Baştarafı Birinci Sayıfada am fakültenin İs - fayd, ia taşınmasının vere- en kuvvetli bir de- Na rakamlarla da şöyle Rakamartn isbat ç Pakültenin İstanbul tarafına indeki en büyük istifa- gösterilecek hastala - olacaktır. Biliyor - bir kaç sene ev- arın sayısı tam » Halbuki Asaf Haydarpaşada talebesine İği hastanın bir senelik İse (280) di. Bu ikira - shamdâki belâgat kayde Püyy bir dağ başındadır fakültenin bu - a çok sapa, adeta va; Hastalar gelmez. An- da oturanlar gelir. Hal nüfus miktarı yüz nie tarafında ise nü- bea çıkıyor. Demek ki il N bine ancak şehirlilerin dörtte ve | birinden istifade ede n hiç bir tarafın - | ke şehrin haricinde, | lm rim değil - ri | m ve merkezinin p İ rl ve gerek d İçin bazı fakülteyi iki kısım için de| ie bulunması e. namzetlerinin münevverin, her okur avar kısmından is- Ne hakkı Ye münevverin 9loji bilmek hakkıdır.. e Serahanenin kendisine 1 lâzım gelir ve kendi- dinliyemiyecek bir | doğru olamaz. Fa: | tarafında iken fizi- | ediyordum. Her bir çok halk ge | lerimle bereber | | 7777 z İKİ ji 1 1 z E rma kalıyor tarafında yatak ov Bra nde, İn sürülen fikirler: bu olduğunu bili- * “Ey Ga bir fikir de- orada yatak adedi- İli ç doldurmak ka- oraya gelen sigarasını içe al een insanlar - tehlikeli hasta mesafeye kati- lr Haydarpaşada vardır ve her gün ta adetimdir. el gelir, Ayağ enler haftada 150 Böyle ii “var pek nadir bu- ararın aleyhinde bulunanların al salâhiy ettar ağızdan birer birer li id ve otuz beş yatağı hiç bir vakit dolduramazlar. Evet biliyorum, hocaların ken- | poliklinik | yapsalar hastalar çoğalır, diyen - | dileri devam etseler, ler vardır. İşte onlara cevap ve- riyorum. Ben bu istenilen ve ya" | ! hut denilen şeyi yapan hocalarda- nım. Fakat yatakları bir türlü! dolduramadım. Ben en başta gel- diğim halde yatakları dolduracak hasta bulamazsam diğerleri bula - bilirler mi? Senede birkaç zatiirreeli Emin olunuz ki seneler olur ki bir zatürreeli hasta geliverse tale-| bem bu hastanın etrafını bir me - rak ve alâka ile sarıverir. Çünkü bu nevi hastalığı ya görmemiş ya” | hut pek az görmüştür. Bir zatür- rieeli hasta ki onu da annesi ya şa şirır veya farkında olmaz da geti- rir, Farkında olursa evinde teda- vi ettirmeyi bu kadar uzun yola her haldetercih eder. Eğer talebeye hasta göstermek meşrut ise, seriri tedrisata da mu- hakkak İstanbulda olabilir, — Bina ve taşınma meselesi? — Efendim, bilirisiniz ki bir! fakültenin iki sahası vardır: La- boratuvar ve seririyat kısımları.. Bizimki ikisini de camidir. Seri- riyat için İstanbul tarafında teşki- lâta ihtiyacımız yoktur. Çünkü bu iş şehir hastanelerinde yapılacak- tır, de bu böyledir. Bu suretle fakül- tenin ve Maarif Vekâletinin bü - i yük masrafını mucip olan hasta beslemek mecburiyeti de ortadan | kalkacaktır. Her sene bütçede bu işe tahsis edilen meblâğın iki sene liği izam edilen nakıl masrafını zi- yadesile karşılar, Hususi binaya hacet yok Laboratuvar kısmına gelince: Bu kısım bir takım masaları ve a- letleri ihtiva eden, zemini beton bir salondur. Çeşmeleri, elektrik ter- tibatı, bek dö gazleri olması meş- rut bir kaç salon. Bunlarda hiç bir hususiyet yoktur ve aranmaz.. Bu itibarla böyle salonlar vücude getirmek güç bir şey değildir. Hu- susi surette inşa edilmiş bir labo- ratuvarla böyle bir salon arasında ki fark ancak zahiri bir şaşaadan ibaretti, Ben Pariste fiziyoloji laboratu- İ varında tam altı sene çalıştım. Bu- ranın dahili manzarası bizim bu- radakilerden on kat kötü idi. Fa - kat manzarasının kötü olması iyi bir fen muhiti olmasına mani ol- muyordu. Tedrisata ehemmiyet — Şehirhastanelerinde (yatak adetlerinin çoğalması lâzım geldi- ği bu itibarla bir taraftan yapıla- câk tasarrufun öbür taraftan har- canacağmı söyliyenler de vardır? — Evet ama bizim yapmak is- tediğimiz şey tasarruf değildir ki, Vekâletimiz bu iş için tahsis ettiği parayı bundan sonra tedrisasta ı içlerinden yatacak | daha ehemmiyet vermek suretile gene kullanacaktır, Şehir hastanelerine yapılacak Bütün dünya fakültelerinde | ze ln salin dni nil... SE dai a ıp fakültesinin nakli Denizlide yeni köprüler DENİZLİ, 5 (A.A.) — Buldan - Alaşehir arasındaki yolun munta- zam bir şosa haline getirilmesi için yapılan hazırlık) lar ve keşifler ik» mal edilmek üzeredir. Keşifleri biten kısımlar hemen münakasaya konacaktır. Bugün küçük bir köp- İ rü ile bir buçuk kilo metroluk bir kısım münakasaya çıkarılmıştır. ——— Rusyada tohum ekimi MOSKOVA,S (A.A.) —Tasa- jansı bildiryor: Bütün Rusyada ilk : bahar tohum ekme ameliyeleri mu vaffakryetle yapılmıştır. 31 mayıs ta ekilen arazi 79 milyon hektara yani plânda derpiş edilen sahanm yüzde seksen üçüne baliğ olmuş - i tur. a m Hilâliahmer dernekleri KASTAMONİ,S5 (A.A) — Vi- lâyetimiz dahilindeki ilk mektep - lerde teşkil edilen Hilâliahmer gençlik derneklerine 800 den faz- la talebe li ei i kimin gelince, bül esasen yapık ması lâzım gelen bir masraftır.. Çünkü altı yüz bin nüfusluk bir | şehir için esasen hastanelerdeki | yatak adedi kâfi değildi. Şu hal- de gerek Sıhhiye Vekâletinin ge - | rek şehrin bu yatak adetlerini ço - ğaltması zaruridir. Doktorlar komisyonu ve bir sehv — Bina meselesi?, — Hangi binanın seçildiğinden haberimyoktur. Biliyorsunuz ki bir komisyon bu işle meşgul olu- yor. Bu komisyonda benden ni- çin istifade edilmediği doğrusu | bir az hayretimi mucip olmakta | | dir. Çünkü bu işler ve teşkilât meselelerini en iyi bilenler Akıl Muhtar Beyle benim. Ve tıp fa - kültesi teşkilâtmı Akil Beyle ben- den başka bizzat M. Malş dahi! bilemez. Çünkü doktor değildir. | | Bu itibarla komisyonca bulundu -| İ rulmaklığımı bir sehiv ve bir nut - | kanlık telâkki ediyorum. Maahaza | Akil B. arkadaşımın komisyona iş- | tirakini kâfi bulabilirim. Fenni mahrumiyet Nihayet fakültenin Haydarpa - şada bulunması bizi fenni tahar - riyat kısmında da mahrumiyet i- çinde bırakıyor, Meselâ bakınız ben bir müddet evvel bir kaç tec- rübe yaptım, Bu tecrübelerimi da- ima olduğu gibi Avrupanın alâka- dar gazetelerinde neşrettiriyorum. Meselâ bu arada o cocuklarda felç o hastalığma dâir tatbik larda felç hastalığına dair tatbik ettiğiğm ve muvaffakiyet gördü - ğüm yeni bir tedavi usulüne dair yazım ve tetkiklerim bugünlerde Avrupa gazetelerinde çıkacaktır, Bu hiç tatbik edilmemiş tedavi usulü orada büyük bir alâka uyan- dırdı. Fakat ben bu usulümü ancak iki üç çocuk üzerinde tatbik ettim. Halbuki İstanbul tarafında çocuk" ların sayısı her halde on, on beşi bulacaktı. Biz Avrupalılara böyle fikri sa- | İ halarda da muvaffakiyet göstere- | cek kafalara malik olduğumuzu | göstermek (o zaruretindeyiz (o ve böyle kafalara da malikiz. Bunlar hem insani hem vatani hizmetler- dir. ii | cenazeyi göz yaşları arasında kar- | sılamışlar ve tabutu Eyip mezar «| —. : 9 — VAKIT 6 Hazir 1933 — Ahmet Bas gömüldü Tabutu arkasında ve mezarının başında gözleri yaşlı büyük bir cemaat Baştarafı Birinci Sayıfada ikiyi biraz geçe cenaze apartı- mandan kaldırılmış Kadıköyün- deki camie getirilmiştir. Yolda, cenaze geçerken dükâanlar kepenk lerini yarıya kadar indirerek ma- teme iştirak ediyorlardı. Saat yarımda cenaze namazı kılınmış ve tabut talebelerinin ve dostlarınm omuzunda Kadıköy rıhtımına kadar taşınarak bir mo- töre konmuştur. Bu motörü takip eden şirketi hayriyenin bir vapu- runa da cenaze merasimine iştirak edenlerden bir kısmı binmişlerdi. Diğerleri vapurla köprüye ve o- radan motörle, yahut otomobiller- le Eyibe gitmişlerdir. Cenazeyi taşıyan motör saat ikiye doğru Eyip iskelesine yanaşmıştır. Burada, Kadıköyüne kadar gi- demiyen ve üstadm vefatını geç | haber alan dostları ve talebeleri İlığığna kadar omuzlarında taşı -| mışlardır. Eyipte merhumu karşılıyanlar arasında şairi âzâm Abdülhak Hâmit te bulunuyodu. Tabut mezara indirildikten son- İra Peyami Safa Bey şu hitabeyi söylemiştir: “Ahmet Haşim !. Biz seni bura- da bırakıp gidemeyiz. Ahmet Ha- şim!. Ya senin kalbin bizimle be- raber gelsin, yahut biz bütün kalp- lerimizi senin mezarma bırakıp gidelim.. Ahmet Haşim !, Bugüne kadar gelmiyen bahar bak seni teşyi için geldi. Pür hayal leyleklerin me. | zarmın başında dolaşıyor. Tees- sürüm daha fazla söylememe ma- ini oluyor.. Bütün gençliğin, edebiyat âşık- larının, bütün memleketin kalbini | senin kabrine çelenk olarak bıra- İ kıyoruz Ahmet Haşim!.,, Peyami Safa Beyden sonra mül- kiye mektebi son sınıf talebesin - i den Hilmi Bey yazdığı şu nutku okudu: Iğmdan kürsüye koşturdu. “Üstat!... Bundan senelerce €v- vel bir yazında diyordun ki: “Her yıl ölümün beşeriyete at- | tığı tırpan, irisan zekâsınm tabin- | te karşı olan zaferini kim bilir daha ne kadar geciktirecektir.,, Eyvah... Ölüm, gene bizi kalp- lerimizden vurdu. Asırların nadi » | de yetiştirdiği bir meyve gibi ke- male getirdiği büyük bir baş daha durdu. Ey büyük sair!, Senin ka- fanda bütün bir medeniyetin ve edebi insan zekâsınm kemaline şahit olmuştuk. Kabiliyetlerin en parlağı zekâ ve zekânın da en yükseği edebi zekâ olduğuna inan mıştık. Seni yalhız renkler ve seslerle oynıyan bir şair olarak lâ nımıyorduk. | Ebediyet seni de bizden kıskan- dr. Fânilerle daha fazla konuş -| mana müsamaha etmedi. Belki bize bir çok sırlar verecektin!. Belki bize daha bir çok seyler öğ- | retecektin!. İ Üstat! Sen bizim hocamızdın. Şair hitabıma çoktan bıkan kulak. ! ların bu yeni kelimede daha baş. | ka bir zevk buluyordu, hocalığı seviyordun. Bu sevginin ateşi değil mi ki daha bir kaç ay evvel seni yata - İ mışlardır. | yefendiden dün güzel sanatler a- O gün sınıfa pirdiğin zaman “Kendimi çok çocuklu babalara benzetiyo - rum ve sınıfla girdiğim zaman &- ile hariminin hararetini hissediyo- rum.,, demiştin. Arkanda, kalp - lerinde ıztırabın, gönüllerinde ha- tıraların, dillerinde şiirlerin mah - zun bir mülkiyeliler kafilesi var.,, fi Hilmi Beyden sonraGüzel sa - natlar akademisi mimari şubesi talebesinden Necmi Bey ve Niza- mettin Nazif, Eyipliler namma Galip Beyler de söylemişlerdir. Mezara Mülkiye mektebi, gü- zel sanatlar akademisi, matbuat cemiyeti, Halkevi güzel sanatlar şubesi, Galatasaray lisesi namına çelenkler konmuştur. Ahmet Haşimin heykeltraş Hâ- di ve İhsan Beyler tarafından i yüzünün kalıbı alınmıştır. Bilâha- re heykelini yapacaklardır. Üstat öldüğü zaman eskisi ka- dar zaif değildi. Son zamanlara doğru topliyordu bile. Esasen ken- disi bu iyileşmeye güvenerek ev- velcemenedildiği yemekleri bile yemöğe başlamıstı. Son günlerde böbreklerinden rahatsızlığı fazla» laşmıştı. Pazar günü sabahliyin ıztırabı artmış, öğleye kadar o başmda doktoru bulunmuştur. Kendisine kalbi kuvvetlendirmek için iki de- fa enjeksiyon yapılmıştır. İkiye doğru birkere ayağa kalkmak tecrübesinde bulunmuş, fakat ta- hammül edilemiyecek derecede sancılanmış ve kendisini hemen yatırmalarını söylemiş, yatağa yat İtiktan sonra üç kere şiddetli ihti- lâç geçirdikten sonra hayata göz“ lerini kapamıştır. Etrafında bir hafta evvel nikah- ları kıyılan refikası Güzide Ha « nrmla talebeşinden bir genç var dı. Onlar hemen Doktoruna koş- muşlar, dehasının hayranı ve dok- toru olan Fazıl Bey yetişmiş, fa - kat heyecandan Fazıl Bey de bir türlü onun öldüğüne kani olami- | yarak bir başka doktorun getiril- i mesini istemiştir. İkinci doktor Fazıl Beyin du » yar gibi olduğu nabzın çoktan dur duğuğnu görmüştür. Eyibin bir az daha ilerisinde | meifun babası Abdülkerim Efen » dinin yanma gömülmek arzusu bazı sebeplerden dolayı yerine ge tirilememiş, Gümüş suyu mezarlı- ğının Eyibe yakın bir kısmına gö- mülmüştür. Cenazesi çok kalabalıktı, Mül- kiyeliler, üstadın siyah kordela « larla bağladıkları resimlerini da « ğıtmışlar, cenazeye gelenlerin çor | ğu yakalarında onun resmini taşı Maarif Vekili Reşit Galip Bes kademisi müdürlüğüne su telgra- gelmiştir. Kıymetli Türk şairi ve sevim- li bir müallimimiz olan Ahmet Ha şimin ölümü kendisini tanıyan ve sevenleri ve bilhassa maarif aile- sini çok müteessir etmiştir. Akra- basına samimi taziyetlerrimin bil- dirilmesine tavassutunuzu rica e derim efendim. Maarif Vekili