28 Aralık 1929 Tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 4

28 Aralık 1929 tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BİR HAYAT HİKAY —— Yolümu şaşırmıştım: - İlk rast geldiğim ihtiyar köylüden yol sor- dum, bana tarif elli, uzun uzun izahat verdi. Atımı yedğime almıştım bu- lunduğdm yer fevkalâde denecek kadar güzeldi. İhtiyar ağaçların gölgelediği kadife gibi çayırların üstüne uzandım, hayvanı da bırak- dim. İhtiyar köylü başını salladı, hazin hazin içini çekti ve bana dediki: — Ah,efendi ah!.. Bilmezsin, bu buldugunuz yer bizim için âde- ta mukaddes bir mabettir. Yüzüne baktım: belli idiki bu- rada”ya bir bağçevan kulübesi yahut bir bekçiye ait küçük bir kovük mevcutmuş. Fakat mabet? Ne münasebet!.: İhtiyar köylü, uzaklara baka- rak zihninde bir hatıra yaşatma- ğa çalışıyordu. Bu ğölgede biraz dinlenmeğe ihtiyacım vardı; köy- lüye seslendim. — Anlat baba hikâyesini. İhuyu cebinden kocaman bir tütün tabakası çıkardı ve piposu- nu doldurdu, bir iki adım gezine- rek birkaç nefes çekti, sonra ko- ca bir kayın ağacının dibine çö- melerek yüzüme derin, derin bak- tı: bu mabedin — Bu hazin hikâyedir, avlât | dedi, Hazin bir hayat hikâyesi!. Bu şimdi oturduğumuz yerde bir ihtiyar münzevi yaşardı. Ka- rıs ve çocuğu ile beraber... Tatlı tatlı akan bu derenin kenarına işte şuracığa yerleşmişti. Bahar | gelince, 'asırlar görmüş çınarlar | yaprak vermeğe başlayınca, dere- nin renginin değişivermesi, ona hayatın zevkini verirdi. Çayırla- riın arasına papatyaların karışma- $1, ona en latlı tebessüm gibi ge- lirdi. - - Çok söylemezdi, kimseyle ko- nuşmazdı ve aslâ gülmezdi fakat bana çok muhabbeti vardı. Bir | gün kiliseden dönerken bana ba- na başından geçen şeyleri bir bir anlattı. O ğünkü sözler bugün | gene harfi harfine hatırımdadır. | Demişti ki: “— 1861 senesinin haziranın- da idi, havada boğucu bir sıcak vardı, ogün... Bir imalâthanede çalışıyordum ustam imalâthaneyi büyütmeğe karar vermişti. Kos koca kalasları sırtlayıp imalâthanenin tanzimi ile uğraşı- yorduk. alnıma bir mendil bağlamış- tum: terledikce gözlerime damla- lar düşmesin diye... ozaman şim- diki gibi para kolay kazanılmazdı her tarafta fabrikalar mücssese- ler yoktu, elli ruüble bir insanin senelik kirası idi.Ben elli iki rub- le alırdım. senede... bunu bilen- ler benim için: — Ey işçi, usta Işçil, derler- | di..) amma, gene karnım doy- mazdı. çünkü namusla çalışırdım öte beri aşırsaydım' elime belki fazla para — geçerdi, fakat ben doğruluktan ayrılmazdım. Ben işle boğuşurken hükümet * adamları beni | olmağa başlamıştı, hissediyordum- | miyecek. | kapıdan büyük bir zabit çıkmıştı | ortalıktaki adamlar birer iskam- Dlardı. yanına vardım dedimki: |u | akşam bırakınız diye: orlardı. Vanla- | Ruscadaa- genç gibi kabadayı idim bana dedilerki: — Askerlik zamanın geldi, götüreceğiz. — Hay. hay dedim ustamdan izin aldım memurları takip ettim beni askerlik dairesine götürdü- ler kocaman defterleri karıştır- dılar, koluma mühür vurdular, | elden ele daireden daireye dolaş- tırdılar. O zamanki nizamlar nasıl şe- ydi, hâlâ aklım ermiyor: Akşam | dumki, bu gidişle işim bugün bit- Söyledimya., gençlik | ve kabadayılık devrinde idim, bil kâğıdı gibi yerlere kapanmış — Beni bugün askere aldılar muamele bitmedi evime gitme- mede razı olmuyorlar. halbuki bugün ben evime gitmeliyim ya- rın buraya gene gelirim o vakit nasıl isterseniz öyle yaparım, zabitin arkasında küçük Za- bitler kaşla gözle bana işaret e- diyorlardı onlara sordum. Ne demek istiyorsunuz canım kaşlarınızı gözlerinizi ne diye oy- nat:ıp duruyorsunuz? Büyük zabit dediki: — Buradan çıkamazsınız ena dedimki —Evde kötürüm bir anam varki ben gitmezsem karanlıkta kalır beni asi olmaya mecbur et- meyin. — Âsi olmak ne demek bu- rada serbest değilsin ki.. —Beni bu akşam evime gö- ndermezseniz asi olurum şimdi karşınızda yumşak yumşak konu- | şan bu adami fena olmaya sevk | etmeyiniz. Büyük zabit küçüklere dediki : — Bırakınız bu adamı, namus- bir benziyor, yarın gelsin !.. Hepsi gene bir iskambil kâ- ğıdı gibi yerlere yattı : — Baş üstüne .. | Büyük zabit gitti, zabitle gene | beni o defterlerin, masaların ya- nina tuktılar, kaydettiler, yazdılar çizdiler, bilmiyorum daha neler yaptılar.. Ortalık karardı, hâlâ beni bırakmıyorlardı, kanım - içimde damla, damla alıyordu, Anam acaba şimdi ne yapıyor ? diye «« Nihayet beni bir merdivenden | inditrdiler, ensesi kel birisi yanıma | geldi, * Seni evine gönderirim amma bana ne var , dedi:. Bu söz karşısında n2 cevap vere bilirdim, dedim ki : — ŞAzizim; ihtiyar, kötürüm, kimsesiz bir kadının düası azmı, diye yüzüne baktım. Söyldiğimi — anlamadın, ©on ruble verirsen evine gidersin. — oön rüblem yokki. Hem o zabit size söyledi, bu adamı bu gence alev — Bu işlere zabit karışmaz, parayı veriyormusun, vermiyor - musun ? — Yok dedimya. | — Gir şu kapıdan içeri. | çeri m; oda Kapıdan | gibi geldi, | yemek yedirdim, su içirdim, son- | de gelen mektupları bana ver- | fazlalaşdı, bu laflardan sonra.. | mistim. | biçtim.. YARIN dolu idid. O zaman askerliği vatan çocukları yapardı. | Çünk! asilzadeler rutbe ve nışanlı | zabit olurlardı. Bir anda karanlıkta bana bakıp yalvarıyor ensesi kel adamın kafasına bir yumruk düştü yere, ben yürüdüm, çıktım, eve geldim. Gece yarısı idi ; Anneminl ihtiyaclarını te'min ettim, ona ları — ile anamı gördüm, vurdum, o ra yattım. Evimiz bir gece baskınına uğradı, beni köpekler gibi sokak- larda sürüye, sürüye götürdüler! « Hapis, İşkence, Zulum... As- kerliğin işte bu üç kelime içinde on beş sene sürdü: İnsanları an- ladım, Dünyayı anladım, Dostlu- ğu ve onun kiymetini anladım, Hülâsa her şeyi anladım: Hayal meğer çok kirli bir şeymiş!.. Askerliğim bitti: Belim bü- külmüş. Dişlerim dökülmüştü, saç-| larım bem beyaz olmuştu.. | Beni askere aldıkları zaman hangi daireye gelmiş, o kayıd kuyut hangi dairede |yapılmışsa, işte oradan beni serbest bıraktı- lar, Bir öğle üstü idi, galiba bir şubar ayında., O gün büyük bir yorto vardı: ( Purification ) Evimize gittim, yerinde gü- zel, büyük bir kâşane buldum. Eski dostları aradım, kimi öl- müş, kimi fakir, Kimi zenğin uı.î muştu., Anamı sordum; Çünki ne bana mektup yazdırmışlardı, ne- mişlerdi! Eski dostlardan öğrendimki: Anam ben askere gittikten yedi ay sonra ölmüş: üç, dört gün ya- tağından kalkamamış, — sonrada | ölmüş, taaffüönden anlamışlar ve demişlerki: “Kötürüm karı sakın ölmüş oimaasın?, oradan almışlar, toprağa sokmuşlar, Ve kokmasın diye üstüne bir eyice toprakda yığmışlar!. Belimin Mmbhinası biraz daha Kendi kendime karar verdim: Uzak intanlardan çok uzak.. Köy, kaza Mmerkezine yedi saatti Köydende yedi saat öteye gittim, Elimle toprağı kazarak, taşları üst üste koyarak bir kulübe yap- lım, Kulübenin önünden her dal- ğası bin bir bulaşıklık akıtan su- | ya baka, baka ömrümü tükete- yim B.ev Hasa Anamın öldüğünü ha- ber aldığım gün yortu günü idi: Temizlik ve takdit yortusu., Kli- sada ihtiyar papas, siyahlıgını kaybeden Ve artık yeşil bir renk | almış olan libası ile canü gönül- den düâ ediyordu. İçim yana,ya- ©o düâya iştirak ettim ve kimse- ye fenalık etmemek ve herkese eyilik yapmak mümkün olmadıgı için uzaga gitmege karar ver- Her gün dereden bir kaç ba- hk avlar, onunla günümü geçirir- dim, baktımki olmayor. balıktan ticaret yaptım, bir kaç para ile bazı tohumlar aldım: Ekdim, Üç sene geçmişti: Şehre, şu- batın onbşinde aynı yortu münase- betile gitmişilm,yine kalpten âyine iştirak etmiştim, senede bir bu- raya geliyordum, İnsanlrın yüzü her sene bana biraz daha fazla sararıyor gisi geliyordu, dikkat ediyordum: — Filhakika böylede idi.. İçimden bir nefret raşesi duydum: demek insanlar zulme daha fazla maruzdur, diye... Çilised n rın di LÜÜĞ SAT SIT IKIA 28 Kânumuevvel POLİS HABERLERİ Avadis Askadaşını yaraladı Avadis ismindeki arka- Kumkapılı namında biri dün Artin daşını vrmuştur. Avadisin, Artini vurmasındaki sebep bir arbede- dir. Bu iki yarı kafadar bir kahve parasından dolayı bundan bir müddef evel kavga etmişler dün birbirlerini görünce butkav- ga tekrar kızişmıştır. Uzun süren bir kavga Dün gece saat yarımda Dırağ- manda oturan sabıkalı seyyar, manav Kâmil, Şükrü ve iki ar- kadaşı sarheş olarak birbirlerile kavgaya tutuşmuşlar bunlardan Kâmil tabancasını çekmiş Şükrü- nün Üzerine üç el ateş ederek ayağından yaralamıştır. Tabanca sesine sokaktan geçen Galata polis merkezinden Hüseyin efendi ile Eminönü merkezinden Fthem efendi — carihi tutmak istemişlersede gözü kızan sarhoş Kâmil polislere silâh atmış, bil- mükabele memurlarda ihafe için birkaç el rüvilver atmışlarsada Kâmil karanlıktan istifade ede- rek kaçmıştır. Otomobil altında Dün galatadan geçen 32 nu- maralı otomobil Marko namında- bir çoçuga çarpmış bazı yerleri- nden yaralanmasına sebep olmuş- tır. Dalaşmışlar Galatada oturan Vitali,Arun, Sait, Burhan arasında dün bir para meselesinden kavha çıkmiş dördüde biçakla birbirlerini ya- ralamışlardır. Halı hırsızları Mahmutpaşâda Sultan oda- larında halı taciri Mahmut elen- dinin dükkânına evvelki gece h- | rszlar girmiş 250 liralık üç sec- cade çalmışlarcır. Şüphe üzerine hancı Sabri efendile tahkikata başlanmıştır. binde, toprakların içinde hasta bir kadın inleyordu. — Açım, açım, merhamet! diye ... Onu merkebin üstüne koy- dum, kulübeme getirdim, ekmek balık verdim.. Bir hafta itaatkâr, kadını bir pazar günü tekrar merkebe yükliyerek köye, kili- seye götürdüm ve papaza dedim- dimki: — Yap, bizim, nikâhımızı.. Kulübemize döndük ve kim- seye mühtaç olmadan ömrümüzü tüketmeye başladık: Yaşamak, ümür tüketmeklir, yavrum!.. Bir oğlan çocuğumuz oldu: geçmişti: Munis, âlemin nizamı bu Ben filhakika | dert ekmiştim, ıztırap duymuş- tum, ve bu izlıraba varit bırak- mah idim, lehülhamt bu iste- kimde olmuştu. Oyuk bir agaç kütüğünü bir kayık gibi kullanarak daha fazla balık avlamak Jâzımdı, karım bana yardımcı oluyordu ve bu kulübede bir nebat gibi yaşıyor- dük: kımıldamadan, etrafa gidip gelmeden ve kimseyi görüp üzül meden,.. Senden seneye köye gittikçe herkes bizim kılık, kıyafetimizle eğleniyordu. Ben ve karım ıztı- rap çekmiş insanlar aeğildik, bizzat aztırabın - kendisi - idik: “ocuğumuzd -ı-;' ve kanaat ehli olan bu | | de kullandığı kayıktır. Cinayet mi: Polis tahkikat yapiyor Üsküdarda Kiızkulesi açıkla- rında bir ceset bulunmustur. Bu naâş genç bir adama aittir. Üze- rinde askeri tıbbiye elbisesi var- dir. Yapilan tahkikat neticesinde bu cesedin Üsküdarda Toptaşında oturan Tıbbiye mektebi talebe- sinden 157 numaralı Behçet efen- diye ait olduğu aulaşılmıştır. Behçet efendinin bir kazaya mı yahut bir cinayete mi kurban gittiği, yoksa intihar mi ettiği | anlaşılamamıştır. Tahkikat yapı- lhıyor. Küfeciye çarpmış Dün saat öon yedide köprü- den geçen küfeci Hasana 2206 numaralı otomobil çarpmış bazı yerlerinden yaralamıştır. Yankesicilik .. Dün Galata köprüsünden ge- çen Kemal efendinin yanına $0- kulan sabıkalı Yako parasını ça- larken yakalanmıştır. Toprak kazarken Unkapanında — kanalizasyon da çalışanAhmet toprak krzarken üzerine çimento çuvalları düşmüş başından, burnundan ağır bir su- rette yaralanmıştır. Mecruh tedavi için hastaneye yatırılmıştır- Hırsızlık vakalarl 1— Sabıkalı Yako Galata köprüsünden — geçerken memur Kemal efendinin yankesicilik su- retile cüzdanını çalmış, yakalan- mıştır. 2? — Beşiktaşta yıldız bahçe- sinde 49 numaralı eve hırsız gir- miş, bazı eşya çalıp savuşmuştur. 8 — Mahmutpaşada halıcı mehmet efindinin dükkânına hır- sız girmiş 150 İlralık seccade ça- hp firar etmiştir. 4 — Bahçekapıda — gözlükcü Fuat Aziz beyin çırağı Hüşeyin terzi Minas hakkında | çocuk 1 altın saat, 1 fotograf ma- kinesi çalıp firar etmişlir. İhtiyar yüzüme baktı ve tek- rar anlatmaya başladı: — **« kendisini tanıdim ta- nıyalı geniş nefes almak ihtiyacı hissettikçe buraya, ©o dostuma gelirdim. Bir sene Rusyada büyük bir soğuk olmuş, müthiş yağmurlar yağmıştı. Şu gördüğün dere o sene taşlı ve bu kulübeyi su bastı Kulübenin bedbaht sakinleri işte © gün boğuldular. Asıl sana anlatmak istediğim, her sene şubatın on beşindeki yor tuda, kilisedeki Gyinden sonra bütün köylünün buraya gelme- sidir! ve bu temiz zinin ziyaret etmesidir. İhtiyar, parmağı ile bana 0- yuük bir ağaç gövdesi gösterdiki, bu ağaca bir kayık şekli veril- miş idi, ilâve etti: — İşte şu ağaç onların dere- Ve bu, biz köylülerce onların mezarıdır: Her sene burada âyin yaparız, Cünki, inanmışızdırki bu yapılan âyin, bizim ruhlarımızı biraz daha temizler.. Onlar mazlum insanlardı,Sin- ziva ile insanlardan intikam al- mışlardı, fakat biz?.. İhtiyar uzağa bakıyor ve sö- zünü ikmale kendisinde kuvvet bulamıyordu: — Hazin bir hikâye, dedim; çünki: Bu hikâyeyi onlar kadar — temiz olmıyarak biz ya; yorlıl p ıHuı'ın'ıı ll yuva anka-

Bu sayıdan diğer sayfalar: