29 Ağustos 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

29 Ağustos 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Türk ordusu Yunanlılara Amerika 7 öyle şiddetli bir ateş açmıştı ki... *unanlılar oldukları yerde mıhlanmış gibi kaldılar. Trikopis bile kârargâhı ile ateş yağmuru altında darma dağnık oldu (Baş tarafı dünkü sayımızda) Birinci yol otomobil ve araba i- çin müsaitti, Lâkin ikinci yol ha- fif piyadelerle süvarilere mahsus- çen Yunan ordusunun basku- mandanı ağırlıklari ile birlikte an- cak birinci yolu takip edebilirdi. Kahraman Türk ordusu, elinden şikârımı kaçırmak için fırsat ve- rir miydi? Ceneral Trikopis bu ihtimali nazarı dikkate aldı. Fa- kat dedi ki: — Adam sende... Türkler bize yetişinciye kadar.. Biz ikinci mev» zide daha mükemmel yerleşir... Türklerin beynini patlatırız... Nitekim ta sabahleyin Banaz istikametinden Uşak yolunu tut» | mağa yârar veren Trikopis şu e- mirleri yazarak kıt'alara tamim etti, — Firkalar Banaz istikametin- de yürüyüşe geçeceklerdir. Piştar vazifesini 12. nci fırka görecek, karargâh ve otomobil kolları mez- kür fırkayı takip ederek ve ondar sonra sırasile, 4. ncü, 9.ncu 13.ncü fırkalar arkadan yürüyüşe başlı yacak, 13.ncü fırka demdarı 5.nci | fırkanm ikinci taburu iki taraftan gecektir. Hareket saati üçtür.,, Emir bütün kıt'alara verildi. Fakat Türk ordusu izin verirse İ- 'di emir tatbik edilecekti. Lâkin ah bu Türkler... Emir icra &dilemedi. Kolbaşının görünmesi üzerine 23.ncü Türk fırkası tarafından öyle şiddetli bir ateş yağmuru başladı ki... Yunanlılar mıhlanmış gibi kal- dırlar. Başkumandan ceneral Triko- Pis bile karargâhı ile ateş yağmu- ru altında darma dağnık oldu. Bir çok zobitler yaralandı, öldü. Banaz yolunun kapandığını an- lıyan Yunanlılar, şimdi yalnız i- kinci yolu yani Murat çayı ve Ge- diz vadisini takip etmek için tec- rübe yapmak istediler, ».. Karargâhta Trikopis yoktu. Bu sebepten Banazdaki olup biten iş- lerden haberi yoktu. w. “ero Ceneral Trikopis bu feci vazi- yete iken Türk ordusu ve Fahret- tin Paşanın kahraman süvarileri leri bile unutan, mütemadiyen düşman gerilerinde dolaşan bu muazzam kolordu ve onun değer li kumandanları, Ceneral Trikopi- sin ümit yolunu karış karış bili- yorlardı. Bunun için erkânı harbiye bu süvarileri bu yola memur etmiş- ti Kumandan paşa askerlerine lâzım gelen emri vermişti. Yol bir çok yerlerden kesilmişti. Bu su- retle tek bir neferin, tek bir ara- banın, hele bir topun bu yoldan geri kaçmasına imkân yoktu. Emri alan kıt'alar; vadiyi takip eden yolun iki tarafmdaki yük- sek tepelere, boğazlara top ve makineli tüfekleri yerleştirdiler. Artık İzmire gitmek istiyen pali- karya beklemeğe başladılar. İntizar çok sürmedi. Evvelâ otomobil müfrezeleri İ sökün etti. Trikopis bunlara ver» | diği emirde, ilk hamlede kaçınız, diyordu. Onlar da aheste beste ilerliyor- lardı. Askeri tedbirlerden hiç biri- ni yapmamış olan bu Yunan kıt'a» ları, pusularda bekliyen kahraman Türklerden habersiz askerimizin üzerine doğru yaklaşmağa başla» dılar, Türk kıt'alarının zabitleri askerlerine yavaşça şu emri veri- yorlardı: — Çocuklar... Bırakın düşman- lar daha yaklaşsım... Yumruğumuz daha tesirli olsun... Hakikaten elli ometre kadar yaklaşınca beş makinelinin açtığı ateş, bıçkı makinesi gibi otomobil. cileri biçmeğe başladı. Yunanlı şoförler ve diğer asker- ler... Semadan inen bu felâket kar- şısında ağızları açık kaldı. Derhal geriye kaçmak istediler.. Hangi geriye... Gerideki ateş daha müt- hiş... Böyle bir sersemliği yapan bir kaç şoför de çoktan cehennem yolunu tuttu. Yaklaşan saat Bu dakikalarda beş makineli- nin çelik sesinden başka bir şey işitilmedi. Nihayet makineler va» zifelerini yaptığıma kani olarak s zaman, bir et ve maki- neden mürekkep bir yığından başka bir şey göremediler. Herkes mahvolmuştu. Bir tek canlı düş- man bile kalmamıştı. Bu ufak ha- dise, Türkün kahredici kuvvetine en küçük bir misaldi. Bunun bü- ç üklerine intizar etmek lâzımdi. Düşmanların bunu bilmesi an- laması icap ederdi. Fakat anlasa da... İş işteri geçmiş, Türkün şeha- met damarı kabarmıştı. Bu ancak muazzam bir zaferle teskin edile- bilirdi. İşte bunun saati de yaklaşıyor- du, Nitekim Yunan başkumandanı ceneral Trikopis bu zaferin ilk kurbanı olacaktı. Çünkü ikinci fi- rar yolu da bu suretle ve tamami- le kapanmıştı. : » Acaba Yunan başkumandanı bu vaziyetten haberdar mıydı? Bunu bilmiyoruz. Fakat ceneral Trikopisin bundan sonraki hare- kâtımdan anlıyoruz ki, başkuman- dan dünyadan bihaberdi. Nitekim ceneral Trikopis hatı- ratında bu kısımları da şöylece anlatıyor: i — Yaklaşan akşam, vaziyette bir iyilik husule getirememişti. Bilâkis bir çok mıntıkalarda Türk piyadesi süngü taarruzuna kalk- mış ve askerlerimize şiddetlei su- rette tecavüz etmişti. Gece olmuş- tu. Ateş kısmen kesilmişti. Fakat ateş kesildiği halde de hatlarımız- da bir türlü intizam temin oluna- mamıştı. Krtaatın karma karışık bir ara” ya gelmesi neticesinde ikinci ko- lordu karargâhı ve kumandanı Diyenis ile nisbeten bir mevcudi- yet muhafaza edebilen 13.ncü fır- ka ve Kumandanı Dimara ve di- ger iki fırka merkeze çekilmişler- di.,, n Trikopis hatıratının bu kısmı ile ordusunun kâmilen mahvolduğu- nu tasdik ediyordu. Filhakika gündüz muharebesinde Yunan cü- faaliyete girişmiş bulunuyor. era reg er ia VAKTI haydutları ingiltereye akın ettiler Londra (Hususi) — Amerika hükümeti, Amerikada haydutlu- ğun türlüsünü yapmakla meşgul olan haydutlar içinde İngiliz tab- ası olanları İngiltereye gönder- miye başlamıştır. ingiltereden bir haylı zaman mukaddem hicret eden ve A- merikada türlü türiü çetelerle birlikte çalışan bu adamlar için- de mahkümiyetlerini bitirmek üzere olanlar, derhal memleket- lerine gönderilmekterir. Bunlar içinde İogitereye dö- nenler çetelerini derhal orada kurmuşlar ve Amerikada yaptık- lannı orada tekrar etmişlerdir. Son günlerde Londra ve sair şehirlerde “vukubulan şekavet hadiselerinin bunlar tarafından yapıldığı anlaşılmış ve bu yüz- den bütün İngilterede derin en- dişeler uyandırmıştır. Amerikadan gelen haydutlar ve bilhassa eşkiyalık yapmakta ve yol keserek adamları soyduk- tan sonra kolayea kaçmaktadır- lar, İngiltere zabıtası bu hadise- lere mani olmak için tedbirler almışsa da bu tedbirlerin tesiri henüz görülmemiştir. Onun için bütün Londura matbuatı, zabıtanın daha esaslı, daha tesirli tedbirler alınması istemekte ve İngiltere yolların- dan her gün geçen milyonlarca altın kiymetinde eşyanın muha- fazası için eşkıyaya karşı şiddet- ili bir mücadele açılmasını terviç etmektedip; xw Amerikadan gelen eşkiyanın Ingilterede (o barınmalarına ve istedikleri 'gibi - iş görmelerine saik olan bir sebep, yollarda birçok hali yerler bulunması, ve polis devriyelerinin bütün bu bali yerleri daimi bir konirel altında bülundurtmasının imkân- siz olmasıdır. Londra matbuatı, Amerikadan gönderilen eşkiyanın İngiltereye alınmalarını, ve ele geçen eşki- yaya en şiddetli cezaların veril- mesini talep etmektedirler. Amerikadan gelen haydutların Şikagoda yaptıklarını Londrada tatbik etmeleri bütün İngiliz ef- kâri umumiyesini hiddetlendir- Onun için İngiltere hükümeti ile İskontlandiyada mühim bir ka ve alay kumandanlarından bir çoğu ortadan kaybolmuştu. Yunan karargâhmda emirleri tebliğ edecek zabit bile kalmamiş- tı. Kimisi yaralanmış veya ölmüş, fırkalara emir götürenlerden bir çoğu da kendi başının çaresini dü- şünerek geri kaçmışlardı. Artık Yunan ordusunda tam bir panik başlamıştı. Başlarında bir belâ Trikopis başkumandan sıfatile alelösul bir hareket emri yazdı. Bunda fırkaların İşiören - keçiler - Oyülük tarikile Uşaka doğru çe- kilmesini bildiriyordu. Halbuki bu hat çoktan Türk kıt'aları tarafın» dan tutulmuştu. Esasen başku- mandanın emrini tebellüğ edebile- cek kıt'a bile kalmamıştı. Ürkmüş te çılgın bir hale düşmüş olan Yu- nanlılar çoktan meçhul birer isti- kameti tutmuşlardı. Bir Gezeteğinin Hatırat! Buharinin papaslık ettiği | mabeti? bir kaç saat ; sovervii” Muharriri a pa Tiyatrodan sonra 'rüfekamla beraber bir klübe gittik. Güzel Fransızca konuşan iki dansöz re- fakat için yanımıza geldiler. Ta- vırları terbiyeli idi. Oldukça ma» lâmatları vardı. Tabiatile “prole- ter dansör ve dansözlerden bah- settiler. Moskovada het dansözün | her temsilden sonra bir soğuk su duşuna ve bir küçük şişe kolonya- ya iştihkakları vardı. Şunu da ilâ- ve edeyim ki genç kızlar karınla” rmı güzelce doyuracak kadar pa” ra aliyorlardr.. Halbuki diğer memleketlerde öyle değildir. Bun- lar bir çok ailelerle beraber otu- rüyorlar, Arabasız sokağa çıkıyor- lardı. Hizmetçileri yoktu. Hepsi âyni biçim siyah entari ile mevsi- mi geçiriyorlardı. Kapitalistlerin operalarında balete çıkanlar ise arabadan immezler, etraflarında yığınla hizmetçi bulunur ve sayı- sız elbişeleri vardır. 0 e Ertesi gün gayet alâka uyan dıricı şeyler gördüm. Karl Radeki vaktile Berlinde tanımıştım. Bana Çin darülfününu göstermeği ka- bul etti. Onu gidip Kremlinde bul- dum. Sarayın hadsiz dairelerinde oturduk, muhtelif mahallere tele- fon ettikten sonra bir araba temi- ne muvaffak oldu. Bu arabayı ni- çin istediği hakkında ayrıca ra- por verecekmiş. Çin darülfünunu Sün Yas Sen'in ismi ile yadolunan vâsi bir binadır. Ellisi kız olmak üzere altı yüz talebesi vardır. Bun- lar hergün gelip konferansları dinlerler. Radek bana dedi ki: p — Burası vaktile dini bir mü- essese idi. Üçüncü beynelmillelik mümesaillerinden Buharin bura da papaslık etmiştir. Kütüpanede - 80,000 eser var. Bunlar genç Çinlileri alâkadar e- debilecek Avrupaya müteallik ki- taplardır. Çin hakkında da eski yeni bir çok kitaplar mevcuttur. Radek dedi ki: | — En iyi eserler, sizin Cizvitle- rinizin on sekizinci asırda yazdık- ları eserlerdir. Çin ruhunun ihata» $ı noktai nazarından o vakitten- beri yazılmış eserlerin hepsinden mükemmeldir. Mutfağa girdik, bir çok tence- | reler vardı. Radek kapakları açtı. | İçlerinde Çin tarzı salçalı yemek- ler görülüyordu. Meşhur propa- gandacı, burada da: | — Gençlerin memleketlerinde i ki yemekleri bulmaları daha iyi- dir, dedi. Konferans salonuna vardık. Kürsüye çıktık, Radek sandalye- sini bana verdi. Ve kendisi yerde bağdaş kurdu. Siyah meşin caketi, cesim çizmeleri, siyah favorili za- yıf yüzü, koca gözlüklerile Rade- ki eski bir bahriyeli veya zından- dan kaçmış bir sahtekâr mukave- lâtçıya benzetiyordum.. O nutuk söyledikçe bir tercüman kadın ba” na sözlerini tercüme ediyordu. Radek Fransız ihtilâli ile Rus ih- tilâli arasında mahirane bir. mu- kayese yapıyordu. Fakat Çinlinin ne kadar muktesit bir küçük ma» likânesine merbut olduğunu bilen konferansçı saf komünistliği tas- vir etmiyordu. Diyordu ki: — Lâzum olan şey, küçük köy- İüyü ve fakir Çin hamalmı ban- gerin tazyikinden ve. mürabaha- i lara İ arşı gayet müsam, i Küçük siyah başlar dikka | giliyordu. Bu tahsile haris larda hatibin her sözü yer © du. Sonradan gidip yan Ni turdum. Orada güzel bir ik ve biraderi ile tanıştım . gefi meşhur hiristiyan di / Hiyu Siyang'ın çocukları ! , sırada ceneral Tenk, Mo” bulunuyordu. Ona fevka' bet ediliyordu. Biraz ötede sonraları huriyet reisi olan ce! Şek'in oğlu oturuyordu: lebelerin şimal cenerâ Sim'in emrile idam ed gösteren bir Rus mecmu' tererok nefretlerini Fransanın hakikaten iflâs lup olmadığını sordular. Soviyet ihtilâlinin hazırla” zırlanmadığını öğre! lardı, Çinin Bolşevik Rusy8 leştiği takdirde parlak bi” olacağına emindiler. Radek* ! lince kendi eseri olan bu : nunu gösterdiğine son © memnundu. 4 Sibirya j Rusyada her şey deği yorlar. Beş senelik plân t** diliyor ve proleterler bahtifi mişler. Son zamanlarda mecmualarda görülen foto" Rusyayı gayet güzel bir ket halinde tasvi rediyor. Bunlara inanılsa bile R bundan beş sene evvelki bilinmesi faydadan hali d Moskovadan Çine gidi logda şehrine kadar bulun voganda Rus kongresine £ mürahhas vardı. Vologdad# # : tahipleri kendisini bekli) Fakat o kadar çok içmişti rm üzerine basar basmaz | boyunca yere uzandı. KV halk tabakası hem gayet İY” de son derece gaddardır. Çin Si esk Gesi | Rd lar, Bavgın bir halde yatan” | sun etrafında muhabbet #87, 0 rı yükseldi: (Zavallı za nu ihtimamla kaldırdılar. ” # zağın içinde yayılmış koyu? Td X j İarı üzerine yatırdılar ve uzaklaştırdılar, Vagonun P sinden bunları seyrederke larımdan bir Rus mültecisi ledikleri hatırıma geldi. V* daki malikânesinde köylüler” fi etmişlerdi. Derebeyin #9” girmişler, karı, çocuk ne larsa kesmişler, ihtiyar d ni türlü eziyetlerle parç? etmişlerdi. Nasılsa bir e ile bir genç kız katliâmde” ef? larak Kiyef şehrine j Dört hafta sonra köylü! heyet şehre geldiler. İki nın Kiyefte olduğunu lerdi. Acı acı ağlıyarak 8f lar, gençlerin gene det etmelerini rica edi: Vokta dostu meb'usun den kurtulmuştum. Bir burada yerleştim ve J8P* yapacağım konferanslar! ğa başladım. Her trende gibi bulunduğum trende Sovyet vardr. Bunun işi lonu vagonu idare etmekti" e Vamya yoldaştı. Her sabah |! ne istediğimi sorardı, İ9t9 sef dan aldığı balıkları me e i ş Ki de

Bu sayıdan diğer sayfalar: