27 Aralık 1931 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

27 Aralık 1931 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—8—VAKTI 27 Kânunuevvel 1931 men er Bir tabanca çekerek ağzına dayadı, tetiği çekti, ölü Altında inliyordum o zaman nasıl oldu bilmem, vurdum. Fakat emin olunuz bıçağı kullanmak istemiyor - dum, sadece onu soymak için gitmiş» tm. Ne yapayım, bir iştir oldu.. Son- ra, onun öldüğünü görünce, ellerin-; den ve ayaklarmdan bağları çıkardım. Öyleya, herifi öldürmeden evvel bağ- lanmış hissi kalmamalıydı.. Hem de arkadaşıylâ biraz evvel münakaşa © dip dövüşmüştü, Herkes katil onu xannedeceklerdi. Nantas garsonu dinledikten sonra: — Demek, dedi, içeri girerken pek #lâ onu öldürmeyi kurmuştun.. Hadi,! bosuna inkür etme, Sonra Jerara dönerek kulağına fı- Sildâdı: | — Görüyor musun, bu itiraf İşe, yarıyacak. Zira, katil odaya girdiği; zaman Baratofun eli ayağı çözllmüş-! müş. Binaenaleyh senin mes'uliyetin artık kalmıyor. — Pek memnunum. İki ahpabın fısıldaşmaları iyi ol madı. Onlar, görüşürken o Manneli bir saniye de olsa !hmal o etmislerdi. Manuel bundan İstifade etti, cebinden hir tabanea çıkararak ağzıma dayadı ve tetiğj çekti, ölü olarak düştü. Nantasla Jerar hayretle birbirle- rirs Yakıştılar. Sonra Nantag: — Bü intihar, dedi, senin için iyi oldu. Mesele kaparacak, hatta ne &p- nin İsmia, ne de Matmazel Dastolün ismi mevzun bahsolocak, Jevar müsaade alarak Nantâsin eli- ni sıktı; — Nereye gidiyorsun, diye sordu. — Bu akşam annemin yanma git mek Üzcre Normandiya trenine bine. ceğim, — 0 halde valide hanıma da fara - fımdan selâmı söyle. Ve ilâve et ki, doğrusu demir gib; bir avlâdı varmış. Kendisini tebrik ederim. Artık ta - Mamen barıştık değil mi? — Buda söz mü? Birbirlerinin eller'aj sıktılar. Sor. ra, aynı hisle kucaklaştrlar. Bu iki adam üç dört ogün içinde birbirlerini o anlamışlar ve ebediyen dost olmuşlardır. ..: Artık bütün şüpheleri üzerinden at- mış olan Jerar, verdiği söze * sadık! olarak, Nelliroz'u aramadı. Sadece) | 'Trokadero meydanından geçip, gere kızın pencerelerine bakarak, onu uzak» tan, ebedi bir elveda çekmekle iki'fa etti, ir İsi saat sonta, trene binmis, Nor. mandiya'ya doğru hareket Oetmişti. Dört senedenberi görmediği annaşine karuşmıya gidiyordu. Öyle bir anne Ki, hatırast en güç ve müşkül saat « lerde bile kendisini bir an terketme » mişti. Onun yanında, bir kere daha, kendisini dinlendirecek, kocasının &- Tümündenberi servetlerinden arta ka- İan bir çiftliği idareyle meşgul olan kü eziz kadının şefkatine sığınacaktı. Ve Jerar düşünüyordu. Fakat bil. hassa Nelliroz'u düşünüyordu. SİZİ BEKLİYORDUM Madam Destol: — Yaral"im, diye inliyordu, ne ya- opacağız merâktan çıldıracağım. Söy- le Valne, niçin Nelliroz gitti?, Aca. sememsassassnsesssssersessme sesine rerereneerEaae Eee iüztaban olurlardı... Doktor Towry'se şu sözleri söyler aiştir: “Uzun topuklar ayak adelelö rini berbat eder ve bu yüzden kadın» lar hazımsızlık ve baş ağrısı gibi tür- lü türlü Tahatsızkklara uğrarlar. Fox ve Foks ayakkabı kumpanyası umumi müdürü şu sözleri söylemiş» tir: İki buçuk pus, kadınlar için en iyi topuğtur. Uzun topuktan mütevellit hiç bir fenalıkla karşılaşmadık. Meslek hasebile vaktinin büyük bir kısmını ayakta geçiren bir işçi kadın şu fikirdedir: “Topukların fazla uzun olması yo rucudur ve zararlıdır. Fakat kısa topuklar da ayakları incitiyor. Onun için orta topuk iyidir., d olmustu? Melli “Eminim ki #izinle evleneesktir.. Böje Moris Löblandanı /a- olarak düştü... ba tekrar gelecek mi7... Sükün ve isti- rahate ihtiyacı olduğundan bahsedi »; yor, bizden bir sakladığı mı var yok- sa? Ne dersin, Valne? Dadam Destol, bitap ve harap ok muştu. Valneden bir ümit, bir tesel- li bekliyordu. Nelliroz'un odasında, karşi karşıya oturmuşlar, elleri çe») nelerinde, düşünüyorlard. O gün, genç kızın, döneceğini söylediği gün- dü, ikisi birden büyük bir heyecanla onu bekliyorlardı. Valne, genç kızım tarzı hareketi» nin uygunsuzluğuna rağmen, vaziyeti mi iyi görmiye mütemayildi. — Aziz madam, dedi, bu kadar heyecanlı hadiselerden sonra Nelliroz. un bir kaç gün bir kenara çekilmesi gayet tabiidir. Şimdi o neredeyse de gelir, elbet olaa biteni anlatır, — İnşallah böyledir Valne, fakat istirahate ihtiyacı, bazan düşünüyo- rum da.. Sakın başka bir şey olme- sın? —Neğibi başka bir söy! — Biz onu burada Weklerken Nelli. roz'un bu alcak Jerarla, tabii kendi- sini aradığımız sabah gibi, berahor ol- madığını bize kim temin edebilir? Valne hörmeti falan unutarak: — Siz çıldırdınız ri? Diye haykırdı, — Belki de, artık ne dediğimi bil. miyorüm.. Fakat Valne, emin olunuz ki kadın hislerinden her şey ümit edi- lebilir, mese'â, bakmız. hir defa kır. Madam Destol a7 Ka'sın geneliğins de basmdan gecen vn'laları arlatacak W&, fakat bereket versin aklını başına cabuk top'ıyarak sustu, Ve devam etti; İİ Er ge erleri Evet... Fakat r7 1 p kız m8 esraf-| enmiz esehki Seva zenerin olneni -İ mıza datr yastığı bu telm'hnc? Anla. myorum gitti, Yalre: — Ben anlıyor gibiyim. Kızınız her halde benimle evlenmeyj kahul €*- ti, Onun işin zengin olacağınıza tel- m'h yapıyor. Kendisini nli ist eden bu maceralar içinde aşkımın kuvveti. ne inandı, kendis'ne ne kadar bağlı ve saadetinizi temine hazır olduğumu anladı. Valne bu sözleri tam bir inanışla söylüyordu. Bununla beraber, © esi Tar eny'z gezeyi kx'bi parça parça 0ls« rak düşünüyordu. Acaba o getz neler zun tamir kabul e mez bir iş ya zarneimiyordu Fakat gteinden de emin değliği, Madam Destol, Valnenin sözlerine İnanmama'tla berâber bu Ümle sarıl- mak Istiyor, ve bu İzliveem h yi kurtaraca”ını bildiği için dem'aki söz. lerini tamire uğraşıyordu: — Filhskika Valne, onu — tenz'h etmekte hakl:s'nız. Nellirez valım bir işin ilerisini düşünmez amın, tabii böy- le ve eminim ki kızaracak hiç bir şey yapmamıştır. Siz'nle evlenin'e ws'a nir. Fakat nerede acaba? Hâlâ gel.| medi... Vakit geciyor. Azizim Vane le olmasaydı... . Madam Destol birdenbire durdu, ayağa kalktı Rengi uçmuş'u. Zira kapıya bir anahtar soküluyordu ve kz. pı açıldı, Nelliroz girdi: Madam Destol; w Yavrum, yavrum... Sen misla, Diyerek divanın üstüne düşüp bas yıldı. Valne derhal koşarak (biraz Lokman ruhu getirdi ve koklattı, Net. Tiroz, bu suretle karşılanacağını hiç ümit etmediği için odanın ortasında, elinde anahtar, şaşırıp kalmıştı: — Ne oluyor, me var? Diye söyleniyordu. Valne, madam | Destol'ü ayıltmıya çalışırken: — Sizin mektubünüz ve gaybübiye tiniz onu bu hale koydu. Dedi, — Mektubum mu? Gaybubiyetim mi? Fakat öyle zannediyorum ki ne yapacağımı açıkça yazmıştım. (Bitmedi) | edince ii ii Biri garip Diğeri feci İki ayı Hikâyesi VR ja Ayılar Biri Artvin, diğeri Eskişehir &varında cereyan eden iki hadise olmuştur ki ikisinin de kahramanı ayılardır. Artvinde hadise ne kadar garip ve hoş ise Eskişehir tarafındaki o kadar korkunç ve Tecidir. Yazıldığına göre hikâye edelim ; Hediye getiren ayı Artvinde Ardanuç nahiyesin- de Tütünköy halkından Şaban ağa isminde bir köylü yayladaki evinde yalnız “başına yatarken gece yarısı kapısımn zorlandığını duymuş, korkmuş fakat tedbir- ler almıya vakit kalmadan kapı çalır çatir kırılarak açılmış ve içeriye koca bir ayı girmiştir. Zava'ı köylü korkusundan do- kuz doğururken uymın inlediğini ve kensisine sürünerek ayagını gösterdiğini görmüş, o dikkat ayın. bir ayağıma taş İetuğini ve büyüx bir yara açtı ği görmüştür. Köylü “ayının massadını anlayınca taşı çıkar- mış ayının yarasını sarmıştır, Ayı Lunun Üzerine savuşup git“ miştir. Fakat aradan birkaç saat geçince kapı tekrar zorlanmiş ve ayı cepap arı tekrar gelmiştir, Bu sefer köylüyü ite kaka dişarı sürükliyen hayvan orada kencisi tarafından getirilen bir kütüğü köylüye göstermiş ve tekrar sa- vaşep gitmiştir. Külüğü açan köylü ne görsün, kütüğün içi taklım tıklım bal ve arı do'u de- ğil mı? Kö lü, ayının kö suretle şük- rTamrı eda elmiş olduğunu an- cak o zaman anlamış, ve Oluz okka kadar lütan bu hediyeyi pazara götürerek salmıştır. Avcidan iatikam Ikinci halis: Eskişehirde At- a'an köyünde cereyan etmiştir. Fökat Luraca'si ayı, din'iyenlere dehşet verecek kanlı bir hadise- nin kahramanıcır. lu hadisede şurur: Köyün multarı Mehmet çavuş | ! ayı avchğile çösret almış bir | adamdır. Arkadaşlarile ine gitmiştir. Ayılar çıradan korktukları | için ,Mehmet çavuş ta eline bir çira almış, hep beraber içeriye gir“ mişlerdir. Ayı, hiddetle köşesinden fir- lamış ve ileri atılmıştır. Mehmet çavuş ve arkadaşları © sırada bir köşeye 'çekilmişler, ayının dışarı çıkmasını beklemiş- lerdir. Ayının kapısından çikar çıkmaz Mehmet çavuş çırayı ye- re bırakmış ve mavzerile hayva- na ateş etmiye başlamıştır. Fakat o sırada çıra söndüğü için yaralı ayı kudurmuş bir va- ziyette geri .Cönmüş, avcıların Üzerine iorkunç şekilde saldır- mıştır, Ayı ve avclar bir hayli ii Bu mesele bakkında Mühendis Thi #eyin Kenan Beyin yazdığı ilk makale Pazartesi günkü sayımızda intişar etmiştir. Istanbulun suyu purüblemi üç safha arz eder: ( — İhtiyacm tesbiti 2 — Bu ihtiyacın nasil tatmin edileceği 3 — Tatbikatın nazâriyata ne derece uygün olduğunu gösterecek tecrübeler Birinci safhanın ana çizgilerine göçen yazımda işaret eltim. Bu bahsi bütün bütün kapamadan evvel bir kere daha şunu tekit etmek isterimki ortada mutlak bir ihtisas işi vardır ve her mü- rekkep yalamış kimseyi bu işin hakkından gelebilir zannetmek hatadır. Bundan başka türkiye fen alemi İstanbulun suyu mese: lesinde, bütün fen dünyasının bu günkü vesait ve görgü terakki- yatından kökünce istifade etmek- te tamamile serbest bir halde, oldukça sıkı bir imtihan karşısın- da kalıyor demektir. Pugün bizim önümüzdeki iş, dünyanın her yerinde kolay ko- lay rastlanmıyan öyle bir fursat- tır ki Türk mütefenini, mükendisi fen memuru ve işcisi ilim namı na büyük kazançlar elde ede. bilir, Yalarz işin başından sonuna kadar ilim ve fennin emrettiği bütün hususlar, mantıki bir plân muntazam ve sistematik bir iş programı ve nihayet mutlak bir bir el birliğile bazırlamp idame edilmek şarttır. İhtiyacın tesbitinden sönra bu ibtiyacı nasıl tatmin edeceğimizi araştıralım. “Evvelemirde “suyü nereden tedarik edeceğimizi dü- şünürüz. Bugün Istanbula su ve- ren terkos. gölü, evvelce mikta- np tesbit ettiğimiz. günlük su ihtiyacını temin edebilir mi? Bu suale cevap verebilmek için bu gün artık nazari bir ilim haline girmiş olan ( Hydroloğya Hy- lodrogie ) usüllerine müracaat etmek lâzımdır. Evvelâ terkos gölü civarındaki (su havzası) tetkik edilir. Büra- larda terkos su şirketinin tees- süsündenberi bir rasat istasyonu tesis ederek yağmur ve kar öl- çüleri almakta bulunmuş olması lâzımgelmektedir. Hakikatte böy- le bir istasvon varmıdır bilmiyo- rum, Eğer varsa iyi; yoksa me- sele çatallaşmış demektir. Bu takdirde civar istasyonlardan bi- rinin kayıtlarına müracaat edil mek lâzımdır. Bu yağmur ve kar Terkos satın alınırken İ Istanbul belediyesi nasil hazırlanmalıdır ? İ bu yeni havza için tekrar edilir; kayıtlarile birlikte terkos su hav- | zasinın jeolojik bünyesi tetkik edilir, göle akan dere ve sellerin su miktarı ölçülür ve jeolojk tetkikatın neticesine göre yağ- mur ve kar kayıtları ya kulları!- mak üzre alıkonulur, yahut ta yüzüstü birakılır. Terkosu takviye eden su men öreeeseieerasananı eeresmemaraz. boguşrauşlar, neticede Mehmet çavuşun arkadaşları yaral ola- rak inden kaçmışlarsada Meh. met çavuş bu bayvanın elinden kurtulamamıştır. Hayvan, oMeh- met çavuşu yormuş, sonra yere devirip bağdaş kurduratak başı- nı parçalamış ve mâvzerini de kucağına yerleştirmiştir. Yara'ı- lar bâdiseyi jandarmaya haber vermişler, gelen jandarma ve tebkik heyeti ayıyı inden -çıkar- mak için bir bayli ateş etmişler- se de ayıyı inden çıkaramamı- lardır. Ayı, Mehmet © çavuşun başından ayrılmamaktadır. g balarının aylik vasatileri senele” denberi Terkos şirketi tarafın” dan ölçülüp kaydolunmuş olma, sı lâzımdır. Bu kayıtlar sene ve ay sırasile milimetre kâğıdı? üzerine geçirilerek Ripple di yağramı çizilir. Diyağramın üze” rinde şebrin günlük su sarfiyat nı göstere çizgiler çekilir *€ kurak mevsimlerde su menbala” siklikleri tayin edilir. Bu eksik* likler, (ihtimali hesap) usulleril tahlil edilerek, kayıtların tutult duğu senelerin (su verimi nin meselâ “ 5 mıkdarından daha az bir birikme omikdaf bulunur. Bu hususta *e 95 kur sene denilen usul şehir su yaclanınm tesbitinde pek çok kutlanılır. Bütün bu hesaplar neticesindâ terkos su havzasının, İstanbuluf müstakbel ve evvelce kararlaşafl günlük su ihtiyacını temin ede" bilip edemiyeceği meydana çi kar, Eğer havza kâfi büyüklük” te fakat bugünkü terkos gölü ufak geliyorsa, bir bent inşâ ederek gölün seviyesini ve dola” yısile su istiap hacmini büyült mek lâzım gelir. Eğer havzw bu bendin çok böyük ve raflı olmasını icap edecek ka küçükse, © zaman başka bir bavza aranır ve aynı hesaplsf Kâfi büyüklükte havza ve göl meselesi hal edildikten sonra sf” ra teferrüata gelir. Göl ve bari za, şehre suyu doğrudan doğ ya gravite'yle akıtmak için kö” fi yüksekliktemidir, değilse ner& lere tulumbalar konmalıdır, bum lar düşünülüp araştırılır. Bir yapılacaksa evvelâ yerinde ' tetkikatta bulunulur, ondan sonr# bendin tefetruat piânları ve he“ sapları meydana getirilir. Bent“ ten şehre suyu getirecek lar, borular yahut tüneller bej saplanır, yedek bentler, havuzları ve suyu tasfiye tesisa filtreler © tasarlanır. | Niba şehrin mevcut terkos şebeke > lânı elde edilerek nerelere mikdar ve büyüklükte yeni b rular lâzımdır, bunlar tayin edi Problemin iki safhasını ce telhis ettikten sonra görü; ruzki, kazma ve küreğe mi caat etmeden kâğıt üzerinde yapılacak pek çok işler vardi” Dolayısile, eğer Terkos suy” mes'elesini bugün halledivereli” dersek, yabutta bir sene sonr? şirketi o başımızdan silktiğimii” zaman Belediyenin mintarafiliği bu işi on günde islâh edece zan edersek çok yanı'mış olurü”. Tabii bu düşünceyi, işimizi fe icabına ve modern mühendisliğ! bütün ka'delerine riayet ede! yürütüyorum. Yok eğer başi” savma, ber hangi bir ei top'ak künt ver p çalışmak isi nirse tabii uzun tetkil lerle va” ziyan eimek sbes o'ur. Gelecek yazımda, bir müd Türkiyede oturarak terkos te satin tetkik edip yâzdi! ' CM. “4G bahsedeceğim. Mühendis Hüseyin vk mal di

Bu sayıdan diğer sayfalar: