February 15, 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

February 15, 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— s—vAKIr 15 ŞUBAT 1934 Tiyatro tacihi Eski Yunan tiyatrosu nasıl doğmuştu? Şadan Salih Bey isminde bir genç mu-Jile kazanılır. Bunda dımağın harrir, bize Yunan tiyatrosuna dair bir *tü- İkadar terbiyenin de tesiri vardır. dünü getiedi. Bir sıra makaleler halinde o- z lan bu değerli yazıları, slâkadar okuyucu Fakat sanat dımağ ile pek az alika- larımız güzel sanatlar sayfısında takip ede. dar olarak yaşar. Onda bir varlık yapar bileceklerdir. Birinci yazıyı bugün koywyo- bilmek için sıkı bir terbiyeye ihtiyaç yok- kudreti rus Yunan san'atı — Yunan ruhu Edebiyat insan ruhuna iki (o tarzda tesir eder. Biri okuyarak, diğeri gö- Bu iki şeklin tesiri biribirine benze- mez, verdikleri heyecan hemen hemen aynidir; fakat ruha giriş, orada bu heyecanı yaralış tarzlar! tamamen ayrı. dır. Okumada © bir his, bir heyecan, bir vaka fikir kanalından © geçerek yavaş! “Yavaş ruhainer. Bu O tedricidir, fa- £ esaslı olduğundan daha çok devam eder... Temaşada bunun aksi olarak heyecan vuha ani olarak iner... Daha çabuk tesir eder, lâkin uçarıdır, az zamanda sıy- oriler. Bu ayrı tesir tarzlarını tahlil eder-| sek (o okumadaki yavaş tesirin © deva-| mun, heyecan veren vaka veya levhanın! filers temas ederek geçmesinden olduğu- nu anlarız. Edebiyat bu şekilde fikre tahlil imkânı vermektedir. His düşü- nülerek doyulur. Temaşada bu yoktur. Hareket göz ve kulak vasıtasiyle fikre pek az sürüne- rek raha akar.. Bu suretle (Oonu tahlil imizirmı bulamayız. Düşünce ve teşrih vakaların, heyecanların tomadisi ara-| sında kaybolur ruhtaki ani ve kuvvetli tesir onu boğar.... Bunun için daha az devam eder. Fa-| kat ilk dakikada okumanın verdiği heye-| candan daha kuvvetli ve parlaktır. İşte tiyatronun en mühim husüsiyet ve kuvveti budur. Edebiyatta aranılan hisleri en kısa bir surette rüha aşılar. Bu kuvvet ve bususiyet sebebiyle ti yatro her zaman, ber asırda edebiya- tan en kuvvetli şubesi olarak (Oo kaldı. En ölmez edipleri kucağında yetiştirdi ve en büyük eserleri beşeriyete miras bıraktı... Yunan tiyatrosunu tetkik edebilmek için de Yunan edebiyatını tahlil | etmek lüzemdir.. Zaten bu edebiyat “Home- ri, istisna edersek (ki onun zamanında daha tiyatro doğmamıştı) tamamen ti- yatro eserlerinin üzerine yüklenmiş Eşil, Sofokl, OÖripit, (o Aristofan bi bu yüksek kubbeyi tutan sütunlar eser , lerini bu şubede verdiler.. . Tarihi kadimde fikirden ziyade ruha istinat eden şeylerde Yunanlılar © diğer- lerinden çok daha fazla mevcudiyet gös- termişlerdir. Eşilde Şekspiri çocuk bırakacak his ve trajedi kabiliyeti vardır.. Onun gibi diğer birçokları da asırları © kuvvetini kaybetmeden geçen eserleriyle en büyük dehalara tesir etmişler, onların yetişme. lerinde mühim yardımcı olmuşlardır. Rasin onların mektebinde yetişmişti, Öripidin bütün eserlerini ezber okuyabile | tar. ;- vasıtasiyle herbangi bir vaka veya var- Çalıştırılarak sanatkâr doğar, sanat için İâzım olan ruh ile yara- tılır. Dalma heyecana müstait ve mey- yal bir ruh.. İşte Yunan sanatini diğer muasır kavimlerden ayıran, onların fev- kine çıkaran nokta Yunan ruhunun daha incelmiş ve heyocanlanmağa müstait ol- masıdır. Ne Mısırlılar, ne İranlılar bü. tün medeniyetleriyle bu kadar incelebil. ! Bunun sebebi nedir?... Ruh tabii olarak kadir ve ince yaradı.| lr. Bu tebistin eseridir; fakat onu do- ğuran tabiat, yetişmesinde de mühim bir vazife alır. İklimin güzelliği ve te- nevvüü, tarihi dolduran vakaların susiyeti bu ruha tesir ederler, © onu bir| heykeltraş gibi yontarlar, form verirler. Yunan ruhu da bu suretle muasırı bulu" nan kavimlerin ruhundan ziyade inkiş#-, fa mazhar olmuştu... Yunan tarihini karıştırırsak, eski Yur| nanistan haritasını göz önüne getirirsek onları diğerlerinden ayıran birçok husu- siyetler meydana çıkar. Bu hususiyet ler o ruhu derin heyecanlara © hazırladı. Bu heyecanlar da kuvvetli bir ifade tar ziyle (Oreste) i, (Antigon) u, (İfijeni) yi yarattı. mişlerdir. Esasen heyecana müsteit Yunan ruhunda işliyen üç vardır: yaratılmış büyük âmil İ — Yunanistanm tabii vaziyeti 2 — Yunan dini 3 — Yunan kavminin sergüzeşt dolu hayatı, Yukarıda söyl iki suretle tahasti im gibi insan ruhu eyler. Biri o dımağ lığı tahlil ederek... Diğeri ses veya levha şeklindeki tabi- atin, hadiselerin gözden ve O kulaktan ruba geçmesiyle... İşte iklimin ve tabiatin ruh üzerinde» ki tesiratı bu ikinci şekilde vuku bulur. Göz ve kulak birer aksettiriciden başka bir şey değildirler. Güzel bulan, zevk alan ruhtur. Bu suretle tabiat oraya inerek yaşar, ona kudretine göre bir heyecan verir. Kendisinin his şeklini almış ak- sini uyandırı!. Bu heyecan dünyanın her köşesinde başka bir nefes ve ahenk, denizlerde baş- ka bir sükün ve hiddet, tulülarda başka bir renkle görünür. Fırtmaları bol bir iklimin halkı daha| mutedil bir yere gittikleri zaman oranın İrüzgürlarmı hafif bulurlar, etrafta eski Idan yaratılmış heyecanları tatmin edecek bir kuvvet ararlar, © zayıf rüzgârın se- si ancak kulaklarında kalır. Daha içeri ye, ruha inemez. Sonra yavaş cek kadar bu sanatin meftunu idi.. Ham- let bir İsveç efsanesidir deri: buki (Oreste) in bir taklididir. Yunanlılara muasırları arasnda bu mümtaziyeti temin eden saikleri araştı. mak zannederim ki lâzımdır. Bence sanat tabiatin ve hadiselerin! ruhta uyandırdığı heyecanın ifadesidir. Bu heyecan arasında yaşadığı levhaların, etrafında görülen hadiselerin tesiri altın. da doğar daha doğrusu onların ruha ine- rek his halini almasıdır. Musiki, resim, edebiyat bu heyecanım biribirine benze- miyen ifade tarzlarıdır. Fakat bu tarz Be kadar değişirse değişsin, sanat birdir. Duyulan heyecan aydir, iklimin bu itidaline dı a1. Sil alır. Eski vatanlarındaki rüzgürlarm'lar bulmakta yardım etti... verdiği şedit heyecanlar yerine sakin vedan korkuyu, tulülardan ümü jokşayıcı hisler duymağa alışırlar. Tarih-|lardan fedekörliğı öğrendi. Bazan ne-| etmiş birçok fes gibi esen bazan fırtınılaşan te bunun gibi muhaceret yapılamaz; 9| sürecek yeni açmış bir çiçekken İk arasından kucağa seyrettikçe asırlarm üstünden bana manzumeler, pücükler hediye edecekler! ÜZEL SANATLAR Cenap Şehabet- | Kesim tin'in bir şiiri in'in b Dün gömülen “Edebiyatı Cedi- de, şairi bir aralık şiirlerini bir ki- tap halinde toplamak istemiş ve bu kitaba başlangıç olarak ta fhdaiyo isimli bir MANTUMD Yazamıştı, Şalr bu Marzmesinde sevgiisi- ne hitap eder; fakat bu şenmzume aşk şairi olarak tanman © Cenabın “gurar, W sevgisinden ve sevgilisine den de Üstün tuttukunu gösteriyor. Bu şiiri mesre çevirerek ve türkçeye | tercüme ederek aşağıyı koyuyoruz! Güzelliğin ve gençliğin ömrü bir gün benim söz kudretimle sonsuzluk alır. Bu yüz den bu kitabin vefalı göğsünde hep böy- le güzel, taze ve sevilmeğe lâyık yaşar- sm. 4. Şu defter senin şöhretini tapınmanın lara geçirir. Kafiyelerim, eş bülbül gibi bir .s. rine tekrarlar. Göz süzüşün, bakışın, şafakların 2-| çılışına benziyen gülüşün uzaklarda be- nim şiirimin musikisi yüzünden konuşur. Mavi gözlerin gelecek nesillere şiirimin penceresinden bir kız kardeş gözü gibi gülümser, : Öpücüğündeki tat, her zaman man- zumelerimin dudaklarında durur. Güzel okulu bir mısraı kim okursa her sö- mü senin gül gibi ağzından alınmış bir | ücük sanır da şiirimin dudağında se- nin temiz dudağını öper. ... Bizden sonra gelecekler, nağmelerin bizi dudak dudağa, kucak sana gül kokulu ö- Firdevsi için İran maarif nezareti büyük İran şairi Firdevsi namını taşıyan bü- yük bir kütüphane açmağa karar vermiştir. lan bu büyük ve umumi kütüpha- ne, Şehnzme hakkında muhtelif il sanlarla yazılan her eseri ihtiva e- | decektir. Daha evvel İran hükü. meti şair Firdevsinin mezarını tami re karar vermiştir. Bu süretle bü. yük şairin namı ihya edilmiş ve hatırası tebcil edilmiş | olacaktır. Evvelce memleketimizde de İran elçiliği etmiş olan bugünkü İran başvek'li Fürugi Han da, Tahran- da Firdevsi hakkında bir konfe. rans vermiştir, lkdmmmekiie külle aiiiğeümeiikiil nizosun ve satirlerin sahnesidir, sarp ka. İyalar adaları siklopların vatanıdır. Deniz frtmaları Ülisin maceralarını bağırır, A. vatanlarının şiddetli kasırgaları tarafım. Kıntlar Çanakaleden bu denize yayılır. ken İfijeninin fedakârlığını da sürükler. ler, İşte bu güzel tabiat içinde Yunan ru- yavaş hu ba efsaneleri dinliyerek, bu tal ve alışırlar. Ruhları'gurupları seyrederek yetişti. Bu Züm-| ğişir. Daha yumuşak ve sakin bir şe-İrüt köşe ona asırları dolduracak heyecan- Fırtmalar- di, gurup- rüzgârlar kavimlerin yeni valanlarında ruhlarını o rubta tezatlar doğurdu. İsyanlar uyan- diği bir ruh aldıkları görülmüştür. İbrakarak oranın tabii vaziyetinin ver-'dırdı. Bu hisler Yunan © eserlerine o kadar Adalar denizinin ıl:k dalgaları ile yı-) girmişlerdir ki Homeri okurken Ülisin kanan Mora yarım adası tabiatin dünya maceralariyle beraber Yunan yüzündeki en güzel köşelerinden biridir. bütün fırtınalarını, denizinin itidalini sükünunu İllimin itidal ve sadeliği, geniş sahilleri bistSİİ Eşilde Arşipl adalarının sarp ka-! mülü hakkında mslümat vermek ve arşipl üzerine serilmiş O adaciklariyle imiş bir zümrüde benzer. Bayron, Anatol Frans, Rişpen, Henri İbu güzel memleket arz üzerine bırakıl.yalılıları vardır. Orete'in ruhu Çandari- nin daimi fırtınasıdır. Böylelikle Yunanistanın tabii vaziyeti Bunun için bu sanatlar fileri bir kül. İHtosey, Vilkont DöHl ilâh... gibi edipler| Yunan ruhunun inkişefında yardımcı ol süre ihtiyaç göstermeden yükselebilirler; tarafından terennüm edilmiş #ulüları ve'du. Yunan ruhunda Yunan dini de işle- İşte sanatın ilimden ayrıldığı en müsİgurupları kendine has bir parlaklık ve miştir. Bu tesirin nasıl vücut bulduğu- İcenkle boyalıdır. Deniz kayalara efsene-nu ağiren tetkik edeceğiz. Fen ve ilim uzun, dikkatli bir çalışma ler söyliyerek vurur. Yeşil bağları Diyo. Şadan Salih mı bir dalda öten iki| Tahranda açılacak o- | | Bunlar ilk defa | | | imali Afrikada bulu- nan san'at eserleri 1930 senesinde Paha Pleyd! vi salonunda cenubi Afrikadan gel- | eder, me tarihten evvelki Rüpestr dev- | Şu halde bu vahdetin zarfını rine ait bir takım resim kopyaları | delerek muhtelif unsurların ara - teşhir olunmuştu. (Bunlar 1928 ğe surlara bir nevi birleşme (temin —1930 da o mıntakada yapılan taharriyatın tahakkuk etmiş neti- celerinden bir kısmı idi. Bu se- ne Zekadoro müzesi ayni şekilde bir şirketin kendi salonlarında a- sılmasma müsaade (etmiştir, bu yeni sergide teşhir olunan resim- ler Cenubi Afrikaya değil Şimali Afrikaya aittir. Pariste intişar e- den “Lar Vivan,, mecmuası bu münasebetle yazdığı bir makale- ! de diyor ki: “Böyle bir sergi bir çok cihet- | ten tetkik edilebilir. Artist böy- le bir müzede âlemin ettiği istifa- deden bambaşka bir istifade te- min eder. Fakat eğer zamanımı- zın artistleri diğer devirlerin ve medeniyetlerin sanayi eserleriyle alâkadar oluyorlarsa (her halde bu devirlerin üslüpları arasındaki taharriyatı ve onların mütekabil münasebatı denilmek isterler. Bu müzede resimler Ocoğrafi menşelerine göre tasnif edilmiş-! tir; 1 — Sahra atlaş resimleri, bun- lar müteveffa profesör Plaman tırafından toplanmıştır. 2 — Gat civarında Tasili dağ- İ larının resimleri. Bunlar Ezzian'a ! kadar uzanan bir mıntakayı ait- tirler. Bunlarm ilk nümunelerini Mösyö Lavodan keşfetmiştir. 3 — Cenubi (Fizan resimleri. olarak Hanrih Bart tarafından neşredilmişler- dir. 4 — Nihayet Nabiye (çölü ile Nil vadisinden gelen resimler. Bunlar evvlâ Georg Şvaynfurd ta- rafından tesbit olunmuşlardır. Burada yağlı boya Hijera Kam polis'te bir mezar içinde bulunan bir kompozisyondan © alınmıştır. Bu, iptidai Mısırın yani Negada devrinin san'atinin yegâne nümu- nesidir. Budört büyük gruba Sudandan ve Cenubi Afrikadan gelme bir kaç kelime ilâve olun- muştur. o Maamafihbu sergi ta- mam değildir. Çünkü cenubi sah- ra ve Hoggar'ın Rüpestr san'at ları ile Kufa ile (Nil arasmdaki Libiya çölü resimleri de teşhir e- dilmemiştir. Âlimlerin ve Fransız zabitleri- nin tahkikatına göre cenubi sah- ra resimleri büyük bir tıribi ve bedii kıymete mal'k değildirler. “ Orijinal bir san'atın ikinci ve üçüncü derece taklidi gibi görü- yorlar. o Buna bedel Libiya çölü resimleri Haseneyn'in (o ve kont lırsa Afrikada kıblettarih devre Alamisi'nin neşretiklerine bakılır sa Afrikada kablettarih devirde san'atın mahiyeti ve tarzı tekâ- tedirler. Malzemenin coğrafi menşei hakkındaki benliği san'atin tarih ve inkılâbını takip eden bir di- mağ için kâfi olmıyabilir. coğrafi mıntaka esas © seciyeler mahiyetini alacak olan bütün un- Her | | denler gelebilir. Çocuk kabul edil | i edilmelidir. Bunlar odha i nabilmiştir. smdaki iptidai münasebatı bunlarm ilk membalarını msktan başka çare yoktur. tanı» Bundan sonra eserler taallük ettikleri tekniklere göre mütalea ipti- dasmda tersimat ve mahkükât o- larak ikiye ayrılır. Resim noktıi nazarından Afrika ikliminin mu- kayeseyi müşkülleştirdiği söylen- melidir. Çünkü kıt'anm şimalin- de resimler fena muhafaza olunu- yor, Libya çölünde bir tek resim bulu- namiyor. Bu çölde resim yapıl- mamış olması ihtimali de vardır. Sahra atlasında ve Fizanda her mımtaka için bir renk resim bulu- Bilâkiş Gat mmta- kasma isabet eden Tassil'de bu- gün bile pek çok resim bulunuyor. Maamsfih, resim Şimali Afri- kada da inkişaf etmiş olcak. Çünkü şimali hars cenuba doğru yayılarak bir çok noktalarda bir- İleşmiştir, âsarı hâlâ bariz bir su- rette görülür. Cenupta. K-p'ta Zambezi mm- İ takasına kadar olan kıt'a şimale Resimler ta- edilmiştir. nisbetle zengindir. mamiyle muhafaza İ Bunlar da iki ayrı üslüp görülü- yor. Makükâtta da biribirinden farklı iki teknik görmek mümkün- dür. Resimler O nokta nokta hâkko- lunmuştar. ve hakikaten benze- yen ve tekâmül noktasmdan di- ğer (resimlerden © üstündürler. Hâkkolunmuş teknik yalnız Şima li Afrikada Nil vadisine kadar u- zanan bir mntakada görülür. Za- ten bu saha dahilinde yeni fark- lar tesis (o olunabilir. | Resimler küçüktür ve komb'nezonları za- yiftir. Burada da hâkkin mıhla- ma suretiyle © yapıldığı görülen darbe alâmetlerinden anlaşılıyor. Eğer yalnız yukarıdı izah edi- len merkez mıntakasının resimle- ri nazarı dikkate almırsa vahşi hayvanları esas tutan bir kadim üslüp ile ehli hayvanları esas tu- tan daha yeni bir üslübu tefrik et- mek mümkündür. Bunlardan bi- rincisi o Avrupadaki (o Frankfort Fantabirik üslüp ile alâkadardır. Diğeri ise Mısır üslübuna yakla» şir. Vasfi Rıza Bey konferans veriyor Halkevinden: 16 — 2 — 1934 Cuma günü akşamı saat 20,30 da, i Tepebaşında Meşrutiyet caddesin- de, Evimizin Beyoğlu kısmında Vasfi Rıza Bey tarafından tiyat- ro hakkmda bir konferans verile- cek vetemsil şubemiz (Mete) piyesini temsil edecektir. Arzu e mez,

Bu sayıdan diğer sayfalar: