27 Ekim 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

27 Ekim 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

s yan A e A İVAKTI ın Tefrikası: 90 V İSKENDER 4 İ YAZAN: İSHAK FERDİ | İ3va z : | 4 arâ sarayları, hazineleri (Tan)a teslim edemiyordu... VKA ho: 67 — Vay vay vay... İ man olmuşsun.. Neyi Sen ne ya: | tercih et- | İ bire karar vermek kolay mi? Dü- şünecek zaman vermiyorsun. | — Yarma kadar mühlet. — Ben sana bu akşama kadar iltica etmişti, Arşe (Arza-| mühlet veriyorum . i , i, ) Babilden kaçtıktan sonra ( Sur ) Kralına e alar arın şarap ka- yl t a şerli dumanlıydır.. Sek b. ka maun zinda- Toki. ama şimdi m var, bilsen! mi bahsediyor- | geçseydi, affeder- | ) j > Yay Pardınız? Ke adığım orduya EN © ederdim. | i Ybettim. En değerli S şimdi yanımda | MeS sizin kumandan- Vi eğildi ki, Ma bir askerdi. Siz onu t Iştınız ! 9 Babile gelince be- * girmek ve çalış - e Ben onu esaretten la “dt. ie bermari v nda kullanacaktım!. gezmesine de mü- bi » O nankörlük etti.. kadın sevdi ve kaçır- benim âşıkım de - Bir kadeh daha şarap A, lar, edi hbede bala onu Sdiyorsun? ağ daha ciddi dn ş tk babamdı, Bana kar- Bl vin yaptı. yüzüne bak- K “ylüyorsun, | mala galiba,.! i demle Aram klan sn a ; gitti, Ye Vidyalı bir asker esinin göğsüne da- | iş ölümde yılmaz as: | K 4 büy duğunu söyleyince, hükümdar onu Babile getirmeğe karar vermişti Sur Kralı (Hirman) im mezarı. kadınları çok severim. Asâlet, ruh- ları inceleştirir.. Zevkleri törpüler. Dâriâ başını gözdesinin göğsün- den kaldırdı: — Baban şimdi nerede? — Sur Kıralınm yanında misa- firdir. — Hiram'a hizmet etmek icin mi oraya gitti? — Kıral dostu - idi. Kendisini birkaç defa ordusuna davet et - miş. Lidyada iken meleketini bı - rakrp gidemezdi. Fakat, siz onun memleketini istilâ (o ettiniz.. Oda buradan kaçınca Sur kıralma git- meğe mecbur oldu. — O halde iş biraz daha kolay laştı. Ben (Arzames) imutlaka burayn getirtmek isterim. Sur kıra Ir benim de dostumdur. Ona der- hal bir elçi gönderip babanı bura- ya çağıracağım! Arşe tereddütle önüne baktı. — Ne düşünüyorsun? — Bilmem ki gelir mi? — Niçin gelmesin?.. Surda ka- ıp ne yapacak? Hiram'ın küçük ordusunda kumandanlık yapma» nm ne değeri olabilir?! Büyük İ- tan ordularmda kumandan olmak elbette bir asker için şerefli bir va- zifedir. —Bu vazifeyi babam memnu - niyetle kabul eder ama, bilmem ki size itimat eder mi? — Niçin..? Ben sözünde duran bir hüküimdarım. — Hile ile onu(Sur) dan getit - mek istediğinize zahip olur. Dârâ gözlerini açmıştı: — Gelmezse.. Ben onu tehditle getirmenin (yolunu da bilirim. (Arzames) i muhakkak getirmeli- yimi Onu (Taspa) nm yerine ta - yin edeceğim. (Taspa) Babilin en güçlü kuvetli, e: boylu, en hey- betli bir erkeği idi. Baban da tıpkı onun gibi, kuvvetli, iri boylu, gös- terişli bir erkektir. Ben (Arza - mes) i çok sevmiştim. Yarm Sur kıralına bir elçi göndereceğim. ve kendisini Taspanın yerine tayin ettiğimi, (Arzames) e söylemesini rica edeceğim. — Gene gelmezse..? — Orasını düşünmedim mi sa- nıyorsun? “Gelmezse, kızı Arşe- yi kaplanların ağzına alıp parça latacağımı da kendisine söyleyin ?,, diyeceğim. Arşe bu sözleri işitince tüyleri ürpermişti. | — O halde ben de parmağım» daki yüzüğümü gönderyim.. “Hü- kümdar seni afetti.. Elçinin sözle- rine ilimat et ve hemen yola çık!,, diyeyim. (Tan) gece gündüz şarap içi - yordu. Dârâ Babili ona teslim edip gi- demezdi. Sarayları, hazineleri, e$- ya ve ganaim dolu anbarları mu - hafız kumandanına teslim etmek İranlıların eski âdeti idi. Tan aynı zamanda Babil valisi olarak kala- caktır, Dirâ (Tan) a güvenemiyordu. (Devamı var) Köylü ve halk. için ucuz elbise Feshane fabrikası tarafmdan yapılan ve şimdilik Yerli Malları Pazarı vakıtasile satılan 5,5 lira - rk ucuz elbise satışı devamı etmek» tedir. Kayseride inşa edilmekte 0- lan büyük pamuklu mensucat fab- rikasının faaliyete geçmesini mü - teakip, geniş bir satış teşkilâtı vü- cuda getirilecek ve memleketin her yanma köylü ve halk için u - cuz elbiseler gönderilecektir. —a— İzciler Ankaraya gidiyor Cümhuriyet bayramında An - karada yapılacak büyük resmi ge- çide şehrimizden iştirak edecek 500 izcinin bir kısmı evelki gün gitmişti. Dün de büyük bir izci ka” filesi Ankaraya hareket etmiştir. alli meni Belediyenin Perye banka- sından yaptığı istikraz İ Belediyen'n Periye bankasın- dan yaptığı 25 milyon Fransız İ frangı iştikrazının ödenmesi hu - i susunda hazırlanan ve parafe e» i dilen mukavele, yeni Şehir Mec- lisinin ilk toplantısında konuşula- caktır. / | On dakika sonra, uşak otele — Ne dedin? — Beni dinle... Burada, şu kar- şı sirttaki oteldeyim.. Onun nere- de olduğunu biliyorsun ya.. | — Evet, -— Bu gece saat sekizde seni o- rada beklerim. — Evet ama.. » — Aması falan yok.. Bu gece seni yemeğe davet ediyorum. Ben kinci değilim.. Hayatta © ihtiyatlı olmak lâzımdır, yavrum.. Çok ih- tiyatlı hareket etmek lâzımdır. Kibar, asil, zarif bir adam tav- İ ve ile çıktı. Şikita salonda yalnız kaldı. Feyyaz, bahçede uşağın yanın- an geçrken, hiç durmadan emret - tiz — On dakika sonra otele gel. gitti, Feyyaz Beyefendinin odası- na çıktı. Derhal iş bakkında kes - tirme konuştular. Feyyaz: — Cavidin adresini istiyorum, dedi. — İskele başındaki otelde. Dün gece onu takip ettim. — Otur şuraya, söyliyecekleri- »mi yaz. Bir az düşündükten sonra dikte | etmeğe başladı: | “Efendim, | ““Şikita Hanım size verdiği sö- zü tutmıyacak.. Sizi beklemeden | bu akşam yedide köşkünden çıka- cak.,, Uşak sordu: — Ne imza atayım? — İmza istemez. Mektup zar- | fı koy. Otele gidip ver ve çabuk | gel. Dört gözle bekliyorum. — Kendi eline mi vereyim? — Hayır. Kapıcıya bırak. — Peki Efendim. Yirmi dakika sonra uşak gel - di. Feyyaz merakla sordu: — Oldu mu? İ — Kendisi yoktu. l — Ne zaman geleceğini söyle » | miş mi? l — Haym. Fakat beşten evel gelmez dediler. — Alâ. Feyyaz dikkatle uşağın yüzü - | nü tetkik etti, Herifin sefahatten | kırışan yüzü, ahlâksızlığın timsa- | Hi gibi idi. | | o — Parayı sever misin? ! İ — Bu zamanda parayı kim | sevmez Efendim? | — Bu akşam Hanımefendi sa - | at yedide bana gelecek. | — Anladım Efendim. — Buraya gelmek için karadan | iki yol var. — Ya sahilden gelirse?... Ha - nımefendi kayıkla gezmeğe bayı- | lıyor... Kayık rıhtumda duruyor. — Yalnız biniyor mu? — Her zaman biniyor. — Tehlikeli bu. — Evet tehlikeli. Malüm ya buraların akıntısı o meşhurdur. Hem iyi kürek çekmiyor, hem su- İ ırı bilmiyor. — En sakin havalarda bile ka- yığın yatması kabildir. Bunu söylerken uşağa sivri bir | vazarla baktı. | — VAKİT 27 Teşrinlevel 1934 sema Ölüme Susayan Gönül Yazan: Selâmi İzzet Uşak göz kırptı: — Kabildirya,. Buralarda kaç i sem sonunda ölüm var.. Birden- | kişi boğuldu.. Düşenin çıkması ih- timali de yokmuş... — Kazaya çare yoktur. Deniz- de boğulursun, yolda ezilirsin, bir uçuruma yuvarlanırsin.. Herşey o- lur.. — Hakkınız var Efendim. — Hakkımı teslim edince, ver- diğim derslerden istifade etmen lâzım. - Her zaman müstefit oluyo - ruz Efendim. Demek istiyorsunuz, ki ister karada ister denizde insan İ kazaya uğrayabilir. Bu gayet ta - biiJir. — Tamam.. Bu zekânm mükâ- fatını da vereceğim. Feyyaz cüzdanından yüz lira çıkararak, uğaş uzattı: — Al bakalım... Dediğimi fa - parsan, bunun gibi daha dört dane veritim, Uşak parayı cebine yerleştirip, çıktı. Feyaz elerini uğuşturdu: “ — Eğer bu gece Şikita ile â - şıkı randevüden sağ salim gelebi- lirlerse pek şaşarım. Bu adam ya - man bir adam..,, »$ Cavit yerinde duramıyordu. Bütün gece uyuyamamıştı. Da» ba şafak sükmeden otelden çık - mış, 181z yollarda dolaşmağa baş- lamıştı. Otele geldiği zaman akşa- mı edememiş, gene sokağa çık » muştı, Şikita ile buluşacağı zamanr dört gözle bekliyordu... Bir ağaç altına uzandı ve nihayet uyuya kaldı. Gözlerini açtığı zaman orta - lık kararmıştı: — Ooh, nihayet!.. dedi. Tekrar otele geldi. Daha üç sa» at vakti vardı.. Eline mektubu ver- İ diler. Bir bakışta okudu. Deli oldu.Fırladı. Köşke koş » İ tu. Uşakları, hizmetçileri göğüsli- yerek girdi, salona atıldı. Şikita kanapeye uzanmıştı, Cavidi gören genç kadın yerin- den fırladı: — Siz.. Siz misininz?.. Cavit bir sey söylemedi. Mek: tubu uzattı. Şikita titriyerek oku - du: — Anlıyorum... diye kekeledi. Cavit, hiç bir şey düşünecek, mülâhaz edecek, muhakeme yürü» tecek halde değildi: — Mektup vazıh, dedi. Anlaşı- lıyor... Şikita, ani tehlikeyi sezdi, ken- dini, iradesini topladı: — Bu mektubu size kim verdi? — Bilmiyorum. Ben yokken ©- tel bırakmışlar. — Kim bırakmış? —Sormadım. — Artık sorsanız da para et - mez.. Neyse, mektubu okudunuz, inandınız ve hemen buraya geldi- niz değil mi? .— Evet. Tabii değil mi? — Hayır. Bu suretle onun pro- | jesini kolaylaştırıyorsunuz. — Ne projesi? Kimin projesi? — Feyyazın. ' Cavit şaşaladr. Ağzı bir karış açık kaldı. Hayretle ve endişe ile sordu: — Feyaz burada mı? — Evet burada. (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: