13 Eylül 1940 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

13 Eylül 1940 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KK TUR ŞAÇT M Te TT AF â— VAKIT şeklerin gittikleri yo! nereye çıkar! | Bağdatta bir adam vardı. İşi gücü evirde kadmlarla erkekleri bir arayın toplamak- tı. Bu hal mahallelinin - gikâ. Yetini mucip olunca adam gehirden hayli uzak bir bağda yerlesti. Yalnız evde toplar” mayı mutat edinmiş olanlar- dan bazıları bu uzaklaşmadan zemnun olmadılar: — Biz şimdi nasıl evine ge. leceğiz dediler. Adam — buna şöyle cevap verdi: — Kolayı var. Bir eşek a3 bir para mukabilinde kira ile tutalabilir. Evime gelmek, istiyen eçek- kiralar, pufur pufur esen bir havada — gelir, eğlenir... Hem böyle eşekle zevk ve salaya gelmenin tadı da başka u t "i zaman töp” halde esek — kiraladılar, Bundan sonra eşekler sık suk ş:ıp adam taşımaya başladı- K, Bir gün vali adamı çağırttı; , — Sen dedi. Şehirden uzak. laştığın balde hâlü evinde ka> dmları erkekleri toplayıp &- IeııT yapıyormuşsun — doğru mu yol ağzma bıraksmlar. Eğer eşekler senin evine giden Ja sapıp giderlerse artık diyoceğin kalmaz zannederim. Zeki olan adam hemen göy le cevap verdi: — Baygı değer valim! Ben sizin böyle bir hareketinize müsaade etmem. Halkm na: garmdan düşersiniz; çünkü va. Hi eşeklerin söziyle hareket ©* diyor diye adınız çıkar!.. Bu hazır cevap — valinin ho- şuna gitti: — Haydi var git, Ben yodi.| Rin haltları duymamış olayım dedi, Kısa Adliye Haberleri: *“Bir ikramiye ve amortiyi ayni zamanda iki defa kazanan bilet, ancak en büyüğünü alır. Diğeri he, va kurumuna kaltr., Buna göre işte her hangi bir an- laşmazlık yoktur. 58 ile nihayetle, nen bütün biletler ancak büyük ik, remiye olan 8 lirayı alabilecekler- dir. # Geliboludan Hmanmmıza gelen Konya vapurunda Ali admda biri, sinin cüzdenini Çalan makinlet Meh met dün adliyeye verilmtiş. seki » zinel asliye ceza mahkemesindo muhakeme olunmuştur. Duruşma şahit celbine kalmış « tir. * Kasımpaşada Gülhane soka. Bmda Etemin kahvesinde yatıp kalkan Tahir adımda — birisi, dün İstiklâi caddesinde bindiği tram- VYay bhareket halindeyken utlamak istemiş, muvazenesini kaybederek yere yuvarlanmıştır. * Lüngada oturan 65 yaşların. da Eleni Tarlabaşı csddesinden ge- çerken, bir taksinin altında yalmış. ağir sürette yaralanmıştır. 13 EYLÜL 1040 Fırıncılar diyor ki: Toprak Ofisin verdiği buğdayla serlıoıtl piyasadaki buğday fiyatları arasındaki fark olmasaydı Ekmek sıkıntısı olmazdı Toprak — mahsuülleri ofisi fr- rıneıların istediği miktarda buğ. day vermiye devam etmektedir. | Ancak bu miktar günlük olarak verilmektedir. Kaymakamlar vaşıtasiyle ha den çalışğan fısmmlar ve işledikleri un miktarı yeni baştan tesbit edilmektedir. Bu iş tamamlan- dıktan sonra İstanbulun günlük yn ihtiyacı kat'i surette anlaşı. Jarak bu miktar üzerinden buz” İ day verilecektir. Bir muharririmiz dün ekmek- çiler Birketile alkkadar bazı fı. rın sahiplerile — görüşmüştür. Bunlar son- günlerdeki ekmek sıkmtısının sebebi hakkında hu Jâsaten göyle demişlerdir: — Toprak mahsulleri ofisinin İztanbul piyasasına verdiği buğ- day ile serbest piyasa arasında fiyat farkı vardır. Toprak ofi. sinin verdiği unun fiyatt paradır. Dışarıda ise daha bu gün firmer Kasımı 8,30 paradan un almmatır. Şirketin 7,95 para- dan un aldığı ve fırımnlara dağıt. tığı günler olmuştur. İşte piya” Ba ile ofisin verdiği fiyat ara- gındaki bu fark son birkaç gün. Tük sıkıitiyı döğurmüştür. Anr latalım: İstanbula her gün verilen 300 ton buğday kâfi gelmiyordu ve bunu da müteaddit delalar alü- Kadar makamlara bildirmiştik. Şirket kendisine hissedar fırın. ların işlediği un kâfi gelmeyince şimdi kaldırılmış olan ktrmacı" lardan un alıyor ve dağıtıyordu. Çünkü o zaman ofisin fiyate ile ktrmacıların fiyatı arasında as bir fark vardı, Buğday fiyatla- rına sön yapılan zam ürerine ofis fiyatı ile serbest piyama fiyatı arasında fark çuval ba, sma 00 kuruşu buldu. Ru vazi” yet karşısında hem şirkete dahil fırmcılar ve hem de dahil ol » mıyan fırmcılar toprak ofisinin verdiği 300 ton buğday ile ikti: ' ADYOR D kut borması (Fiyat). 22,45: Müzik; Radyo salan orkestrası — programamın devamaı. 23.00: Müzik: Dana müziği (PL) 23.25/23,50: Yayrınki am ve memleket şast ar üzik; Hafif müsiki pro" Ktamer (Pi) K00: 8.10: Ev kadını, 8.20/ * Müzik pro. 12.40, Pro, ayarı, 12,35; Aşanı haber- Jeri, 1808: Müzik,; Şarkılar, — 13.20/ 1400; Müzik: Şarkılı — Valaler (P 18.00: Program ve memleket saxt x. YArI, 1505; Müzik: Popüler havalar 4Pi.) 14,30; Müzik: Anadolu Halk ha- vaları, 13.50: Müzilk: Radyo (Sving), TriOMU, 19,15: Müzik: Şarkılar, 10.45: Memleket saat ayarı ve Ajana haber” Yeri, 20,00 Müzik; Şarkılar, 20,20: Ko muşma (Ribliyografya), 20,50; Müzik: Vasıl keyet) ,21,13; Konuşma (İktıraş masli), 2130; Radyo gazetesi, 2145; Radyo saloa orkestrası, 22,30; Memle, Ket #sAt ayarı, Ajans haberleri, zira- at, Babam , Tahyilât, Kambiyo » Nu- Çevirn: Suat Derviş — “Madam kendine malik de, Bildi,, diyerek ne kastediyorsunuz. Daha söyleyiniz... Onu ağ. larken fazla sinirli miydi? — Düşüncenizi daha vasih cümlelerle izah edemez misiniz? — Het zaman Madam çok, ;uk kukançtı. Fakat ogün Madam deli gibi idh, Odasında durmadan do. Taştığını gördüm, Kimse ile konuş- mayordu. Hattâ benimle de.. Fa. kat kendi kendine anlatryordu. — Harimıntzm bi Di ne Zü- man farketliniz? Bi — Mister Harrison size Mösyö ile Madam arasında geçen kavga, dan bahsetti. İşte bu kavgadan sonra.. Madam hemen ı tı, Ben odayı toplayordum. Ma- dam bana o kadar alışıktır ki mev, cudiyetimi farketmez bile, Odaya (Kendi kerxline... irer gir.yes dolaşmağa — ve kendi ine konuşmağa başladı. — Şimdiye kadar hanımınızı bu Vaziyette görmüş müydünüş? — Evet Mösyö, hem de sizi te- min ederim ki sık, sık onu bu hal. de görmüştüm. Bir kere değil.. -- mızda bu - asabiyeti farkettiğiniz günlerin tarihini kati bize söyliyebilir. misiniz? -| size nasıl — söyliyeyim Mösyö ben bir takvim - değilim.. âhqwu:ı':hms kere ayri vaziyet- bıimu—ğim mm..u ancak söyliye, — Tarikleri söyliyemediniz. Fa- kat belki hanımınızın hangi vazı. yetler karçısında bu hale girdiğini ::ıne şöıyıl)'lbı:'-!';ınk. Her saman ocasiyle ya) Münakaşalardan sonra mı bu hale gelirdi, — Tabif Mösyö.. Yoksa Mada. mı bu hale getirecek baska nasıl bir sebep olabilirdi. Yazan: İSKENDER F, SERTE Kim olduğumu sorma! güreştikten sonra kim olduğunu anlarsın Dünkü kısmın hülâsası: -20 faya başladılar. Klimizde evvel- ce almmış stoklar vardı. Bun ri harcadık. Şirket evvelce fırma 50 çuval verirken 25 » 30 | Çuval vermiye başladı. Tabiatiy- Te firiner da © kadar unü - işliye, bildi. fatanbula günde topyekân 850 ton buğday verilirse hiç bir tutuştular. Yusuf iki kerl Zaman ekmek sıkıntısı olmaz. Umumi karpte sadrazem 400 ton ise fazladır. Maamafih olan Prenş FHalim Paşanın — ain. Yorgünsan, gelecek haftaya — Karmacıyı koca gövdesile B B0 tonu da belediye stok yapabi” babası hakikl bir güreş me. — yaeakalım. Başka pehlivanlar dan aşırıp yüzükoyun yere lir. raklısıydı. Paşa, her halta — siressin şimdi. du ve sırtına bindi. (A köşkünde eder; ve bu makşatla da Pa. Ofis tarafından — verilen 300 züreşler — tertib' " Makarnacı Ahmet, Yusufa Yusufun yepyeni iki dudağımı bükerek, alayer bir tar — kargılağınca, şaşırımışlı, tonm buğday un haline getirildik- del LND L c lrarui ğ ten soura belediyenin tanzim et. î:;ı;;ı,f;.',îdp;:îm:",:? Z:ı_ vırla bir iki adım - ilertledi ve — nin bağı birdenbire çözülmüt tiği bir Histe üzerine fırmlara mok maksadı ile İstanbıla Yusufun yanma geldi: :l';ycw.—udogruluplnl y — Ben, yorgunluk şöyle dur. ea sun, henüiz iğman bile yapma- Yusuf, Sarıyerli İzzetteti dım. Fakat, bu delikanlı benim' daha sert ye çevikti. A le güreşmeğe nasıl cesaret edi. Ahmet, o güne kadar bu d yor? sarsılıp yıpranmamış, bu Ki Yusuf bu sözlere fena halde Ümitsizliğe düşmemişti. hiddetlendiyse de, cevap verme- — yerden kurtulur kurtulmaz di. yere geleceğinden korkuyo Abdullah bey: bir türlü ayağa kalkan — Iârar ediyor, dedi. Haydi Bir aralık şefaat dilenir onun da gönlü hoş olsun. hasmının yüzüne baktı. — Balkona — bakarak Yusuf, Makarnacının b etti: dan: sık sık inerdi, İşte bu mrolar. da Abdullak Beye Vusul iş. minde bir pehlinan tavsiye ettiler; ve güreşlere - iştirâk tevzi edilmektedir. Şirkete dahil firmejların ve dahil olmryanlar rın verilen unları tamamen işle- meyip — fiyat farkından istifa, de için «- civar vilâyetlere sat tıkları hakkımdaki iddialara ge- Tince bu hiç bir zaman Varit o. lamaz, Çünkü bie fırımcı bir çu val unu işlerse cuval bâaşma, i- maliye, elektrik, # masrafı ola. rak 15 kuruş alır. Safarsa cuval başına 70 . 80 kuruş — elebilir. İşçisi çalışan, frmı kuaış olan, etmek üzere köşke (rk:fğı'nj *pek, dan esev yoklu, İşte Ahmet , ve İzzet Pehlivan isimlerinde iki peklinamn güreşmesini mıiıaıbı" seyir- ciler arasından biri orlaya atıldı! — Makarnacı Ahmet Pehlivan: la ben güreşeceğimi ilâve müşterlel ayağma gelmiş bulu | — Diye bağırdı. P: — Paşa efendimiz de arzu ©/ — “— Oyun yapalım.. B nan bir firiner neden 156 kuruş bulkmu_'la_ misafir diyorlar. Mademki yorgun de. ı:ılılım..,._ aNYi & 70 * 80 kurüşu tereih et. | Kahve içiyordu. j lsin, Güzeşiver gu -delikanlır — Demek istediğini sermişti- âin? Böyle bir iğdianın yersiz | , Daire müdürü Abdullah Bey j ge, Kapışma on beş yirmi kadan farzla sürmedi. Hakert ” Makarnacınm yorulduğunu lamıştı, onu iltizam ettiği bahçeye indi; ortaya çıkan pehli- van kılıklı genci gördü: — Sen kimsin?.. - Pehlivan mı- Yusuf soyunmağa başlamıştı. Seyircilerden hiçbiri Yususfu © güne kadar ne Paşarın bahçe- onu . | Rinde, ve de Çamlıca ve İcadi. İlydi. îlgıeıımk:m ;'dm:h yapılan diğer eşlerde — Ziluna re larmmi ygdz n . ğec. Gün edince, herkes gaşırdı. Yuşuf a ır;dı doksan iki ki. Biraz önce dünyaya m olduğu maliyenin koruma mer murluğunda yapılacak tetkikat, la da meydana çıkar. Çünklü de- nizden ve karadan olsun dışart çıkan buğdayların beyannamele” ri, nerelere ne kadar — buğday © Diye sordu” H iye sordu. Hüviyeti meçhul a. dam, — Evet, ben de güreşirim. Gü. gittiği koruma — memurluğun” | reştikten sonra kim olduğumu da vardır. Bu beyannameler de | anlarsınız! lodan fazla değildi. Makarnaçı okuyan Makarnacı neden bi buğdayın almdığı yer ve kime — Beni Bandırmalı mı gön” ile gralarında on iki kilo kadar likanlıyı bir tutuşta yere v gönderildiği sarih surette yazı- | derdi? fark vardı. Böyle olmusına rağ- mamışlı? Herkes bu L lıdır. — Evet... men Yusuf büyük bir cesa> beklerken, 92 kiloluk bir p retle meydana çıkmış ve Makar. — vanla, o güne kadar hiç bir — Topbanede güreşen Yusuf nacr İle güreşmekte 1srar ot-. Sırtı yere gelmemiğ i 3 pehlijvan sen mişin? — Eyvet... —— A oğlum, demindenberi na" den sesini çıkarmıyorsun? Ben seni Pasa efendimize söylemiş- tim. Gelmediğini görünce Paşa. nn cant sıkıldi. Neden daha - önce kendini tanıtmadım ? — Büu dev cüsaeli adamım ya. — Biraz sanra, paşanın Yusuf gülümsedi: , Banda, gu delikanlı pek erlız kas, Üüzerine, her ikisinin de — Ahmet pehlivanın güreşini — İryor. Beyretmemiştim. Onu, güreşte Diyordu. Halbuki, Yusufun — yapacakları söylendi. gördüm, Kendisini haklayacağr tok mütenasip bir vüçudu ve — Abdullah bey, Yusuf gid Tar umuyorum, gök kuvvetli bilekleri vardı. Ken, bu çevik ve genç pehliv Bu sırada Makarnacı Ahmet Yusufun bilekleri kadar diz” - cebine on altın sıkıştırmayt pehlivan - Yusufun — geldiğini leri de çok kuvvetliydi. Halira nutmamıştı. görmemişti - meydandan çeki* Paşa, yavaşça, daire müdürlüne: — Seyirciler dağılırken: Ürken — Eğer bu delikanlrıyı Me. “ — Çok sert oynayor... 300 ton buğdayın kâfi gelme” diği ve piyasada fiyat farkı iş olan varken hariçten yn aldığımız şir a nacmın — berabere ketin defterlerile * *Reyinciler heyecan ve merak gaşmamak kabil miydi? içinde, bu yeni güreşin ne netice Güreşçiler biribirlerinden vereceğini bekliyordu. rıilarak seyircileri va Prens Halim Paşa bile mera" ka düşmüştü: ye çekilmişlerdi. sabittir. Or tada böyle delili işbatlı bir vazi. yet varken 300 ton buğdaydan bir miktarını başka yerlere satmak nasıl kabil olabilir? prograra yenemez. Ben Türkiyenin baş- ) başa kalırlarsa, Ahmedo sezdir. — — Ne yaman bilekleri pehlivanıyım, Bunlar bana ç / meden, Yusufun cebine on altm', Makarnacının baldırlarını raklık bile edemerler. F koyt çavraya çevirdi! 10 aa. İ <u Ssimm Diye böbürlenmişti. Demişti. Belliydi ki, Yusufun — Gibi sözler Makamacı Ahim barae CA Dalye müdürü Abdullah bey, boyu bosu ve Mmeydana çıkışın. din kulağma kadar erişiyordi “Ahmet pehlivanm yanma gitti: daki heybet ve asaleti Halim Abdullah bey, Yusufa: — Giyinme kuzum, dedi, sana — Paşanm da dikkatini çekmişti. — Gelecek hafta bekleriz, « bahsettiğim pehlivan gelmiş.. Beninle güreşmek isityor. Ahmet pehlivan — mağrurane bir tavırla başınt Yusufa çevir. di: Yusut meydana çıkar çıkmaz, lum! S kısa bir el peşrefinden sonra, ’owhmmmmı!üdthı derhal Makarnacının. ensesini Diyordu. Makarnacı Ahı yakaladı. Makarnaçı müdhiş bir pehlivan o gün Çamlıca etel sarsıntıdan sonra, sersem ser- rinden Üğküdara inerken, dl sem hasmının yüzüne bakarak: rini tutamıyordu. Baldırları ; e göz olmuş ve simsiyah çi Yusufla iylce — müştü. (Devamı v “_İİ_ 68810185 8301117 Öğle I2 109 5461810 5 48 İkindi 15 43 9 20 15 62 Do Akşam 18 24 9960 18 21 12 00 Yatsı — 19 58 1 28:19 46 1 38 33T 938 S SB 936 — Bu mu güreşecek benimle? — Kvet. Seni bekliyor.. Eğer Yüverir, Fakat o gayet çabuk ken, dini toplar ve herkesin tanıdığı Madam Brunton olur. Kizmeye kendi perişan ve hiddetli halini göstermez. — Hanımınızın ogünkü halinde nazarı dikkatinizi celbeden ve çim- di bize söyliyebileceğiniz başka bir şey yok mudur? — Hayır Mösyö yok, Ben bütün bildiklerimi söyledim. Daha fazla bir şey söyliyemem. — Peki.. Şimdi önümdeki notla- ra bakarken sorgunun başında şö. zünüzü kesmiş olduğumu söylü, yordum. Siz o dakikada sizden ev- vel konuşmuş olan bir şahidin söz- lerinin hepsinin olmadığını g —— Affedersiniz Mösyö anlama. bilir. O çok konuşmaz, fakat 2 llm. ” * aa. « 717 Açtığı zaman muhakkak do” . Şimdiye kadar öteki şahitle. yu ıö)îldmk için açar. rin hana şöylemiş oldukları şeyler — — Mister Adriân Brunto hakkında size yalan veya yanlış ifadeleri içinde bize söyledik gelen şeylerin neler olduğunu söy- noktalardan ba: itiraz ettiğ lemek ister misiniz? taralflar var mr — İstemek mi?.. Ne söylüyor- — — Alfedersiniz Mösyö iyi ar sunuz. Onları işittikçeğ konuşma. yamıyorum, Çok güç kelim mak mecburiyetinin bana ne kadar — kullanıyorsunuz. acı geldiğini... — - — Mösyö Adrlan Brunta: — Ricz eçerim, Hadenizi yer. ifadesinde — doğru — bulmadığı mekle iktila ediniz. Sizden evvel söylemek istediğiniz başka çe ]:inıı(ılşmuı olînğunzı şahitlerin söy- de kaldı mı? lediklerini kabul — etmiyorsunuz. Hatırlayınız Mat 4 xul:ı;lh;âlmxn muhake- Şimı'ji)'e kadar Mimnm p nüzü gaşırmayı. ayrılışınız hakkındaki sö: l nız, Zannederim ki size sual sör. ni lz?lıxîheîmi ini: Bm —r Sizt buraya boş masal anlat. mağa !plnuş olduğumu zannetmes. siniz, Size buzada söylediğim şey. lerin hepsini biliyorum. — Pekâlâ, Madam — Bruntonun asabiyeti ne kadar sürdü. O son be gününü soruyorum. — Bilermem Möşyö, Madam bu halde olduğu zamaın dalma yalnıız kalmasını ister. Onun için işim bi. ter bitmez odadan çıktım, Onun içÇİN SİZE Cevzp veremiyeceğim. — Sonra hanımımızı saat kaçta gördünüz? — Bilmiyorum Mösyö.. Ben saat değilim,.. Ben madamı bütün gün görürdüm. söylüyordunuz. Beni iyi takip ede, Maklığım daha doğru olacak. Mle- da itiraz ettiğiniz nökta — Saati iyemiyorşünuz, — biliyor mismiz, —— O V O ter Harrlsonun ifadesi hakkında Şimdi beni enladm Ş 'e pekâlâ. Fakat hanımı- ——— yyet Mösyü, söyliyecek bir sözünüz var mı? — Anladım efendim. Hayır nız) tekrar gördüğünüz zaman o- nyn sükünet kesbedip etmemiş ol. duğunu söyliyebilirsiniz. — Bunu söyliyebilirim Möşyö. Madam tabil halinde idi. —- Buna hayret etmediniz mi? —— Ah, hayır Mösyö!.. Mister n dişimı Mösyö dan y ğ!nrıişn un ifadelerinin hiç bir e- :;,Lu::j:d' M ga Ya emimiyeti yoktur. Eğer burada — —.. Demek Mi , çok uzun konuştuysa burnun sebebi — şahadeti hümıdu&r îıy’xgıı her zaman kendini dinletmeğe fir, İemek istiyorsunuz, sat bulamayışıdır. —— Evet Mösyö, Şimdi bulı < ” O halde Madam Bruntonun tur. iladesi hakkında söyliyecek sözü, — — Madam Baylord'un bütür mÜzZ yar demek? öne mi itiraz ediyorsur .—— Oh hayır Müsyöl., Madam yoksa bazı nokatına miı? bir şey söylerse ona itimat edile- (Devamı ve — Neden bahsetmek istediğimi hatırlayor musunuz? — Hatırlamak mı?.. Fakat ben onları hiç unutmadım ve onlar hakkında konuşmak istiyorum. — Hayır Mösyö, Çünkü Ma, — — O zaman sadet haricine çık, dam daima böyledir. Yalnız oldu. Mamak zaruretiyle sizi ..'lîı'uıuâ';' Bu zaman “benim meveudiyetime Simdi bize dinlemiş olduğunuz ifa- ehemyoiyet vennıdıı;;ıı_ göylemişı decere ilâveten neler söylemek İste- tim.,, Madam kendısini kapıp ko. — diğinizi anlatır mısınız? * a7 z AÇ z e l — Beni Türkiyede hl&imııimııaAhııtmnhr, “ — Çok çevik bir delikanlıs || / A ef

Bu sayıdan diğer sayfalar: