5 Kasım 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

5 Kasım 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

te ğa, — te, SİN ili - z Byoçş* İKİ santtir cemiyet e er f ih leklike ? ek zi Galatasaray köşesi” | iğ, “Te iken, kontrolör İ b yk bastr. İçeriye iri a, , Frmesiyle beraber, My, SİRİ telâşla yerinden Ne » ço”. ui p, > AN evel tramvaydan ME, ilerledi. e şim gören kontro- | . olundan yakaladı: ai durunuz! Biletinizi i N olumu, kuzum ! Şim- €NİN sırası mı? e, ti ” İç, emenin sırası mine | i ki i ç in > #aliba bilet almadı: Veriniz de öyle inin- ki v Aldem, z , evlât, bilet al- timdi ik ah i telâşla nereye O ulamıyorum. Bırak, ti İm. pu ağ, Ğ Eğer biraz daha | ye oki bu çok pa- i z Rp, tehdit ediyorsunuz, x* ö, pahalıya mal ola- Mes, İt « R, . *Yin bakalım! e Vi, ! Bi Ye çe un kulağma doğ- ina ge a söyle dedi: NI cak *#İ, bana, pahalıya Üren N Kendisine borçlu terET akne » Ne d » demin tramva- “yse beni görecek! İndi ————— ımı çıkanmış- üz, omuzlarında, or - sıkardıkları Mi almışlar, katı ye lar, me bastıra bastı- » arp : Acap değil, Harbiye » Sin ân oje sevimli talebe - “i Plaka gibi arka - a1" zap, , * anlatıyordu. Ye, laz, ş Mira mi göster - a, Pin aralığı - | Akile, vu, ayki Byk ta gülmese - , , <Scekti, Fakat ti) in 13 ayi, Yüze? in lâkırdıla 1, Üne baktıkça sü -| 1 Soğu srlaya işitir, ansızın eve dönüyor. Kocasını, bi rkadmla yan- Pp lane topl namına çek yazıyorum, Mis de her çek için | | sordu: < Vay Sonra liken i ar, sanki ii. ER or. Ben, evlilikten pek mem- Tarife! — Sizde vapur, tren, tramvay tarifesi var mi — Evet, buyurun! Hepsi bir | arada olarak, beş kuruşa! Tarifeyi evirip çeviren adam, — Beş kuruşa rar, dediniz? — Evet! — Pahalı! Bunun daha ucuzu yok mu? — Var. Geçen seneki tarifeyi isterseniz, yüz paraya alabilirsi - | niz? | Unutmıyacak ! — Benden geçenlerde beş lira almıştınız. Borcumuzu unutmadı » ğimizı ümit ederim! Alacakimm . bu hatırlatışına karşı, borçlu, şöyle söyledi: — Uuntmak mı?.. Asla! Size beş lira borcum olduğunu, hayatı- mm sonuna kadar © unutmıyaca- ğrm. Bundan emin olabilirsiniz! Karanlık! Falcı, falına baktıran adama şunları söyledi: — Karanlık, karanlık | falmıza bakarken, hep karanlık görüyorum! Falma baktıran adam, güldü: — Bu, beni hiç (o korkutmaz. Aydınlık göremezsiniz ki zaten... | Ben, ocak bacası, soba borusu te- 1. Sizin İ piyango isabet etmiş. Hem... aksilik! İ çeriye girdi. mizlemekle geçinirim! başlıyacak ayrılığın acısını azalt - mak için doya doya konuşuyor - lardır. Bir aralık Yılmazm sesi duyu du: — Peki ama, bakalım kız uslu oturuyor mu? Koca yatakhaneyi çmlatan kah: kahalar birdenbire durdu, adetâ nefes bile duyulmuyordu. Nöbetçi zabiti kendi t tirmemek için adetâ taş kesilmiş- tü, isset - Nihayet (Çetin) in sesi bir çelik yay gibi boş duvarlarda akisler bıraktı: — Seven kız dünya çıksa gözünü çevirmez. Ve ötekilerin yüzüne ilâve etti: — Meğer ki sevmemiş olsun! Sonra hep birden ileri sürülen fikirler yeni bir kahkaha fırtına- siyle nihayet bulurken nöbetçi za- biti kapıyı mahmuzlarmı şıkırda » tan bir hareketle itti.. Onun görül- ! 'karşısma bakarak ! dürmeğe çalışanlar bu süratli ma- ler gıcırdadı. Sandalyenin bacak- Haydan İzzet, pek yakmda kendisin - den çok yaşlı, fakat pek (zengin bir kadınla evlenecektir. Evlenin- ce, bu kadımm parasiyle mühim bir ticaret işine girişecek, kendisi- ni gösterecektir, Ondan sonra da, kendisi, karısından daha zengin olacaktır. O, böyle düşünüyor. Öyle dal budak salacak şeyler ta- sarlıyor ki! Arkadaşı Zeki, onun bu tasav- vuruna mubaliftir. Geçen gün, ğunları söyledi: — Vazgeç şu evlenmeden, ri- ca ederim! Serveti için böyle sa- na eş olamıyacak bir kadmla ev - lenilmez. Bu, doğru değil! |» | Aksilik/ — Haberin var mı, Faik beye — Biliyorum, biliyorum. Ne Verdiği haberin bu tarzda kari şılalanışma şaşan adam, sordu: — Piyango isabet etmiş olma- | sı fena bir şey mi?,. Bunun aksilik | neresinde? Diğeri, şöyle izah etti: — İkimiz gazinoda beraber ©- | turuyorduk. Bilet satan adam i» | Elinde kalan son bi» | atın almamızı teklif etti. Ben, satın almağa şöyle bir niyetlenir - ken, Faik büdalâsı benden © evel davrandı. İşte aksilik burada! 7 Eksik?! Çocuğunun pek zeki olduğunu, smıfta her dersten en iyi numara- yı aldığmı misafire ( ballandıra ballandıra anlatan kadın, bu iddi- asmr ispat için, çocuğuna sordu: — Oğlum, söyle bakayım. Üç kere üç ne eder? — Sekiz, anne! Anne, hiç bozulmadı. Misafi - re dönerek, şöyle söyledi: — Bir sayı eksik, hanım efen- di. Lâkin, bundan ne çıkar?.. En bilgiç insanm bile, bilgisnide bu 7 — VAKİT Huya! sİzzet, tasavvurunda ısrar etti — Niçin böyle söylüyorsun?. Koca Napolyon da benim gibi yapmadı mı?. Gayesine erişmek hususunda karısı Jozefinden isti- fade etti! Onun nüfuzundan... — Onum öyle yapıp yapmadığı- nı bilmiyorum. Ancak, sonradan kahkaha attı: — Tamam!.. Ben de zengin o- lanca, bu ihtiyar kadmı boşayıp, genç, güzel ve şık bir kadmıni- kâhlıyacağım! — Desene, haydan gelen huya | gidecek! | Renk/ z Kadm; pek hoşuna giden bir | kumaşı satın alabilmek için koca- sından para istemişti, Kocası, | önce razı olmamış, fakat kadm | surat etmiş, çekişe çekişe nihayet | istediği parayı koparmıştı . Parayı elime geçirdiği günün akşamı, kumaşı kocasına göster- di ve sordu: — Nasıl?... Hoşuma gittiği ka- dar var, değil mi?. Ne güzel renk! | Kocasr, isteksiz bir tavırla şöy- le bir baktı, biran durduktan sonra: — Fakat, dedi, sen kumaşm | havuç kırmızısı olduğunu söyle - miştin. Halbuki,limon © sarısı!.. Bana bahsettiğin kumaş, bu ku- karısmı boşadığını hatırlıyorum! | İzzet, avuçlarmı şaklatıp, bir | | $ Teşrinlsani 1934 dam — Evlenmeden evvel bana söyledi. ğin şeylerden birisine - inanmamakla çok yanlış hareket etmişim! — Hangisine?, — Bana lâyik olmadığı söyleme- ne! Mantık! — Yeni süt nineye yol verdin, demek?. Peki, niçin? Tutalı da - ha bir ay oldu, olmadı! Meğer Çocuğu — Nasıl yol vermem?.. bildiğim gibi değilmiş. varmış! Komşu, güldü. Şöyle dedi: — Bu, kabahat mı?.. Se.nin'de çocuğun var! — Evet, ama ben onun çocuğu” nu emzirmiyorum! Kadm, şu cevabı verdi: — Kumaşın rengi havuç kırmı- zısridi, ama senden (oparayısıka maş olmasa gerek! — Çıldırdın me sen?. Parmaklığın kadarcık bir eksiklik vardır elbet- te! mesiyle beraber ortada toplanan kalabalrk karıştı. | Caketinin yakasını iliklemeğe, kolunu geçirmeğe, cigarasını sön- nevrayı bir anda bitirip dimdik, hazırol vaziyetinde durdular. Nöbetçi zabiti onlara yaklaşm- ca eliyle işaret etti: — Rahat durunuz. 'Adetâ bir elektrik motörü priz- den alınmış gibi serbestlediler. Nöbetçi zabiti bir sandalya çe - kip otururken onlara da emir ver- di: — Herkes yerine otursun baka- m. Etrafını aldılar. Tahta kerevet- ları esnedi. Bu gece nöbette kalan ikinci bölük kumandanı yüzbaşı Yalçm Bey vazife başında ateş gibiydi. Fakat kumandayı bırakmca şeker gibi adam olurdu. Bunu bildikleri için rahatları * — Cânbazlık!. dileri kendilerini eğlendir rler!| nın kaçmadığına inanarak cetra - fmı aldılar. Yüzbaşı bu genç arkadaşları a * | rasmda kendi eski (omekteplilik | hayatmı tazelemiş gibiydi. Masa- nın üstünde duran (Altay) ın bü- yük cigara tabakasmı gösterdi: — Verin bakalım bir cigara.. Yüzbaşı bu teklifsizlikle onları | biraz daha açmak istemişti, Sonra sınıfın çavuşu (Ergin) e döndü: — Neler anlatıyordunuz baka- İrm başçavuş, dedi, kahkahaları « | nız koridorları doldurdu. Daya -| namadım.. Ne olürsa olsun, şun - ları arasma gireyim dedim. Ra - hatmızı bozmadım ya.. Hep birden mırıldandılar:; — Aman, nasıl olur kumandan bey. Yüzbaşı bacaklarını çaprazla » dı: ! — Öyleyse bana da anlatın ba- kayım, dedi, ama arkadaşça.. Ya- | rm, öbür gün siz de zabit oluyor. ! ka kuru limondan suçrkarım gibi alabildiğim için, renk değişti. Ha- vuç kirmizi mon sarısı oldu! e üzerinde ne yapıyorsun öyle? & yerine mevsim geçtikten sonra gelenler, ancak ken- sunuz. Ayrı gayri yok. Ne konuşu- yorsanız hiç kesmeyin, Hepsi (Çetin) e baktılar, O, dudaklarmı ısırdı.. — Başçavuş, sen söyle bakalım. Şu kahkahalar nereden © geliyor. Galiba Çetin size gene bir şeyler anlatıyordu. Ergin: — Evet yüzbaşım, dedi. Sılaya gideceğiz ya.. Arkadaşlardan bi - rinin bir gönül davası var da, onu konuşuyorduk. — O belli zaten.. Böyle davalar bu yaşlarda çok olur. Davacı kim? Hepsi birden Attilâya baktılar, Ergin bu davayı aydmlattı: — Attilânın Edirnede bir nişan- lisr varmış. Biz diyoruz ki, bu za- manda kızlara pek güven olmaz. Senin nişanlı kimbilir ne âlemde. Çetin diyor ki, eğer kız sahiden seviyorsa iş sigortalıdır. Dünya yıkılsa baştan çıkmaz. (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: