11 Kasım 1931 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

11 Kasım 1931 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

r i in) kadife kınlı, fildişi kazalı, gö- yg gg yy gg yy o Acuzenin definesi Müellifi : Nizameddin Nazif m VD Sen bana derdinki, herkesten ziyade iyi olmıya mecburmuşum ben ? Ni- çin ?.. Sana şimdiye kadar bunu A gi hiç sormamıştım ... KISIM Hasan! Dikkat et kendine. iş yeni yeni doğuyordu. Çorak kavrul nm Üstü kayulıktı. Sıcaktan ba muş yosunlarla, uzaktan tiftik ün iyelere sarılmış nöhetçi çoban- anda dyan koca koca kayalar ara - bir duman yükseliyordu. T Yüsün! Dikkat et kendine. Yarı bir genç, yanan ateşe, yer. kalı ığı çalıları atıyor, aksa- ni adam, çelik bir kargıya gei- mp büyücek bir oğlağı çevire çevi- 1 ordu. İ dişi? bir ovaya bakıyor, uzakta iki Mur, esiyordu... Daha uzakta etrafı ri in çevrili bir şehrin minarele. y Sâran yaldızlı madenler pırıldr. Ordu, ki Neye susuyorsun Hasan? Dik- Hu *t kendine yorum sana. He? AYdI susma cevap ver bana., Genç, kalın kara kuşları altından biz zi milstehzi bakan gözlerini müddet ona dikti, > Hâlâ duruyor? Ne inat bu be? “YAD versene a oğul? klarında ötesi berisi yamalı bir çakgır, başında ipekli, fakat kirli Yırtık bir kefye, belinde ise bu pa- sare kıyafetli tam bir tezat yapan eğ dila bir kaç. vardı b Aksakallı adamın haline gelince ik bakışta bu, bir haylı gülünçtü. Ka. dn kulaklarına kadar gecen, ko- « Uzun ve utu sipsivri bir külâh, da, beli renk iple sıkılmış Mavi bir gömlek görülüyordu. ıkamıya 'yıkamıya, tezek sarısı bir e bilrünmüsüzç. helezonlar en- , omuzlarına sarkiğor. kirli u- dün tırnaklariyle bıyıklarını saçları- Yolar gibi çekiyordu. Ve bir taraf- a kargıyı çevirerek oğlağı meharet- kızartıyor, bir taraftan da durmu-| T,. muttasıl söyleniyordu: > Hasan! Dikkat et kendine. Fakat Hasanın, ,bu adamm nasi Tere pek kulak asmadığı anlaşır. Mi beriye eğilip birkaç tutam ça- € Kuru ot topladıktan sonra o da tdi başına çömeldi.. Ve kılıncınm rajgti Kabzasmı dudaklarına dayıya- v çalar gibi üflemiye basladı: dü. Mfütüfüd.. füü, Fü füfü fi. Ru h füüür, Duşta, Aİ, ihtiyarı bir kat daha kızdır. v Gencin ağzma elinin tersiyle — Birak şunu! Gevezeliğe iüzum Yok, sözlerimi dinle. Yırtıcı kuşun öm ri dir b er derler., Bil ki yalan değil. Ve, kaşlarını çat zarla gence haktı; — Anladm mı? Ağ, çıkanın | kar, Fazla elir'et iyi netice inlay İ anlıyamıyorum, bu kadar atıl. ganlığa sebep ne? Bir kervan ge i Başkası soyar, başkası soyulur, İşler İçine sen burnunu sokarsın,, Haydut! Tarm günlerce ardına düşer, çağlika! ene bulur, sahiplerine inde eder. Sin.“Sonra bir gün münadiler köy! köy dolaşırlar, "Deli Hasanm kellesi. hi getirene, ikramiyeler vadederler, , Dedim ya.. İnsanm adı çıkmasın bir tarak sabit bir na- © Gemç acı acı güldü: — Ne yapalım? — Ne yapalım yok. Deli H. hat seiline. i Hasan, dik. — Haydutları ve iyiliğe sarfedilme- 6i lâzım gelen cehdi, fenalık yaparak hazine doldurmıya sarfedenleri sev - me, vur onlara!, diyen sen değil miy din? — Haklısın, — 0 halde? — Haklısın çocuk... Fakat; — Dur!, Dahası var.. Bana tam on beş senedir, verdiğin telkinler, okut- tuğun kitaplar ve her zaman tekrar ettiğin hakikatler, ben ttabika başla. dığım için mi korkulacak birer tehli- ke haline girdiler? İhtiyar tevap vermedi. — Sonra, gene sen bana derdin ki, ben herkesten ziyade iyi olmıya mec- burmuşum.. Niçin? Bunu sana Şim- diye kadar hiç sormadım. . Yakından at kişnemeleri geliyor du: — Bak! —diye devam etii— Şu a- damlar, senden öğrendiklerini kendi- lerine anlattığım zaman arkamdan gelenlerdir. “Hasan, kendini korumuya başladığı gün, bunlar da kendilerini korumıya başlarlar. — Başlasınlar.. —diye boğuk bo ğuk söylendi ihtiyar— — O zaman ne olur bilir misin? Korktuğun başina gelir. Bu adamlar birer birer dağılırlar, ve ben yalnız başıma kalır, bir kenara gekilirim. İşte o gün, şimdi adımı işidince üstü- ne bir yorgan daha örttüren Reha'da- İki dizdar birdenbire erkekleşir, cesa- rete gelir, sürüden ayrılan bir koyun &İ gözleri kanlı kurtlarına par) çalatıverir. . Ye kılıcınm kabzasını çenesine değ- direrek hafif bir sesle sözlerini ta- mamladı: — Zannederim ki istediğin bu de ğildir, İhtiyar bir parça daha sustu. Son- ra; — Oğul! —dedi— Oğul... | Fakat sözüne devâm edem vii; cün-| kü tam © anda, kayaların arasindan) bir yabani keçi gibi zıplıyarık «elen, saçı sakalına karışmış bir adam, ne- fes nefese: — Ağa! Ağa! —diye— bağırmıştı... — Ne var? — Dizdarın askerleri... — Nerde?, — Kehriz'in beri yakasında. . Genç ayağa kalkmıştı. Kars sakallı ona, sathı güneşle parlıyan bir neh. rin istikametini İşaret etti: — Nah.. İşte. — Gördüm. Epi de kalabalık. — Yüzden fazla, — Bizimkiler nasıl? Kara sakallı ensesin; kaşıdı* — Yirmi beş kisi kadar varız. — Mehmedin takımı gelmedi mi? —'Onlar akşama ameak gelirler.. — Ya Çalaplılar? — Güneş epi yükselmeli ki vara- bilsinler. . — Âlâ.. Düş önüme! — Nereye? Bu tek kelimeli sual, telâşla ayağa kalkan ihtiyarın ağzından çıkmıştı: — Nereye? Delikanlı ona gülümsiyerek baktı: — Merak etme.. Şimdi gelirim.. — Nereye gidiyorsun? — Münafıkın adamları, belli ki be- ni aramıya çıkmışlar. Fazla zah - met etmesinler o önlemiye (o gidece - Zim.. — Yapma çocuk, , — Çocuk! | — Çocuğum? | İ Elleri açık, gencin arkasından baka kalmıştı, Deli Hasanla arkadaşı, kara! sesleri., Ve bir iki nara.« <.,.. İhtiyar, kemikleri çıkık omuzlarm- dan, değnek bacaklarından ümit edi- lemiyecek bir çeviklikle koştu; az öte- de mağaramsı bir yerin üstüne tır- mandi, Burası ovaya ve minarelerini örten madenlerde sırça ışıkları yanan şeh. re en hâkim olan yerdi, Parmakları titriyen ellerini gözle- rine siper ederek Kehrizin kıyılarını tırmanmıya başladı... — İşte onlar. Heyecan, bir zelzele gibi sarsı - yordu onu... — Hah.. İşte Hasanmkiler.. Ovada bir kafile ilerliyor, ve bir; atlı kümesi uçar gibi saldırıyordu üstüne, — Rabbim, sen koru onü.. Anası çok severdi. Çok sevdigim kadının. Bir hnçkurık, ihtiyarm gırtlağına tıpa vurdu, Kökü kurumuş bir ağaçtan taze bir filiz fışkırır mı? Fışkırdı kte. Suri içinde kalan hatıra ite o bir lâh. ze kadar Gençlesir gibi olmuştu. Yi- kılır gibi çöktü yere. Gözlerinden sakallarına iaşon yaşları silmeden ağladı. Acaba bu çok sevilen kadın mıydı o çok sevilen ana? Belki on dakika, Belki de on beş belki daha fazla,, Ihtiyar gözlerinde yaş bitinciye kadar ağladı: ve önü ne eğilen başı, neden sonra, kulakla rma şakrak bir kahkaha © vwlaşmca düşüncesini attız Hahhah hanâaa! Baba sana ma - zar geldi kaliba.. Yirmi otuz adam bir tarafta kırk elli adam da bir tarafta duruyor; ve genç, ellerini kalçalarına (o dayamış kahkahalarla gülüyorlardı. Havada yavık bir et kokusu var « dı. Deli Hasan istiha ile yutkunarak ateste kızaran oğlağa baktı: — Nazar değdi sana (baba. Bak çevirme yanmıs, kömüre dözmüş, — Sen sağ salim döndün #a.. Ve yavaş yavaş doğruldu, Sefkat- Ni bir nazarla genci süzdü: — Gel bakalım. Elbette yanmı « yan bir tarafı kalmıştır. Çok açık - mış olacaksrm... Seni bekletmişe gel- mez, yel — Hay yaşıyasın babe! — Baba,.. Baha, baba diyor. Baba ben, onun babası.. Fakat niçin israr ediyor? Baba, Ben onun babası? Kim öğretmiş bunu ona? İ Rirkaç adım ileride gidiyor ve ken- di kendine mrrıldanıyordu Öevir - menin bulunduğu Yere geldiği zaman! genç İki sekişte ona yetisiverdi? | — Rak baba. Üvnları esir ettim ama, bu gece hepSİNi koyvereceğim..! — Koyverecek misin? İ — Evet.. Çünkü. gidecekleri yeri de ne kadar geçezelik ederlerse et -| sinler, artık bana fenalıkları deku -| namaz... — Öyle deme. A çocuk bu kadar) büyük söyleme... Yüz kisiye telki grik| cün yeter. Fakat bin kişi çıkarsa kar şına ne yaparsın? Genç oğlağın nar gibi (o kızarmış. fakat yanmamış bir tarafından bir parça et kopardı. Üfleyip ısırarak bir kaç Toka yedikten sonra; — Bin kişi değil... dedi; On bin ki: şi de çıkarabilseler artık benim için) bir tehlike yok. Evet. Yek.. Günkü) yarın sabah erkenden © yola çıkıyo) rum. Ölmez, sağ kalırsam, kışa doğ ru buraya dönerim. — Ne dedin? İhtiyar hayret ve telâşla gence bakmıştı: — Dediğim bu işte... Artık gidiyd- rum, Kayseriye (gideceğim... Nasrl herkes hir kaleye kığışıp © padişaha kendisini tanıtıyorsa... Ben de öyle yapacağım... DÖK) Silet meb'usu Mahmut B O) Milliyet idare müdürü Saip B Son Posta gazetesi, inat ve ısrarla, hâlâ iddia ediyor ki relmekte olduğu etekler son günleri| tefrikam hakiki ves sikalara dayanan tarihi bir eser- dir. Mevbum ve anönim bir imza altında intişar eden bu yazı, eğer yakın tarihi, İsmi ve ya- şayışı etrafında velveleli alâka- lar uyandırmış bir şahsiyeti mevzu (ittihaz etmemiş olsaydı, yaptığı alâmeriken tasniata zerre kadar ehemmiyet vermiyecektik, Fakat, Aptülhamit o adamdır ki ondört on beş sene evveline gelinciye kadar ölmemişti ara- mızda yaşıyordu. Binaenaleyh, bilhassa hayatı- nın son devirleri fevkalâde bir şekilde mazbut olan bu adamın portresini, bir takım alâmeriken tasniata feda etmek, tarih nok- tai nazarından imkânsız ve yan- lıştır. Bu bizim değişmiyen ka- naatimizdir. Mi Milliyet gazete ve matbaasının idare müdürü Saip bey arkada- şımız, Aptülhamidin Sön günleri etrafında söz söylemeğe salâhi- yettar üç beş vatandaşımızın ileri gelenlerinden biridir. Çün- kü Ali Saip B. Selânik ve istan- bula Aptulhamidin bal'ından ölü- müne kadar saray idare müdür- lüğü vazifesini görmüş, temiz ve namuslu bir askerdir. Dün, ken- disinden bu mevzu etrafınka bi- zi tenvir etmesini rica ettik. Bize şu beyanatta bulundu : — A efendim. Aptülhamit ile temas etmek o devirde ki- min haddi idi? Bakınız bir kerre ki Aktülbamit, gayet süküti bir adamdı ve hemen hiç kimse ile konuşmazdı. Esasen ister Selâ- nikte Alâtini köşkünde olsun, ister Istanbulda Beylerbeyi sa- rayında.. Başmuhafız Rasim bey tam manasile bir diktatördü. Harbiye nazın bile gelmiş ol olsaydı, ancak Rasim Beyin re fakatinde Aptülhamit ile görü- şebilirdi. Son Posta yaptığı neşriyatı, muhafız zabitandan Naci beye atfetti, oEvet muhafız zabitan arasında böyle bir zabit vardı. Fakat bu zabit Selânikte iken bizle beraber değildi ki, Alâtini köşkünde sabık padişahı karşısı- na alıp saatlerce konuşabilsin. Naci bey Aptülhamidin yüzünü gördüyse Beyleri vbete ... AT > 5 — VAKIT İİ "Tegrinsani 1931 —& Aptülhamid'in son günleri Bir şahit daha ! Ali Saip Beyi sizde tanırsınız. Bakınız nele r söylüyor / Zİ paraya b Lİ v günlerde bir iki defa görebil miştir. —Bu zat bağı vesikalardan da bahsediyor. Buna pe buyurulur? — Vesika mi varmiş elinde? Varsa çıkarsın görelim. Zaten yapılan seşriyeta bakılırsa bü zatın Aptülbamitle yalnız tavlâ oynamadığı kalmış.. Bu ne lâü- balilik! Naci bey bir zabitti; ve hatırlanması icap eder ki muhü- fız zabitan sakıt sultanla kotitiş- mamak, hususileşmetmek için kat'i talimat o almış © bulunuyorlardı. Eğer nöbet günlerinde Hamit ile konuşlu ise vazifesini iyi ifa etmemiş (sayılmaz mi?" Gerek Selânikte, gerek Istanbulda Ap; tülhamit ile konuşmak fırsatı: yalmız bir zatın eline geçmiştir... O da Siirt meb'usu Mahmut beğ. dir ki, o zaman şehzade Abit efendinin hocasıydı ve hemen het , zaman oAptülbamidin dairesine girmek hakkını haiz bulunuyordu, a” J Acaba ( Son Posta ) gazetesi neşrettiği Alâmeriken muhayyel eserin ciddi ve tarihi hakikatler- den ibaret bir eser olduğunu hâla iddia etmek niyet ve hülya sında mıdır? #A* Hastalarını her gün saat 8,30» 13 ve 13 « 20 kadar kabul ve her .salr saat on üçler itibaren meccanen » diş çeker ve tedâvi eder. Muayenehane: Kadıköy Mısırk oğlu Yavuz Türk sokak No. $ ni 4 İstanbul mahkemej asliye birinel ticaret dairesinden: Pransız sancağını hamil ve Fran | sız hükümetine ait o ve N Fransız sefareti malyetine mâlsu$ Jermen (o Muşü şehri teşrinleyvelin yirminci gecesi Haliçte (o Ayakapıda Vasil Nahum efendi fabrikasına pas Tamar bent iken Galatada ömer Abit hanımda zemin katında mukim Kons« tantin Kondopulos efendiye âit Yil dirim romorkörile İstanbul liman Şire ketine ait bir mavna tarafndan İka | edilen hasarlar (o hakkında mezkür Muş süvarisi tarafından tanzim ole nan raporla gemi tayfasının İsimleri yazılı cetvel mahkememize Ka ve işbu hususun tetkik; şehri teşrini saninin 16 mer pazartesi günü saat - 13,90 da takarrür etmiş olduğundün işbu hadise ile alikndar herkes fapor alımırken asaleten veya vekâleten Ha“ zır bulunabileceği deniz ticaret kamu nunun 1065 inci maddesine | fevfikam ilân olunur. (1996) .*. ağ LE 0 EE kli İstanbul mahkemei üsliye birinci ticaret dairesinden: ik İtalya sancağını hâmil ve İtalya hükümetine ait ve Türkiyede İtğiya “© sefareti maiyetine mahsus Yulanda Muşu şehri teşrini evrelin o yirminci gecesi Haliçte Ayakapıda Vasil Na « hum efendi fabrikasına palamar ben£ iken Galatada Ömer Abit O hanmda mukim Kostantin Kordopulos efendi. ye ait Yıldırım romerkörlle İstanh liman inbisar şirketine ait bir mavnge” tarafından ika edilen hasarlar hak« © kmda mezkür Mus süyarisi tarafın © dân tanzim olunan raporla gemi 7 yıfasının isimleri yazılı cetveli kememize verilmiş ve işbu o hust tetkikj sehri tesrinisaninin 16 net zartesi günü saat 17 buçukta”, rür etmiş olduğundan işbu ie alâkadar herkes rapor alınirken asm. leten veya vekâleten hazır bulunabi leceği “ticaret kantmamun 1065

Bu sayıdan diğer sayfalar: