26 Ağustos 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

26 Ağustos 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

nn LE XV? Mz KERE ye A AE y 7 Z / Z Z Z Ve a Şal ile Tahsin iki kardeşti... en epeyce uzakta çiftlikleri ei Tabiatleri birbirine uyma- Ti her biri kendi çifliğinde bi, ordu, Aralarında da epeyce Zile rk vardı. İüng, ü büyük kardeşti ve küçü- a m daha zengindi. Fakat bun Ve birinden ayıran büyüklük ha ii üklük, yahut daha çok, da- Zenginlik değildi. Zülfü de bi? haşin bir gençti. Ömrün- Yüz defa olsun kimseye güler de #östermemişti... Göstermeğe Biyer: Ne yoktu ya.. Me hizmet o edenlerin i ,, “ İstemeye istemeye verir, ml etmek bile aklından 1. Çiftlikte işçiler, yakm İerdeki köylüler kl hiç en değillerdi. Yüz sin çok iyi kalpli, güler Veri, © gençti. İşçilerine para Yag» teşekkür bile ederdi. ma, Yün, . muhtaç olanları tat, Sr. bazan para ile, bazan #önlg, le zavallı sefil kimselerin ME “ş etmeği pek severdi., ken bi, İn Zülfü kırlarda gezer ı e “çurumdan yuvarlandı .. vin, ş Versin ki bir ağacın kök- düşü, Utundu da aşağıya kadar ni çala anmaktan kurtuldu.. yang er bağrıyor, im- dine Beşen iki köylü bu sese giltü ü tular, Fakat uçurumda “dile, Balina nefret ederek » Sen misin?, Öyle i- un; var orada kal, gi Merhametsiz insanlara a, bizde kalp var, bırakmağa razı urtardığımız halde in2, i ye yüz elli lirayı çıkarıp vererek: mem: | Zülfü müşkül vaziyetteydi. . . Yalvarmağa başladı: — Aman, Allah aşkına beni kurtarın üzerimde yüz elli lira var hepsi sizin olsun. Köylüler bir ip atarak Zülfüyü kurtardılar, Bu genç tehlikeyi at- lattığını görünce istemiye istemi- — Alçak herifler, beni müşkül bir mevkide görünce paramı kap- mak istediniz. Neyse alacağanız olsun... Diyerek uzaklaştı... Köylüler hayret ve nefretle ar- kasından bakıyorlardı.. Zülfü, bir defa hastalandı. Ya- kın kasabanın doktoruna haber gönderdi. Doktor derhal geldi. . Bir iki gün içinde uğraşıp iyi etti. Para vermek sırası gelince Zülfü dedi ki: — Doktor, hamdolsun vücudu- mun kuvveti ve mukavemeti sa- yesinde hastalıktan kurtuldum... E, siz de gelip gitmediniz değil, neyse ayak terinizi vereyim. Doktor pek müteessir oldu. “Al lah ısmarladık, demeden çıkıp gitti. Lâkin bir kaç gün sonra has- talık tekrar etti. Doktora haber gitti. Bu zat gelmiyecekti. Amma insani vazifesini düşündü. Derhal hastanın yanına koştu. Zülfü doktoru görünce: — Ah aziz dostum, beni bu pis hastalıktan kurtarmız, Allahi se- vemzniz... Tabit doktor elinden geleni yap tı. İki gün sonra geldiği zaman Zilfü dedi ki : — Doktor galiba bugün hara» Yeni bilmecemiz Boş kalan yerlere harfler ko- nacak. Yukarıdan aşağıya doğru okununca yaz meyvalarından bi- ri çıkacak. Vakıt bilmece k UP avaz retim fazla !. Nabzıma bakınız. Doktor kaşlarını çattı: — Hayır, lüzumu yok.. Ben karşıdı n görüyorum.. Hiç bir şe- yiniz kalmadı.. — Aman nasıl olur?. — Nasıl olacak?, Eğer hasta olsaydınız, bana , “aziz dostum,, diyecektiniz.. Hastalığınız o biraz nuz. Bugün sadece “doktor, de- diğinize bakılırsa hiç bir şeyiniz kalmamış demek olur. Bir gün Zülfünün kardeşi Tah- sin, göle düşen bir çocuğu kur- tarmış, kendisi de zatürreye tu- tulmuştu. Yatağında inim inim inliyorken köylüler etrafını sar- mışlar, bir taraftan da doktora haber göndermişlerdi. Doktor geldiği zaman hastanm başı ucunda ağlıyan bir kadın, diğer tarafında mahzun mahzun düşünen bir adam görmüştü. Bun- lar kurtulan çocuğun annesi ve babasıydı. Köylüler doktora Tah- sini kurtarması için yalvarıyor- lardı. Doktor bu halden pek mütees- i oldu: — İşte iyi kalpli bir adam!, Dedi.. Az zamanda Tahsin has- | talıktan kurtuldu. Doktorun ayak | terini verirken dedi ki: — Azizim doktor Bey, ben bir altınm, bir elmasın kıymetini bi- lirim; fakat sizin yardımınızın de- recesini takdir edemem, Az olsa da lütfen bu zarfı alınız ve beni en samimi bir dostunuz olmak ü- zere kabul ediniz. Her zaman size minnettarım, Hayatımı yum. Doktor zarfı açtı. Kendi ücre- tinin iki mislini buldu. o Geriye vermek istedi. Tahsin kat'iyyen kabul etmedi. Doktor Tahsinin yanından ay- rıldıktan sonra köylüler arasına karıştı. Aldığı paranın fazlasını onlara dağıtarak dedi ki: — Tahsin Bey hastalıktan kur- tulduğu için bu parayı size verdi. A.L borçlu» ! * s > Küçük Ahmedin eli temizleniyor. r geçince “aziz doktor,, diyordu- |“mrrUmunru1nnm1mnm11u01unyamyanınnzn anama Doğru söz Muallim — Söyle bakayım, A- merikayı kim keşfetti? Çocuk biraz düşndükten sonra: — Ameriko Vespoçi keşfetti, — Ne diyorsun.. Krıstof Ko- lomp keşfetmedi mi?, — Hayır efendim, o Hindistanı keşfetti. Tarih dersinde Muallim talebeden birine soru- yordu: — Yavuzun pek sevdiği bir ho- İ ca vardı, ismi neydi?, Talebe arkadaşlarından Yavu- zun yüzüne bakar, Ondan bir işa- ret alarak cevap verir: — Tarih muallimi. Bey.. Azmimizin şevkile daima Yerli mallar sergisi Galatasaray önünde duruyor- dum. Bir ecnebi bozuk bir Türkçe ile on üç, on dört yaşında bir ço- Cuğa soruyordu: — Burada ne var?. — Sergi var.. Ecnebi galiba bunun ne demek olduğunu pek anlayamadı. Her- kesin girip çıktığına bakarak: — Ben de girebilir miyim?. Demek istedi. Çocuk gülerek cevap verdi: — Olmaz; orada yalnız yerli mallar var; ecnebileri koymiyor- lar. Cehle karşı harp eden ordunun neferiyiz. ileriyiz En asil bir milletin yılmayan siperiyiz. Cahil kalmak ölmektir, biz yasavan milletiz Talebeyiz şüphesiz; fakat büyük kuvvetiz. Bir elimizde ilim, bir elimizde de fen Türk soyunun imamı taşıyor kalbim'zden Cehalet can çekişsin biz ilim ile gülerken Zahil kalmak ölmektir, biz yaşayan milletiz Talebeyiz şüphesiz; fakat büyük kuuvetiz Azmimizi kıracak biç bir vesile yoktur Boş ve cahil fikirler bize mani mi olur Bilgi denizlerinde boş kafalar boğulur Cahil kalmak ölmektir, biz yaşayan milletiz Talebeyiz şüphesiz; fakat büyük kuvvetiz. A. Ismet

Bu sayıdan diğer sayfalar: