23 Mart 1939 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 3

23 Mart 1939 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kaybettiğimiz âlim eği Lipmann nasıl yetişti, neler Yaptı, ne eserler vücuda getirdi * dehâsından doğan bu söz hayatta i | yetli biri | Ütke LE *t ve milletimize jiyi görünen bazı insanların içle. Wilhelm Lipmenn ig'te doğmuştu; İlse Prof. Lipmaan rlerde |: idiyse bugün onun ufulünden g, Frei. | duyduğu cı © de| dedir. O hakika diği nadir yüks nrındandı, Onun e doğum müdahale liyatlarını Meşhur k geyreder - nında ba ye tercüme edilmiş olan bs serleri onun İlmi kudreti hakkm. ve te profesör | | bir fikir verir. Berline gelmiş İlik çeri olarak çalı e “doçent ve 1918 de Be Çalışmaktan, iyilik y tan, eser yaratmaktan der an bi talığının heni girmediği zan dan sonra eskisi gibi £ çalışamazsam bile kit: kadar sıhhat ve kuvvete malik ol- sam benim için kâfidir, ömrü. İmün bundan sonraki senalerini bu memlekete kitap yazarak mü, fit olmakla geçiririm.,. demişt iği direktörlüğüne r. 1933 te İstanbul diveti üzerine ni. g V pro- | ki dışmda da i PO e A larak tanmdığı gibi 8 kadın psikolojisi | kından alâkadar olmuş ve bu sa- halarda da eserler yazmıştır. » ordinar m ölümüyle en ze gelin İtaklidi olduğu gibi milletler ara- İvatanseveri, hakiki fazilet ile suni | Günlerin peşinden: Adam tanımak sanatı İzmirde cinayet Meşhur sözdür, soğanı gelin et. r, 22 (Hususi) — Tepe mişler de kırk gün kokusu çıkma ci sokakta Naime Türk milletinin del bir 2 adında mış, derler; Muşlu Sai adam tanımak sanatının ne kadar güç olduğunu gösteren en doğru bir ifadedir. Zira zahiri görünüşte insanların fenası yoktur; netekim başka bir ğ darbimesel de: “Adamın kötüsü) |, GL... dol âd olmaz, meğer ki züğürt ola.,, di- zmıre dolu yağdı yor. Halbuki züğürtlüklerinde çok | 1 den yaralayarak öldürmüştür. ir, 22 (Hus üç defa şili dı. Sebzeli zarar gördü. si) — Bu li dolu: yağ. sinde gizli olan kötülükler bilâkis de £ zenginlik zamanlarında meydana çıkar, Bu dünyada her şeyin halisi ve — Romanyanın aldığı tetbirler sında fazilet diye tanınmış olan her türlü iyiliklerin halisi ve tak lidi, sonra o balisler ile taklitlerin | de birçok dereceleri vardır. İşte adam tanımak sanatı denilen şoy böyle halis vatansever ile sahte fikan, hükümet, n hafaza kıtaatı efradmı tanıs mak üzere | jantlarımı ti İrarlara fazileti, halis karakter ile taklit karakteri ve bütün bunları dere. celerini birbirinden ayırmak ma- | haretidir. 1 ihtiyat Kontor mak için tertibat HASAN KUMÇAYI Dün gece Üsküdarda iki ev yandı Dün saat 24,49 da yangın ku. üdarda İhsani- ilinde kala. evvelden sefi bazı yaba tedbirler geri a. | leleri itiaiyey çıktı Üsküdar grupu derhal yangın- ine gitmişse de büyük bir ev yandığı görülmüştür. İtfaiyen bütün gayretine rağmen İhsani- yede Üst sokakta müteksit kayma kam Reşide ait olan üç katlı bu evle yanındaki yine üç katlı ev ti, ihtiyatları evlerine göndere .| cektir, 'Tahşidat talim mahiyetinde bu | lunduğundan hudutta hiç bir as.| »arekât yapılmadığı te olunur, General Ali Hikmet gömüldü Vefatını bü ber Emekli Generallerden Ali Hikme- ik bir teessürle ha | Kayıklara Konacak Tahlisiye Vasıtaları verdiğimiz Antep m Muhtelif sahalardaki muvaffa. her hakiki büyük adam gibi fevkalâde müte. vazi bir şahistı; ti a bir arkad ta , onların bütün mü en büyük yardımena. yede bulunduğu müddet içimde memlekete retle faydalı olmağa doğan her erki . a Türk ordusu - tenılakı vazifesi - te bulunma: sını te . Ehem iş o. nı yüksekl min suretile yapılmış o! miyetli bir we lan üniversite, ken hayatmm ve me Birkaç Gün Sürecek Büyük Hikâye YUSUFCUK Yazan : KENAN HULÜSİ 8 hissedip yakalayamadığı bir yerden kendisine cevap gel- Ni, ar; ve eğer dişlerini sıkıp biraz daha oturacak olursa giy besinin sarılarla dolu, Kızılcahamama döneceğini âde- mama, eu İ ykten, Yusufun Kızileahamama dönmek aman; gelip çat. $,.* senednberi Dayıoğluna ancak üç mektup yazmış, eşağı “Sühde de ayni şeyleri söyliyerek çok rahat olduğunu ilâve İ isek güzlerden birinde Kızılcahamama indiği zaman bü- İN İrx alacak kadar zengin olmaya başladığını haber vermiş. « Yine de bu mektuplardan hiç birinde Dayroğluna yalan ik y İ zZannetmiyordu. Madem ki her gün sarı altınları düşünü- tte onlara sahip olacak demekti. Ya olmazsa?. Dayıoğ- sinai kendisine bakar 291 ki; dudaklermdaki Bah verir; |, *dikten sonra samanlığa doğru dereden tepeden cilvele- Hur; iki yıl yalnız Yusufu düşünerek yaşadığını söyler Sİ Yattığı yerde geceleri bunların hepsini düşünüyordu. * dönmek!,.. Sarı altınların aktığı oluğu bulamadıysa Yu- ?« Keşki yola çıkmadan evvel Kızılcadaki dağın alt ba. ebelerine, 2-| Limanda İyıklarda tak iması mecburiy ce kabul edilmişti. Buna göre, boyları 8 metreye lan sandal, i tin cenazesi dün sabah 11 de Şiş- lide Kuzey apartımanından kaldı. rılmış T dal ve ka. bulum- ir top arabasına konarak ikiye camiine götürülmüştür Cenaze namazı kılındıktan son- ra önde bando ve arkada asker, vali, kumandamlar, ise o sayının yarısı miktar ve at nalı eklinde beheri ak kabiliyette ye simitleri (o bulundurulacaktır. İ z vasıtaları evsafına gö- re bunları kil ve hacmi. lar ve merhumün dostlarmdan mü) rekkep kesif bir kalabalıkta te- şekkül eden alay Asri Mezarlığa gitmiş, merhum ebedi hma bırakılmıştır. Alay Yedek Subay Okulu ö geçerken yedek subaylar mek. tep önünde dizilerek selâm dur- muşlardır. Mezar başında B cı o. | sirli Muammer Başı İzat merhu trahatgâ- ile diğer iki un mezayasını anlat- “ maşlardır. yide gldeik gelip geçen köylülerin Şaptığı gihi üç kere hajkarss; görünmez bir kuvvetten yardım dilese, bez bağlayıp çeşme suyun- dan içseydi!.. Memlekette, Dayıoğlu tarlalarını faizden kurtarmak için Yu- sufun geri dönmesini bekliyordu. Babası dört çift öküz alarak borç- larımıştı; üstelik otuz koyunluk davarın vergisini verememişti; ar. tık zengin olmaya başladığını kildiren son mektubundan sonra ha- ber haber üstüne salmışlar; “Aman Yusufçuk, etme eyleme, de. mişlerdi; hayvanlarımızı hükümat, koyunlarımızı sel aldı; öküz- lerden biri tepeden yuvarlandı; ananın gözleri görmez oldu; tar- lalar kara çakıl içinde kaldı; burada harap, perişan kesildik Yu- suf!,., Mektubu aldığı gece hemen kapısının önünde çalı çırpı yaka. rek hancının tenceresinde biraz kuru fasulye pişiriyordu. Sarı al yin karşısımda böynunu bükmüş, suyun fıkırdısını dinliyordu; üze. rinde tuhaf bir kırıklık vardı; halbuki son bir aydanberi ilk defa fasulye yiyecek, kendi kendisine şöyle bir zevk edecekti; kaldı ki hancı da tencerenin içine bir kaşık yağ atmış, biraz da salça koy- muştu, Fakat Yusufçuk her nedense az sonra, başına hemen yuka- nki saçaktan bir taş düşecekmiş gibi kendisini tehlikede bisse. yor; bir sürü kurt üzerine saldıracakmış kadar (tetirkin oluyordu. Mektubu hancı okuyunca, Yusuf hiç haberi olmaksızın göz kapak. larınm bir saniye kapandığını | issetti; başını iki aldı; düşündü, düşündü. Yusuf ne yapıp yaparak geriye dönmek lâzım olduğunu bili- yordu. Yalnız nasıl geriye dönecek?. Dayıoğlunun tarlası, babası. sın öküzlerinden vazgeçtik; yanşma kız Yusufun ellerini boş go- rünce hemen başını çevireceği yalan mı ki... Daha sonra bütün bun- ları bir tarafa bırakarak dönmek istese Yusuf şuradan şuraya adım atamazdı. “Hey benim köyümün yolları hey!.. Git gidebildiği ka- dar; ne soran var ne eden; yat çimenlerinde istediğin kadar: nars avuçları arasına 23 MART 3 — VAKIT 1939 Romen - Alman ticaret müza- kereleri yarıda kaldı Alman heyeti Berline döndü 22 (AA) —H r mahfillerder e göre Almanya ile Roman. | r. Fa. — Röme amlıyacak olan 7 sonuna bırak hası Wohitat, bu, | d€ bir kadın düşmüş, ağı yaralanmıştır. DN h » a kursları iyi haber ulan mi edir, Romen . | ir ve Manisada iki eğit. a kursu açılacak, aktır, kaydetmişlerdir. 225 kişi alı- Bazı petrol Görüp Düşündükçe Cemiyeti ihtiyaç yapalım! Dünkü akşam gazetelrinde, bir haber, tuhaf başi na kendini okuttu; öiyle, ba 'Azâsını bir araya toplamaya muvaffak ola. i, gerçekten meraklı bir başlıktır. Fakat edından daha çok düşündürücü... meyan Esnaf cemiy bence bu yazının iç Esnaf Cemiyeti, yıllık kongresini yapmak için, üç kere özü- sını çağırmış. Hiç birinde kanunun emrettiği yekünu tutturma dığı için bir iş görememiş. Bazan toptancılar gelmişler, bazan küçük esaf.. topluluk olmamış vesselâm! Başlığın tuhaflığı, içinin düşündürücülüğü neticenin acılı. ğını gidermiyor, Benim bundan anladığım şu? Meslek, iş, gaye bizde henüz bir vete ermemiştir. Bu mihraklar ikiye ayırmalıyız: 1 — Dış dünyada, hayatı kolaylaştıran birlikler, 2 — İç dünyamızın muhtaç olduğu manevi “besi, yi veren, birlikler, Dış dünyasında, kolaylık, menfaat birinci derecede rol oy- nar. Bir cemiyet, kendi etrafına toplananlara, tek başlarma elde edemedikleri bir faydayı veremezse, çok geçmeden, kuruluşunun beyhudeliğini anlar. Salonları boş kalır. Kapısma kâtiple odacı. dan başka kimse uğramaz. Gazeteye ilân vermek değil a, pence- relerire bando muzika koysanız, cemiyet yine bir şey kazanmaz. Esnaf, bu türlü kuramlardan, önce fayda, sonra mesleki haklarının müdafassını bekler, Kendisine bunları vermiyen bir cemiyete de ne girer, ne de davetine kulak asar. i sahada kalırlar, Fa- muhakeme edemeyiz. Hülâsa nihraka sürükliyecek kuv- İç dünyasına ait olanlar, gerçi manı kat faydayı daima elle tutulur bir şey gibi Eninde sonunda yine iş haz şeklinde, bilgiyi arttırış şeklinde, milli garuru okşayan bir bale bürünerek faydaya benzer bir si. ma bağlar. Cemiyetler, kendilerini bir ihtiyaç baline koyacak yolları ve imkânları aramalıdırlar, Çünkü bu türlü kuruluşların faydası, kendi naymı alır. yalnız âzaları beslemekle kalmaz, memleket de bu beslenişten HAKKI SUHA GEZGİN pul mu veri dırır kit... Yusuf o gece yatıp uyumadı. Artık sarr ay ruyasına giriyor; gözlerini kapadığı zaman kendisini kurtların, çakalların ötesine * dar götüren bu parlak ışık ona kapkaranlık geliyordu. Hattâ gö lerini kapamak istediği bir dakika kendisini köyün yolurida hisset- ti; güzel bir tebessüm dudaklarma takıldı, Yusufçuk tıpkı gülen küçük bir çocuğa benziyordu; ve hayatla hiç mücadeleye girmemiş bir adam aç bir sün idi. Fakat daha ayni saniyeler köyün yoluna düşmüş üzerine saldırarak ellerinde ne var, ne 'yok hepsini alıp kaçtığını görür gibi olmuş; birdenbire uyanark karanlık içinde kendisinin nerede olduğunu anlamak lüzumunu duymuştu, Sonra birdenbire kalkmış; tıpkı sandalcılık yaptığı zamanlarda olduğu gibi, kuşluk vaktinden bile çok evvel deniz yoluna doğru ilerlemiş ti. Yusuf her yeri kapkaranlık görüyordu, x Ertesi gün Yusufu handa arayan arkadaşları bulamadılar, “Beni köye iletin!..,, diye yalvardığını hatırlayarak parasız pulsuz yola düşmesine ihtimal verdiler, Fakat üstünde yattığı İzeçe ile kü- çük bir eşya çıkmını odanın bir köşesinde tomarlanmış gördükle, zaman bü ihtimal de kayboluncn hancıya #ordular. Tam yirmi dört santtenberi Yusuftan haber yoktu. Günler ikiyi, üçü, dördü buldu. Hancı Yusufun odada yattığı köşeyi başkasıma kiraladı, Iir, li bir Keçe ile çıkmını aldı; ayklarmın ucuyla hanm küçük bahçe- sinde şöyle bir itti; ve yakılmak üzere karısına yolladı. Bir hafta sonra denizde bir köylü cesedi hiç kimse Kızılcahamamlı Yusufu tanıyamadı. bulunmuştu. at KENAN HULOSİ —SON—

Bu sayıdan diğer sayfalar: