2 Ağustos 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

2 Ağustos 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

yük Hikâye :3 — çin sadece nerde kaldığını Si “a sert cevap verdi: | keke, herşeyi anlatırım, yahut İ ybr Beş söylemem. Bey, karısının uzun bir / a ylaracağın anladı, Fakat | e di, bir dinliyecekti. Dinlemese, İ di LO *€Y öğrenemiyeceğini bilis | ği) “e, XP ağ dedi, anlat. | $öyle, şimdi herşeyi söy» Vk Ker aklıyacak © bir şeyim de m saklıyacak bir şey olsay a barla ürlü d dım. Ço -! öd Şe değilim avranırdım. Ço « Söylesene, eğer fe! Vi e başka türlü | a, derilim değil mi?. İ Sete eülümsedi ve devam etti: 5 Sana, dün, Melihaya gidece» miştim. Söylediğim gibi | Tüümç n. Yalnızdı. Biraz sonra, | hiç kız geldi, Saliha, Sana on | yin ban bahsetmiş miydim? . d bunlar doğruydu. oSâbir VS * Evvelâ doğruyu söylü >) & yalanını karıştıracak | ile doğru olmıyanı far - iş niye çalışacak! m. , bana hiç bahsetmemiş ir bu Saliha? 10 Bekle Sana Salihanın kim ol Pp, Sonra söylerim. l my sesi tatlılanmışlı. Koca| ir noktaya alâkadar olması Gitti, Sözü gene oraya gö « il 40 Meyse, mim ondan & iyi anlarsın. n şi X Yirmi şenedenberi İstanbul- “ n bir Mısırlının kızı... ir kızı, ir nladı: Karısı bu kız! © Minrlyı tanıyordu. o Onlatın | içi ğini anlatacak veo acayip | ide, kendi yaptığı şey çok | Börünecekti. Tus i amma ,gece neye kaldın? al dedim ya... Ya bekle ştan anlatayım, yahut ta eş anlalmıyayım. e Srkekle geçirdiğini düşüne- | A da hi uslarip oluyordu, ki bu- | l ! , karısının, geceyi baş- 2) A inanmak, inanabilmek j SAR atıyordu. | atacağım. Üçümüz otu * Muştuk. Aramızda ne konuş | Ti, tahmin edersin.. Geve - Sv Paşladık mı, zamanı unutus kai pek çabuk geçer. Bir lin , saat altı olmuş. Bey, © anda, Pervinin ya- İS Pay cağı hissetti. Bu his İnin de sezdiğini anladı. birdenbir sözünü kesmiş lm devam etti: Na baktım saat altı.. On- lar, Neyse, kalktım. yi #rzime gittim. tte orada mıydı? ği ri yorum, sözümü kes ede olur. İn 8itmek şart mıydı? LA he AcAğImI mı öğrenmek iie kalktı, odasına gitti. ile geldi. Açtı. İçin diven vardı. sarılı olduğu kâğı- terzisinin firması İsen, Ağzımı açıp tek kelime söyle- İ mem. Sen her yapılan şeyi anlat -! ps my i © Acaba Yalan Mı? imminsnsnmnsu YakledensSelâmi İzzet wi geçirdiğini ispat etmiyor. Herhal- ! de bu gece bir yerde yatıp uyu” dun? İ — Eğer bir dara sözümü keser- manın zevkli bir şey o'ru.ğunü mu zannediyorsun? Şimdi beni dinle. ! Oradan çıktım. Saat tam altı bu - ! çuktu. Düşündüm: “Sâbir bekler, hemen eve gide - yim.,, Tramvay beklemedim. Otomobile binmedim, Cümhuriyet meydanı » na kadar yaya yürüdüm... Orada kime rast geldim dersin?.. Bil ba - kayım.. Amma dünyada bilemez -| sin.. Kime rast geldim dersin ?. — Bilmem. — Düşün, — Salihaya mı? — Yok canım, onu Melihada br raktım. Sâbir Beye nazaran, Pervin, o na, doğru söylediğine inandırmak istiyordu. Kocâ bir yalanın karşı » | sında yapyalmız, kalmamak için, yalana kocasını da iştirak ettir - mek istiyordu. (Devamı var) 2 milyonluk dava dava edilenler? Randa İstanbul dördüncü hukuk mah - kemesinde, iki milyon © otuz altı bin üç Yüz Yirmi Küruşluk bir dava | açılmıştır. Davacı hazinediar, dava edilen- ! ler de Yani Hronaki efendi ile Ka- lipse H. dır. Dava, usulsüz olarak kendile- ; rine ödenmiş olanbu paranın! müteselsilen istirdadı davasıdır. Muhakemeye, mahkemelerin yaz tatilinden sonra başlanacaktır. « KISA HABERLER > Yeni tarife projesi Deniz müsteşarı Sudullah Beyin reisliği altında ticaret odası, deniz ciler, liman idaresiyle alâkadar ma ! kamların murahhaslarından mü - rekkep tarife komisyonu dün ilk. içlimamı yapmıştır. o İçtimadan sonran Sadullah Bey bir muharri- rimize demiştir ki: — Yeni tarife projesi ne yüksek ve ne de şimdiki kadar © ânormal vaziyetedir Bütün arkadaşlar bu yeni tarife projesini tetkike başla- mışlardır. İçtimalara devam ede- ceğiz. Ekspres Mehmet! Ekspres Mehmet ismindeki sa- bıkalı Galatada Necati Bey cadde sinden geçen (oFridma Efendinin cebinden Oo cüzdanını çalmış, ka- çarken yakalanmıştır. Fırının penceresinden d üşüş Tophane Boğazkesen caddesin de Sofuklunun fırınmda hamurkâr Yani fırının o penceresinden düş- müş, başından ve bacaklarından yaralanmıştır. Vapurda hırsız Beşiktaş iskelesi © açıklarında demirli bulunan Nimetihüda vapu |: runa sabıkalılardan Hasan gir miş, kamaralardan eşya çalarken | leket mahsulâtı ziraiye ihracatı ya” | mak zamanı gelmiştir. yakalanmıştır. 5 nema! | miştar . İne bu eserde güzel izah olunmuş- (tur. “bında ihracatın tezyidini Yeni çıkan kitapla seeenmeranssanrranana sne sasanmeee seansa Tütün Uzun zaman Almanyada tütün işleriyle meşgul olan Habip Edip Bey geçenlerde memleketimizde ilk defa olarak bu madde üzerine en mükemmel bir tetkik mahsulü neşretmiştir. Tütün o memleketi »- mizin gerek ihraç maddesi, gerek hazine varidatı noktasından en mühim bir mahsulü olduğu için bu | eseri tetkik edip te (o muharririni takdir etmemek mümkün değildir. Habip Edip Bey bu eserinde birin- ci derecede tütünü istihsal itibarile tetkik etmiş, Türkiyenin bu saha »| daki rakiplerini göstermiştir. Eser şu nokta üzerinde bilhassa ısrar etmiştir: Bulgaristanda ve Yuna» nistanda vaktiyle bir şark (o tütün mefhumu yoktu. Fakat bu iki memleket Türkiye- den aldıkları yerlerdeki tütüncü- lük vaziyetini muhafaza etmekle iktifa etmemişlerdir. Sonradan yeni yeni sahalarda tütün yetiştir - meğe ve yetiştirilen tütünleri ıslah ederek bu san'atı memleketlerin - ide ilerletmeğe gayret göstermiş - lerdir. Bu sayede Yunanistan bugün tü tün istihsali noktasından — birinci dereceye gelmiştir. Türkiye ikinci dereceye düşmüştür. Bulgarstan da Türkiyeye yaklaşmağa başla - Habip Edip Bey sonra hem Türk, hem de şark tütünlerinin müşterek rakiplerinden bahsetmiş- tir: Yugoslavya, Romanya, İtalya, Macaristan, Rusya, Arnavutluk ve hattâ Irandaki tütüncülük vaziyeti ni izah etmiştir. Bu rakiplerin şark tütünlerine karşı nasıl çalıştıkları» nı, Türkiyenin bunlara karşı nasıl hareket etmesi icap ettiğini göster . Fakat bizim tütünlerin odaba başka rakibi vardır: Bu da Virjin ya, Çin ve Japon tütünleridir. Tür- kiye, Yunanistan ve Bulgaristanın birleşerek bu rakiplere karşı nasıl hareket etmeleri lâzım geldiği ge | Habip Edip Bey devlet varidatı olmak itibariyle gene tütün üzerin de güzel tetkikat yapmıştır. Zen » gin memleketler değil, fakat Yu - nanistan, Bulgaristan gibi memle- ketleri misal göstererek bizde de tütün inhisarından alman varida - tın çok büyük tezayüt imkânları bu ,lunduğunu göstermiştir i Yunanistanda ve Bulgaristanda tütünden fazla mahsul alınması bandrol sisteminin tatbikinden do: layı değildir. Belki tütün (gibi mükeyyifattan olan bir maddeden daha iyi istifade bulunabileceğinin bilinmesindendir. Sonra bütün dünya memleketlerindeki (tütün sarfiyatından, nüfus başına isabet eden sarfiyat ve hazineye giren va ridat hakkmda eserde şayanı dik - kat malümat vardır. Bir de Habip Edip Beyin kita » temine matuf tedbirlerden bahsolunmak- tadır. Yunanislanın 1912 senesin * de tütün ihracatı Türkiyeye naza - ran dörtte bir derecesindeydi. Şim- di bu memleketin tütün ihracatı Türkiye ihracatınin iki misline yaklaşmıştır. Bulgaristanın 1912 senesindeki ihracatı hiç mertebe - sindeydi. Şimdi onun ihracatı Türkiye ih- racatına yaklaşmıştır, Bu üç mem- pan yer olduğu gibi ihracat mad - 4 "in en yakın arkadaşları bile: -—— Ve vermek mecburiyetindedirler. Türkiyede tütün ihracatı bütün ih- HÜKÜ ul yakla Hiddetini yenemiyen gençte ne | korku, ne bir tereddüt eseri görü - nüyordu. Kendisinden af dileyen | yolcuya döndü: — Eğer bu sözü söylemeseydi- niz, Kara oğlan sizi sağ birakmaz- dı.. dedi. Ve sonra sapsarı kesilmiş titriyen kıza dönerek: —- Haydi Güli, sen yukarı çık, misafirlere ateş yak, ei dedi. Eli hançerinde duran yolcu, | kın bir hal aldı. Arkadaşı yalva - rır gibi: — Osman.. Serdengeçti Osman. Diye mırıldandıktan sonra: ! — Bizi affedin sultanım dedi. Tanıyamadık. Bizim Mehmet bir az da delidir. Ne yaptığının far - kında değil., Kendisini Karaoğlan diye tanı- tan serdengeçti Osmanı Pasinler - iden Kafkasya içlerine kadar ta nımıyan, ismini duymıyan yoktu. Onun için söylenen destanlar dil - den dile dolaşıyordu. Fakat son | birkaç senedir Karaoğlanın ismini | duyan olmamıştı. O, Abaza paşa üzerine yürüyen Mürteza paşa ordusu ile Karahisa- ra gelmişti. Abaza paşa kendileri- ni bir kaleye sıkıştırdığı vakit Os - man: — Paşa demişti, hücum edelim. Fakat paşa böyle yapmamış, bir alçak gibi Abaza hainine tes - lim olmuş, sonra da genç Osmanı! oğlan sabırsızlıkla “ve AŞKI DELİSİ) MDAR Yazan : Niyazi Ahmet verdikten sonra odasma çekildi. Aradan bir saat geçmemişti, ki misafirlerin odasından kavgaya benzer sesler geldi. Karaoğlan, ev velâ aldırmadı. Fakat sesler git - tikçe yükseliyordu. i İki arkadaşın döğüşmeleri ihtir, raalini düşünerek yavaş yavaş alt i kattaki odaya indi. (Misafirlerin bulunduğu yere Yaklaştı. Kapının önüne geldiği vakit sesler kesil - mişti. Kapının (yanında durdu. Bir müddet dinledi. Geri döndü. Yürümek üzereydi. Kulağına ken- disine hiç de yabancı olmıyan bir ses geldi. Abaza paşadan bahsedi- yorlardı. Karaoğlan bu ismi duyun ca merakla kapıya bir parça daha yaklaştı. Şimdi içine bir (o şüphe girmişti. Acaba bunlar Abaza pa - şanın adamları mıydı?. O, Abaza paşanın barsaklarını delmiye, üç arkadaşının, binlerce yeniçerinin intikamını almıya ahdetmişti. Ses- ler işitiyordu. Biri: — Ne çıkar.. Abaza paşa bura- ların allahı değil ya... — Fakat bizi yakalarsa derhal kazığa geçirir. Ne kadar yeniçeri varsa hepsini kılıçtan geçirtmiş. Dizlerinde bağ işaretleri olanlara bile acımamış (1) — Rahim, korkak olma.. Aba- za askerleri bizi tanımaz bile. / Kaleye hiç yanaşmıyacağız, doğ - bi Tokada gideriz. Odada bir an süküt oldu. Karsi alâkayla gammazlamıştı, Genç Osman, beş | dinliyordu. Iki yolcu şimdi tama < arkadaşıyla kaçarken takip edil - | miyle esrarengizleşmişlerdi. tikten sonra Yadigârla kurtulabil- mişti, Aradan seneler geçtiği halde | bunları düşünürken, Serdengeçti Osmanın ne olduğunu | kimse duymamış, bir gün bir kale | bürcünde, bir gün bir ordu ile sa: vaşta görünen Osman kendini u İ i nuttarmak istemişti, Serdengeçti, ! lan paraya tamah eder, mektubu / ismini duyanlarla onun bir çocuk yaşında başardığı işleri görenler, | hiçbir vakit unutmuyorlardı. Fakat, Karaoğlan birdenbire görünmemişti. Uzun seneler nele - ri unuttürmaz ki.. Tanıyanlar, hat — Osman kimbilir nerede öldü. O, sağ kalsaydı bir yerden başını çıkarırdı. Diyorlardı. Karaoğlan, Murtaza paaşnın ordusuyla Abaza paşaya iltihak ettiğini duyunca uzaklaşmış, Ya - digârla kendi halinde yaşamıya başlamıştı. Maamafih, Karaoğlan su uyur düşman uyumaz der ve daima uyanık bulunurdu. Şimdi bir han içinde bulduğu - muz Karaoğlan misafirlerine yer gösterdi. Güli diye çağırdığı kı - wn getirdiği elbiseleri misafirlere deleri ös bunlürğa ile bir tenev vü göstermez, Onun için üçü de tütün ihraca - tına büyük ehemmiyet veriyorlar. racatın (9; 25) ini, Yunanistan da Sç 57 sini, Bulgaristanda ise 9 46 sini teşkil etmektedir. Bu malümata (© göre bizim için | i fevkalâde hayati olan bu madde | İ ile artık esaslı surette meşğul ok ... -| olmamış, bunun üzerine zabitai i miş, arkadaşlarının üçünü feda et| di bunlar?, Tokada kime sik İ lardı?.. Abaza paşadan niçin kadar korkuyorlardı. o Karaoğlan odadaki yeniden konuşmıya başladılar: — Mehmet, mektubu Karaoğ « i lana söylesek mi?.. — Deli misin Rahim.. Kara oğ-. i kendisi götürür. — Hayır Mehmet, risağiz merttir. Hem Karaoğlan Abazi paşayı da sevmez. “ (1) Abaza paşa Erzutumda ve civarında bütün yeniçerileri kılıç- tan geçirdikten sonra süphelendi- Zi kimselerin dizlerini muayene e- diyor. Yeniçerilerin giydikleri diz. bağı izine tesadü? ederse, derhal yeniçeridir diye öldürtüyordu; Denizdekilere numara Belediye denizde çalışan san « dal ve motörlerle diğer ufak vesa- ite numara takılmasına karar vers miş, bunun için alâkadarlara ligatta bulunmuştu. Aradan aylar geçmesine rağmen belediyeye mü» ıacaat edip numara almak istiyen belediye memurları sıkı bir teftişe başlamışlardır. Numarasız gö lenlere numara verildiği gibi ehli- yetnamesi olmıyan sandalci ve törcüler hakkında da zabıt tutul- muştur. iman dahilinde çalışan. ufak vesaitin numaralanması sür- atle ikmal edilecektir. samimi ks Vilâyet maiyet memurluğu Mülkiye mektebinin bu seneki mezunlarından Hasan Şükrü vilâyet maiyet memurl una mii edilmiştir. ri

Bu sayıdan diğer sayfalar: