July 7, 1939 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

July 7, 1939 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

* — VAKIT 7 TEMMUZ Sehrimize gelen bir ajan müdürü 1939 s diyor ki: önümüzdeki haftalar harbe h Tngiliz — Amerikan Keystone ajanar umum! müdürü M. Bert Gerai, foto muhabiri Dallison'la || birlikte dün sabahki Avrupa sem plon ekspresile şehrimize gel . miştir. Gardan doğruca Perapalas o. teline giden Bert Garai, iki ay. danberi Avrupada siyasi vaziye. tin gergin olduğu sahalarda va. ziyeti tetkik etmekle meşgul ol. müştur. 'Tetkik ve temaslarına Polon. yadan bağlıyan beynelmilel tanm, miş bu İngiliz gazetecisi, Varşo. 'vada en salâhiyetli Leh hükümet adamları ve kumandanlârı ile görüştükten sonra Balkanlara geçmiş, Romanya ve Bulgarista. nı dolaşmıştır. Bert Garai, Avrupanm son va. ziyeti hakkında şu izahati ver. miştir: “— Polonya : tamamile harbe hazır bir haldedir. Dört milyon- Tuk ordusu işe başlamak için Al. manların harekete geçmesini bek liyor. Polonya başkumandanı mare. gal Smigli Ritz bana katiyetle dedi ki: “Almanlar Danzigi ilhak et. tiklerini ilân edinco ordumuz on. lardan daha evvel Danzige gi. recektir. Başka bir yardımcı ol. masa da tek başımıza Almanla. Fa karşı koyacak vaziyetteyiz., Polonyalılar çok vatanperver. dirler. Alman tehlikesi karşısın. da bütün bir millet asker olmuş. tür, Çünkü pek iyi biliyorlar ki, At manlar Danzigi ilhak etmekle kal miyâcak, daha ziyade şarka doğ- ru yayılmayi galişacaklardır. Polonyayı aakerlik bakrmın . dan fevkalâde kuvvetli ve kudret H buldum. Arkalarından Rusla . Fin yardımcı yetişmese bile AL Mmanları durduracaklarma şüp . hereden bir Polonyalı görmedim. Koridor ve Danzig, Polonyanın boğazımı teşkil ediyor. Bu kah. Taman millet, boğazımım sıkılma. sıma müsaade etmiyecektir. Her tarafta hümmalr harp hazırlık . ları var. Almanlar, İngilizlere ehemmi. yet vermemekle beraber, hiç bir #eY yapamıyacağımızı zannetmek le çok aldanıyorlar, Hakikat ta. Mmamile bu zannm aksinödir. Son temaslardan edindiğim kanaate göre, iki üç haftaya kadar harp gıkacağını söyliyebilirim. Artık harbin önüne geçmek im azır olun Bert Garai kânı kalmamıştır. Romanyayı te. reddüt içinde buldum. Ne yapa. caklarmı henüz tamamiyle tayin etmemiş görünüyorlar ve bir ta. kım müşkülâttan bahsediyorlar, Bulgaristana gelince, zannedil. diği gibi mihver tarafma iltiha. ka taraftar değildir. Bulgar mil. leti Almanları hiç sevmiyor. Ve ancak iktısadi zaruretlere boyun eğerek münasebetini idame edi. yor. Harpte Bulgarlar bitaraf kalmak niyetindedirler, Bulgarlar, Türkleri çok sevi . yorlar ve iki millet arasında hiç bir ihtilâf mevcut olmadığını söy lüyorlar. Bulgarları düşündüren iki nok ta vardır: Şimalde Dobruca, ce. nupta Dodeağaç!. Biri, Romanya, diğeri Yıma . Jaistanla anlaşmalarma engel ol. | maktadir. Maamafih anlaşmazlıklara rağ men harpten çekiniyorlar. TW'_— Biyet. kiyönin çok küvvetif Bir've: te olduğumi daha büraya gelme den evvel muhtelif yerlerde işit. tik. 'Türkiyenin İngilizlerle ittifa . kından sonraki vaziyetini yakın. dan tetkik etmek istiyrouz. Bu maksatla yarm Ankaraya giderek Türkiye Cumhurreisi İs. met İnönü ile Genelkurmay baş. |Jkant ve diğer kumandanlarla, Başvekil ve hükümet erkânı ile | mülüâkatlar yapmağa çalışacağız. Yeni Türkiyeyi bütün dünyaya tanıtmak için esaslı intibalar toplayacağız ve fotoğraflar «la. cağız. Ankarada iki hafta kadar kaldıktan sonr Hataya - giderek | Türkiyeye ait tetkiklerimizi ta. mamlıyacağız. Sonra harp çık . mazsa Balkanlardan son merha. lemiz olan Yunanistanı görece | | müştü acaba?... Acaba nasıl yaşa. mışti ki, bunu kendisine anlatmak istemiyordu? —Anlayamıyor, anla. yamıyordu!... Birden bu merakın- dan, ve kadınına karşı duyduğu alâkadan utandı. O nihayet bir ka. dındı; Büyük bir evde esir olan ve şa. fak'ın erken vaktinden gece yarı- larına kadar çalışmış olan bir ka. mek ile uğraşmak meşgul edemez- li. Gittikçe artan mahsule bakma. ya yetişemiyen ve Tanrının günü bellemekten yorulara!: arkası ağ. tıyan Vang Lung, günün birinde, kendisinin eğilmiş bulunduğu tar- ha kadınımın gölgesinin düştüğü. |nü gördü. Başını kaldırdı. Karısı, omuzunda tahta küreği, yanı ba. şında dikilmiş duruyordu, Kadın: — Sular kararıncaya kadar ev- de yapılacak iş yok, dedi. Ve başka bir tek kelime söyle- meksizin buğday tarhının soluna geçti ve çalışmaya koyuldu. Güneş üzerlerine vurüyordu. Zira yaz başlangıçları geçmeden de kadımnın yüzünden terler damlamaya başladı, Vang Lung ceketini çıkarmıştı. Sırtı da çırıl çıplaktı. Katlın ise omuzları. nr örten ince elbisesi ile çalışıyor 've bu elbise de gitgite rslanarak İ vücuduna deri gibi yapışıyordu. Hiç konuşmadan, mükemmel bir tempo ile ve âhenkli bir suret- te karısiyle birlikte çalışan Vang Lung, saatlerce didinmesinin acı. sınr unutturacak bir şekilde onun. la uyuştu. Vang Lung hiç bir şeyini şahsi olarak — düşünemiyordu. —Ortada yalnız şu, hareket birliği, barışık- lığı, kendi topraklarını habire ka. zip güneğelarketmil virdi” O töp. raklar ki, yavalarımı vücuda getir- miş, vücutlarını beslemiş ve ilâh- larını yaratmıştı. Toprak zengin ve kara bir halde yerde duruyor ve küreklerinin uçlariyle, hafifçe dağılıyordu. Kazarken, bazan da bir tuğla, odun parçsı çıkarıyor. lardı. Bu bir şey değildi. Bir vakitler, buralardda erkek ve kadın cesetleri ğiz, Tahmin ettiğimiz ve korktu. ğumuz gibi harp başlarsa doğru. ca Londraya döneceğiz. Şunu memnuniyetle kaydetmek iste - rim ki, Türkiye hududuna girdi. gimiz andan itibaren her taraf. ta çok büyük bir doatlukla kar. şılandık., Artık bunun ehemmi. dını üç oda ile günde iki kere ye. | idi, Çok | Yazan 938 Nobel mükâfatını kazanan Pearl Buck gömülmüş, evler yükselmiş, yıkıl- Mmaş, ve yeniden tekrar toprağa kalbolmuştu. Bir zaman sonra da, kendi evleri, kendi — vücutları da toprağa karışacaktı. Birlikte hare. ket ederek bu toprağın meyvasını birlikte çıkararak, konuşmadan çalıştılar, Güneş batınca, Vang Lung, a Bır ağır, doğruldu ve kadına bak- tı, Yüzü ıslaktı, ve toprakla bu- lanmıştı. Toprak kadar kararmış. ti kadın.. Koyu renkli ıslak elbi- seleri vücuduna yapışmıştı. Son bir tarht yavaş yavaş düzeltti. Sonra, her zamanki sade tavriyle, da müutattan daha basit bir şekil- de akislenerek konuştu: — Gebeyim!.. Vang Lung sesini çıkarmadı. Böyle bir şeye ne denebilirdi?. Eğilerek kırık bir tuğla parçasını aldı ve tarhtan dışarıya fırlattı. Ka 'mn bu haberi, sanki “Sana çay getirdim!..,, sanki “yemek yiye- biliriz!,, dermiş gibi söylemişti. Bu, ona bu kadar basit, alelâde bir iş gibi geliyordu. Fakat Vang Lüng bu keyfiyeti nasıl karşıla. dığını bilemiyor, tahli! edemiyor" du., Kalbi apansız bir hududa var- Ş, bir yerde sıkılmış gibi tepin- miş, duracak gibi olmuştu. Eh.. Bu toprakta, şimli sıra onlarda idi. Birden kadının elinden küreği aldı ve sesi boğazında düğümle. nerek, kalınlaşarak: yetini takdir etmiyen bir İngiliz kalmamıştır. — Artık yeter.. Babaya söyliyelim!.. Akşam oldu. ve sesi, akşamın İlurgun havasın- | P | | Memleket Mi I içinde R Aylık 95 158 ' 3 aylık z00 425 - 6 aylık 475 820 kekHJ Çevlren 1 yıllık 900 — 1600 uxmî Farifeden — Ralkan aram İbrahim Hoyi Posta dir. Dedi. | Sonra karısı, bir kadına yarar | şır bir şekikle köcasının altı adım | gerisinde yürüyerek evlerine dön düler. İhtiyar adam âcıkmış bir halde akşam yemeğini bekler bir vaziyette kapıda duruyordu. Ev- |de kadm olalıdanberi artık ken- | diz'ne yemek hazırlamıyordu. İh. tiyar adam sabırsızlaşmıştı. On" ları görünce haykırdı; — Yemeğimi böyle bekleyemi- yecek kadar yaşlandım ben!.. Vang Lung., yanından geçerek odaya girince: — Kadın gebel.. Diye haber verdi, Vang Lung bünu, tıpkı, — “bu. gün garp tarlasına tohumları ek- Tmu >deemiş gibir/ söylemek. iste> mişti ama, muvaflak olamadı. Yavaş sesle konuşmasına tağ- mena, kelimeleri lüzumundan faz- la yüksek sesle, bağızarak söyle. diğini sandı. İhtiyar adam bir lâhza gözleri” (| — Büyük, çok devamlı, — &llt renkli ilân verenlere ayrı 4 A (| 'ndirmeler yapılır. Resmi İ ler || vın santim « satırı 30 kurut dar TİCARİ MAHİYETTE OLMİY kalk KÜÇÜK İLANLAR c Bir defa 30, iki defası S0 can defası U5, dört delası 75 ve cay: defası 100 kuruştur. Üç. & kar ilân verenlerin bir defası be Kığk vadır. Dört satırı geçen ilâ ai fazla-satırları beş kuruştan K sap edilir. Â l_"rj Vakıt hem doğrudan - doğrü D Cu ya kendi idare yerinde, hem du. kara caddesinde — Vakıt Yi C altında KEMALEDDİN. İRED ,L — Yemeği hazırlayayım. İhtiyar adam, bir çocuk gibi kadının arkasından mutfağa gire- rek heyecanla: — Evet.. Evet, yemeği la!, Dedi. Bir torun sahibi olmak VAKIİT için ayda otuz kuruş da., ayda yetmiş beşer kuruş ta'-h medilir. k"“ (|| — Abone kaydını bildiren ; tup ve telgraf ücretini, ŞA parasının posta veya bankâ ÖL ciğim yollama ücretini idare kesdi | görm terine alır, la ka Türkiyenin her posta merke& | ile VAKIT'a abone yazılıtr. olsur Adres değişlirme - üci dıklı 28 kuruştur. B da il İLAN — ÜCRETLERİ gel, bi Ticaret ilâularının sanli $ ke şatırı sondan itibaren ilân daha falarında 40; Iç sayfalardü H kuruş; dördüncü sayladi öbür ikinci ve üçüncüde 2; birietlğl — 4; başlık yanı kesmece $ ÜÜ llân Bürosu eliyle ikri kendisine nasıl yemeği turmuş idiyse de, şimdi de, emek kaygısı, ona çocuğu ni kırptı, işi anlayınca da keyifli furm__mvm keyifli güldü. Heh - Heh - Heh, b mlil bel diye gelinini çağırdı. Kadın gelin” Fakaii VÜN y ti ce de şakalaştı: masanın yanındaki bir tahta Demek ıı;sıı mevsimi yak. | ** PN Vp DAi Tavoğ d gin iİŞ ; , laşıyor ha!... yi u kollarının Üzerine koydu. K Loşl kımhd ni & göre | BU öz vücuttan, öz kaburgi B boşlukta kadının yüzlül göre: L A A N loğacak, feşkl miyordu. Gelini sükünetle cevap lli 4 caktı. verdi; t Doğum saati yaklaşınca, VABE Lung karısmna: — Saatinde yardım edecek B risi, bir kadın lâzım, dedi. ADONE FARİFESİ yıkıya ha ŞÜN birliğine girmeyen ilân SÜa (Devamı ver) — Hayale dayak atılmaz. Ne ise, şakayı bırakalım... Benimle bile daha nazik o. hursan iyi edersin. Söğüp saymaktan ne çıkar. Bir allama ahmak, kerata fi- lân demekte ne zevk var sanki!.. — Evet, yani sana söğerken, kendi- me de küfür etmiş oluyorum. Çünkü sen, benim başka bir kılıktaki varlığım- sın... Hep benim fikirlerimi tekrar edi- yor, bilmediğim yeni hiç bir şey söyle. miyorsun. Meçhul misafir, zarif bir tebessüm” le: — Eğer, düşüncelerimiz arasında bir uygunluk varsa, bu, beni pek sevindi- rir. Dedi. tvan, dişleri arasından : — Evet, ama, sen ortak olmak için benim en mânasız, en maskara fikirle- Timi seçiyorsun. Sen, ahmmak ve duygu” suzsun. Sana tahammül edemiyorum. Ne yapayım, ne yapayım bilmem ki?.. Diye mırıldandı. Meçhul misafir, kızmadı, gücenme. Karamazof EarjeŞİer ' Yazan: Dostoyevski Çeviren? Hakkı Süha Gezgin W 505 di; fakat haysiyetliliğini de çiğnetmeye razı olmıyan bir tavırla; — Bütün bunlarla beraber, kibar bir adam olduğumu kabul ve ona lâyık sur rette muamele etmenizi istiyorum, dedi Gerçi fakirim, hem pek de şerefine düş- kün elduğumu sanmıyorum, ama her- kes benim düşmüş bir melek olduğum" da birleşirler... Bana kalırsa, kendimi melek gibi göstermeğe kalışamam. E. ğer ömrümde böyle bir meleklik çağı varsa, bu, o kadar eski zamanlara ait bir şeydir ki, unutmaklığım günah sa: yılamaz, Şimdi, yalnız adam olarak ya- şayorum. Herkese hoş görünmek, biri- cik isteğimidir. Her ne kadar beni çok çekiştirmişlerse de, ben yine insanları gerçekten çok severim. Sizin aranıza karıştığım demlerde hayatım, maddi bir varlık olur, , İşte ben, butidan pek hoşlanmırım, Fevkalâ- delik, beni de senin gibi sıkar..Ben de arzi hakikatleri severim; sizde her şey gerçeveli ve bellidir. Düsturlarınız var; henkleseniz var. Bizde ise her şey hu. dutsuz bir muadeledir. Burada gezip dolaşır, düşünürüm. Düşünmeği, hülya kurmağı pek sevdiğim için, bu dolaşış bence zevktir. Yer yüzünde ben de hir rafeci oluyorum... Evet gülme, ne ya- payım bu garip inanışların da kenidile- rine göre bir tadı vâr, Bütün insan â- detlerini benimsiyorum. Haâmama bile gidiyorum, Düşün bir kere, pazar es. nafı ve papaslarla beraber halvete gir- mek ne hoştur. Bütün emelim bu esnaf- ldrdan biri haline, ama ebedi olarak girmek, onun bunun düşünüşünü taşı- maktır. Namusum üzerine andiçerim, ki kli- seye gidip dini bütün bir adam gibi mum yakmak İstiyorum, Sanryorum, ki bunu yaparsam, içimin bütün derdi bor şalacak. Sonra ben, sizin ilâçlarınızı, te. davi usüllerinizi de beğenirim. Geçen baharda bir çiçek salgını ol muştu, Gidip aşılandım. Bil nunum. Slav karldeşlerimizin hayrine sarfedilmek Üüzere on Tüble verdim.. Ama sen beni dinlemiyorsun... Kendin” de değilsin bugün sen... “Misafir sözü. nün burasında şöyle bir durup çarpın- dı., ha.., Sahi dün şu meşhur hekime gitmiştin.. NE dedi bakalım? Sen, ket> dini nasıl Vuluyorsun? — Aptal! t — Sehin.zekğh ikimize Me yeter... Bak yine küfüre başladın.. Ben 'senin sıhhatini sorarken, kendim için bir fay- da düşünmemiştim. Canın isterse cevap ver, istemezse vermezsin... Zaten benim de romatizmalarım tepreşmeye başladı. — Aptal! — Hâlâ ısrar ediyorsun demek... Hal. buki ben geçen sene romatizmadan çek- tiklerimi unutmadım. — Hiç şeytan Tomatizmaya uğrar mu?, — Uğrar ya... Madem ki insan sure- tine bürünüyorum, bütün âkıbetlerine de katlanmak gerektir. — Nasıl, nasıl?... Âkıbetlerine kat- lanmak mi?.. Bir şeytan için fena iş de. ğilt — Nihayet kendimi sana beğendirdi- ğime memnunum, İvan zihni yeni bir düşünçe ile dolu cevap verdi: — Bu fikir sana benden geçmedi her halde.... Bu yeni bir şey olacak... Evet yeni, yepyeni, — Evet ama, bu sefer ben de mertçe hareket ederek sana işi anlatacağım. Dinle, rüyalarda veyahut dolu, yüklü midelerin bazımsızlıklariyle uğraştıkla- rı kâbuslarda, insanlar öyle güzel, öyle fevkalâde şeyler görürler, hakiki ha- yatın en çapraşık hâdiselerinin birinden ötekine öyle kolaylıkla geçerler, ki bun ların en basitini Leon Tolstoy'nin ha- yali bile yaratamaz. Bu kudret, en ge- niş muhayyileli dâhilere bile nasip ol maz, Aksi gibi bu türlü zengin rüyali rı, muharrirlere değil de sıradan iıııı"—l lar meselâ esnaflar, papaslar, memuf | lar falan görürler. Hattâ bir gün baği bir nazır, kendisine en iyi fikirlerin WW kuda geldiğini söylemişti. Şimdi de #X | Sana da hiç zihnine uğf4” mayan orijinal fikir telkin ediyorurm 'Tıpkı kâbuslar içinde olduğu gil Hailbuki ben senin hayalinde vücut muş bir “Birsam,, dan başka bir değilim. — Saçmalamağa başladın yt Hem var olduğuna beni lnındımıı : tiyorsun, bir yandan da bir hayalden | rabet bulunduğunu söyliyorsun. Ne çim Jâkırdı bunlar?.. — Dinle dostum, bugün sana sebebi” ni sonra anlatacağım yeni bir usul S& miş bulunuyorum. Dur bakayım birii aklımı toplayayım.... Nerede idim?... Ha üşüdüm, soğuk aldım ama senin levindi değil, ötede... İvan hemen hemen çileden çıkacak kadar meyus haykırdı; — Ötede dediğin yer neresi? Oradâ daha çok kalacak misın?... Zavallı, tekrar divana oturmuş ve şanı elleri içine almıştı. Alnına ıslak havluyu çıkarıp attı. ü Meçhul misafir, açık fakat dostant bir tavırla; (Dovamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: