14 Kasım 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

14 Kasım 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ki âvat faza kak, lar kayaş İa tanesi yirmi kuruşa satılıyor. Bunlar ucuz *raber bir iki defa bağ- | arın hiç bir işe | larınızı iyi muha- etmek çareleri mamalıdır. Onları asılı bulundur- İ mak icap eder. Bunun için dolabın içine bir ip germek kâfidir. Mahir eller evde de güzel kra- vat dikebilirler. Bunun için evdeki lan- onra on, am bir surette du- | eski ipekli elbiseleri kesip ku mak kâfidir. Bir kravat iyi | 54X53 eb'adında bir ipekli kumaş hu mak kolay değildi İ alınır. Çizgili kina ulansa “e me bu nesneye faz | iyidir. Bu kumaşı kesme in al a Yatamıy,, alınacak zaman- modeli kâğıt üzerine çi “e ır, par aş, YOTUZ. o halde eski i- | çaların boyları, iyice ölçülür. En : Pin > ui 5 dö. im, ZI muhafaza etme- | iyisi eski bir kravatı çözüp ona gö VE re ölemektir. Her kravat üç parça» dan ikarettir. Bu parçalar kesildik | e eklenir, kumaş uymasına için pahalı- iyi dr Tavati ı “Halı lar daima tdulej i bu Yat “ Zamanlarda a 4 tır kal. alm, ma muhafaza edi- u ten sonra birbirin çizgilerinin (birbirine dikkat edilir. Kumaş inceyse içeri» sine yumuşak fanelâdan bir parça ilâve edilir. Yakanın ense tarafı- na isabet eden ince kısmı üzerin- İ den bir kaç defa makine çekilir ki kravat iyi otursun, Ondan son- ra kravat kuru bir bez altına konu- larak ütülenir, Ütünün çok düz- n olması lâzımdır. Dikişi yan ta- Yoksa ? onu ber gün takma- a sırada da buru l uruşuklukları gider» n için en iyi N mukavvad ak “Şam kravatı çıkarm- vva kalık » Bu küm an bir kalıp »ı kravatın içine mukavvanın ipekli | âşıyle o kumaş içinde Sravatr dik tutmağ N arasma girmesine il menenliiri v. Çok buru- avatları ütülemek icap | mektir “at ütülerken dikiş yeri» İ raflardan dikişler muntazam dikilmedi de- Peki gali ni, Hilâliahmer balosu Her defasında büyük yenilikler gö#- ve içindeki astarın top N pe ülür. Bir de i, ,, o*lıklar hasıl olur. O- | teren Hilâlihmer cemiyetinin senelik | hafifçe ütülenen er ıvatın üstüne balosu bu sene de 20 Kânunuevvel 1934 İdaş bi, ek Perapalas sa- şamı kir l | bez koyduktan sonra | perşembe günü lonlarında verile muvafrktır, Ütülerken alıp da krav binde hal 'p da kravatın içinde Bir aile toplantısı olan bu balonun iyetimi temin için Dahiliye Şükrü K vatlar benzinle temiz- / güzide zevattan müteşekkil tertip beye- | i şimdiden hazırlıkta bulunmaktadır. Ee çi Müzeler kütüphanesinde tahkikat yapılıyor Haber verildiğine göre İstanbul il, dikiş çizgisinin kayma- | muken ku, *i kaldırılmış olur. Vekil ya Beyin riyasetinde Va, meyip yalr hafif kli kı, ması lâzımdır. Yoksa i- » “AŞ kaba biz *»zinle ekil “alır temizlenemiyorsa , müzeler kütüphanesinde bazı yol- suzluklar görüldüğünden Maarif vekâleti tarafından tahkikata baş- | lanmıştır. karışma- Maarif Vekâleti, umum müfet- bir beze| tişlerden İstanbul kitaphaneleri » | İ nin umumi vaziyeti hakkında ma- dar kısmına ondan sonra soğuk biraz yıkanır ve ku- “etini i içi, ç Din birbirnie İN dey, vhal temiz dap m sonra ters tarafın- lümat istemiştir. ——— Oynarken yaralanmış Fatihte Hasan Ali mahallesin. i yaşında Lâtif ile oturan on y Se ütülenir ve *PYeni ölür. Yarj lay, ları bi dikilirse Şayet kuma- râaz yenmiş olursa ri doğ Sru kıvırarak krava- np. arlaştırmak bi lâzımdır. haret gösterme li- de oturan ye Saraçhane başında üç yaşında Yorgi Şehzadebaşm- da oynarlarken Yorginin attığı bir tahta kutu Lâtifin başından | yaralanmasına sebep olmuştur. 42 me Tav, al Se n Züzel bozul şekli | dolâbında kar- e halde bulündurul. | galar çekip götürüyor. Günümüzün bazı saatleri de | İ kasabanın arkasındaki o zeytin bahçölerinde geçiyor. © Orada İ kurduğumuz salıncaklar yerlerin» | den çözülmeden günlerce duru - | İ vor ve biz saçlarımız zeytin dal İ larına ilişip salkım salkım ko - puncaya kadar uçuyoruz. Foça arkasındaki (Çan deve) sarı kır çiçeklerile j kurşuni, be- | indiler. ği rengin- ee k defterini Seçen mey vvel bıraktığı Yazma, simlerin hatı - Ya devam etti. A geleji v geleli hce ç sok oldu.. İünyanın e dağları mavi, dolu. Oraya kalabalık gruplar halinde çıktığımız zaman başı - r. mızda adeta bir bayram havası esiyor. Oradan geç vakit, yüz | göz koşup terlemekten kızarmış, kollarımız çiçek demetlerile do- yorgunluktan bacaklarımız n güzel, kı 1m, nandanının, ko- 1Mâmın torunu dalgalarla kumlar va kadar aklımıza Çi OYNUYORUZ. | Mlaye kadar da. | birinden güzel bir dünya cenne- *re kumsala bı. | ti. Zaten İzmirden daha ilk gel ab kğ abılarımızı dal. | diğimiz gün buraya ısmmıştım. “tarı | lu, sallana sallana dönüyoruz. ar Foça, denizi, suyu, havası bir. can sıkıntıları altında e İ Pilos ile İ bitnel Eşerya'ya İ tiği daha az olurdu; | aşıyordum. Tanrıların bir derneği t Erten güzel Tit kalktı ışığı g Tanrılara, adamlar mek için. Tanrılar danışık için toplan- mışlardı bile, Jüpiter, yıldırımlarile ye ri sarsan, erki sonsuz Jüpiter de onla Tanriçe Mi- Ü. anla rın ortasında oturmuştu. nerva onlara Kalipso'nun sarayında lis'in çekmekte olduğu sıkıntıları byordu. “Ulu Jüpiter, siz de ölm arılar! de m çıbıl “elinde al dedi onlara, hangi han vardır ki yavaşlıktan gaştan, doğruluk ve könülük yolların- an ayrılmasın? Ya, kim bütün işledikleri için törü olarak ancak yarlı vardır ki öz dileğini bilsin de türlü yamanlıklara, yavuluklara kendini kaptırmasın: Hel tenğriken Ülis'in adami nu anan tek birinin kalmadı ten sonra? O ise on baba iyiliklerini saçardı! Türlü o ada üzerinde kalmış: üzüntüler, istem rek Kalipso'nun sarayında tut yurduna dönmiye bir yolu kal deniz kendi- i, ne de kürek k almak len biricik oğ- Çünkü engin üzerinde götürecek ne gemi r. Babasından s Lakede lu dahi, yakında, canını a cıların tuzağına için non'a £ İmak üzere pu- su kurmuş olan sa düşecek.,, Yıldırımın izisi ona yanıt verdi lüyorsun? sünde, yatlıla Ülis'i rmdan öç ereken ölçüleri senin buyuruğunla, yavuzannılarını iş lemeden dönsünler.,, Bu tanrı böyle diyerek oğlu Mer ü çağırdı: “Merkür, dedi ona, bâşka tapıkla. rından ayrı, buyrultularımı ileten hep sensin; şimdi de git soya iyi bir öğüt ver; Ülüs'in adadan çi kıp gitmesine göynünü et, ki oda ülke sine dönsün; ancak ona ne bir tanğrı, ne bir kişi, kimse kılavuzluk etmesin; ünde kalsın; Kalip- endi başma bir sal sonsur emeklerden sonra, yirminci gün, arsın: Burası gönenç e ölmezlere yak Feaki n ül kesidir. Bu k gibi saygr gösterecek, onu kendi ülke oflaz cek; bir sözle, onu bun ı elrün c bir tanrı sine ulaştıracak; ona tunç, altın, dokumalar ve: ca sıyugallarla, armağanlarla caklar ki, Truvâ'da payına düş İancı, gemilerine bindirdiği g siz yurduna götürebilseydi bi uğur ya: onun, sevgili yurduna böyle dönmesini | ev- diklerine ve sarayına böyle yavuşmasını m Rİ Foçanın mektebini bile yadır- İzmirde biraz oku - gamadım Buraya gelince beni i- muştum. kinci sınıfa aldılar. Mektep çok kalabalık. Bu ço cuklar arasında yalnız ikisile çok sıkıfıkı oldum. Kumandan beyin kızları. Hocamızda beni pek beğeni - yordu. Daha geldiğimin ikinci haftasında beni sınıf başı yaptı Ama halır için değil.. “İzmirde İ okuduğum için öteki çocuklar dan daha üstünüm. O. ilk günler gamsız geçiyordu Yorulmadan, sıkılmadan ça Öyle okumak hevesim vardı O günlerde idi. Yaşlı bir ma- dam Fransızca okutmak için mektebe gelmişti. Kocası fabri- katormuş ta Avrupada çok do - ne rahat, ne de tutan l ... yerlerine | —— kada JJU ; olan beş lirası hamal Ramazanın başımdan ga- Beş li. eden k rip bir macera geçmiştir ra etrafında cereyan yu macera polise aksetmiş, hamal Ramazanın bir çok hamal arka anmışlardır Hamal Rama kalktığı e vakit damla damla üzerine daşları telâ: le şudur sabah her gün | ekliyerek o “biriktirmeğe gayret etti esli, Ramazan, heyecanla parasının yerinde yeller ğini görmüştür. yatağın dan fırlamış, sandığının açık ol « İ duğunu görünce yorganı kaldır. mış, döşeğin altını üstüne getir- aramadık yerini fakat beş lirasını miş, odanın bırakmamış, bulamamıştır. Beş liranın odada olmadığına iyice kanaat — getirdikten sonra çalındığını anlamış ve çalanı a- ramağa başlamıştır. Ramazan, ilk olarak arkadaşı hamal De - mirden şüphelenmiş ve vakit ge- çirmeden polise müracaat ede », beraber bir odada yat- rek ge sandığı kıra - tıkları Demirin rak beş lira parasını çaldığını Ramazan bu şi üzerine yapmıştı kâyet etmiştir kâyeti şüphe Arkadaşları kendisine: — Demir, parayı çalarken gör- dün mü?. Deyince düşünmeye başlamış tır. Çünkü Demiri parayı çalarken Ahmet Cavat YENİ SÖZLER : Bi zafak tanrıçe | Erten — makta ğriker lamcı t, poursulva nıt — Cevap. Hasım, düşme mek'ten: Gereken — Suiniyet, s0 | laşmış, dul kalmca hiç olmiâzsa İ Fransızca dersi verir, avunurum demiş Hocamız bunu anlatırken ilk istekli ben oldum. Kumandan |B heveslendiler. Hep beraber üç ayden fazla ders k Tatil mevsimi geldi mi artık 8 avuca sığmaz olurduk, Yazı kızları da 1d geçirmek için buraya İzmirden yabancı aileler de geliyor. Bun- larm arasında İzmirdeki Ameri- kan kollejinde profesörlük eden bir İngilizle karısı ve kızları da vardı Yakın oturduğumuz için ah - bap olduk. Uzun kollu, çilli yüzlü yetiş - miş kızları ile dostluğumuz epey ilerliyordu. Onlar benden bir | az büyüktüler. Bu dört kız kar. | deşten çok şey öğrendim. Me - olarak VAKİT 14 Teşrinisani 1934 hamalları i arasında telâş! »... Hamal Ramazanın birdenbire yok nasıl bulundu? görmemişti. Diğer taraftan Demir de merkeze çağrılmıştır Bu hal, R Ramazanın hamal arkadaşları a- rasında büyük bir dedikoduya yol Herkes vi Arkadaşının parasını çalan Ve saire şeklinde De mirin aleyhinde bulunmağa bas - açmıştır haindir lamıştır Bir kısım mahallar da Ramaza- na çatmağa başlamışlardır; ni yatıyorsun diye Ne biliyor - sun ki başka biri gelip parayı çal. Bir odada “böyle şey olur mu? madı. Çalarken görmedikten son « ra iftira edilir mi? Bu gürültü arasında beş lira meselesi öyle bir hal almıştır ki Ramazan ne yapacağını büsbütün şaşırmış ve bir aralık yeniden o- danın içinde araştırmağa basla - mıştır. Hamallar lan bir adamı aralarında yaşat - (1) doğru olmadığını, bu- arkadaş parasını ça- manın yarın bir söylüyorlar» gün bunu yapanın yaşkasına yapaca dr. İşte bu esnada gene Ramazan polise müracaat ederek : Paramı buldum. Demir çal mamış, şikâyetimi geri alıyorum.. Demiştir Bu detle suretle mesele yatışm ayaklanan hamalların yiyeti kalmamıştır. Fakat Ra memek İbunu yapmış, bu pek belli değil iFakat Büyükada hamalları rahat- İlamışlardır. | —— . | Gelenler, gidenler | Bükreş elçimiz Bükreş İstanbula gel hareket Ankarada bulunan elçimiz | Hamdullah Suphi Bey tir. Cuma günü Bükreşe | edecektir. Yunan âyan meclisi reis vekili Yunanistan âyan meclisi ikinci reis vekili M. İstamulis dün şehrimize Londra oteline inmiştir iki ay hapis yatacak bir adamın gel. miş, Şehzadebaşında İ parasinı çalmaktan suçlu Sabri - nin muhakemesi Sultanahmet i. | kinci sulh ceza mahkemesinde görülmüş, iki ay hapse mahküm İ olmuştur selâ kürek çekmeyi bana en bü- Doğ lâzımsa onlar yük ablaları! öğrtti sunu söylemek me - deni terbiyeleri, oturup kalkma- ları, yemek pişirmeleri, hattâ sokakta gezişleri bile daha baş ka idi. onlara çok alıştım ve çok şe Sıkılgan olmadığım için öğrendim. Yalnız bir âdetleri beni hem düşündürür. Hem çekindirirdi. Anneleri her yemekten evvel Piyanonun başına geçer, ağır bir musiki ile dua okurdu. Büyüdükçe onlürm hayatında ki ana yolları daha iyi görme- başladım. Mevsimin üç ayını oçada geçiren bu İngiliz ailesi her yıl gelişlerinde kızlarından birini eksilmiş görürdüm.

Bu sayıdan diğer sayfalar: