15 Ekim 1939 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 14

15 Ekim 1939 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ayvalıklı genç dokunaklı bir sesle bâlâ söylüyordu. Şimdiki şarkıların hep- si de içli ve güfteleri acıydı. Nahide — Bu kadar genç sese bu derin hicranlar, bu yaşama yorgunluğu, bu kalb dolusu ıstırap nasıl sığabiliyor, anlaşılacak gibi değil, diye mevzuu kendilerinden ayırdı Halk, kelimenin tam manâsiyle eğ- leniyordu. Eski balolarda ancak birkaç çiftin dansettiği görülürdü. Ekseriyet bir seyirci sıfatiyle masa başlarında oturur, hattâ büfeye kalkmağı bir kül- fet talâkki ederek yiyecek ve içecek- lerini önlerine getirtirlerdi. Köşelerde, arkalarda başı örtülü, mantolu, sokak kıyafetiyle oturanlar bulunurdu. Hal buki pek kısa yıllar içinde memleket- teki değişiklik o kadar büyük olmuş, Nahidenin gözlerine (o inanamıyacağı geliyordu. Dansedenler de sıkılganlıktan gelen garip hareketler, gözleri inciten falso- lar yoktu. İçip içip bir köşede sızan: lara rastlanmıyor, dan masaya şakalaşanlar Genç Yalin eskiden belki bir defa görüp geçmiş olduğu yüzleri bile şimdi çok daha cana yakın buluyor, kalble* rinin en halis istekleriyle eğlenen, gü- len, yaşama hazzı içinde çırpınan halkı kucaklamak istiyordu. Bu hissini Âfete söylediği zaman o: —İçin saadet güneşiyle aydınlık ve sıcak ta ondan, diye karşılık verdi. İnsanlar severlerken çok rakik duygu: lu ve müsamahalarla dolu olurlar. Sikalin karşı eve dönerlerken Bah- ri Doğru arabayı Vali konağının önün: den sürdür Serin nisan rüzgârı vüctularına üşü- müş bir el gibi dokunup geçti. Gökte kandiller, görünme ellerle birer birer söndürülüyorlardı. Klübün köşesini dönüp caddeye çıktıkları zaman Nahi* de yavaşça içini çekti, eliyle karşıla- rındaki yeni açılan meydanı göstererek: 4 Miili ÇIRPINAN SULAR ROMAN: 19 İl yn — Şüphesiz güzel” olumüş, dedi. İs- Blm inen bir yabancının karşi- laşmak istediği şeyl yapmakta belki de uyanık Balıkesirliler biraz gecikmişler- dir. Fakat niçin içimi, duyduğum şekil- de açığa vurmıyayım. Ortada bir gü: vercin kafesini, minimini bir seyyah emisini andıran Belediye binasının kaldırılışı bana pek dokundu Sermet derin bir minnetle karısının gözlerinin içine baktı. ©, Nahidenin bir mazi hatırasına bağlı kalmaktan, ona pek fazla kıymet vermekten gelen bir hisle böyle konuştuğunu anlamıştı. Bu sözler onu çabucak yılların arkasına ald. Nikâhlandıkları . günkü heyecanı taptaze olarak bir kere daha içinden duydu. Bahri Doğru: — Eski (belediyeyi kuş kafesine, minimini bir köşke ben- zetenler çoktur, dedi. Sizde onu bir seyyah gemisi diye isimlendirdiniz. Şu halde farzedersiniz ki gemi, bir baş- ka iskeleye uğramak üzere yola çık- mıştır. Hep gülüştüler. Nahide tekrar: — İnsanlar, hayatlarında, kalblerin de yer eden hatıralara bazan sarsıl: maz bir kuvvetle bağlanıyorlar, dedi. Mamafih şimdi burası eskisine nazaran şüphesiz ki fena olmamış. Lâkin ben, aziz Atatürkün heykeli bu meydanı kıymetlendirmedikçe ona güzel diye- miyeceğim Bahri Doğru âbide için müzakere- ler yapıldığını, pek muhteşem birşey istendiği için gecikmiş olduklarını söy- lüyordu Yenişehir plânı hakkında bi: raz izahat verdi. Yine eski kış gecelerinde yapdık- ları gibi Yeşilli caminin karşısındaki fırının önünde arabayı durdurdular. Gece yarısından sonra çıkan, güzel kokulu, gevrek simitlerden aldılar, * * Bu bir hafta: hayatlarında belki şimdiye kadar eşi görülmemiş bir ha- reket ve neşe içinde geçti. Her gün MÜKERREN KAMIL SG Mini şehrin bir başka yerini görmek için çıkıyorlardı. Bir akşam çayını Tepecik deresinin kıyılarında içiyorlarsa, ertesi sabah Atatürk parkının geniş gölgeli ağaçları altında kahvaltı ediyorlardı. Çağış, Arap Sadettin çifliği, Pa mukçu, Üçpınar gibi Balıkesirin ha, vası, suyu, gölgesi güzel olan yerlerini gece yıldızlar uyanıncaya kadar gezdi ler, dolaştilar. Çamlar altında, çınat gölgelerinde, cevizliklerde kurulan kır sofraları başında, hayattan yalnız w yalnır yudum yudum zevk alan mesul insanları temsil ediyorlardı. Bazan Âfet, ay ışığına karşı gök leri bile secdeye davet eden o harikt lâde sesiyle şarkı söylüyordu. Bu derir çağıltılı ses karşisında dağlar dize ge liyor, gölgeler daha çok koyulaşıyor sular ürpertiler geçiriyor ve kuşlar dal larda yürek çarpıntılarına tutuluyorlardı Nahide bu sesin rüyası içinde gör leri yarı yarıya kapalı ve bazan yaş larla dolu, sanki varlığından sıyrılıp çıkıyordu. Bu sesle öyle bambaşka bir âleme göçediyordu ki, yüreğinde büyük aşkların sıtması dinmiş, derin ıstırsj halelerine gömülmüş, ebediyete akıp gitmenin mazhariyetine ermiş kadınlar kafilesine karışıyordu. Bu sesle tabiat bile sarhoş oluyor du. Ses dinip te hayat yeniden gür. delik şekilleriyle başlayınca, uçsuz bi caksız bir saadet yolundan dönmü gibi kendilerini yaşama hazzı içindi taptaze bulunuyorlardı. Ve geceleri geç vakitlere kadar rady! keman, kahkaha sesleri Âfetin büyü evinin duvarlarında akisler yapıyo sanki sayısız masal geceleri yaşıyorla' dı. i ii € .. ii Ankarada yerleştikten sonra hayü larında büsbütün başka ufuklar açıld Sık sık verilen güzel konserleri kaçı mıyorlar, bazı akşam çaylarını tem 1. GM 2. > ea; ET wa #u

Bu sayıdan diğer sayfalar: