28 Ocak 1939 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

28 Ocak 1939 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

çakır 26 URINCIKANUN 1038 * Kral Davut, korkudan azade, hırsını tatmin için vesileler ündas ederk günlerini geçirirken, Os- şoanlr ordusu Başkumandan: Mıs tafa Paşadan yardım mektubu al- “muştı, Tabii derhal red cevabı ver di. yine mişti. Şimdi enebilirdi. — Artık, diyordu. Güreistan hiç istilâ görmiyecek. Nereden ge- Uirse gelsin, her düşman, Tahme; Şalun kale gibi orduları ile karşı" Jaşacaktır, Davut Harun red cevabın: g ren süvari hareket ettikten bir gün sonra İrandan yine yıldırım gibi inen bir haber aldı; Tahmcsb ölmüştü, Şimdi ne güzel kızının hatırı, ne de dinini değiştirmiş olması, ken- istediği giki e hiçbir fayda veremezdi. Davit Kral olduztan sonra Dağ- ların Krallığını çoktan bırakmış 0- lan eşkiya reisi, asıl ismi olan Jli- ko ağını almış, taraftarları ile ge- çe gündüz şarap içerek zevk ve sela sürüyordu. Davudun adamı olması, kimsenin ağzını açtırmı- yordu. Kraj, gene en müşkül ânında ci- duğu için İlikoyu canyaldaşı telik ki ederek çağırttı: İliko, dedi, sen de kral adı- nı taşımış adamsın. “Dağların Kralr,, adını bıraktığın gibi ben de yakında Gürcistan kralı adını bırakacağım? İliko sarhoştu: — Yoksa sen de mi benim gibi gece gündüz eğlenmek sevdasına düştün? — Ben krallığı bıraktıktan son- ra sen de başmin çaresine bakar- sin. — Büşrmın çaresine mi?.. — Elbet, Ben krallığı bıraktık- tan sonra senin için ne yapa rim ki, — Ama niçin birakıyorsun&z? — Biraktırırlar — Demek Şah ihanet etö?. Davut dudaklarını yeisle buruş- turdu; — Şah, dedi, şimdi öbür dün- yada.. Iran karmakarışık. Tahta kimin geçeceği belli deği Ku- mandanlar birbirlerine giriyorlar, — Peki, siz niçin tahtı bırakı- yorsunuz. — Osmânlı ordusu geliyor. £- ranhları fena halde mağlüp etmiş” İer.. Bizden yardım istediler, İliko gülümsedi: — Sana, dedi, yeni düşmüş de haberin yok.. — Ne fırsatı. , — Hemen Osmanlı ordusunun teklifini kabul edersin.. Şah öldü ten sonra gene ona verdiğin sözü muhafaza edecek değilsin yal., — Bu fırsatı çoktan kaçırdık #like,. Cevabı verdim, yardım şöyle dursun, Osmanl ordusu ge- bir fırsat Karamazof Kardeşler kızını da İran Şah'na* lirse, kuyvwi bildirdim, İlikonun yüzü butuştu. attı: — Öyle ise, dedi, sahiden sen krali, ben de şaraba veda edi- yoruz, Iiko bir müddet yalpa vura vu- ra dolaştıktan sonra: — Muhterem kralım, dedi, bir çare düşündüm. — Çare imi? — Hem çok iyi bir çare.. Bana bir at hasırlat., Yanıma da üç si- lâhgör alırım, —Ne.. — Doğru senin cevabını götü- ren adamın peşinden.. Onu nere de yakalarsam başını koparırım. — Buna da imkân yok İlikam. Çünkü mektubum gideli tam bir gün oldu.. — Osmanlı Paşasınm eline var muş mıdır ki, tim ile harbedeceğimi Rengi ben — Varmadı ama, şen de süvari- yi bulamazsın.. İliko gene kös kös düşünmeğe başladı, O, Davuda yaranmaktan ziyade | kendi vaziyetini kurtarmay: düşü. | nüyordu. — Buldum.. Diye bağırdı. Davut hiddetle karşılık verdi; — Haydi İliko aptallığın lüzu- mu yok.. Beni de fazla meşgul et- me, — Muhterem kralım ben aptal değilim. — Ne olursan ol... Beni rahat bırak.. — Fakat. — Hayır. Senden hiçbir şey İs- temiyorum. Kralın yüzü kıpkırmızı olmuş- tu, Bütün ümitleri sönmüş bir in- san gibi idi. Biliyordu ki, Gürcis.| tarda kendisini sevdiremeden ba-! şına bir felâket gelecektir. | Osmanlı ordusu gelir gelmez ber taraftan teslim bayrakları çe İ kilecek, İlk iş olarak kendisinden am alacaklardı. Yapılacak tek zaklaşmak, izini kaybetmekti Şimdi bunun yolunu bulmak lâ Zumre, Miko, kralın hiddetine aldırma- dı: — Muhterem Kralım, dedi, siz “ei İİ ürer : benden bir şey istemiyebilirsiniz, fakat ben istiyorum. — Ne istiyorsun, ben hiç bir şey verebilecek, yapabilecek halde değilim., — İstediğim şey çok basit. — Söyle. — Bana da bir mektup verecek siniz. — Kime? — Osmanlı paşasına,. Mektup ta diyece i “Ben Osmanlı ordusuna yardıma âmadey dmden gelen bir şeyi esirgemem. İstediğinizi bildiriniz.,, — Peki bundan ne çıkar?. — Ben hemen bu akşam hare- ket ederim, Benden evvel giden süvariyi bulamazsam, doğru Os- manli paşasına gider, mektubu veririm, O, evvelki mektubu almış olsa bile, ben yalan derim. Sahte mektuptur, derim. Bu, bizim son çaret Hiç te'fena bir zdir, çare değildi. im. E- ne Davudun yüzü güldü. — Aferin lliko, dedi en çid- den zeki bir adam işims İstediğin mektubu yazıyorum. Sa- na en güzel atlardan istediğin ka- iy. dar vereceğim. Dağların Kralı İliko en güven- diği arkadaşları ile hareket ettik- ten sonra düşünmeğe başladı. Gi- riştiği iş kalay netice verecek gi- bi değildi, Osmanl yardımını te: etmekle kendisi azaktı? Malyetinde giden lsrin bir şeyden haberleri yektu. ir — Fakat bı — Kaçıyoruz, — Hayır. ordusunun — Niçin soralım, dedi. gittiğin yere gitmekten çelkinecek | Temen miyiz ki. a — Yoksa kız kazırmaya mı gi! diyoruz? Yok, ondan daba teklik Ne ka mz. Biz Osmanlı ordusunun içine | ordusunun giriyoruz, demek Oraya görüşsceğir., hayatları oDağla ile beraber geçirmiş eşli d. İliko ilk mola verdikleri yerde? — Çocuklar, deği, nereye gitti- ğimizi biliyor mu Üçü birden tevap verdi; — Bilmi — Peki neden sormuyorsunuz? ,.» gok Arsena: — Öyle ise atlarımız: sürelim. | | Miko, ordunun içine büyük bir nle girdi, Onu derhal Musta- 8 Arsena gölü; anladın. — Anladım, Kral Davidin çiçi-| şmın omuzunu ök- onu sare Arsena, de Yalırz b acele etmek lâzım. | sefer çok tehlikeli | İ r düşünceniz aklınıza ip, Osman- Başkumandanı ile iyerek cevap Ver , Çe işi yap ? VAKIT ABONE TARİFESİ Vemleket Mef dıy 159P (0 « “ ıy00 * n gi 2 0 900 Bolkan 1 aylık 6 aylık 1 yıllık Tarifeden için ayda otuz kuruş Posta birliğine görmeyen ayda yetmiş beşer kuru medilir. Abönie kaydını bildir lup ve telgraf gcretini, parasının posla veya ma ücretini idare v Senin N a k mmm e ii İŞ enin her pozla maf” YAKIT o abone yarı v E- Adres değiştirme üreti e 25 kuruştur. gel > İLAN CenETLE, Ticuret ilğnlarının a salırı sondan itibaren falarında 40; İç yl kuruş: dördüncü si” ikinci ve üçüncüde Zi 4 dır, Büyük, çok devem. renkli ilin verenlere * indirmeler yapılır. R ru sanli - başlık yanı kesmesi salırı Vİ li di EE TİCARI MAHİYETTE © KÜÇÜK İLANDA Bir defu 30, iki: defesii Jefası 65, dört defast * defası 100 kuruşlur. ilân verenlerin bir deli sadır, Dört salımı geçe Ğ satırları beş kur İ sap edilir. et ak için fazla kuponu Tarihlen bir yaprak: Bir hırsıza sekizyüz baş Ankarada kurulan devlet milesseselerinden Polis Ens- ütüsü, en karışık cinayetlerin «srarırı meydana çıkarmakta, dır. Hiçbir İz bırakılmadan CaN Jenen bir cinayet bakınız nasıl meydana çıkarılmış: Cinaye- tin işlendiği yerde bulunan İ kürdan tah edilmiş ve bu kürdan: kullanan adâmm is- körpit hastalığına müptelâ duğ Yün tanıdıkları arasmda bu na- dir üptelâ adamla” rn hüviyetleri tetkik edilerek katil meydana çıkarılırış. Bu modern müsssetenin par lak muvaffakiyeti bana tarihin eşsiz garabetlerinden birini ha t . Vakayı aynen tarihin den anlatalım; manın evi basılıp hane & izine rastgelinmeği, Bilâhara bu keyfi oi anlaşılmış, sonra maktu. | eylediği alığa mi dar serseri dar: bilâ isti sız bulunamadığı için “Bir gece İstanbulda $ tanselim yakininie bir müslü- ber verilmezte ker nç kadar İ aranılmış isede bir tara i padi şah duyup herkesin emniyet hükümet kapısında böyle bir fezabatin suhur ede- rek yapanların bulunamaması saltanat namusuna dokundu ğundan İstanbul içinde ne ka- dolaş'p gezenler varsa araştırılıp sekiz yiiz ka- ik sokak ve pa zarda katil ve idam olund Ne feci değil mi?.. Bir hır sekiz yüz insanın başını kesmek. N. fa Paşanın huzuruna getirdiler, Çadırın önünde üzerindeki bütün silâhları almışlardı. Dağların Krs- kınmdan çıkararak , piştoamunu da ayni şekil de kabını kendi muhafaza etmek suretiyle verdi. hibi ği! (Devamı var) m ile evlâd ve âyali ve bütün ha demeleri maktul ve ev eşyala- rı menhub, olduğu mahallesi tarafından zabıta? beldeye ha. tarifesi indirttir. Vakıt bem d kara caddesinde alında KEMALEDDİN İlân Bürosu eliyle il eder. 4Büronun tetef o Ddeğerli yazılar kiymetli hatıralar ve “İ : tarihi resimle bugün çıktı her yerde Bütün Fiyatı 3O kuruştur Bu GÜN SAKARYA SINEMİ iünvada umumi bir heyecan uyandırmış v6 dik müsabakasında büyük mükâfstı kazanmış olani Günahkâr Kız? sk — Filmine BAŞLADI, Baş Rollerde: Ayrı TATLI Filmi de gö A. köyle gitseydi tanışacakları da yoktu. Bir gazinoda birleşmek onlar: yakmlaş tırdı. Ama meselâ nelerden bahsediyor- lar? Allah var mı? Ruh lâyemut mu- dur? Allaha inanmıyanlar da sosyalizm meliyiz!,, demiş buut!, Cor ene Luca're ve Annie Dİ a : DOBERT TAYLOR ve JEANNE HARLOY* GÜNAH erilecektir. İliveten: Yeni Param rin ve a yüksek bir kuşatılmış zavallı Bİr kadar heybetli bir mevzuu E gülünç Doğrusu da bu, olur, Yazan: Dostoyevski Çevireni Hakkı Süt Cesgio we 8| ME yem mer — İçmiyelim ağabey... Ben kederli- yim, — Evet senin bir kederin var bu nün çoktan farkındayım, — Yarm sabah mutlaka gidecek mi- sin? — Yarım ama, sabah demedim... Bel- ki de erkenden giderim... Şuna inan, ki bugün burada yemek yeyişim, sırf babamla bir sofraya oturmamak için- dir. Bana nefret veriyor bu adam... E- ğer burada ondan başka kimse olma" saydı, çoktan uzaklaşmıştım... Ama sen, ne diye benim gidişimden bu kadar en- dişeleniyorsun? Önümüzde daha bir a“ Jay vakit var. — Yann gidersen, nasıl alayla vakit olür?.. — Adam sen de ne ehemmiyeti var. Bizi meşgul eden düğümü çözmek için nasıl olsa bir vakit buluruz. Niçin böy- le hayretle bakıyorsun Söyle bana bugün burada Katerinanın aşkından, babamdan, Dimitriden bahsetmek için mi buluştuk? Siyasiyat için mi? Rus- - ae yanın uğursuz bedbahtlığın: konuşmak Napolyon Banapartı münakaşa etmek için mi? — Hayır! — Ne iğin olduğunu sen de anlamı yorsun, Bizim gibi toy gençler ez muammalarr öğütmiye çalışırlark. tecrübe sahibi yaşlılar, faydalı siğil üstüne eğilirler, Meselâ sen, şu üç ay neden yüzüme hep: “İmanın var mı, yok mu?,, der gibi baktın durdun?. İş- te gözlerinin bende bıraktığı intiba bun jar oldu Aleksi Fiyodoroviç! Doğru söylemiyor muyum? Aliyoşa, gülümsiyerek? — Belki doğrudur ağabey! Ama sen bu sözlerinle alay etmiyorsun ya. — Alay m:?. Beni hiç incitmiyen bir kardeşe k böyle bir şey aklım- dan geçmez. Aliyoşa, yüzüme dikkatle bak. Ben de senin gibi masum bir ço- cuğum. Senin fazla olarak papaslığın da var. İşte bu iki çocuk, birbirlerine kan, aile, hayat bağlariyle bağlı clduk- ları halde tanışmamışlardı. Kırk yıl münakaşaları yapıyorlar. Bütün bu me slelerin esas: budur. Yalnız manzara- ları değişir. Doğru değil mi? Aliyoşa yine gülmeğe çalışarak; — Evet! Diyebildi. — Aliyoşa, Rus olmak, her vakit bir zekâ vesikası değildir. Rus gençliğinin bugünkü meşguliyetinden daha aptalca bir hezeyan yoktur. Fakat bir kısım Rus gençliği var, &i onları ben de sevi yor ve takdir ediyorum, — Ne güzel söylüyorsun ağabey. — Eh anlat öyle ise nereden başlı- yalım? Allah var mı, yokmu? dan mı? — Nereden istersen ağabey. Dün Al- lah yoktur, demiştin. Aliyoşa bunu gözlerini kardeşinin gözleri içine daldırarak söylemişti. — Dün bunu, babam: kızdırmak için söylemiştim. Senin gözlerinin kıvılcım- landığını da görüyordum. Fakat şimdi seninle ciddi konuşmak fikrindeyim, Çünkü anlaşmak istiyorum seninle... Benim dünyada hiç dostum yok Aliyo- şa. Bir tan rı divorum. Bir Alla hn varlığına inanıyorum. Cen bövle bir sözü benden beklemiyordun, değil mi3, — Evet, yine şaka etmiyorsan, öyle. Allalu biz, insanlar ye n ürkme. Asıl, insan gibi vahel bir bayvanm ruh ve vicdanmda bir Al- laha vücut vermek ihtiyacınm doğur mühimdir. Onun kutsiyeti, bu ibt doğurtmasndan belli değil mi? gelince, ben çoktanberi: — Allah mw insanları yarattı? İnsan Jar mu Allahı?.. Sualini artık kendi kendime sörmıyo- rum. Pâraziyeleri de şöyle bir tarafa bırakıyorum, Bütün istediğim çu: Sana içimi, ümitlerimi ve ülkümü anlatmak. Eğer hakikaten bir Allah vars, inyar yı mutlaka, Oklidin üç “buud,, a istinat eden hendesesine göre yaratmıtır. Hat tâ, belki de yine Oklidin düsturlarına uyarak mozayiklerin ancak nimütena- hilikler içinde birleşebileceğini kabul etmiştir. Ben, daha bu hâdiseyi bile anlama- dığım için ondan çok yüksek olan “rü- gut,, fikrini münakaşadan vazgeçtim. Bu gibi büyük davaları halledecek ka- biliyette olmadığımı mahviyetle itiraf ederim. Ben de “Oklid,, gibi düşünüyo- rum. Ancak dünyama zit olan seylerle meşgul olabilirim. Semadakilerle değil. Sevgili Aliyoşam, Allah fikri, pek de- Şuna inanıycrum, ki, iy#* sa cihanda böyük bir iel un sayesinde bef h. cek. thtiranlar sunacak, desti cek, kan dineçek, İvan, uzun nutlkunu, be heyecanla bitirmişti, Ai dalgın dinliyordu. Neden ye — Nişin şinirleniyorsi* Diye sordu. 4 — Çünkü bu itiraflar esi n Bunlar öyle şeylerdir Ki, “8 kendi içinde saklar. İvan, bunları söylerke” bir tarzda gü sedi, yenyeni bir hâdise gibi Jadı. —1- İSYAN İvan, ansızın süküte © — Sana bir şey daba z Aliyoşa, dedi; ben, ÖP tam kendi yakinini türlü akıl erdiremei sevmek için araya ef” eni Mizemder?.. Bir YETİR, göre azirlerden biri bizine, BİR yolcu bagynarei kendi e

Bu sayıdan diğer sayfalar: