26 Ağustos 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

26 Ağustos 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—ö — VAKIT 26 Aİ 1933 ir Büyük ik Heykeller Birkaç haftava kadar Nevyorkta, 46 metre irtifamdaki heykelinin altmişıncı küşat senei devriyesi lacaktır , Nevyork limanının methalinde | bulunan “Cihanı aydınlatan hüri- yet,, heykeli, Fransız heykeltraşı ! plakalarla örtüli * Hürriyet,, için merasim yapi- (Gazetelerden) isek Atina hükümeti Fidiasın, hey tın ve ince nakşedilmiş fil dişili Heyeti umu. Bartholdi'nin eseridir ve Fransa! miyesi o kadar intizamla yapılmış tarafmdan müttehit cümhuriyetler hükümetine hediye edilmiştir. Bu heykel, hali hazırda dünya- da mevcut heykellerin en büyüğü- dür.. Heykel, sağ elinde bir meşale tutan bir kadımı tasvir eder. Ka- dının topuğundan meşalanın zir- vesine kadar heykelin irtifar kırk altı metredir. Heykel 25 metre ir. tifamda olup, granitten yapılmış bir kaide üzerindedir. Böylece bü tün abidenin irtifa 71 metreyi bu- lur.. Tarihte kaydedilmiş olan en bü- yük heykel, :neşhur “Rodos devi,, heykelidir. Bu heykel İsanın do- ğumuıdan 300 yıl evvel Landesli Hares tarafından yapılmıştı. Yüksekliği 32 metre idi ve dün- ya yüzündeki yedi hârikadan biri sayılırdı. Zamanımızda Amerikanın hüri- yet heykeli bir rekor kırıyorsa da zamanımızın heykelleri en eski za» manlardaki heykellere nisbet edi- lince çok küçük kalır. . Kadim Mısırda bir taş yontucu tarafından yapılmış on beş yirmi metrelik hey keller vardı. Müverrih ve seyyah Herodot 28 metre 32 santimetre irtifamda bir oziris sütununun mev cut olduğunu kaydeder, Menfiste toprak altından ikinci Ramzesin on beş metrelik bir hey» keli çıkarılmıştır. Gekzedeki meş hur “Ebülhevl,, sfenkes 17 metre irtifamda, 39 metre tulündedir. “Tep,, te regzedilmiş olan ikisi bir tek kara taş bloks içinde yon- tulmuş bulunan iki mermer doyu- cuğun beheri 19 metre tulündedir. Ve kaideleriyle beraber Ağırlık - ları 1,306,000 kilodur. Sabahliyin güneşin şuaı aksetti- ği zaman bu iki heykelden biri a- henkli sesler çıkarırdı. O vaktin adamları “Şafak,, oğlu “mennun,, un bu suretle annesini selâmladı « ğı zannederlerdi. . Şimdiki âlimler meseleyi başka türlü izah ediyorlar: Bir taraftan gece yağan çiğin, bir taraftan şa - fağın ilk ziyalarnın tesiri altında gayet sert ve inkişafa gayet müsa- it olan gre satıh çatlamakta ve hatsiz küçük çatlaklar husule gel- mişti. İşte bu çatlaklar, hususi se- sin çıkmasına sebebiyet veriyor. Mısır heykelleri umumiyetle yek pare taştan idi. Yunanlılar ise ekseriya bronzdan yapardılar, Ya- hut üstleri altın fil dişi plakalarla örtülü idi, Milâttan 450 sene evvel en eski devrin en büyük heykeltraşı Fidias Atinada Akropol üzerinde “Palas Anne,, nin muazzam bir heykelini yaptı. Tunçtan olan bu heykel de- kuz metre irtifada idi. Daha sonraları Fidias Athene,, nin daha büyük 112 met. relik bir heykelini yaptı. Bu hey kel tunçtan değil, altın ve fil di - şinden yapılmıştı. İçi demir bir çatıya istinat eden tahta idi. Tahta işlenmiş ince ak “Palay | tr ki birleşme noktalarını görmek j imkânsızdı. Bazı müverrihlere inanacak olur ETA Ciham aydınlatan bürriyet kelini yapabilmesi için döğer malze me ile beraber 1152 kilo saf altın vermişti. Fidiasın kanaatince bu para bir ihtiyat vazifesini görecek di.. Zamanının en büyük adamla - rından olan “Prikliş,, in talebi ü « zerine Firias altını o suretle koy- muştu ki heykelin sağlamlığına zarar vermeden altının büyük bir kısmı almabilirdi. Hırsızlar bun- dan istifadeye kalktılar ve heyke- lin muhtelif parçalarını aşırdılar.. Her defasında tamirat yapılmak lâzım geldi. Bu heykele son derece ihtimam ediliyordu. Hava çok kurak olun. ca heykelin kaidesi etrafına su dö külerek rutubeti muhafaza edili - yordu.. Bilakis hava çok rutubetli olursa heykele yağ sürülüyordu. s Atene heykeli miylâdın 2175 inci senesine kadar kaldı. Ma- amafih o zamana kadar kıymetli madeni ne varsa hepsinin aşırılmış olduğu muhakkaktır. Yukarıda iki kelime söylediği - miz Rodos devi, Fidiasın ölümün- den bir asır sonra yapıldı. Yüz elli ton ağırlığında idi. Şimdiki para ile 1,600,000 frank kadar kıy meti vardı, yapılmış olan bu heykelin sağlam» lığımı temin için içine iri taşlar dol durmuşlardı. Maamafih dikildik- ten bir asır sonra bir hareketi arz- | da devrildi.. Bir çok eski müverrihler Rodos heykelinin Rodos limanı methalin- de olduğunu ve basamaklarının a- rasmdan gemilerin geçebildiğini söylerler. Bazıları hareketi arzda denize düştüğünü iddia ettiler. Halbuki heykel asırlarca yerde kalmış ve 672 senesinde araplar tarafından tahrip edilmişti. Yunanistandan sonra Romada da cesim yehkeller, hususiyle im - parator heykelleri rekzedildi. (Devamı 8 inci sayıfada) İçi kunt ve tunçtan | | ip enç: lerle Başbaşa Başbaşa a Fatih İdman yurdundan futbolcu Remzi Bey anlatıyor Beylerbeyindeyiz; tabii Beyler- beyi spor sahasında... Kumkapı Veta takımile Beylerbeyi takım- larının maçı var.. Sahayı büyük ve meraklı bir seyirci kütlesi çe- virmiş... Maçta oldukça heye- canlı... Rivayete göre bir inti- kam maçı imiş... Bu sırada uzun uzun haftaym düdüğü öttü. Oyuncular sahanm dışına, se- yirciler de sahanın içine doğru ilesliyorlardı. Ben de şöyle belki tanıdıklar bulurum diye sabanın i öbür tarafına doğru ilerliyordum. Bu sırada Fatih idmanlı Enver beyle karşılaştım. Enver bey: — Muharrir bey galiba gene av arıyorsun? — Evet Enver bey gazeteye bir av arıyorum... Enver bey yanındaki bir gen- ci takdim etti: — Klübümüzden Remzi bey.. Bu baftada Remzinin hayatını yaz. Kabu! nuniyetle... Remzi bey: — Hayhay efendim kabul et- memek ne demek. Remzi bey suallerimi sormaya başladım. — Spora ne zaman başladınız. 1930 da mektebimizin sınıf maçlarında başladım. 1931 de yeni teşekk$l eden Altinbilal kulübine mektep arkadaşlarımla ederlerse mem: Remzi Bey beraber bende kaydoldüm. Pek kısa bir zatfan takımda yer aldım 13 Mayıs 1931 de Fatih idman yurduna girdim. İk defa olarak Fatih Idmanyurdu - Karagümrük ikinci takımlar maçında orta haf mevkiinde oynadım. Spora olan fazla havesim ve gayretim sayesinde kısa bir 2za- man sonra birinci takım orta baflığını verdiler. Yakın zamana kadar o mevkii işgal ettim. Şim- di takımda sol müdafi oynamak- tayım. — Hangi sporla meşgül olu- yorsunuz. — Spora başladığım ilk sıra- larda atletizmle de meşgul olu- yordum. Şimdi yalnız futbol oy- Diyorum. — Yerli ve ecnebi sporcular- dan kimleri beğeniyorsunuz. —Tütk futbo'cularından Zeki, Nıbat, Enver, Salâhattin, ecnebi futbo'culardan Macar Milli takı- mının yegâne oyuncusu (Şaraşi) ni için edebi müsabaka mız devam Yiyen ee En çok 800 kelimelik bir bikâye yabut en çok 15 mısralık bir manzume ile müsabakamıza mükâfat veri'ecektir. iştirak edebilirsiniz. Birincilere Kanlı Gömlek Bu akşam mavi kubbenin ışıkla” rı yanmamıştı; semadan dökülen İbillür parçaları tabiatı beyaz bir tül gibi kaplamıştı; bu esnada ara İ bamız 1ssiz bir ormanın eteğindey di, etraflarda bir ışık bile görün - müyordu; işte o zaman içimdeki korku biraz daha arttı. Arabadan indik, ince bir patika yolunu takip ederek ormana doğru ilerlemeğe başladık. İçerimdeki korku gittik- çe artıyor, beni ağlatmak derecesi ne getiriyordu; fakat yanımdaki - lere bunu hissettirmemek için me- tanetimi bozmamağa çalışıyor - dum; ormana girdiğim vakit tepe- den inen sis de her tarafı kaplamı- ya çalışıyordu; bereket versin ce - bimizde bulunan elektrik fenerleri | bu sırada iyi işe yaradı; fenerleri yaktık ve patikayı takip ederek | ilerlemeğe başladık; bir kulübe gördük; fenerleri biraz kısarak sessizce kapısına geldik; içeriyi dinledik; hiç bir ses yoktu ama içeri girmeğe de cesaret ede- | miyorduk; nihayet kardeşim kapı- | yı itti kulübeye girdik; içeride kü- çük bir çocuktan başka kimse yok tu; zavallı pek küçük olduğundan konuşmağa dili bile dönmüyordu; bu masumu buraya kim bırakmış- tu; acap ana ve babası varmiydı; yavrucuğun bakışı içerimizi parça hyordu; kardeşim çocuğu kucağı” | na alarak cöbiden-sıkardığı ek “ mek parçasını eline verdi, ocakta ! yanan odunların sönük şulesi oda- nın duvarlarını yalıyordu, kolum - daki saat bire gelmişti kalktım; kulübenin kapısını sürgüledim; o caktaki odunlar yanmış korlar kül lerin arasından tunç dişlerile sırr- tıyordu; ateşleri söndürdüm; he - pimiz sarhoşmuşuz gibi olduğu - muz yerde sızdık; (o yorgunluk al mak dolayısile biraz fazla uyumu şuz; kalktığımız zaman saat on bir karşımızda | Yeni sekiz ilk mektep Geçen sene İstanbul ilk mek - teplerinin birinci sınıflarına 10523 talebe kayt ve kabul edilmişti. Bu sene bu rakamın daha fazla olaca” ğı kuvvetle ümit edilmektedir. Maarif müdürlüğü yeniden se - kiz ilk mektep daha © açacağı için mektepsiz hiç bir çocuk kalmıya - caktır. yi beğeniyorum. — Türkiyedeki spor cereya- nını nasıl buluyorsunuz. — Göreş ve deniz sporları müstesna diğer sporlar iyi de- ğildir. Son zamanlarda atletizm- de b'raz muvaffak oluyoruz. Fut- bolda hummalı bir çalışma var fakat net'cesiz... Ma.üm olan üç beş kişiden başka oyuncu yetişmiyor, yetiş- tirilmiyor. Bunun da sebebi bir kaç kişinin yeni elemanlara yer- lerini terk etmemesi, kaydi hayat şartile benimsemiş olmalarıdır. Ben bu kabahati onlarda değil idarecilerde bu'urum. — Gayeniz nedir? — Milli formayı giymek Türk futbolünü yabancı milletlere karşı temsil etmektir. Karanlıkta: Ezeli.. mi.. bu gecenin Karanlığı ezeli mi? Bu üzüntü, yolun derin Uzaklığı, aşk elemi? » Yürüyorum: karanlıklar Boğuyor adımlarımı, Bu yollarda her adımı Önlüyen bir engin yat var. » Ebedi mi bu karanlık? Bu üzüntü yollarımda Uçacak mı ber zamanlık, Artacak mı azabım da?. Mustafa Hayret idi. Gündüz gözüyle kulübeyi iyice aradık; dolabın birisinin içinde İbir torba çıkardık; içerisinde n# İ olduğunu anlamak için elimi sok * tum; elime ıslak bir şey temas et” ti; o anda birden tüylerim ürper * di; derhal içerisindeki şeyi çıkar * dım, bir de ne çıksın kanlı bir gör İlek, içerisinde top, top olmuş saç” lar ve bir yüyülmüş sakal; bu maf zara karşısında gözlerimden Yaş * lar dökülerek yere kapandım, bu” dırdı ve çocuğu suslurmağa çalı” İlar ve bir yüzülesiiş sakal: bu İxr Atâba bu sakal küçük masumu” dadasi miydi, acaba bu vahşeti hangi dinsiz canavarlar yapmışi” Küçük yavrucuğu alarak bu kulü” beyi terkettik ve patikayı takibe” yola indik araba gitmişti; iki sait kadar orada bekledik, yoldan g€ * çen boş bir kağnıya binerek şebr* i vâsıl olduk; bu vak'adan iki sen* sonra da çocuk vefat etti. İşte o # İ ciklı vak'ayı hatırladıkça elân d#” ha tüylerim ürperir YAŞAR ZİYA .11011000099100008 0004 AAAAEEA KANUNEN AAKN ANA Gençlik ve okum4 yazma ihtiyacı İzmirde Liselerle Orta mek" teplerde talebe kayıt ve kabulü” başlandı. Mekteplere akın var. Y ni nesil okumak aşkı ile çırpın" yor. Çocuk babaları da, evlâtlar” nı okutabilmek için ne yapmak li Zımsa yapıyor, yapmak istiyor. Bu yıl gene ayni vaziyetle kari" karşıya gelmiş (bulunuyoruz. 14” mirde Karataştaki orta me üç dört gün içinde üç yüz çocuk müracaat etmiştir. Bunlar bu ilk mektep tahsilini bitiren tale? dir. Orta mektebe girmek istiyo” lar. Karataş orta mektebi bu Yİ ancak ve nihayet yeniden 120 v lebe alabilecektir. Bugüne kad” müracaat eden talebenin sayısı yüz olduğuna göre, yüz seksen © cuk açıkta kalıyor. Henüz mür# caat etmemiş olan talebe bu hes”) bın dışındadır. Acaba bu şiddetli ihtiyaca “ Melih Nazmi $ı bir tedbir düşünülüyor mu?. dan korkan yavrucuk ağlamağs! » başladı kardeşim beni yerden kak # m mİ e ör ie le ie e iie de Gi elli BES AŞ > g ".—m—- ovarı cu Lr

Bu sayıdan diğer sayfalar: