21 Ocak 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 9

21 Ocak 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kırba adam “Yazı, yı ilk insanlar, evvelâ ifade etmek istedikleri şeyler ney | se, onların resimlerini yapmak su- retile icat etmişler. Sonra Hiye - roglifler falan olmuş, nihayet bu- gün şu gördüğünüz şekildeki “ya- Zı,, meydana çıkmış. Tevekkeli değil, İlk insanların hakı varmış. Çünkü benim şimdi size anlatmağa ve “tasvir, etme- ğe çalışacağım kırba adamı, yazı, kabil değil, resim kadar kuvvetle ifade edemez. Zaten ötedenberi düşünürüm. İyi bir muharrir, muhakkak suret- te ressam da olmalı. —musikişinas | da olmalı ya!— Esasen büyük ve kuvvetli muharrirlerin hemen hep si ayni zamanda az çok ressam ve musikişinas idiler. Göthe, Beau - delaire, Andrö Gide, Cocteau, Na- zım Hikmet gibi... Uonard de Vinci, Picasso gibi ressamlar Paderevski gibi musi » kişinaslar da ayni zamanda iyi birer muharrirdiler. Yirminci asrın “san'atkâr,, diye anılması icap eden şahsiyetleri bü. tün meziyetleri şahsında toplamış olan film rejisörleridir: $. M. Ei - sentein gibi. Nereden nereye geçtik? Bir mu» harrir, demiştim, âyni zamanda da ressam olmalı ki, “Kırba adamı,, size tarif edebilsin. Ben ressam de- | gilim. Kendimi küçük “düşürmek gibi olmasın amma meşhur bir! muharrir de değilim.. Yalnız, size, şu kırba adamı iyice tarif edebil - | mek için, oturdum, dişimi sıktım , mektepteyken resim dersinden al- dığım sıfırları hatırlamamıya çalı" lışarak onun bir krokisini çizdim , İşte bakınız: Ben bu gdam:, kos ER Kirli iğ iki koluyla kucaklıyarak dolaşır - ken gördüğüm zaman, evvelâ, kor- kulu bir rüya görüyorum sandım . . Zira, enu, gece yarısı, koridorda dolaşırken görmüştüm. Kırba adam, trtesi günü teker- lekli bir karyola ile aşağı kata, a- meliyat odasına götürüldü. Bu sey- yar karyolada, hüddalar gibi yata- rak gitmişti. £ Yarım saat sonra, sönmüş bir balon gibi yatağına ge- | tirildi. Doktorlar bu kırbanın muslu * ğunu açmışlar, daha doğrusu kar- nma soktukları musluk gibi bir şey ile, ondan yirmi bir kilo, evet, ta-' i yen doldur, boşalt... Bir gün bir - | meğe cabalryordu.. amın yapa mema papaz ımaRRAMAMAAAUSABAKAĞAEAAEEAEALSZSSENAAEI KALE SSRİZ:? Fikret AdiPin Hastane intibaları mam yirmi bir kilo su boşaltmış - lardı. Üç gün sonra artık bu hâdiseyi unutmuş, koridorda dolaşıyordum. Birdenbire karşımda kimi göre - yim ?. Kırba adam!,. Karnı gene üç gün evvelkisi gibi şişmişti, se - kiz çocuğa birden gebe imiş gibi karnını, gene kucaklamış, şıpıtık terliklerini sürüyetek balkona çıkı- yordu. Yanına gidip sordum: — Ne oldu gene?. Karnını büyüklüğüyle büyük bir tezat yapan, bir mürahik sesiy- le cevap verdi: — Ne olacak, gene doldu.. Za - ten böyle üç dört günde, haftada bir dolar, boşaltırlar... Ölene ka -| dar bu derdi çekeceğiz. — Peki, bu neden oluyor?. — Tabii çoğu sudan ve sulu ye- meklerden galiba ama, ne bilirim ben, doktorlara sor..... Sen hele bir armut yer misin?, Kırba adam önündeki kese kâ- ğıdından çıkardığı armudu bana uzatıyordu.. Teşekür ederek al - dım.. Bir tanede kendisine çıkar - dı, olduğu gibi yemeğe başladı... Karnının şişliğine rağmen gene o- nü şişirmekten çekinmiyen bu a - dama, irkilerek bakıyordum: — Birader, hâlâ da yiyorsun ha! Burnundan çıkardığı mızmız s€- siyle: — Ne yapayım?, dedi, bu hastalı- ğın çaresi zaten yok.. Mütemadi - denbire doluverecek ve ben de gi- deceğim... (Bir iskelet tebessümü ile) öte tarafta böyle tatlı yemiş- ler yolemuş.. İyisi mi, doya doya yiyeyim.. O gece, bir gürültüyle uyandım. Yatağımdan kalkarak koridora çıktım.. Gece bekçisi, kırbâ adamı kolundan tutmuş, yatağıma götür » | Kırba adâm ayak diriyordu.. Bir eliyle karnmı tutmuş, öteki elinde, içinde kah - vesi, şekeri, suyu hazır birlikbir cezve titrek sesile yalvarıyordu: — Ne olur yahu?. Bir kahve i- ceyim... Bırak da şu gaz ocağında Pişirivereyim... Gece bekçisi, lâf dinlemiyor: — Olmaz, öteki hastalar da gö- rür, imrenirler.. Haydi git yat . . Uzun münakaşalardan, kırba adamın “beni bırakın.. Eve gide - deceğim,, diye feryatlarından son- ra onu teskin edin yatırmak kabil 1, diyordu, hiç eve gidilir mi?. Sabah olsun, çıkar gi- dersin... Fakat kırba adam o sabaha çık- madı.. Bir elinde sıkı sıkı tuttuğu cezve.... Entarisinde kahve leke - leri... Karnında iki gaz tenekesi Sile (Devemi var) ER TAMRARA ME KenEAŞA m Er EAA RAEAEAZ GRANİ . ege ai Sadakai fitir Tavyareye verilecek £ Alâ Vasat Edne İ 3 10 6 14 0 İstanbul , Müftülüğünden : Hava İl küvvetlerimizin itilâ ve tarakkisi için her türlü muavenetin ifası vatani va- Fİ Buğdaydan Arpadan Üzümden zilelerimizin cn mühimlerinden ba- $j lunduğu cihede Du bapta diyanet işleri riyâsetinden sadır olan fetva mucibince sadakal fitir ve zekât ile 5 i mükellef bulunanların Tayyare Cemi- İf 5 yetine yardımda bulunmaları arz ve İ müraçaat zaruretinde caklılardan bazılarına / iltihak ilân olunur. ikianazenza Bir banka Konkordato işi ve alacaklılardan birinin izahları Ticaret ve Sanayi Bankası ala- caklılarının içtimamı yazmıştık. Bu münasebetle aldığımız mektubu dercediyoruz: Efendim, 20 kânunsani 933 tarihli nüs - hanızda hali tasfiyede bulunan Türk ticaret bankası alacaklıları» nın Ziraat bankasında toplana » rak konkordato Oomüzakeresinde bulundukları ve konkordato tek- lifini ekseriyetle kabul ettikleri yazılıdır. Bu haberde bir yanlış - lık vardır. Konkordato müzakere- si olmuş ise de konkordato tekli» fi kabul edilmiş değildir. Üç yüze yakın alacaklıdan ancak 64 kişi teklifi kabul için imza etmiştir. Binaenaleyh ekseriyet olmamış ve bittabi konkordato da kabul edilmemiştir. Bundan sonra tas - fiye heyeti paçaları sıvıyarak kapı kapı dolaşıp kanunun verdi- ği (10 gün zarfında iltihak) mü- saadeşinden istifadeyi temine kal kışmış ve konkordato komiserine de şöyle bir ilân verdirmiştir: 16 kânunusani tarihli Milliyet ve Cümhuriyet gazetelerinde in - tişar eden bu ilânda (alacaklıla - rm konkordato komiserine ver - miş oldukları vesikaların 15 kâ - nunusaniden itibaren beş gün zarfında saat 1l ile 12 arasında müracaatla geri almaları lüzumu tebliğ ediliyordu). Bu ilân muci - bince vesikalarmı' almak için kalan alâ- şu için hazırlanan varakalar imza ettirilmiş ve bu suretle dün imza edenlerin adedi 124 de çıkarıl * mıştır, Fakat bu defa da konkor- dato talebi için evvelce icra mer- ciine müracaat edilmesine itiraz edenlerin itirazları o Temyizce muhik görülerek konkordato ta - lebinin nazarı dikkate © alınması hakkında icra merciine rilmiş olan karar temyizce red - dedilmiş ve bütün konkordato plânları suya düşmüştür. Şu son vaziyete göre banka iflâs vaziye- tine girmiştir. Konkordato teşeb- büsleri de gayri vaki addoluna - caktır. İflâs masası teşekkül et- tikten sonra yeniden ve ancak a - lacaklılarca şayanı kabul bir kon kordato teklifi vaki olursa o za- man adliyenin mürakabesi altın - da yeniden müzakere edilecektir. Haberin bu suretle tashihi rica 6 - lunur efendim. Alacatlılardan ; Mühendis Ardaş ama Birbirlerine hücum eden memurlar.. ve - İzmirde Karantinada postahane | binası'meselesinden bir vak'a ol - muştur. Karantinadaki Karatas Maliye şubesi ittihaz edilen bina postahane olarak kullanılacaktır. Bunu defterdarlık ta kabul etmiş- tir. Fakat Maliye memurları he - i| müz bu binayı tahiiye etmemişler - dir. Binanın tahliyesi mezelesin - #| den posta ve Maliye memurları arasında kavga çikmış biribirleri | ne hücum etmişlerdir. Zabıtaca vak'a hakkında tahkikata başlan- ii) mıştır. Nakieden : fa, Evvelâ, iki kişilik bir tayyarede büyük bir netice a'madan harkbet tim. 1916 baharmda, Verdunda, ayni sistem tayyarelerde pilot ola- rak çalıştım. Bu devreyi çıraklık devresi olarak telâkki ediyorum. Bu suretle yüz yüz elli kadar har- be girerek, düşmanın ve kendi | bindiğim makinelerin ohususiyet: ilerini öğrenmiye çalıştım. Bilhas » sa, iki kişilik tayyarelerde, düş - memek için ne yapmak lâzımgel diğini öğrendim. Sonra, her şey - den evvel bir hücum tayyaresi o - lan Fokerlerde uçtum. Tedbirli bir tayyareci, iyi bir harp tayyare- cisi olamaz. Zira, hücumdan ziya: de, müdafaaya geçer. Halbuki iki kişilik tayyarelerle hasmımı indir meyi hemen hemen taahhüt edebi- lirim. Avcı tayyarecisi ise, normal o- larak şu devreleri geçirir: Evvelâ, düşmanla çarpışıp onu yenmek az- mile genç bir pilot. olarak gelir. İşe başlar. Müthiş bir ateşi vardır. Fakat usta bir İngiliz onu mit- ralyözü ile bir ateşe tutar, gayeretini ateşini osöndü- rür, oyavaş yavaş (mesleğin tehlikelerini anlar. Sonra, hayatı - nın tehlikede olduğunu anlıyaca - ğı nazik devre gelir. Başladığı 2a- manki gayret, cesaret ve ateşi bu- labilmek için korku ve endişeleri- ni yenmiye çalışmalıdır. Ekseriya bu devre çok tehlikeli olur, ve bir çok kimseler, açıktan açığa, bu işi yapamıyacaklarını bildirirler. Fakat saklryanlar, açıkça söylemiyenler meslekte kalırlar. Uçarken daima muharebeden çekinirler, bir ar « kadaşlarına yardıma koşmazlar. Bazı usta kimseler, bu suretle se » nelerçe vaziyetlerini muhafaza €- debilirler ve hatta, acemi bazı “İngiliz tavşanları,, nı da düşüre- bilirler. Bu devreleri sayıları mahdut kimseler muvaffakıyetle geçirir - ler ve lâzım olan şahsiyeti iktisap ederler. İzzeti nefsin bazı kimseler üze- rinde büyük bir tesiri vardır. Faz- la olmamak şartile izzeti nefis lâ- zımdır. Hava muharebeleri fer- didir. Bugün bir tayyareci yalnız başına uçmamakla beraber, kat'i netice, ancak şahsi muharebelerle / elde ediliyor. İki filotillânin kar- şı karsıya harp edişi de vardır. Biz: zat ben filotillâm ile bir düşman filotillâsını kâmilen mahvettim.. Fakat bu neticeyi alabilmek için bütün filetillânın tamamen mahir tayyarecilerden, iyi arkadaşlardan mürekkep olması, herkesin birbi- rine kaf'iyyen emin olması lâzım- dır. Fena tertip edilmiş bir filo i- le düşman tayyaresi düşürmek ka- bil olmaz. Zira düşmanın içine girdin mi, o zamân insanın yegâne İ düşüncesi, hayatını kurtarmak ©- lur. Ferdi tayyare harbinin takti kası sonsuz ve nihayetsiz münaka şalara sebep olmuştur. ve Her tayyareci, kendisine mahsus İ bir usul tatbik ettiğini zanneder | Ben, bu fikirde değilim. Bu, bazı pek hususi vaziyetler için kabil: İ tatbik olabilir. Her hangi bir düş- i mani tayyaresi düşürmüş olan bir tayyareci, muvaffak olduğu için, | yegüne sistemin kendi tatbik ettiği sistem olduğuna inanır. Eğer bu tayyareci, muvaffak olmuş bir ,halde, bunu, Kartal Harbi umumide meşhur Alman tayyar© Ribthofen'in Hatıraları » Tefrika Numarası : 18 (Fe tayyareci ise, hemen her 78” 1 ayni suretle hareket ederek el manını düşürdüğünü, ve bun çin de, en çok kullandığı pi düşmana, arkadan mümkün # - |tek> sokularak iyi nişan alm | z ibaret olduğunu itiraf edec&i. İngilizler de, en iyi usulün bi? “ duğunu biliyorlar, bunun için, mahın, fayyarenizin arka geçmesine müsaade etmemek zundır. Bu, zannedildiği kolay bir şey değildir. Ve taf İ recilerin ekserisi böylece, ark! vurularak düşürülmüştür. İnsanın maalesef ancak iki zü vardır. Bunlarla tayyareyi lanacak, motörü kontröl edef mevkiini tayin edecek, rile beraber uçacak, ve düşm manevrelerini de gözden yacaktır. Bir acemi, bu ii güçlükle başarabilir. Bir rebenin cereyan tarzına ve he umumiyesine hâkim bir bakışa * hip olmak, çok güç elde edilir biliyetlerdendir. Bunu o ö mek için de yegâne mektep cep dir. Ve Allah'tan ki yalnız cepifğü dir. . Aksi takdirde, mesleğe i girenlere acaba ne saçma :$6) öğretmeğe kalkışırlardı. Bir avcı tayyarecisinin, ayni manda gözleri iyi görmelidir. zlük kullanmanın hiç bir m yoktur. Vintgeus miyop oldul halde yirmi İngiliz tayyaresi d müştü. “Gözleri iyi görmölidir, ! demekten maksadım, iyi avcili mahsus hassalara sahip olmasıd Yani vaziyeti derhal ka: Ben ava gittiğim zaman, bana gösteren orman bekçisinden o hayaliyi bilen arkadaşımdan ha pek çok şeyler görürüm. Ave! lara mahsus hassalardan en mü himmi dikkattir. Tayyareye hâkim olmak, beniff J için ikinci derecede gelir. Bu sö “İl züm, birçok kimseleri ve bilhas * sa tayyareci arkadaşları şaşırttf Halbuki ben, bir canbaz değilint Ve bütün kavaidine uygun manef" ra yapamıyan bir çok arkadaşlaf da tanırım ki, bir çok düşma'i tayyaresi düşürmüşlerdir. Söylendiğine göre Baviyerli bif mülâzim Bölke'nin yerine geçef tayyareci Kirmeyer yalnız hatt müstakim üzerine uçabilirmiş. Bir talimatnameye şunu yazmi$" Um: Yalnız sol tarafına (pervane den dolayı bu daha kolaydır) dön mesini bilen bir acemiye, düşme” na hücum etmesini bilmek şartile, mükemel canbazlıklar bilen, fs“ kat muharebede vaziyetin müsait olup olmadığını tetkike kalkışan bir usta tayyareciye tercih ederim: Şüphesiz iyi uçmasını bilmek bif hâta .değildir. Bilhassa bunun meziyetleri, küçük, sür'atli, çok oynak tayyarelerde belli olur. Fa* kat bu, iyi bir avcı tayyaresi ola” bilmek için elzem değildir. Şimdi biraz da atıştan behsede" lim. Bazan çok usta arkadaşlar» niçin henüz bir düşman. tayy. düşüremediklerini sorduğum (48 man, cevap <Jarak “Her halde f€* na ateş ediyorum, bir türlü vur# mıyorum,, diye cevap verdiler (Devamı var) Ğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: