12 Ağustos 1931 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 2

12 Ağustos 1931 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

-»ğ “tan sakınmrlar. Bunlarm i “ —727 VAKIT 12 Ağustos 1931 her hangi mukavemetten feragati tav. siye süiyerdu. Bunlar, mukavemet etmedikten başka onlara muhabbet göstermekle mükelleftiler. Mazlumların, fakirlerin, yoksul ları, ve günahkârların Romalı düş- mâna bile muhabbetle hareket etmele rini tavsiye eden ( İsanın sözleri bu smıflar üzerinde tesir ediyor ve bun- lar ona Haat ediyorlardı. Çünkü Isa bunlara, bu sulhü müsalemet taraf- tarlarma yer yüzünün bütün haki- miyetini vadetmekte idi. Essenler de ayni mefküreyi güden insanlardı. Fakat İsanm bütün fikirlerini onlardan aldığı söylenen İsa, bu fikir- leri daha fazla O işçi ve esnaf bede- vilerden almıştır. Çünkü kendisi de bunlara mensuptu. Bunlar bugün bi- Te ayni şekilde yaşarlar. Rayitin anlatışına göre bunlar har beden iki tarafm da mecruhlarile meşgul olur, galiplere ve mağlüpla ra ayni muameleyi yapar, yolunu şa- #ırmışlara, kim olurlarsa olsunlar, yol gösterirler. Bütün Avrupalı sey yahlar o bunların nezaket ve mihman nütazlıklarını görmüşler ve onlardan istifade etmişlerdir. Bunlar (hiçbiri harbe iştirak etmez ve her (kabileye hizmet ederek mütevazi, halim, salh- perper, sevimli ve kanaatkâr insanlar. dir. Son derece terbiyeli olan bu a- damlar hırsızlık ile her türlü fenalık nazarında en kutsi şey borçtur. isanın semavi , . mektubu İsanın taraftarlarına mevzuu bah- settiği ve geleceğini, tahakkuk edece- ğini söylediği semavi «sİtanatın mahi- yetini anlamak için elimizde < birçok vesait vardır. Luka ineilinde şu kısa söze tesadüf! ediyoruz! * “Tiristler, ilâhi melekütun ne vakit geleceğini sordukları zaman (İsa or. Isra cevaben: “— Ylâhi meleküt zahiri surette gel- mez, ona: İşte buradadır, veya işte! oradadır, denmez, zira işte ilâhi mele küt sizin içinizdedir! dedi. © © Faki Isanın bu cevabı kâfi ve ka- âtbethiş*bir mahiyette değildi. Ce vabın sonundaki kelimeler yani “İlâ- hi meleküt sizin (o içinizdedir, yahut sizin aranızdadır,.. kelimeleri hararet le münakaşa edilegelmiştir. Fakat İsanın bu sözü manasız de gildi. Bilâkis bu sözün tetkiki ihmal edilmemiş olsaydı. İsanın maksadı da ha sarih bir surette anlaşılırdı. Isanm bu meleküttan, yani bu sal tanattan bahseden sözlerini ağzından çıktığı gibi kaydeden şu sözleri gözden geçirelim: “İsanım hali hayatında Tomas na- .mile de tanılan Jüda söylediği sözler o şunlardır. İsa ona, bü sözlerini dinliyen her insanım ölümü tatmıyacağını söylemiştir. İsa dedi ki: Melekütu arıyan, onu buluncıya kâ- dar durmasın. Onu bulan, onun için dolaşan, onun için de dolaştıkça onda kecek, yoksa yerin altındaki hayvan- lek ex sübüliiyecek? Yoksa denizde ki balıklar mı, sizi (o denizlerin geri- sindeki meleküta götürecek? Bu mele küt sizin içinizdedir. Bu melekütu tanı yanlar, hiç bir kimsenin irşadına muhtaç olmadan oraya varırlar, Siz! bu melekütu kendiniz tanıyacak ve tâ başlangıcında sizi doöğürân (pederin evlâdı olduğunuzu anlıyacaksınız. Siz kendinizi babanıza karşı koyduğunuz korkuda (tanıyacak düşmanlarını zım saçtığı dehşet içinde kendiniz ola- caksınıZ.,, İsanım kendi ağzından çıkan şekil- de kaydolunan bü sözler, onun ilâhi meleküttan ne murat ettiğini izah e- diyor. İlâhi melekâtun ne şurada; ne hu- rada, bilhassa ne gök yüzünde ne de-i nizlerin ortasında, ne de arzın dibinde aranmaması icap ettiğini ifade “eden bu sözler, Hazreti Musanm beyanatı tarzında söylenmiştir. Musa rabbin emrini tebliğ ederken der ki; mir, senden uzak değildir. Gökte değildir ki göğe kim çıkıp onu bize ge| tirecek, biz de onu bekleyip onu ic ra edelim, diyesin. Denizin geri- sinde değildir ki kim denizin ötesine geçip onu bize getirecek, biz de onu dinleyip iera edelim diyeceksin. Hal bu kİ bu kelime sana son derece oya- kındır. Senin ağzında ve kalbindedir. Onu dinliyerek icra edebilirsin!,. İsa ilâhi melekütu göstermek İçin Tevratı örnek tutarak onun beyanı da- iresinde bu meseleyi oanlatmiş ve İlâhi meleküta varmak için Allahın e mirlerini ifa ve icra etmenin kâfi ol. duğunu söylemiğtir Bu ilâhi melekât Allahın insan kalbine ektiği emirden, herkese karşı kardeşçe muhabbetten ibaretti. İsanm sözlerinden onun gök yüzün de bi.r melekât göstermediği aşikârdır Gök yüzünde bir meleküt bulunduğunu söylemek, eski Babilden gelme bir itikattır. . Sonra İsa denizlerin orta- sında mübarek bir melekât olduğuna dair, Essenlerin ikadmı da kabul e miyordu. Bundan başka İsa, arzm laltında bir takım lemler bulunduğu: ina dair eski Mısırın itikatlarını da reddetmekte idi. İlâhi meleküt halkın da ileri sürülen bu iddiaların . hepsi etmek istersek şöylece anlatabiliriz: İlâhi melekât bu tecrübe ve hakikat, dünyasının haricinde bulunan daha yüksek bir âlemde değildi. Melekât! bu yer yüzünde yaşıyan İnsanların si- yasi, manevi, dini halinde idi. Fakat kilise, Sen Polün tesiri | al kabul ettiği için İsanın bu sözleri in- cillere dercolunmamıştı. idi: İnsanlar, yani bu güzide mâhlâ. İhayet bir iki “Bügün sana tebliğ ettiğim bu ç- fırkanm en hararetli bir taraftarı o- ağ <Ş Bitatılık Maskesi (Başmakalemizden mabaat) türlü iyiliklerinden bir tanesini bile hatırlamak İstemiyor. Bununla bera. ber yine bitaraflığından fikrinde İs tiklâlinden (bahsediyordu. (Aradan birçok maceralar geldi, geçti. Türlü kılıklara, kıyafetlere girdi, çıktı. Ni hava bulur gibi olunca İzmir ve Ay. dın havalisinde Serbest fırkayı yeniz| den canlandırmak teşebbüslerine gi- rişmişti. Lâkin muvaffak olamadı. Demek istiyoruz ki Zeynel Besim iSerbest fırkanm en ateşli (taraftarı idi. Filen de idaresine karıştı. Bu fırka dağılınca tahil kendisi için müs İtakil olmaktan başka çare (kalmadı. Eğer müstakil demekten maksat hir ladamın mevcut bir fırkanın azasından olmadığını söylemek ise pekâlâ, Fakat imuvaffak olamamış ve dağılmış bir lan kimsenin (Bitaraf bir münekkit) tavrı alması ve bu iddiada bulunması gülünç değil midir? Bizim anladığımız vaziyet şudur:| Fırsat zamanlarında hiç hatıra gelmi- yen, gelse bile kara maksatları ölç mek için kullanılan bitaraflık — sözü sadece bir mâskeden başka bir şey de- ğildir. Fakat bilmeyiz ki bu nevi mas kelerin altındaki simaları tanımıyan, öğrenmiyen kalmış mıdır? Yüzlerine bu türlü bitaraf maskesini . takan 8 damlar o Hevi (yol kesicilere benzer- ler ki kılavuz kıyafetine (girerler. Fakat yolcuları arkalarından vurmak için dalma içlerinden bir fırsat zuhü- runu beklerler. Geçirdiğimiz bu ka- dar tecrübeler herkese bu — hakikati çok açık surette öğretmiştir. Mehmet Asım aa aa her hangi bir yardima o müftekir ol! madan ilâhi meleküta girerler, bu bil- &iyi elde etmek için semalarda seya- her insanın kalbi ve şuuru insanları ilâhi meleküta sevkeden ve ilâhi mele- ettiren o ilâhi kanun ile rak birleşen Allah çocukları da tiril tiril titrer. Her İnsanin kendini tanımasını ah- lâkl bir ihtiyaç olarak telkin eden İsa, (Erenya) dan mülhem olmuştur. Erenya, Allahm kendi kanununu in-| sanların derununa koyduğu ve kalp-i ay evel yine müsait bir)” ile başlanıldı. Hazır YA Yerli Mallar sergisi .. dün açıldı mala Üst tarafı 1 inci sayıfada vet edilmişlerdi. Başvekilimizin telgrafları Metasime saat 16 buçukta Şehir ban dosu tarafından çalınan istiklâl mar bulunanlar mârşı ayakta dinledikten sonra Naz- mi Nuri bey kürsüye gelerek Bağvekil İsmet Paşa Hazretlerinin Yalovadân gönderdikleri telgrafı okudu. Başvekilimiz yarın orada buluna mıyacağını, buna pek nrüteessif oldu. gunu işaretle sanayi birliğinin güzel *serine müvaffakıyet temenni ediyor, sergiyi ilk fırsatta memnuniyetle zi- yaret edeceğini, bildiriyordu. Nazmi Nuri Beyin nutku Nazmi Nuri bey bundan sonra bir nutuk söyledi. Ezcümle dedi ki; — Muhterem misafirlerimiz, dünya iktisadi buhran İçinde (kıvranırken, yılmadan, korkmadan, cesurane çalr. şan türk sanayicileri ve onları temsil eden sanayi birliği hir senelik sanayi terakkiyatımızın maddi nümunelerini taşıyıan üçüncü yerli mallar sergisini açmakla duyduğu yüksek haz ve mes reti sizlere söylemekle vazifesini yap- maktadır. 929 ve 900 senelerinde açılan o bi- rinei ve ikinci yerli mallar (sergileri ticaret ve sanayi odasının malt yardı- mile meydana getirilmişken bu seneki serki sirf sanayicilerin fedakârlıklari- le vileuda gelmiştir.,, Nazmi Nuri bey bundan sonra sa nayiimiz hakkında ihsai bazı malümat vererek, sermayesi bir milyon liraya yakın olan çorapçılık sanayiinin sene! de iki buçuk milyon lira kıymetinde 850 bin metreye çıktığını, geçen sene teşkil eder. Şu (küçük malümat memleketin dev adımlarile ( İnkişafa doğru koştuğunu göstermektedir. E- ğer hu feyz ve inkişafın daha ateşli parlamasını İstiyorsanız yerli (o malı tmda, bu itikada muhalif (o itikatlar|lerine yazdığı, onun İçin artık (o bir) kullanınız Bir arşın yerli malında so N———— — ZzHABERLER Denizli, 11, (A. A.)— Şaki kı- rıklarlı Ömer dün Çal kazası dahilinde meyyiten ve avenesi di- ri olarak elde edilmişlerdir. Beynelmilel zira kredilâr konferansı İstanbul, 11 (A. A) — Roma- da toplanacak olan beynelmilel zirai krediler konferansına hü- kümetimiz namına murahhas ©- larak iştirak edecek olan Ziraat bankası müdürlerinden Fazıl bey bu sabah Büyükdere karargâhin- dan tayyare ile Brendiziye ha- reket ve saat İ8de Brendiziye muvasalet etmiştir. Büyük zaferin tâs'idi Avkara, İL(A.A) — Türk ga- zetecileri birliğinin teşebbüsü ile Büyük Taarruz ve Zafer günle- rinin Ankarada ve Dumlupımar- da lâyık olduklar şekilde tesidi için dahiliye müsteşarı Hilmi be- yin riyasetinde bir komite teşek» kül etmiştir. — ————————— gibi bu seneki sergiyi de kendilerinin açmalarını rica etti. Bundan sonra Kâzım Paşa Hazret. leri sergiye muvaffakiyet temenni e- derek kapıya gerilen kurdelâyı kesti. Serginin gezilmesine (o başlanıldı. Meclis reisi fabrikalara ayrılan her kisim önünde ayrı ayrı duruyor, mal- ları muayene ederek izahat alryorlar- dı. Meclis Relsimiz muhtelif pavyonla rı gezdikten sonra ( ileride müsait bir zamanda tekrar ziyaret edeceklerini hate, denizleri Be yahut Yerin! yarım milyon düzine çorap vücude ge-|söyliyerek sergiden ayrıldılar. altına inmeğe ihtiyaç yoktu. o Çünkü girdiğini, mensucat sanayiinin sendd#| eclis reisimizin tahassüsleri Kârım Paşa Hazretleri sergi hak- kütu yer yüzünde ve burada tahakkuk | isinde beş milyon lira kıymetinde 4İkındaki tahassüslerini bir muharriri. meşbudur.) milyon kilo deri işlendiğini söYlemİş| mize şu suretle anlatmışlardır: fonun nazarında putperestane idi ve a-| Hiç bir düşman veya her hangi düşma|ve (ancak dört beş sene zarfında elde sıl yahudilerin itikatlarına muhalifi. nın zülmü buna mâni olamaz. Bilâkis)edilen bu müspet netice sanayimizin mnunum. Bu gibi teşebbüsler mem Onun dediğini bugünün lisanma ifadelher düşman, Allah korkusunu duya-İcümhuriyet devrinde ne kadar inkişaf “m Sergiyi çok güzel buldum. Çok | leket sanayiinin inkişafına âmil ölan ka TŞSM-İ ve terakki eylediğine bariz — bir delil) ya yartı üğlerdir. © Bu eserleri vü- tude getirmek suretile memlekete hiz- met eden zevatı takdir ve tebrik (et- mek lâzımdır... RecepBeyin tahassüsleri Halk fırkası umumi kâtibi Recep komşunun komşusuna, bir kardeşin|bir yetimin zöz yaşını dindiren müş- Bey demiştir ki: kardeşine (rabbi bil!) demesine ihti- der. hüküm sürecek ve hüküm sürdükçe İs-'kat, kendilerini Allahın çocuklari tâ-| fsaBu kanaatleri Erenyadan aldığı tirahat edecektir. İsa der ki: Bu me-/nirarak buna göre hareket ettikleri; gibillâhi meleküt hakkında söyledik- leküt semada İse, bizi o melekütakim gölürecek?” Bizi oraya VAKITın Tefrikası 14 S8 Kızılcık Dalları AZAN X REŞAT NURİ Gök gürlediği, şimşek çaktı-)büyük hanımın istediğinden daha| ğa mutlaka sen öğretmişsindir. ğı zaman (Bülent korkacak) diye üzerine kapanır, çocuk uyurken gürültü ile odaya girenlere, yahut yani birbirlerine kardeş (muamelesi ar mı çeslyaptıkları zaman hiç bir rehbere veya kendi arzusile (tiyatrodan, şen- likten, bayramdan vaz geçiyor, e yapalım, bari oturalım. Bü- lent büyüyünce gideriz.,, diye evde kalmağa razı oluyordu. Gülsümün kaçmasından korktukları zaman lar ne kadar değişmişti. sopa ile kovsan şuradan şuraya gi decek bali yoktu. Hasılı Gülsüm mükemmel bir dadı olmuştu. Hatta bazan ortada fol yok, yumurta yokken: lerini de Musadan mülhem olmuştu. (Bitmedi) — Eyvah çocuğun yine ateşi İvar gibi... kim bilir ne müzahrefat- !lar yedirdin yine... !. — Haydi haydi senin aklın er mez... Onun midesi senin omiden değil. ! Bundan başka hanımefendi ço- öğrenmesinden de korkuyordu: — Kız bu pis lâkırdıyı çocu- — Kız o nasıl çocuk eğlendiriş|ları, fırıldaklar almağa kalkıyor: buçuk sezmeğe Dilenci oyunundan başka|du. Hatta bir kere de ona pembelğu bu arapça kelimeleri tabii hiç öyle... dışarda şarkı söyliyenlere çıkışır-İya bu gece sütçü gelmezse ne ya-İdin gibi dilenci mi edeceksin? dı. Artık onun için yer yüzünde Bülentten daha ehemmiyetli insan|minarelerde sahan kapakları çalı- gın var) diye yoktu. Mütemadiyen onun lâkırdısını parız?,, yahut “güneş (tutulacak, — Kız çocuğa bekçi gibi (yan bağırmayı sen mi tik bir kucak vardır. Türk nesli, türk İsanın ilâhi meleküttan muradi Şu|yaç kalmıyadağı, Zira küçük, büyüklanası evlâdma yerli malı kullanmakİserler mütemadiyen inkişafa © İherkesin rabbi tanıyacağını beyan ©İJyzumu bir iman gibi aşıla, yerli malı) yürüdüğümüze ve kullan.,, Nazmi Nuri beyin alkışlaann nutkun dan sonra Kizim Paşa (Hazretlerin- den, bundan evelki ileri olduğ: o “önem alıştırıyor? Sözün ehemmiyeti yoktu. Ko nakta Gülsümle (konuşmanın ta bii şekli zaten bu idi. Fakat nün birinde kızıp da çocuğu eli den alırlarsa ne iş görürdü? — Bu sergi ve bunun gibi diğer e doğru alâmettirler., Sergi bu sabahtan itibaren her gün saat dokuzdan gece yirmi ikiye kadar ti gündeliklerini, arasıra verilen harç lıkları biriktirdiğini O yeminlerle temin ediyordu. Beylerden biri onun anlama- ması için lügatli bir lisan ile alaya Gülsümün gülünç idraksizlik-! başladı: Şimdi|cuğun Gülsümden terbiyesizlikler|lerinden biri de Bülende karşı âde — Desti tavili (omeharetinin ta bir abla vaziyeti takınması idi. meçhulülmenba ganaiminden ola- Zaman zaman çocuğa kendi pa- rasile düdükler, kaynana zırıltı “Hanımefendi| oyun bulamadın mı? Çocuğu ken'basmadan bir entarilik almıştı. Hanımefendi: — Haydi haydi.. Sen onu ken din giy.. Bak arkandaki entari cak... Gülsüm küçük hanımların az anlamıyor, fakat gülüşmelerden kuşkulanarak (kendini müdafaa e diyordu. — Allah çarpsın biriktirdim. nacak diyorlar, - Bülendi arka oda öğrettin? Ayağınm uğursuzluğu|yine muşambaya döndü.. O senin| Küçük hanım hani siz yemeni “al ya götürsek mi acaba?,, eder, meselâ birinin paşa olduğu-zumsuz meraklarla büyük hanımı|mı çıkartacaksın? nu söyleseler Bülendi asker yap- mağa kalkar, sonra askerlerin ba zan şehit olduklarını hatırlıyarak fikrinden cayardı. Bir mühim vak'a olacağı yahut bir yere ği zaman her şeyden evvel Bülen-| din ne y: r merak eder, bir havadis işittiği vakit çocuğa an- latmağa kalkar, © ei leri kızdırıyordu bile. Muhabbetin fazlalığı Gülsüme bazan acı sözler de işittiriyordu: — Kız sana bin defa söylüyo- —kKız sennelâf fanı çocuğun başıma neye dayıyor- sun?.. ş — Yavrucak dün gece sabaha kadar hop hop sıçradı... Kim bilir korkuyor mu ne halt ediyor? — Demin pat diye bir gürül- gidilece-İrum şu çocuğu şap şap öpme diye..İtü oldu.. Sonra çocuk (bağırdı. v anlamaz! Mutlaka düşürmüşsündür... Eğer ço) darik edildiği de bir muamma idi.) sakın bir daha Bülende bir mahlüksun?.. O bit yuvası kel ka-|cuğun bir yerine bir şey olursal Gülsümün elinde toplu bir para yım deme... evin büyükleri kendini yek bil.. — Yapma yavrum... yapma ci-İhanım onu ustalıkla istintak et-İler, Haman gibi boğuşmağ a seni dı. Fakat kız kene gibi yapışıyor: — Kuzum hanımefendiciğim... Ayaklarmızı öpeyim.. üzendim iş-! te, diyordu. Basma parasının nereden te gördükçe daima pirelenen büyük diye lü-| yetmemiş gibi bir de evde yangın basmana muhtaç değil? diye kız-İdiye beş kuruş verdiniz ya... İşte o nu da koydum... Beyfendi de bir defa beş kuruş verdi.. Nihayet yüzünün kızardığını, şaşı gözlerinde yaşlar (dolaştığını görerek acıdılar: — Pek alâ.. pek alâ.. şey, böyle şey yapmak ayıptır, (Bilmed0 küvvetlendiğimize | muvaffak oldu- |

Bu sayıdan diğer sayfalar: