4 Mayıs 1939 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 11

4 Mayıs 1939 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“YVakıt,,ın bir sayfalık büyük hikâyesi Ev kapısının önünde bir man. BU, mangalın üstünde bir boru. Marsık kokusu dar sokağı doldur. Muş. Alışık olmuyanların başları Serhal döner. Evinin önünde ve mangalın ge- Tisinde kolları sıvalı Findik Ali *turmuş, balık ayıklamaktadır. Vakit akşam, Güzel bir yaz ak- imr. Balık yeyip rakı içmek için tlmişe benziyen bu yaz akşamını k günlerdenberi bekliyordu. Her biri dörder kilo dört kırma, birkaç kilo da şöyle yüzer dirhem mercan yakalamıştı. Büyük likları büyüklere satmış, bir ga lön şarap almıştı. Evde sirke var- Ü. Zeytinyağına Fındık Ali para Verirse çok canı sıkıldığı için bak kat İstavriye bin dereden su getir. | Miyti. Yarım kilo zeytinyağını gü | Yü veresiye almıştı. Zengin olduğu zaman ödemek | dim ©te bakkala, fırına, karpuzcuya | — Delikanlı, boylu poslu adam Ye bir de tütüncüye beş on kuruş düşkünü idi. Doğrusunu İsterse- #Ç etmişti. Çok zengin olursa niz beni aldatmamıştır ; ama rakı eyecekti, Vallah billah ödeyece (içip namahrem karşısında oyna- im, derdi. ır. Sırast gelince de hepsini Kim derdi ki zengin olmıya. | €vden d şarı etmiştir. Arifiye istasyonu müdürü olun | €a akşam üstleri mısır tarlalarına, ve Sapanca dağlarına karşı nargi- İleye alışmıştı. Eski gazeteleri oku mak merakı da o zamandan baş- lar, Sonra mütarekede polislik yap- mişti, Bu orospuyü o zaman al. | dım, derdi. Nereden aldığını söy- lemezdi, Kırk yıl günahkâr, bir gün tövbekâr, Karı erkeğe gülmez se edemezdi ki... Akşamcı idi de. Kalkar oynardı da... Cebinde Na- polyon altınları şakırdardı arkâ- daş lâf değil; ama eve uğramaz- diım, Ayda yılda bir. Karıya me. telik bırakmadıktan başka geldi. ğim akşamlar bir de sopa geker- YAZAN: Fakat başkaları uşaktın, derler, — Uşaktım ulan ne olacak? Dediği zaman kimse sestini çı. karmazdı. O devam ederdi; — Benim yapmadığım sanat kal |dı mı? Kefen de temizledim, Si- zin gibileri de temizledim, Heyt imanım!... Fakat bir gün bir balıkçıdan çarşı ortasında eşek sudan gelin- ceye kadar dayak yedikten sonra iş değişiv $ . Yalnız bir galon şarabhı devirince eski halini bula. biliyor. Yalnız o zaman din, iman, avrat, kitap bırakmıyordu, Bir müddet sonra ortadan kay. |boluverdi. Senelerce köyde gözük medi. © SAİT FAİK gecesi, bir ölümlün kırkı, bir tekin değildir. korkusu ile tütüyor ve balıkçılar poyrazın sertliğinden, ekmekten, kırık sandallardan bah sediyorlar. Sultana papatya #üyi. le sararttığı saçlarını burnuma dokunduruyor. O zaman Ada ça- | yram kokusunu unutuyorum. | — Kızın nerede Sultana, diyo- rum? — Sultananın kırı nerede ola. çak. Nerede olur. Ah vire çapkı. Şoit | — Yok be Sultanı Nerede kızın nerede?.. Muhakkak bir şeyler, tatlı bir şeyler söylemek istiyor gibiyim. Tekrar: — Ah, diyorum. O senin kızın Söyle be... Define arayıcıları — Sus vire çapkini! Güzel on- lak geçti mi? | — Bilmem. | — Bilirsin vire, cakı Beni bastıra. — BSultana be senin kızın gü. zeldi be... — Dur vire, şaşırdım. İyi iki. likle yaptın pastrayı? Tüh vire yenildim. Yapayım bir Adaçayı benden? — Yap Sultana, Ada çayı. Ada- çayı ne güzel kokuyor Sultana be. Nereden buluyorsun? Sultana iki çay fincaniyle dö- ner, Ve bu sefer Rumca anlatma. ya başlardı: — ©O zamanlar derdi, banyoları tutardık. Kocam müthiş bir ka. dın avcısı idi. Kırk yaşında güzel bir erkeğin kandıramıyacağı ka. dın mı vardır? Beni ve Dimitrayi sarhoş ettiği geceler pataklardı. | — Orospular, derdi, Ben bura- yedi sene dönmedi, Bura. dan giden balıkçılarla ekmeğini getirtiyordu. Bir akşam üstü idi. tçime pişmanlık çökmüştü. Ali dayanılmaz bir güzellikle konso. un üstünde idi. Bu nişanlı iken çektiğimiz bir resmi İdi. Saçları taranmamıştı. Bıyıkları ağzının (. çine giriyor. Hali ana avrat küfüt ediyor gibi idi. Deniz dümdüzdü. Rüzgüâr esmi- yordu. Evden deli gibi fırladım. Aliyi içinde gibi duyuyordum. Sandalın palamarını çözdüm. İki saat kürek çektikten sonra yassı adanın önlerine geldim. Ortalık kararmıştı. Sağ tarafta Ingiliz harabesinin ortasında hafif bir a. teş gördüm. Sandalı karaya çekip oraya doğru yürüdüm. Bir ateşin etrafında on tane silâhir adam vardı. Ali ortalarında idi. — Söyle ulan, diyorlardı, altın. - lar nerede. Biliyoruz defineyi bul muşsun. Söyle ulan. Bu adanın bir yerinde saklı bir define olduğunu rivayet halinde bilmiyen yoktu. Alinin orakla sene fak?? Ha kim? Yil uğursuzun be Güzel bir salata yapacak. Sonra tavayı kızdıtıp küçük mercanları Nemelüâzım, hiç kimseden seniz | karına yandım lâkırdısını duyma. | dim, Mütarekede beni İngilizler | Nisan ayı çok soğuk geçiyordu. lerce yapayalnız — yaşamasınızn sebebini de bu defineyi aramak. ta olduğuna vermişlerdi. Rüum ba bir ada çayı kokusiyle burnumda | da yökken ikinizin yapmadığı kal tütüyor. maryormuş. Eve adam alryormuşsu nuz. Galatada bir yere kapadılar. Pes. | — Alabildiğine yağmurlar yağı. tilimi çıkardılar. Sonra da her âk-| yor; küçük yokuşlardan büyük şam şacap verirlerdi. Çekerdir ka | denize selelr akıyordu. Çıplak a- fayı. Güya Anadoluya adam ka- | yaklı insanlar kadar şen — olabil- |çırmışım. Kaçırmadım da - değil, | mek için, boyunları atkılı ve lâstik ha, Silâh bile kaçırdık ama sarı | ayakkaplılar; büyük şehrin sine. İaltınsız iş yapmadım. Hayır etme | malarına koşuyorlardı. di onlar da ya, ne ise! Sancağızı için kızartacaktı. Kendi endine: — Ocrospuya bir balık bile ver- Tem, Zift yesin kaltak. Fındık Ali balıkçı idi. Bundan S0 dört şene evvel bir gün kırik T sandal; altı liraya elden düşüf . © zamana kadar hamallık, Boyacılık, müvezzilik ve söyleme- Ayıp hırsızlık yapmıştı. Fakat fanda) sahibi olur olmaz zaten ya- | Te köyif, yarı kazanç için vakit öl. | Ürdüğü balıkçılık sanatinde ka. | | Bir akşam poyrazın salkım a. O zaman kumkapıda otururlar- | gaçlarını tepelerinden yalayıp yü- dı. Komşu Ali İngilizlerin elinden | karıki çamlıklara doğru uçup git- kurtulduktan sonra İstanbulu ka. | tiği anda yıldızları gördüm. Top- sıp kavurmuştu. Lâfına bakılırsa |rak ve papatyalı yolu keskin bir kısa boyundar kinaye Fındık Ali | koku ile dölu; yıldızlar çok ya. — Ah, vire çapkini! Biliyorum ki kızımım güzelliğin- den bahsetmek hoşuna gider. Sonra dışarıya rtüzgârlara ve yıldızlara, sahile ve sandallara ba- kıyor. Denizin içinde aranan bir ı;ırnjekıârü kovalıyor. — Yapalım bir pastra? diyor. Kâğıt oynarken konuşmak, ko- nuşabilmek ne güzel şeydir. Bir koz atıldığı zaman uzun müddet | gonuşulmalıdır. Oyun bir muhave Doğru idi. O yapar, ben durur muyum? O zaman para boldu. Benim kız on yedi yaşında, ben 34 dünde gül gibiyim. Elimden ne delikanlılar geçerdi. Ne körpe delikanlılar.. Ben onları banyoda seçerdim. Bir erkeğin vücudunu görmeden koynuma hâlâ almam. Hele o zaman beni bir erkek vücu- du bir başka dünyaya taşırdı. Her idim. Ve bu Havvalığı hisseder, Adem bir. Ve ben bir tek Havva lıkçılar gizli gizli Alinin defineyi bulduğunu etrafa — yaymışlardı. Benim bu geceki Aliyi arayışımın bir sebebi de ne yalân söyliyeyim buydu; şayet bulmuşsa, ne diye orada oturuyordu. Beyoğlunda bir küçük apartıman alırdık. Yange- lir her akşam sinemaya giderdik. — Vallahi bilmiyorum delikan- lılar, billâhi bilmiyorum diyordu, Ali, Yumruklıyorlardı. Tokatlıyor. Dü Kara bir kızdı. Bir kahveci dükkânı işletiyordu Târ kılmışer. Findik Alinin bir ı..'ya:-izı bir. kölhanbey Küçük sokaklıtının di olâr da anlattaz-İirkta böğyüzbür kedi geçlp gltti. $. Galata |kindı, İki erin arasmdaki karan. l Sessizlik ve ışık muşamba per- *| O zaman Fındık Aliy duyardım. Findik Aliden her pâzar dayak yerdim. Bir gün bir pazar günü renin tarzını değiştirmek için oy. lardı, ’“'MÜ AAA Her yumruk yeyişte bir sallanı — Sultana kızın nerede? delerden dışatıya sızmıştı. İnsan- lar; daha okuyorlar, r, daha sessiz, seda- rlardı, bire değişmiş buluş tan bir elbise geçir- )TAT U) a sarı bir fotin ge- | aha örüy et Paşa İs- S17 konuşuy a. | Sakin, biraz sinsi idi. Alinin en | Sök kızdığı sanki balıkçaıı Kundu- Zun karısı değilmiş gibi hali idi. tİnız kocasına değil etrafına da Mağrur, kendini beğenmiş gözü- Sürdü. işte bu hali kocasının müt *üş sinirine dokunurdu. lücivert $ miş, Ayaklar siş görüyoruz. R. k çirı tanbula geldiği gün Burgaz küçük bi da emvalimetrükeden kulübenin içinde A! tana karşısında Largi şarap galonu önünde çören Rum. | ma geldi. larz — Kimmiş o be. Kimin karısı * O gultan vaziyeti ne oluyor? | Bazı böyle güzel yaz akşamları — Ada çayı mr, dedi? lik tutulmayıveriverirdi. İşte © #aman kızılca kıyamet kopardı. Sultananım kocasına para vermi. İtceği tutardı, Halbuki Fındık Ali “Ç bir lekesiz ve serin yaz akşa. Tünı şarapsız geçiremezdi. İki — Merhama Ali Bey, diyorlar, keyitli — Ada çayı, ada çayı, dedim. — Keyifler gecer palikaryalar, |ların, yağmurların ve karların bir sizinki? ilkbaharıydı. İçinde sıcak bir ik. O zaman bir beyin yanındadır. |lim taşıyan mavi ve kırmızı be. Evin bahçesine bakar. Kışın evi | nekli, beli kıvrak ve İnce çay bar bekler, Kendisi kahya idim 'der. |dağı hafızama karşı bir mevlüd * Vardı; Biri şarap, öteki eski ga #ete, [ Ada çayı, kişların ve sonbahar- | — Gitti vire... O herifin yanına gitti yi herif, Yine düşecek kötü evde. Yi. ne onu oradan ben alıp getirece- | Balıkçılar kahvesine uğradığım | ğim buraya, İ|zaman "Madam Sultana, müsama | i karısı Sul |hakâr, hattâ orospu kızına karşı | içerken | bile müsamahakâr bir yüzle yanı- | — BSeviyor; yok vire sevmiyor. Niçin sevsin?. Ama para... Ama rcop, şapka, tuvalet, iskarpin... — Demek senin kızın isanı de- gil — Elbette insanı değil vire... Insandan çok ne var. Süs o Jüks ,o koşarak eve döndü. Balık san- | dığını alıp gitti. Gidiş o gidiş, Son | seviyor. — Senin kızın çok güzel be Sul tana, Bazan da bodrumün bir kö. r“'l'le saklı, Üstünün mavi ve Umız, boyaları hiç Cökülme! âk Ha : $ . at içi tömbeki dumanları hâlâ tüti Yor gibi dumanlı nargile. üçüncüsü — fevkalâde ilzre mahsustur. Balık $. Sultana birdenbire her kapöze gözrüne karşı, sevimli bir & ! gibi görükmüş. Hiç geçineme ”rî': balıkçılarla ogün hiç kavga ka, Miş, “Bakkal İstavronun dük 1 “Undan Üç beş soğan aşırdığını ka, *0 gördüğü balde sesini çı- Tlam 4 olduğu günlere mahsus Zevktir. ü ?“'ın için Fındık Mi bu nargi- *tyakiliğini dert saymaz. Fa. Z;.""? içmezse hiç olmazâa iki damda bir galon devirmezse p ”A tengini değiştirirdi. Orta. İltgçgi aN görür, duman etmek | Tin ga arisiyle bütün kavga e' *bi garaptı. Bu r *'A?ek ıştı. Evvelce Harbiye larş, Öinde talebe iken arkadaş- bi l Paj * Oranın ikinci sınıfından ko- İN “ktan sonra dertle, rak ya a. tinra ” Söyle haftada bir ça Olür ” Sonra fttihatçıların adamı köz. et tebi para görmüştü. Hele Üstü vakasından sonta her hir binlik devirse devirebi. Alman stildyolarında Karl Ritor idarcalnde yeni çevrilen bir film Ten bir sahne, Bu filmde başrolü Matyas Viman islmli yeni artist yapmaktadır . €. Sonra yine bırakacak 6 — Seviyor onu demek Sultana? sokağa çıkmadı. Kış odanın içini onlarla yakaladı. Hiç”bir şey söylemeden yüzü. me baktı. Şimdi bana öyle geli- yor ki sanki yüzüme bir gün bir gece baktı. O kadar uzun bir za- man. Sonra rıhtıma doğru gitti. Sandalının palamarını çördü. Tek radan Hayırsızlara gittiğini duy. duk, bir bitkin ve meyus döndü. Günlerce Totikle beraber hicret etmiş ka. radenizli lond gır gır kayıklariyle doldurmuştu. Biz de bizim eve bir ikisini almıştık. Ali bir gün beni yor, yere çöküyordu, Fakat tavır. Jarında sanki defineyi bulmuş da söylemiyormuş gibt bir hal de se. zilmiyor değildi. — Bulsam söylemer miyim ya- hu? — Söylemezsin köpoğlu, diyor- lardı. Ayaklarını ateşe yaklaştırıyor. Jar, Bir cızırtı duyuyordum. Biri. si bir kibritle saçlarını tutuşturu. yor, ötekisi deniz suyuyla söndü- Üyordu. Saatlerce bu istintak sürdü. Ali önceleri yalnız yemin ediyor ; — Bilsem söylemez miyim ya- bu' dan başka bir şey söylemiyor. du. Sonra büsbütün sustu. Yalnız uluyordu.. Birtakım hayvan ses. leri çıkarıyordu. Olduğum yerde korkudan ve dehşetten donmuş- tum, Sabaha karşı sakallı fakat genç bir adam dayanamadı. Sura- tına korlu bir odunu iki dela ya- pıştırdı. Ötekiler sandallarma doğ ru yürüyüp gittiler. Şimdi ikisi yalnız kalmışlardı. Bu adam:; — Söyliyeceksin ulan, dedi. Bana söyliyeceksin, Ali inliyordu. Ayağa kalkmaya davrandı; fakat düştü. Adam ona yardım etti. Harabeye doğru iler. lediler. On beş yirmi dakika son. ra adam harabeden yalnız çıktı. Yüzünü görmedim. Hızlı adımlar. la yürüdü. Biraz sonra bir motö- rün pat pat gürültüsünü işittim. Harabeye doğru koştum. Aliyi bir kovuğun içinde göğsünde sap lanmış ve çıkarılırken ters çevri- lerek yırtılmış bir bıçak yarası ile ölü buldum. BROPLEALEPRIA 1939 ZSİMLİ HAFTA'nın İtalyanca derslerini takip — ediniz. Ba Hsanı kolayca elde edeceksiniz. WE c e

Bu sayıdan diğer sayfalar: