden fazla yolu olar / Afyon vilâyetinin yolları İzmirin yol- (larmdan da daha iyi ve muntazam yar ipilmıştır. Vali Fahri Bey yol, mektep inşaatı! nı tetkik için bütün köyleri birer birer! gerip dolaşan köylerin dertleri ile ya- kından alâkadar olmakta, muallimle- rin maaşatmın günü gününe verilmesi | İni temin etmektedir. Hiç yoktan Yüz! jbin liralık bir köy kooperatifi yap- mıştır, sefain o idaresinin o vapurculara rekabeti değil, Türk vapurcu- larının heyeti umumiyesine şamil bir rekabet hastalığının hüküm sürmesi sebep olmuştur. Bundan sonra böyle münferit itilâflar yapmak için hemen hiç bir ümit kalmamıştır. Eğer bütün Türk vapurcuları evvela kendi aralarında tam bir anlaşma yap- daklarında, Cemileye, onu ilk gördüğü gün, “işte bu adamla evleneceğim,, de- dirten tebessümü vardı. Peki ama bu kadın ne diye ondan bahsediyordu? Saminin asker oldnğu- nu nereden biliyordu? Kadin müphem cevaplar veriyor: Harpte, cephe geri- sinde bir çiftlikte oturuyormuş, beyi tanır gibi olmuş... İyi ama, o kadar asker içinde na- sıl oluyordu da sade onu hatırlıyordu? Cemile, şimdi, kadına acı mer ba) kıyor. Onun yüzünün birdenbire sarar- dığmı, ellerinin titrediğini görüyor. Kadınım başı belli belirsiz, biçimi de) yok.. İri memeleri ve iri elleri var. Gözleri fen değil. İnsan onda keçi yoi- ları, saman, inek kokuları görür, his- seder gibi oluyor. nize gelirse, ve ben de o zamana kadar iş bulmamış olursam, idarehaneye te lefon edersiniz. Evet.kadın buraya kapılanmak is- temiyor.. Anlaşıldı. Fakat Cemile onu kolay kolay koyvermiyecek.. Bilmek. öğrenmek istiyor. Ve nihayet bin bir süalden sonra öğreniyor. Bir ayın 17 inci günü, Sami, bu kı- zın köyündeki karargâhta İdi. Evet bir aym 17 inej günü. gündüz. saat) daha dört. güneş parlıyor. Kadın tar- lada çalışıyor. Sami ona doğru gidi-| İyor, şaka ediyor (bu şaka tabirini ka- dın aynen söylüyor) şaka ediyor. €- peyce de neşeli ve sevimli çocuk. Yal- bir imtihan açılacaktır. bulunan ti mağa muvaffak olurlarsa © za- man mümkün olabilir. Fakat ber şeyden evvel vapurcuların kendi aralarında anlaşmaları lâ- amdır. Bugünkü vaziyetten sonra yarın ne olacağını tahmin etmek müşküldür. Diğer vapur idare- leri gibi biz de idarenin menfaati icap eltiren çarelere ve tedabire tevessül etmekten geri, kalmıya- cağız.,, Sadullah B. Seyrisefain bütçe- sinin Maliye encümeninde müza- keresi esnasında kulunmak üzere bugün Ankaraya gidecektir. — Düşününüz hanrmefendi, eğer işi-! Kadın gitti, Cemile hâlâ olduj yerde. Nihayet birdenbire © uyanmi ibi, kalkıyor. Yavaş yavaş, Samin çalıştığı odaya gidiyor, Sami, masas dadır, elinde çizgili kâğıtlar, düşün yor, Cemile onü birdenbire | bambaşi göreceğini zannetmişti, Hayır, eskisi ; bi nazik, hassas. Cemilenin içeri girdiğini duydu, & nüp, tebessüm etti: — Çalışıyorum. Fakat kalabilirsit İşte, şuraya otur, Cemile mindere uzanıyor. Onu € lışırken seyrettiği her zamanki yerin /Sami de her zamanki hareketlerile ç ışıyor, sigarasının dumanımı dağıt rak. Sami ona yine bakıyor, gülüyo yazmağa başlıyor. Cemile de ona dal yor. Kadını, köylü kadını düşünüyo iri memelerini, İri ellerini götüyol O ayın 17 sinde herhalde şimdikinde çok değişik değildi. onun Sami İle $ kalaştığını.. Saminin ona yumruğun indirdiğini düşünüyor. Sami başını kaldırıyor: — Galiba çok iyi bir şey yazdır bak. “ Hayır, Sami iki yi bir ada değildir. Zarnfei ve hassasiyeti yalâ değildir. Sami, hakikaten intihap eti ği ve sevdiği adamdır. Onun da, he kesin içinde olduğu gibi kaba bir hi var, Kadın demiyor mıydı “harpte. sanlar.. malümya. Biraz kaba olu lar. Evet. İşte Saminin de kabal meydana çıkması için böyle bir vaziy olmuştu. Şüphesiz artık böyle bir şef olmaz. Fakat şimdi oOCemile bun öğrenmiştir. Kapı yavaşça açılıyor ve bir sesi; — Girebilir miyim, diye soruyor. Bu, kızı Leylâdır. B bası: — Gel canım, diye çağırıyor. Sami, babaların e eicisidir. Kız ona doğru giderken € mile çağırıyor: — Hayır, buraya, bana gel. Ve önu kucaklayıp göğsüne b: "Eryor, Maarif vekâletinden: Orta tedrisat beden terbiyesi muallimi olmak istiyenler için bu eylülün İ inci salı günü İstanbul Kız muallim mektebinde Maarif vekâleti, bü imtihanda muvaffak olup ehliyetname alanları lüzum gördükçe orta mektepler bedenin terbiyesi mual- limi tayin edilecektir. Ancak bu ehliyetnameli muallimlere orta tedrisat mekteplerinde istihdamı icabetmediği zaman ilk mektep muallimliğinde tekrar kullanabilecektir. Tam devreli lise ve muallim mektebi mezunlarından olup ta 20 den aşağı 45 den yukarı olmıyan ve ahvali sıhhiyesi müsait iplerin tasdikli evrakı müspite ve sıhhat raporlarile fiş ve fotoğraflarını arzuhallerine raptederek nihayet ağustos iptidasına kadar vekâlete müracaatları ilân olunur. (417 Kilis hudut taburu kuman- danlığından: Kilis hudut taburunun 931 senesi zarfında iaşesine muktazi altı numaralı elekten geçmek suretile istibsal olunacak beher kilo on üç kuruşun kıymeti mubammeneli yüz on yedi bin yedi yüz kilo un 21 Haziran 931 tarihinden itibaren 21 gün müddetle ve kapalı zarf usulile mevkii münakasaya vazolunmuş- tur. ihale muamelesi 11 Temmuz 931 tarihine müsadif Cumartesi günü saat 14 de Kilis hudut taburu kumandanlığı dairesinde icra kılınacağından taliplerin yevmi mezkür ve saatte teminatı muvakkate akçasile teklifnamelerini hamilen gelmeleri veşeraiti öğrenmek istiyenlerin tabura müracaatları ilân olunur. (41

Bu sayıdan diğer sayfalar: