1 Kasım 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

1 Kasım 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Evlâdın en büyük dostu hakikaten babası mıdır? Bu duygu, mütat olan hayatın süküneti içinde uyur.. Fakat bir gün, bu toprak yuvarlığının . üs- tündeki insanların bir kısmını ani bir felâket çarpar; işte o zaman bizi felâketzedelere bağlıyan duy gunun harekete geldiğini, kalbi- mizin sıkıldığını duyarız. Bu, o kadar kat'i ve muhakkak- tır ki vatanperverliğimizin, ken. | dilerine ancak inkraz ve harabi temenni ettirdiği milletlerin bile istırabma iştirak ederiz. Vatan ve insaniyet duyguları karşı karşıya gelmekle birinin di- ğerini söndürebileceğini zannet- meyiniz.. o Hayır.. Muharebenin mübrem icapları içinde biribirle- rini merhametsizçe öldüren bu a damlar, fasılalarda ve mücadele- nin akebinde elele verirler; ölü- lerini değişirler ve yaralarını kar- şılıklı sarıp dindirirler. İşte, insanın ruhunda sağlam ve zâruri birer mesnetleri olmak- la beraber tahsisen bit şahsa alt olmıyan ve fakat tamimen büyük insan kitlelerine (taalluk eden duygular.. Dostluk bilâkis daima bütün diğer kimselerden ayrı ve daima muayyen bir varlığa taal- luk eder. Dostluğun tahlilinde işaret et- mek istediğimiz üçüncü! farıka, —zamanın en büyük ahlâkçrsr ö- lan (Aristo) .nun ifade ettiği veç- hile— müsavattır. Dost demek, müsavi demektir: Zahri müsavatsızlıklar ne olursa olsun, dostlukta esas, hak ve va- zife müsavatıdır.. Vermediği hal- de fazla almak istiyen ancak ©€- fendi ve almadığı halde fazla ve- ren bir kimse ancak “uşak, ola- bilir., Dostluğun ruhu, dostlardan her birinin yalnız vermesinde Ve iste- memesindedir: Fakt bu kazıyeye ancak her ikisinin ayni esası kol- lamaları şartile doğru olabildiği gibi müsavat da ancak bu süretle temin olunabilir.. Dostluğun ru- hu olan bu müsavata, diğer duy- gularda tesadüf edilemez. * Baba veya oğul sevgisinde, duygular, bilâkis müsavatsızlığa yani baba sevgisi tefevvuka, oğul sevgisi de tabiiyet ve merbutiyete istinat e- der. o Bazan “evlâdın en büyük — dostu babasıdır.,, denildiğini işi- b iriz.. Bu söz, ancak'bir babanın lâdını ne dereceye kadar sev- iğini, evlâdma yaklaşmak, ona dost muamelesi için tefevvukunu bile unuttuğunu anlatan kuvvetli bir ifade olabilir; babaya © göre dostluk tevazu ve âlicenaplıktan başka bir şey olamaz. “Babanm, âtiyen erkek" evlâ- dında bir'dost bulacağını ümit et- mesi “eme Sözü de, babanın visayı en kurtulmuş YE sinni- nin bahşettiği müsaadelerde işti- fedeye başlamış olan erkek evlâ- lâdın —yavaş yavaş çocuk kadar zayıf düşecek olan— babaya kar- “ borçlu olduğu vazifeleri —ar. tık itaat ve teslimiyetle değil, fa- kat — saygılı bir sevgi ile ifa et- mesi lâzım geleceğini kuvvetli bir ifade ile izah'etmk için söylen Hülâsa dini duygularda da mü- savat olamaz; cünkü duygunun hedef ve masdarı arasında namü- i tenahi bir mesafe vardır. Eğer, “insanm yoldaşı Allahtır, denil- diğini işitirseniz bunu da Cenabı Hakkın'lâtuf ve nimetlerini kuv» vetli bir ifade ile hatırlatmak is- tiyen bir söz olmak üzere telâkki ediniz. Dostluğun, bütün bu saydığı- mız farikaları, kardaş sevgisine tamamile uyabilirler. Şu fark ile ki alelâde dostluk, “intihap” ın kardaş sevgisi “tabiat,, ın mahsu- lüdür. Tabiat, sanki dostlukta te- sadüf edebileceğimiz aldanma ve yaralanma imkânlarını düşünerek bize, sevki tabii, kan ve itiyat gibi âmillerle temayüllerimizi zapte- decek, ve geçici heveslerle veya bıkkınlık ve tesadüflerle kopmı- yacak yanılmaz ve aldanmaz bir dostluk temin etmek istemiştir. Maamafih bu umumi farktan bir takım hususi farklar daha dallan- dırabiliriz: Malümdur ki kardaş- lık, dostluktan daha sakin, daha muayyen ve müsavata daha çok müsaittir, Kardaşlar arasındaki münase- bet, tabii bir münasebettir ve bi- naberin tamamile sarih ve muay- yendir: Kardaş daima kardaştır. Halbuki iki dost arasındaki müna- sebet muayyen değildir. İnsanla» rn biribirine <—bağlanışlarında binlerce derece farkları (vardır. Dostluğun hangi dereceden başla- dığını tayin etmek mümkün de- dildir. Şu halde kardaşlık duygu: su sabit bir istinat noktasına ma- lik bulunuyor; halbuki (o dostluk yalnız kendisine ve nihayet tesa- düflere ve sair temayüllere daya- nabilir. Kardaşlık duygusu, kendi mevzuunu, her zaman gayet vazih olarak takdir eder. Halbuki dost- luk, hüsusi mahiyette bir kaç ha- dise ve yahut muayyen bir kaç ha- reket, dostları biribirine bağlıyan rabıtayı teyit ve takviye emedikçe mevzuunu bilip takdir edemez. Şu halde, dostluk, ne o tabiâtten de- ğan, ne de resmi bir mukaveleye veya dini ve kanuni bir taahhüde istinat eden bir o muayyeniyete malik olmadığı ve şahsın takdiri- ne tâbi olduğu için daima alelâde bir tanışıklık ile tam ve hakiki mahremiyet arasında sallanır du- rur. Kardaş sevgisindeki bu muay- yeniyet farikasının, dostluktakine nazaran daha bariz ve daha kuv- vetli oluşu, şüphesiz, ona — daha çok emniyet ve metanet bahşe- der, Dostluğun başladığı dereceyi kat'i ve sarih olarak tayine imkân olamıyacağından dostlar, hangi noktaya kadar biribirlerine güve- nebileceklerini hesaplıyamazlar. Bu itibarla dostlukta daima bir i- timatsızlık ve Binaenaleyh az çok bir ıstırap mevcuttur. Kardaşlar, bilâkis biribirlerine karşılıklı ola- rak güvenebileceklerine emindir. ler. Şüphesiz, iyi dostlar kadar kıymeti olmıyan fena kardaşlar olabilir; fakat umumi nazar nok- tasından bakılırsa, kardaş sevgisi tabiate dayandığı için daha emin ve daha sakin bir sevgilir. Eğer yaş farkından sarfı nazar edilirse görülür kü kardaşlıkta, dostluktan ziyade müsavat vardır. (Devamı var) Bulgaristan- da buhran Vaziyetin tahliline göre Bulgaristan İçin için kaynıyor Bulgaristan en iyi zamanında bile, Avrupanın en fakir memle- keti sayılırdı. Bulgarların dörtte üçü, son derece iptidai ve en az kazanç getirecek surette yapılan ziraata bağlıdır. Çifçilerin ekse- risi, küçük arazi sahibidirler. Bu arağiden çıkardıkları mahsul on- ları idare edemez. Fenni usul dairesinde ölümle- rin azaltılması yüzünden nüfus mütemadiyen yükseliyor. Bundan başka memlekete bir çok muhacir- lerin gelmesi vaziyeti büsbütün fenalaştırmıştır. Umumi harpten sonra Bulgar çifçileri arasında komünistlik iz- leri görünmeğe başladı. Bunun s8- bebi Bulgaristanın Rusya ile an- anevi bir surette bağlı olması, u- mumi harpte hezimete uğrıyarak parlak ümitlerinin sönmesi idi. Çifçilerin bir aralık memleketi idare etmeleri sonra bu idarenin askeri bir darbei hükümet ile yı- kılması üzerine memleket dahilin- de tazyik siyaseti başlamış ve i- çinden çıkılmaz bir vaziyet hasıl olmuştur, Arazinin sefaleti azami dereceye varmış, hükümet (mali buhranı idare edemiyecek hale gelmiş, Bulgaristanın her tarafın- da memnuniyetsizlikler yüz gös- termiştir. Bulgaristanın bugün başındaki hükümet, burjuva fırkaları ara- sında yapılan kovalisyon ile gifği- ler firkasim temsil ediyor. Bunlar milli blok namı altında efkârı umumiyeye müracaat etmiş ve rey almışlardı. Bu blok, dahili emniyeti tesis etmeyi istihdaf ediyordu. Fakat bu blokun iş başında bir sene ge- çirmesine rağmen henüz mühim bir muvaffakiyet elde edemedi. Köylüler iptidai mahsul fiatla- rının düşmesine mukabil mamul eşyanın yükselmesinden son dere- ce muztarip oldukları için komü- nistlerle birleşmeğe başladılar ve bu suretle kovalisyon tehlikeye düştü. Milli bloktaki en kuvvetli fırka gifçiler fırkasıdır. Fakat hariciye nazırlığını yapan başvekil ile da- hiliye ve maliye nazırları demok- ratlardan yani çifçilere göre bür- juva siyasilerindendirler. o Çifçi- ler, ziraat, maarif ve nafia neza- retlerini tutuyorlar. Fakat bugünkü çifçiler on sene evvelki çifçiler değildirler. Bunla- rın yegâne kusuru, onları parça- lanmaktan kurtaracak kuvvetli bir Jiderleri bulunmamasıdır.. Milli bloku, inhilâlden kurtar- mak için, büyük teşebbüsler vuku- buluyor. Bu teşebbüslerin muvaf- fak olup olmıyacağı belli değildir. Muvaffak olmak için, mali * müş- külleri bertaraf etmek, yahut bu müşküllere hâkim olmak lâzım- dır. Bulgaristan, . Eylül nihayetine kadar borçlarının yalnız yarısını vermekte idi. Onun yeniden tes- bilât istiyeceği muhakkaktır. Çün- kü bu senenin ilk altı ayında ti- caret müvazenesi 150 milyon leva açık veriyordu. Halbuki 1931 se- nesinin ilk altı ayında (688) mil- yonluk kazanç vardı. Bulgaristan ithalâtr, (2,500) o milyondan (1,800) milyon levaya inmiş, bu- || ii GA aŞ Greko - Romen güreş müsabaka - edilen şekli “9 3 ve 5 ikinci teşrinde İstanbul- / 928 olimpiyatlarında da yapılacak olan birinci Balkan | en tehlikeli güreşçil adi Balkan birincilikleri - Mili güreş takımımızın tesbit e olan hasmı Alman şamP larında Türkiyeyi temsil edecek | yenen Nuriden galebe be“ | olan güreş milli takımı tesbit e - ! dilmiştir. Takım şudur: Ağır: Mehmet, yarı ağır: Mus- tafa, orta Nuri, yarı orta, Saim, hafif Yusuf Aslan, en hafif Ab bas; filiz, Mustafa. Ağır sıklette bizi en iyi tem - sil edebilecek güreşçi Mehmettir. Mehmet şon zamanlarda fevkalâ- de bir inkişaf göstermiye başla - mıştır, Kuvvet itibarile emsaline pek ender tesadüf edilen Meh - ! met, teknik itibarile de çok şaya- nı memnuniyet bir varlık göster- mektedir, İdmanlardaki sürati, o- İ yun tatbiki, bir ağır sıklet güreş- çinin tatbik etmesi icap eden tarz- dan çok daha yüksektir, Mehmet, serbestçe çalıştığı tak dirde kendi sıkletindeki . Romen ve Yugoslav rakiplerine karşı i » yi derece alacaktır. Yarı ağır: Yarı ağırda müte - addit maçlardan sonra Mustafa kaldı. Mustafa, Faik kadar güreş tekniğine vâkıf olmamakla bera- ber güreşi kabul edişteki cesare - ti ve fazla kuvveti ile Faike dai- ma galip geldi. Faikle yaptığı son müsabakanın nihayetlerine doğ - fu, Mustafa, istemiyerek bir favl yaptı. Ve Faik müsabakaya de - vam edemiyeceğini bildirdi. Fa - kat hakem heyetinin verdiği ra - pora nazaran favl yapılmcaya ka dar Mustafa galip vaziyette idi. Favlden sonra kalan dört daki - kada Faik ne yapabilirdi? Evvel - ki müsabakaalra ve bu müsaba - kanm 16 dakikasına bakarak Fa- ikm yüzde yüz mağlüp olacağına hükmedildi. Esasen bu müsaba - kalar bir birincilik için değildir. En Kifayetli güreşçiyi seçmek gayedir. Bu itibarla geri kalan dört dakikada Faik bir oyunla Mustafayı yenmiş bile olsaydı Mustafanın takıma girmesi lâ - zımdı. Bu son müsabaka Faike verilen son fırsattı. Kendisinden bütün bilgisinin cesurca tatbiki - nı istedik. Fakat Faik maalesef gene eski müsabakalarındaki ha- linden başka bir şey (o yapamadı. Mustafa, yüksek bir güreş tek- temkinli, muvazeneli, çok kuvvetli bir güreşçidir. Gü - reş âlemimize gireli henüz pek az zaman olüyor. İstikbal kendi- sinindir. Orta sıklette mükemmel güreş- çimiz Nuriyi görmek bizim için büyük bir bahtiyarlıktır. En ne- şeli, en cesur, en atılgan güreşçi- mizi son zamanlarda birazra - hatsız görüyorduk. O tükenmez rında eski formunda o olduğunu göstermek için çok gayretler-sar- fediyordu. Bizi kedere (düşüren | hali şimdi tamamile o geçmiştir. e na mukabil ihracatta (3,100) mil- yondan (1,650) levaya o düşmüş- tür. Yalnız tütün ihracatından bir milyar leva ziyan var. dır (Taymis). z niğine vâkıf olmamakla beraber l eş cesur ve | kıyetler dileriz. gayreti, sönmez neşesile idmanla | hakkımızdır. ) Yarı ortada Saim, bizi a temsil eden güreşçidir. y , de her şey tamamdır. Gü niği, kuvvet; cesaret, nefef” imden nie ümit edebiliri! * min rakiplerini bilmiyor”, kat kuvvetle diyebiliriz Kir tf üzerine aldığı ağır yükü b€ koşarak gölürebilecek bir 8 tir, Vazifesini müdrik, rince fikri galebeden başka ş yere sapmıyan, maç © O fazla olan yarı ortamız biz” cak muvaffakıyet vadeder* Hafifte Yusuf Aslan V£ gayretli güreşçimiz ilk defa“ b rak beynelmilel bir müsabi”'i giriyor. Yusuf Aslan yük güreşçidir. Cesurdur, zevkle sabakayı kabul eder. Nefesi r ladır. Yirmi dakikanın doğru gittikçe açılır. son derece güzeldir, yidir. , En hafifte emniyetle A9” tan galebe bekleriz. Bu ç tehlikeli rakibi muhakkak bi nanlı (Zervinis) tir. Bir s09* 5 vel Abbas Zervinisi çok “© farkla mağlüp etmişti. Son” bakalarında gösterdiği le bizi hayretlere düşüren # Balkan şampiyonu olarak mek bizce hayal değildir. Filiz: Türk milli ilk müsabaka yapacak o çük Mustafa bize ne vadi Bu yeni ve genç ii rübesiz sınıfından henüz miş, fakat son © müsabsl& fevkalâde kabiliyet i h Kendi kilosunun en iyi gürüü ni çok güzel yendi. Mustaf* sur, atılgan ve sağlamdır. M bakalarında bir çok güzel lar gösterdi. Rakipleri bizi 5 nınmamış olduğu için geleli” tmalleri hakkında bir şey " lemek kabil değildir. ğ Milli takımımız son idi” pazar günü yaptı. Perşemb” i nü başlıyacak olan mü i çok iyi hazırlanmıştır. Güreş Federasyo ; Seyfi CenaP , ML dü Bulgaristanda salgını Sofya, 31 (A.A) — Sofya ve Braizigovo gi rında şiddetli bir tifüs A baş göstermiştir. Eir rd le neticelenmekte olan vak'a bildirilmektedir. Susam mahs”” Denizli, 31 (A. A.) z sam mahsulü geçen pa — birdenbire okkasi 13 heniş ruştan 18 kuruşa ya agi bugün de bu fiyati

Bu sayıdan diğer sayfalar: