26 Nisan 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

26 Nisan 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Nisan 1933. . Yakıtın Büyü Romanı . KİMSESİZ Nisan 1933 Sat tatlı gülümsedi: R ide biraz sonra gelirim. sıkılmazsın ya? den sıkıldığımı ne zaman niha? Şadiyenin elini tuttu, gelen bir sesle; , bir saat ayrılsam, bir niş gibi oluyorum iğim, in, arkada durmuş, bun- ar ine giz. Sadiye diğinin farkında değildi. Yüzüng arketti ve Muhsin Beyin *n anladı: Minik anne sö- ÇİNİ, hş Odasına girdi. Şadiye u- Mani m esnada, Muhsin Bey Kai eme Hanım, çocukların ha ie Ivukuları vardır. Seni- Siz aş güzel bir isim vermiş... Şadiye ettarım... ha ele etti; ğfurallah... Seniha bana Öyle şe alp, “iikler ediyor, kalbimi öyle m er. ki mukabeleden — ği > bana bayattaki kimsesizli- abii, türuyor, Ben ona ne ya- böyl, ği Doğrusu (o Senihadan düm, İT muhabbet beklemiyor- maz her muhabbete lâyıksı» unmaz bir kızsınız. B Aldanıyorsunuz Muhsin bey. daha ağ ben sizin gibi bir kıza pi Lı, Düz tesadüf etmedim, Ben daymaz denizi, Yada, Mk Şeke * duyduğum (hürmeti *m ve hiç bir kıza müsaa- #iraf edeyim- hayran ol- Ler avg sev mazide ile bu yolda hiç konuş- in 2 Bu ilk seferde de, gayet diy, ; “Yecansız konuşmuştu. Şa- tiya, m kızardı, fakat gayri ih- Büygy barla göğsünü kabarttı. duru, odada, ayakta dim dik İnd; ' “ir elile, vazolardan bi- Yordu. Siçeklerin uçlariyle oyunu- Muh,: bakayizin Beyin gözlerinin içine Tİ tan, > Bayatı anlamış, erkekle <p 3 bir kadın vekari ile: Yatal 2 Bösterdiğiniz hürmete Ming, “derim, dedi, bu hususta Manıza ire e hayran ol “€P yok. Ben hayran o- ik bir kız değilim. Ben bura- Senih, i YAPIYorum. Her hal. Yiyo, * Bibi sevimli bir kızı se- Ve iğ, iye, bana hayran olmağa AM, oda Seli Ben onu seviyor- ni-onu sevdiğimden- aha beni seviyor, ostu, sizi çok ii i seviyor. » seviyor. Bu sevgiyi » De de büyük annesinin! mizi sa hakkı yok. Biz kendi- bilmeyi diremedlik sevdirmesini ii Sevap vermedi. Her hal- iç nin kendisini neye sev- i gı öylemek, anlatmak ona e be Bir şey söylemedi. . *Y» genç kızın aklından Li a iş gibi: bi, Evet, Senihaya manevi hiç de, ve gösleremedik. Annem di, Şinepiha kendi kendine büyü- 18 kadı li, sevilmeğe ve sevmeğe Porn, vi olduğunu anlı Mya, da sırada, kalbim de tiny, "Ama, ne yapayım, kabaha- de olduğunu biliyorum. ——— — Zınm ağzından ilk defa hu, kıpkırmızı oldu ve der:| ; kendi keyfimiz için ya: | Tefrika 1:18 Nakleden: Selâmi izzet Muhsin Beyin sesinde, müteessir | bir titreyiş vardı. Şadiye Muhsin beyin teessürünü görünce, onu te- selli etmek istedi: — Kusurlarınızı tamir edebirsi- niz... Senihaya daha fazla alâka gösteriniz, Sizden biraz muhabbet ve şefkat görse, size derhal ısınır. — Anlıyorum. Bunun böyle ola- | cağını bana siz derhal anlattmız.| Bana iyi bir ders verdiniz. Fakat İ yazık, ki, ben kaç sene geç kal- dım, Ne olurdu, bir kaç sene evvel karşıma çıksaydınız... Hayatım bam başka olacaktı. Ne demek istiyordu? | Şadiye, Muhsin Beyin sesinin biraz daha fazla titremeğe başla» dığını, heyecanlandığını gördü. Yüzü ciddileşmiş, adeta bam- başka bir adam olmuştu. Şadiye, ses çıkarmıyor, yalnız Muhsin Beyin yüzüne bakarak, ne demek istediğini anlamağa ça lışıyordu. Muhsin Bey anladı. —Bunları bugün size neden söyle- diğimi düşünüyorsunuz değil mi? Sizi eve alırken, Senihayı mes'ut edeceğimi tasavvur etmemiştim. Böyle bir şey aklımdan geçmemiş- ti. Şimdi Senihayı, sizin yanmız- da, sizinle beraberken mes'ut gör- İ dükçe düşünüyorum: Ne yapsam da sizi ondan artık hiç ayrrmasam, Şadiye gülümsedi: — Siz ve valideniz hanrmefendi istedikçe, ben başka hiç bir yere gitmem. Muhsin Bey başını salladı: — Siz mürebbiye olarak yara- «| #rİmamrsemrz. Sizin, ömrünüz ols dukça bu evde mürebbiye sıfatilâ kolmanızı temenni etmem. — Neden! Sizi temin ederim, Senihayı bir anne gibi seviyorum. — Biliyorum. Bunun için de si- Ze minnettarım, Fakat yabancı bir İ kızı, hatır için benimsiyorsunuz. — Hayır, onu çok sevdiğim için | benimsiyorum. ' Şamda pek heye- canlı günler HALEP, 24 (Hususi) — Vata- ni kongresi Şamda geceli gündüz- lü sekiz uzun celseden sonra ni » hayet kat'i kararını verdi: Vezirler — Adliye, maarif ve - ziri Mazhar Arslan Paşa ile Cemil Mürdum beyler — istifalarını ver- diler. Kongre, vahdet esnasında kat- iyyen fedakârlrk Oyapmamıya ve| her ne pahasına olursa olsun Su - riyenin birliğini temin o edecek muahededen başka bir muahede yapmamağa kat'i kararını ver - miştir. Bu karar Şamda ve bütün Suriyede bomba gibi patlamış ve efkârı umumiyede çok müsait su- rette karşılanmıştır. Her taraftan yüzlerce telgraf | çekilerek kongrenin kararı hara -| retle teyit edilmektedir. Bu karar Fransız mahafilini büyük bir te - lâşa düşürmüştür. Şamda siyasi vaziyet çok nazik bir şekil almış ve hava elektrik - İenmiştir. Meclis de yarm açıla - caktır. Vatani meb'uslar meclise de iştirak etmiyeceklerdir. Bu va - ziyet karşısında meclisin (içtima etmiyeceği ev tekrar tecil edilece- ği söylenmektedir. o Hasılı Şam, şimdiye kadar bu derece heyecan- İk günler yaşamamıştır. Meclis a - çıldıktan sonra vaziyet belki biraz aydınlanacaktır. DİLİ M İZ “NAMAL AAA | Ist, 19 uncu m. mallimlerinin Yeni 14 sözün karşılığı ve kullanılışları 1 — Feyz: Bolluk, çoğalmak, İ artmak ilerlemek. Bu yıl bolluk olacak. İşinde i- lerlemek için çok çalışmak lâzım- dır. 2 — Fiat: Değer. Bu ekmeğin değeri on kuruştur. 3 — Fidye: Bac, Eskiden yol kesenler bac almadan kimseyi sağ bırakmazladı. 4— Fihrist: ? 5 — Fikir: Düşünme, düşünce, Bırak şu herifi düşüncesizin bis ridir. İnsanları hayvanlardan a - yıran düşünme gücüdür. 6 — Filen: İşle. İnsan kendini sözle değil işle göstermelidir. i bir tarafa bırakalmı da işe geçelim. 8 — Firaset: Cin gözlülük, a- çık gözlülük. leb demeden leble - biyi anlamak, O ne cin gözdür siz tanımaz - sınız. Açık göz ol. Leb demeden leblebiyi anlıyanlar ancak yasaya biliyorlar. 9 — Fırka: Bölük, fırka (ist lah). Bölük, bölük insanlar gelip geçtiler. 10 — Fırsat: Pundunu bulmak. Pundunu buldun mu düşmanı yok | edersin. 11 — Fitne: Bozuşma, düzen- sizlik. 12 — Fuzuli: Fodul, gereksiz. Hem kel, hem fodul. Bu tarla ge- reksiz başkalarının eline geçmiş - tir. Yabancı söezirin karşılıkları Kadıköyü lsesi muallimlerinin buldukları karşılıklar: Bahane - Uydurma. Bahar - Ilkyaz, çiçek. Behre - Pay, bilgi. Bigâne - Yabancı, Bihude »- Boş. Endam - Boy bos, Biçim. Encü: men - Öbek. (Endişe - Düşünce, korku, kuşku. Esir - Tutsak, kul, ! köle, düşkün. Esmer - Konur (K. TT.) karayağız. Eşya - Yük, ötebe- ri. Evham - Kuruntu, Cerbeze « Beceriklilik. o Cesaret - Yiğitlik. Cev - Boşluk. Cevap « Karşılık. Ceza . Kötülük karşılığı. Cezim » Kesme, Cihet - Yön, yan, yer, ba- kım. Cins - Soy, türlü, Cinsiyet - Soydaşlık. Cırım - Büyüklük. Ci- sim - Gövde. Cüret » Korkusuz- luk, korkmazlık. Oo Cürüm - Suç. Cüz - Parça, bölük. Dalâlet - Azma, yolunu sapıt- ma. Desise - Oyun, dolap, dek. Deva - İlâç, dermen, ot, em. De- vam - Sürme, kesilmeme. Devlet - Ülke. Dikkat - İnce araştırma. iyi görme, Din - Tapı, yol. Dirayet - Anlayışlılık. Dua - Yalvarma. Du- çar - Ulaşmış, çatmış, düşkün, uğ- rama. Duhuliye - Girme baçı, gi- rimlik. Dünya - Yer. Dost - Sevgi- li, arkadaş. Düşman - Yağı, yav. Istanbul 13 üncü mektep hocala- run buldukları karşılıklar İcabet — Uymak. İhtifal — A- ğırlamak. Ihtikâr — Çok almak. Ihtimal — Belki. İhtisas — Du - yuk. İhtiva — Bulunmak. Ihtiyaç Gereklilik. İhtiyat — Yedek. İs - pat — Ortaya koymak. İttiham — Suçlu tutmak. İttihaz — Edinmek. İstanbul 15 inci m. muallimleri. nin buldukları karşılıklar Abes — Uygunsuz. Abus — Çatık. Acaip — Başka türlü. Ace- le — Tez. Acemi — Toy. Aciz — Beceriksizlik. Adet — Türe. Adi — Bayağı. Afiyet — Sağlamlık. buldukları karşılıklar Efsane — Uydurma, o saçma.| Ehil — Usta, Elbet — Öyle. Elim — Acı. Emanet — İğreti, Ema - re — Uç, iz. Emel — İstek. Emin| — İnanmak, kanmak. İstanbul 58 üncü mektep hocala- rinin buldukları karşdıklar Efsane — Uydurma, boş söz. Ehemmiyet — Ehil — Değersiz - lik, becerik. Elbet — İster istemez. Elim — Acıklı. Emanet — Ema -| re — İz. Emel — Dilek, istek. E- min — Doğru, inan. Emniyet .— İstanbul 12 inci mektep hocaları- nın buldukları karşılıklar Efsane — Saçma sapan söz, ma sal. Ehemmiyet — Değerlilik, E - hil (ehil) — Becerikli, iseri. El - bet — Gerçek. Elim — Ağırtan, acıtan. Emanet — Saklamak için vermek. Emare — Belirti, iz. E - mel — İstek. Emin — Korkusuz, güvenilen. Emniyet — Korkusuz - luk, güvenme. İstanbul 42 inci mektep hocaları- nın buldukları karşılıklar Efsane — Masal. Ehemmiyet — Aldırmak. Ehil — vasıta, Elbet — Öyle. Elim — Acıklı. Emanet — Emare — İz. Emel — İstek, Emin Doğru. Emniyet.— İ Istanbul35- © tncimeklepho calarının buldukları karşılıklar Bahil — Cimri. Bahis — An - mak. Bahusus — Hele. Baht — Bais — Baki — Artan. Bakire — Baliğ — Yetişmiş. Batıl — Uydur- ma. Becayiş — Trampa. Bedbin .- Bedel — Yerine. Beden.- Beden — Bedevi — Çalımlı. Bedi — Bedi - hi — belli. Beis — | Adap — Türe. Afet — Uyuntu. Aferin — Yaşa, Agâh — Seziş, A- henk — Düzen, lâyiş — Gösteriş. Alet — Avadanlık. Amade — Bek liyen. Aman — Bağışlama. Amir- Buyuran. Asayiş — Dirlik. Asude- Kaygusuz. Ati — Gelecek. Ayin — Şenlik. Ayna — Göz. Azade — Ayrılmış, kurtulmuş. | İst, 35 ve 57 ci mektep hocalarının buldukları karşılıklar Kabahat — Suç. Kabiliyet — | Başarabilmek. Kabul — Almak. ! Kabir, kabr — Kurgan. Kâder — i Olacak, olağan. Kader, kadır — i Değer. Kafile — Sürü, öbe. Kafi ye — Uygu. Kâinat — Varlıklar, Kamus — Söz kılavuzu. Kanun — Yasa. İstanbul 16 ncı mektep hocaları- nin buldukları karşılıklar Kahir — Ezici. Kail — Söyli - yen, inanan. Karar — Dinlenme, son söz. Karz — Ödünçleme. Kast Kurma. Kasavet — İç | sıkıntısı. i Kubbe — Yuvarlak tavan. Kudret | — Güçlülük. Kudsiyet — Kutlu - luk. Kurban — Suçsuz ölen. Kura — Çöp çekme. İstanbul on yedinci mektep hocala rimn buldukları karşılıklar Kahir — Üstün gelen, ezici, Ezici. Kail — Uyan, inanan. Ka - rar — Söz kesme, durma, sürekli. lik, Karz — Ödünç. Kast — Kur-| ma, istek, düşünce. Kasvet — S, - kımtı, tasa. Kubbe — Kümbet, Kudret — Güçlülük, varlık, daya- nıklılık, Kudsiyet — Ululuk. Kur- ban — Adak, yoketmek. Istanbul 27 inci mektep hocala- ran buldukları karşılıklar Özür — Takıntı. Ufuk — Kı - ram, Uhde — Üst. Ukde — Dü - güm. Ulvi — Yüce. Umde — Te- mel, Unsur — Öz. Unvan — San. Kura. | Örfi.. Uzuv — Parça. Ücret — E- mek, Ülfet — Yarenlik. Üstat — Usta. Uzlet — Yalnızlık. A AAA Fethiye “20” nci m. muallimleri- nin buldukları karşuıklar Erişmek. İhtifal — Saygı şenliği. İhtikâr — Oyunlu satış. İhtimal — Olabilir, belki. ihtisas — Bilgi, duyuş. İhtiva — Toplama. İhtiyaç — Yoksulluk. eğ İhtiyat — Yedek. İspat — Ortaya koyma. İttiham — Suçlulamak. “iğ İttihaz — Edinmek. N İstanbul on yedinci ilkmektep ho- İcabet - calarının buldukları karşılıklar )cabet — Uymak, erişmek. İh » tfal — Ağırlamak, saygı toplan - tısı, İhtikâr — Değcraşırı satma. İhtimal — Yapılabilme, belki. Ih- tisas — Duygulanma, duyuş. İhti- va — İçine alma, toplama. İhtiyaç — Yokluk, eksiklik, İhtiyat — Ye- dek, tetik bulunma. İspat — Açı « ğa vurma, sağlamlaştırma. İtham- Suçlulandırmak. İttihaz — Edin - me, sayma. İstanbul Kırkıner ilkmektep ho- calarının buldukları karşılıklar — İcabet — Benimsemek. İhtifal- Saygı toplantısı. İhtikâr — Değer aşırı satma. İstimal — Belki, İhti- sas — Duygulanma, İhtiva — Bu: lundurmak, İhtiyaç — Gerek. ih - ii, tiyat — Yedek. İspat'— Açığa vur mak. İtham — Suçlulandırma, İt» tihaz — Kurma, İ R İstanbul 5 inci mektep hocaları. ran buldukları karşılıklar Mephut — Şaşkın. Meblâğ — Akça. Meselâ — Netekim. Metbu — Bağlı; uyak. Metin — Misal — Örnek. Mübrem — Mücadele v Döğüşme, savaşma, boğuşma. Müp hem — Silik. Müsmit — Yararlı. Mülecasir — Atılgan. İstanbul: Eyüp (36) ıncı mektep © muallimlerinin buldukları karşı. tıklar Metbu — Şaşkın, sersem. Meb - lâğ — Para, Meselâ — Söz gelişi. Metbu — Kendisine uyulan. Me - tin (metn) — Yazı kökü. Misal — Örnek. Mübrem — Çok gerekli, Mücadele — Çarpışma, döğüş. Müphem — Belli belirsiz. Müsmir — Yemiş veren. Mütecasir — Kors suz. S İstanbul 23 üncü mektep hocala. © rinin buldukları karşılıklar d Mephut — Başırmış. Meblâğ Para. Meselâ — Söz gelişi. Met - bu — Uyulan, uyulmuş. Misal — Örnek. Mübrem — İşe © yari Mücadele — Çarpışma. Müpbem « Belirsiz. Müsmir — Mütecasir — Yılmıyan, ele başı, korkmayan. İst, 33 ncü ilkmektep hocalarının. bulduğu karşılıklar Mebhut — Şaşmış, Mebiâğ — Para, paranın tutarı. Meselâ — Böyle ki, örnek olarak. Metbu — Kendisine uyulan. Metin — Yazı kökü. Misal — Örnek. Mübrem — Çok gerekli. Mücadele — Uğraş - mak, çarpışma, döğüş. Müphem — Belirsiz. Müsmir — Verimli, mey“ veli, Mütecasir — Yürekli, atılgan. İst. 2 ci ilk mektep hocalarının buldukları karşılıklar i Haber — Duyuk. Hâdise — Os luverme, Hafıza — Saklayıcı, kim -— Buyrukçu. Hakimiyet — Buyrukluk. Halis — Katkısız. rika — Görenekten üstün. Hası « lat — Verimler, almalar, Derin duyan. Hatır — Saygı. tıra — Anak, iz. Hal — Oluş.

Bu sayıdan diğer sayfalar: