10 Şubat 1950 Tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 4

10 Şubat 1950 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sayfa 4 Siyasi meseleler ve muhabir mektupları MeCloy'u Washington'daki sözleri #“Alman dâvasını halletmek için 18 ayımız kalmıştır,, Washington (Husust muhabiri- miz telsizle bildiri. yer.) Washington/ siya- el mehafilinin be- Jirttiğine göre, Almanyadaki Ameri- kan Yüksek Kömiseri MeCloy, Al- man meselesinin kısa bir. zamanda | halledilmesi icap ettiği - kanaatinde- dir. Hattâ bazı — şahsiyetlere — bakı hırsa, Amerikan — Yüksek / Komiseri, bu müddeti 18 ay olarak hesaplamış 've bundan sonra yapılacak herhangi bir siyasi teşebbüsün muvaffak ola- mağacağını söylemiştir. Eğer bu müd- def zarfında müttefikler vaziyetlerini takviye — edemezlerse, — Almanyanın Rusyaya meyletmesini önlemek cok zorlaşacaktır. Washington'u ziyaret ettiği sırada MeCloy'un ileri sürdüğü bu tahminler Amerikan zimamdarla- Fının bundan önceki telâkkilerine ta- mamiyle aykırıdır. Eskiden Amerika- hlar, zamanın Birleşik Amerika ve Amerikan diplomasisi lehine çalıştı #anı zannediyorlardı. Amerikadaki eski bir âdete uyan MeCloy, noktai nazarını izah için İn- cildeki bir sözü hatırlatmıştır: “Her gey için Allar bir zaman koymuştur. “Yüksek Komiserin sözleri.siyaset sa- Varlık içinde yokluk Washington siyasi mehafili, zamanın Amerika lehine çalışmadığı kanaatinde... hasında — göyle - kiymetlendirilebilir Bundan sonra Almanyanın dahili me- geleleri karşısında Amerika müsten- Kİf kalmayacaktır. - Herhalde, — Me- Cloy'un Stuttgart'da. verdiği nutük New-York Times / gazetesi tarafın- dan böyle tefsir ediliyor. New-York Times ile beraber diğer gazetelerin de belirttikleri gihi MeCloy Washing- ton'da öğrendiklerini tekrarlamakla kalmıyor, bilâkis bazı Alman liderle- rinin siyasi meyillerini acıkca ten- kid ediyor. Bundan böyle, MeCloy, nüfuzunu kullanmak niyetindedir. Bununla be- raber, New.York Times gazetesinin belirttiği gibi, Amerikan Yüksek Ko- miseri sadece Almanyayı tenkid et- memiş, fakat yapıcı fikirler de ileri sürmüştür: MeCloy, Amerikan siya- setinin yardımiyle ve Batı Avrupa camiası içinde hür bir Almanya ta- savvur. etmektedir MeCloy'ün — programını ele alan New-York Times gazetesi ehemmi- yetli bazı meselelere temas edilmemiş olduğunu ve Ame- rikalılar taratın- bazı beyanatın Rus pro- pagandasına mev- Zu teşkil edebilece. gini söylüyor. Fakat bütün bunlara Tağmen Amerikan plânının Alman- lara Ruslardan daha çok şeyler va- dettiğini belirtiyor. MeCloy'un beya. Datı, aynı zamanda Almanyanın da- hili vaziyetini de aydınlatacak, böy- lece müfrit cereyanlara karşı Ade- naver hükümetinin mevklini takviye edecektir. Nihayet şuna da işaret etmek 1â- Zamdır; Berlin'in yarım bir abluka altına alınması MeCloy'u düşündü: mektedir. Washington'da yaptığı bir. basın toplantısında Amerikan Yük- '#ek Komiseri, Berlin hâdiselerini kü- çümser görünmüştü. Halbuki yaptı- 1 husüsl görüşmelerde MeCloy bu hâdiseye yakın alâka göstermiştir. Amerikan Komiserine göre, fiklerin Berlinde önayak — oldukları mütte- kalkınma — hareketini hoş görme- yen Ruâlar bir sabotaj hareketine geçmek İstiyorlar. Berlini ablukaya almakla şehrin ekonomik gelişmeni- ni önleyeceklerini tahmin ediyorlar. Dünyanın en zengin adamı, bir mahpus hayatı yaşıyor Senede 25 milyon liralık geliri olmasına rağmen bu hayatı süren adam, Haydarabad Nizamıdır ERVETİ ve mücevherlerinin kiymeti bir masalı andıran a- dam, dünyanın en zengin a- damı, bir xeneden beri tam bir hapis- hane mahkümunun — hayatını yaşa- maktadır. Onun hayret verici hikâ- yesini bana, kendisinin en itimat et- tiği kimse olan ufak tefek, esmer bir adam anlattı. Bu kimse, o zengin a- damin zavallı kaderi üzerine bütün dünyanın alâkasını çekmeğe ufras- maktadır. Bü mahpüs, muazzam servete sa- hip olan ve önbeş milyonluk tebaası- ni idare eden mutlak bir hükümdar- dir: Haydarabad. Nizamı... Onun le- hine olarak Birleşmiş Milletler Teş- Kilâtına ve dünya umumi / efkârına başvuran ve Paristen geçerken ba- 'a bunları anlatan Hindu ise, Niza- min Dişişleri Bakanı — Moin Navaz Yung'dı Bu müstebit, fakat iyiliksever hü- kümdar, “İngilizlerden mahrum Hin- distan''ın cazibesini kaybettiğine ka- Bi bulunüyor. — Zira, kendi felâketi, İngilizlerin Hindistandan çekilmesiy- le başlamıştır. Filhakika, Fransanın yarısı kadar geniş olan ülkesi, doğ- Tudan doğruya İngiliz idaresine bağ. h bulunmamaktaydı. Mutlak bir hü- kümdar olan Nizam, İngiltere kıralı ile bir muahede imzalamıştı. Bu mu- ahedenin hükümlerine göre, H darabad ülkesinin müdafaası ve diş Münasebetleri İngiliz - makamlarına tevdi ediliyordu. Vakta ki 1947 de Hindistana istik- Jâl verildi Ybütün ihtiras kavgaları, Zincirden — boşanırcasına — başgöster: miş oldu. Dini taassuplar - neticesi Hindular'la Müslümanlar / birbirleri- 'ne düştüler. Milyonlarca maktul ve- Tildi. Bir arada yaşamalarına artık imkân kalmadığı için, Hindular müs- takil Hindistan / Devletini, — Müslü- manlar ise Pakistan — Hükümetini kurdular. Yapılan tazyikler ve zu- Tümler yüzünden, her iki memleket- ten milyonlarca alle, yuvalarını ter- kederek öteki tarafa göç ettiler Haydarabad, Hindistanın müktemlekesi oluyor. Bu kaynaşmalar ortasında Nizam, Haydarabad Ülkesindeki hükümran. Tağını muhafazaya gayret ediyordu. Kurulan iki yeni — devletten — birine bağlanmak, bir çok tehlikeler arzet- mekteydi. Zira, Haydarabad halkının ekseriyeti Hindu olmakla — beraber, gerek hükümdar, gerekse yüksek ta- bakadan olan hükümet — idarecileri Müslümandılar. Büyük Hind Birliği- Di zayıflatmamak için diğer küçük devletler gibi Haydarabadın da müs- takil yeni Hindistana bağlanması is- teniyordu. Yapılan tazyikler karşı- ında Nizam, evvelce İngilizlerle an- Jaştığı şekilde imtiyazlı olarak, yeni Hindistan Birliğine — girmeyi kabul ediyor, fakat dahilde hükümranlığını 've muhtariyetini muhafaza etmey şart koşuyordu. Karşılıklı. görüşme- der uzayıp gitti. Nihayet günün bi- Tinde Nizam, memleketinin müstakil Hindistan orduları tarafından istilâ edildiğini gördü. Haydarabad devle- tinin ordusu yoktu. Birkaç — kişilik muhafız bölüğü ile, modern tanklı yın karşısında — ne yapabilirdi? Bir, iki aatlik mukavemetten sonra tes Tim oldu. Bugün askeri işeal küvvetinin bi gında bulunanlar, Nizamın harekâ- 'tını tâyin ve kontrol ediyorlar. O, Kayet sıkı göz hapsi altında olduğun- fadamı Bakan Yung, o vakitten beri hükümdarı ile temas edememiştir. Bu Zat, daha evvelden kendisine verilmiş olan vazifeye devam ederek bütün dünyayı dolaşıyor, büyük devletlere ve Birleşmiş Milletler — Teşkilâtına başvurmak süretiyle, Haydarabad'ın haklarını tanıtmaya ve hükümdarın istikbalini kurtarmaya uğraşıyor. 'Son zamanlarda Misirli gazeteci der, Nizamın kendilerini huzura kı bul etmelerini istemişler. Ancak müs- takil Hindistan mümessilinin yanın. da görüşmelerine müsaade edilmiş, Masırlılar, bir sevgi ve saygı nişanesi olarak Nizama, Kur'an-ı Kerimin çok kaymetli bir nüshasını hediye etmiş- ler. Fakat Hindistan mümessili, kaddes kitabın sayfaları — arasında Bizli bir mesaj bulunup bulunmadığı ni tahkik etmek Üzere hemen ileri atılmış ve içini iyice tetkik ettikten sönra Kur'anı Nizama vermiş. Şimdi. Nizam, saltanatın mali o- lan ve kendisine senede iki buçuk milyar frank — (takriben 25 milyon Türk lirası) gelir temin eden arazi- #ini terkettiğine dair imza vermeye mecbur edilmiştir. Söylendiğine göre 'Nizamın şahsl servetinden olan altın ve gümüşler, Bombay'da ve difer ge- hirlerin carşısında satılmıştır. Bir mülteci hükümet Müstakil Hindistan hükümeti, kında bir Hind Birliği Anayasasının yürürlüğe gireceğini ilân etti. Ka- 'Baylar, beni de kumpanyanıza doğrusu göğsüm kabardı. kep Siz oldukça mürek- ımış, kıyak kitaplar yazmışsınız. Öy- le diyorlar. Yazma okuma bahsine antrenmanım var, daha bir sürü ciddi işlerim saçma sapan şeylerle geçirecek vaktim yök benim! Amma bundan sonra, bizim kum- panyaya yan bakan, yazdığınız kitaplara fe nadır diyen bir gazeteci falan olursa, suratı. hu bir sol direkle harman yerine çeviririm he Taşi'de ise, - Haydarabadın zorla bu birliğe sokulmasını - protesto etmek Üzere bir mülteci Haydarabad hükü- meti kuruldu. Nizamın mümossili Yung, aynı za manda Maliye Bakanlığı da yaptı. A için, memleketini tehdit eden teh- likeleri vaktinde görerek, —Hayda: abad Hükümetine ait — meblâğları, devletin sermayesini daha - evvelden bir İngiliz bankasına naklettirmeye muvaffak olmuştür. Bu para, ancak iki imza ile, hem Bakan Yüng, hem de Dişişleri Umümi Kâtibi. Zahin Ahmet hazır bulunmak süretiyle bar kadan çekilebilecektir, Hindistan Hü- kümeti, mahpus bulünan Nizam na- mina bü paranın — köntrolünü eline almak için, İngiltere mahkemelerin- de bir dâva açmış bulünü Banâ bu acıklı vaziyeti anlatmış olan Bakan Yüng, birkaç güne kadar Pakistana gidecek ve oradan mem- leketinin ve hükümdarının — kurbi olduğu bu haksızlığa karşı mukave- met cephesi kurulmasına yardım e- decektir. Acaba Karaşiden yapacağı protestolar, Avrupadaki gayretlerin: den fazla tesir uyandırabilecek ve netice verecek mi? Kendisi — ümitli görünliyor ve aksi takdirde Birleşmiş Milletler Teşkilâtının mevcudiyetinin bir mânası kalmıyacağını söylüyor. Plerre Denoyer (Figaro'dan) aldığınıza gelince, Ayrıca size naçizane yardımım da dokunur, Bir lügat yapıyormuşsunuz, Geçenlerde bak- tım, boks faslı pek yavan, Aklınıza bir şey — Hakkınız var.-Ona Kuduz Beher der- ler. Zamanının en büyük rugbi oyuncusu idi. YENİ İSTANBUL 10 Şubat 1060 *“Bizim rinde (Ulümu İktisadiye ve İçti Malye) meemuası gibi - Cavit, Ri za Tevfik ve Ahmet Şuayib ya: dün. ömürlüleri -hatırımda kal- fazla (Servetsi Fünun) dan bal- getmektedir. Abdülhamid devrin. ke devrinde genç istidatlara yer veren (Dergâh)ı anmadan yapa: Benim asıl anlatmak istediğim mesele şudür: — Mecmuaların da tesadüflerin eseri şans ve malşan- M olüyor. Meselâ yükarıda ismi Beçen (Resimli Kitap) sayet fe- 'a bir tesadüfe uğramasaydı bu- tekniğine nazaran epeyce — güzel, keenne (Je sais tout) mecmuası: ni andırır (Resimli Kitap) ın sa- hibi Hicaz emirlerine benzer, e: mer yüzlü, beyaz tebessümlü, az konuşkan, © konuşursa — Arapça söyliyeceği sanılan — terbiyeli ve 'efendi bir gençti. Fecriatinin Kal- burüstü muharrirciklerini etrafı- 'na toplamak, Adeta yeni bir Ah- met İhsan olmak istemişti. Biz. lerden yazı almaya başladı. Ço- Rumuz muntazaman yazıyor, ga- Jiba 60 altın kuruş telif hakkı da alıyorduk. Meemuanın — mahiyeti değişiyor, ön hatta bir edebiyat telâkkisini” yayımlıyordu. Tam ©o sırada, (Resimli Kitap) kimseye haber Vermeden bir hükü- yokuş, tan hatıralar Edebiyat tarihine giren mecmualarımız Bugün © tip mecmua devri geçti. Gelsin Amerikan gazetelerinden bedava iktibaslar! Bir yağma ve garettir. gidiyor Yazan ; REFİK HALİD KARAY IRK gu kadar yıl önce et darbesi yaptı; bizi hoppa ve K Semteke Tnt bir mecmün — züppe bulanların telkinatına uya Bolağuna ” uğramıştı. Her — rak yerimize muhafasakar iki'a. geşitten Çıkardılar Ve her türlü — gabeyimizi Ketirdi.. Raif Necdet İnsan tarafından - çıkarıldı. İçle- —merhum ile maalesef genç yaşta Zarlardı. ağır başlısından tutunuz, — falı, daha doğrü tarifle — devrin Demet) ve (Hâle) isimlilerine — yaşlı Fransız kalem - Ustatlarına kadar neler yöktu, neleri bağlı,” kendiliklerinden — verimsiz Hiç biri, hattâ (Kalem) ve bir meslek tuttuklarından ortaya Cem) gibi mizahlleri bile tutu: — bir yenilik koyamadılar. — Tddialı imadı. Meşrütiyet devri başlan: — görünen, vicdandan Ve ahlâktan gıcındaki mecmunlar arasında en — dem vuran makaleleri ve Edebi: dığına göre- “Kalem”, “Müsav. — habeleri — mecmuaya — yüklendi. ver Muühit”, “Resimli Kitap" ve — Bunları ne eski nesil, ne yenisi, 'Şehbal” den ibarettir. Bir de is- — ne de alelâde okuyucu kütlesi tut. tibdat - bakiyyesi ” "Servet-i Fü- tuğundan mecmua kendi. sikleti nun"a, Onların da bir. müddet altında battı; tarihe karıştı. Fa #onra yerlerinde yeller esti. Fil- — kat ne yazık ki, Tarihe igiremedi. vaki — “Feerlaticiler” — dağılınca — tarihi olamadı. ” Kabineden atı: “Serveti Fünun” fasılalarla ya- Jan bizlerin de kalem fırtınasına şamadı değil; Jakin daima can çe- — uğramıştı. kişerek, —mazisine uymayan bir — Sürüri'nin düşürdüğü tarih gibi küdretsizlik içinde! u hakkında; Şimdi edebiyat tarihi yine en — Krl Memiş gelmemişe döndü de “Edebiyatı Cedide” yi doğür- — şöhret vesilesini kaybetti. düğündan ve Meşrütiyet zamanı, — (Resimli Kitap) dan gördüğü o bir aralık “Fecriati” yi emzirdi: — istiskal yüzündendir. ki. Fecriati #inden, ona sütanalık ettiğinden — zümresi, önlerine sayfaların tam dolayı! Yine tarih, Ziya Gök Al- — hürriyetle açan — (Serveti — Fü: pin (Yeni Mecmua) si ile Mütare- — nun)a - Celâi Sahir. merhumun Kün edebiyat tarihinde olsun e- Ni hemmiyetle yaşayan - mecmuslar —— Düsünüyorum - "demek Ki va- Mmiyanında” sayılacaktı. İzan vede, — Tim!, demiyeceğim - acaba bu Nn #on Mecmua “uryasında bir. (Ser- 'Zamanına ve Ölzdeki — mathaa — Yetâ Fünün), (Yeni Mecmua) ve ölen M Rauf'u, İkisi de iyi insandı. Lâkin ağır Üslüplu ve bir nevi tatsız ilim ka- yatı Cedide tarzında şiir ve musı cihana sad' hayf denilemezse de muhakkak ki, bir arkasından, “bey” ini takip eden okul arısı neşesiyle - koştu; yaşlı akaç gövdesine yapıştı; körpe v zıltılarla dallarını şenlendirdi. Bu Maruf mecmun, eskisinden sönük olmakla beraber, bir defa daha edebiyat tarihine işte bu süretle fekrar girmiş bulunuyordu. (Dergâh) kazanacak mıyız? Şüp- heli. Zira yenilerin birincisinde o1- düğü gibi birer, Tevfik Fikret - Celâl Sahiri yok. / İkincisindeki Ziya Gök Alp ile “İttihat ve TTe- Takki,, — nerede? — Üçüncüsünün Yahya Kemali var mi? Zaten o tip mecmua devri geç- ti. Gelsin Amerikan gazetelerin. den bedava iktibaslar! Bir yağma Ve garettir gidiyor; yerli kalem #sahiplerine ancak / devede kulak yer ayrılıyor. Milletlerarası Telif Hakları ” Mükavelenamesini -ta- ahhüdümüze rağmen imzamızı hi- çe sayarak - benimsememekte de- Vam etmemizin me kadar za- arlı ve ne ayıp olduğunu — hâla anlamıyoruğ; anlatamıyoruz. İda Haondel, d'nlevicilerini hayran bıraktı Memleketimize ilk defa gelen meş- hur keman virtüozü İda — Haendel, İstanbul Filârmoni Derneği — Ork trası refakatinde dün anat 18,30 da birinci konserini verdi. Örkestranin — çaldığı P. Mendelse sohn'un “Fingal mazarası, — Üverti ründen gonra, genç sanatkâr, bizlere J. Brahams'ın ve Beethoven'in keman könsertolarını dinletti. Keman edebiyatının - bu iki güç könsertosunu icra sırasında İda Ha- endel'in, dikkate değer teknik kudre- ti tatlı, pürüzsüz ve zarif ifade şek- H ile dinleyicileri Üzerinde bıraktığı intıba, hayranlık, sonsuz bir hayran- hıktır. Melekler, Beethoven'in Konsertosunu ve ak- Ja durgunlük verecek derecede teknik BüçlÜğü ihtiva eden Cadance'ın icra sırasında gösterdiği kudret ve cüm- deleri belirtmedeki — harikulâde ince- lik dikkati çekiyordu. Hiç şüphe vok ki henüz pek genç olan virtüozü bü- yük bir istikbal, dünya çapında bir sanatkâr olmak mazhariyeti — bekli Teknik ve ifade — kudretlerini bu recede imtizaç ettirebilen bir. ke- man virtüozuna — yeryüzünde ender rastlanır. Orkestra için denilebilir. ümümiyetle iyi idi Hugo: — Bru lekdaşım. muştum, Victor tuku yerde benim susmam gerekmez mi? JÜ Anflör ile ben gülümsüyoruz. Victor mez Ustadı! yorsunuz? Pierre Loti'nin yüz Pidrre Kültür Cemiveti — tarafından mektup göndermişlerdir. dirler. Bu mekt Samuel Vini Dostlarım Clavde Farröre ve Fer- nand Laplaud vasıtasiyle, — babamın yüzüncü yıldönümünü kutlamak üze- Te İstanbulda toplantılar yapıldığını, bunda Türk - Fransız Kültür Cemi yetinin ve bilhassa sizin büyük his- mektubu seniz olduğunu — öğrendim. Size bu Münasebetle, çok derin minnettarlı ğimi sunmama — müsaadenizi — rica ederim, İstanbul, babamın ikinci vatanı 10 Oraya yaptığı hatlerde ben| de kendisine refakat — etmiştim. Ve gördüm ki, orada kendisi herkesçe tanılıyor, büyük tezahüratla karşıla- miyordu. Münevver kimseler. tarafın- dan olduğu kadar basit halk kütlele- Ti tarafından da kendisine gösterilen sevgi hisleri, onu son derece — heye- landırıyordu. Bu seyahatler zaten, benim genç-, Jlk senelerimin en güzel hâtıralarını teşkli eder. Şimdi şu — kanaatteyim ki, eğer babamın rühü — ölümünden sonra yaşıyorsa, onu en fazla sevin- diren — hâdise, — hâtırasının — İstan- bulda bu gekilde tes'ld edilmesi ol- muştur. Hürmetlerimin ve minnettarlık his- lermin kabul edilmesini — rica eder, dostça selâmlarımı — sunarım. sayın, başkan. (8. Loti Viavd) Claude Farröre'in tahassüsleri 15 ocak tarihli " mektubunuz için size hararetle teşekkür ederim. Ev- velki gün ne derece büyük bir feli kete maruz kaldığımı şüphesiz duş muşsunuzdur. Otuz senelik. benzeri| bulunmaz müşterek bir. hayattan sonra, çok sevdiğim karım, beni ya- Payalnız ve ümitsiz bir halde bıraka- rak öldü. Fakat bu büyük kayıp bile| beni, karımın da benim kadar sevdi- ği ve saydığı eşsiz adamın, kiymetli| Loti'mizin hâtırasına karşı vazifemi, yapmaktan alıkoyamadı. Bunun için- dir ki, hem kendim, hem de karım, namına, Fransada olduğu gibi Tür-) kiyemizde de, hepimizin kaderi Üze- rinde çok kudretli ve hayırlı tesirleri- ni gördüğümüz bu büyük adamın yü- züneti yıldönümü münasebetiyle ya- Pılan asil merasim karşısında, ne de- rin heyecan duyduğumu size burada ifade etmek istiyorum. 1876 da Loti ilk defa olarak Selü- 'nik'e geldiği zaman, Avrupanın ve bütün dünyanın haleti ruhiyesinin ve, zihniyetinin nasıl olduğunu size ha- tırlatmaya lüzüm görmem, Türkler, Müslümanlar ve onların din adamla- rı, bilhassa halifeleri aleyhine hüküm #üren Ortaçağdan kalma peşin ka- naatler, o Vakitler hAlâ bütün şidde- tiyle mevcut - bulunüyordu. — Müslü- manların, “sadece bir insan — olmak hakları bile inkâr ediliyordu. Sultan Osman'ın halefleri tarafından — tam beş asır evvel zaptedilmiş olan top- yakları muhafaza etmeye sanki hak- Jarı yokmuş gibi, inat ve — giddetle | orları Avrupadan kovmalç tatiyorlar. | öi Halbüki Türkler bu Yoprakların | sahibi idiler ve buraları Yeşil Ca- avo! diye bağırıyor, bravo aziz İnce zekânızın dalmi - hayranı ol Hugo'ya dönüyorum.: diyorum, Fransız şüirinin öl- Kiyamet hakkında ne düşünü- Nu düşünüyorum, delikanlı: Roman- üncü doğum yıldö Pantheon'da uyanan büyük a- damlara ikametgâh vesikalarım dafıtıyorlar; şey tezad içinde, Bütün nesillerin tizm Aleminde yaşıyoruz. Bu yeni devrede her bir araya gelmiş. Ortaçağ şövalyesi, Onaltın- Hernani, Jlarımıza geçirin... İşte bu kadar!,, J0t Anflör haykırdı: — Ne günlere kalmışız'.. Hiç olur mu? Adam devam etti: biyatın modası geçmişti. tı, Lâkin stadyomlar di. Bütün — mağazalar iki gün kaj bayraklar yarıya. indirildi. meresimi yapıldı. ki, kalırmış. Reisicumhur Görülecek şeydi baylar — Ya, dedi, medeniyet fena bir gey değil amma bazunun rinde yegâne müessir olduğu dan, canının istediği ile görüşeme- mekte, hariçle ve dünya ile muha- bere edememektedir. İşgal esnasında | zmemleket dişinde bulunan en yakın inde y yoksa / Montparnas — piyonlufa Kelince ben fikir hürriyeti ve mil- Jar tamadığıma pek memnunum, Diyeceksin Ki kabriştanına geç Kalacafız. letlerin iatiklâli için çarpıştım. — İçeride başka kimse var mı? Bir diyeceğim yok. Ben de seninle ayni 1 Bize İzahat veren Hemen yanına gidiyorum X— Hayır, sayın melekler.. En sonuncusu î:';dtg;'; 1')—““: :*j“'" İ;" Bözler neye î" — ©Oo, dedi ,ben de Montparnas'da idim, Muhterem Üstat! diyorum, küçük bir - bendim. rar? Görünüşe bakılırsa bizden sonra gelen bizi kaldıralı iki saatten fazla oluyor, şimdi — gazeteciye bugünkü muazzam hâdise hakkın. —— Melekler uçup Eidiyorlar. Bu garip kü. devrelerde, gu büyük adamların suratlarına — orada kimse kalmamıştır. da intibalarınızı lütfetmek Alicenaplığını gös. çük * büyük adama yaklaşıyoruz. Neden sona hakılacak elursa fikir ve sanat diye bir vey — " şaşkına dönüyorum. Monik'i nerede bu- — lerir misiniz? kaldığını soruyorum!: salmamış. Meselâ, / Prosper'in yanındaki © iacağız? Aziz dostum Jül beni teelli ediyor. Bana muüzip bakışlarını — çeviriyor. İnce Öteki büyük adamlarla görünmekten büyük dadam, herhalde bir rügbi / oyuncusu Üzülme! diyor, buluruz. Eğer bizim — dudaklarında 0 meşhur müstehzi tebessümü- — çekiniyordum, diyor, zira, itiraf edeyim ki, bu- Lütüfkâr komşumuz tasdik etti. gelmesin. Fakat pek kofmuşsunuz, ben birkaç dalavere bilirim, anlatayım da onları kitap- — Ne yapalım? O devir spordan gayri bir geye ehemmiyet vermiyordu. Sanatın, ede- Yalnız spor. gaze- teleri okunuyordu. Tiyatroya giden kalmamış- ağızlarına kadar dolu idi. Prosper öldüğü gün milli matem ilân edil- Öyle bir cenaze Victor Hugo'ya yapılan, Kazetelerin yazdığına göre, bunun yanında hiç bizzat başta gidiyor- dü. Cenaze geçerken kadınlar. bayılıyorlardı. biz öldükten son- a veryansın etmiş, azizim Jilber! Vakaa spor bir devrede ya- Ne adam!.. Maçlarda öldürdüğü oyuncuların — kalabalık dağılıyor. Oradan ayrılmadan ev- Kamelyalı kadın İle flört ediyor, Dona Sol ya- sayısını Allah bilir vel, Voltatre'le bir mülâkat yapmak, büyük — kışıklı Brummel'e Aşık. — Tribonlet bir reisi- — Ne?.. Oyuncuları mı öldürürdü? Mmüstehzinin vaziyet hakkında düşüncelerini cumhurun maskarası olmuş. Marion de Larme, — Tabil.. Amma siz nereden bileceksi- — öğrenmek istiyorum. böyle gey müharebe/ gibiydi. çaklar Oyunculı dilirdi. lardı. falan göstermezdi. Jp da hasmını vüra ahi kaldı, JP dı. Kudüz Beber şehit oldu. yerinden yaralanarak öldü düler 301 Anflör — Azizim Jilber, dedi. rada bir resim çekeyim, - Evet, Gidelim Jül, halk üze- Bibi iki gazeteci de kervansaray haline gelen Pariste Niketi bulamazsa, doğrusu ayıp olur. 'niz? Onların zamanında rugbi usturpalar, tabancalar vardı. Topa hâ- kim olmak için her türlü silâha müracas maçlardan sonra, saha cesetlerle do- Seyircilerin #por terbiyesi de yüksekti Bir oyuncu ötekini vurdu mu, kimse heyecan Gelgelelim, yanlış nişan a k yerde kurşun topa ge- Jp patlatırsa, siz seyircileri © zaman görme- niz! Hep sahaya hücum ederler, topu pat- latan acemi oyuncuyu linç etmeye kalkışırlar. '#mründe bir defa olsun böy le hataya düşmedi. ve kendisi, 'Tam gol yapacafı esnada on beş Pantheon'a göm- Voltaire bu sözleri pek — kavrayamıyor, di melek uçmaya hazırlanırken, cümle kapı- göyle bir cevap veriyor #sından ufak tefek bir adam firlıyor. Şaşkına İkreniyorum. Şu- — Filhakika, kalemim kaz tüyündendi dönmüş bu adama, acele işleri olan melekler Kalkıp gidelim. cı Loyis silâhşörü ile - konuşuyı Gümbetta'nın gözdesi olmuş. — Her şey tabil. Nâhi fantezi bunların hepsini hakikat haline tirmiş. Gündelik hayatımızı rüyalar teşkil ediyor. En saçma geyler mantığın ta kendisi oluyor. Remantizmin zaferi bu! Allah bile, en büyük romantik... 'Tabil benden sonra! Bunları söyliyerek Hugo, Voltaire'in ko- — || luna giriyor; Pantheon'dan çıkıp gidiyorlar. Arkalarında bütün asırların büyük adamları onları takip ediyor. maçları tıpki Şimdi, meleklerin açtıkları demir parmak- a hepsinde bi Jıklardan büyük adamlar birer birer geçip mer- divenlerden iniyor. Voltaire, Victor. Hugo'nun koltuğuna girmiş. Fakat akademi — âzasından Prosper, sporcularla beraber daha evvel ranıyor, yanınâ sokuülüyorüm. ve Mahkeme-i Kübrâdan endişe edip etmediğini soruyorum. — Yavrum, diyor, ben bir şeyden kork- mam, Allah Baba için “sağı mülthiştir. di. yorlar. Benim de “soluyn,, hiç sekmez. Eh. İkimiz de asij bir aporlk meşgulüz. Anlaşırız. Yanından geçtiği sırada Völtaire'i gören Prosper onün omüzüna vurüyor: Ey, moruk, diyor, sen ne idin bakalım.. . Böyle sıska haline herhalde tüy siklet olmalısın! —vm- arengziz küçük — Büyük adam Dünyanın ae başlanı Hakiki S Sinek, Virjil, gerefii hayatı ve ölümü, vazife başında şampiyonu bakılırsa uu ye Pantheon'un avlusundaki yedi bor. Amma, zamanında oldukça ağır basardı. Şam- — bir ikametgâh vesikası veriyorlar ve soruyor- diğini görüy. Aziz yavrum, im, raya hile ile gömüldüm. diyor, boruların konuş- — Devar ümi P. Loti'nin oğlu Samuel Viaud ve Ücude Farrere, İstanbulda yapılan merasime teşekkür ediyorlar Loti'nin vüzüncü döğum yıldönümü münasebetiyle Türk - Pranmaz gehrimizde tertip u Samuel Vidi ile Olande Farröre, Cemiyet Reisi Bay Atabinen'a Her ikisi, terilen alakadan çok mütehanis olmuşlardır. ve teşekkürlerini bildirmekte- edilen merasim dolayısiyle Loti'ye kargı memleketi tupları aşağıya naklediyoruz. miden tutun da Süleymaniye Camline, dünyada benzeri olmayan — Topkapı ve Çirağan Saraplarına kadar mu- kayese kabul etemez”bir asalet ve güzellik taşıyan Abidelerle süsledik- leri için, Macarların — Buda-Peşteyi, Folonyalıların Varşovayı muhafaza- ya hakları olduğu gibi, onların da hakları 1di. Loti - geldi ve “Aziyade, kın hayaleti,, eserleriyle bir kalemde Fransaya, Avrupaya ve Amerikaya, Osmanlıların sadece kahraman ve mağrür bir irk değil, aynı zamanda, namuslu, münis, hakşinaa, sâdık bir. millet olduklarını ve Insanları ken- dilerine bağlayan nadir pek çok me- ziyetlere sahip bulunduklarını ispat etti. Şilr ülkelerinin hâkimi olan bu gairin samimi sözleri o derece mü- Gasir İdi ki, iyi niyetli — kimselerin kalbine kadar nüfuz etmiş ve dünya ümuml efkârını derhal yolundan çe- virmişti. Çünkü bu sözler, ömründe hiç yalan 'söylememiş olan bir ağız- dan çıkıyor ve hakikatin tâ kendi. sini ifade ediyordu. Böyle bir adamın hâtırasını nis- yanın karanlıklarından söküp çıkar Mmak gerekirdi. Ve bu yapıldı. Türkiyenin istiklâli, hürriyeti, saa- deti ve yükselişi uğruna kendini vahe feden bu adama kanşi, büglün fevkas İâde azli bir saygı tezahlirü gösteren ymı Türkiyeyi bütün kalbimle teb Tik ederim. Bu mektubu. yazdığım sırada masamın Üzerinde, memleketh nizin her tarafında bu değerli insas 'nın doğum yildönümü münasebetiyle yapılmış olan merasimin tafsilâtimi yeren Türk gazeteleri duruyor. Burada da Pariste ve Loti'nin değe düğü — Rochefort'da, — öldüğü Mene day'de, bir müddet yaşadığı Bresta Bayon, 'Toulon şehirlerinde ve niha- yet mezarının bulunduğu — mütevazı Olöron adasında, bizzat Cumhurrei- #Sinin veya mümessillerinin, bakanla- Fin, — milletyeklllerinin, — “Academie Française,, Tizalarının, diğer' akade- mi ve cemiyetler, temsilcileriniş. ve Kalabalık halk kütlelerinin hazır hu- Tundukları merasimler yapılmış, o ti'nin ismi, eserleri ve zaferleri aml miş've alkışlanmıştır. Ben son deve ce mesuddüm, karım ise, bu iyi kalp , yüksek yaradılışlı, büyük dâh eşsiz insan için, Loti için — yar kadirşinas hareketler karşısında Tünün son güzel hâtırasını ve sin tatlı saatlerini yağamakta idi, Aziz ve eski dostum, bütün bu gü- zel hareketlerde büyük hisseniz bu- Tunduğu için, size teşekkür etmeme ve ellerinizi sıkmama müsaade edi- niz. Biliyorsunuz ki, son günlerde ba- 'na Loti, onun eserine devam edece- ğime, naçiz kuvvetim yetiştiği nispet- te sonuna kadar Türkiye ve İslâmlık için mücadele edeceğime yemin ettir-. mişti. Allah kısmet ederse, hattâ bu sene tekrar sizin aranıza döneceğim. Benim için pek kıymetli olan mem- leketinizde, sizin aranızda, — Loti'mi- zin her zaman taziz edilen, her za> n hürmetle anılan hâtırasını bule maya geleceğim. Size kardeşçe ve dostçe sallnlar nmi yollayorum. Allahin, tam bir kardeşlikle birbirine bağlı olan mem- leketlerimizi, istikbalin bütün tehdte lerine karşı muhafasa etmesini db lerim, Giaide Fesrive İçinde halkın da şarkılara iştirak ettiği bir opera Londranın bugünlerde tiyatroya ait '€n meşhur haberi, bir İngiliz kompo- zitörü Benjamin Britten'in — yaptığı 'yeni tip bir operadır. Çok basit olan Mmevzu, bacaları temizleyen bir. çı Kın etrafında dönmektedir. Çırak, v tasının emri ile yüksek bir şöminenin içini temizlemek Üzere bacaya tırmı hir, fakat içeride kalır, çıkamaz. 'deki çocuklar çırağın çığlıklarını isitirler ve onu kurtarır, temizler ve ona parlak bir istikbal temin ederler. Hepsi bu kadar, Mizansen halkın önünde yapıldığı gibi operanın korosunu da halk teşkil etmektedir. Benjamin Britten, böyle- de faal bir ce tiyatro müdavimlerini hale getirmiştir. Yalnız, direktör her gece - koroyu öğretmek mecburiyetindedir. Böylece programın yarısı şarkı öğrenmekle geçiyormuş. Buna rağmen biletler haftalarca eve velinden satılmaktadır. seyircilere Hel: ingör'de “Hamlet” temsil edilecek Kopenhag. — 1950 senesi ” hazira- nında, Helsingörde “Hamlet'in hakl: katen yaşamış olduğu (Danen-Schlose Helsingör) — Danimarka — Sarayında tekrar ananevi açık hava - temsilleri aynatılacaktır. Bu seferki” temsil, — Londra'nın meshur Old Vic tiyatrosu tarafından verilecektir. p | | | |

Bu sayıdan diğer sayfalar: