8 Temmuz 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 9

8 Temmuz 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

einbulun Yazı mele İ das Mu kadar... g,, Şir çır böke Cirgr | | Buralarda kahve parası ! | am lört a sağda 4 Çırçır sayanın | üstünde eğlenenler. Yukarıdan solda : Ok meydanında -i k atıf? idül çın Yaz İstanbula yeni bir seyir a ilâve olundu: Kurtulu- arkasmdaki Çırçır suyu... sixiden buranın adı Karlık su- * fakat bu sene buraya salaş nlar karlığın adını Çırçıra çe- İşler, - Şimdi artık o civar için 1 Çırçır suyu, yoksa Çırçır; izeliiuzarası hiç de fena olmıyan yokuşları, dereleri, * bostanları, hendekleri ile| yukarı boğaz içinden ba- ie *rin dip taraflarına benzi- bi ası cuma, pazar günleri €ğlenti yeri oluyor. 'Kur- », Kasımpaşadan bir sürü raya geliyor; oradaki bir | rin dibinden akan az kireçli! Z2 kekremsi, fakat soğuk , Strafına yayılıp gününü gün Ye p Mara bostanlık, üst tarafı talabildiğine kır olan bu yeni Yerinin üstüne çıkıp akşam “ğinde salma salına Ferikö- Büyük Piyaleye, Havuz ba- eydanına doğru uza - kya az değil! » k Piyaleyi daha ziyade! a, Viler tercih ediyorlar, Iki dağ “R üslü çınarlarla örtülü o! büyük Piyale meydanmın i cuma ve cumartesi gün“ Köhae, harap bir camiin ay- lan bu loş meydanda, bakar- ii.” otuz kırk yaşlarında ka- ia, P atlarlar, ayni yaşla er- $mar dallarında kolan vu- çocuk ise annelerinin o ti kurdukları ip sa- da: Oh, gün bugün, saat deyip mışıl mışıl oyurlar. DA e rr Map, a akşam görünüşü, artık İs-| İda hemen hemen eşi kalma- a İiyan o eski hülyalı, rü- İki 1$ bayıltıcı, gönül tütsüleyi- k; Yaz akşamı manzarasıdır. # ilerideki gün ve tamir nl evlerin sık ağaçlı, i, havuzlu, limonluklu iz Yer kamişli bahçelerinin ö- 2 Sp A ” Vİ Kksamın bu gider ayak gök te- noksan' kalan 'söyleme, gülme, oy- “ Asağıda :Fener yılmaz #por Wlübü o civarda bir kır eğlentisinde, başından Okmeydanma doğru pi « | yasa başlar. Artık yayalar, bisik- | letliler, arabalılar, atlılar görü: İ nür. Eğer cuma ise Okmeydanı- nın bu yüksek, geniş ve çok ferah meydanı kalabalıktan O geçilmez ve kalabalığın neşeli çıvıltısı ay- nalı kavağa doğru gittikçe artar; hele Hasköyün tam üstüne gelin- dimiydi beri taraflarda nedense| nama, hoplama tam doksan dereceyi bulur! Eğer Kurtuluştan buraya kadar yürüyerek yoruldunuzsa burada denize tepeden bakan ve karşı ta- İ rafın bağlarını, bahçelerini batan güneşin darmadağın ve çapraşık ışıkları altında yanar döner bir T öz oram kumaş gibi gösteren bahçeli kah- vede oturup bir mola verebilirsi- | niz. Korkmayın, burası Hasköy- dür. Burası kenar yerdir. Burası olsun, ve demindenberi saydığım diğer yerlerde olsun kimse sizden üç buçuk kuruştan fazla kahve pa- İ rası almaz! Osman Cemal | Yunan denizcileri Talebe şehrimizde dört gün kalacak Bu aym on ikinci çarşamba gü-| nü Aris isimli Yunan mektep ge - misiyle şehrimize Yunan bahriye talebeleri geleceklerdir. Misafir Yunan denizcileri İs - tanbulda dört gün kalacaklar, bu - radan Karadenize geçerek oOKöt tence ve Varnayı da ziyaret ede - ceklerdir. Yunan denizcilerinin İstanbul - da bulunacakları günlere ait me- rasim programı hazırlanmaktadır. 2mahkümun daha tahliyesi Tadil edilen ceza kanunundan istifade eden Borano ve Samuel is- | mindeki iki mahküm da dün tah - liye edilmiştir. n.. -..nila İstankul hanishane « Haziran, Paris (Hususi) —“Go- mon Franko Uber,, in stüdyoları - Çırçır ! — — Büyük Piyalenin man- | nı gezmeden evvel şirketin | genç| — Hasköyün üstü hepsinden eğlencelil — | ve kibar müdürü ile uzunca konuş tum. Geçen kışın başında memle * ketimize kadar gelen Mösyö Jean İm Keim beni büyük bir nezaketle ka bul etti. İlk sözü şu oldu: — İstanbulda neler olup biti - yor?. Hayretle kendisine sordum: — İstanbulda bulundunuz mu?. — Evet, geçen teşrinde, film - lerimize yeni piyasalar bulmak için yaptığım seyahatimde uğra - dım, Filmcilerinizden İpekçikar - deşleri, Glorya sinemasının mü - dürü Mösyö Frankoyu ve Fransız tiyatrosunun müdürü Mösyö Ar - ditiyi tanırım. O İpekçikardeşlerin yeni açmış oldukları stüdyoyu da gezdim. Bizi kıskandıracak kadar güzel ve yeni makinelere rast gek dim orada... O zaman çevrilmekte olan filmin bazı parçalarını gör - düm, İpekçikardeşlerle © yaptığı- mız bir anlaşma neticesinde onla rın Türkiyede çektikleri mühim İl I Kart, Koi, Bir Fransız sinema-! cısı, sinemalarımız İ hitler de dışarıdadir. İ havadisleri Fransada gösteriyo -| ruz. Meselâ daha geçen gün Japon sefirinin ölüm merasimini göster dik. — İstanbulda ikenen ziyade i hangi sinema hoşunuza gitti? — Evvelâ Glorya, sonra ipekçi- lerin idare ettikleri iki sinema.. Ö- | tekiler de fena değil... Balkan pi- yasasında bizi en ziyade doğru * lukları ile memnun eden Türk si - nemacılarıdır. Meselâ Bulgarlar - dan son sattığımız filmin parasını bir türlü alamadık. Bilhassa Milton'un filmleri İs - tanbulda çok rağbet görüyor. Se - yircilerin bu rağbetine cevap ver - | mek istedik, son filmi “Solucan gi bi çıplak,, ın Türkiyede gösterile- cek kopyesinin bir kısmını Türkçe sözlü yapacağız. Tabit bu kopyeyi de gene Milton oyniyacak ve Türk çe konuşacak... Bu cihetten sizden | yardım bekliyorum. Geçen gün Mösyö Franko ile konuştum. Bir kaç zamandır kendisi Pariste bu - lunuyor. Bizim Gomon palası gez” di. Size de gezmenizi tavsiye ede- rim, — Bu sene hangi filmleri sattı - nız? — Şimdilik Miltonun “Solucan gibi çıplak,, ımı sattım. Şimdi Mös| i yö Artidiyi bekliyorum, Asıl sat -| mak istediğim çok güzel bir Çe -| koslovak filmi olan o “Sevgi,, dir. Nerede gösterildi ise muvaffakı - yet kazandı. Istanbulda umumi - yetle herkesin Fransızca bildiği - ne göre memleketiniz bizim dir. Bakın dıvardaki ilâna: “Bubul çetesi: Milton, Glorya - da,, bu film şimdiye kadar kazan İ dığımız en büyük muvaffakıyet - tir, Nazik müdür bundan başka ba na İstanbulda basılmış Glorya $i - nemasının el ilânlarını ( gösterdi. Ayrılmadan evvel kendisine bir sual daha sordum: — Gelecek seyahatinizde de İs- İ tanbula uğrıyacak mısınız?. — Yolum öraya düşerse şüphe - siz... Türk dostlarımı tekrar gör - için ! ye en mühim dış piyasalarındanbiri- | re olduğunu beyan eylediğini, Ka- | olduğunuzu itiraf ediyor musu - salâhiyetini Ta — 9 — VAKIT 8 ve 2 -—— Kavgası Muharrir — 43 — Kalip içeri girdiğizamanPrens | kip ettiğini a müddei ile konuşmakta idi. Kalipten sd bir kaç dakika sonra vi lediler. Asker Kalibe bakarak sordu: i dası altında b — Şahadet edecek yahudi bu! yabudi kuma döğüşerek on diğini, bu sıra dan kan aktığ Şahitler bu İ ne Markuse b Saturius cevap verdi: — Budur efendimiz!. Diğer şa — Suçluyu getiriniz!, Çok geçmeden Markus getiril- | madığı soruld di.. Markus mağrur adımlarla i- verdi: lerliyordu. — Söyliy. Kaliple Marküsun gözleri karşı” | kat bunları an laştığı zaman, Romalı bir lâhze © mahkeme karşi na bakmış, sonra ilerliyerek pren- İ bu mahkemey se asker gibi selâm vermiş ve dur- | da harbeden isterim, Mahke de, hırsızlıktari İ ratlığim namu muştu. Domisyen gene sordu: — Maznun bu mu?. Müddei cevap verdi: ki bir düşman Budur. Cürmü, Sezar Titusun | yi dinledi. Bu maiyetinde bulunduğu halde diri | katil cürmüyle diri esir alınmıya razı olması ve la bir kere mü yahudilerin eline düşmesidir. Bu | dürmedim. Be hareket ordunun vekarmı ve Ti -! man beyhuştu, tus Sezarın emirlerine muhaliftir. | ğim zaman, y Bu emirnameye muhalefet edenler | sanlar arasınd idamla cezalandırılacaklar, yahut | bana baktılar. ordudan çıkarılarak sürülecekler- | sından Romay: dir. Bu itibarla siz Marküs! Suçlu | Sezar Titusdu arzını istiyoru Domisyen d — Sezar Ti dir. — O hald ne arzını diler malıyım ve Se hakeme edilmı Kendisiyle ara leler bulunan dan muhakem nuz?. Markus cevap verdi: — Ben evvelâ bu mahkemenin anlamak © isterim. Çünkü beni muhakemeye salâ - hiyettar bir kimse varsa o da be - nim kumandanım Titüstur. Müddei derhal cevap verdi: O halde siz buraya gelir| gelmez derhal Sezar Titüse ken - dinizi göstermeniz icap ederdi. — Küstah! Halbuki Titüs istirahatgâhına çe - | zedeceğiz. Ser kilmiş ve vazifelerini (okardeşi| esireyi ne yapi prens Domisyene tevdi etmiştir. | şehadetine mü Domisyen derhal söze karıştı: — Nerede « — Anlaşılan, müttehem Roma” | rum. Bu kadır ya muyasalatı zamanında (başka | de onu azat et işlerle meşgul olduğu için kuman- | ti. Nereye gitti danma müracaat edememiştir. yok. — Bilâkis ben kumandana mü- — Ben sizi racaat etmek üzereydim. Beni ya yordum. Ayni kaladığınız için geciktim. mışsnız. Domisyen emretti: Prens Domi —- Vaziyetinizi burada izah « — Siz Rom debilirsiniz. Davayı teşrih ediniz.! nu ihlâl etmiş Müddei! yatınıza kendi Müddei davayı teşrih eder.| receğinize dü Maznunun zafer günü (Romaya| düşmeyi, kabu muvasalat ederek ( saklandığmı, | da Sezarın ve akşam üstü bir ihtiyar kadınla bir bik olunacaktı kölesini esir pazarına göndererek | mabedine yakı esir bir yahudi kızını fahiş bir be- | kif edileceksir delle satın aldırdığını, ve evine | büs ederseniz götürdüğünü, fakat bunların bilâ-| Davanızı tahri hare bulunamadıklarını, müttehe - | bilirsiniz. min tevkifi anımda evinden çık - — Markus mak üzere olduğunu, kendisine| (— Aleyhim nereye gitiği sorulunca Sezar Ti-| leri reddediyo tüsün nezdine hareket etmek üze-| Sezarla Sezar İ rar verirlerse Sizin gibi Ron de kiliç çekme daşları olan z: diyemezsiniz. ye şerefle işti mım. Delil mi göğsüm!, Markus gö; onun göğsündi yı görmüştü, | lip namında bir tüccarın şehadet ederek hakikati meydana çıkara - cağını ilâve etti, Bunun üzerine Kalip kalkarak sorulan suallere cevap verdi. Markusun yahudi harbinde İ nasıl esir edildiğini, ve nasıl kay- | bolduğunu, yerinde Meryem na - mındaki kızın nasıl bulunduğunu anlatı. Ara yerde Markusle mu - harebe ederken Marküsün diz çö-! vam etti: kerek af dilediğini, fakat bu sıra- “Siz benim da harbin umumileştiğini, kendi -| renmek istiyo sinin esirini çekip götürmekle ik-| yada, Mısırda, tifa ettiğini ilâve etti. Sonra Mar-!le harbedenle ayağa

Bu sayıdan diğer sayfalar: