24 Kasım 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

24 Kasım 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yeni Bir Türk Yıldızile Mülâkat Melek H., Film Çevirirken Neler Hissettiğini Anlatıyor Projektörler. aynalar, mikrofonlar ve objektif karşısında Baygınlık, tereddüt devreleri - Rejisörün kuvvetli telkini ahne ile stu “üdy, « Pedenberı, hay e film sahasında çalışan - Wyor. Fakat, bizde yeni Yeti, baya ıldzlarla uzun Yemağı vi gösteren “evrilen file sebebi, uzadıya yazılar ihtimal ilk Ti vücüda getirenle « tanıdığı ve hakların - e muhtelif yazılar yazıl- arülbedayi,, artistleri ii Bununla beraber, yer- Yeti ba eler arasında bu va - Yele böyl, yan, haklarında ev Yanla,. , © Yazılar yazılmış olmı - N di yar. Meselâ, geçenlerde Mini e Söz bir, Allah bir!, fil dir, pilli Melek H., bu arada» lkiçay © ilk oynayışıyle hayli lan adıran ve muvaffak o - Yap, VSNİ yıldızla bir o mülâkat Bazik y. üşündüm, Ricamı gayet * tavırla kabul etti, Sadi: La Bdisine ilk olarak şunu sor - sin Vvele, 3 olan alandı, — Mü defa sahneye“ nerede ve — n çıktınız? May üçüktenberi sahneye çık - ilk der, “ ederdim. Bu arzumu, Kani ndan üç sene evvel,| Yerine getirdim. — bana neye ilk çıkışmızda ne iz? —gi.. İla yine ve heyecan içersin - leş Aaptığım rolün, seyreden tar, İn, afındari nasıl karşılanaca - Naceğ, 7 APışimın hoşa gidip git ii yak merak ediyordum, Sah Perin sonra, aradan ki geçmiş, geçmemiş - ari, am şiddetli, sürekli alkış - tideçg, adı. Merakımı bu suretle | m ve sahneye kolayca alır “ günden sonra sahneye li hiç bir tereddüde kapıl- b: | aym eki, Ya ilk defa objektifin S“çtığınız zaman?... O heyecan duymadınız Mı) hiç > An, efendim. Heyecan duy- Niki mümkün mü! O dakikala. yda, mam, O kadar heye - Meran Ki O gün geçirdiğim Mekân, a dağ anlatabilmeme Me) kini Lâyıkıyle anlatabil - Me bul» Punu ifade edecek keli- Mübaliğe Yorum. Bu sözlerimle iniz, ç kapılıyorum, zannet - Bi eraddüğ hakikattir! Büyük tef devresi içersindeyim. Onların yerini, bi #şımda seyirciler yok -| rdenbire ş oca koca projektörler, ia mikrofonlar ve objektif tu Acai i Barak verilen rolü hakkıyle miydim?. Birkaç de y, v < ix deveyi, siddetle sarsan tered- in Muk geçirdim. o Rejisör 8! ” leri Mama, i num biraz kendimi topla - iP beyin kuvvetli Yardımı — dokundu. burada da bir | Rolümü yapmıya başladım. Bitir - | dığım zaman, muvaffak olduğu » mu söylediler. O zamanki sevinci- min derecesını ölçemezsiniz. Eğer muvaffak olamasaydım, bir daha tekrar etmeme takatim kalmamış- tr. Doğrusu bu! — Sahneye çıkmayı mı, yoksa | film çevirmeyi mi tercih edersiniz? — Her ıkısının de verdiği zevk- ler, başka başkadır. Sahnede rol yaparken, beğenilmenin ifadesi o- larak, seyircilerin alkışlarını duy - mak, sahne zevklerinin en başında gelir. Bu arada, sahne üstünde oy » narken, seyircilerin (karşınızda bulunması, yaptığınız rolün tesiri- ni, yüzlerinde ve gözlerinde oku - mak, ne kadar doyulmaz bir zevk- tir. Film çevirirken bu zevkleri tat - mak, tabii imkânsız bir şeydir. An cak filmin de kendisine mahsus zevkleri yok değil... Meselâ, filmin gösterilmesini beklemenin verdiği heyecan... Bu bekleyişin ne kadar merak verici olacağını tahmin ede- bilirsiniz. Ben, kendi hesabıma, çok me - rak etiğim, için, filmimi seyirciler arasında seyrettim. Bu sırada film den ziyade, seyredenlerle meşgul oldum. Onların filme karşı göster- dikleri alâkayı, intibalarını tetkik ettim. Film çevirmeyi, provaları cihe - ünden biraz da sıkıcı olarak kabul etmek, zaruridir. Çünkü, film çev- rilirken, her sahneyi bir kaç defa tekrar etmek lâzımdır. Ancak bu suretle iyi netice elde edilebilir. Halbuki prova edilen sahneler, kı- sa kısa hareketlerden ibarettir. Ta bildir, ki bu kısa hareketlerin tek - rarlanışı, insanı sıkar, Sahnede prova ise, böyle değil, daha rahat ve hattâ biraz da eğlencelidir! — Kendinizi ilk defa ekranda gördüğünüz zaman, ne duydunuz? Ne gibi şeyler... — Çevirdiğim sahnelerde aldı - ğım vaziyetlerin birer birer gözü - mün önünden geçmesi, bana bü - yük bir zevk verdi. Ayrı ayrı ve in tizamsız bir sıra takip ederek çevir diğim bu sahnelerin, biribirine bağ landıktan sonra aldığı şekli gör - mek, çok hoş oluyor. Her bir hare- ket gözümün önünden geçerken, stüdyoda o sahneyi oynayışımı ha tırlıyordum. —“Söz bir, Allah bir!,, deki ro- lünüzü nasıl buluyorsunuz? — Çok hareketli ve canlı olma- sı, bu rolün benim üzerimde sem - pati uyandırmasına vesile oldu. Film sahasında ilk rolüm olması - nın da, bunda tesiri var, zannedi - yorum. Melek Hanım, benim soracağım seyi tahmin ederek, sormadan ce - vap veriyor: dyonun mukayesesi - Seyirciler arasından... — Ben, komedi rollerinden zi - yade trajedi rollerini seviyorum. Bu tarzdaki rollerde daha ziyade muvaffak olabileceğim kanaatin - deyim. İnsan, oynadığı rolde fevkalâde İ muvaffak olabilmesi için, o rolü muhakkak surette kuvvetle hisset- meli, tam mânasile benimsemeli - dir. İşte, bumun için, ben ağır tra - jedi rolleri yapmağı tercih ediyo - rum, — “İki ahbaplar,, filmindeki ro lünüzü nasıl buluyorsunuz? Melek H. — Bu, ikinci filmimdir. Orada - ki rolüm de hoşuma giden bir rol- dür. Yalnız, ilk filmimdeki rolüm- le bir mukayese yapmamı isterse - niz, ilk filmdeki rolümü daha 2i- yade sevdiğimi söyliyebilirim. Bu sevgi, o rol, film sahasındaki ilk rolüm olmasından geliyor her hal- | — Boş zamanlarınızda ne ile meşgul oluyorsunuz? — Şimdiki halde, hemen hiç boş zamanım yok gibi bir şey.... Bütün yazı, stüdyoda yahut hariçte ob - jektif karşısında geçirdim. Boş zaman bulursam, ne yapa - rım? En çok roman okurum. O- kuduğum romanlar da, daha ziya- de Reşat Nuri Beyin romanlarıdır. Manzum eserleri de sevmekle be - raber, tercih ettiğim, romandır. — Spor hakkındaki temayülü - nüz? — Spor, benim için bir ihtiyaç - tır. En ziyade hoşlandığım sporlar, ata binmekle yüzmektir. Yazın, e- ğer yüzemezsem, kendimde bir ek- siklik hissederim. Ata binmeği pek iyi bilmediğim için, iyice öğrenme ğe çalışıyorum. Konuşmamız, musiki bahsine geçtiği zaman, bestekâr Muhlis Sa | bahattin Beyin san'atkâr kızı, şun- ları söyledi: — Musikiyi sevmemekliğim, mevzuu bahsolabilir mi? Doğdu - ğum andan beri, nağmeler arasın- da nefes alıyorum. “Küçük yaştan beri, beni besliyen gıdalarm hi--* . 7 — VARTT 24 Dinci teşrin 193 Fmmanmaz 5 Yi “Bir Film Münasebetile,, İ Sırf Para Kazanmak Kastile Yapılan Film “Kendilerindeki san'at ve zevk noksan- lığını halka tahmil Son günlerde “Hâkimiyeti Mi). liye,, de Necip Ali Beyin yerli film faaliyetine dair dikkate değer bir makalesi çıktı. Bu mühim ma- kaleyi, tamamiyle iktibas ediyo - ruz: “Son senelerin en kuvvetli tel - | kin vasıtalarından biri de sinema- i dır, Umumi terbiye işlerinde çok ! mühim rolü olan sinemanın diğer terbiye ve telkin vasıtalarından ba- riz bir hususiyeti vardır. Radyo ve kitap gibi telkin vasıtalarının bir i cemiyete vaki olan hitabı o cemiye siri yapmaz. Fertlerde bırakacağı intiba onların fiziyolojik teşekkül- lerine, dikkat hassalarına ve ö işle alâkalanmalarma göre değişir. Herhangi bir kitaptan herkes ayni manayı çıkaramaz. Ve herkes her- hangi bir fikirle yazılmış olan bir kitabı okumaz. Radyonun da keza bunun gibi bazı hususiyetleri var- dır. Halbuki sinema böyle değil - dir. Büyük şehirlerimizde sinema artık bir ihtiyaç halini almıştır. yorgun ve bitap (düşen insanlar şimdi geceleri huzur ve istirahat lerini ekseriya sinemada arıyorlar, Biraz heyecan yaşamak ve biraz eğlenmek için az bir para ile bun - dan daha güzel bir eğlence vasıta- sı hakikaten yoktur, Memleketimizde son senelerde hususi bir teşebbüsle bir film mües- sesesi doğmuştur. Şimdiye kadar hiç bir Balkan i memleketinde Ove Japonya ve Rusyadan maada şark memleket - lerinde yapılımıyan bu teşebbüsün muvaffakıyetini bir vatandaş sıfa- tile alkışlamamak ve takdir etme - de musikidir,, dersem, yanlış bir şey söylemiş olmam. Tercih etti - Melek Hanım, san'at, mevzu, tip temsili etrafında konuşulurken, muhtelif tipleri temsil bahsine do - kundu ve bu vesile ile aşk için şöy- le dedi: —Bence aşk, gayet tabiidir. Her genç kız ve erkek, bunun tesiri al- tında kalır. Aşk, hisler (üzerinde mühim bir rol oynar. Eğer insan, kendisini anlıyabilecek bir kimse ile karşılaşırsa, aradığını bulmuş, demektir. Tam bir aşk, ancak biri- İ birlerini tamamile anlamış bir çift arasında mevcut olabilir, Bu bahis te fazlaca söz söyliyebilmek için, etraflıca düşünmek ve anlatmak lâ zımdır. Melek Hanım, şimdi “Darülbe - dayi,, e mensuptur, Onu hem film- de, hem sahnede göreceğiz. Verdiği mülâkattan dolayı, ken- disine teşekkürle, konuşmayı bu-| rada kestim. E. Nejat evvel ahlâki tin bütün fertleri üzerinde aynı te ! Gündüzün hayat mücadelesinden | ğim musiki, alafranga musikidir. | etmek, her şeyden bir meseledir,, mek münik.u değildir. e Nitekim: hükümetimiz de bunu takdir etmiş ve bu teşebbüs sahiplerine müm - kün olan kolaylığı göstermiştir. Devletin ve vatandaşların bu sıcak ve samimi teveccühlerine karşı film müessesesi de gene devlete ve vatandaşlara karşı açıkça değilse bile manen ve zımnen omütekabil bir borç altında bulunmaktadır. “| yi film yapmak..,, Kelimenin mâna sr hayli geniş ve etraflıcadır. İyi filmi yapmak kelimesiyle biz bu - günkü maddi ve fenni ve iktisadi imkânları unutarak Holivutta, Ber linde çekilen filmler gibi film isti- İ yoruz zannedilmesin. Ve ayni za- | manda kaba ve kızıl bir mütaassı bın zihnine göre de oynatılan film leri tenkit edecek değiliz. Halka i arzedilen ticaret filmlerinin kendi lerine göre ihtiva etmesi icap eden unsurları da biliyoruz. Bizim “İpek Film,, müessesesi « nin bu kere halka bir Allah bir!,, filmi hangi noktai nazardan bakılırsa bakılsın bir fa- ciadır. Bunun içindir ki bu film ü- zerinde durmak ve onu tenkit et - i mek hakkımızdır. Bir kere filmin ifade etmek istediği mana çok ka- badır. Asla bir hikâye ve roman mevzuu bile değildir. İkinci dere - cede bu fikir daha san'atkârane ve daha güzel ifade edilebilirdi. Bu | gibi tenkitler karşısında film sahip j leri ekseriya şöyle bir mütalea ser- dediyorlar: Ticaret filmi olduğu için halkın temayülâtını göz önün de tutmak mecburiyetindeyiz. Bu fikir asla yerinde değildir. Her zaman memleketimize san'at ve fikir bakımından çok kuvvetli | Filmler geliyor, halk onlara daha büyük tehalükle koşuyor. Kendile- rindeki san'at ve zevk noksanlığı - nı halka tahmil etmek her şeyden evvel ahlâki bir meseledir... Sinemaların en mühim telkin va sıtası olduğunu ve hattâ bir bakı- ma göre kitaptan da daha kuvvet- li olduğunu söylemiştik. Bu bakım dan da bugünkü cemiyetimizin e- sası olan aile teşkilâtına hücum et- mek çok bayağı bir san'atla deje - nere etmeğe çalışmağa da hakkı yoktur. Aile teşkilâtı üzerinde otu ran ve aileyi mukaddes manada anlıyan inkılâpçı Türkiyenin zihni yetiyle bu müessesenin bir yürü « yüşte olmadığını ilin etmek mec- buriyetindeyiz. San'at ve san'atkârlar kendileri nin olmaktan ziyade bütün mille - tindir. Her türlü ahlâki kontrollar dan kendilerini tecrit ederek #ırf para kazanmak kastiyle yapılan bu filmin Türk milleti ile alâkası olmadığını ve olmıyacağını da söy lemek bir vatandaş sıfatiyle vazi « femizdir.,, Necip Ali

Bu sayıdan diğer sayfalar: