26 Eylül 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

26 Eylül 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© w — VAKIT 26 Eylül 1933 Ceset Esedullahındır. Onu i denizde iple boğmuşlar (Baş tarafı 1 inci sayıfamızda) or. Fahkikatlar, isticvaplar, tah- 'kikat tahkikat üstüne... İsticvap isticvap üstüne... Müddeiumumi - lik bir taraftan... Zabıta diğer ta- ri ftan... Yok, yok... Nereye gide- bilir? Boğulan bir adamın naşına- mı rastlanmazdı?! Deniz, eğer bir yaz gününün kızgınlığını ndirmek için koynuna atıldığı zavallı İranlıyı boğduysa, hırçın dalgalariyle günün birinde şişmiş, kokmuş naşını sahillerden birine Er ıp atacaktı elbet... “İki hafta evel, yeni bir haber: - Tuzlada birceset bulundu!. “Çırılçıplak... Sol topuğu kopuk. —Tenasül aleti kesik.. Günlerdenbe “ri denizin dibinde kaldığı muhak-. < Teşhisine imkân yok!... Cesedi muayene eden adliye teşhis etti; biliyoruz.. Zabita bu teşhisle iktifa etmedi; onu da bili- yoruz... Adliye, cesedin ağzında bulunan dişleri, onu ; plığı iddia olunan dişçi Miller. göste- recekti... Gösterdi mi?.. Ve dişçi bunları tanıdı mı?.... — Bilmiyoruz... Soruşturduğumuz suailer 1 — Esadullah ne zamandanbe- ri Kumkapıda oturur? 2 — Evli midir?.. Bekâr mıdır? 3 — Ahlâki vaziyeti nasıldır?... Genç çocuklarla düşüp kalkar mı? Dostluğu sıkı fıkı olan gençler kim lerdir? 4 — Sandalcı Ligorun sandalı» nı ne suretle kiralamıştı?.. O esna- da sarhoş muydu?... Yanında kim- se var mıydı?... “doktoru raporunu veriyor: Bu adam, vahşice öldürüldük - ten sonra, bacağına ağır bir cisim bağlanarak denizin en 'erinden sul gömülmüş we Bacağı ağır ocismebağ- >İryan ip çürüyüp kopu « verince, bir gün şiş karınlı, kor- “kul ceset, sarnıçları boşaltılan bir tahtelbahir gibi, birden denizin| > ine fırlamış... Sonrada işte böyle Tuzla sahiline baştan kara — etmiş... Bu, onun cesedi mi? İstanbul zabrtasiyle Tuzla ara- sında bir muhavere kapısı açılıyor: Haftalarca evel Kumkapıdan san- dalla ayrılan ve dönmiyen bir E- “sadullah Efendi vardır. Bu ceset Onun cesedi midir? Cesette rastla- man işaretler, alâmetler bildirili- ye » Esadullah Efendide bu alâmet erin mevcut olup olmadığı, kendi- sini tanıyanlardan soruşturuluyor. 5 — Sandal kaç saat sonra boş olarak bulundu?... Esadullahın a- çıldığı bu sandal boş bir hal - derin bir | de tekrar Kumkapı sahillerine dön | mesine imkân var mıdır?.. Onu dalgalar ve akıntı başka bir tara- fa sürükliyemez miydi?.. Yoksa, Esadullahın yanında bir başkası vardı da katli işledikten ve cesedi denize gömdükten sonra ayni san- dalla Kumkapı sahillerine mi dön- müştü? 6 — Dişçi Mirza oğlu Efendi dişleri tanıdı mı?.. Bu dişler ger- çekten Esadullahın ağzındaki diş- ler miydi?... Maktülün kardeşile .. Nuruosmaniyenin Çemberlitaşa çıkan pazar yolunun sağ köşesin- de işte Esadullahın kardeşi bakkal Ali Efendinin dükkânı... Ali Efendi bir zaman pek ketüm davranıyor.. Gelen giden müşte- rilerle uğraşırken; Bir başka gün, Gebze müddeiumu- Kadri Bey, İstanbula bildiri- for ki, bulunan ceset, ağzında bir takım kron diş taşımaktadır. Tu- haf bir tesadüf mu? © Kaybolan İranlıyı tanıyanlar. dan öğreniliyor ki, Esadullahın ağ- zımda da böyle bir takım kron diş vardır... Esadullahın kardeşi Ali- ve diğer iki arkadaşının, cese- teşhis için Tuzlaya gönderilme- karar veriliyor, gidiyorlar, f , cesedi görmek kabil olmu - yor. Çünkü, çoktan taaffün etmiş bulunan ceset artık dayanılmaz bir le gelmiş ve gömülmüştür... Yal kendilerine, (o adliyece bir kutu içinde mühürlenen takma diş- ler gösteriliyor. Ali ve arkadaşla rı derhal ve sureti katiyede tanı. yorlar: Bu dişler Esadullahin diş- dir. İranlı, bu bir takım kronu nberlitaşta Mirza oğlu isminde ir dişçiye yaptırmıştır. Zabıta, teşhisle iktifa etmek istemiyor, “dişleri yaptığı iddia edilen dişçi- “ Bin de bunları tanrması lâzım. Diş gösterilecektir, İşte, bu es- hadisenin bizim bildiği- i mları birden burada kesi- i iyor. Öğrenmek istiyoruz: © —Alle.. Allo, neresi? © — Emniyet müdür'üğü ikinci şubesi... © — Als... Esadullah işinin son — safhası nedir? — Bilmiyoruz!... © —Tuzlada bulunan cesedin hü > viyeti tesbit olundu mu?. Bu ceset çiz — Acaba olanı biteni anlatsam mı? Gibilerde, mütereddit, düşünce- li bir hali var, fakat bu tereddüt u- zun sürmedi. Oturduk. Konuştuk. Evvelâ dereden tepeden bahis aç- tık. Ali Efendi işlerin kesatlığını anlattı. Lâfm bir yerinde, birçe- virme hareketiyle asıl mevzua gir- ık: —E Ali efendi. Bu kadar dert yetişmezmiş gibi, bir de başı- mıza bu felâket geliyor. Zavallı E- sadullah... Kaybolalı bugün kaçın cı gündür?... — Gününü sen bul.. Ama, a- ğustosun yirmi ikisinde oldu bu iş, bey... — Peki... Daha hiç bir şey an- laşılmadı mı kuzum?!,. Tuzladaki ceset Esadullah Efendinindir, de - gil mi?... — Elbette.. Oraları anlaşıldı artık. Ceset kardeşimindir. Ben tanıdım.. Herkes te tanıdı, Bitişik komşu dişçi Mirza oğlu, onun altı sene evel dişlerini yapmıştı.. Kron dişler ona da gösterildi. O da hiç | düşünmeden: “Benim Esadullaha | yaptığım dişlerdir?., dedi. Bir aralık, dertleri de ' Ali Efendi, derin bir binli baik de ketümiyeti, tereddüdü bıraktı. Vakayı ve tahkikat safhalarını baş langıcından sonuna kadar, olduğu gibi anlattı: “— Bir çarşamba © günüydü, bey... Esadullahın çırağı Abbas ko $a koşa dükkânıma geldi: Esadullah Efendiye mi aittir? — Bilmiyoruz... — Esadullahın kardeşi cesedi N; t har Ne o ulan!.. Neye geldin?!.. ! Yoksa gene ustanla kavga mı et- itin? — Kavga etmedik... — Ey ne işin var günün bu sa- atinde burada?.. — Usta gaiplere karıştı... — Ne?! — Usta dün bir sandala bindi, gitti, bir daha dönmedi. — Ölmüş mü ulan?! — Bilmiyorum! — Ey ne olmuş?!... Hemen fırladım. Belimdeki önlüğü çıkarıp bir kenara attım. Koştum Hasan ağaya: “Aman Ha- san ağa, dükkânda otur da ben va- rıp gideyim, bakayım!, dedim. Sonradan her şeyi öğrendik: Esa: dullah salı günü saat tam 3 te Kum kapı sandallarından Ligorun san- dalımı kiralamış, açılmış. Sandal. cı Ligor kahveye gelmiş Abbasa: “Yap bir çay, ustan sandalımı al-| dı, yüzmeğe gitti!,, demiş.. Hava kararmış... Akşam bastırmış.. Sa- at altı olmuş.. Ne gelen var, ne giden.. Bu sırada sandalcı tekrar kahveye damlamış: — Abbas be!... Ustan geldi mi? — Gelmedi... Gene bir zaman geçmiş.. Bu se- fer de sandalcının elli; beşlik baba- si. — Ustan geldi mi Abbas? — Gelmedi... Esadullahın ailesi o gece merak içinde ve kimseye haber vermeden geçirmişler.. Ertesi gün olup ta, hâlâ dönmediğini görünce, bana haber salmışlar.. Ben gidince, doğ ru merkeze vardım, meseleyi an - lattım. Esadullahın, sandalcı Li- gorun sandalı ile açıldığını ve bir daha dönmediğini söyledim. Po- lisler, raporları yokladılar. “Dün gece saat sekizde sandalcı Ligor isminde biri sandalının çalındığını ihbar etmiş!,, dediler şaştım. Sandalı doğru dürüst Esadulla- ha kiralıyan Ligorun bu şekilde ih- barda bulunuşuna ne demeli?!.. Tahkikata başlandı, sandalcı yakalandı. İsticvaplara girişildi. Esadullah, saat 3 te Ligorun san- dalını yalnız başına olarak kirala mış ama, onun, Kumkapıda “Acem dağı, ,denilen yerden bir başkasını sandala aldığını görenler olmuş... Fakat, buadam kimdir?. Onu bilmiyorlarmış.. Ayni gün gene Kumkapıda kalafat yerinde, yarı- sı denizde yarısı karada olmak ü- zere, (Yani bir el tarafından çekil miş bir halde) sandal bulundu. İ- çinde Esadullahın caketi, pantalo- nu, çorapları, ayakkabısı, peşte - malı hatta banyo donu görüldü. Don sırsıklam bir halde idi. Üze- rinde kumlar vardı. Esadullah, yüz mek için girdiği denizde boğulmuş olsaydı, banyo donu sandalın için- den mi çıkardı?!... Mutlak öldürül müştü.. Tahkikat devam ede dur- sun, günün birinde Tuzlada bir ce- set bulunduğu haber verildi. Git - tik, baktık, gördük... Bu ceset Esa- dullahındı. Muayene neticesinde, suyla çürümiyen ciğerlerine ve bo- gazındaki izlere bakılarak bunun denizde değil, iki parmak kalındı- ğmda bir iple boğulduğu anlaşıl- dü, Kurulmuş plân Ali Efendinin söyledikleri bu kadar.. Tahkikatımız neticesinde bizim öğrendiğimize göre, cinayet “Plânlı bir cinayet, tir: Yüzmek için sandal kiralıyan Esadullah Arka arkaya üç deniz kazası oldu! Bartın kıyılarında bir yelkenli sandal parçalandı, bir kişi boğuldu Geçen cuma günü akşamı bir- denbire çıkan ve fasılalı yağmurla iki gün devam eden fırtına, Bartın bep olmuştur. Fırtınanın çıktığı sırada Cide - mensup Dolmabahçe ismindeki la motör karaya çekilmiştir. Nü- fusça zayiat olmamıştır. Ayin gün akşam saat 17 de de sahillerinde üç deniz kazasına se- | asıl feci kaza vuku bulmuştur. Amasra limanına mensup Amas ralı Ali reisin idaresinde bulunan den maden direği yükü ile Çatalağ (Amasra) ismindeki 3 tonluk yel- zı mevkiine giden, Cide limanına | Kenli sandal, Çatalağzı mevkiin - den Amasraya dönmekte iken ku- motör, Çatalağzına varmadan fır. duran fırtma ile yelkeni parçalan- tımaya tutulmuş, yükünü denize at- tıktan sonra bocalıyarak güçlükle i Bartın boğazına sığınabilmiştir. devam ettiği cihetle cumartesi sa- i bahı da İnkuyu mevkiinde bir ka- i za daha vuku bulmuştur. Zongul- dak limanına mensup Filyoslu Meh Fırtına gece ve ertesi sabah ta| mış, sonra da dümeni kırılmış ol- duğundan, tekne idare edilememiş ve sandal Bartın boğazı yakmların 'a karalara çarparak parçalanmış- ır. Sandal parçalanınca Ali reis ile Ö. mer ve Kadir isimlerindeki, gene Amasralı iki tayfa da denize dö- külmüşlerdir. Ali reisle Kadir yü. met reis idaresindeki Seyyarı Bah- | zerek boğaza çıkmışlarsa da Ömer ri motörü karaya düşmüş ve delin- | boğulmuş ve cesedi bulı miştir. Dışarıdan yapılan yardım- tır. “.2000000000092000000001900001009919010000000000000UEUNSNUNANONMEDERE EEE 000A SANANE fından kandırılmıştır. Denizin or- | Tahkikat tahkikat üstüne... İstia « tasında hazır bulundurulan bir mo | vap isticvap üstüne., Ne bir iz, ne töre çıkarılmıştır. Ligorun sandalı! bir ip ucu. Cinayeti meydana çı ayni esrarengiz adam tarafından | karmak uğrundaki bütün o yorucu sahile çekilirken, motör Gebzeye | mesai hep akim kalıyor.. Artık ü- doğru yollanmış, cinayet te bu sı-| mit kesilmektedir. rada işlenmiştir. Zavallı Esadul- Aylı bir gecede, yeni bir takip. lah iki parmak kalınlığında iple | ten dönen Bakırköy jandarma ku» boğulmuştur. Tenasül aleti kesil. | mandanı atla Floryadan geçerken, miştir. Sonra da bacağına ağır bir | birdenbire durmıya mecbur oluyor, cisim bağlanarak Tuzla açıkların. | Atının dizginlerini kısıyor: Sahil» da denize gömülmüştür... de, yüzü denize dönük, mumyalaş» Bir çoklarına göre cinayet bir | mış birimsam haraltırır “Kumandan kıskançlık eseridir. Yahut ileride | nın birdenbire hatırı, ceset bulunursa müslüman mı, his | rası, didik didik doğranan esraren ristiyan mı olduğunu tanımamak | giz cinayet kurbanının çuval içim « için tenasül aleti kesilmiştir. ».*# de bulunduğu yerdir. Bu insan ka raltısının, geceleyin bu vakitte, (Tuzladaki ceset ve gaip Esa- | bu 1ss1z yerde put gibi dalıp kalma dullah) işinin bütün safhaları bu... | #inın hikmeti ne olabilir?-Ve, seş- Yani, zabıta ve adliye, esrarlı iki | leniyor: — Heyyyl.. Kimsin?.. Gelibiye Esrarengiz karaltı hadise mahiyetini gösteren ve şim diye kadar bir muamma halinde | "aya... bulunan: 1 — Kumkapıdan bir sandalla | İleri, geri. Sağa, sola kaçmaleiş- açılan ve bir daha dönmiyen Esa” dullahın akibeti; 2 — Tuzlada bulunan cesedin hüviyeti; 3 — İki hadisenin bir olduğu. Anlaşılmış bulunuyor. Henüz bilinmiyen bir tek nokta şu: tiyor.. Kumandanın kuşkusu ar tuyor.. Maiyetine emir veriyor; « — Yakalaymız? yiiğir Ve, yakalıyorlar. Karakolda, her şey anlaşılıyor; Dalyanın ağlarma takılan çuva lm içindeki başı gövdesinden ayrıl Esadullahı bu şekilde öldüren | 14, kollarr, bacakları kimdir? tenasül aleti kesilmiş, hulâsa didik Tahkikata devam © olunuyor. | didik doğranmış adı sanı Sandalemın, sandalı: Esadullaha | ölünün katili, aylı gecenin yarısm- kiraladığını gizliyerek, sandalının | da 14sız sahilde mumyalaşan işte çalındığı şeklinde bir ihbarda bu. | bu adamdır! Ve, kan, onu ta ora- lunuşu, üzerine şüpheler toplan. | lara kadar çekmiş, sürüklemiştir, mıştır. Acaba bu adamın, plânlı | Meğer maktul civarda bir ciğerci cinayet işinde — ufak ta olsa — | arnavut imis. Karısrilebu katil bir rolü var mıdır? Eski bir cinaye! Karilerimize, bundan yedi se- kiz sene evel vukua gelen tüyler ürpertici ve meydana çıkışı itiba- riyle pek garip bir cinayeti hatır- latacağız: Günlerden bir gün, Flor sevişmişler. Adamı bir gece kes- miş, çuvala koymuş, denize atmış, bir ay sonra bir gece onu attığı yerde deniz kenarına gelip mıhlan muş, kalmış, Düşünüyoruz: Tuzla sahillerin- € bulunan şişmiş, kokmuş, tanm- ya sahilleri civarındaki dalyanla -| DaZ bir hale girmiş, maktul Esa- rm birinde, ağlara takılan tostopar | lak bir çuval görülmüştü. Balıkçı. lar toplanıyor, — çuvalı açıyorlar, | İçinden parçalanmış bir ceset çıkı. | yor. Jandarmaya haber veriyor. lar. Çuvalda, başı gövdesinden ayrılmış, kolları bacakları koparıl mış, tenasül aleti makaslanmış, hulâsa tam manasiyle didik didik doğranan kokmuş, şişmiş bir ceset. Kimdir?.. Kimin tarafından, niçin öldürülmüştür?.. Bir muamma!.... dullahın katilini de acaba bir gün kan çekecek midir?... Reşat Enis Hapisanenin yeni ismi: Nezaret kampları Viyana, 25 (A.A) — Başvekil muavini M. Fey, aşağı Avusturya da Saint — Leonard Heimvehren- lerine söylediği bir nutukta “Ne « zaret Kampları, yapılması için dün yeni bir emirname imzalan « Efendi esrarengiz bir adam tara-| Gür ver, ,haftalar, aylar geçiyor..'dığını bildirmiştir. Yi pe dn ; di i ünik üze i v

Bu sayıdan diğer sayfalar: