17 Haziran 1931 Tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 4

17 Haziran 1931 tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

g— TABITA MUHARRİRİN İZİN MÜSAHADE[EHI' Esrarkeşler arasında ı—— Y 'azan: DİR ÂLEM... Ahmet Süleyman -h Babanın dalgaları! Meşhur Baba Saffetin pek eğlen- celi minare sergüzeşti Baba Safletin bu hal ni Bören hırsızlarda: — Ulanbu herif hırzıs be! t dş ve caminin içinde biri bi- rini kovalamağa başlamışlardır. Öteye beriye kaçan Baba Salfet, nasılsa bir aralık mi- Barenin kapısı önüne gelmiş, Minareye çıkarsa — kurtulur ümidine — kapılarak hemen Mercivenlerden süratle çık- Mmağa başlamıştır. Bu hali gören hırsızlardan ikisi de Ba- ba Saffetin arkasından mina- teye çıkmağı başlamş: biride sokağa fırlayarak minarenin altından Baba Safleti taras suda başlamıştır. Baba Saffet, minareye çı- kar çıkmaz arkasından hır- tzların da çıktığını görmüş ve geref de — dolaşmağa muştir. Buba Saflet önde, hırsızlar “ da arkada şerifeyi bir iki defa dönmüşlerdir. Fakat, tesadüf bu ya, bir türlü Baba Saffeti Lkör- memişlerdir. O ara aşağıda başla- daki hırez, yokardakilerine: - Yahu, ne aptal adamlar- sınız siz, İki kişi biribiri ar- kasına o adam ararmı? Bu söz üzerine iki hırsız da doğrü olduğunu tardik ederek karşılıklı aramağa başlamış- lardır. Diğer taraftan baba Saf- fet bu sözü duyar duymaz yakalanacağını anlayarak ken- disini şerefenin dışarısına - sal- mış, minarenin' kenarınını elle- ri'e tutarak bacakları aşağıya sallandırmışlır. Bu sıra hırsız- lar bunu görmüş: — Ulan herife bak nerede? demişlerdir. Bu sözü işiten baba Saf- fet te yakalandığını anlayınca: — Ulan keratalar beyhu- de yere çabalamayın o ceva- hirleri ölürüm de s'ze vermem, demis ve hemen ellerini mina- reden bıirakarar — kendisini aşağıya atmıştır. (Ah!.. Vahi) diye bir feryat. Baba Saffet gözlerini açıyor. Fakat, açar açmez ne görse beğenirsiniz? bulunan — hirsiz. — minaaredeki arkadaşlarına saslenerek: — Ne yaptınız beyahu? Onlar da: — Bulamadık, dönüyoruz dönüyoruz. yok! diye cevap vermiştir. Bu sefer yııı aşağır üeeeseecem Minareden kendisini atıp paket taşları üzerine oturacağı yerde, beş takika evvel ayık kafa ile oturduğu kahvenin içinde kendisini bul- muştu. Fakat, nasıl bulmuştu? (Devamı var) Kalan mallarımız! İzmir mıntakasında ne kadar ihraç edilmemiş İzmir mıntakası Ticaret -Müdürlüğü, tüccar ve müstah- ailin elinde mevcot —mahsul #tokları (hakkında bir rapor hazırlarsıştır. Bu rapor İktı- tat vekâletine gönderilecektir. Rapor muhteviyatını — aynen nııyoııu: Arpa 9261438, Afyon 85278 — #fyon tohumu 1125707, akdarı , anason 77700, araka — B3, buğday 21540504, badem kabuğn 94400, badem içi 9940 Bal 23140, balmumu — 10515, Bakla — 66310, — ceviz — içi 1866933, av derisi 51582 i ıaıınve keçi derisi 403072, | ilya 197150, incir 900 hurda | İücir 150, kaplıca 5128, kendir 35, kendir tohumu 4170, ç l-lkııı delikanlının yana- — Gina hafif bir tokat vurdü. —j;:ııılıııl Balkona geçtiler, ayın ilk aakları altında yeşil bir renk lan denize karşı oturdular. ıu:::ı bir kelime — telâffuz * gitükçe büyüyen | bir coşkunlukla şakin kaldı. J lar, lnnyenlı biribirine yak- Yücutlarının temasile, ıhyıc.ık arzuyu —meydana caklardı. Bu ilık, kokulu 'yaz gecesinde, yine, bir ande Uıııı eski hararetle yanı- ,,? e mal kaldı? mısır darı 2987124, miyan kökü 21595000, mercimek 7700, no- hut 5117031 pamuk koza 74921 pamuk tohumu 419130, pala- mut 3034255, prina 305100 balı 20500, prina yağı 115300 pirinç 386100 susam 840729, tütün 4414265, üzüm 221654, yumurta — 11334341, — yulaf 329600 yünyapagı 742423, ze- ytindanesi 1641526, zeytinyağı 455094B8, kilo stok mevcuttur. 930 seneti zarfında ihraç edilen mahsul miktarı ise şu rakamlarla kaydedilmektedir: — Hurda incir 227 45, af- yon 15432, bademiçi 1437, balmumu 1613, deri 127238, kepek 237635, — miyankökü 55631 kilodur. 930 #enesinin 1 2367 kilo olarak Mstir. Muharriri: Hüseyin Zeki tesadüfen mi, — Hicranın eli, balkonun — köşesinde duran Enisin eline değdi, parmakları kenetlendi. Müphem bir hıç- kırık duyuldu. Enis genç ka- dına löndüğü zaman, onu sap- sarı, gözleri yaşla dolu ve dudakları şehevi bir ihtizazla titrer gördü. Konuşmak, bu pefis heyecanı dağıtmak iste- di, fakat, bir kelime söyliye- cek vakıt olmadı: - H'cran, bayıldı ve kollarının arasına düştü. Hicran, ©o gece, Enis'in evinden dııın;ı çıkmadı. Teşrinevvelden güzel bir | | Thtihar | Hamdi Efendi ken- | dinı köprüden attı Araba tamircisi anlaşılan 45 yaşlarında Hamdi isminde biri dün, intihar kastile" kendisini Uakapanı köprüsü: nün 5 inci dubasından denize atmış ve boğulmuş'ur. İş meselesinden kavga Silihtar ağada Arnavut Hüseyin Efendinin tuğla har» manlarında — çalışan — Bitlisli Reşit ile Erzincanlı Hüseyin, iş meselesinden dolayı kavga etmiş, neticede Reşit, yini bıcakla kalçasından ya- ralamıştır. Kolunban cerkh Galata'da şarap iskelesi sandalcılarından Ahmet dün, bir motörde yatmakta iken yanına taifeden Mustafa gel- miş, lâtife yollu Ahmedin yü- züne su serpmeğe başlamıştır. Bu —sırada Ahmet kızmış ve kavgaya başlamıştır. Neticede Mustafa, ile Ahmedi kolundan yarala: mıştır. Tabanca bulunmuş Mersin vapurunda ambar- ci Rizeli Ahmet dün arkadı Sirkecide Cümhuriyet biraha- nesi garsonlarından Mehmet ile birlikte sarhoş olarak Be- yoğlu İstiklâl caddesinden ge- çerken sarkıntılığa başlamış: lardır. Polisler tarafından ya- kalanmış, üzerleri aranarak bir tabanca ile bir bıçak bu: lunmuştur. Bu hususta hakla- rında tahkikat başlamıştır. * Viranamide muk'm Ali | Riza isminde biri dün, Gala- ta tramvay caddesinden geç- | mekte iken taşıdığı tabanca | bir polisin nazarı dikkatini celbetmiş, derdest ile taban- | catı müsadere edilmi: olduğu | Hüse-. | Adli yede- — Polisi Yarala—y;ı Arif ve Ömerin davası Üsküdarda Polis Şükrü el. yi yaralayan Arap Arifle Ö- merin muhakemesine dün ağır cezada başlamıştır. Maznunlar taammüden ka- til kastile cerh maddesinden ağır cezaya gelmiştir. Şahit celbi için muhakeme talik edilmiştir. Samsun Belediye bütçesi tastik edilmedi Samzun idarel — hüsüsiye- sinin 931 senesi bütçesi Da- hiliye vekâletince tastik edil- meyerek iade edilmiştir. Bu iadenin sebebi varidat tahmi- ninde üç senelik tahsisata nisbetle vasatın bulunmamış olmasıdır. 931 senesi Samsun Beledi- ye bütçesi de makamı vilâyet- | ten tadilen tanzim olunmak kanca | Üzere iade olunmuştur. Büt- çede kanunen ithali lâzım ge- len tahsisatın konulmamış ol- ması ve İüzumsuz vazifelerin bulunması da bu iadenin ve- bebi olmuştur. #etssssasasesAAsAsAAcALAAAAA Esteri dövdüler Beyoğlu asmalımesçitte et bise boyacısı Sokratın yanın- da - çalışan matmazel Ester dün, cezacı Celâl Bey ile el bise boya bedelinden kavga €etmiş, neticede Ce'âl Bey tarafından Ester dövülmüştür. Kamyon kazası Şoför Salihin idaresindeki 3094 numaralı kamyon dün, Fındıklıdan geçerken Kabataş kömür kayıklarından !birinde sakin on yaşlarında bulunan Emin ism'nde bir çocuğa çarp miş, başından - yaralamıştır. Tuluatçı diktâtörül Tuluatcıların başma da bir diktatör mü çıkmış? Tiyatrocular devam ediyor. Heyeti idare- den umumi kâtip Ertugrul Supbi B.de muarızlara şu cevabı veriyot. * — Kendimizi yalım. Güzel San'atlar birliği tiyatro şubesi, evvelce aza olmak istiyenleri ince elekten geçirmek istedi . Bu mümkün olamadı. Buradan alınan ve- sikalar Anadolü da bir çok yerler tarafından kabul edil- medi. Soruyoruz; böyle değil mi? İkinci bir nokta daha: Patronlardan Enver B. Ce- miyete gireceyleri yanııdan kovacağını mdü. Güneş batmak üzere idi. Beyoğlundan ağır ağır akan bir nehir gibi, insan baş- ları - da!'galanıyordu. Adnan Salim, bu kalaba- hk içinde sakin sakin gezer- ken, kabarelerin birinin önün- de kapalı bir otomobil durdu. Kapın açıldı, evvelâ bir er- kek, sonta 'da Hicran indi. Genç müellif hayrelten dona- kalmıştı. O, her yakit tesadüf ettiği kibar, gık, zarif Hicran'ı değil, hemen hemen tebdili kıyafet etmiş, basit hizmetçi kılıklı Hicranı görmüştü. Genç kadın, sür'atle etrafı- na bakındı. Demek ki, görül- mekten korkuyor, çekiniyordu Adnan Salim, derhal geriye çekildi. Hicran, kendini em- n'yette hissedince yanındaki erkeğe işaret etti ve Bara gir- diler. Lâkin müellif. onlardan daha atik davranarak içeriye girmiş, kendisine bir ıırh(ı tavrı vererek masalardan bi K aldatmı- dedikodusu | kabul etmiyeni, açlığa mah- küm etmek hakkını Enver B. nereden —almış?! Yoksa mumaâileyh — tulüatcılara dik tatör mü olmak niyetindedir? Naşit Bi şahsen - severiz. Fakat cemiyete neden gel- miyor, ve itirazlarını orada yapmıyor? Yalnız şunu söyle- yeyim ki, her hangi bir İşel bir patronun bazicesi değildir: Tevfik Bi Naşit B. sahneye çıkardı diye bu zat kanuni haklarından mahrum mu edil- meli? Biz şimdi şahıslarla - değil, sanat meselelerile uğraşıyoruz. Türk cümhuriyeti kanunla- Hicran ile yanındaki erkek yanıcdan geçtiler, bez bir per | de ile ayrılan yan locaya gir- diler. Erkek, uzun boylu, şişman- en, çok esmer bir mahlüktu. Enis, onu, bir defa Hicranın evi civarında görmüş, hırsız sanmış; hattâ genç kadına bi- le bahsetmişti. Fakat, o gün bir haydutla, bir hırsıza ben- zemiyordu. Üzerinde kestane rengi bir kostüm, başına siyah bir mölen şapka geymişti. El- lerinde birer çift eldiven var- di amma, parmakları, bu el- divenlerin içinde, hiçte mah> pus hnuh benzemiyorlardı: fıyafetinde fevkalâ- de lılr şey olmasa bile, mu- hakkak ki, yüzü nazarı dik- kati celbediyordu. Çukur ve kaakara gözler, sert ve kısa küt bıyıklar, saçlar kulakla. rına dökülmüş, vahşi bir kırı- | şikâyet | bulmaktan âciz kaldığımız bir cikllenen muzun — muh ieriri, Vatandaşlar fenalıkları kendi g Öteden beri edip te cümlemizin ref'ine çare belâ vardır ki o da kırtasiyeci- liktir. Kırtasiyecilik bizde ade- ta bir devlet hastalığı olmuş- tur. Bundan hemen hepimiz şikâyet ederiz. Bazan bir çok dairelerin vakit vakit tamim- ler ıstariyle kırtasiyeciliği kal- dırmak için gayret ve faaliye- yete geldiğini görürüz. gin kaldırılacağına dair yevmi gazetelerde bir bahis geçmiş olmasın. Böyle neşriyatı, ta- mimleri gördüğüm zaman hem güler ve hem de memleketim namına hicap duyarım. Cüm- lenin şikâyet ettiği kırtaşiyecilik kelksın demekle derakap kal- kacak kıdırhlrlıokıbuknlnhı değildir. Memuriyet hayatımda mu- haberatının. yekünu sabık seneye nisbetle bir misli da- ha artmış olmasını kendisini iktidar ve ehliyetine miyar addederek — feda edecek kadar budalalar yetiştiğine çok şahit olmuştum. Hal, bu gün dahi aşağı nıdır. Kırtasiyecilik iki noksanın tesiri altında vücut bulur. Biri ya ©o idarenin munanmelâtına nazın olan esasat ve mevzu- at, ihtiyaç ve hâdisatın ica« batını tâamamiyle muhit olmı- yarak tatbik edecek ellerde bihakkın tereddüt ve iştibahı celbedecek surette yapılmıştır. Ve yahut vazıh ve kat'i ka- rar ve emir ve kanunları tat- bika memur olanlar, tatbik kabiliyetini haiz ehliyet ve ki- fayeten mahrumdur. Memur tabakasının nefsi- ne itimada sahip bir merte- Ebede yetiştirilmemiş ve her memur zihninde mutlaka def'i mes'uliyet endişesi " yerleşmiş olmasını da buna ilâve ede- biliriz. Bence bu günkü kırtasi- yeciliğimizde bu — saydıkları- min hemen hepsi de dahil- dir. Görülüyor ki kırtasiyecilik marazının kökü buralardadır. Bu hastalığı tedavi — için aranılacak çare de yine © da- ireye mensup meslek erbabı- nn ihtisasına müracaat etmek ve memurları tereddüt ve is- tifsara ve muhabereye sevk- yukarı ay- İşte bunların hepsi ve tehditkâr idi. Adnan Salim, nefes bile almıyacak kadar hayret içinde idi. Bir an içinde, bir çok de- falar hayalini gördüğü caninin karşısında o'duğunu — gördü. Erkek bir haydut lisaniyle ko- nuşmağa başladı. — Burası iyi! Yumruğu ile masaya vur- du; gelen garsona bir şişe şa- rap ısmarladı. iraz sonra, bez bölmenin arkasından Hicran'ın ütrek ve kuru sesi duyuldu: — Çabuk olalım, değil mi? Ben eve çabuk dönmeliyim... — Adam sende, kırk yılda bir buluşuyoruz... Biliyorsun ki, *O,, saat ondan evvel gelmez, *O Adnan Salim, bu *O" daki Enisi tanıdı. Enis hakikaten saat ondan evvel Hicranın evine g'demiyordu. Genç adam* düşündü: Nanl oluyordu da, Hicran gibi şöh- retine toz kondurmıyan bir tehlikeli Gün geçmezki kırtasiyecili- | 17 Haııran YARINİ IN muhabiri, müdürü Bizzat halkı hsiy:£ haricinde — etraflarım zeteleri olan Du sütumuznza #er- Bir devlet hasalıgı' Halktan eski bir memur kırtasiye- ciliğin nasıl kaldırılağını bildiriyor mevzualın tanzimini — onlara bırakmak. Bundan sonra ya- palacak bir iş kalır ki o da : Konunun, nizamın her türlü tereddüt ve iştibahtan mük- tağal bırakacak sürette hak leylediği bir işi — muhabere vesilesi eden başları ilk defa- sında tevbih ikinci defannda da “sen bu işin ehli değilsin, diye derhal tenzili tınıf eyle- mektir. Medeni işte böyle olur... Bir adam keyfi için çeşme yıktırabilir mi? Üsküdar valdei atik Köp- rülü konak No. 3 M. yüzbaşı Şakir Ef. oğlu M. Ali imza- sile aldığımız mektupta de- idare usulü | miliyor ki: Üsküdar Valdel atik ma- hallesi Musalla sokağında bü- tün mahallenin ve civarın su | ihtiyacını temin eden bir ter- kos çeşmesi vardı. Güç belâ beşyüz haneden fazla nüfus bu çeşmeden ihtiyacını temi'n | ediyordu. Bu kerre çeşmenin yanın- daki arsanın sahibi ev yap- tıracağımı ileri sürerek Ema- nete İstida ederek - hiç bir emir almadan çeşmeyi yıktır dı. Daha doğrusu bütün ma- halle tek kişinin keyfile su- suzluğa mahküm olur mu?, Mersinde Vali mühim bir kaza atlattı Gezmek için Gözne yay- lasına - giden Mersin — valisi yolda oldukça mühim - bir otomobil kazası geçirmiştir. Valinin — mhhatinde - bir şey yoklur. İskân i; leı'ı Eylül guyesıne kadar bitmez mi? Yeniden meriyete vazolu- nan İskân tasfiye kanunu mu- cibince İskân işlerinin kat'i surette Eylâl gayesine kadar bitirilmesi icap ettiğinden İs- kân memurları sıkıntılı mesai Ğuıler'ııeg: mecbur etmişler- ir. Diğer taraftan bir çok mü badiller bu müddet ıîriıı-ıdı bitmiyeceğini — ileri müddetin temdidi içli müracaata karar geziyordu? Bu adamın, genç kadın üzerinde ne gibi bir te- siri - olabilirdi ? O, belli ki, Hicrana karşı pek teklifsizce hareket ediyor- du; senli benli konuşuyardu. Ya Hicran?,.* Bu esmnada, genç kadının seri işidildi: — Saat altı, Yusuf, bili- yorsun ki daha giyineceğim... — Bana bak, Rukiye, şayet beni aldatıyortan, şayet bu herif hoşuna gidiyoran!... — Sus Allah aşkına ! Deli mitin? — Biraz konuşalım yahul — Konuşacak birşey kal- madi artık.. — Senia, belki; fakat be- nim... — Haydi, yetişir artık Gartonu — çağır, gidelim.

Bu sayıdan diğer sayfalar: