13 Kasım 1940 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 2

13 Kasım 1940 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

S—VYAKIT 13 Edebi musahabe: Dostluk Türk Edebiyatı, Tanzimat ba. şındanberi sayfa sayfa karıştırı!. dıikça büyük kusur ve hata yığın- larz arasında ne buyıh Git şüle Beşeri biyatın; yöni insanla alâkadar bir şeyi değil, ber şeyi, hep mukaddes olan insan zaafları. mı, faziletlerini tercihsiz olarak kardeşlerine — anlatma; edebiyatın içinde dostluk ve vela denilen bir cihet de var ki her vasıl gibi ona da küçük ümitler halin- de edebiyatımızın muhtelil devre- lerinde temas edilip geçilmiştir. Sade Tanzimatçılar değil, bütün ediplerimizin garbı, garbın hakiki san'atini — tanıyı: a'ılınmmn muhabbet ve vefa büyük dostluk. lara doğru açılmadıkça, genişleme- dikçe rahat edemez. Garp romanla. rının bütün büyük beple beşeridir. Çünkü o sevzilerde fert uzviyetlerinin dışına fırlamış, vatan sınırlarının ötelerine taşmış, bir mahi- aile yuvasına ıuıııııı.ıııımı:“l Mei gisinde hangi dar hudutta takılıp kalmıştır. erül Alman şairi, meden insanların Uğru- nesk hüviyetinde kalmış olan mer- felâketli mukavelelere surnldcmıy tir? Bu insan ısklmn. bu dünya sevgisinin bü uîım bu aziz yefanın muayyen lara sıkış. muış şeklini tayin edebilir miyiz? Balzac'ın Goriot Baba'sı sadece fedakâr bir babanın, evlât sevgisi- ni temsil etmekten ne kadar uzak- tır. Her türlü kahra rağmnmen mekte, vefada devam eden bir ba- bayı, bir insant koca san'atkâr bize bir örnek olarak tanıtmakta değil midir? Şekspirin o sabirlı, cezaya mükâlat görmüş gibi mütehammil, haksız darbeler kargısında — muti, sadık ve büyük dost uşakları bize neler düşündürmez? 'Türk edebiyatının büyük muta- sayvvıflarındaki rekabet götürmez aşklar, bir zamanlar garbin bu mu. hayyel aşklarını ne kadar dilsizleş- d.mıç. bir hiç haline düşürmüştü. Fakat Tazminata kadar sosyal ha- yat istikametince bütün faziletler, iyi vasıflarla birlikte © da kaybolarak yerini nyum aun'!]ılııı dünyasına terketti. İşte ol. du. Sergüzeştteki cevher, nasrl bir , niçin dilberi kaçırır diye sorabilir miyiz? Bu beyaz ve bed. baht esireye şik olduğu halde o- mun kaçması için kendi vücudünü GÖlüme yollayan bir Insan bize hu. İRİNCİTEŞRİN nm ve vefa Yazan: Rüştü Şardağ arzetmezler. Onlarda - rastlanılan büyük fedakârlıklar diyebiliriz ki, romantizmin santimantal bir haya yaratmak prensiplerinden mülhem olmuştur. Belkı Sezal bu şüleyi ide rük etmemiştir, fakat edebiyatrmı. zın bu dikkaıe şayan siması noktayı se: bile mübimdir. Zaten iyi yüksek ve insani edebi- yatın bazı vasıfları bütün bir Tan- zimat içinde kopuk kowk biraz maksatsız akıp gider. Bir san'at mu:nım /etine bürü. nemediğiri söyleyi) iğumuz Recat Zadenin evlât 'C'*i?l! kıyra. nan masraları, halbuki hiç müna. kaşasız dir!b'l"" ki bu beşeri sev. Zi ve vefanın meğidir. Fele seft endişelerle Ört ln an! feve- ran ve inkisaralrdan ibaret olarak çok zaman didaktik birer mahiyet arzeden Makber sairinin — ıztırabı ve ifadesi kudretli hitapları karşı. sında, Onun sesi ne kadar müteva- zi, fakat ne kadar daha insani, vee fakârdır. Her güzel nunda, her eğlence ve zevkin niha- hde derhal oğlunu hatırlayan ve *Gözüm nuru oğulcuğum Neja- dım,, diye büyük vefa ve aşkıma dönen bu babayı, onun büyük ve vefalr hüznünü eddxyıumım insani bir zineti olarak düşünmek. te (seyin) so. Halid Ziyanın belki biraz roma. hamet hisleri yer yer bu türlü ve. faya yaklaşmak ister. Hüseyin Si- retin aşkında ise bu büyük vefa- nın gülelerini aramak boştur. Çün. kü bu ses kısıktır, bu ses halsizdir. Bu sesin karısıma, Gşıkına ait, bir maksada matuf olan ıztırabı, an- cak büyük rindedir. beşert vefanın — eşikle- “Mehcure ile Hikmet » müellifi bu bakımdan ne kadar en. teresandır. Onun bahsettiği sarhoş ve zalim kocalara rağmen o kadın- ların sevgilerini ne ile izah edebili- riz? Bir devrin kadın mahkümiyeti ve istismarı temeline de istinat et. se o büyük kahırlara, İşkencelere sefalet ve alâkasızlıklara Tağmen kocalarına karşı sabırlr, — vefalı, hayret edilecek derecede dost ka- dınlar bize mevzuumuzu hatırla- tiyor, Hı'm'm bir. Meşgrutiyet, ancak lık Konak,, müellifinin e: keri: bu türlü sevginin tini aksettirir. “Naim Efendi", bu ihtiyar büyükbabanın Baba Go- rat'ya yaklaşan derin fedakâr'ık karşılık dostça mukabelelerini u. nutmak nasıl kabil olabilir? nıwnk romancı, “Yaban,, da da ayni in- saniyet şülesi: Ahmed Celâl bir bozulmuş devrin, bir boz- guna uğramış vatanın, harap, katı ve çorak köyünde ne kadar asil bir vefa ve sabır ve aşk timsalidir. Türk edebiyatını bu cepheden de incelemek, dostluğumuzun, in. sani muhabbetlerimizin derecesini tayin etmek ıcmkıwr Bu lüzum en büyük bir zarurettir. ümide düşmeden bu adamla malüm şartlar içinda ev- Akşam gazel vel 1540 tari terem İbnilemin İnal'ın (Son Sadrı- âzamlar) ünvanlı ese; haı.kmda Profesör Mehmed Ali A makalesi intişar etti. Bu makalede 1 Londra - sefareti, ve Yunan meselesi, laretinden — infisalii Âlt Paşarım 2 Vezal 3 ancı 8 ciye rm etiyle elçileri daki muhaberelerde Türkçe yırmı: Fransızcanın kabul edilmesinin se. ahat — verilmediği Ti (Ricali ünvanlı eseri vesilei tenkit vir edilmesi icabeder,, dediği mese- leler arasında muhtacı tenvir bazı noktalar bırakılmıştır. Bu cihetleri tavzihe lüzum gördüm. Evvelâ şunu söyliyeyim ki, (Ri- eali Mühimmei Siyasiye), bizzat müellifinin mukaddemesinde yaz- dığı veçhile “ne sırf tarih, ne sırf teracimi ahval ve ne de sırf tenkit,, olmayıp “tarihi bir eserdir ve za- ü vasisini yazacaklar c bir me.hazdır., netekim bugün bu vazileyi gör. mektedir. Pederim bu eserinde mevzuu bahsetmed mezlelm *“Ricali Marufe,, unvanlı diğer bir kitabın- da ııknylenıg ve tarih-i siyasi ol. mak üzene de (Mesaili Mühimntel yasiye) ve (Edvar.i Islahat) i- simleriyle iki büyük kitab yazmış- tır. Tanzimatın bidayetinden Meş- rutiyetin iadesine kadar geçen yet. miş senelik vukunt bu dört eserde tesbit edilmiştir. İbnilemin (Son Sadrı-âzamları) Osman zade Taibin, tarizlerinin zarafetile eski edebiyatımızın par- lak nümunelerinden birini teşkil eden (hadikatülvüzerâ) sının son ıeyhnın yani Topal Rılat elendi- nin (verdülhadâk) inin zeylidir ve bir tercemei hal kitabıdır. Tabi. atile tarih.I siyast değildir. Böyle olmakla beraber eserde siyasi me- geleler, imkân dairesinde, yer bul- mürştür. Bir kitab tenkit edilirken müı' lifinin çizmiş okluğu programın göz önünde tutulmas: icab eder. Şimdi makalede — mevzuubahs meselelere geçiyorum: -- An Faşayn Tondra sefaretl Ali ekndinln (Daşa) pek genç. lik zamanına tesadüf eden (27 ya- şında elçi olmuştur) Londra te. fareti tanzimat ricalinden Şekip paşanınki gibi tarihte iz birakma. Miştır. Hatta birçok yazıları tak. dirkârları tarafından istinsah edi. jnin 29 Tesriniey. * Ennecidtü yanlı sefiri Kosta Jerek elden ele dolaşmak ve husü- & mecmualara kaydedilmek o Zâ- man mutad olduğu halde kütüpha. nelerimize intikal eden bu defter- lerde Londra memuriyetine Bit evraka tesadüf edilmez. Âli Paşanın, Reşid Paşanın Âve rupada sefaretlerinden oödilen €n büyük istifade vatana esaslı bir hamulei irlan ile avdetleri olmuş. tur ki bu sayede memlekelimizde Avrupat bir temeddün cereyanı başlamıştır. Her ikisinin sefaretle. ri esnasında tehaddüs eden ve bel. ki vaktinde ehemmiyetli addedil. miş iken zaman geçtikçe kıymetini kaybeden vekayie gelince hatırat yazmağa hayatları müsait olmadı. iandan bunlar da tesbit edileme. miştir. Ahlâtm hatıralarında Mu. hafaza edilmeğe lâyik mühim hiz, metlerine ancak )nndlk.an talimat lar, mazbatalar, arz tezkereleri ve notaların mütaldasile vukuf hâsıl olobilir. — İi Âli Paşanm vezareti ve Yunan meselesdi Kostaki Müzürüs Atina elçisi iken Yunan hükümetile geçineme- diğinden başvekil Co'ettis geri ça Karılmasmı istemiş ise de Reşid paşa devlelin itimadını bülz olat bu gayretli diplomatı vazifesinden &yırmamış idi. Kostal-! Bey Osma. İr hükümeti aleyhinde ilsadatta bu Junup Yunan devleti tarafımdan evvelâ hapis ve bilâzara kralır ı'awn"aı-plılmı tayin olunan Ka- Tatasus'un İstandula lma üzere elçiliğe müracaalinde hariciye ne zaretine dınxsmv!dh pasaport vizeye cesaret © Jememiş ve key yetten Yunan bazvekilini haberda etmiş idi. Kral Othov hu hâdiseyi fırsat ad?'r,cm— 1817 senesi Kâ. nunusanisinin 25 inci akşamıl Sü- myıkv Mehmed Ali Ayntıfin kurcaladığı measeleler: Âli Paşa zamanında bir kraldan alınmış tarziy ; | fizlerle birliltte hulunan — elçimize tesadüf edince hiddetle “Ümit e- derdim «i Yunan kralı biraz daha ziyade riayete müstahak idi.,, dı. yerek cevabını. beklemeksizi he nından ayrılmıştır. Bu tahkir hâdisesi üzerine ha. riciye nezaretinde Kostaki: Beye verilen talimatta sureti mahsusadı Pireye gönderilen vapurun muva- saletini mütçakin başvekile bir takrir verilerek eğer yirmi dört sa- at mürurunda muamele-i — vakıaz- dan dolayı devleti namıma xarak kendisi sefarethaneye gelir ve kral tarafından padişaha bir mektup Yazılır da beyanı mazeret olunursa Atinada kalacağı ve aksi takdirde avdet edeceği bildirilmesi emrolun- muş idi. Babrâli ayni zamanda her ne #üretle olursa olsun elçinin tebdil edilmemesine karar — vermiş Muayyen zamanda tarziye veri'. moediğinden Kostaki Bey Atinadan hareket etti. Yunan kralı “tarzıye vermeğe bir veçhile muvafakat e. demiyeceğini ve bu uğurda taç ve hükümetı terketmek kadar gideceğini,, söylemesi üzeri- ne Babıâli Yunanistarı tazyik ha- reketine giderek “Şimdilik- konso. loslarla kat'ı muamele — olunması Ve ticaret.i sahiliyenin men' kılın. ması,, na karar verdi (26 )dn-wl 1263 tarihli arz tezkeresi). Bu tazyik karşısında Yunan kralı Prens Meternihin hakemliği. ne müracaate ve Sultan Abdülme- cide bir tarziye ımknıbu gönder- meğe mecbur oldu. Fakat mektu. bunda padişaha karşı hissiyatı dostanesinden bahseylemekle bera- ber Kostakiyi bir lisanla it. bam etmekte olduğu gibi Avustur. yı. Fıansa, Prusya bu tamayeyi kâli görerek ayni sefirin Atinaya avdetinde ısrar olunmamasını ilti- mas eylemekte idiler, Babrâli bu süreti tesviyeye razı olmıyarak Ali Efendi Viyana ıeim Şekip E. fendiye gönderdiği & Recep tarihli bir tahriratta "Muzunaun Atinaya iadesiyle Yunan hariciye nazırmım kendisine vizite etmesin. den başka türlü tarziyoye muvala- kat,, Olunamıyacağını ve Prens Meternihin “Atinaca imali nüfuz eyliyeceti memul-ü âll olduğunu beyan, eyledi. Bu mesele de İngil- tere Osmacilr imparatorluğunu, Fransa Yunanistanı iltizam yördu. Mğî;lmıh'nm Mm' yemizi kabulü netii Tanzimat ricali için bir muvaflaki. yeti giyasiye suretinde tecelli etti Sultan Mecit bu hizmetlerine mü- kâ'aten hariziye nı!m Âli Elen. diye vezaret rütbesi vererek bunu bir Hattı Hümayün ile İlân eyledi. 'Takip öden günler içinde, Pirdoğan işin kolaymı bul- duğuna inanmiş, bir yandan M köyde, hattâ otel givarında ufak tofek çapkımlıkları devam ediyordu; ka: yısınm 806 çıkarmamasını bunları denne Güyae> dığına, anlamadığına harilediyor, bir yandan da ara ae ra kartsmı tatmin etmenin zeki bir kocaya hak lerden olduğunu zannediyordu; fakat Gülgeren lelde yüz vermediği ve Erdoğanı yanma yaklaştırmadığı için bu sonuncusu kadar kolay olmuyordu. Bir göce, yine suç Üstü, ötele dönüp odalarına e kınca karısınm etrafında bir hayli şaklabanlık etti, sone ra yaklaşıp onu öpmak istedi ve müuvaffak Olamaymea bütün kocalar gibi kızdı; kadının gösterdiği soğukluğa bir aebop aradı, kabahati kondisinde bulmağa teşob büs bile etmiyerek Gülserenin başkasmi Sevip sevme. diğini, başka bir erkekle münnsebetlere ZİYMİş olup o)- madığını düşünmeğe koyuldu. Fakat kıskanç koca yo- Yü öonün aslâ bürünemiyoceği hüviyetlerden biridir! Böyle bir kavgaya kalkışmak tehlikali olahtlir, rahatı. mr bozardı; #ea çıkarmadı, yatağında arkatını döndü, uykuya daldı, Gülseren, Erdoğanı eskiden endece bazit bir hll- viyet, mahdut bir zek$ ve kültür seviyesine sahip ve bunun için de kendisini tatmiri etmesine imkön olmr yan bir küçük İnsan olarak telâkki ediyordu; Ona ehömmiyet vermiyordu, fakat yesmen kocası olduğu için düygütnu belli etmiyor, Brdoğana değli, fakat aile Mmefhumuna kargı sayeı RÖStermiş olmak için tabamml! ediyordu. Ülk açkında behbüht olmua ve netirede rast gele, hiç bir şey beklemeden, İstikbal için parlak bir lenmişti. Bir İnsanın yolda bir duvar kenarından ge çip giderken başma düşen kiremitle yaralanması hâ- disosi ne kadar önüne göçilemez bir kazadan başka bir gey değilse Gülserenin Erdoğanla evlenmesi de tıpkı bunun gibi idi; fakat hiç bir mana taşrmaması hir ta- rafa, ayaı zamanda gittikçe tatamlaşan bu hayat böye lace devam edip gidecek mi? Gülseren, İstanbula geldikten sonra bir aralık e- ki akrabalarmı, anasının babasınım — ölümünden sonra darılıp yanlarından — ayrıldığı ve bir daha da arayıp sormadığı eski akrabalarını düşündü; bir tesadüf, alış veriş için şehre indiği bir gün, bir mağazada bunlar- dan biri ile karşılaşması Gültörenin üzerinde tuhaf bir tesir yaptı; dargın da olsalar nihayot aralarında kan bağlılığı vardı; zaten onlar — Gülserene hiç de dargın gözüyle bakmıyaorlardı, darılıp giden kendisi idi. Çare- &iz konuştular, Hiç bir şey olmamış, biribirlerini bir kaç tene görmeyişlerinde, haberleşmeyişlerinde hiç bir feve kalâde sebep yokmuş gibi öpüstüler, koklaştılar, dert- leştiler. Teyzesinin kızı, Gülserene nile İçindeki yeni ölümleri haber verdi, bir miras meselesinin halledile- bilmeaj icin bir zamandır zaten Gülsereni aradiklarını Biyledi, kendisi hem hissedar, hem de hukukçü oldü. Huna göre bu işle alâkadar olmazmda fayda bulunduğunu İlâve etti Yesilköydeki dar hayat Gülsereni Sıkmağa başla. Meşü; Hüseyin Hüzaü Bey aflesi ik günlerde geniş bir tetkik mevzuu olarak onu oyalamıştı, fakat aradan bir ay geçince Gülseren, hele işsizlife de alışmamış ol- duğu için, boş oturmaktan dehşetli rahatsız oldu; kem- disine yeni meşguliyetler aradı, bu sırada caki mek- tep arkadaşlarından bamlarilö karşılaşması Gülserenin önünde yeni bir ufuk açtı. Buluştular, toplandılar, ceki günleri konuştular, biribirlerine yeni hayatlarınm akır g, husüslyetlerini, hâdiseler hakkmdaki görüşlerini, düşüncülerini anlattı. Bunlardan bir tanesi, bokâr bir Kız, hukuktan — çıktıktan sonra — geçen müddet iç'nde mahkeme stajını bitirmiş, avukatlığa başlamış; çatır ça- tir para kazandığımı töylüyordu; Gülsarene memuriye- tinden çekilmesini ve kendisile birlikte çalışmasıır tek- lf ekti. Anadolunun içinde Iken Anadoludan ayrilabilecer #ine ihlimal vermiyordu; fakat bir kere mezuniyetle de olaa i$İ birakmp İstanbula göldikten sonra —Anadoluya dönmek, tokrar sulh hâkimliğine başlamak, hele Erdo- ğan İstanbulda müteshhitlik etmek için yazıhane açar sa oturulacak gehir hususunda bir karar verebilmek ve vaziyeti bir hal şekline bağlamak Gülsereni usun uen. dıya düşündürüyordu. Adliye Vekâletinden aldığı izt- zin müddeti bitmiş ne Erdoğanın işi, ne de alle vaziyet- Yeri latikrar peyda etm>mişti. Hemen kalkıp, tek başı- na, Anadolu ortasındaki sulh: hâkimliğine dönmek üzo- re yola çıkam mı? 'Teyzesinin kızmm ortaya attığı mi- ras meselesini İstanbulda iken halletmek hiç de fena olmıyacak. Yapılar — hesaba göre bu işten Gülserenin eline de oldukça para geçecek; hele Frenköyündeki köşkün ve asrazinin satıtması igi de netlcelenirse bu ran kam daha fazla artacak, (Devamı var) idi derecelerin: Cemazi. değiştirilmemesi ü gehir dir. eyli- Şeker fabrikala- rımızın bü yılki çalışmaları Alpullu geker fabrikası kampan- yasını bitirmiştir. Eakişehir geker Tabrikası da bir haftaya kadar bi- trecektir, Bunlardan sonra evveli Tirhal, sonza Uşak geker fabrika- Tarmın kampanyalarını — bitirecek- leri öğrenilmiytir, Malüm olduğu üzere fabrikalar, müayyen devreli - kampanyalarını bitirdikten sonra bir müddet isti- rahat öder; müteakiben tekrar , yeker istibsaline başlar! Şeker fabrikalarımızm yeni şe- ker istihsalâtma ne zaman başlır yacakları gimdiki halde kati suret- te bolli değildir. Ancak, muhak- kak olan cihot, bu sencki şeker is- tihaalâtımızın 100 ilâ 110 bin ton arasında olacağıdır. Geçen sene büu Takam 94 bin tondu, Geçen sene 68 bin ton pancar işlenmesine mu- kabil bu yıl 150 bin ton pancar kampanya faaliyetlerinco ithal edil- miştir. Geçen sene 38 bin hektar- lik arazi pancar zeriyatma tahsia edilmişti. Bu rakam bu sene 50 bin boktarı bulmuştur. Bütün bu iza- hattan anlaşıldığına göre yerli ge- ker eanaytimiz gittikçe inkigaf et- mekte ve hariçten şeker ithali hü- suşundaki ihtiyaç nisbeti azalmak- tadır. Şehir meseleleri (Baş tarafı 1 incide) 'Yine moclisin bir toplantısm. da belediye zabrtast talimat. namesinin lokantalara alt kıs. mi müzakere olunurken bunla - rın vitrinlerinde yemek teşhir etmeleri meselesi de görüşll. müş, bir kısım âza yemeklerin teşhirini doğru bulmamış, fa. kat netlcode bugünkü şeklin esası kabul o. lunmuştu. Şimdi yeni bir toklif, işkem- beci dükkânlarınm birinci ve hattâ ikinci smıf eaddelenlen kaldırılmasını ortaya koyuyor. Bu teklif ile ortaya yepyeni bir meselesi çıkıyor de. mektir. Filhakika birinci ve i. kinel sınıf caddelerde sıralan. miş dükkânlar hiçbir tasmife tübi tutulmuş değildir. Buglün eczane olan bir dükkân bir se- ne sonra şerbetçi, birkaç ay son. ra kömürcü, helvacı dükkâünr olmakta, müstecirin keyfine gö. retanziım edilip boyanmakta. Birinei sınıf bir exdde olan Beyoğlu ve Sultanahmetten Be- yazıta kadar olan yol üzerinde sıralenmış dükkânlara göyle bir göz atmak kâfidir. de;ıl'aiı:ıde so) taraftan cad. akip edelim: Tütüncü, ya. birahane, altmda lokan. ta, muha!'ebiel. sonra bakkal dükkânı, altmda kundura ta- mircisi, işkembeci, köfteci, lo. kanta, pastahane, eczane, ka. BaPıremı Çarerkapıda polis noktasın. dan sonra Beyamta doğru at- tar, kundüracı, birahane, rad. yocu, eskici, fırm, terzi, kö. mürcü.... Vitrini çok güzel tanzim edil. miş bir ecsane veya gece elek - trikle tenvir edilmiş bir kundu. Ta mağazası veya radyo veya ©. lektrik malzemesi satan dükkâ. nın yanında dükkânm cephesi - ne bovdanboya sıralanmış odun ve kömürlerin arkasında lâm . but koskoca kazanın başında kolları sıvalt habre işkembe ta. kirdatan bir adamm manzara - Sr, yahut bir eskici dükkânı hiç de göze güzel görünmüyor. İşlek caddelerde dükkânların bu ahenksizliğini gidermek için esaslı tetkikler yapılıp bir ka. rar verilmek lüzumu aşikârdır. Ancak işlek caddalerde bulu.. nabilecek dükkânlar tesbit edi. Hip ilân edildi-ten sonra bugün mevcutlar hakkında da konto- ratlar nazarı dikkate alınarak bir mühlet verilmelidir. Bir kısım esnafa birinel ve 1. kinci sınıf cedde'erde dilkkân açmak müsaadesi verilebilir di. ye de düsünüyorum, Bu takdirde vitrin tanzimi, dükkânm caddeye uygum sekli. de tefrişi mecburiyeti konur, Yekta Ram;

Bu sayıdan diğer sayfalar: