18 Kasım 1940 Tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 3

18 Kasım 1940 tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

-— UA T DAG 8 G YU AU U Y Y LA AA 03289 Va aa aa T NC AAAT UA P v R a A N ge AT TT T A — T — lll KA Taribin En Büy Yazan: N ük Aşk Romanı İLLÂ EUE ÂAkber Şah, “ Göklerin Ahengi lîinde Erimek;, Gayesiyle Kendi Türbesini Yaptırıyor ga h Salimin zeki kızı,, sözle- Ke e *öt oğlunun Üstünde ciddi ai tesir biraktığım görünce, işin Arrım Ka o endi evinde Yülmanı için serar etti. ;â*e yatağının yanına oturdu. Ü Babanın küçük iken sevdi- p dönileri. şarkıları tekrar tek- ..I!ylıdı. Süt oğlunu uyuttuk- aç 'eBra kendisi sabaha kadar el ada kaldı ve dua ve ni- Meşgul oldu MÜÇ, Yarabbi. / diyordu. Seyh Bi doğruluk yolunu göster, si temizdir. Bütün fenalıklar Biğine ka — n ol« , Onu sevdiğine kavuşlur. *M Baba ertesi sabah uyan- yö Zaman, ruhunda bir hafiflik 4 yerahlık düydü. Üzün senele- luran selahat hayatı, sar- rezaletler hiç bir iz lan silinmiş gibiydi. Ka: oklunun on, on beş lini gözönüne ge- Bdi Bütün bir saray, bütün bir Bünleket tarafından şimartıldı. « e ruhu saf ve temiz kalmış- Elbette şimdi de onu kurtar: SAk imkânı vardı. Fi # evvelki — Haydi oğlum, şimdi baba- .:Ylnını dön. timiye çalış. Akber Şah etrafında bulunan: a kalbini açık bir kitap gibi fabilen bir adamdı. Şeyh Ba- Rörür görmez bir gün evvel. len çok başka bir adam ol- farketti. '&m o sırada yeni bir yapının işleri için l:—l'.ı.l'—l. emirler ü meşgüldü. Hiçbir söz Mrlemeden — oğlunun boynuna gözlerine uzun uzun bak- Sonra dedi ki: — Oğlum, yapılacak iş çok- K başlıyorum. sen dı e s;:a.ığ: voara olele h-ll na rşeyi anlat- Tilyım. Onun gönlünü ” .ıf! !! FF — Bu yaptırdığın yeni bina . baba) — Benim türbemdir, oğlum. e kendi elimle yaptır- istedim. En dipte bir çu- Rörüyorsun. İşte sana vasi lir: Beni oraya gömeceksi Fakat gözlerden gizli kala- fl fi cak olan bu mezarımın bir aynı- ni türbenin tepesine yaptıraca- gum. Orada — yağmurlar tarafın- dan yıkanacak, güneş ve ay ışığı ile “nurlanacak, yıldızların bir- birlerine anlattıkları sırları dinli- yecek, kurmak istediğim yeni bir Aâlemin temel taşı olacak. Meza- rıma ve türbeme hiçbir kelime yazdırmıyacaksın. Gelecek nesil- lerin şairleri bu sükütumun mü- nâsını anlıyacaklardı! Şeyh Baba, Akber Şahın bü- yök zuhu kargısında — küçülmüş. küçülmüştü. Derin bir saygı için- de mırıldandı: — Bu münâ nedir, baba? — Hükümdarların mezar taş- Jarına yazılan yazılar hep dalka- vukluktur, hep yalandır. Ben me. zarımda yalan istemiyorum. Tür- bem, kurduğum ülkenin tarihini kendi — dilile — anlatabilmelidir. Türbemde birçok dehlizler ola- cak, her biri fethettiğim memle- ketlerden birine işarettir. En dip- te cesedim bulunacak ve çok sevdiğim Hint tapraklarile tema- n daima muhafaza edecek. Tüsnbenia en yukarısındaki me. zarımla güneşe, aya, yıldızlara hayranlığımı — sessizce bildirece- iim. Bu dünya hocalarla, papaz- Tarla, mezheplerle dolu... Keş- fedebildiğim yegâne saf hakikat, kâinatın âhengidir. Gelecek ne- sillerin şairleri mezarımı görünce taşların tabil İisanını — okuyacak- lar ve: «Bu adam gökleri doldu- |van âhengin içinde erimenin yo- lunu keşfetmiş> diyeceklerdir. Baba ile oğul beraberce Agı ya döndükleri zaman birbirlerine hiçbir zaman bu kedar yakınlık duymadıklarını — hissediyorlardı. Şeyh Babaya; Akber Şahın dizle- İrinden inmediği zamanlardaki |düşkünlüğü gelmişti. Babasından hiç ayrılmak istemiyordu. Akber Şahın da ağluna olan eski sevgi- Si tazelenmişti. Aylarca sarayın evrak daire- sinde beraberce kı r, bir takım — vesikaları tetkik ettiler. (Ava beraber gittiler, beraber gezdiler. eğlendiler. Gönülleri Arasıra şarap içmek istediği za- mâan bunu da bereberce yaptılar. Nihayet bir gün Akber Şah hasta oldu, yataklara düştü. (Arkası var) ( Doktor Diyor ki: UFAK TEFEK YARALAR _î:—ı— meskenlerde, bahçelerde, beride çalışırken el, ayak, yüz üzamıza bir çivinle, bir demirin veya tahta parçasının çarpıp dolayı ufak tefek yara- gelir. Ufak bir acı duyu- kan çıkar, Bu baslt sıyrık. defa, ehemmiyet bile ver - (Adam, bu ufacık Arızadan ne iye dodak büker geçeriz. işin hakikati hiç de böyle F '! f T I!glâ, f E ! f Kaplıyan — derinin — birçok inden başka, hariçte bulunan mikropları özliyen ve on- girmesine müni — olan tal olması ttiharile büyük bir kıymet ve &- vardır. bir deriden birçok mikrep | ? !î’,!%,; bir sebeple, ufak veya bü- Bir yara hâsıl olursa bü yara, kçin, mükemmel bir giriş olabilir. _"lıı. muhitimizdeki eşya Üüzerin- Yağkıyak mikropların ekserisi vü- 'TİYATRO; h’lmqı -rı%ıı'mosımm (li cutta hastalık busule getirehilecek Kabiliyatte değillerse de banların - ginde çok azgın olanlar ve fena hus- talıklara sebehiyet verebilecek dere- cede zehirli bulunanlar da yok değil- |dir. ((Stveptokek), (Stafilokok) de- dikleri cerahat mikroplerile kazıktı hamma (Tetanoz) ve kangren mik - ropları, bu tehlikeli unsurlara birer müsal alabilirler. Yalnız şurası var ki, decide ve de- riye gelen kan ve lenfâ mescinde vü- cudü hariçten gelecek — mikroplara |karşı himaye eden tabli mukavemet tertipleri ve muhafaza cisimleri mev cuttur. Kanm ve lenfünm boyaz yu- varlakcıkları işinde büyük bir rol sahibidirler. İşte bu koruma tertip- leri sayesindedir. ki, yaralara giren (mikroplarm şerrinden, çok defa, ko- İranur ve kurtalaraz. Acaha, bütün |bunlara rağmen, mikroplar bu tabli İ müdafaa hattmı yarıp geçmek gibi |büyük bir nagımlık gösterccek olur- larsa © zaman vücutta ne gihi zarar lar ve tehlike husule gelir?. Bunla- rı, Sirasile, kzah edelim. İ Dr. NURİ ERGENE SU TEMSİLLERİ ; FRANSİZ TİYATROSUNDA DRAM KISMI KOMEDİ KISMI BU AKŞAM BU AKŞAM 6 Baat 20,30 da Bant 2030 da YUN YOKTUR OA DA İktısat Vekâletinden: 35 lira maaşlı müfettiş munvin #vvolce ilân edilen müsabaka liği için 17/10/M40 tarihinde yapıla- imtihanı 9/12/M40 tarihinde Ankara V İstahbulde yapılacaktır. Müracaalların 23/11/M40 tarihine kadur ökilet teftiş heyeti rehiliğine yapılması lazımndır. (6835) (10040) BUGÜN”:e İ P E K somunu Benenin en nefis filmi... Harikulâde ve muazzam bir muvaffakıyet kazanan SEVEN KADIN Fimi yaratanlar: Çocuk Aldırma | Vak'alarının | Sebepleri — | Çocuk Bsirgame Kürumu Başkarıt Funt Üray bizdeki çocuk vefiy: pazarı dikkatı celbederek, bum ge geçildiği takdirde — nüfusümumun bir batmda 28 milyona çıkabileceğini göylemektedir. Bu mesut — neticeye | varahilmek için de, bir çocuk vergi- #i ihdasını ve çocuk düşüren doktar 've ebelerin vatan haini addeditmesini ileri sürmektedir. Bir. muharririmiz bu mazele hakkında bazı fikir adam- darrmızla görüşmüştür. Vaerilen ce- vapları aynen yazıyoruz: e Hilmi Ziya Ülken — «Vatan hatni kelimesini bu ka- dar sulistimal etmemelidir. Bununla | | beraber, çocuk yetiştirmenin bir mil- | £ vazife olduğu birçok yollardan tel- kin edilebilir. Yalnız. bunu akla koy- malıdır Ki, bir muhitte hüküm süren hkayat şartlarının bu mesele üzerinde büyüktesiri vardır. Fukaranın çocuk :ınıı doğar, yaşamaz. Zenginler sefa- |hati bırakmamak için çocuk doğur- maz. Şu hakle çocuk doğmamasının sebebini ferdi argularda değii, umum! tabirle hayat şartları mdını — verdi- imiz içtimal zarüretin içerisinde ramak Mzımdır.> © Felsete Doçenti Vehpi Era'p — «eBizim gibi nüfusa muhtaç bir. memlekette, şüphe yok ki, çocuk dü-| şürmek vatana bir iyilik sayılmaz. Fakat, vatana hiyanet addetmeden #vvel, bu vâkranın sebepleri üzerinde düşünmek ve elden geldiği kadar bu sebepleri ortadan kaldırmıya çalış- mak Marmdır. Gariptir ki, dünyanın her tarafında olduğu gibi bisde de çocuk aldırma vakaları fakir sınıf- lardan ziyade nisbeten müreffah x- 'nıflarda rastlanan bir keyfiyettir. Bu nokta, bâdisenin iktisadi - olmaktan ziyade başka içtimal sebenlerden 1-| leri geldiğini gösterir. Nüfusumuzun çokluğunu teşkil eden — köylülerde| çocuk düşürme hemen, hemen İstis- nal bir şey teşkil eder. Şehirlerde ya- | gıyan amele, sanatkâr, hizmetçi ai- delerinde de bu vakalar çok değildir. Aksine olarak bu smıflardaki ınıııı rin çok çocuk yetiştirdikleri görü- mektedir. Yalnız, terastif olunur ki, | dünyaya getirilen bu çocuklardan | goğu yaşatılamamakla ve lâyikile yetişitirilememektedir. Bu itibarla, memlaketimizde nüru sun artması bakımından çocuk dü- şürmelerin önüne geçmiye çalışmak- Ja beraber, daha ziyade, doğan çö- cukların yaşatılmaları çarelerini n- raştırmak Jâzımgelir.. Büyük taarruz başlıyalı üç gün olduğu halde, bataryamız, ileri ha. Tekete devam etmek için — hazırdı. Düşman mevrilerini ateş altma alıp döverken, bir ŞArapnel parçasile şe- nit düşen Eğfinli Mehmet — onbasıyı arada birakmıya mecburduk. Zira, borguna uğriyan düşman — kollarını takip etmemiz lâzım geliyordu. Gün batmış, ortalık kazarmıştı. Biraz daha #onra konaklama emrini aldık. Datümüz başımız toz toprak gçindeydi. Erlerin de bizim gibi ter. teri Gbiselerinden — dIŞarTya — kadar foşkırmaştı. di. Kurduğumuz çadırların önünde bir kayraşmadır gidiyordu. Büu gırada gözüm, Eğinli şehit Mehmedin hem- Şehrisi Osman oğlu Ozman'a İlişti Anadolu çocuğunu tanımamız; ke- derini saklamıya uğraşıyordu. Başı önünde, güğsüne düşmüşlü. — Fazla tasa etmenin, diye, emir erimi çağı- Tarak: — Oğlum Ahmet, dedim. gu kar. şıda oturan Eğinli Osman oğlu Os- mana söyle, buraya gelsin. Bende iki ruh çarpışıyordu. Yür- Gamun temiz topraklarını kirletmek için gelenlere, nazil bir arılan kesi- lerek kuhramanca karğı Kkoyuyorsam,| şehit Mehmetleri ve onları bekliyen —llllf LAMARR ve ROBERT TAYLOR Hafif bir serinlik ve Tüzgür var.| YUNA Harbinin Üçüncü Haftasının Bilânçosu talyan Başkomutanlığının sevk ve idare hatası yüzün- den İtalyan muvaffakıyetsiz liğile kapanmıştır. YAZAN: Emekli Albay Mecit SAKMAR İtalyamın Yunanistana taarru- zunu icap ettiren sebepleri ve bunlar arasında bilhassa askeri olanlarını araştırmak harbin ce- reyanı hakkında rans dahilinde d. çıkarmıya imkânlar hazırlar. Yalnız bugünkü harbin müsta- it bulunduğu bütün dünyaya şa- mil vüsalini, hi maksatlarının büyüklüğünü düşünerek mahdut mintakalar Üzerinde saplanıp kal- mamak da lâzımgelir. İtalyanın Yunanistana taarru- zunu hem Akdeniz - Afrika harbi çerçevesinde ve hem de Alman- nin Şirmal - Atlantık denizi har- zaviyesinde olmak üzere tetkik ezmek aldanmanın yüzde nisbe- tini azaltınıya yarar. Akdeniz - Afrika harbi bakımından mese- leyi ele alırsak Yunanistanın ve bilhassa Yunan denizi doğu va- billerile buralardaki adaların zap- t orla Âkdenizi (Tunus müstes- ma) çeviren bütün sabilleri ele geçirmek ve üzerlerindeki deniz ve hava üslerinden istifade et- mek imkânlarını verirdi. Ayrıca İtalyayı müharebe — sahnesi ol- maklan uzak tutar ve Bingazi deniz yolunu emniyete alırdı. Giridin işgali ise 12 adalarla birlikte Akdenizin Ege denizile ve dolaymile de Karadenizle olan irtibatını keserdi. Ve bu su- retle doğu —Akdemizin karadan istilâsi plânının — tatbiki için ilk adım atılmış olurdu. Fakat bu plân ancak yıldırım harbi ile tahakkuk edebilirdi. Böyle olmadı, netice tersine çık- tı; Yunanistan — işgal edilemedi. Orta Akdeniz tehlikeye düştü: | İtalya muharebe sahnesi olmiya başladı. " İtalyan — donanmasına ağır darbeler indirmek imkânla- yi verildi. Yunanistanda ve bil- hassa Girid adasında İngilizlerin deniz ve hava üsleri -kurmaları fırestları bahşedildi. Hatıra şu sual gelir: Ark Ru- vayal tayyare gemisi Akdenizde- ki İngiliz donanmaile eskiden- beri bu havzada cevelân edip durmakta idi. (Taranto) müs- anaları düşündükçe de — dudaklarım Kuruyordu. Ne kadar olmuş geleli, — bilmiyo- rum. Başımı göğtümden — kaldırdı- Eem ar Osman oğlu Osmanla göz göze geldik. — Buyur yüzteşim, Sival etmişsin. Doğruldum. gülmiye çalışarak: Nasılaın Osman? Dedim. İyiyim, Sağol yüzbaşım. « Evyelâ başın sağolsun. Sanra, söyle bakalım ofbaşı olmak - İster misin? — Emrederseniz efe: O gece, keşif için Iki gönüllü ar- kadaşile beraber karanlıkların içine doğru. uzaklaşmışlar, aradan — epey İmikldet geçtiği halde hâlâ dönme- mişlerdi. Nerdeyse fecir başlıyacaktı. Zamen Herledikçe telâşimiz artı- yar, gölgeler yavaş yavaş aydınla- zayordu. Tam ba arada düşman ba- taryaları bizim Fiperlere ateş açmış biz de derhal — karşılıkir. harekete Beçmiştik. Dücle devam — ederken, ketif kolumuzun Göndüğünü haber verdiler. — Derhal onbaşıyı buraya yolla- y dedim. Bir dakika — geçmemişti ki, diğer İki neferi karşımda — bul: dum. Pek heyecanlı görünüyorlardı. Uzunca boylunu anlatmıya başla- dedi. — Beni im... Var | — vere sürüne sürüne bir hayti gittik. Bir de etrafımıza baktık ki, Onbaşı yanımızda yök. Aradık, her yana baktık. Şafak — kizarınca — bir kaza geçirmiyelim, diye geri dön- dük yüzbuşrm. Beni bir düşüncedir almıştı. Gü- | neş, bütün ziyasile ufukta belirmiş- ti | Btrafı dikkatle tetkik ederken, |ları altında bırakmıya gönlüm razı “Yunan - İtalyan harbi har tahkem demiz üesüne sığınan kal. yan donanmasına — Yunanistan harbe girmeden evvelki zaman- larda dahi hücum etmek imkân- larına malik idi. Unutmamalıdır | ki tayyare gemileri de diğer harp gemileri gibi hem deniz altından ve hem de havadan gelecek hü- |Cumları düşünmek mecburiyetin- | (3) hafta geçmiş bulunuyor. Bu |müddet zarfında yapılan İtalya dedirler. Vükığ bu hücumlara karşı mü- dalaa siğhları olmakla beraber | seri manevra ve hareket dahi | mühim bir müdafaadır. Tayyare gemisinin güvertesin- | den kalkıp inecek tayyerelerin ! uçuşları devam — ettiği müddetçe saatlerce — sürecek bu harekâtın açık denizde yapılması velev di- | ğer harp gemileri tarafından mu | hafaza edilse dahi tayyare gemi- si için tehlikeli bir durum olacağı pek tabildir. Halbuki — Yunanlstanın — garp sahillerinde —Arta körfezinden başlıyarak garp methali Levkas, Kefalonia, Zanta adalarile kapa- h Kornet körfezi ve daha cenu- ba doğru Navarin gibi limanlar kolaylıkla denizaltı — tehlikesine karşı emniyet altına alınabilmiye müsaittirler. Buralarda bulunacak tayyare dafi silâhlarla hava em- niyeti arttırlabilir. Tayyare ge- misi birbirlerine pek yakın olan 'bu emin deniz limanlarını sık sık Eğinli Osman e— tepeye ilişmişti. Gördüğüm manzara gu idiz Bir nefer, tepenin Üzerinde dürmü- dan bir sağa, bir. sola - koşuyordu. Düşman da ardı arası kesilmeden ayni noktaya bol mermi - fırlatıyor- du. Ortalığı bir duman bulütü kaptı- yor, Guman çekilince yine #yai im San bir o tarada, bir bu tarafa seğir- tip duruyordu. Nofer ve subaylar heyecan ve şaş- | Kınlık içinde bu manzarayı seyredi- | iyerduk. Bir aralık dumanlar yine çe- kilmişti. Fakat ayni gölgeyi göremi- Ateş ve kan içinde erle subay, &- Kabeyle kerdeş gibidir. Mevzilerin arasında dolaşırken sağ tarafımdan bir ses yükseldi: — Yüzbaşım, bu yüze bakın: E- Hinli Osman onbaşı geliyor! Hemen yerimden bir ok gibi fır- Jadım, Osman onbaşı, sol kolü üç- muş sallaca sallana geliyordu. Deh- şet içinde: — Osman! Diye bağırdım. O, cak sağ kolu ile işaret ederak: Düşman bu tarafta.. diyebildi. | Sağ elinin içinde kopmuş olan sol Kolunu — dirseğinden kavramış, — bir kılıç gibi havada sallıyordu. Sol o- muzundan kanlar sizıyordu. - Rengi sarıya, elbisesi kırmrmya boyanmıştı. Derhal çadırıma aldırdım. Yarası- nı kendi ellerimle sardım. Alımndan sevgi ve takdirle öptüm. Birkaç saat sonra — kendine gel- mişti, güzlerini açtır. — Yüzbaşım. n — Kahraman Ösman. | Fıradar gibi cevap verdi: — Tik şarapnel yağmurunda gol kolumun uçtuğunu Hissettim. Araya araya buldura. Onu, düşmanın ayak- ekât sahasını gösterir harita değiştirmek suretile de emniyeti- ni takviye edebilir. İşte bu sebep- ler dolayısiledir ki bu limanlar- dan İngilizlerin istifade etmeleri sayesinde «Tarantor hücumu- nun emniyetle yapılması kolay- laşmış olduğuna hükmolunabilir. Yunan - İtalyan harbi başlıyalı harekâtı Akdeniz - Afrika harbi- nin maksadını kolaylaştırmaktan | ziyade yanlış harekât yüzünden | tamamen bu maksadın aleyhine | tezahür etmiştir. Şimal - Atlantik denizi harbi | zaviyesinden meseleyi — mütalâa edersek Yunanistana taarruz İn- giliz kuvvet ve dikkatini Akde- nize çekerek Atlantik üzerinde girişilecek bir harekât için büyük mikyasta bir şaşırtma maksadına matuf da olabilir. Belçika, Pele- menk üzerinden Framanya taar- ruz edilmezden evvel Norveçe yapılan taarruz gibi. Fransa ile olan anlaşma, buğgünlerde yine bahsedilmiye balşanan Cebelüt tarık meselesi Tancanın tahkimi hakkında İngiliz ve Amerikanın İspanya üzerine yaptıkları tesir- ler Ğpı..yı hariciye —nazırının Pariste Laval ile görüşmesi ve Berline doğru yolda bulunması bu harekât ile ilgili teşebbüsler olabilir. halyanın Yunanistana taarru- zu bu maksada ne dereceye ka- dar yarıyacaktır. Bunun hakkın- da şimdiden mütalâa yürütmek biraz mevsimsiz olur. Âkdenizin doğusunun karadan istilâsı sisteminin Türkiye üzerin- den de tatbiki herşeyden evvel şaşırtıcı bir manevra — olmaktan uzaktır. Türkiye ile uğraşılaca- gından başka Sovyet Rusyanın muvafakati ve hattâ iştiraki te- min edilmek ikap edeceklir. Bu | muadelenin halli ise müşküldür. | Çünkü meçhulleri ve siyasi, as- keri bakımdan güçlükleri çok tur. — Yunan « İtalyan harbini mevzil olarak gözden geçirirsek | geçen üç haftanın bilânçosu: İtalyan sevk ve idaresinin hatâsı yüzünden — muvaffakiyetsizlikle Bir kere İtalyan ordusu ta- | arruzunu - arazinin vaziyeti ve | Yunan ordusunun kıymetini iyi taledir etmiyerek - kâli bir kuv- iNCİSİ mev- harekât- ta dahi asıl taarruz muntakasın- da çok küvvet bulundunmak ya- ni siklet merkezi yapmak, esas askeri kaidesini ihmal etmiştlir. Her ne kadar sevk ve — idare prensipleri asırlardanberi malüm olan hakikatlerdir. Bunu her ko- mutan bilir, asıl güç olan iş bu malüömu tatbik edebilecek kud- İrette komutan bulmaktır. 3 üncü dağ tümenile cephe- | nin orta kısmında (Meçova bo- gazı) istikametinde yapılan ha- rekât muvaffak — olmuş olsaydı Yanya Mi i — Yunan ordusu şimal cephesinden ayrıl- muş ve İtalyan ordusunun Tesalya ovasına inmesi çok kolay olurdu. Fakat bu mühim harekâta çok az kuvvet tahsis olunmuş bulu- nuyordu. Bu kuvvet 2 - 3 dağ| tümeni olmalı, uğranılacak ilk muvahHakıyetsizlikler arkadan durmadan gelen kuvvetler ve tazyiklerle muvaffakiyete çevril- meli ve başlanan bu hareket ne- İhsan HİNÇER tice alınmcıya kadar devam et- tirilmeli ve bunun için de elde GÜNDEN GÜNE Berlin Ziyafeti Yazan: ÜÇ YILDIZ Bndra radyosu diyor ki Ber vde Molotof yolda- Tildiği gece İngiliz tayyareleri şehre — çok şiddetli bir akın yapmışlar, muhterem davetli bu yüzden'ancak saba- ha doğru yattığı otel veya He- raya dönebilmiş. n içbir zaman gü- zel bir ziyalet esnasında oldu- u kedar açık, geniş, etrahına karşı güzel niyetler ve sempa- tilerle dolu değildir. Molotof yoldaşa — Berlinin kimbilir hangi sarayında dok- tor Göbelsin kimbilir hangi dâ- hi rejisöre hazırlattığı peri ma salı dekoru içinde verilen ziya- feti gözümün — önüne getiriyo- rTum. Altın tabaklarda en nadide kara, deniz ve hava hayvanları- nın kebapları ilâhi stırlar gibi tü. tüyor. Hayale sığmıyacak şekil- lere girmiş billür kadehler, el- mastan, zümrüdden, — yakultan estalâktitlere benziyen avizeler- de pırıldıyan — içkiler ve ışıklar birbirinden ayırd edilmez hale gelmiş... Ya hele Nazi ünifor- malarındaki gamalı haçlar, kar- tallar, mişanlar vesairenin ihti- şamı! Maveradan aksediyor sa- rulan ağır ve ilâhi bir orkestra Alman marşı ile enternasyonal motiflerinden meydana getiril- miş ruhani potpüri kompoasis- yonları çalıyor... Bu dakikalar misafirin o ka- dar zayif ve uysal dakikalarıdır ki kendisine sabahı bekleme- den gökteki yıldız kümelerin- den birini fethe gitmek teklifi yapılsa hemen hemen «he> di- yecek — vaziyettedir. “Tam işte her şeyin yola girer gibi oldur gu bu dakikada canavar düdük. leri haykırışmıya, yerle gökün biribirine göndermiye başladı- korkunç bomba ve müdaf: topu salvolarile salon sarsılmı" ya, #ofra ve havadaki - billür avadanlıklar korkmuş insanlar nn dişleri gibi ütreşerek ve in- ce inikiler çıkararak birbirine Çarpmıya başlıyorlar. Bu vazi- yet karşasında misafire binanın bodrumunda bir küçük antrakt teklif etmek — meoburiyeti baş gösteriyor. Doktor Göbele bunu da ev- velden keşlederek sığınakta da bazı dekor ve mizansen tertiba- tt meydana getirmiş midir aca- ba? Meçhul. Fakat böyle bir şey yoksa b'le derhal yukardan kanapeler, koltuklar, likör ta- kımları, çerez tabakları getiri- yorlar. Çalgıcılardan flüt,; kes man gibi hafif aletlerini bera- ber getirmeyi akıl etmiş olan- lar sümmetledarik bir oda kon- seri tertip ediyorlar. Kimbi kaç eat süren bu zaruri trakltan sonra yukardaki piyes tekrar başlıyor tabi. Fakat saat kimbilir. kaç ve misafir arlık yorgundur. marşı ve pal- püri nağmeleri arasında kulağı- na fsıldanan melodiyi - eski şevkle dinlemiyor, arasıra saa- tine bakarak odasında, daha doğrusu memleketindeki sakin ve mesut ve alerisiz odasında yatağına gireceği dakikayı dü- sünüyor. Nafile İngilizler söyle- nildiği kadar centilmen adam- lar değilmiş. Göçmenlere Dağıtılacak Çilt Hayvanatı İzmir, 17 (A.A.) — Vilâyet iskân ve veteriner müdürleri göçmenlere dağıtılacak olan çilt ayvanları mübayaası için Ber- valisine gitmişlerdir. | gama kuvvet bulunmalı idi. Şimalde müdafaada kaldıkları Görice cephesinde dahi müda- faaya elverişli ve ileride taaruza geçileceği zamanda çok lüzumlu olan (Behleşie) — tepelerini elle- rinden kaptırmamalı ve Görice. yi tehdide —maruz biri er. Hulâsa: Hangi cephedem mütalak odersek edelim İtalya: nın Yunanistana taarruzu birçok hatâlar yüzünden gimdiye kadar |muvaffak olmamıştır ve bu satır- ları yazarken Yunan tesmi teb- Yunanlıların (Gramos) mıne takasindan Arnavutluğa girdike lerini ve Kolonya mıntakasında (Herseka) yı aldıklarını bildirş mekte idi ki bu mevki Görice » Leskovik - Kalbaki - Yanya yos lunun ortasındadır. Şimal ve ce- nup cephelerinin bu yol ile irtik batları kesilmiş demektir. 4 Yunan ordusu muvaffaki, bir sevk ve idare takip edeöceli halyan ordusunun — yeni geler kuvvetlerile — yapmıya — çalıştığ © (hazırlığı bozmıya, ve fırsatı kar çınmamıya ve bu suretle harekli: ta kendi teşebbüslerile hâkim ol ğ mıiya çalıştığı anlaşılıyor. ü

Bu sayıdan diğer sayfalar: