8 Temmuz 1931 Tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 3

8 Temmuz 1931 tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Abdürrahmançelebisi Bü tabiri yerinde kullandı. ğumı zannediyorum,çüki, yazı piyasasında koyun bulmak hayli müşküileşti. Anlamadınızsa daha açık #öyliyeyim, Akşam,ın bir ke- çisi vardır. Bu keçi. Ankara'nınkiler gibi tüylü ve uzun sakallı de- ğildir. Cevup geçisi gibide bücür değildir. İkisinin azmanı orta- kıyım - bir-şeydir. Hiç aynaya bakmadığı |c|ıı kendisinin nasıl bir “kibal,de olduğunu bilmez. Bir sütunu - vardır, aman efendim aman, nelerden bah- setmez Macuncu tablası gibi, renk renk yazılarla — orasını süsler. Ne ilimler, ne fenler ne cevherler yumurtlamaz, mer- bum “Ali Emiri, *efendinin Malümatır bile — onunkinin yanında iplidal kalır. * Keçi demiştim amma, ge- ne vaz geçtim. Fırıldak, tabi. ri buna daha çok yakışacak: Bu kaftâmı *Sağri- Etem, el- den çıkarırsa hemen ona giy- dirmeli, biraz kısa- gelirsede, parça verccekler bulunur. * Bir vakitler şairdi, parmak la uğraşırdı. Sanra “Bolşe- vik, oldu. Rusya'ya geçti, * Şark ' milletleri - komünlet gpropuganda iptidai,mektebinde ki tahsili kırmızı elma şekeri gibi tatlı geldiki galiba, senelerce mrcmleketine döatmedi. Fakat Burada ilk işi amele grevlerinde, polis hafiyeliği oldü. Buralart bırakalım. Hayret Arif — Orüç * beyli “Donkişot, a benzetiyor, bent de “Şanso Pansa,, sınasaı İltifnt hiçte faona:değil. Fakat'ven o “ Şapso- Pansa, nn reyiside olamaz ı Bü ün dillere destan olan meşbur. bir adama - nisbet edilmek bherhalde, - başkaları» mın “Vü'â. ya reva göremi- yeceğt bâ'âA bir nimettir. BÜRHANETTİNALP' Not Eğer doltunuz Nu, isterse,-bizim yürü. mini mini sötüna benzeyen kendi yerine nasıl- yerleştiğinide — Selâmi"İzzet duymadan — başka bir gün yazarım. Şunuda sorayım Vâ'Nu B. Akşam: 1 — Milliyetçi midir ? 2 — Kemünist midir? 38 — Kozmapolit midir? Yoksa. BuA. "Pöstâ pulları Artık basılıyor.| Yeni Posta pullarının . tab'- ima dünden — itibaran Damğar matbaasında başlanmıştır. Posta, Telgrafımnsumi Mü- dürlüğü Veznedarı Şakir Bey, baslacakelan pullarin tab'ına nezaret nımckı—dıı Töfoikâ Nd: 32 yâzımdır. İstida vererek yuva» Zabıta muhanırımız yazıyor: Enver isminde bir genç ı'ivey babasını tabanca ile vurdu! Evvelki gün Enver isminde bir genç, Cemal tsminde olan üvey babasını tabanca ile var- muştur. Tafsilâtı yudur: Karagümrükte — Beyceğiz mahallest Mehtinmet ağa soka- ğıtda 22 numaralr hanede oturan Cemal Efendi, 40 yaş- larında orta boylu, esmer bir zattır. San'atı da saraçtır. Bundan * üç'ay evvel Şa:”| ziye Hanım- namında bir ka: dınla evlenmiştir. Bu kadinin — bir d3 Enver isminde bir oğlu vardır. Enver tam 22 yaşlatında” uzuca boylu, zayıf, esmer, ter. likçilik' san'atıle iştigal eden bir gençtir. Sessiz ve sadasız — olması ile- beraber mazlüm da bir geçtir. Küçük yaşta iken babasın- dan - öksüz - kalınış, bu ane kadar üç üvey baba- elinde hııpılınuık bnyü-lızlr Ne olmuş, ne olmuş?.. Himayei hayvanat cemıyetı gene kıyamet - koparıyor ? Himayei hayvanat Cemiye- ti baytarı birdenbire Vilâyete bir istida ile müracaat etmiş- tir. Tabli Himayel hayvanat cemiyeti namına. Ne olmuş biliyor musunuz? Yalovada dehşetli bir vak'- a olmuş: Bundan bir müddet evvel Yalova kaplıcafarı müdü? rü verdiği bir emirle buralarda bulanan kırlanğıç yuvalarını sök türüp dağıttırmış,kuşcağızların yumurtalarr etrafa dökülmüş, yavrular çil yavrasu gibi dağık mışlar, ölede beride ölüp git- mişler. Himayeti- kayvanat- cemik yeti baytarı Müstafa" Santur B. bu hâdise için ateş püsküre mektedir. Binsenaleyh mürâa: caatinin sebeplerini şu suretle izah ediyor: — “Bu hal bizi çok: müte- essir etti. Ben kırılmış yumure taları gözlerimle gördüm. Kırs langıçlar ziraate en nafi kuşlar. dirl *Günde '700'böcek yerler. Ziraate nafi kuşları öldürmek kanımen memnu olduğu halde Yalovada; kapbıcalarda - yapı» lan- hareketinasıl yapılmıştır ? Yapanların — cezalandırılması, larzı. bozanları protesto ettik. Bugün Amerikada .bir dönüm araziya 2 küş düşüyor. Kuşla: rin ızlığı Amarikalılara . sena- ____Aılğ Muharıki: Raynandea Machard Mütercitmi : — Frânşz edebiyatından büyük-aşki romanı — 170 İnci bindem tercüme edilmiştir... Klodun yüzünde derin. bir ı ıstırap ifadelenmiğti... Çünkür -Klod: anlamıştı ki herşeyden ayrı ve yüksele tut. tuğu tlim bile zaif idi: Fronsuva, galebesini temin etmek istiyordu; haykırdı: — Evet, herşeyden ve her- teyden yuksek- olam aşktır! VE Madam- Ambuvaz ve ihti- Yar anesı, yemekten- sonta- küçük . salonda- kahwelerimi İçiyorlardı. Kızıkahvesini bir Yudumda içliği için yüzünü şturuyordu. * Anası — ise, kahvesmni zevkalır ala, yudum Yüdüm içiyordu. — Bu kahve : çok- güzel lmmüeğe.. Kızı gülerek dedi ki: — Kahveye bu seler Şikore (Hiadya) koydurdum. Bu, kah- veye ayrı ve iyi Bir lezzet ve- riyor. Demek bunu seviyorsun annetiğim?” — Pek çok... — Demek memnunsun? — Çok memnunum, kızım. — Ne iyi., Ben de bunu is- Üyorum. » — Ne iyi kalbin var kızım, beni sevindirmok için her gün yeni bir bahane bulursun. — Eiki- hatalarımı unut- İşte bu genç, üçüncü üvey babazsı olan Cemal- Efendinin eline de üç ay evvel gelmiş fakat bu müddet zarfında da doldurmadığı çilekalmamıştır. Burasını bizzat annesinin ağzından dinleyelim: — Asiye Hanım namında bir ahbabımın delâletile Cemal Efendiye rahat edeyim diye- rek vardım. Fakat ne çirkin kara yazın, ne bahıtsız *başım. varmış ki böyle bir adama düştüm. Daha dün - bir, bugün iki-olmadan kavga, münazaa- ve dırdırımız eksik olmadı. Allahın günü bir bahane, tanırmın dakikasmda bir name ile -hiç yok - yere bir şeyler tutturur. beni ve cocu- Humu döğmeğe yürürdü. İşte, evvelki gece yine sarhoş ola- rak geldi. Ben ve çocuğum. Envzrdu oturuyorduk. —- Ulan imani yoldıı, üç ıydınbırl yııu ise canıma ,__..—_- de(500,000,000)dolar zarar ver- mektedir, Amertkalılar her dönüme 9 kuş iaabet ettiği takdirde bu zararı kapatacaklarını he- sap ediyorlar ve 402 eyalelte kuşların kışın barınmalarına ve karınlarını - doyuzmalarına yardım edecek yüksek yuva- lar yapıyorlar. Medeni mem- leketlerde. kuşlara bu derece itina ile bakılırken memleketi- mizdeki kuş düşmanlığı tees- sürümüzü mucip olmaktadır. Hele okumuş kimselerin bu emirleri vermeleri cidden ga- H etfaf Balurlıöyündecumaya bir doğam evi kurayor Himayel etfal cemiyeti Ba- kırköy şubesi bir. doğum evi açmaya karar vermiştir. Bu cuma gün saat 14 te vazı'esas resmi yapılacaktır. Burada çalışak ebe doktorları fahri olarak hizmet edecekler. dir. Maaşlı. olarak bir ame- Hiyathane hemşresi ve bir de daimi hademe Bulunacaktır. Mezkür doğum evinin inşa- atı eylül nihayetinde hitam bulacak ve derhal - faaliyete ıe:ı'uıkur. turmak -istiyorum anne ! — Sus, öyle şey söyleme.. — Geliniz artık şa. geniş koltukta oturunuz. Kızı, ihtiyar annesine yar- dim ederek onu: koltuğuna olurtmuştu. Yanıma da- iş sepe timi getirmişti. Sepette yünler, iğneler, makaslar vardı İhtiyar madam - örğüsüanü örmeğe başlamıştı... Kızına soruyordu: — Gezmeğe gılııık isti. : yor musun? — Hayır« — Bak ama,- hava ne gü. zel.. Sinirlerine ne kadar iyi: gelir. Hep evdesin; bep evde.. — Evdeyim, fakat yamnız. — Evet.. — En iyi zamanlarım yar nınızda geçen zamanlardır. — Bana heyecan veriyor. sun, kızıan — Niçin.?.. — Söylediğim | | yetti nedir bu sizden çektiğim diye söylenmeğe başladı. — Abi be, arasında ne için böyle bağırıp duruyorsun; dedi. Vay efendim vay! Sen mi- sin banu söyliyen. Gözünü yumdu, ağzını aça- râk söylenmeğe başladı. O ara Enver de söylenme- ğe bâaşlamıştı. Bu hemen - kalktı. ğun yanına gelerek: — Ne söyleniyorsun ulan! Ne, ne. diyerek yakasına yapıştı ve vurmağa Çocuk başladı. İşte bu sırada bir tabanca patladı. Onun üzerine feryada baş- ladım - ve kocam olacak: ada- man yerde yaltığını gördüm. Polisler geldi, cğlumu alıp ka- rakola; kocamıda alıp hasta. haneye götürdüler. İ ASA Rıza Tevfik Tekâüt olunca saka- lını kestirmiş! Mersinde çıkat (Akin) ga- zetesi yazıyor : 150 liklerden Filezof Rıza Tevfik, Umman hükümeti Ma- arif ve asarı atika nazırlığından tekaüde sevkedildikten tonra göbeğine kadar uzattığı saka- ho: kesmiş, Ummandan Lüb- nana, oradan da Halep ve Antakyaya — gitmiştir. Rıza Tevfik Antakyada gene- 150 liklerden Ali İlmi tarafından misafir edilmiştir. Bir ziyafette irat ettiği bir mutukta — siyasi bir hata irtikâp ettiğini - ve bunun kederin bir cilvesi ol> duüğünü söylemiştir. skka e şer y y A r AAT AAA ARaR onlardamı? Kadın Birliği gaze- tecilerden korküyor! Kadın Birliği eski binasını bırakarak Halk firkasının kar şısındaki kırmızı bir binaya taşındı. Bu “ göç , nedense herkesin gözüne battı. Diğet taraftân — aldığımız malümata göre Kadın Birliği azaları — irşat- için köylere giderken - gazetecilere haber vermemeğe karar vermişlerdir. Sebebi- meşhul- olan bu karar da'aza hanımlar arasın- da — mabi tutuluyormuş; Biz nasılsa öğrendik. Malümya- kadınlar çok sır sak hakikattir. Ve bunun içinde bizaz-da hodbinlik vardır. Ya- ninızda — kaldığımı ' müddetçe, kalbimde uyandırdığınız ümidi besliyorum. Kızının bana tek- - rar dönmesini bekliyorum, Bu bile zevk.. Size töyledim ya, ılılııııem halâskârememiz. Ben senin annenim!... İşte burkadare Göl beni-öp:bar) kahm. İki kadın biribirlerine sarılmışlar, öpüşüyorlardı... Bu-öpüşmekte ince bir kalp hassasiyeti vardı... — Şimdi arlık çalışacağım. — Ben de şimdi artık oku- yacağım. Ve madam, annesine oku- maya Başlamazdan evvel di- yordu ki: — Avne dikkat ettiniz mt, Klodta birkaç gündenberi ba- riz bir değişiklik var. — Evet. — Demek yamlmadım. Öy- le ise siz ne hissettiniz? — Onu herzamandan ziya- . Yarım- milyon Kiraya Türkiye emniyet Plânları satılıyordu —— Ha SÖ e Araya konulan adama emniyet edilebilir mi? — Siz çok dürüst ve salim düşünüyorsunuz. Bununla bir- likte Ankarada müşkilâta dü- şerseniz alâkadarları İstanbula kadar davet ediniz, elbirliğile yapacağımız gayre', muvaffa- kıyetimizi şüphesiz ki — daha ziyade teshil eder. — Lâzım geleni yapmakta tereddüt bittabi etmiyeceğim. Ancak burada bizzat sizinle temas etmek Üzere emalyetli bir arkadaşı memur ediyorum. Lüzum hâsil olursa mektupları ben buna gönderir, o da size izahatı verir, icap eden - ta- Himatı sizden almak - suretile bana bildirir. — Aman (K.K) B. bu ha- yat ,memat meselesidir. İdare- mize girecek adama ne derece- ye kadar itimat mümkündür? — Bana edebileceğiniz ka- dar... —Çörük tahtaya basmış ol- miyasınız. Bu, zararı hepimizi mahvedecek bir cinayettir. — Korkık olmayın!. Bana nasibat ederken... — Bir vatanın emniyet ve hayat anahtarlarını elde ederkea bukıdıır tedbir zaruridir. Ya mlmayın, tedbirdir. — Endişeye mahal- yok irtibatı temine memür eltiği. miz (Sa..) Bey, Sultan Hamide bile yıllarca Jurnalcılık edem bir'babanıir çok-hür yetişmiş evlâdıdır. Mi'liyet, vatan hak- kındaki telâkkileri çok umuml! olduğu ve bilhassa herşeydea fazla kendisini ve parayı sev. diği için saramızdaki irtibotı teminde çok muvafıktır. — Fakat böyle tanılan bir adamın bize faideli olacağını tahmin eder misiniz? — Bunun vazifesi mün- hasıran irtibatı teminden ibas rettir. Buna rağmen - kendisine yazıhan açılmayız. — Bu daha muvafıktır. — Kendisini size- göndere mek için bir kart verinlz! Casus kadın, küçük kartla. rından bir tanesini bana verdi. Salamandıra soba ile ışınımış salonun — içinde yalmız idık, Genç kadını, ayrılmak dolayı- tile kolların arasmda bir kere daha ihtirasla sıkmak mazha- riyettir (Dedamı var) bu korku — değil vesörerseneeenaaenana eeLarencene ee vERLaNE eee rRceYERe S ber bereEErAnAn FrecemenAnE L ea İMSEMİLERETTE Ne verirsen elınle, o gıder seninle ! —— eai dasnasi detişRtedirekaikeeeni Bir hâkimin marifeti Koyun, kilim, yağ, buğday, arpa almadan iş görmek âdeti değilmiş! Cebelilbereketin Bahçe ka: zası hâkimi Bürhan Beye iş- ten el çektirilm'ş ve mumailey- hin muhakemesine baş'anmış- tır. Esasen -yapılan ilk tahki- katta bu hâkim. efendinin (Ben hâkimim, senin İşini gö- rürüm, ne vereceksin bakalım?) diye halkla pazarlık ettiği ve koyun, kilim, psra ne verir: lerse kabullendiği sabit olmuş- tu. Muhakemenin cereyamı da bunu - göstermektedir. Hâkim efendi, gelen her iş sahib'ne (ne vereceksin) der ve pazar- Te bitirmeden işe bakmartnış. - Para >olmazsa koyum, koyun olmassa yağ, yağ olmazsa kilim, kilim olmazsa arpa, buğday. Yalnız ver dene verirsen ver. Bahçe kazası hâkimliğine İslâhiye cümhuriyet müddetu: mı-id Hadi Bey tayin edil- de meşğul görüyorum; Vı enun bakiki hayata ilk- dela ;Adım attığını hissediyorum. — Tataama... Bende buuları görüyorum. — Ufak tefek - hareketleri bunu gösteriyor. Şimdilik bu- kadar kâfi. — Bahtiyar zamanın yak- Taştığıma inanmak için değilmi? — Yavaşı. Neticeye okas dar çabuk varılmaz. Çüaki bu gördüğümüz silâh bir ümitsizli- ğe müncer olursa mahvolursun, — Haklkaın varanwe, sözü- ğ dinliyeceğim. Her iki kadın, kendi ken» dilerine — biraz düşündükten sonra biri cl örğüsüne, diğeri de kitabına daldı... İhliyar madam Dö Roziye kapının. yavaş yavaş açıldığı» nın: farkına- varmıştı -amma.. onu görmemeziükten gelmişti. Açılan- kapıdan içeri ya. Mürteşi hâkfm Bürhan Beyi de tatbikine memur- olduğu kanun tecziye edecektir. Ayai zat geçenlerde iştem el çektirilmesinden mütcerek- ren kafayı güzelce tütsüledil- ten sonra- hâmil bulunduğu beşli tabancayı çekmiş ve sos kaklarda ötekine berikine tar- kıntılık etmeğe başlamış, hat- tâ- küçük Ahmet - Efendi le- minde bir zatımn hanesine taat» Tuz etmişti. Sokakta nâralar atarak ortalığı altüst eden ba hâkim hakkında halk &li ma: kamata şikâyet telgrafları çek. mişti. Bu >dela- gelen emte üzerine bu mes'ele hakkında da tahkikat yapılmış ve Bür- han Bey berayı muhakeme Ağırceza mahkemesine tevdi edilmiştir. yaş'yavaş giren K'od, kendi- #inin-içeri girdigini görmeyen ana ve büyük sanasısin bu bareketlerinden metnilün oL muş- ve derin bir nefes almıştı. Kurnaz - ve - tecrübedide madam Dö Roziye onun has rekâtmı göz kuyruğundan ta kip ediyordu: İçerimi girecek, yoksa kaçacak mı?.. Kaçma- sına mâni olmak için ihtiyar kadın: — Alı. kazım, dedi. Madam Ambuvaz kitabmı” kapadı. Klod şaşırmıştı * — Evet benim. — ,Bugün çalışmıyor musun, kızım ? Her vakit çalışılmaz ya, büyük-anne. Madam Dö Roz'ye ile Ma- dam Ambuvaz “ anlıyorsun ya, makamında biribirlerine Klod; sen misin *

Bu sayıdan diğer sayfalar: