9 Aralık 1940 Tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 7

9 Aralık 1940 tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gemlcil İptidai adamların sallart, — birkaç Ât gene içinde seyyar Şehirler ve Ütlzlerin üstünde yüzen zırhir kale- e halini aldı. Denizciliğin bu şa- İti hayret terakki ve tekemmilü İakkımda küçük okuyucularımıza 'AE maltımat vermeyi faydalr bulu- Ftuz Eski Devirlerde Gemicilik İptidat adamlar, açık * denizlerde Mkere çıkmıya cesaret edemiyorlar- L Bunun için vasıtaları yoktu. Bir İ ağacı birlbirine bağlıyarak yap- Sikları sallarla, ağaç kütüklerini oy: Süretile vücüde getirdikleri san- kyılarda dolaşıyorlardı. Ne- #onra yelkeni, küreği ve dümeni SAt ettiler. t hh denizeller, Asyalılardır. Bun - Misira, hattâ Avrupaya bile git İler. Gemileri, buralarda — taklit “tamlah edildi. Mısır Gemicileri Metir kadirgaları, — çektirmeleri İMilâttan 1500 sene evvel) 30-35 met " umunluğunda ve dürt köşe yelken H setinelerdi. Ayrıca 60 çift küreği Baş tarafındaki sivri mah » Müzla, düşman gemilerini deler, bu- İfandı. Mesir foları Hindistana ka- &e Akın yaparlardı. Penikeliler de iyi gemici idiler, Mi Allan 12 asır evvel Kizeldeniz yo - Myla ve şarkla ticari münasebal te- H etmişlerdi. Daha sonraları Fenle e filotarının Baltık denizine kadar Titikleri görüldü. Yunan Gemiciliği Yunanlılar yelkene pek rağbet gös Atiniyorlar, Küreği tercih ediyorlar & Bir sıra kürek yerine iki, üç, hat A dokuz, on sıra kürek kullanıyor- Hd Yunan kadirgaları, mahirane ma- e birçok müuharebeler ka « Atdılar. Milâttar 480 sene evvel Ba- İkinde İran donanmasmı, 474 te, Ütmesde Kartacalıların Molarmı yak Nar, mahvottiler. Kartaca ve Roma Gemiciliği Kariacalılarla Romalılar arasında- a Müleadele, müharebe tamam Hi Yi y sürdü. Bu arada kadirgaları- N tekemimntil ettirdiler. Bunları, da- h Ziyade büyütlüler, müretlebalırı: lar, silâhlarına ve süslerine iyet vendiler, Kartaca harap denizler hâkimiyeti Rema- Golvalıların, Fran- sızların Gemiciliği Bunlar, çok cesur gemleflerdi. Jül tar, Akderizde, Okyanustaki kah- Manlıklarını metheder. Romalı ge- :mın. birçok muharebeler yaptı- " Şarlman, Gölvalılara karşı koy- M için Akdanizde, Okyanusta bü- Hik #golar bulundurmak mecburiye- Ş0e kalmıytı. Sonraları bu donan - AU tehlikeye düştü. Hhli selip dev- zlı- Fransa kralları, Ceneveliler - ..!ııııı DiA istiyecek —hale gel- Orta ÇağdaGemicilik Gemlellik; orta çağın ilk yüz se- Mtnde biraz terekki gösterir gibi Slta, Normanlar — Devrin en cesur ge- Nöleri idiler. Dragon (Drakkar) ve Ülün (gonkes) şeklinde — gemillerile Şaden gelen Normandlar Pranan- hı" İngiltereyi işgal ettiler. 640 ta, g9 SEMİ Sen nehri boyuncu İerledi. ç G Parimi — muhasara — ettiler. __ıdı şefleri Rollon, Normandiyada #ürette yerleşti. Ve deniz se - e— Tarihi Sözler 'eP GĞLT “eoşukt — o1 **p soot dK PUNUZ — 8 **0 GRLE UNK — g aA0 K GK WUDUNANZ) * Viükey 'vepuytse) Tezda — 4 n ç, T YSY TAPURAKIGIĞNU VAY K2çE Seneaş tupna — 9 yepNmLmepç Un AF UŞ P ÖT >; yösr 'aj — © “pusey XK9 TSAAD Ud6 Çİ) Apnünğop vrresj uef — b “euyayaz OYUSUZ ÜkM 2p ze0r ai msun bT — & #P L0gı AKIL — B vi Tarihi fezlerine ehemmiyet verdi, halkı dee nizciliğe teşvik etti. Ceneve, Venedik ve Pize 19 incl yüz yılda Ceneve, Venedik | ve Pize, Akdeniz hogemonyasını eh de etmek için uzun müddet mücadele ettiler. Btrinci ehli aalip muharede * sinde ceneveliler 28 büyük 6 küçük kadirga hazırladılar. Halbuki Pize Hiler 120 yölkenli İle iştirak ettiler. Bair ouda, arzı mükaddese hare- ket edeceği sırada. Cenevelilere — ve Venediklilere müracaat etti. 1267 de onlardan bir £o satın aldı. Bu filo- nun amirali Florent Varenne idi. 14 Üncü yüz yılın Bonlarında Ve- nedik gemicilikte pek çok terakki et mişti. 11 biz gemici tarafından kulla nilar 45 kadirgası vardı. Ayni devir 64 Cenevalilarin donanması, 300 ü düyük kadirga olmak Üzere 2000 gemi ve 36,000 gemiciden Tbaretti. Barutun İcadı Barutun icadı, harp gemilerinin şeklinde ve teçhizatında büyük de * Bişikliği yapdmasına — sedep — oldu. Topçuları muhafaza için gemilerin üst güvertelerinin ön varka tarafla- rma birer kule yapmak lâzım geldi. Sonra, 1410 Ga, buralardan ateş edil mek için yan taraflarda delikler a- gıldı. Toplar, dahile yerleştirildi. Üç Sıra kürekli kadirgalar uzun müddet denizlerde hâkim oldu. Bu gemiler kürekle seyrediyordu. Beheri 4-8 kürekçi tarafından hare- ket ettirilen 20 kürek, gemiye saat- te 8 mil Sürat veriyordu. Bu sürat, ikinci ssatte 6, diğler anatlerde de & mile tniyordu. Mahkümlardan, müc- rimlerden mürekkep olan kürekçiler pek çabak yoruluyorlardı. Okyanusta, denizlerin fenalığı, su- (dan daha yüksek gemiler inşasını za ruri kaldı. Kristof Kolomb, seyahat! için tahminen 250 ger tonilâtoluk Üç Craveller yaptırdı: Santa — Maria, Pinta ve Nifta. Bu gemilerin üçer di- veği vardı, ve Venediklilerin 16 nct yüz yüdaki kadirgelarma benziyore u, İki güvertesi, önde ve arkada küleleri mevcuttu. İcabında kürekle de işliyordu. Çıt Deyince İşitiyorum! — Fil Rönardan — Sabahtanberi kâh tavanda uçarak, Kâh penceremin camına — çarparak beni tüciz eden karasineği yakala « yap öldürmiyo karar vermiş, bir san- dalye almış, üzerine çıkmıştım. Klümi uzatlım, sineği yakalamak setedim. Kolum mu dokumdu. givileri zi yerinden oynadı, ne oldu bümem? İki pencere arlasındaki konsolun - zerinde bulunan ayna birdenbire ye- Te düştü. Önündeki saat, şamdanlar, Billür tütün kâsesi ve Iki büyük Ja- pon vazosu müthiş bir. gürültü e yere yuvarlanarak parça parça oldu. Hayret ve dehşetle — bakıyordum. Şimdi anneme ne cevap verecek - tim? Avlıda köpek havlamıya başladı. Bitişik odada hasta yatan büyük ba. bam beni çağırdı: — Bir gürültü işitir gibi — oldum. Nedir o?.. Diye sordu. Ne söylediğimi bilmez bir halde cevap verdim: — Bir şey değil, büyük baba.. Hokkamı yere düşürdüm de ondan. Büyük babam başınr yastıktan kaldırdı, dirseğtme dayadı. Başüş bir çehre ile yanaklarımı okşıyarak: — Nasil, yavrum... Dedi. " Gördün mü? Beni sağır zanmediyorlar. Fa- Kat, hâlâ keskin kulaktlarım varmış. Çit deyince işitiyorum!... Metin Levend VATAN: Bu köşeye, küçük oku- yucularımızın gönderecekleri küçük tercüme eserlerini dercedeceğir. | dür - cezp ve teshir edilebilir. Bu h İter taraftından söyleniltiğini diliyor «Taltin mevendiyeti itinaz götür- mez. Bir sabah, aksilikle uykudan Kalkarsınız. Akşama — kadar işiniz tera gider. Demek ki, vakaları sevk ve idare eden harlof bir kuvvet var. <Tali, malt işlerde, Hicaretle, hat- tâ sanayi ve edebiyatta da kendini Rüsterir. Tali, mürakabemizden hariç olmakla beraber » bir dereceye ka- Sutta size bir iki öğüt vereyim. | «Batün iyi ve Yena bir taltin, rik- | rinizde husule getirdiği tesasüre dik Kat ettiniz mi?.. Tali size gülümse. Giği zaman dahili bir kuvvet sizi yükseltir. Yürüyüşünüz — muzaffora. ne, eliniz serbest, Sühniniz açıktır. <Talistz zamanlarda da - kırgin, bezgin, bitkin ve beceriksizsiniz. Pa- Kat alkbin olunuz. Bahtatlık fikir. lerini umaklaştırınız. Alçalar — bütün hisler birer ademi muvaffakıyot 4- milidir. İ «Korku, muvaffakıyetsizliği Go « Hurur. Nefse karşı emniyetsizlik ve Tarihi Sözler Söyliyenleri Biliyormusunuz Belki yüzlecce defa işittiğiniz, tek rar ettiğiniz bu tarihi sözlerin kim- musunuz? Biliyorsanız ve bunu bize yazarsa- nız Bize bir kitap hediye edecağiz. 1 — Para harbin siniridir. 2 — Artık yapdacak tek bir hata kaldı. 8 Devlet benim! 4 — Düşünüyorum, demek ki va- rım. | 5 — Bu: hata değii, cinayatı. — | 6 — Her şey kayboldu, şereftan başka... 7 — Ok yaydan çıktı... $ — Biz huraya milletin arzasile geldik. — Ancak süngü — kuvvetile çıkarız. 9 — Ülkelerimin smzrlarında gü- neş batmaz! 10 — Cür'et, yine cür'et dalma cüreti.. Dikkat cevapları birluci — sütanun sanundadır. BULMACA Bu Dairenin İçerisinde Kaç Tane Halka Var ? Hediyelerimiz Birinciye: Bir mürekkepli kalem. İkinciye: Bir para çantası Üçüncüden yirminciye kadar bi- Ter kitap. Zi inciden S0 noiye kadar — birer kurçün kalem. Cevaplar, 23 Jikkânun akşamına kadar bilmece memurumuza gönde- rilmelidir. Covaplar, 29 fikkânun akşamına kadar gönderilmelidir. Hafta Mektupları: Şüphe felci mucip olur. Kazanmak, muvaffak ölmak için nefse itimat 14 mmdır. Fikirde takrif ve teyit et - mek suretile bu hisleri iktisap etmek mümkündür. Tali, ekseriya, daima Bebat ile elde edilir. İhimalei olmayı- mIK, işinizde sebat edinlz. «Metot, yani usul, tali için bir yemdir. Masainiz, muntazam ve iyi bir düşüncenin mahsulü ise tali ve muyaffakıyet ümitleri çoğalır. «Bebat, talle galehe eder. Bebat - kâr olmuz. Yartdını untmayınız. bidir. Fakat, ret cevahr almayı kı Serçe ve Güvercin Rerçe dodi. güvercinc: Faydalı Bilgiler Biraz Çinde Dolaşalım mı? v& Ginliler ipekten kağıt yapmı- | ya, hiristiyanlığın zuhurundan 120 sene evvel başlamışlardır. yir Çizlilerin en makbul — yemaği, yaban arılarını kızartarak yaptıkla- rı bir nevi çorbadır. yi Ginliler, konuşurken - en — çok, «Bandet> münasına gelen <Fo> keli- mesini kullanırlar. 4 Sinde, akşam gazeteleri kırmı K renkli kâğıda basılır. İtikatların- €a Kırmızı renk saadet getirirmiş. 4 Ginli göcüklar Taydamız ve e- hemmiyetsiz mahlüklar — addolunur. Babaları, bunlara bir isim takmayı bile düşünmesler, yalız birer numa- Ta verirler. Meselâ büyüğe numara «D>, ortancaya numara <2>, küçüğe de mumara «8> derlermiş. gee ğeemlklin Ata Sözleri $ Hayat öyle hir romandır ki, an- cak son sayfaları okunürken mânası | anlaşılır. $ İnsan, hayata ölmek için gelir. Fakat ölmemiye çalışır. $ Bütün hayat, bir saatte nakle- dilebitecek bir kikâyedir. $ İusan, zannettiği kadar ne baht- ir ve ne de bahtsızdır. $ Küçük şeylere, lüzamundan faz- Ja ehemmiyet veren adamların elin- den ekseriya Düyük Şeyler gelmez, $ İnsanların babtit veya bahtaz | olmaları yalırz kadere değil, ahlâk- | Iacına da tabidir. Sual | 1 — Canlı resimlerin mucidi kim? 2 — Posta pulu ne vakittenberi kullarılıyor ?. t 3 — Fotoğrafı at eden kim? 4 — Avrupanımn en uzun — nehri gelen kim olabilirdi? Necdet, kapıyı| küçük bir çocuk olduğunu lıçu. İyi giyinmiş bir adam içeri gir- | Bu nümuslu yavrucağı görmek arzı- hangisidir. Doğru sevap Terenlere birar ki. tap hediye edilecek. | — Ba pantalonun kumaşı yağmurdan çekmez a.. — Bilâkir, güneş gördükçe Kenişler.. bül etmiyen bir sehat sahibine kar. #t usun müddet mukavemet edemez Her merhamet, merlemet edilen şey için nahoçtur. Bihzssa, kendi hefal için histedilen merhamet çok acıdır. «Her sabah ruhunuzu mesut mü- Tahazalarla besleyiniz. Sizt kuvvet düşüren, cesaretinizi kıran sebepleri muhitinizden uzaklaştırmız. Tali, gü neşi ve neşveyi sever. «Hülya fena değildir. FPakat, ge - bepsiz tenbellik ve uyuşukluk hül » yaları mahveder, Mümktn olanı yap miya güyret ediniz. Tali, sanat, er- Babini takip öder. Talli Mmağlüp et mek için en mühim unsur bizzat nef Kinisdir. Hiçbir. — muvatfakıyotsizlik yöktuür ki, sebebi, kotmen siz almiya- Sınız. Çalışınız. talle karşı mücadele edinit. Her harp zekâ sayetinde ka- zanılır. «Bunları yaptıztan sonra bekleyi- niz. Tali ayaklarınının altma gele- cektir..> F. B Kiçik Hikâye Doğruluğun Mükâafatı İikkânunun soğuk rüzgürı pencere saraıyordu. Feride; Üç yavrusunun açlığını dü Şünüyor, ne yapacağını, Karınlarını nasil doyuracağınt bilmiyordu. — Ya Bahaları, 6 gece de eli boş gelirse ne yapacaktı?.. Bu ihtimal do kalbi « zütyor, gözlerinin pınarlarında biri- ken yaşları akıtmamak için kendini zortuyordu. Kapı açıldı. Zayıf, bitkin bir adam içeri girdi. Otuz beş yaşlarında ya Var, ya yoktu. Kadri, çok nâmuslu, dürüst ve çalışkan bir demirci us- tası idi. Hayatını fazlasile kazanı - yördü. Fakat, harp çıkmoa vaziyeti bozuldu. Çalışlığı fabrika kapanmış- &. Birkaç ay. evvelce tasarruf ettiği para ile geçindi. Sonra paratız kal- Ar. Bir iş te bulamadı. Sefalet başös terdi. O gün, yine birçok yerlere baş Vurmuş, hepsinden menfl cevaplar almıştı. Ümltsiz bir halde evine dön Müştü. Odaya girer girmez cebin - den, son beş kuruşu çıkardı, ve: — Nocdet, dedi, haydi git, köşe deki sitçüden kardeşin için süt al!.. Neodet, parayr aldı ve sokağa fire dadı. Minimirlcik kardeşini sevindire- ceğini düşünüyor, seviniyordu. Sülçünün dükkârına varmadan ça murtların üzerinde siyah bir şey göre dü. BğMAI, aldı. Bu, maroken bir cdz | dandı. Açtı. İçerisinde bir deste bank not vardı. Saydı.. Tamam eli tana. | Hepsi de beştii Büytik bir servet! Necdetin gözleri bulanmıştı. Odala- Findaki ocakta büyük bir aleş yandı Binı, masanın üzerinde sıcak bir çar Ba, çeşit çeşit pastalar, meyvalar Bürür S SAa Babasının, annesinin meşeleri yerine gelmişti Bütün bunlar, soğuktan donan par Maklarının arasında tuttuğu cüzde- nin içindeki banknotlardan — birinin yarısı üe husule gelmişti. Necdet, olduğu yerde durüyor, dü şünüyordu. Ne yapacaktı? Nereden geldiğini bümediği bir ses ona: — Nocdet! Bu para senin değildir. Bunu sarfetmiye hakkın yoktur. . Diyor gibi geliyordu. Derhal ka. rarmı verdi. Doğru mahallenin ka- rakolunt gitti. cüzdanı, komiserin n İldi bunl — Dann, duan... çınn, çanını. Bu sesler her gün, erkenden, sa- bahin hülyalı sizlerini Ütretirdi; ne T Caddeden kervanlar mi geçerdi — Dana, dunn... çınn, çann... Bildiğim bir şey Varsa bu çan ses- leri başlayınca babam gülmiye baş- Dorp yine gülerdi.. Her sabah şehrin donuk löş Ses- aizliğini kıran bu sesler ne idi? De- veler nereden geliyordu? Sordum ba- bama. Dedi ki; Gömülmüş bir hatıra... Anjata- yam: Vilâyette odamda, bundan yir- mi beş otuz sene evvel, bir gün Ça- fuşıyordum, karşıma bir genç dikil d, otuz yaşlarında bir şey, ne l tediğini sordum. Biraz sıkılgan, elindeki kâğıdı u-. zatarak: — (K..) nahiyesi açıkmış, bura: ya tayinimi istiyeceğim, bu — kâğıt Arzuhalım.. Tahsilini, hizmetlerini sordum: Beni kâtipler tanır, evvelce aa. Jarla beraber (zaptiye nezareti)nde çalışmıştık... Şimdi adada oturuyo- Yum, hayatım son yıllarda çok di » kenli oldu... 'Tayin ederseniz nahiye- ye taşmacağım tabil... Tandi tahaili Zürdüm, fakat şehadetname «lma - dan ayrılmak mecburiyetinde kaldım. Düzgün konuşuyordu. Birkaç talip daha var burası için, en ziyade Ustünlük Hakkı olanı göndereceğiz, siz bir kâğıda kısa bir şekilde eski vazifelerinizi yazınız. Dedim. Hemen orada bir kâğıda — yazdı, yazı güzel, ifade açık, Üç gün son- ra emrini yazdım, dâlrede bulunma- değim bir sırada alıp gitmiş, işe baş- lamış. Bir ay kadar göçti, ay büşi, maaş yeriliyor, mutemet benim — aylığımı ufak bir zarfa koymuş, hesabını da ufak bir pusula Ve bu zar€a iliştir. miş, getirip masamın Üstüne bırak- ti, çıktı. Arkasından nahiye müdü- Tü içeriye girdi: — O, gel bakalım (Ş..), hayarlı| muvaffakiyetler bekliyoruz — sizden, falan filân dedik... —Size teşekküre vakit bulama - dim, af diliyorum, hemen işe başla- mak, hizmet etmek emeli buna mâni oldu.. Muvaffakıyet dilerim, daha yük sek vazifelerde görmek isterim, bu benlm için bir sevinç olur. Dedim, kâğıtlarımla meşgul olmuya başladım, IŞ baştan aşmeştr 6 amada, kimse ile çene çalacak vaktim yoktu. fakat nahiye —müdürü — ayrılmıyor, eturuyor, nahiyenin yollarından, bah çelerinden, tarlalarından... anlatıyor- du... Bir aralık dedim ki: — Raşka bir Gileğiniz var me? Nahiyeye ait.. — Hayır. Fakat bu hayır kelimesi dudakla- rından Gökülürken yutkunduğunu ve gözlerinin benim manamım üntünde duran maaş zarfma takıldığını his- setttm. Ufak bir toreddül geçirdi. Sonra dedi ki: Kömür aldınız mı, kışlık ? Birdenbire bu sualin gebebini an- İryamadım, Jâkin kış gözümtün önü- ne geldi, hakikat kış kapıyı çalmış- masası Üzerine brraktı. — Vüzitesini yapmaktan mütevellit bir memnuni- anlattı. Babası onu, kollarının ana- ama aldı, atnından öptü: — İyi yapmışam, oğlum, dedi. İn- san sefalet içinde bile nümus ve doğruluktan . ayrılmamalıdır. * Bu sırada kapı çalımdı. Bu saatte di, — Kadri usta ile görüşmek isti - n kurabiyo veriyor. — O kurabiye benim.. tr, ufukları ışıksız bir derinlik sarı- iyordu. ağaçların dallarında gamlı dü İyetie evine döndü. Niçin geciktiğini | şünceler titremiye başlamıştı... Nahiye müdürüne cevap verdim: ea yorum. — Benim, bir emriniz mi var? — Oğlunuzun bulup karakola tos- tim ettiği cüzdan için.. —Komiser, etadanın bulunduğunu, bulanın da söyledi. sundan kendimi alamadım. Dedi. Necdetin saçlarımı okşadık- fan sonra ilâve etti: — Ben, Adapazarında büyük bir fatrikanın müdürüyüm. Eğer oraya gitmiye Tazı olursanız — ustabaşılığı Size vermiye hazırım. Kadri sevinçle: — Teşekklir ederim, dedi. Ne za> man emrederseniz.. — O hakle yarın sabah Galstada Ki merkeze geliniz, beni görünüz. Şu nu da avans olarak alınız, ihtiyaçları zızi temin ediniz. Dedi. Ve Necdetin sokakta buldu- Ku cüzdani masanın Özerine biraktı. Cüneyt Talt Tanesi Kaça ? Çocuk — Şu camekândaki şeker. berla tanesi kaga? Aklar — Bir kuruş! — Kardeşine teşekkür et Bak, sa- | Çocuk — Bir kuruşum yok. Yal- | nız yirmi param var. Şekerin bir ta- İda tutabilirmiyim 2.. Develer Geliyor — Olmuş vakalardan — — Daha bunu düşünecek zaman bile bulamadım... — Burada kömürü nuz? — Bekiz kuruşa... Oco, günah, yazık.. Ben size halis Rumeli kömürünü Iki kuruğ- tan temrin edeceğim... - Kâtipler d ısmarladılar, bunu bir borç sayıyo- Tum... Sekiz kuruşa kömür, ue insaf szlık... Siz parasını veriniz.. Reddedacektim, © sırada — içeriye giren H. M müdürü işe karıştı, do- laşık bir vaziyet hâstl oldu, srkıldım, reddedemedim. Nahiye müdürü benden yirmi lira aldı, evimin adresini yasdı kalktız Cuma günü, develerle gönderece - Kim, sabah erken, çan sesleri düyun- Ca kömür geldiğini anlaramız, hoş Çonlar kapıya geleceklerdir a, het ih timale karşı.. Gitti, hâlâ gidiyor, evet oğlum: © gidiştir Ki, gider, gelmedi hAlâ gidiyor. Fena değil, İki kuruştan kömür. Bekit nerede, iki merede? Hem de kömürün enfesi gelecek, kömür ge- lecek, toz yök, mürsik yoku. Evde de sevindiler, Bekliyoruz. Ca ma günü erkenden kapım vuruldu, seslendier: — Kömlür geliyor, develer geliyör, Çan serleri. Hemen giyindim, hakikat develer geliyor, işte çan ve çıngırak sesleri. Danın, dunn... çınn, çann. Sokağa fırladım, Divanyoluna a- tddim, caddede deveye benzer — bir İşey yok, Cafaloğlu tarafıma koş < İtum, ©' tarafta da deve yok... Gelip bir iki kişiye sordum: Buradan kümür develeri geçti alıyorsu- — Hayır... 'Tekrar Divanyoluna, Divanyolun- dan Cağaloğluna... o gENN, Çanın.. ve yok, fakat Divanyos Tuna göçiyorum, çan sesleri Cağaloj ht tarafından geliyor, — Cağalağluna koşuyorum, çıngırak setleri Divan: yolundan geliyor.. Evimiz Divanyolu ile Bahskli end- dezinin teşkil ettiği aaviyenin İiçin: da Besler yök. Böyle kaç cumalar geçti, bilmi yorum, ve kaç cuma sabalım alaca karanlığında deve çanları işiterek se kaklara uğradım, hesabınt yaradan bile bilmez... işitiliyor, fakat — develer Fakat işte çan sealeri ya develer neredet Bir gün dayanamadım. sokağın dö nemecindeki arpucı dükâânıma git - N, arpacıya Sordum: Bu deve çanları nedir bu sed- ter her, Sabah nereden geliyor? Ne devesi? Ne çanı? Köşedeki müessesenin bahçesindeki su tulunu bası, sabahları çekiyorlar, bu serler © bulumbadan geliyor, işte... Dükkânın yanındaki — parmaklıklı kapıdan girdim, iki hademe möbetle büyük bir tulambanım büyük çembe rini çeviriyorlar ve tulumbanın çarkı her Gönüşte bu sesleri çıkarıyor: — Dann, dunn.. çınn, çarın. Damarlarımdan ateşli bir — şelâle geçti, ve tulumbanın deve çanlarına bentiyen sesleri biraz da kulakları: Mt tağır eden korkunç bir gürültü. ye döndü.. Haftalardanberi ne ümitle yaşa « maşım, na akıntıya kürek çekip durmuşum, O zaman yirmi Hira benim hemen bir aylık geçineceğim idi, bir ay bu yüzden çekmediğim azap, ztırap kal işitiliyor, beniro de hayatımı donuk bir kefen- le örttü. Sonra sülh mahkemeelce müraca- At ettik. Bunu hisseden nahiye mik dürü derhal başka bir dalrede başka bir işe geçti, orada aradık, bu sefer Hstanbaldan ayrıldı, sade benim de- N, daha birçak memurtarın da mas aşlarını bu suretle kümür — devesi yaptı.. — Baba, sanra... — Bonra develer geliyor, oğlum.. aülüştük. Babam paltosunu aldı. sokağa çı- kacak, ben balkondan caddeye bakı- yorum-. İnanılmaz hakikat... Tram- vay yolundan Bıra sıra deve katar- ları geçiyor, kömürcü develeri.. Ve çangırak sesleri güneşsiz ve sessiz sokakların donmuş kalbini yırtıyor, kalbimizde çınlıyor... — Dann, dunn... çınn, çann... Haykırdım: — Baba, baba, devder geçiyar.. Cevap verdi: — Develer geliyer.. develer geçtiğini anlatmak istemiş tim, fakat Sokağa çıkınca kapımın önünde kaldı. Durdu, baktı, balıtı bu develere.. Sonra başmı kaldırdı, göz derimiz çarpıştı. İkimiz birden hay- kardık: | — Peveler geliyor.u Sema Aydoğan madı, kış geldi, dünya ile beraber * Bana inanmamıştı, ben — hakikat ©

Bu sayıdan diğer sayfalar: