7 Şubat 1950 Tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 4

7 Şubat 1950 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sayfa 4 Siyasi meseleler ve muhabir mektupları YENİ'İSTANBUL Rumanyada yapılan son temizlik hareketleri Gerek şehrimize gelen yolculardan, gerek buradaki hür Rümenlere — gelen haberlerden öğren. diğimize göre, son aylar içinde — Ru- Mmanyada şu hâdiseler olmuştur: Rumanyadaki komünist - gazetele- F, aralık ayında biten iş yılı zarfın Ga, istihsalin iş programına göre der- Piş edilmiş olan miktarı yüzde 400 Rispetinde aştığını ilan etmişleröi, Fakat aradan bir kaç gün geçtikten gonra, komünist partisinin en fazla gayanı itimat ve mesul şahsiyetleri olan ağır sanayi fabrikalarının mü- Gürleri bir toplantıya çağırılarak 1 Malâtın kalite ve miktar itibariyle gok düşük olması sebebiyle parti ta- Fafından — sorgüya — çekilmişlerdir. Dört celse süren toplantı sonunda fabrika müdürlerinden ondördü, ko- Münist partisi prensiplerinden inhi Taf ve Titoculukla itham — edilerek hapse atılmışlardır. a hesabına çalışmak- ta olan, lokomotif ve vagon fabrika- ları, silâh fabrikaları ve petrol sana- yi İle tasfiyehaneler en fazla sabota- Ja maruz kalan ağır sanayi kısmını teşkil etmektedir. Son haftalar zar- fında buralarda çalışari 14.000 kişinin aabotaj yaptığı söyleninektedir. Yalnız fabrikalarda değil iş teşki- Mâtının en yüksek makamı yani bir. zevi çalışma — Polit Bürosu sayılan CGM. iş konfederasyonundan 1 kâ- tiblumumi ve 2 sekreter tevkif edil. mişlerdir. Rumanyada Anna Pauker kadar kudret sahibi sayılan — Lyuba Kişineveki bu temizlik hareketlerini bizzat idare etmektedir Rumanyada bugün devam etmek- 'te olan büyük temizlik hareketi yal ZaZ ağır sanayle münhasır değildir. Kıbrıs, “Enosis” ve Türkler Beyrüt, 30 — (Hususi muhabirimiz bildiriyor.) Tagiliz Ortaşark hava yollarının u- çağı 40 dakikada Beyrut'tan Yeşil- Adaya varır. Hafta sonunu geçirme- ye gelenler, çok sıkı bir kontrole ta- bidir. Lefkoşe otellerinde, askeri #ak bölgeleri gösteren kırmızı levhas| lara çok dikkat edilmesi, müşterilere sıkı sıkıya tenbih ediler. Adadaki İn- iliz garnizonu 20.000 kişiye çıkarıl- Mıştır. Halbuki 1939 da adada ancak 1.000 asker vardı. Okaliptüs ağaçları arasına beton tahkimat ve yeraltı tankları yapılmıştır. Kıbrıs, İngilte Tenin Ortaşark umumi karargâhını kabule ve Cebelitarık, Aden ve Sin- gapur arasında en mühim İngiliz Us- #ü olarak, Süveyş kânalı ile Doğuya Biden hava hatlarının - müdafaasını füzerine almaya âmadedir. Kıbrıs'ın her tarafında inşaat makinaları ça- Jşmakta ve Famaga İimanına ise Mütemadiyen çimento ve inşaat mal- zemesi boşaltılmaktadır. KIBRIS ve ENOSİS Eskiden Kıbrıs'ı ziyaret eden her İngiliz şahsiyeti, “vatanperver Kıbrıs işçileri federasyonu” nun hazırladığı bir grevle karşılaşırdı. Komünizm ile Bolcu sosyalizm, Kıbrıs'ın Yunanistan ile birleştirilmesi mevzuunda bir ple- bisit yapmak için ortodoks kilisesi 've muhafazakârlarla —müttehit bir cephede yer alalıdan beri vaziyet de- Küti. Vâkaa, “Enosis” yani Yunanis- fatn ile birleşmek, —eskiden de her partinin bağlandığı müşterek gaye idi. Fakat komünistlerle / kilisenin hareket noktaları ile maksatları bam-, başka idi. Bakalım, plebisist bekleni- den neticeyi verdikten, heyecan ve gerginlik durulduktan ve “zaferin” Müspet hiç bir netice vermediği ve veremiyeceği anlaşıldıktan sonra, a- teşle su arasındaki bu ittifak ne hale girecektir? Kıbrıslı her Rum, kalben “Enosis'ci” dir. Fakat mantığı ile dü- gündüğü zaman, İngilterenin, Doğu “Akdenizdeki vaziyetini tehlikeye dü- gürmeden, Kıbrıstan vazgeçemiyece- #ini, pekâlâ anlamaktadır. Zaten Rumlar da, İngilterenin Kıbrısta kal- Masına pek o kadar muarız değil. İn- Biliz idaresi, mutddil ve iyidir ve her- halde en iyi Yunan idaresinden mü- kemmeldir. Acaba ada Yunanistana bağlanırsa, Kıbrıslıların iktisadi va- ziyeti daha mı iyi olacak ? TÜRKİYE'NİN TALEPLERİ: İngilizler Kıbrıstan çıkarsa ada Caba Rumların eline geçecek mi? Kıbristaki Türk ekalliyetin, adanın nde der- hal silâha sarılacağını açıkca bildir- mesi, Kıbrıslıları bir hayli düşündür. e gerektir. Acaba bu da mı “ülvide €t impera” ya dayanan İngiliz poli- tikasının eski manevralarından biri? Türkiyede de, İngilizlerin - tahliyesi halinde, Kıbrısın kendilerine verilme- Gini isteyen kuvvetli cereyanlar ba: Tamıştır. Türkiye, “Kıbrusı Yunanlı: Jara vermek, adayı komünletlere tes- dim etmek demektir; dahili vaziyeti bu derece istikrarsız ve perişan olan Yunanistan, Kıbrımı hiç bir. zaman Tüdafaa edemiyecek ve Bovyetler e- ninde sonunda adaya yerleşerek, Tür. kiyenin arkasını çevirmiş olacaklar Gır.” mütaltasındadır ve bu mütalâı #i ile İngilizlerin tezini takvi mektedir. Kıbrıslılar da, istediklerini yaparak, İngilizlere, — “Enosiaci" ol- Guklarını göstermişlerdir. Fakat, İn- gilizlerin kalmasiyle vaziyetlerinin daha salim olacağını da teslim et mektedirler. Bu temizlik, yalnız ağır sanayie inhisar etme- mektedir. Hükümet ve ordu mensupları, hattâ papazlar arasında bile geniş tasfiyeler vardır. Hükümet ve Ordu memur ve mün. tesipleri, hattâ papazlar — arasında da geniş tasfiyeler vardır. Hükümet memurları arasında bil- hassa, talebelerine andece - Marksist döktrini öğretmekle mükellef. bulu- 'nan öğretmenler içinden, parti pren- aiplerinden harice çıkarak Rumanya- zun tarihinden — bahisle milli hisleri takviyeye çalıştıklarından dolayı tev kif edilenler çoktur. Ordudaki — ten kifler ise bilhassa siyasi öğretim kad- rosuna teşmil edilmiştir. Bunlara pa- pazları da ithal etmek icap eder. Komünist olmayanlar esasen tasfiye edildiklerinden — bugün kızıl - rejimi goktan kabul etmiş bulunan papaz- lar arasında da geniş tevkifler y pilmiştir. Bütün bu mevkuflar parti prensiplerinden ayrılmak ve Titocu- luk süçiyle mühakeme - edilmekte dirler. * Bilindiği gibi Rumanyanın her ta- rafında kolhozlar kuzulmuş ve her mıntakaya şefler tayin / edilmiştir. Mantakalarında bulunan köylülerin tamamını kolhozlara / yazdıramayan geflerin hepsi vazifelerinden tardedi derek hapsedilmişlerdir. -Bu sistem yalnız Rumanyada — değil Kremline karşı vazifelerini sadakatle yaptık- Jarını ispat etmek isteyen bütün kuk- Ja peyk hükümetlerinde tatbik edil- mektedir. Hükümetin ziraat sahasın. daki istihsal plânları tahakkuk etm mekte ve köylünün mukavemeti her #eye rağmen günden güne artmakta- âr. Şimdiye kadar yapılmakta olan te- mizlik hareketlerinin 3 üncüsünü teş- kil eden bu meliye ile peyk memle- ketlerin Sövyet Rusyaya ilhakı için yapılmakta olan hazırlıkların en Mühim kısmi / tamamlanmış. sayıl- maktadır. Fakat bu hareketler Ru- manyaya nazaran Bulgaristanda de ha fazladır. x Parti ve işçi sendikalarına girme- 'Yenler hakkında takibat — yapılacağı söylenmektedir. Bu durumda — olan- Jara eskiden dörtte bir daşe istihkakı almalarını — sağlayan siyah kartlar tevzi edilmekte idi. Şimdi bu kartlar kaldırıldığı için komünist olmayanlar iki şıktan biri- 'ni tercih etmek mecburiyetinde — bı- rakılmışlardır. Ya komünist olmak veya açlıktan ölmek. Diğer taraftan hükümet bu gibilerin ellerinden var- Jarını yoklarını almak için resmi mağazalarında bizzat doğrudan doğ- ruya karaborsa yapmaktadır. Mese- Jâ karne ile 14 leye satılmakta olan beyaz unun kilosu, karnesiz 50 leye verilmektedir. Diğer eşyalar da buna göredir. Bu yeni kanun yüzünden memle- ketin her tarafında intiharlar artmış ve bilhasta şehirlerde son haddini bulmuştur. * Hapishanelerin dolarak taşmasına sebep olan bu kütle halindeki tev- kifler karşısında miktarları pek meb- g — Elbet yavrum, bilirsin, muştum. kadın ile münakaşa ediyordu. Karısı uyanır uyanmaz koci meyince kavgaya tutuştular. 'Yokı ediyor. — Yeğen ne yapıyor? yıracak? Bu ara, münakaşa Yeğen bağırıyor: #aydım, zaman neden yanımda değildin. Jancı seni! Halam: nispette | boş oturme 'Yün torbamı da - cebime koydurt- Bir kaçsadım ileride yeğen Marsel, Halam: — İlk karısı Filamen, dedi, nihayet buldu. ını yanında gör- başkasiyle mi evlendin?,, diye onu sıkboğaz — İnkâr ediyor zavallı! Karısından ödü patlıyor. Bakalım bu işten yakasını nasıl sı- daha hararetlenmiş olacak Ki konuşulanları duymaya- başlıyoruz. — Hayır diyorum sana, eğer evlenmiş ol- öteki karım yanımda olurdu. — Öyle ise borular çalınıp da uyandığım Seni gidi ya- Zül — olan — halk mahkemeleri — de karar — vermeye) yetişeme- diklerinden bunla. Tın mühim bir kıs. mi mühakemesiz aslah / kamplarına - sevkedilmektedir. Buraya gönderilenlerin çoğu kendi- lerine tesbit edilen iş randımanından düşük istihsal yapanlar veya vazife- lerinde devamsızlık gösterenlerdir. ve bunlar silâhli nöbetçilerin — nezareti altında ya memleketin muhtelif mır takalarındaki yol inşaatlarında veş 'Tuna ile Karadeniz arasında açılmak- ta olan kanal inşaatında mahkümlar gibi çalıştırılmaktadırlar. Buralarda İaşe durumu çok fena olduğu gibi çok geddetli kış dolayısiyle, Jayıkiyle ba: Fındırılamıyan bu İnsanlar arasında ölüm nisbeti gittikçe artmaktadır. * likbaharda Titoya karşı hazırlan- makta olan çete harbine katılmak için ekserisi Yunan-Arnavut hudü- dundan geçer. markosçulardan olmak üzere bügün Rumanyada 20.000 ko- Miteci son harpte Alman cephesi ge- risinde harp etmiş olan Sövyet mü- tehassıs öğretmenlerinin nezareti tında talim ve terbiye görmektedir. Moskovadan emir almakta — olan yetkili şahsiyetlerden — öğrenildiğine Böre, Titoya karşı harekât, bu bahar içinde Rumanya-Yugoslav hududun daki Banat ve Bulgar Makedonya- sında aynı zamanda — başlıyacaktır. Ruslar tarafından, Almanlardan tirdat edilen malzeme ile teçhiz edi mekte olan bu çeteci ekiplerinden bir başkası da Bulgaristanda aynı şekil- de yetiştirilmektedir. Bu hazırlıkla- rın birinci safhasından olarak, Bulga- ristandaki N.K.V.D. gizli polis teşki- Jâtına mensup hava küvvetleriyle bu, partizanlardan bir. kısmı — şimdiden Paraşütle Yugoslavyaya — indirilmiş bulunmaktadır. Titonun maneviyat ni kırmak için Ruslar 1949 eylülün- den beri ekserisi tank ve tayyare a- layları olmak Üzere mühim kuvvet- leri Yugoslav hududuna — yığmakta ve Bulgaristanda geniş malzeme stok- ları vücuda getirmektedirler. * Bulgaristandaki son hâdiseler' do- Jayısiyle, Kostof ve Kolarofun ölü- münden sonra şimdi. bütün gözler Polit Büroya dahil bulunan diğer ar- kadaşları arasında sağ kalan bir tek kişi olan Anna Pauker'e çevrilmiş- tir. Daha şimdiden kendisinin kan- #ere müptelâ olduğu ilân edilmiş bu- Tunüyor. Jianudaki — Cumhurbaşkanı Parhon olmak üzere Başbakan Gro- za, Teodari Jorjescu, Georglü ” Dej 've sair hükümet erkânının ikametle- rine tahsis edilen evlerden başka bi- naların çoğu Sovyet askeri kuvvetle- rinin işgali altında. Gerek Bakanların evleri önünde, gerekse sokak başlı rında Sovyet silâhlı askeri nöbet bek- lemekte, buralara hariçten kimse so- kulamamaktadır. İşte en garip tarafı bütün bu va- ziyete rağmen geçen pazar günkü yı yımında, Bükreş Radyosunun, — Rü: manya Halk Cumhuriyetinin “Hlanını sağlayan Sovyet Rusyaya, — Slatin'e, Rumanya halkının şükran ve minnet hislerini belirten telgraflar çektikle- Fini bildirmiş olmasıdır. — M. Ataker bir üstüme “debiyat me mi 927 yılında Maarif / Vekâleti Umumi Mütettişi — bulunüyor- dum, O zaman Tiselerin ikinci devre edebiyat programı — hele Onuncu ve on birinci sınıflarda — münhasıran Türk edebiyatı tari- Bi — bahislerine inhisar ediyordu. Bu program, İslâmiyetten önceki devirlerden İtibaren Karahanlılar, Selçuklularla Hârizm ve Anadolu: 'da Osmanlılarla başlıyan tezahür- deri içine alıyor, XVInci asra ka- dar Çağatay, Azeri ve Osmanlı e debiyatlarından — bahsedileceğini Kösteriyordu. — Ancak, on birinci Yalnız edebiyat şubesinde e edebiyat tarihi şeklin. Medeniyeti. Dairesinde Türk Edebiyatı, ne haftada — iki #ant ayırıyordu. Teftişlerimin ne- ticesinde bu tarzın sakametini gördüm ve Vekâletin isteği üzeri- 'e 14 temmuz 1927 de “Talim ve Terbiye Dairesi Relsliğine” mu- fassal bir rapor gönderdim Ki bu- Dun bir söreti o zaman intişar et- mekte olan — “Manrif Vekâleti Mecmuası” nin (12) ol sayısın. da ilâve olarak basılmıştır. Meseleyi tedris ve terbiye nok- talarından pek ehemmiyetli telâk. Ki ettiğimden aynı yıl esnasında çıkmakta olan “Hayat,, mecmua- Sının 33, 84 ve 88 inci sayıların. da — vekâletçe de kabul ve tat- bikına karar " verilen — — görüş noktalarımı âmme efkârına arzet- tim. Şöyle ki Edebiyat tarihçisi olduğu dar büyük bir terbiyeci olan Güstave — Lanson'un ” Ecole de Hautes Etudes Socialen'de "Fran: #ızca Öğretimi",ve"Terbiye ve De- mokrasi,, bahislerine dair verdiği konferansları inceledim. — Esasen bir tarihçi olan Lans, terbiyeci göziyle orta öğretimde sistematik edebiyat tarihi tedrisini muzir gö- Tüyor, buna mukabil çocuğun maâ- nevi şahsiyetini geliştirecek (me- tin şerhi) usulünü katiyetle lüzüm. lu görlüyordu. Büyük terbiyeci ay- 'nen diyordu ki: “Bir edebiyat ta- rihinden orta öğretimde me kadar korkarsam . edebi şekiller içinde, beşerin hayatını müşahede ettire- cek edebi tetkike o kadar itibar ederim. Çocuk daha küçük yaşın- dan itibaren insanların hareketle- Tine bakmayı, gördükleri hakkın- da mülâhazada - bulunmayı sever. Onu genişletelim, çocuğa edesi: yatta bir çok hayat manzarası verelim..., Lanson, bir başka pro- fesörün Oorta öğretimde On seki- zZinci asır edebiyatını On yedinci asır edebiyatına tercih etmek 1ü- zumuna dair ileri sürdüğü müta- Jâyı beğenmekle beraber bu. fik- Fi de tashih ediyor, ve diyordu ki: “Bizden çok uzak olan On yedinci asır, ortadan kalkmış bir dünya- kar Mühim sanat eserlerini içine alacak bir merkez dünyadaki bütün sanat eserlerini içine alacak bir merker kurulacaktır, Böylece büyük sanat eserlerini görmek üzere seyahat- ler yapan tarihçi ve sanatkârlara, meraklı koleksiyonculara, film ve tiyatro Mmütehasmslarına, büyük kolaylık temin edilmiş olacaktır. Bu yeni kurulacak endtitünün gayesi, edebiyat, tarih, müzik, pldatik sanatlar, kostüm ve kültür tarihi sahalarında, alâkadarlara malümat tedarik etmektir. Müzeler, üniver- #iteler, kütüphaneler ve diğer ilmi müesseselerle daimi surette temas halinde bulunan bu enstitüde, hâlen, yukarda sayılan bramşlarda çalışan 40 müto- hassıs vardır. Enstitümün çalışmaları sayesinde sanat tarihi, tiyatro ve film aahalarında meydana gelecek bir çok hatalar önlenmiş olacaktır. Maarif hayatımızda hayli eski bir hikâye elesi Yazan: ALİ CANİB YÖN NTEM 'nın mahsulüdür. Çocuklarımız, e. ki hükümet tarzının idealist ve pratik tenkidini, içtimal duygunun ateşini, bilgi araştırmaları hırsı- Tü, demokratik idarenin prensip- lerini On sekizinci asırda yer yer bulur. Fakat bence On dokuzun- Cu asra ayrılacak pay daha geniş olmalı.. O bize daha yakındır..” Raporumda — ve makalelerimde başka milletlere mensup terbiye- cilerin de fikirlerini hulasa ettik- ten sonra şu neticeye Varmıştım 1) Orta öğretimde edebiyat ta: Fihi sistemi kaldırılmalı, 2) Bütün dünya orta öğretimin- de olduğu gibi edebi kırant esas tutulman, 3) Edebiyat dersleri, öğrencinin iç dünyasının ufuklarını genişlet- meli, derinleştirmeli, zenginleştir. Meli; aymı zamanda onlarda (ister muharrir, ister edebi eserlerdeki kahramanlar olsun) büyük şahsi- yetlere karşı bir takdir. uyandır. Malı, öğrenciler daha derin, daha ganlı tahayyll etmekle kalmama 'daha sağlam tarzda düşünme- ye ve edebiyatı yalnız doğru tef- Sir etmeye değil, aynı zamanda SAlim ve mâkul bir tarzda hayat- Jarına tatbik etmeye de sevkolun. malıdır. © zaman netice, gu olmuştu: Maarif Vekâleti, yeni bir prog- ram yapmış ve mekteplere tamim etmişti. Bu programın esas ruhu gu idi 1) Bugünün demokratik ve mo: dern ihtiyaçları son derece dik. katte tutularak Türk edebiyatının eski-yeni (manzum ve mensur) eserlerinden terbiye esaslarına gö- Te seçilmiş parçalariyle beraber bilhassa kendi edebiyatımızda z zıf olan tarzlara ve nevilere ait Garp edebiyatlarından nümuneler Bösterilecek, 2) Serbest ve hududu çizilmiş mevzular Üzerinde vazifeler veri lecek, öğretmenin seçeceği eser- lere dair dissertation'lar, ve mese- JA büyükçe bir roman veya piyes hakkında compt-rendu'ler - yaptı. rılacaktır. / Aradan yirmi üç yıl geçtikten — ve o zaman, program arzetti- Fim şekilde — tashih edildikten #onra, maarif hayatımızda hayli eski olan bu hikâyenin tekrar or- taya konduğunu görüyorum. '©'zaman bir müddet sonra ben Maariften ayrılmış, mebus olmuş- tum. Demek 1927 de düzeltilen program, müteakiben eski haline dönüvermiş ve şimdi yani aradan yirmi Üç yıl geçtikten sonra “Bi- zim çocuk bina okur, döner döner yine okur!” diyerek hayıflanmaya, program düzeltmeye savaşıyoruz. Ne diyelim: Fâteberüü!. Haydi yavrum, dedi, geç kalma, — Merak etme, ben buradayım, verdiler, Sen de yazılarını bitirince gelir halamı öptüm O, etrafında bir sürü gâh vesiki Yeğene teşekkür ettim, Jül'ün yanına döndüm. adam, çekişip duruyordu: derine rağmen bir türlü birisi varmış. Şurada, mölon, elinde de baston var. — 'Tam zamanında geldi gabuk git. İşine İkamet- aynı yerdeyiz. bizi bulursun. Serseri, gerindi, esnedi ve uykudan mah- mur gözlerle etrafına bakındı. Melek, sert ba- kışlarla onu süzdükten sonra payladı — Herkesle birlikte ne diye kalkmadınız? Beyefendi için husus Hız? Zaten iş başımızdan aşmış, Teker teker boru öttürmeye başlıyacak olsak bunun sonu yimiz yok. —Hatı olarak boru mu çalaca- ğ değidi; büt Ja onü seviyordum. — Biliyorum dedi, boru sese ——— Fakat zavallı “Şarlo,, hiç de bu semavi uyanmak istemiyen — tekdire aldırış etmiyor, gözlerini kırpıştırmak- — lerini anlatn İeride, duvarın dibin. — ta, esneyip gerinmekte devam ediyor, niha- tüt O kadar bağırma.. Ne diyeceğimi sa- de, üştünde basit bir tahta haç dikili, hiç âçıl — yet mirıldanıyor: — Kabahat kendisinde değilâi. Monik yi İ Şirtiyorsun! Birak da anlatayım mamış tek tümsek mezarın farkına varmışlar —— — Bir parçacık kestirmek imkânı ölamız bir Kizdi'amma yaşadığı devrin modamı samaz - | — Anlat da görelim.. Haydi bakalım, — “Gidip borulu meleke haber verelim', diye- — yacak mi? /Ne diye zavallı ins ne kızlarını erkek gibi görünmeye sevkediyor. — İ| — Hah şöyle" "Nefes al. Mesele başit,. ceksin. Ben de derim ki: "Zahmet etme, ver: - kaldırırsınız? G Matelaan, apdlara Ha SA Je anplelan. Gayet basit!. Hatırlıyorsun ya, evdeyken “ay. - Giler bile', İşte, geliyor İri yarı, yardımsever bir bay kısacık kestirirlerdi. ve hakikatte bilmedik. Y ayrı odalarda yatalım, sabaha kadar horlu —— Arkasında haberciler olduğu halde me-- — ve; leri bir çok fena geyi bilir gibi bir hat takı: Yormun, gözlerime uyku girmiyor, diye hep Jek, kasları çatılmıs, İerliyordu. - Halinden, Bevinmelisin efendi baba, diyor, bütün — mırlardı. Di gae Kai? 9 YA d A aor Va 09 mezünı olmsdğı güclnürecla. . a: / ymanlür BUNA Müatm Nai SALAİ, — 'Sen de azizim, Jüber, aksine, his a. || betmek acısını tadınca, istediğini yapayım di Sit mezarcığa yaklaştı ve; Daha üykü #ersemi, “Şarlo,, anlamadan — dami olarak kalmıştır. Biraz da “romantik, — || ye düşündüm, biraz ileride, ayrı bir mezarsa- — — Ne de ağır Uykusu Varmış.. Şimdi &- — kadının yüzüne bakıyor. Kendini meleklere — haşarı, hatp sentasi Kızlarının yanında pek || ÖD ve t borukdlkülü ahai et — ürüm hoş göstermek arzüsiyle olacak, kadın izahar tabil olarak Silik kahyordun.. Peki şimdi, ne mek istemedim!. Kendi kendime - “Oh, diyo: —— Diyerek borusunu öyle giddetli öttürdü ki — tina devam ediyor. oluyoruz? Yoksa hAlA seviyor musun? Tüm, sevgili karıcığım Filemen rahat, rahat havada sesin yaptığı ihtizazdan birbirimize — Öyle, efendi baba.. Bugüne kadar he- — Evet, Sabahleyin uyandığımdan beri uyuyacak... Ayrı oda istemiyor muydu? İşte Çarpışarak duvarın dibine kadar #ürüldük. — pimiz ölmüştük.. Cenabı Hak, melekleri vası: hep onu düşünüyorum.. Kalbim garip bir a. mezarlarımızı da ayırıyorum!, Aynı zamanda tümsek, - ortasından çatlamıs, — tasiyle bizleri diriltti kıntı içinde burkuluyor.. Monik'i nerede bu. Bizim yeğenin bu umulmadık izahati, kas- İçinden bir adam firkyarak bir takla attiktar —i Yle bizle HL eee S Xa00 BEİRİ Tasin eti DİRCAK Kİ saşimlar vp sonra, ünümüne, bağdaş kunuup vaziyatle dü. KA SI A NMN Git Te gen SA BAD Z Baae aZ DU eartiğie e KUN Onun için 'bu kadar rahat uyuyordum, tevek. — #Umüş Vücüdiyle mi rasllıyacağım ? Sevgili Hlerlediler. Halama, Jül Anfiör'ün tasavvurla. —— Biçare bir adamcağızdı. “Ebedi #erseri, — gl OĞi Şu nimeli da çök gördüler, derenai CSki Çelresini ebediyen kaybettim mi? Bil- Fını anlattım. Yeğen Marsel in klsik bir nümünesi, Daracık ceketi, ha: Mek, öğrenmek iatiyorum, azizim Jül. Bu ka. — Çok talihin varmış küçük, dedi, diri- rar kadar bol pantalonu, kocaman postalları Yardımsever bayan devam ediyor. Teti TaRtbİ9 Bir Böyr Ünmn pi İNf 6t dir dirilmez eski vazifene başlıyorsun, Bana da İle, aaglığımda, — bütün dünyaya — neşe #açan Arltık bundan gönra.sizin İçin hayat M Tetiyordun! ki, Gayarı allamapa Tet olü. bir berber dükkânı açmak müsandeni verse: dâhi Şarlo'ya fevkalâde benziyordu. “Jül An:” Yeniden başlayacak. Bonmuz, ebedi bir hayac! — MK İetiyordum ki, düyar ler ne iyi olurdu. Daha şimdiden boş durmak. - flör Serseri, İstemiye istemiye - İhlkarak bir AA Li a tan sıkılmaya başladım. — Başındaki şapka da, dedi, onunki gibi — daha geriniyor ve bezgin bir sesle şu sözleri A a balahiitile — Hay Allah müstahakkını versin. Tek- Tar mi başlıyacağız? -v1 — Monik — Jül Anflör'ün tereddütleri— © sahah, Bastille meydanında. — Zorlu bir Marki — “Pantheon,, Duvarı atladık. Kimse farkına varmıyor, uzaklaşıyoruz. Bulvarlara yaklaşırken: — Dinle, diyorum, azizim Jül; sana bir şey İtiraf edeceğim. — Söyle bakalım.. — Birbirimizden, Monik yerine Niket derdik., Son dalgan.. Dergiler arası T Gübat 1950 Veremin bulaşıklığı hakkında bugün ne biliyoruz ? Veremin, ana karnında bulunan çocuğa aşılanması hâdisesinin istisnai olduğu ispat edilmiştir. EREM hastalığının — bulaşıklı. kı, bazı zit İddialara rağmen, söz götürmez, münakaşa ka- bul etmez olaylara dayanan bir ha- kikattir. Ancak, henüz bitmemiş ©- Jan bu münakaşa asırlardan beri sür- mekte olup bulaşıklık nazariyesi kâh Kabul, kâh reddedildi. Meselâ Gale- nus hastalığın bulaşması İmkânını kabul ederken Hippokrates reddedi- yordu. 16ncı asırda Frakastor, hastalığın vasıtalı olarak bulaşabileceğine ka- naat getirmiş ve veremlilere ait eşe yanın yakılmasını tavsiye etmişti. Hattâ bu tavsiye kanun - haline ge- lerek, meselâ İspanya Kıralının çıkar. dığı bir emiİname ile verem vakaları: tun hükümete bildirilmesi ve hasta- ların taşıdığı elbiselerin — yakılması mecbüri tutuldu. Meşhür- bestekar Chopin'in Majorka Adasında başına Kelen acıklı hâdise o kanunların 1838 de dahi tatbik edilmekte olduklarını Kösterir:Chopin'in, o tarihte, Majorka Adasında George Sand ile- birlikte yaşarken vereme tutulduğu öğrenil- Miş ve adadan çıkarılmıştı. Barselo na'da bir otelci, dâhi bestekârın yat- tığı yatağı bile ateşe verdi. Veremin ana babadan çocuğa inti- kal ettiği fikrine taraftar olanlara rağmen bulaşıklık mefhumu halk a- Tasında yirmi beş seneden beri çok yayıldı. Dr. Villemin 1865 de basilli nesiç parçalariyle tavşan ve köpeğe verem aşılanabildiğini ispat etmiş ve bu su. retle hastalığın intani kaynakları bulunduğunu sezmişti. 1882 de Dr. Koch verem basilini keşfediyor — ve hastalığın nefesle çekme - ve yahut ağızdan mideye indirme suretleriyle bulaşabileceğine yeni bir delil ilâve ediyor. Daha yakın zamanlarda Dr. Colmette, çocuk vereminin, veremli inek sütü ile başladığı fikrini ileri sürmüştü. Sirayetin başlıca sebeplerinden bi ri basilli tozların - nefesle çekilmesi. dir. Bu, uzun zaman hastaların mu- hitinde yaşamadan ileri gelip bihas- #a çocuklara zarar vermektedir. 'Bu laşma tehlikesini bertaraf etmek için annelerinin verem olduğu hamilelik devresinde anlaşılan çocukları doğar doğmaz ayırmalı, daha yetişkin ço- cukları da hastalardan mümkün ol düğü kadar uzaklaştırmalır * Verem hastahanelerinde çalışanlar da sirayet tehlikesine - maruzdurlar. 1934 de neşredilen bir istatistiğe gö- re hastabakıcılığı eden 250 rahibenin verem sanatoryomunda çalışanların- da yüzde 16 nispetinde verem vaka. Sı, öteki hastahanelerde çalışanlarda ise yalnız vüzde 1 verem vakası gö- rülmektedir. Daha birçek misaller, veremin yetişmiş insanlara dahi bu: Jaştığını ispat etmektedir. Zaten eş- lerden biri verem olan ailelerde has- Londra Talebe € talığın yayılması da buna bir delil. dir. Eşler arasında sirayet nispeti ör- talama hesapla yüzde & buçuk ola- rak tesbit edilmiştir. Diğer bir tat. kike göre bu nispet yüzde 24 görü- nüyor (bu netice, 184 çiftte 33 bur Jaşma vakası tesbitiyle elde edilmiş. tir). Bununla beraber kâhillerde verem, hastalığın yeni bulaştığına daima de. İâlet etmez; / hastalık, üzün zaman uyuşuk bir halde kaldıktan sonra bir. denbire faaliyet gösterebilir. - Fakat bu, çocuğun veremi henüz ana rah- minde iken kaptığına delâlet edemez, Böyle olsaydı çocuk ömrünln ilk yıllarında “alerji, alâmetleri göste- Firdi. Halbuki öyle değildir. Annesi verem olan her çocuk, doğar dokmaz tecrit edilirse menfi bir “Küti-rtak. #yon,, verir ki bu da, doğuştan ve. rem “nazariyesini cerheder. * Buna karşılık, verem basili taşımı yan topluluklar ilk darbeden fevkâ, İâde müteessir olurlar. Hintliler, be- yazlarla temas eder etmez pek büyük Sayıda verem kurbanı vermişlerdir. Şehirlerde yerleşen — köylülerde hââ verem vakaları da pek çoktur. Alerji,, hastalığın yayılmasına ve süratli bir seyir almasına engel ol maktadır. Dr. Marlette, — “alerjili kimselerde vereme istidadın nispat az olduğunu — ve bunların — nisbi bir müafiyet kazandıklarını / kaydetmiş. tir: Meselâ, alerjili 668 hastabakıtı. da 31, mlerjisiz 284 hastabakı verem vakası tesbit edilmiştir. Fakat bu mukavemet hassas dini daima göstermiyor. ken. Mesell kis Zamık gibi hastalıklar ve yahut yük- Jü intan fazlalığı gibi hallerde göçi. ci olarak dahi kesilebilir. Buna kâre gılık hafif ve aralıklı intan fazlalık- ları 6 mükavemeti sanki beslemek te ve kuvvetlendirmektedir. Veremin ana karnında bulunan ço cuğa aşılanması hâdisesinin istianal olduğu — İspat edilmiştir. / Böylelikle İrsl verem,, mefhumuna inananlar. dan ayrılıyoruz. Bunlar, sirayeti in. kâr etmemekle beraber onun, verem Bibi bir hastalığın yayılmasında oy nadığı rolü tanımıyorlar. Biz ise ön leyici tababet tedbirlerine taraftar ve sadık kalmaktayız, çünkü bu tedbire ler. hem çocukların ” korünmasında hem de kâhillerin tedavisinde müspet neticeler vermiştir. * “La Revue des Deuz Mondes,, dere girinden hulâsa ettiğimiz yukarıdakk yazıın aahibi. Doktor Çh. Lejard, veremin irat olduğuna inammamakta, ve fakat aon derece bulaşık olduğu Fikrini ileri sürmektedir. Böyle — bir Hazariyenin mesuliyeti tabiatiyle sa- hibine aittir. Biz, sadece, yazının arzettiği ehemmiyet dolayısiyle başe Huca safkalarını nakletmiş oluyoru N, emiyeti K. Londra Halkevinden faydalanan bu - cemişet, Türkiyeyi tanıtma bakımından semereli neticeler elde etmektedir. Birkaç müteşebbis - talebemiz, bir müddet evvel Londrada bir - Talebe Cemiyeti kurmuşlardır. —Anladığıma göre, bu cemiyetin gayesi, bir taraf- gizli, kapaklı bir Monik'i hatırlıyor musun? urlamaz olur muyüm? Kendisine etme, rica ederim, Dalga falan 'ün mevcudiyetimle, bütün ruhum- maz miydim? Bana bütün dert- Seni az mi Üzmüz- — Devami Yazan : Osman OKYAR 'tan Londrada oturan talebeleri ve di ğer Türkleri bir araya getirmek, di Ker taraftan da, muhtelif vasıtaları Ja, Türkiyeyi İngilizlere tanıtmaktır. Londrada bir Halkevinin mevcut ak ması bü cemiyete bir tabil merkez temin etmiştir. Bu suretle, — şimdiye kadar tam mânasiyle istifade edile: miyen Halkevinden, daha — müsmir olarak faydalanmak imkânı Hâsıl ol maktağır. Talebe Cemiyetinin tertip ettiği iki toplantıda bulundum. Bu yazıda, bu toplantılar hakkında Kısaca — intibar darımı bildirmek istiyodum: Cemiyetin yılbaşı gecesi için tere tip ettiği toplantı hakikaten çok mur vaffakiyetli oldu. Türklerden masda, birçok — İngiliz ve bazı — Müslüman memleketler mensubini, — Halkevinin geniş ve güzel salonlarını — doldüre muşlardı. Gayet neşeli ve — samiml bir hava içinde eğlenildi. Londramı maruz bulunduğu yiyecek sıkıntısınd rağmen yemeği de ihtiva eden duhuz liye bedelinin az oluşu, ayrıca takdir. edilecek bir cihettir, Bulunduğum ikinci toplantı, Tales 'be Cemiyetinin tertip ettiği bir kone ferans serisinin — Üçüncüsünü teşkil ediyormuş. Bu seferki konferana "“İar lâm sanatında resmin — yeri, me zuuna tahsis edilmişti. — Konferanı, Yunan Sefareti - mensuplarından ve tanınmış müsteşriklerden M. Pallit tarafından verildi. Yüze yakın, seçe kin bir davetli kütlesinin takip eti #i bu projeksiyonlu — konuşma, çol alâka uyandırdı. Konferanstan evvel Halkevinin diğer bir salonunda, dar vetlilere çay ikram edildi ve böyleci hazır bulunanlara — birbirlerini tanı mak ve görüşmek imkânları verildi. Bu toplantının da çok muvaffakiyeti İ bir şekilde hazırlandığını ve hi bir aksaklığa meydan verilmediğini tebarliz ettirmek istiyorum, 'Türkiyes yi ve Türklüğü tanıtmak hususundu çok geri kaldığımız malümdur. Lont drada temas ettitim İngilizler, hef bu mevzu Üzerinde 1srar ediyorları Bu büyük boşluğu doldurmak gayet siyle Londra Talebe Cemiyeti idarik cilerinin sarfettikleri — gâyretler hat kikaten şayanı takdirdir. Bu gayrett lerin desteklenmesi memleket- Bakık mından çok faydalı olacaktır, K at e b NY

Bu sayıdan diğer sayfalar: