19 Mart 1940 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 3

19 Mart 1940 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

erek meseleler "an müterciminin dikkate, cüme edilmiş” olurdu. Yalnız o tercüme arabi almıyacağı için “Kur'an olmaz da Kur'anın ter. cümesi olurdu. p Kendi lisanında bile taklit ve | tanziri kabil olamamış olan Kur'. anın nazm ve üslübunu diğer bir Tisanda taklit veya tanzir etmek elbette mümkün olamaz. Olama. yınca da aynesn tercüme edilemi. yeceği gibi tanzir svcetiyle hiç tercüme edilemerz; çünkü —tanzir edilemedikten başka ilmi hususi. yetinden tagyir ve tahrif de edil. miş; Kur'anda olmiyan - şeyler Kur'ana krylmış olur. Gerçi Kur'anda manası bulun. mıyacak bir kelime yoktur; fakat | manası pek derin olan kelimeler bulunduğu göibi bir kelime e'ca. fında birçak manaların - tezahum ettiği ve bazı ifadelerin hepsi de sahi holmak üzere müteaddit veç. helerin, ihtimallerin içtima et. Ütiği yerler de çoktur ki bunlar | tefsir ve tevile tevafuk eder, Şimdi insafla düşünülsün: Bu şernit altında Kur'anı tercüme et. söylemiş olmaz da ne olur? Doğrusu Kur'anı cidden anla. mak, tetkik etmek isteyenler onu usuliyle arabi yolundan ve yapı. lan tefsirlerinden anlamaya çalış. maları zaruridir. Kur'anın falan tercümesinde şöyle demiş diyerek ahkâm istinbatına, mesele müna. kaşasma kalkışmamalıdır. Tercümeye âlim müfess”'lerin tevili deği cahil mütercimle. rin reyi ve li, hatası, noksanı karışmıştır. Bazılarını da duyu. yoruz ki Kur'an tercümesi de. mekle iktifa etmiyor da “Türkçe Kur'an” demeye kadar varıyor! Şunu da unutmamalıdıe. ki, Kur'an anlaşılmaz bir kitap de. - gildir, bunları anlıyanların anla. mıyanlara beyan etmesini de va. zife kılmıştır. Bu beyan vazifesi S Ri eder. Ben de bir tefsir ve meâl B l 'W : tarzında bu eseri yazmaya çalış. P tım. Ümit ederim ki yanlış bir Ğ mana yazmamışımdır; fakat ek. siği çoktur, Bir kelimede bir veya iki manayı anlatabildimse duy- duğum veya duymadığım bir ta. kım manalar da anlatılmadan kal. Umuştır. Okuyanlarcan rica ede. ölçmeye kalmasınlar." Bunun içindir ki Kur'an müter. cimi, tercümesine tercüme demi- yör ve bunün — içindir ki, (örlde Be kelâmın — mana. sını her veçhe ile aynen değil de biraz noksaniyle hasılına göre i. fade etme.) diye tarif ettiği (me- âl) i ihtiyar ediyor. Kur'an, şüphesiz, başka kitap. lara benzemez; fakat bu tercüme, tanz'e, tevil, tefsir bahislerinin lâtinceden, yunancadan, ingilizce veya fransızandan yanılacek ter. eümelerde hatırlanacak noktaları var. Bunu okurken anlamış olu. yoruz. ——— Bir otobüsle otomobil çarpıştı Kahbataştan gelen 1951 nu - | maralt otobüs Reşadiye cad . desinde Mehmedin | deki 1570 numaralı otomobil. le çarpışmıştır. Otomobilde bu- lunan Müuzaffer isminde bir kadın başından ve yüzünden yaralanmış, tedavi altına alın. mıştır. Şoför yakalanmıştır. — Bir sazende denize düştü Küçükpazarda oturan gazen- de Hasşan eyvelki gece küprü - de vapurdan çıkarken gözle - Finin görmemesi yüzünden de, nize düşmüşse de kurtarılmış: tır. F ARA SAĞ — At gN ” e n — İki otomobil çarpıştı dalatada Şalr Ziya cadde . sinden inen Ahmedin idaresin- deki 2298 nuümaralı - otomobil lle Kuledibinden gelen Yazg . fin idaresindekl 1088 numara- İt otomobil çarpısmışlardır. ? . kisi de hasara uğramıştır,- — ki bunlar en müh Üm veya ederim diyenler — yalan tebliğ ve tefsir vazifesini — teşkil | vim ki Kur'anı yazdıklarımdan | idaresin - | Fransız ve Ingilizlerin gizli silahları Pariste 500 lâboratuvar çalışıyor ölüm şua: bulundu, torpil tayyareler inşa edildi Rus - Fin sulhunda Finler ne kaybettiler Fransızca Parisuvar garzetesi yazıyor: Rus . Fin sulhunun sâthi bir ütaleası bile Finlandiya için de. yoluyla harice açılan yolların Malroç. lerdir — tamamen Rusların hâki. miyeti altına girmiş olduğunu göstermeye kâlidir. Liman Kalmayce Viborg Ruzlara — geçmiştir. Hango Finlandiya — körfezindeki olduğu gibi Botni körfezindeki barekâtı da kontrol edebilecek, Fin sahil şehirlerine kıtalar sev. kedebilecek, İsveç ticaretini teh. dit edecek ve hattâ Almanyayı tehlikeye düşürebilecek variyet. tedir. Hango bugün Ruslar tar'a. fından bir bahri üs vaziyetine so. kulmaktadır. Şimalde balıkçılar yarım ada. smin İki mühlm noktası Ruslarda olduğu için şimal buz denizi ve öonun köntrolü Rusların e. Bu şekilde Ruslar ay. ni zaman nikel madenleri üzerin. de de hâkimiyet kazanmış clu. yorlar, Filhakika nikel madenle. ri Finlerin elindedir. Fakat bu madenlerin muhakkak Rus li. manları vasıtasiyle ihratı müm. kündür. Evvelce Rus hududuna 400 ki. Temetrede bulunan Finlandiyanın merkezi Helsinki bundan sonra iki taraftan Sovyetlerle çevril. miş bulunacaktşr, Çünkü Hango, Helsinkiye altmış. Viborg ise yüz elli kilometre uzaklıktadır. Bu şekilde Finlandiya lirmanla. rından tarmamen mahrum birakil. Giğı gibi kalbi de iki taraftan sı. kıştırılmış bulunmaktadır. Zengin Kareli Fakat Finlandiyayı memleketin en güzel ve zengin bir mıntakası olan Kareliden ayıran yeni hudut d_ıhı büyük bir felâket teşkil et. mektedir. - Pilandiyalılar Kareli mintakasıttın elden gitmek — ihti. malini düşünürlerken hiç değilse Viborg ve ötesinin kendilerine kalacağını tasavvur etmekte idi. ler. Yeni hudut ile Finlandiyalılar ikamete elverişli olan toprakları. nn altıda birini kaybetmiş olu. yorlar. Bu zengia mıntakada xlti yüz bin Finlandiyalı oturmakta idi. Bu tabakada Finlandiya nü. fusunun altıda birine müsavidir. Mesele Enso'da Finlandiyanın en büyük kâğıt fabrikası vardı. | Diğer fabrikalar da şurada bura. da dağılarş vaziyetteydiler. İşin daha fenası yeni Rus hudu. du Finlandiyalılara elektrik kuv. vetini temin eden Dimatra şelâle. sirin dört kilometre yakınından geçmektedir. Bunlardan maada Finlandiya. lıların otuz dördüzü fırkası. nı mahvetmiş oldukları Saztavla mıntakası da galiplerin eline geç. mektedir. Fakat hudut benürz kat'i suret te belli olmuş değildir. Daha akla birçok ihtimaller — gelmektedir. Meselâ Ruslar Salla mıntakasın. da huduttan 150 kilometre içeri. de Markacjaveti'ye girmişlerdir. Rusların burada kalarak Kantala. kayı Kamijarviye bağlıyacak olan demiryolunu inşa etmeyi düşüne, bilecekleri endişe verici bir ihti. maldir. / | Almanlar ile müttefikler ara. sında harp henüz bütün hiıziyle başlamış değildir. İkâ “taraf da şimdilik kan dükmekten çekini. yor.. Fakat zaman zaman ve Göring nutuklarında gi lâhlardan bahsediyorlar. Gizli şi. lâhlar kelimesi ne dereceye ka. dar bir hakikatin ifadesidir, bu. nu zaman gösterecektir. Almanların sık sik tazeledik. leri bu gizli silâklara karşı müt. tefiklerin hazırlıkları nedir? Bunu, son gelen Fransız gaze. telerinden öğreniyoruz: Parisuvar gazetesinde Meri Bromberger Pransızların gizli si. lâhlarından şöyle bahsediyor: Fransada seferberlik yapılmış. tır. Fakat bu selerberlik yalnız as<ert bakımdan değildir. Aynı zamanda Fransada ilmi selerber. lik de yapılmıştır. Bütün Fransız âlimleri, fen adamları yeni bir şeyler keşfetmeye çalışmaktadır. Bunların vazifeleri hürriyeti ko. ruyacak olan silâhları hazırlıya. bilmektir. Çünkü hürriyetin müdafaası, ilmin de müdalaası olacaktır. 500 Lüâboratuvar Çalışıyor Harbin başından, yani altı ay. danberi Fransada beş yüz 1âbo. ratuvar, yeni bir müdafaa veya taarruz silâhı bulmak için gece gündüz çalışmaktadır. Bu lübora. tuwarlar * son ” sehelet — zaffırda Fransız maarli vekâleti tarafın. dan hazırlanmış idi. Bu teşkilât şimdi “İlmi araştırmalar milli merkezi” namını almıştır. Sulh zamanında da çalışan bu lâbora. tuvarlar harp halinde faaliyetleri. ni birkaç mişli arttırmışlar ve bu gayretlerini daha esaslı hedeflere doğru çevirmişlerdir. Hitler bir yandan tehditler ta. vurmakta, diğer tarafta Göring yüz tonluk tanklar imâal etmeleri d zorlamak. tadır. Bunlara ) Fransa da sersiz sessiz gizli silâhlarını ha. zırlamaktadır. Fransız İcadı Mıknatıslı Mayinler almaktan çıktığı söyliyebiliriz. Alman propagandasının gizli bir şilâh di. ye Üzerinde durduğu — mıknatıklı mayinler bu harpten çok daha ev. vel mâlüm olan bir Fransız ica. dıdır. Ftansız mühimmat depolarına uzun senelerdenberi bu - silâhlar stok edilmiştir. Fransıszlar bunları il cını düymadılar, çünkü de. nizler dalma Fransız - İngilir do. nanmalarının hâkimiyeti altında idi. İngiliz bahriyelilerinin AL man mıknatıslı mayinlerini tetkik kullanmak tesirsiz. kıldıklarını evvelce kay. detmiştik, Bundan maada Fratsız ve İn. gilir bahriyesine mensup tekris. yenler miknatıslı mayinlere kar. şı daha müessir müdafaa tertiba. t bulmuşlardır. Harbin başındanberi — Fransız tankları da Alman tanklarına fa. ik olduklarını isbat etmişlerdir. Alman tankları yedi buçukluk toplara bile mukavemet edeme. mektedirler. İşte bunun için yüz ton ağırlığında kara dridnotları inşa ettirmek ihtiyacını duyuyor. lar. Mermilerini Beş Yüz Kilometre Atan Toplee Almanyada ilmi hazırlanma ancak 1937 senesinde başlamıştır. Bu variyete göre Almanyanım ilim ettikten sonra gemileri daima ce. reyana malik olan bakır bir kable ile sararak miknatıslı mayinleri 4 seferberliği mahsulleri ancak iki — senelik yakın bir maziye malik. tir. Göring dört senelik plânmı ya. parken bilhassa harp hazırlıkları. na büyük hemmiyet vermiş i fanliyetleri bu yola sürük. ve lemişti. Eski bir topçu zabiti iken üÜniversite profesörlüğüne getiril. miş olan General Beker bu - işle meşgül olüyordu. Umumi harpte 42 lik batarya. lara kurmanda etmiş clan General Beker Alma ntopları üzerinde bir Almanlar belki kir yeni Berta inşa etmeye muvaffak olacaklar. dır. Fakat bu topların tesiri si. brdiır. Aacak maneviyat üzerin. de bir rol oynryabiliyorlar. Bundan maada Almanlar bir de yeni mermiden bahsediyorlar, Şa. klinde olan bu mermiler k kurşunlar, bombalar k ve bunlar — derhal de. Bunlar imkân dahilinde görü. len silâhlardır. Fakat unutmama. hdır ki İngilir ve Fransız teknis. yenleri de boş durmamışlar, mu. Kkobil silâhlar hazırlamışlardır. Ölüm Şuaı? Terpil Tayyareler? Bugünkü harp acaba romancı Jül Vern'in hayallerini hakikat yapacak mı? Uçan torpiller, müs. tahkem meyvkileri muhafaza ede. cek, uçan tayyareler, İşleyen mo. törler esrarengiz bir ölüm — şuar. nn tesiriyle duracak mı? Filhakika ilim ve bi siz dev adımlar eski hayaller h: ssa tel. le ilerleyor ve gün hakikate ıslanbu yaklaşıyor. Pilotsuz tayyare, yani telsirle idare olunan tayyare artık eski. miş bir hakikattir. Böyle bir tay. yarenin bombalarla dolu olduğu halde bir şehri bombardımana elmiş olması da ihtimal dahilin. Bu sahada Fransız - ilmi, Alman ilminin sürprizini bekle. yecek vaziyette değil Şunu da kaydetmek — lâzımdır * Tarida 3—VAKIT 19 MART 1940 ce yerleri Napolyan: “Dünya bir impara. torluk olsa, payitaht muhakkak İstanbul olmalıdır” demişti. Os. manlı ordusunda vazife görmek üzere bir aralık İstanbula gelme. ye hazırlanmış olan taribin bu meşhur generali, bu sözü; hiç Yüphe yok, ki Istanbulun bir ef. sane haline gelen güzelliğini duy. duğu için söylemişti. O güzelli. ği görenlce ise İstanbulun sihirli manzaralariyle büyülenmişlerdi. Nedim'i: Hurşidsi cihantab ile tartılsa sezadır. misrar ile anlatmak — istedi de Tatanbulun güzelliği değil midir? Ve bu güzellik, İstanbulu bir “zevk, sefa ve eğlence” yeri yap. mıştı. Evliya Çelebinin anlatmak. la bitiremediği “gezme yerleri” böicçok Avrupa müelliflerinin ve ressamlarının eserleriyle de ha. kikattir. Boğaz baştanbaşa, Ha, liç Kâğıthaneye kadar - sahiller, yeryüzünün en mutena eğlence yerleri idi. Devrinde, insanların bildikleri, zevk duydukları her eğlence yapılırdı. Fakat bilmem Romanyadan ge. len eğlence yerleri mütehassısı Istanbul için ne düşündü?.. Bu kış günü Filoryayı gezmiş, Tak. sim bahçesine gitmiş ve her hal. de daha birçok yerleri dolaşmış. Mütehassıs, bize dostluk göster. miş olmak için? — İstanbul mükemmel bir eğ. lence 'e Diyebilir, Hem bu yalan da ol. maz. Fakat doğruyu ancak şu cümle ile ifade edebilir: — İstanbulda hiç ©ir eğlence yeri yoktur. ,Bugünkü İstanbul yüz, iki yüz sene geri bir şehirdir. Bunu ka. bul etmeliyiz. Şehir içinde her a. dim bunu isbat ediyor. Nevyork radyosunda müsved. desiz yarım saat söz — söyliyerek Amerikalıları - hayretten — küçük dillerini yutturacak hale getiren meşhur Said Çelebi, geçen sene gördüğü Niyagara şelâlesinden bahsederken: — Bu harikulâde yer anlaşıla. maz, Ne şair, ne muhamrir tasvir edemez.. diyordu. Sebebi basit: Niyagara şelâlesi zevkle işlenmiş. Biz ise, İstanbulu seneler ve sa. nelerce zevksizlikle öldürmüşüz. Bu noktadan Romanyalı eğlence yerleri mütehassısının fikri fay. dalı olacaktır. Yeni imar plânı, geçmiş asırlarda tabiatin — İstan. bula bahşettiği şerefi gölgede bı. #akacak bir bedii zevk miyarı ol. malıdır. NİYAZI AHMET Görüp düsündükç_e Amerikalı beri, dünya, &ır kumkumu Kimiz — Avrupa ne olacak? diyor, Kimi; — Avrı Hükm veriyor. Bilmece günleri süsleşar, merkez merkez dolüşmağa başlıyalı ma döndü., Herkes morakta voe yl- ne herkes bu merakın kamçistile kıvranarak, keşifler peşinde, — Avrupa bir dönüm noktasındadır! İşaretinde bulunuyor. Kimi de: kökten değişecek! “Vek”, hiç şüplhe yok, ki günln barışı havarisidir. Nev- yorktan kalkarak, bu korkulu günlerde, engin denizleri aş. mast da insanlık uğrunda katlanılmış bir fedakârlık gibl dü- şünülebilir. Fakat buna kalırsa, zamansız ümide düşüyor, yer- six heveslere kapılıyoruz. Avrupa ne olacak? Sorgusu, zihinleri yormakta haklıkdlır. Çünkü bugünkü harbin yeryüzil için no büyük bir musibet ol. düğünu İspanya harabelerile Fintândiyanın mezar olmuş şe- hirlerinde gördük. Azgın ihtiraslara gem vurulmaz, milletler birtakımı cezbeli adamların elinden kurtarılmazsa, Avrupa> nın alâcağı söon şekll de, nihayet 0 harabelerden başka bir şey olmiyacak, Bir başka “Vela”, beş yıl evvel böyle bir Avrupa boğazlaşmasının ülkelere vereceği manzarayı tosbite çalış. maşti, Benlim anlıyamadığım nokta, şu “dönüm” sözile anlatıl- mak İstenilen şeydir, Ne dönümü? Avrupa nereden nereye dönecek? Niçin dünecek? Ve bu dönüşün değeri na olacak? Avrupada islaha mühtaç dalâlet hakkında herkes birleşmiş midir Amerika da bu birleşenlerle beraber midir? Ruzveltin son mesajı bu meselede hedefi gösteren bir aydınlık sayılabi- Hir mi? Eğer dönüş, hakka doğru bir yaklaşma şeklinde tecelli e. decekse, buna herkesin sevineceğini şimdiden söyliyebiliriz. Yak, eğer bu dönüş sözünün nüfuz değişmesi, iktidarın falan deyletten filân devlet> geçişi gibl bir mânası varsa, ufuklar büsbütün kararacak, kan gövdeyi sürükliyecek demektir ve insanlık, hiç bir zaman bu kadar büyük bir tehlike ile karşı- Taşmamıştır, — yi « HAKKI -

Bu sayıdan diğer sayfalar: