10 Ekim 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

10 Ekim 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 Teşrinlevvel 1932 sre eN Ev EBA ENE BE S48 BEN TENE VEEE TENS Bene LAMEL BERE İ> EĞLENCELİ YAZILAR 4 ONA Bu nedir F şişe rakı çektiği.n 1. Bu ne sefalettir yarabbi 1. vermezsin hey Allahım ... yy m ike i BİR.MUDAFAA a yy, im, di ykırı Mehmet yirminci defa keme huzuruna çıkarılıyor - Bu seferki kabahati bir ada» cebinden üç papeli çekmek - kırı Mehmet bu sefer de dine bir dava vekili tutmuştu. il bey davayı izah ettikten dedi ki: — Aykırı Mehmedin bu işte - ünahı hiç mesabesindedir, Dü ix elinizi vicdanınıza ko - . Bir yankesici ü lira ialardı; yoksa öteki cepte — Açık pençere lokantada on dakika bekli- #k bir şey yiyemiyen müşteri» ir garson kendi hesap kâğıt- gelir: - Siz ne almıştınız beyefendi? Soğuk aldım, oğlum, lütfen “Bir unutkanlık Meşhur avcı Hasan Bey bir gün de iki tavşanla evine gelmiş. | Mima tavşanları uzatınca ha- kısa bir tetkikten sonra: Bunlar bayat! demiş. > Nereden anladın? ” Giderken kurşunları evde u- Uştun da... içinde 250 lira bulunan cüzdanı mi? Aykırr Mehmet hakikaten al. çak bir mahlâk olmadığı için 250 liralık cüzdanı bırakmış, üç lira - yı almıştır. O sırada Aykırı Mehmedin gözleri dolmuş, ağlamıya başla - mıştı, Reis sordu: Neo Mehmet? YEAR a, — Evet, cüzdanı görüp alma - dığıma.., Pişman mı o ni Şarabın yaşı Ahmet bey misafirlerine küçük bir şişe tozlu şarap çıkararak: — Şu şarap kaç seneliktir der- siniz? Tam on yaşında. Deyince misafirlerden biri hü- zünle içini cekti: — Ne yazık, yaşına göre bo - yu pek kısa,. Yumurtalı ıspanak Bir lokantada müşteri garso- na sordu: — İspanağın üstüne kırdığınız yumurta nasıl? efendim, pek tamamen — Fena değil jem değil ama daha çürümemişti.. Kıymetli — Bu lokantadan — Ben de üc cü Lokanta « çok iyi intibalarla ayrılıyorum .. müs câtalla ... nü sr rs srnn v0n uamamA Arna BaMRAR Bes sanma, € çocuk vermişsin de VARTT Hazırlanmıyan nutuk F. Nâzım bey her sene büyük bir şairimizin öldüğü günün senei devriyesinde mezarı başında nu - tuklar söyler, Bu sene de uzun bir nutuk irat | edeceğini işiten bizim muhbirler iden k'ri mezarın başına kadar i gitmek istememiş, Nâzım beyi bu- larak; — Üstat nutkünüzü misiniz yazalım (© K Demiş. Kendisini sahiden üs - tat sanan Nâzım bey: — Maalesef, demiş, Ben nu- tuklarımı evvelden O hazırlamam. Bilbedahe söylerim. Bizim muhbir Eyübe kadar gitmek lâzım geldiğini anlamış a- ma vapuru kaçırınca merasimden sonra mezardan dönerken gene Nazım beyi bulmıya mecbur ol muş. | — Üstat, nutkunuzu zaptede- medim: O zaman nutkun evvelden ha- zırlanmadığını unutan üstat ce « binden bir tomar kâğıt çıkararak: — Buyrun, aynen dercedebi - | lirsiniz! demiş. Emin bir adam | Nuri beye tavsiye edilen uşak için tanıdıklardan biri bir çok şeyler söyledi: — Dehşetli dolandırıcı, hır - sız, hilekâr bir heriftir, Nuri bey hayretle; — Allah, Allah, dedi. Kerata benim ne kadar emniyetimi ka - zandı, bana ne derece namuslu bir adam gibi göründü, bilmez - İ sin, — Hah tamam, © öyleyse seni de ya dolandırmıstır, va dolandır- mak üzeredir. lâtfeder Doğru bir hesap Evkaf memurlarından biri mü» düründen kırk sekiz saat mezu * niyet istemiş. Fakat daireye an - cak sekiz gün sonra ( gidebilmiş. Müdürün fevkalâde kızgın oldu » ğunu görünce izahat vermiş: — Kızmaymız efendim, ben günde altı saat çalışmıyor mu * yum? Altı kere sekiz kırk (sekiz etmez mi? Sayıfa ui z asansane sasd8. s0 ba 000 0n bön spin pena sanasünaN Vena EEE ELE VEET EE TUR BEN KET KESE bre sene mama ANAN eme 0 Ra ML N ANE, — Beş sene evvel nasıl tatlı tatlı geçirdik değil mi karıcığım ?.. — Evet, sahi ne kadar çok kavga ederdik 1. amman mma yg b | Ressam Naci bey bir arkada - şına beş bin metre irtifadan bir sahra tasvirini gösteren yeni res - mini anlatırken: — Birader, dedi. Bu bizim ressamlar tuhaf mahlüklardır. E- ğer bir ressam size “Benim bu san'atta istidadım var,, derse an- layın ki yoktur. Eğer bir ressam size “Benim bu san'atta hiç isti « dadım yoktur,, derse anlayın ki, o adam hakikaten müsteittir ve kıymetli bir ressamdır. i Sonra kemali lâkaydi ile ilâve etti: — Benim bu san'atta hiç isti- dadım yoktur, m Heyecanlı şüphe İki arkadaş yolda biribirlerine rast gelirler. Biri ötekine: — Birader, şöyle bir kaç ay İ- talyanın N. şehrine gidip rahat etmek istiyorum.. 1 — Neden bu şehri intihap ettin, rahat ve sakin bir şebir mi?. — Heyecanlı bir memleket i- miş.. o Geçende yeni bir mezarın resmi küşadını yapmak için aha- liden birini öldürmüşler, Yolda Yolda süratle giden bir ada « mı arkadaşı tevkif etmiye rak; — İşlerin nasıl gidiyor? Diye sormuş. Öteki yoluna de- vam ederek şu cevabı vermiş $ — Gayet çabuk gidiyor. ank ia çalışa- Cenaze günü İhtiyar bir kadin gözleri ye; £ çinde yolda giderken kibsr bir beye rast gelir.. * Beyefendi.. Bizim 0f-3i dün sizlere ömür rahmete kavustu. Siz onu pek severdiniz, cenaz. ne gelir misiniz?.. — Yarın mı?, Yarın ne?, Cu « ma!.. Hayır gelemem, amma pa” zartesiye muhakkak gelirim.. Misafirler Saat iki olduğu halde gelen mi“ safirlerden hiç birisi yerinden kı- mıldamıyordu. Karı kocanın uy kusu gelmişti, Hanım kocasma yaklaşark: | — Ne yapacağız? dedi. Hiç bis rinin gitmeğe niyeti yok! ! — Evet ama, ben çaresini bul» dum. Şimdi bir fıkaraperver ce- miyeti için iane toplanacağını ba ber vereceğim. Bir daha sefere —Affedersiniz,kayın validenizin cenazesinde bulunamadım. — Zarâr yok; bir daha sefere gelirsiniz Efendim ...

Bu sayıdan diğer sayfalar: