29 Ocak 1941 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

29 Ocak 1941 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B ıt İ Si [î SAA ASN AME DA RiKA Yazan: Iskender F. Sertelli — 59 — Yi Lt Bazetedekt - haberleri Vi huum.e ilhassa Nelson, :,—nmmuı]ni gazete sü- Börünce şaşalamış- B KA M karasineklerden çok TBün &ma, onların bu de. hu_f"*un_c ve tehlikeli mah - Olduğunu bilmezdim. Za k Iskambil oynar , zete fotografçısı bir- Apidan resmimizi çe- #hiğ Süknız.. bütün — gazetoler DAR evli inladen Tk eç Otlar. Ve Nelsonu teb :î':ı)rıu. Oğrusu çok iyi bir kız. ::kaînn& sahibine — bağışla- hiz 'bu derece iyi — kalpli v“h:"medım. ni onuz“kı-ek sordu: Nüder, , dünden fazla &diyorsunuz.. Acaba :ı.?ki dostlağınuz —her za> hştg> "den daha çok mu derin, Y _"f kaşlarını çatarak mı - KŞT aramızda kalan bi: —it'e:';llı kurcalamayın! 'tqbum:: Çayı içtikten son Çalktı, giyindi, v nıı:mm sirke gideceğiz, "!: n sonra — güre, (Cak) da sirke gele- bu wı;'k ile yakından Üzleri gece sirke £ : i bu ğ i / Kt ğ- söyledi- yakendisi (Harry) ğ “Bayak Şim İt a g lmle tekrar gü - , ben hazırım. kendisine benim lif ediniz. Bu veni insan, ik sizin bir cihan " duğunuzu haber al - ki Şerefi bir his yüzlün- ğ &Ze lüzüm yoktur. buna Nevyork belediye, elf Yd isbat etmoli. N kolayı var. Gazete- fikrinizi negrederiz. kur ve sizi bir. daha T. Zaten Türk pehli - demek olduğunu hal. anlamıştır. Z ç_l' TER Ze bundan H:Wu ve Yusufun ağ- lar İki gazeteye kısa _vı;d.. . usufun Kenderdi. tupların efkârrımumi- 'Yİ tesir yapacağı $üp M mathuat bir kere gaA Yusufun evlenme Patmağına dolamıştı. Barİ| Â K Bup garin hava. e yanında F; Ex EZEPEPLEOAE ÜT —I- Dün Yusuf pehlivan. Büzete muharrirlerin Nelsonun nişanları - Temnuniyetle duy. cidden iyi tah- İyi aileye menmr Böyle bir &, ağir . Biri yoktur. Biri Yazmış.. Herkes de bir diğerini okur iş bitmiştir. | sonra masa | — İl — “2.. Fotografçımız — otele vardığı zaman Yusuf pehli, van, nişanlısiyle başbaşa ye- mek yiyormuş. Ötel direktö- rü müsaade etmediği için, fo. to muhabirimiz yemek salo- nuna girememiş. Fakat, ni- | şanlılar ötel kısmına — geçtik, | leri zaman peşlerini takip et miş., Ve nihayet Yusufun or dasında yanyana otururlar, ken resmini çekmeğe muvaf- fak olmuş. Biz, bu nokta Üze rinde durmuyoruz, buna hak, kımız ve salâhiyetimiz do, yoktur. —Ancak, bu mesut birleşmenin neden gizli tutul- duğunu ve matbuattan sak- landığını öğrenmek istiyo, ruz!,, Valker sordu: — Bu havadise ne diyecek- siniz bakalım ? Yusuf hayretinden dudakları n isıTIyordu. Bir aralık hayretini medi: — Hepsi de haltetmiş, dedi gizliye. bütün bunlar yalan ve uydur- | madır.. Evhamdan, tahminden ibarettir. — Biz bu kızcağızla böyle bir gşey konuşmadık bile. Hem böyle bir şey olsaydı, bunu neden saklıyacaktık? Hele siz- den saklamağa ne lüzüum vardı? — Ben de böyle tahmin edi. yordum. Gerçi sizin hususi işle rinize hiç kimse karışmaz... Fakat, siz bizim misafirimizsi- niz! Eğer evlenmeğe niyetiniz varsa, sizi daha müsait şartlar- la evlendirmekten biz de zevk duyarız. — Yani şu kızcağızı bana münasip görmüyor musunuz? Valker açıkça fikrini söyle. di: son iyi kızdır. Okumuştur. Ze kidir. Çalışkandır. Hattâ güzel, dir. Fakat, gize uzun müddet Badık kalacak kadar — kendisine güveni yoktur. — Garip şey! Bana ihanet mi eder sanıyorsunuz?* (Devamı var) G Şakir: — Yahu, nasıl olur.. Daha on günlük evliyim. Karıma ne de- Tim.,. Diye eğlenceye gitmemek i çin ayak dirediği vakit, arka, daşları, hep birden kahkahayı bastılar ve arkasından: — Kılıbık.. diye alay ettiler. Şakir kılıbık değildi. Fakat bunu nasıl anlatabilirdi. JTabat etmek için tek yol, o gece karı- sınm her türlü hakkın! ayak a! tına alarak arkadaşları ile eğ | lenmeğe, içmeğe gitmeli idi. Eve hayli düşünceli geldi. Fi, | bisesini değiştirdi ve bir arka- | daşına davetli olduğunu, erken geleceğini söyliyerek evden çık tı. Eğlence parlak olmuştu. Ye, mişler, “içmişler, eğlenmişlerdi. | Mocliste bir kaç da kadın var- dı. Bu, neşeyi büsbütün arttır mıştı. Selma evyelâ şiphelenmemis. ti. Fakat kocasını saat üçlere kadar bekledikten sonra sarhoş ve berbat bir halde, — üstelik mendilinde de dudak boyaları i- le görünce çileden çıkmış gece yarısı feryadı basmıştı. Şakir sarhoştu. Bağırışlar vizgelirdi. — Eyyy-. diye söylenerek odasına geçti. Elbiseleri ile ken- dini kanapeye attı ve gızdı. Uyandığı vakit bâlâ berbat bir halde idi. Geceyi hatırla, mak istedi. Pek de iyi şeyler ctreyan etmediği gözü önüne geldi. Fakat nasıl gelmiş, karısı ne demiş, kendisi ne cevap ver- mişti? Bunları iyi bilmiyordu. Selma.. Diye seslendi. Cevap yoktu.. Odaya girdi. Genç kadınm göz- leri yaşlı idi. Kızarmıştı. Gece uyumadığı belli idi, " Şakir yalvarmak, karısından |af dilemek istedi. Fakat kaba. | hatli olduğu ve karısının | çok üzülmüş olduğunu gördüğü için buna da cesaret odemedi. — Hayır. Çünkü, Mis Nel- | Bir. Amerikan Avukatının Hâtıra Defterinden : 8 — VAKIT 20 İKİNCİKANUN 1941 IHaydatlara müdafaa vekilliği yapan avukatın macerası: Meslek Sırrı Kalabalık bir şehirde avukat- lrkla İştigal ediyordum. Meslek kayatımın en garip ve heyecan- | l vakalarından biri olan aşağı, daki hâdiseyi, bugün avukatlık mesleğini terketmiş olduğum i çin anlatmakta bir mahzur gör | müyorum: Bir ikincikânım sabahı yazı haneme garip kıyafetli bir a, dam geldi. Kara kuru, henüz otuzunu tamamlamamış, giyini şi ve konuşuşu biraz eksantrik, l;(ö:—'lu kayaletli bir adam geldi. uh tel (burada hapis ledi, fakat be bervil diyorum) Libervil hapisanesinde bir kaç sene kalmıştı. Stimson Fred adını vereceğim bu adam, uzun | mmabpus hayatımda Mişel Pres , ton adında bir mahkümla tanış mış vö kendisiyle sıkı bir dost luk tesis etmişti Mişel Preston, otuz — sene &- ğır hapse mahkâm olmuş ve bu mahkümiyetin 25 senesini ge. | tirmiş bulunuyordu. Beş sene sonra da serdest kalacaktı. Mişel Preston hapisaneye gi rerken kundakta bir kız çocu- ğu birakmıştı. Şimdi - büyüyüp Berpilmiş ve oldukça — güzelleş. | miş olan kızı Mary 26 yaşma basmış bulunuyordu. Preston, daima kızının resmini gömleği- nin içinde taşir sık sık çıkarıp bakar ve kendisinden Stimsona bahseder dururdu. Delikanlı, bir höcrede hiç bir iş$ yapmadan geçen monoton yaşayışı esnasımda — yalnız tTet- mini gördüğü kıza âşık olmuş ve samim! bir hasbihal esna. gında da Prestona her geyi iti- raf ederek kıziyle evlenmek iz- tediğini söylemişti. Felâketzede arkadaşı bu tek , |lifi kâbul etmiş ve bu suretle Stimson ile Mary biribirlerini görmeden ve tanımâdan nişârr İanrvermislerdi. | Stimson mahkümiyetini biti- rerek serbest kuldıktan — gonra, | yazıhaneme gelip bana bunları Danlattı. Benim bu işte rolümün | ne olacağını henliz anlamamış. tım. Fa'at öğrenmekte vecik - medim. Düğün merasiminde kı- (HİKÂYE Çi Arkadaşları: — Merhabaaa... nasılaın gör- miyeli,.. diye iltifat ettiler. Bi — Şakir yamanmış, dedi. Halbuki biz onu kılrbık biliyor" duk... ... Aradan bir kaç gün goöçmiş. ti Şakirin arkadaşları birinci- siyle kıyas edilmiyecek mü> kemmeliyette bir eğlence tertip etmişlerdi. Daha bir kaç kız gelecekti. Yalnız diyorlardı, by sefer eğ. lence sababa kadar, Ona göre işinizi idane edin., Yarm da pa- zar, herkes akşama kadar uyu yabilir. Se'ma, ilk kavga gocesini u. nutmuş gibiydi. Bir kaç gün küs kün durduktan sonra, kocasına karşı «eski halini almıştı. Fakat kendi kendine: — Bir daha meydan vermiye- ceğim.. diye d Şakir arkadaşımın — nişanma gideceğini sövleyince Solma: — Ne mahzur görüyorsun, beni de götür.. dedi, a Şakir bunu hiç beklemiyor- u: — Nasil olur Selma?. Erkek arkadaşlaâr arasında tertip edil. miş bir eğlence... — Vay.. yeni usul! bir nişan öyle mi?.. — Canım yeni usulünden ba- na ne.. Ben daveti yerine geti - reyim de.. Bir iki saat kalır, sonra sıvışır gelirim.. Selma gayet ciddi bir tavır takındı: — Azizim, dedi. Gözlerini iyi aç... Birev kurduğunu unut, ma... Köle ve cariye devrinde de yaşımıyoruz. Ne metresim, ne de esirin. Anladın mı? — Ne demek istiyorsun Sel - ma?. — Ne demek istediğimi pek âlâ anlatıyorum. Bir yere gide- mozsln.. — Anlamadım. Gidemez mt zın babasının da bulunması i, cap ediyordu. İzi felâket arka- dağı aralarında — verdikleri kâ- rarda bunu da şart olarak ka. bul etmişlerdi. Prestonun düğ de hazır. bulunabilmesi - için uapisaneden çıkması iktita edi- yordu. İşte avukata da bunun için müracaat etmekte idi. ** Ilık bir mayıs sabahı. Yazı, baneme demiryolları müstahde mininin giydiği elbiseye yakın ölr kıyafette giyinmiş mütened- d.: tavırlı bir adam — girdi. İ4. ten çıkarıldığı için şikâyotte bulunmağa — gelmiş — olduğun! Banmıştım. Halbuki Fred Pres tonun ta kendisiymiş, Affedil mesine yardımım dokunmuş Ol. duğu için teşekküre geliyordu Çok mütahassis — oldum. Bir müşterinin şükranı her zaman avukatlarım zevkini okşar. Yal nız kendisine bu işte benim pek ehemmiyetsiz bir rol ©0; Ş olduğumu, asıl kendisini affe- den devlete ve onun reisine mü, duğunu ifade eden bir kaç ke- lime sarfettikten sonra ilâve etti: — Ben fakir bir adamım. Fa, kat gizi asla unutamam. Size küçük bir hediye — getirdim. Kiymetsiz bir çey olmakla be raber hatıram olarak saklarsı - nız! Ve elindeki botçayı açtı. Bu daha doğrusu büyükçe bir men, dildi. Üstünde Amerika — Birle şik devletlerinin elle yapılmış bir haritası vardı. Etyafında da 48 devleti temsil eden yıl- dizlar bulunuyordu. Bilmam ne, den bu mendil bende tuhaf bir tesir biraktı. Preston mendilin içinden rank Hi ve çok zarif hasır bir sepet çıkardı. Büyük bir sabırla örül- müş hakiki bir sanat eseriydi: Ancak zamanın hiçbir. krymeti olmıyan — yerlerde yapılabilen sanat ceserlerinden biri. HapiBa- pelerde, manastırlardır veya ti marhanolerde yapılabilen tinsin dea olanlar. Hakiaten güzel ve hoş bir hediye idi. Teşekkür ederek ka- bul ettim. Ve nereye gitmeğe karar vermiş olduğunu sordum Stitason ile buluşup son düğün hazırlıklarmı ikmale çalışacak- larını ve bir ay sonora da düğü, nün yapılacağını söyledi. Btumson, şehirden uzak bir kasabada oturuyordu. Hürriye te kavuşan adamların Bevinci yüzünden belli olan adam, ya- nımdan ayrıldıktan sonra ben, bir müddet mahkümları, onla, rın oralardaki hayatını ve yap tıkları işleri, hususf ve umumi alları ve nihayet kırmızı men - dili düşündüm. ... Mehtaplı bir haziran — gecesi. n iki saat süren bir otomobil yolculuğundan sonra evime dö, aüyordum. Tarlalarda sararmış başaklar <mehtapta çok güzel bir manzara Aarzediyordu. Ben goförün yanında oturmuş, üstü me bir ağırlık çökmüştü. Bir a ralık gşoför birdenbire frene bastı. Ötomobil durdu. Ben do bal kendime — gelerek - ileriye baktım, Bir kaç adım ötede birkaç büyük kaya pârçası yo, lu kaplıyordu. Eğer goför dik katli davranmasaydı, — büyük bir kazaya kurban gideceğimiz muhakkaktı. Şoför: “Bunu çobanlar ya- par! Allah belâlarını — versin!,, diyerek taşları kaldırmak için aşağı indi. Yolda kimse görün, mediği için ben sükünetimi mu hafaza etmiştim. Eve bir an evvel dönüp uyumaktan — başka bitşey düşünmüyordum. 'Tam goför taşları kaldırmak için yere eğildiği sırada tarla- lardaki başaklar arasından ge. len bir seş; “Eller yukarı!,, di- haykırdı. Ve aynı zamanda g:r tüfeğin namlusu —göründü. Biraz sonra elinde bir tabanca taşıyan bir adam göründü. Çok kömik bir tarzda giyinmişti. Ceketini ters giymiş, yüzü bir mendille maskelenmişti. Taban- cayı üzerime doğrultarak: — Çık paraları! dedi. Fakat otomobilin ime:lehrân.in altımda ne göreyim! . :ıışıı yüzündeki — mendilde Ame rika Birlegik devletlerinin hari- tası çizilmemiş mi? Birdenbire kanım — kaynadı. Cezaretlendim ve hâkimane bir Kadının fendi yim? Bunu kim emrediyor? Ben. Şakir bir kahkaha attı: - dedi. Sen zorla beni fena yaptığmın — farkında değilsin. — Hangimiz, hângimizi fenâ ya mızt sonra — görürsün, haydi şimdi gidebilirsin. — Tehdit mi? — Sonra görürsün dedim ya.. Şakir kendi kendine:; — İki gün daha dargın kalır, Selma, dakikalarca hiddet ve asayiyetle dolaştı. Mutlaka Şa, kire bir ders vermek istiyordu. Bokağa çıkıp dolaştı. Eski bir mektep arkadaşma rastladı: — Moelâhat.. — Selma.. Molâhat şimdi bara düşmliş - tü, Bir kaç kelime ile gcrklı ha> Tini anlattı. Selma, kendisini de, acıklı bir halde gördüğü 'S_" e T : — Melâhat dedi, öyle ise se- nin barda tanıdığım erkekler vardır. Bir tanesini bu gece bana tanrtır mısın? Adam ne isterse vereceğim. Melâhat sebebini sormadı: — Hay hay kardeşim, dedi, bundan kolay ne var?. Selmaya takdim edilen genç, serserinin biriydi. Selma onu evine götürdü. Oturttu. Birkaç kadebh — rakı içirdi ve kendisi baska bir odaya çekildi. Adam sırnaşmak için müte- madiyen Selmayı arıyar, ona aşkını ilân etmek » Za, valir Selmanım içi Şakirin aşkı ile yanıyordu. Bir aralık: — Kardeşim, dedi, ben seni para jl tuttum, Ben ne dersem onu yanacaksın, yoksa haydi, işine git... — Fakat hanrmefendi.. — Benimle konuşmanı da is- temiyorum, Emrettiğim vakit gideceksin Selma, pencereden kapmın ö- nünde bir otomotilin durduğu . vu ve Şakirin çıktığını gördü. Derin uykusuna dalmış olan sersesi gencl şiddetle uyandır- di ve: — Kocam geliyor, bıçaklarr mak istemezsen hemen yürü.. Dedi. Ademcağız topladı. Şakir kapıya — yaklaşırken o, süratle çıkıyordu. Şakire çarpa, rak merdivenleri indi. Şakir bu gece pek sarhoş de- ğıldı Gözlerini üstüste oğustur- . Eve bir rüzgür gibi girdi. Selma mlültebessimdi. Kaşları bile çatılmamıştı. süratle kendini İ Sakirin şüphesi kalmamıştı. Kemdisine çarpan adam kendi katlarından çıkmıştı: — Alçak, namussuz, rezil.. diye karısmın üstüne atıldı. Selma sadece gülüyordu. So, ğukkanlılıkla: — Benim de eğlenmek hak- | kım değil mi? dedi. Neticenin böyle olacağını düşünmedin mi? | Şakir karısının yakasını br raktı. Kendini kanapeye attı ve hıçkıra hiçkiıra ağlamağa başladı. — Mahvoldum. Bütün saa, detim mahvoldu. Diyordu. Selmanın — içi rahatlamıştı. Kocasına yaklaştı: — Bilâkis, dedi, yalnız ha- yatı bir parça anladığın için iyi bir olacaksın.. Simdi Şakiri kimse ziyafete gağıramıyor. Çünkü o herkese şöyle diyor: — Kiılıbık olmak icap ediyor- sa, hemen olmak lâzımdır. Axsi takdirde Insan daha başka şey olur. Ve daha ileri gidenle e, başından geçen macerayı anlatı Z e Amet Rosal tavır takınarak: — Mişel Preston avukatmızı madınız mı? Haydut hayretler içinde kal , dı. Bir balyoz darbesi yemiş gi bi başını öne eğdi. Ve tabanca- yı taşıyan eli aşağı düştü. Ben otomobilden inerek elindeki ta, bancayı aldım. Sonra otomobi * lin kapısını açarak kendisine yer gösterdim. — Öteki Stimson mu diye sordum. Evet cevabını. verince yolun konarına — yaklaştım. — Tüfeği namlusundan tuttum ve çeke- rek: —/Dışarı çık! diye haykır, dım. O da bir korkuluk kadar gü lünç giyinmişti. —Arkadaşının ranıma oturdu. Ben: — Sizi evimin civarmıma ka- lar götüreyim! Yaya giderse, z yorulursunuz! Dedim. Ve cevaplarını bekle- aeden gşoförü çağırdım. Zaval - t goför, adamların sesini işitir işitmez U'reyerek ellerini bava, ya kaldırmış, hâlâ olduğu yer- do bekliyordu. Gözlerine inana- mıyor, hâlâ sersemliği zail ol« mamış — bulunuyordu. Hiç ağız açmadan, kaşlarını çatarak di- reksiyonun başma geçti. Fakat elleri müthiş surette titriyordu. Otomobil süratle — ilerlemeğe başladıktan sonra beni bir dü- şünçe aklı. Bir haydutluk hare, ketine maruz kalmıştım. Bunun cezası çok ağındı. Şoförün var kayi etrafa yayacağına şüphe yoktu. Haber müddelumumiliğe aksedecek, tabil benim de ifa- killerimi adaletin eline tevdi et- miş olacaktım. — Öte taraftan meslek aşkı bu sırrı sak! beni mecbur ediyordu. Fçkat, hâdise aynı zamanda bir n.esv- liyet ve bir viodan meselesiydi. İçinden çıkılmaz “bir dürtüünda idim., Nihayet müşterilerimi ele ver memek kararını verdim, Hara, retli müdafaam sayesinde hür, riyete ve belki de hayata ka- vuşmalarını temin etmiş oldu. ğum adamları tekrar hapse at- | tıramazdım. Müddeiumumtnin karşısında bile, alnım açık ola- rak sükütu muhafaza edecek, tim. aHd Ay işığı altında, uzaktan gehrin iİlk ışıkları büyük fedakârlığa katlanmağa hazır- lanıyordum. Tam bu esnada $o. för birdenbire ağzını açtı — Bayım, dedi. Ben her gördüm ve anladım, çenberinden geçmiş ve halden anlayan bir adamım! Bana iti- mat edebilirsiniz... Size bir çok hizmetlerde bulunabilirim. Ve şimdiden emrinize — amadeyim. Ketüm olmasını bilirim. Çocuk- larımın başı üzerine yemin ede, rim, beni dar değilim! Çünkü ben du si- zin gibi aynı vicdanı taşıyor rum. Telâkki tarzım aynıdır. Siz kendinizi saydırmayı biliyor sunuz! Şoförün bütün söylediklerini © Zaman İyi —anlamamıştım. Yalnız sükütu muhafazaya ka- rar vermiş olduğunu öğrenmiş. tim. Bu bana kâfiydi. ... Bu muhaveremizi dinlemiş © lan iki haydut otomobilden ine- cekleri zaman ellerime yapıştı . lar. Bir defa için ve sırf düğün masreflarmı temin için bu işe giriştiklerini ve büyük bir vle dan azabı. içinde — olduklarını söylediler, Kendilerinin düğün masrafı- na iştirak etmek bana büyük bir zevk verdi. Bugün onların namuslu iki işçi olduğfunu gör, mek de en büyük Bsevinci ver mektedir. BKKT A OY ı Çocuk Hektin Ahmet Akkoyvurnlı Taksim, Talimhare Pu'ar No « PAZArdAN mnada hervlin sani 49 ten sonra — Pelefan * ixa v ee0

Bu sayıdan diğer sayfalar: