24 Ekim 1940 Tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 3

24 Ekim 1940 tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

r Sa&esinde VATAN İpek Çorapla “CİHANGCİR & SĞSMNEİ a EÇEELEK | Kulağımıza Tarihin En Büyük Aşk Romanı Yazan: NİLLÂ KUK Mihrünnisa Mes'uttu. Çünkü Seviyordu, Seviliyordu Hanı h ""_' Okşuyordu. Kendisini ev« L’dık_luıuı. duymuş mu idi? t ralı Anber prensesi, hay- b * korkular içinde tek başına | Kati ağlış Şi Ya uyumiya çalışırken, MELEA oerarlı Kokularla do _-İ':_*-ııı. göğrüne k'ldj,,"" âleminde bul im Bapg Bykunun kucağına birak- MH Babanın düğünü olduğu W.,C"" beyle ailesi Hindis- Y A Kâbile giden yoldaki bü NUÇ atE geçidine — varmış bulu- baçıdlardı. On bir sene evvel bu n bir parasız mülteci sıfa- —ş,_;%ş-ı.ıeıdı © vaki: Kâbile Humudları zaman / taze lohusa SALA Banımla çocuğuna hayır ş._l insanlar acımış, bakmı h— Kâbile valinin karısı ve le dönüyorlardı. Hap İri ; Fendilerine o zaman bakan İ attüları arayıp bulacak, iyi- kği Tine karşı elinden gelen İyi- Böğtterecekti. Ykuğt kendi kızı için ne yapa: &e ? Mihrünnisa ilk iki gün hiç AĞA sormanıştı. Vakit vakit “hı'q"_:""— Şahın o civardaki bir h GÖt güttiklerini sanmıştı. Fa- ümna nehrini geçtikleri ve hiğet Riden kuru ve tozlu ara- :ıkkn zaman gözlerinin " leğişti. Endişe ile anne- l — Neteye gidiyoruz. anne? | Şah bize bir vazife verdi. “Sisi gürmiye gidiyoruz. t Çolumuz ne kadar süre- V, üney bin verdiği vazife nedir, ı.m"m ne cevap — vereceğini ıâ':wu. Mihrünnisanın — bir &t daha - seyahatle oyalan- BB ve hakikali dezhal düy- A istiyordu. Fakat oğlu AD aai arkudan Kızkardeşinin sualmi duy- NS Cavabımı o vecdi kuğ Hiç süphesiz senelerce ka- & Valileri her gün değiş- X Fakat nerede? ilde... D Ne, Kâbilde mi? Say Eret, babam bana anlattı. söylemediler mi? Üze pifN içyüzünü — duymasın | Üye Haşmet, Abdül Hasanı gim- | b kadar babasının arabasında ha "urmuştu, Fakat küçük oğ- leşiş Mnetini çok seviyordu. Öğ- Ööiy Ptturmuştu: Mutlaka anne- Saen gabasna binecek, başını & “ygiğine dayıyarak uyuyacak, Tünnisanın güzel, yeşil Üş üzüntülü mânâlar ver- | he gilicin bana söylemedin, an- | İYe sordu. | Oala Daşka çare yoktu, Kızını K Sasa kalkışsa haz bunu biç €i rüzgürlar onun yanak-|Babadan uzak düşmekten anne- sini mesul tutacaktı Haşmet, Mihrünnisaya cevap vermeden evvel Abdül Hasana döndü: — Haydi, oğlum, dedi, baba- nin a, kendi yerine dön. Baban yapyalnız kaldı. Sen de epeyce uyuduün, hem de dizim uyuştu. Abdül Hasan hâlâ yarı uyku- da idi. İtiraz etmeden arabadan indi. Haşmet, kızile başbaşa ka hnca: — Kızım, diye - söze başladı, sana haber vermedim. Çünkü na sıl söyliyeceğimi — bilmiyordum. Kalbini kırmak istemiyordum. Mihrünnisa kızardı. Gözlerini yere dikti. at annesinin bun- duyunca mizi baban bile bilmiyor. Sebep, Şeyh Babanın seni deli gibi sev- mesidir. Delikanlıyı bir prenses- le evlendirmek — istiyorlar. Bu mümkün'olsun diye seni ve bizi uzaklaştırıyorlar. — Yal Kızın ilk duyduğu his, saadet- ti. Ânnesi: «Şeyh Baba seni deli gibi seviyor> dediği zaman o ka- dar tatlı bir heyecan duymuştu ki ondan sonra gelen sözler ku- lağına girmemişti. Hasmet, kızı- man asıl ondan sonrasını kavrama- ni ve ümitlerini kesmesini isti- yordu: — Kızım, dedi, Şeyh Babanın evlenmesi; delikanlı da, alacağı kaz da henüz doğmadan karar ve- rilmiş birşey... Eğer nişan bozu- lacak olursa iki memleket ara- sında harp kopacak, Halbuki sen orada olsaydın Şeyh Baba müm- kün değil o premsesle evlenmiye razı olmiyacaktı. İşte bunun için bizi uzaklaştırdılar. Mihrünnita — gözlerini kapadı. Duyduğu kelimelerin — münâsını içine yatırmıya çalışıyordu. Şeyh Babayı — çoklanberi — seviyordu. Onun kendisini — sevebileceğini ümid etmiye cesaret edememişti. Delikanlının tatlı sesini, her ha- Hini, her hareketini, acemce ko- nuşmasının tarzını, gözlerini, du- daklarını, saçını ayrı ayrı sevi- yordu. Başka bir prensesle ev- İenmesine üzülmemişti. Kulağın- da kalan ve kızcağızı sevindiren bir söz vardı: O da Şeyh Baba- min öteki kızla evlenmek isteme- mesi ve kendisini sevmesi idi. Bu açk ne kadar şiddetli olacaktı ki Mührünnisayı, annesi ve babasile beraber saraydan uzaklaştırmıya lüzum görmüşlerdi. Mihrünnisa pek iyi bilirdi ki sarayda yaşıyan- lar bazan — istemedikleri şeyleri yapmıya mecbur edilebilir. Harp çıkmasın diye zorla Şeyh Ba- bayı evlendireceklerse — delikan- ha bunda ne kabahati vardı? n affetmiyecek, (Arkası yarın) D ŞEHİR TİYATROSU TEMSİLLERİ “*Debuşı Tiyatromunda Framuz — Tiyatrosunda DRAM KISMI KOMEDİ KISMI BU ARŞAM BU AKRŞAM o Baat 20,30 da Saat 20,80 da HE L Ö DADI EMİL ÜND İLAYE: Sinemacııkta Son Akde BARY COOPER Sit G 0 .x MELEK SEVE Hakkın en parlak zaferi... Wdebiyatın en büyük inkılâhı.. San'atm en yüksek şerefi... olan PAUL MUNT'nin kudretile #inema tarihinin altın bir sayfası oldu Hürmetle teyrediniz.. Bu harika film birkaç gün daha gösterilecektir. Aakikı $ Ç film tayyare ile gelmiştir. Bu akşam Saat 21 den itibaren Kösterilmiye başlanacaktır. Tel: 48805 Önüllü Kahramg__g Pek Yakında LÂLE , e ROBERT TAYLOR HEDDY LAMARR N KADIN ZOLA Şeyanı hayret bir sür'at rekoru nğz Muharebesi ... Linotipistler Müsabakası Linotipist nedir diyecek olan aku- yucularımız bulunur... Lirotiplstler, gazeto matbasların- da harfleri ihzar eden, bunları sıra- | yt koyan ve Linotip makinelerini kla re eden işçilerdir. Son seneler içinde Hnotipistler gazete matbaalarmın ru- hunu teşkli eylemiye başlamışlardır. Şimdi size Vaotipistler — arasında yaprlan bir müsabakadan bahaedece- iz, Bu müsabaka gi da «blilâno> şehrinde yapılmıştır. Müsabakaya en usta 28 Linotipist iştirak eylemiştir. Müzabakaya bir tayin ödümiştür. Gastano adındaki Lünetipist bir sa- At zartında 17.606 harf dizmiştir. ki. dakikada takriben 300 harf eder. Deminico adında ikinci bir müsa- bik 17,260 harf dizmiştir. Bu da da- kikada 258 harf eder. Üçüncüsü: 12810 harf dizmiştir. Bu rukamlar hakkında bir fikir edinmek için şunü arzedelim ki. Avrupada o linotipistler sendikası ta Tafmdan tesbit edilen bir. dereceye göre, Linotipist saatte 6.500 harf di- zebilir. Ru rakam bilâhara 4,500, da- |ha soara da 9,200 olarak tesbil edil- |miştir. Ping - Pongun İcadı Evvelâ alelâde bir eğlerce olarak telâkki edilmiş bulunun — Pingpong bugün yarım #por mahiyetini almiş- tır. Şahrimisin büyük eğlence yerle- rinin bazılarında bile Pingpong salo- nu ve masaları vardır. Pingpong bilhassa kış ve fena ha- valar eğlencesidir. Dışarı çıkamıyan- lar koşça vakik göçirmektedirler. ua lere şimdi bu ayunun ne surelle ical edilmiş olduğundan bahsedaceğiz... Birçok aporlar misillâ bunun da mucidi bür. İngilizdir. Adı Jamca Gibbe'dir. Vaktile yuman bir sporocu olan bu adam yaşı dolayısile sik sik dışarı çıkıp pek hoşlandığı tenis oyu- nunu oynryamamasından — mütevellit kederini ve arkımtısmı defeylemek Bâatlik milddet Üzere bu <Mlask başı> tenisini — icat ylemiştir. Tik olarak ve eğlence — kabilinden top yerine içmiş aolduğu — şampanya | | de İtalya- | DĞ Çarpanlar | Düşmana Yaptırılan Zırhlılar Kadın Modası Dünyanın En Müstebit Kuvvetidir, Amerikan Kadınları, Yarın Çocuklarını, Kardeşlerini Öldürecek Silâhları Kendi Ellerile, Kendi Bacaklarile Japonlara Teslim Etmişlerdir Amerika kadınla rının moda iptilâsile büyüyen Japon donanması ir memleketin varlığına ait *B işlerde kadınların oyna- ması İâzimgelen rol ve alması lüzimgelen mesuliyetler hakkın- da söyliyeceklerim var. — Ameri kan kadınlarının moda zâfi yü- zünden Japonları nasıl silâhlan- dırdıklarını kendi gözümle gör- müş bulunuyorum. Hintli kadıı ların da yurda karşı vazifeleri: kavramak ve modadan fedakür- lik etmek sayesinde neler başar- dıklarını senelerdenberi yakından takip ettim. Söyliyeceklerimden — diledikle- ri neticeleri çıkarmayı, Türk ka- dınlarına, Türk erkeklerine bıra- kıyorum Evet, Amerikan kadınları, ipek çorap modası yüzünden kudretli bir Japon donanmasının meyda- na Çıkmasına sebep olmuşlardır. Senelerdenberi — Japonyadan A- şişelerinin mantarlarını kullanmıştır. | merikaya senede iki yüz elli mil- Raket yerine de kitap kullanmıştır.| yon dolarlık ipek ithal ediliyor. Sonradan JMatik. toplar kullanmıt-| Bu ipeğin çoğu AÂmerikan sana- tir, Bu Iâetik toplar oyunun tarama | yij tarafından ipek çorap yap- yymadığmdan bünları selüleyit. top| mak için kullamlıyor. e dağıştirmişi 5 meri Fikrini bir fabrikstöre açmış ve bir __:î':fmf_',: h::h:; lalir Hkte Pingpong masaları yapmayı ©L0 örumek merakı yüzünden teklif. eylemiştir. Fabrikatör kabul yar ol rin korkunç bir takim si- eylemedişinden bunu bizzat yaş lax vücüde'gekmoslerine med- YA VAİNRLC FO imkân hazırlamışlardır. Bu si- hibi olan Jemes Gibba bundan — bir | (aL L D M K rikan ka- Hü0 BERA GÜYG üüi v TER Od gan | L N A yosulları, kardeşleri, götla Hrelek 15:000,000 Pramazz fraake | VAA e a ua zT F eee SAD NtN Frehdid. edilanaktir, L i ipek birçok işler için ha- RAŞİT RIZA TİYATROSU h_s“:ğm eEA gaB lmklü. HMALİDE PİŞKİN BERABER iAııdııı fark gözle görülmiyecek 34 H.teşrin Perşembe günü akşamı | kadardır. Fakat sıra çoraba ge- KADIKÖY SÜREYYA'DA — |lince Amerikan kadınları güya KENDİSİNİN GÖLGESİ Japonları silâhtan mahrum et- Vodvil (3) perde *İzmek istemez — gibi halis ipek de | Yazan : NİLLÂ KUK ipek diye tepinmişlerdir. Japonlar Çine saldırınca Ame- rikan kadınlar, biraz utanmıya başlamışlardır. — Sinemada kadın ve çocuklarının başlarına yağdırlan bombaları gördükçe bacaklarına göz atanlar ve: «Bu bombaları ipek — çoraplarım yü- zünden Japonlara ben yaptır- dım> diye düşünenler tek tük be- lirmiştir. Ünivemsiteye giden kız- lar bu işte önayak oldular, Japon ipeğinden çorap giymemeyi dettiler. İdeal ve cesaret sahibi bazı kadınlar, Üniversiteler ha- ricinde de ipek çoraba karşı boy- kot uyandırmıya çalıştılar. Fakat hiçbir netice elde etmediler. Çün- kü bugünkü —Amerikalı kadın. öyle iddim ettiği gibi hür bir in- san değildir. Bir esirdir. Moda denilen bir kuvvetin zavallı bir esiridir. Eğer iki sene evvel Amerikan |kadınları ipek çoruba boykot yapsalardı ve Amerika, ipek al- mak için Japonyaya senede iki yüz elli miyon dolar ödemiye devam etmeseydi, Çin harbi daba © zaman kesilirdi, diğer tecavüz harpierine örnek olan ve yol açan bir harp bu sayede çarçabuk ni- hayet bulmuş olurdu. Birçok Amerika muharrirleri Amnerikan kadınlarına dediler ki: «İpek çoraplarınız yüzünden Ja- ponyayı bize harp ilân edebile- cek bir mevkie çıkardığınız za- İman nasıl olsa ipek çorap bul, İmiyacaksınız. Bundan şimdide: Dobrucadan Gelen Türklerin Anlattıkları ün Kti vapuru Sarayburnunda K bİ İ a ha FNRAK MAT UARZ | vazan: MİHRİ BELLİ | bine yakın mülteci boşalttı. Bunlar — D Dobrucadan kaçan Türklerdir. ELE aa çe YAK Bu yeni vatandaşlarımımı gürmiye & ğ ç ö ğ gittim. Mühacirhane — betondan — yapılmış yeni bir bina. Tik tanış'ığım kimse, Kâmli adında orta yaşir bir. adam aldu. Kâmil Pazarcıklı imiş —orada ağçılık gunları anlattı: | — vapurda 980 kişi kadar vardık Bunların hemen — hepsl / Dobrucalı 'Türklerdi. Çoğumuz kasabalıyız. Köy Tüler birkaç aileyi geçmez. İçimizde Dotrucanın her kasabasından gelen insan var, Siletireki, Varnalı, Balçık- in. Bonra benim gibi Pazarcıklılar da var. - Bunlar orada ne iş yaparlar idi? Kasabalı ne iş yapacak, ya ea- nâftir ya zirsat sahibi. Ben kendim İj Aşçı idim. Hir aralık bocacılık ta yap- tım. Gelenler arasında berber, terzi, kunduracı da vardır. Dobrucayı neden biraktınız? — ( y A Dobrucada çok — Biz eekidenberi anavatana ka-| Türk vardır. vuşmMAK istiyorduk. Fakat kaçınamı: | — yÖLL Dü üz nasıl geçti? za asai sebep Hulgarların Dobrucaya | — | /a yülemeiz SAT tabü kendimiz veriyorduk. Adam ba- Bvvekce Rumenler bizi de Kendi | ha 1000 Lay; bu BZ para değildir. Kalimize bırakıyorlar idi. Hahuki | pen silemle gocuklarım ve bir de ih- Bulgurlar gelince tazyik başındı. — İ uyar kaynansın dokuz kişiyiz. Bisi Bize kötülüğe kalkan yeril başı| Köstencede bir aydan fazla bekletti. bozuklardır. Rumenler gidince bunlar | ler. Kümes gibi bir yerde balık gibi azdilar. Baki kinlerin, düşmanların | iştif odildik. Öylece bir ay bekledik. esabı. Dorulmaya — baslandı. — Hattâ köylerde adam bile öldürdüler. Bu vasiyek karşımında duramadık. kanlar ne yaptı? — Olanlar olmuyunlara verdi, idar Dobrucadan gelen ırkdaşları rmr Sirkeci misafirhanesinde | Hleret etlik. Hati vakti müsait olme-|re ettik... «Hepimiz birimiz için bi-|Yarıma karşı tam bir boykot kur- rimiz hepimis için değil Miyiz ya,, — Namil? Ansvatana kavuştuğu- Buza memnlin musunuz? Natıil memanun almayız karde- şim! Vapur Türk sularma girer gir- mez bizde bir şenlik başladı ki, sor- ma! Hele kadınların curcunasını gör meli idin.. Etrafımu çevreliyen genç, ihliyar, kadın, eckek ve hsttâ gocukları süz- düm: Hepsinin karışık veya körpe ve simalarında anavatanş — kavuşmanın sevinç izleri gönüüyordu. Çin | 4, " |rum bulunmamıştır. Yazgeçseniz de hem Çine yardı: İm olsa, hem de Japonları yarın bize karşı kullanacakları silâh- lardan mahrum elseniz fena mı olur?» Buna peki diyen çıkmamıştır. Çünkü bugünkü smai hayatın kadınında eski zamanların kah- ramanlık ve fedakârlık — ruhun- ü tar. Atının Üzeri- ile beraber cen- İge gidecek kadınları herhalde |Amerikanın ipek çoraplıları ara- Fsında bul ınız. — Eski zuma- |nın haremlerinde kapandığı söy- lenen kadınlardan hiçbiri, haki- ki hürriyet duygularından bugü- nün Amerjkan kadını kadar mah. Moda deni- İlen ezici ve azgın müstebid kar- İssında Amerika kadını sadece yurmuşak başlı bir cariye mevki- ihdedir. Düşmanın eline göz göre silâh verecek bir hareket dünün kadı- mından beklenemezdi. Dünün ka- dıni, modanın emrile basma ka: lep bir kölelik üniforması giyme- yi marifet saymazdı. Örijinal ol- mayı, kendine göre giyinmeyi. elbisesini kendi boyuna, bosuna, tipine yakıştırmayı — meziyet bi- lirdi. Bugün yalnız köylü kadınları renk, biçim bakı kıyalet- te orijina| kalabilmişler ve moda esirliğine karşı durmuşlardır. Adnerikadaki vazıyet bakımım- dan teessürle söylerim ki Ameri- kan büyük sanayii de milli men- | faatlere karşı upkı Amerikan ka- (dmları gibi gaflet göstermiş ve İyarın kendisini de tehdid edecek tehlikeyi göremiyerek — bugünkü menfaati namına Japonlara silâh Vüzerine silâh vermiştir. Japonlar, (bu silâhlarla daha şimdiden A- merikan sanaysini istihsalde ucuz. Tuk bakımından tehdid etmiş bu- lunuyorlar. Bir taraftan da Japon muhacereti menedilmeden büyük arazi sahiplerinin menfaati dola- yisile Kalikorniyaya yerleşen Ja- Pon mühacirleri bugün Kalifor- niyanın ziral topraklarına sahip rikada Japon — tecavüzü için bir köprü başı teşkil ediyorlar. kadını- arazi sahiplerinin bir günlük men. faat fırsat ve ihtiraslarına kapıl- maları, Japonları göz göre Ame- İrikaya karşı silâhlıyan âmillerdir. Amerika — demokrasisini tesirsiz bırakan — ve karikatüre diğer âmiller de bu gibi husustf İalâka ve menfaat endişelerinden başka birşey değildir Hindistanda bundan ne kadar bir ruh gördüm! Hint kal- kınmasının ve Hint istiklâl hare- ketinin mühim desteklerinden bi- ri, Hint kadınının memleket alâ- kasını kıyafete tercih etmesi ve moda esirliğine mukavemet gös- termesidir. Japonya Çine saldı- Tınca Hint kadınları Japon mal- muşlardır. Eğer ipek çorap mo- dasının merkezi Amerika değil, Hindistan olsaydı, Japonların işi bitikti. Hint kadınının büyük feda- kârlıkları kat garp kadı- nanın düşkün mevkü büsbütün göze batmaktadır: Senelerce hür- riyet diye bağıran bu kadın, ka- nun! hürriyete kavuşunca bunu kullanmıya bir gün bile meylet- — Yt parası olmayıp ta yöla o | fakat yol meşakkatindon kararmış | memiş, modanım ve kendi dar arzü ve ihtiraslarının bir kölesi, 'bir bebeği haline inmiştir. ve hâkim buhmuyorlar ve Ame- | “ çeviren | Mideden Sokağa Yazan: B. FELEK ir tanıdığım zat, sayılı ka- din yazıcılarımızdan — bir arkadaşımızın iki gün evvel çır kan bir yazısını bana göstere- rek dedi ki: — Birader! Bak ne yazıyor bu Başvın. Üç kardeşile kimse- siz kalmış bir kızcağız eğer fuh- ta düşerse bunun mesulü kim- dir? diyor. Demek her kimse- | giz, aç ve sefil olan fahişe olas İ . dha — Ne bileyim ben? — Yooki Ne bileyim ben diye başından savamazsın| Eğer her karnı acıkan sokağa düşer ve her kat tok — namuslu olursa bir memlekette ahlâk me. selesi midelerin dolu ve boş ol masile mebsuten mütenasip ve lır. Ben böyle biz mamam. — Sen ne demek istersin? — Şunu, demek isterim ki; zile terbiyesi, karakteri ve mu- hiti iyi olanlar, aç da kalsa, se- Bl de olsa nusunu sal Lâkin bu'tarafları zayıf olan gırtlağına lar zengin de olsa kendini heder eder, Frenklerin Poule de luze de dikleri zengin kadınlar karınları aç olduğu için mi kemrah el- muşlardır? Ve nihayet — maişeti gik, vaziyetleri elim nice aileler, ni- ce kadınlar ve nice kızlar vardır kit karınlarını doyurmak, mrt larını pekleştirmek için namus- larını aatmayı akıllarına getir- mezler ve böyle bir imkânı haş- yetle teddederler. — Derin görüşüyorsun! — Vallahi birader; siz soe- yoloğ mu diyorsunuz ona? — Evet! — İşte ne oyum, ne de Filo- zof! Uzun, derin de fuhşun se- bepleri hakkında etüd yapmış değilim. Amma inandığım bir şey varsa fubşun münhasıran | açlıktan doğan bir içtimal ma- raz olmadığıdır. Terbiyenin, bilhassa milli ve ailevi terbiy | nin bunda büyük roki olduğuna inanıyorum. — Bu gevşerse fuhş artar. Hem sana birşey — söyleyim mi? Hiç kimse, sefil ve sergerdan kızı himaye için onun fuh- ditte ileri süremez. Çünkü bu istemiyerek ona bir yol göster- me olur. — Fazla itham ediyorun! — Hayır! Kimseyi itham et- miyorum. Lâkin bir gazetede sefil ve kimsesiz bir kızın fuh- ga düşmesini sefaletinin zaruri ve içtinab edilemez bir neticesi | gibi göstermenin ayni vaziyete | düşmüş olan kızcağızlar üzerin- | de münbet tesir yapacağı da id- dia edilemez ya! Davası bile haft cereyan eden bu bahsin böyle bir mide meselesi halinde — mütalâasıne hiç aklım ermez. — Senin bunların - hiçbirine aklın ermez, a biraderl — Niçin? — Çünkü sen hâlüâ koydu- ğum yerde otluyorsun! FİTRE, ZEKÂT olarak Hava Ku- | Sterlin 524, Dölar 132.20 teviçre Pr. 2888i? Drahmi 0.0075 | Leva 16223 | Peçeta 1880 | Pengö 265825 Ley 0.825 Dinar 8175 Yen 311375 taviçre Kr. 31005 ESHAM ve TAHVİLAT Sivas - Erzurum 3 2006 Bivas - Erzurum 6 2006 BUGUÜN TAKSiM BİNEMASINDA ÇANAKKALE GEÇİLMEZ YÜRKÇE SÖZLÜ ve ŞARKILI Müsikl: SADETTİN KAYNAK Şarkılari VEODEBİNGÖL Boanslar. 1 - 2,80 - 4.90 - 620 ve 9 da

Bu sayıdan diğer sayfalar: