8 Şubat 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

8 Şubat 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İki Yüz sene evvel, şimdi oldüğu Ve rahat yol Bağdattan geçerdi. İlan Akmedin yeni tayin ettiği Akran elçisi Dürri efendi de bu ye- gl tarcin etmiş ve bir sabah kalabalık KİvYetiyle (Mütevekkilen Atiyynllâ- ia Mahrusei Üsküdardan) bare- pe revan olmustu. Yan i efendi haylı meşakkatlı, u- Ar, bir Yoleuluktan sonra ( nihayı üharremin onuncu çarşamba gi ei Aceme) dahil oldu, anlaşı - fal, uharrem Ayini ve mera Rima ul bulunduğu içi bi ve Sl 1 Osmanlı el j ç İe gelememiş, bir alay MİYİZ kürdeşini göndermişti. Fakat iyle Tarihten hikâye Sultan Ahmedin sefiri meşhur Dürri Efendi Tahranda nasıl kabul edilmişti ? ! i ii, İstahbuldan "Tahrana en kestir.i hırsını alamıyor, o, İran veziriiza - i ki; Takvim — Pâzertesi 8 Şubat 2 inci ay 1933 İ Payram 1351 Senenin geçen günleri. 39 kalan günler 323 Güneş — Doğuşa 7,20 Panşı 12.5 Namaz vakitleri — Sahıh 720 Oğle; 1224: ikindi (452. Akşam IZAİ Yarı (841 imsak: 530 Hava — ün scaklık azami na kıs 4, asgari nakıs 6 derece kaydedil miştir. Bogün rüzgâr mutedil ve saal- den esecek ve hava balutlu olacaktır. Kar yağması ihtimali görülmektedir. Radyo istanbul — 18 den 19 4 kadar gramofon, 1930 dan 20304 kadar Artakl elendinin işttaki'e alaturka saz. 4030 dan 2fe kadar Darülbedayi artist- İeri tarafından temei!, 91 den 93 ye ka- dar Zeki beyin İstirakile sar, 22 den 2930 « kadar stndva orkekt asi Ankarada Piâj “ Ankara baftası,, refikimizin Dürri efendi büyle söylemekle de miyle ilk görüşüşü başka tasavvur et- miş ve ona göre hazırlanmıştı. Şim- di veziriâzamın böyle damdan düşer gibi hareketi fena halde canını sf: « mıştı, o hiddetle: — Evvelâ, diyor, mesafei baideden henüz gelmişiz, elyevm misafiriz ve siz bu devletin vezirlâzamı bulundu » nuz, henüz görüşüldü hal ve hatır sorulup bir miktar afaki müsahabet ol maksızın muahaze yolunda bu müna- kaşa meclisi evvelin sözü müdür? E- undan bir garsz ve muradmız sa adabı münazara kaidesi üzere! sizinle mükâleme edelim, diyor » o da hieldetli; Wa B1 ayarda bir han beni istikbal) N Medikçe Vallahilâzim ta buraya gel! ba, ve kadem ileri varmam ve| istahliğini Şahı Ci h ca- Mine ârzederim.. Diye bağ şir, o Elçinia bu ant feveran ileri : iç atiilgr Kirman şaha kastu- » bir müddet sonra (Han) pürte ie, SCİ, özürler diledi, mesele hah a“ d Ve ondan sonra merasim, deri tece Ghemriyet veren elçi hazret ba Tahrana kadar Jâyik olduğu | e müreffehen, ikram ve ihzaz ML aran) li eri sohbetleri) karıştırıyorlar. ir İ #endiden dinleyiniz: (©) i #00 İş MS imadüdderle ki veziri özam- Nihayet Taharana muvasalatının » Biz; kendi sarayına davet eğip, on altıncı pazar günü namci hümayu- Me imızda bizi gördüğü gibi kıyam! mu takdim etmek üzere Dürri efendi ta bal ile odanın nısfına dek gelip) resmen şahın huzuruna kabul edili - hp P Yerine oturdu. Bizi yanına a. yor. Şimdi bu merasimi de Dürri ) a) Reldin, beş gittinden sonra se) fendiden dinleyiniz: yaly hazretlerinin mektubunu | (o “.. Namei hümayunu götürmek ü-| ledi. | zere sah bizi meclisine dâvet edip biz re ram GİŞİNKİE 6 fa mr vr küeeTi Paraya götürüp yamızana bunlar âzim havfü haşiye. musu devleti Mliyeyanâyik Öpüp çünkü memleketlerinin niza.) ram ve veçhi müstahzen olmak üzere Mağ ve hir kaç taraftan hücu- tahtı revanı tezyin ve namej hümayu- & İle ahvalli biz Dürri efendi cübbesini topluyor; kalkıyor: — Şimden sonra ben de sizinle müs; kâleme etmem, meclisine gelmem, va» rip bizzat şabı Cemcah hazretlerile söyleşirim, atımı hazır etsinler. « Araya giriyorlar — Lütfedin, kerem edin, muratla- İ rı o değildir, sehveyledi, mazur buyu run, diyerek Dürri efendiyi aiakoyt-| yorlar, ve işi tatlıya bağlamak için (hanende ve zasende gelip musiki fas- lwa başlayıp araya da afaki e şiir) in! mu derununa vazedip etrafını dairen madar ihata ve önünce yedekler ve akebinde biz ve etmaımız tertiple yü rüyerek ta sahın oturduğu bahçe sa- rayın hanesine dek varıp (ve namci hümayunu başımız beraberi elimizde! tntup kapıdan girdiğimizde meğer kar dn otururmuş! olmakl, karip bir Su b olacağız. p yi ukaddem müşaverele| bak kada ifrağ edemeyip (biraz| © bir elçi göndermek “asim O emişler, bizim geleceğimizi istima © OMerinde tehir edip: a Bakalım ne için gelmiştir? de- Sağ ve solunda üç bin kadar sür YE maddeye vakıf olmak için) hüseran mükemmel silâhlarla kıvam Yeziri bizi davet ve hoş bir) üzere ve on kadar vüzera ve beyleri Şuru olunmaksızm mektup ta| beyileri ve otuz kadar ricali devleti gile, ve erbabı menasıbi kuut üzere olup Vay at Dürri efendi padişahin na -| biz bunların ortasmda ve arkamızda Mazi Yyeziriizamına vermek iş| samur kürk ve elimde namel hlima - yun aheste aheste yürüyerek şahın o turduğu sofanm ig önüne varıp sağ elimle namej hümayunu balâ tutup sol elimle temenna ederek: — Esselâmı aleyküm, Eüzübillâhi İotida Yarup şahı cemcaha bus Hip, © emaaneti kübra olan namci nu şevketmakrunu teslim ede az Madüdderte hemen iki elini di- ger imdi rıza hakkındır. Biz — etiyy, Sağıntrız. Sizin evvel de bu ni Neyine şimdi geldi, zuhur et- k fendi şaşırıyor, soruyor: kip? BY Han, bizim niyetimiz nedir manirrahim, haza kitabina yan tu ku aleyküm elhak! Hâlâ forman fermayı memaliki Ös mani Sultannülberreya Hakan'il bah-. reyn sani oİskenderi (Zülkarneyn Hadimül haremeynü eşşerifeyn üssül tan İbnissultan şevketlü, (o azemetit, e mehabetlâ, küdretlâ Itan Ahmet Aş paşaddema veziriâzamınız olan) Gazi Aazzullahü uu hazretleri- nin namei hümayunu meymenet mak- (Varadin) den sonra bizim i Müaaigçerlcek oldular. Ama Al- Tızası yokmuş (Varadin) bie (an Şehit oldu kaldı. İ) 2m bunu size kim söyle — z zaman bizim Revan hanı saz hide; eli dayanamıyor ve bir a em üye Şah ile tenhada e» umumu memlskete da Revan Hanı il li m hazretlerini zorla runu şevketi meşhunlarıdır. Şahı Cemcah hazretlerinin huzuru saadetlerine çok çok selâm ihda ve ha tırı şeriflerini sual ederler! Deyu eran perdesinde bülent avaz. dum. Şahm itimatnameyi almıya mey - binde namej hümayunu iki defa tak-| bil ve başım üzerine koyup şahu sun dukta dizi üzere kalkıp namei hümt- yana alıp öpüp başı Üzerine koyup &- linde tuttu, Şah bana: — Oturun, deyu emreyledi. Bense teeddüp edip o oturmudım. Tekrar emreyledi, gene oturmayınca kapıcrlar kethüdası kolumdan tutup zer ile kuut ettirdi. İptida sualleri: — Şevketli hünkâr hazretleri n. 1 AŞ AŞ NN LA YY e biliyor a, Kğ i Yezirimiz hünkâr har. 2da mükâleme eylediği oldu, size yazdı, söylemiş, bu ma edip vücut ve « sener 00100900 000104 44000 ş ! Öteki, veziriâzam, Md : ; disi efendi böyle şeyleri affeder o bir — Ben adabı münazara ne demek» verdiği malümata göre, Ki e : İnsan değildi, Vİ kali | tör bümem, diye cevap veriyor. retlerinin Ankaradaki çifiiklerin- de ve Marmara havuzunun altta- rafında büvük bir yüzme bavu- zu yapılmıya başlanmıştır. İla- vez suni bır plâj vaziyetindedir. Uk bahardan sonra, Ankara hal- kı bu küşük suni plâjda suya girmek imkânını bulacaktır. An- karalılar bu teşebbüsü büyük bir memnuniyetle karşılamışlardır. âlemdedirler, dimağları çağ mıdır? Yan; mizaçları iyi midir, hâlâ İstan - bul sarayında mı otururlar, dedikle- rin de ben dahi; — Beli şahım, ethamdülüllühi ts- alâ vücudu şerifleri sıhhat ve afiyet üzeredir. Mizaçları gayet âlâ, ve ma»; karrj saltanatlarında istirahat üzere- dirler, deyu cevap verdim. Veziri» azama farisice benim ismimi sual evle di, ben dahi: — Hay elçi efendi, sen hoş geldin, sefa getirdin, yollarda cok zıhmet çektin mi, deyu farisice sual eyledi. Cevaplarmı verdim, sonra: — Götürün yerinde otursun, diye ferman eyledikte kapıcılar kethüda - “; — Bururun, deyu beni kaldırıp şahm mukabelesinde oturan vüzera - nin yanma getirip ikinci vezirin alt yanmda yer gösterip önüme hir kaç tabak şekerler koyup biz dahi seker yemiye başlayıp şahın daima teveccüh ve nazarı benden yana olup ve vezi - riyle biraz beni söyleştiler, ama me dediklerini işitmedim. Aneşk vazı - larmdan: — Ne makul ve ne güzel, edepli marifetli elçidir, deyn söyleştikleri ni his ettim. Tekrar gene beni karşısına talep Mmineşşeytanirracim, £ bismillâhirrah.| eyledi. Kapıcılar kethüdası koltuğu- ma girip kaldırıp huzuruna götürdü. | Ayak üzerinde: — Istanbuldan çıkalı ne kadar nrüd! dettir. Bağdada kaç ayda (geldin, ne miktar kaldım, Bağdattan çıkalı çok zaman oldu mu, şevketlâ hünkâr hazretleri seninle Bağdat valisine nü- vazişmameler gönderdi (mi, Hasan pasa hup adamdır, ben onun hem e varlığından razı ve boşnudum, meş'he- de varan bizim süvvarlarımıza çok ria yet eder, her veçhile yahşi adamdır, deyu vafir senasm eyledi. Ben dahi bilcümle münasebetiyle veçhi makul üzere cevaplar (o verdim. ile söyledim ve name hümayuru sun-| Tektar beni karşıda yerime götürdü- iler. Şah kendi önündeki mahsus şe- kerden ikramen biraz şeker dahi gön- derdi. İki defa altın. ibrikle çay ve! kahve getirdiler içtim, Osönrn sade nakkare faslına başlayıp taam sofra sı döşendi. | Taamdan sonra tekrar bize mahsus. kahve gelip içilip ondan sonra kalkıs İep oturduğum yerden veda eyledim.,' İşte iki yüz sene evvel Osmanlı el- çisi Dürri efendi Tahrana böyle git- İ harpte öldüklerini pek âlâ biliyorsun. | gözleri kör olduğu zamandanberi, ku» İ akları fevkalâde hassas olmuştu. Tkt/ Gece Ziyaretçisi ( Birinci Kör sordu: i — Hava nasıl? Yıdız var mı, Pat ris? — Hayır Margi hazretleri, bu ak-' şam muhakkak fırtma olacak. — Evet... Hava ağır., Hem de rus tabetli.. Sol bacağımda adamakıllı his| sediyorum. i İhtiyar margi, eliyle de ayağım işa! ret ediyordu. Hemen hemen efendisi! kadar yaşlı olan vekilharç hemen İti. raz etti: | — Hiç Margi hazrellerina böyle dört etrafı nehirle çevrilmiş ve dzlma sisler arasında bulunan bu tenha şa- toda oturması doğru mu? Bir delikan U bile burada Oromatizma olabilir. Hem Margi hezretlerinin Savuada ei malikânesi de olduğunu düşünüyo - rum da... — Bir de Nişte köşküm var ama, hayır... İnsan altmış yaşında olursa, çekilip bir kenarda ölmek için bir yer arar. Ben de, ecdadımın yaşayıp öldü ğü bu şatoda ölmek istiyorum. Vakıa bir şey gördüğüm yok ama, burada hiç bir şey bana yabaner değil, Elimle dokunduğum duvarm üç metre ka- Imlığında olduğunu biliyorum. Avlu da yürürken, ayaklarımın altında, din barplerinde kullanılmış olan bir ta- kım makineler bulunduğunu biliyos) rum. Bu şatonun içindeki halslar ve! mobilyelerin hepsi hiç olmazsa birer a! sırlıktır. Onları iki defa tanryorum,! zira evvelce gözlerimle gördüm ve bus! bam, bana onların hikâyelerini anlat. tı. Şatonun gizli odalarını biliyorum, kapıların çok alçak olduklarını, pence relere yaklaşmak için (iki basamak çıkmak lâzım geldiğini biliyorum. Bu- ranın havaşmı getiriyor, karak or- manları havasını getiriyor, kavak or- manının sallanışını hissediyorum. — Şüphesiz Margi (hazretlerinin hakkı var. — Evet, elli kilometrelik bir kom» yu, — Aynı anmanda o, ailemden bana kalan son kimsedir. o İki çocuğumun Hava pek ağır hakikaten. Patris oda- min penceresini açık birak. İhtiyar vekilharç gene itiraz etti: — Margi hasretlerinin müsaadele- riyle kendilerine itaat etriyeseğim. Duvarların dibinden yükselen ağaçlar pencereye kadar geliyor, içeriye ko» İnyen girilebilir. Dişarda da duvar fasl lan yok. Bir sandalla kolayca yanaşr- lâbilir, — Akhantı şiddetlidir ame, — Olsun, geçmek gayrı kabil değil dir. — Köpekler var. — Onları susturmak için bir çok gareler var, Kolcularımıza sorunuz, size söylesinler . — Ne olursa olsun, siz, pencereyi! açınız. Artık çekilebilirsiniz. İ Vekilharç gitti, ihtiyar yalnız kal di. El yordamıyla, fakat hiç tereddüt) etmeden soyundu, yatağına girdi. Patris çıkarken ışıkları söndürmüş| t4. Bunun ihtiyar Marziye Mizumu| yoktu. İki senedenberi, gözlerine per -' de inmişti. “Âsabı basar, a ârız olan bir zafiyet Paris, Londra ve Berlinin; en mühim göz doktorlarını âciz birak; mığlı. O zamandanberi Patris hom ves) kilharç, hem de Marginin m bi ol muştu, Margi & Ovinyak yalnız kaldı ğı zamanlar da hatıralariyle mergul o! luyorda, Margi bir haylı uyudu. Birdenbi» re uyandı. Hayır, rüya görmemişti.! Bununla beraber korkulu bir rüyadan! uyanmış gibi bir his duyuyordu. Buna| hayret eden Margi kıpırdanmadı ve dakika kadar düşündü, böyle âni olr rak uyanışındaki manayı srümıya ça - sti, j Birdenbire yatağında ( döğruldu, kalktı, elini yastığın altına sokarak | bir küçük tabanen çıkardı ve kuvvet- li bir sesle: — Kim var orada? Diye haykırdı, Margi, hayatmda u medir bilmemişti. Şu dakikada, | dini müdafan Nakleder; fa, Kısım ) hayatınm en delicesine (o hareketini yaptığına hiç şüphe yoktu. Senegal harbine iştirak etmiş, Haheşistanda aslan avlamış olan bu adam, kör ol « duğu halde meçhul bir düşmanın üs tüne atılıyordu. Tekrar sordu: — Kim var orada? Cevap yok. Çıt yok. Herhalde kendi- sinin kör olduğunu bilenler onu ta - ramut ediyer (ve kıpırdanmıyordu. Ya bir hançerli el kalktıysa?. Bunu nasıl bilecekti. Margi doğruca, tereddüt etmeden, öteki odaya açılan (oOkapıya yürüdü, kapı açıktı. Öteki kap: da açıktı. Mar. gi onu kapadı, anahtarını cebine koye du, tekrar odasına döndü. Odanın ka- pızını da kilitledi. o Anahtarı cebine koydu, ve odanın ortasına doğru dö - nerek bir daha sordu: — Kim var orada? Sizin nefes aldı mim duymuyor muyum zannediyor- sunuz? Bir haykırsam bütün adamla rım buraya gelir ve beni de sesimi çi- karmadan öldüremezsiniz! Kimsiniz? Cevap veriniz. Margi uzaklaşan bir ayak sesi işite ti. Hafifçe tebessiim etti. Bu, İhti- yar avcunan eski ateşini uyandırmı. ya kâfi gelmişti Şimdi, avr sikiş brabilecekti. Bitişik odada br kapı açık kalmıştı. Margi bunu mahsus a« çık bırakmıştı ve ayak sesleri o tarü Tu doğru gidiyordu. Margi d* Ovinyak ayak © seslerini tekiben yürüdü, bir odaya girdi, bu odanın öte tarafında da bir kapı van dı, onu da geçti, bir ikinej ve üçüncü odadan da ilerlerken omütemadiyen tebessiim ediyordu. — Durunuz, dedi, cevap veriniz. Fakat ayak sesleri ilerlemekte des vam ediyordu. Bu suretle (birbirini takiben beş oda geçtiler. Ve altmeı bir odaya girdiler. Burası küçük bir adayda, Üç tane penceresi vardı, zeki bir mimar, bu odayı bir kulenin üs - tündeki rasat mevkiini (değiştirmek suretiyle yapmıştı. İhtiyar Margi bu odaya girinse ka- pısını kapattı, ve bu anahtarı da c& bine koydu. — Sizin, dedi, nefes aldığınızı dus yuyorum. Geçerken zile bastım, has ber verdim. Henüz gelmediler, fakat kapının arkasında iki adam bekliyor. Cevap ver, artık elimden kaçamaz « sın! Ihtiyar, bir poncerenin açıldığını duydu, güldü: — Oh, dedi, burası çok yüksektir ve inmeniz kabil değildir. Sen, al- gak herif, acemi bir hırsızsın ve kum duğum tuzağı düştün. Margi yavaş yavaş ilertiyordu. Fa gat, kör hissiyle etrafı tetkik ediyor du ve Ik taarruzda haykıracaktı, Bir- denbire eli bir kumaşa tesadüf etti. Hayretle yoklıyarak haykırdı: — A, bir kadın! Filhakika, el yordamiyle, dokün« duğu vücudun, daha doğrusu yaka- ladiğr kolun sahibinin bir kadın ol » duğunu anlamıştı. Hoş, kadın ken- elmiyordu. Ahenkli i hal, Jena nn Z gi g bir ses: — Yemin ederim, dedi, #zerimde Ğ silâh yok? 4 Marvi daha ziyade hayret emişi: > — Bir Ruş... Diye mırıldandı, her halde bir İslâr kadını. Margi, kadını bileğinden yakala. mıştı. İhtiyarlığna rağmen el'an kuvvetini muhafoza ediyordu. Sert bir sesle: — Burada ne oarıyorsünuz, dedi, (| artık saklamya lüzum yok. Siz; jane darrınlara teslim edeceğim fakat da» ha evvel söyleyiniz bakalım burada ne arıyorsunuz? ? Meçhul kadın cevap verdi: — Doğru hareket etmiyorsunuz? — Yat. Niçin bakalım? — Eğer burud in bulandağamun. gebebini sözlersem, hu sizin İçin müt- hiş bir sey olur ve hu mükâlemeden, bir kat d karsınız! j * — Bunlar hep kadın o sözlerinden ibarettir... Tülki kutmazlığı yapmayte nız. Hiç bir şey beni müteessir eden mez, ;

Bu sayıdan diğer sayfalar: