14 Şubat 1950 Tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 4

14 Şubat 1950 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Fransa, Saar'ı temessül Sayta 4 Sovyetlerin Tiran'dan çekilmesi üzerine Enver Hoca. Balkanlarda teecrit edilmiş oluyor RNAVUTLU. GA dair son gelen habere der, sükünet Tici olup, Rusla- Fin Tiran'dan çe- Kildiklerini bildir mektedir. Filha- kika, şimdiye kadar/ Arnavutluğun İŞgal altında bulunduğu resmen ilân llmemişti. Bununla beraber, En- İ Hocanın diktatörlükle idare et. tiği bu memleket, Rusların Akdeni- ze uzanan en ileri noktasını teşkil ediyordu. Eğer Londradan / verilen haber doğru ise, bunun ilk neticesi- Enver Hocanın Balkanlardan tecrit edilmesi olacaktır. Hakikaten Arnavutluğun — müllet- derarası vaziyeti, bugüne kadar - ol- madığı gibi hele bundan sonra, hiç de imrenilecek bir halde - değildir. Körü körüne Moskovaya bağlı - bir avuç komünistin. tahakkümü altın- da inliyen ve hürriyete susamış bu- Tunan Arnavutlar, şimdi yalnız ken- Gi siyasi ve iktisadi kuvvetlerine gü- venmek zorundadırlar. Enver Hoca, harp sonunun fırsatlarından ve - bir zamanlar Tito'nun — müzaheretinden atifade ederek, Adriatik “sahillerinde Bir. komünist yarımadamı - tesisine Amkân buldü. Fakat şimdi bu komü- nist idarecilerle beraber bütün Ar- mavutluk halkı, bir yandan küvvetli bir Yugoslavyanın, öte yandan "Ge- meral, Markos macerasını ve Arnı yutluğun bu çetecilere nasıl destek 've Üs vazifesini gördüğünü, hâlâ o- ada 6000 mülteci komünist çeteci- min bulunduğunu unutamıyan Yunz Ristanın tehdidi altındadır. Senelerden beri — Arnavutluğun — hattâ bütün Arnavut halkın — mukadderatı Stalin'in elinde bulun. Siyasi meseleler ve muhabir mektupları Bazı nikbin kimselerin iddiasına göre, Ruslar Avrupada soğuk harbi terkederek - gayretlerini Uzakşarka hasretmektedirler. makta idi. Tiran'da bir Sovyet a keri heyeti" vardı. 2000 kişilik - bir Rus teknisyen grupu, maden ocakla- Y Inşaatına, İlmanlara ve demiryol- Jarına nezaret etmekte İdi. Sövyet- lerin bu küçük peyk memlekette hu- Bust bir çok menfaatleri olduğu tek- rar tekrar söylenmekle beraber, bu teknisyen ve öğretmenlerin — orada fazla bir faaliyet gösterdiklerine #a- hit olunmuyordu. Bütün şoseler, İ- talyanlar zamanında / açılmış olup, Ruslar bunlara ufak tefek tamirler yapmıştı. Petrol istihsalinde hiç bir terakki yoktu. Balkanlarda eşi az bulunan Tiran Hava Meydanını da Ruslar tamamlamamış ve hangarlar- Gaki bombardıman yaralarını tamir etmemişlerdi. Yalnız Ruslar, Valona açıklarında Saseno Adasında, Cebe- İltarık'taki tesisata benzer bir de- nizalti Üssü ve kayalar içinde yüz. lerce torpil dökme gemisini gizleyen teşkilât inşa ettiklerini büyük gü- Tültülerle etrafa yayıyorlardı. Buna mukabil, Arnavutlukta gıda ve ihtiyaç maddeleri ve ticaret mev- zuları, her zaman için çok berbat bir vaziyette İdi. Arnavutlar, mu- hakkak ki Balkanlarda en fazla 1s- tırap çeken millettir. Ve bütün bun- dar. Sövyet müdahalesi yüzünden ol muştur. Her yerde olduğu gibi Ar- navutlukta da, Rus himayesi, sade- ce Kremlin'in emperyalist emelleri için kurulmuş ve yerli halkın men- faatine hiç bir şey yapılmamıştır. ettirmek niyetinde değil Saar, bu sebeple muhtar kalmayı tercih etmektedi Fransa - Sanr müzakereleri arife- sinde ileri gelen — Saarbrück'lü ga- zetecilerden — Cumille Pone ile gö- gürmek fırsatını elde ettim. Kendisi 'Beni Paristeki bürosunda büyük bir Hezaketle kabul etti Ve yakında pılacak müzakerelerin programı hak- kında bana etraflı izahat verdi. Fran- aA İle Saar arasında yapılacak mü- Zakerelerde ekonomik — mekeleler ön plânda yer alacaktır 1 — Kömür madenlerinin Fransiz Hükümeti — tarafından 50 sene için kiralanması projesi. 2 — Fransızla- Yın Saar'da, Saar'lıların da Fransa- da ticaret yapabilmelerini sağlaya- cak bir. anlaşmanın hazırlanması. 8 — Saar demiryolu — şebekesinin Fransız demiryolu şebekesine katıl- ması. & — Fransa ile Saar arasında- ki Ekonomi Birliğinin nazariyattan tatbikata intikali, Camille Pone bahsi geçen programı göyle izah ediyor: “Program, her iki hükümetin Pran- #iz-Saar münasebetlerine ne kadar ehemmiyet verdiğini açıkca göster. mektedir. Fakat yakında yapılacak | toplantıdan Saar'lılar, mühim bazı kararlar da bekliyorlar. Bunlar ara- #ında harbin başından beri Fransa- Rün kontrolü altında bulunan siyasıi | 've idarl faaliyetin serbest bıtakıl- | ması başta gelmektedir. Yüksek Ko- | maiserin selâhiyetleri bundan. böyle bizzat Saar'lılar tarafından tayin c- | Gilecektir.” memleket dahilinde — seyahat etmek Kâfidir. Saar'da hayat seviyesi “çok yükselmiştir, halkın — giyimi gayet| iyldir. Her yerde faaliyet göze çarpmaktadır. Zaten istatiatikler de bunu gösteriyor: 1948 da banka mev- uati 10 milyon frank artmıştır. ve istihsalin yüzde 76 sı ihraç edilmek- tedir. Saar'lılar bütün bu menfaat- leri bir kenara atıp Alman vatandaşı olmak İstemiyorlar.'. Pone'un sözünü kestim. “Fakat” dedim, “Birinci - Dünya Harbinden #onra Saar Almanyaya iltihak etmek istemişti. Bunu nasil izah ediyorsu- 'Çünkü o zaman dürüm tamamiy- lç başka bir manzara / arzediyordu: Fransa, Saar'ı temessül etmeye çalı- #ıyordu. Halbuki şimdi böyle bir şey bahis mevzuu değildir. Birinci Dünya Harbinden sonra bir Avrupa birliği kurmak kimsenin ak- hna gelmemişti. Şimdi ise Avrupa: daki bütün — siyasi faaliyet “birlik fikri etrafında — toplanmaktadır. Bu bakımdan Saar muhtar kalmakla hiçbir. şey kaybetmiyecektir. ©0. GUYON Yalta Konferan. sında, eski jAmeri- kah Dişişleri Baka v Stettinlus'ün iyi niyetlerle — yaptığı teşebblslere — kar- gılık, Stalin'in ona verdiği cevap ha tırlarda olsa gerektir. Rus diktatö- yü: “Arnavutlük gibi küçük birmi letin, üç büyük devletle müsavi re: ye sahip olacağını sanmak, pek gü- Tünçtür. — Yugonlavya, — Arnavutluk ve diğer küçük milletler, bu ma: etrafında yer almaya layık değiller- dir., demişti. İşte bu zihniyetle ha rTeket eden Rus emperyalistlerinin, hür ve müstakil olmayı, Jâfla değil, hakikaten terakki etmeyi istiyen za- yallı Arnavut hâlkina ne - derece faydalı olacağını anlamak pek ko- Jaydır. Şimdi — Sovyetlerin, —Arnavutluğu kendi başına birakıp gitmelerinin se- bebi acaba nedir? Yunan çetecileri nin yaptığı menfi tesirler mi? Tito tarafından, — Yugoslavya — Üzerinden Rus tayyarelerinin geçmesini men: den kararın alınması mi? ” Yoksa Enver Hocanın muhafızları arasında Titoculük cereyanlarının — başlaması mi? Bunların hepsi mümkün olabi- deceği gibi, henüz İç yüzü bilinmi- 'yen başka sebepler de vardır. Bazı nikbin kimseler de şu iddiayı ileri sürüyorlar: Sovyetler Avrupada “Soğuk harp, € nihayet verip, gay- retlerini“ Uzakşark'a tevcih etmek istiyorlar. Rus politikasının — ileride ne şekil alacağını keşfetmeye —uz raşmakta bir fayda yoktur. - Fakat, Stalin tarafından hakir görülen — şu Küçük Arnavutluk halkının - başına istikbalde —neler geleceğini hesapla- mak Jazımdır. Ali Demir Komünistler, Hindiçinide Fransız kıtalarına taarruz ettiler Saygon, 13 (A.P.) — Hoşl-Min'in çeteci kuvvetleri, cumartesi gecesi hava topları ve otomatik silâhlarla “Champollon” Fransız yolcu gemisi- 'nin bulunduğu Saygon limanını ateşe tutmuşlardır. Bundan başka Laokay'ın 20 mil ötesinde bulunan bir. Pransız mev- | Züi 800 A 1000 kişilik bir çeteci kuv- Vetinin taarruzuna / üğramış ve ta- arruz - püskürtülmüştür. Amerikan diplomatlarının Bangkok Konferansı başladı Melboürne, 14 (YİRS)— Asya mil- letleriyle Amterikan / milleti arasında bir anlaşma kurmak — gayesiyle top- Jandığı söylenen Bangkok Konferan- #ı, Aşyadaki bütün Amerikan diplo- Matlarının iştirakiyle. Fevkalâde Eiçi | ve Müsteşar. Dr. Jessup'lin - başkan Jf altında bugün başlamış ve Kon: feransın gündemi gizli tutulmuştur. Irak Emniyet Genel Müdürünün syanı akim kaldı Bağdat, 13 (A.P.) — Polis Genel Müdürü Âli Halidin dün teşebbüs et- tiği hükümet darbesi hakkında neş redilen / Tesmi tebliğde - göyle denil- mektedir. Polis Genel Müdürü Ali Halit, Ba- kanlar Kurulunca başka vazifeye tâ. yini neticesinde barış ve nizamı ihlâr etmeye başlamış, fakat bu hareket- lerinde kendi kuvvetlerinin - müzahe- retini temin edemeyince, muvaffakı. yetsizliğe duçar olmuştur. YENİ İSTANBUR “Gel gör beni aşk neyledi...,, ÜYÜK bir halk aşkın — enginlerini seyreden. bir Ja söze başlarken bütün varlığı Ür- perten, yuğuran ve eşsiz bir. kasır- | Ka Zibi görünmez zerrelerine kadar Savuran en küdretli bir hayat ger çekliği ile karşı karşıya kaldığımızı “korkumiz | biliyoruz. Bu gerçekliğin uçurumla: rina inmek, İlk yaratıcı küdretin v Rultuları arasında dolaşmak ve bu yeni bir şekil için yorulmaksızın gü reşen başlangıçsız ve sonsuz kaomun Mmühtevasını dile getirmek — küçük bir yazının Çerçevesine — sığmıyacak bir şeydir. Onun için biz aşk'in yal- | 'vuz kültür ve değerler dünyamızd Ki yaratıcı rölünden bahsedecekiz. İranlılarla — kahramanca ve ilk Elen dramlarını veren Aeschy- Tüs, insan'ı bütün gördüklerinin Üs- tünde bir kudret olarak — anlatıyor. İnsanı / yaratıcı ululuğuna kavuştu ran kudret de hiç şüphesiz, benliğin- de zaman zaman tutuşan büyük a- dev, büyük ihtiras, büyük aşktır. İn san,benliği vesuz, bucaksız bir dün- yadır. Orada uyanan - bir kavılcim kendine göre bir yangın tutuşturur ve bu din vecdi, kahraman korku- Suzluğu, insan sevgisi, dram kasır Kası, kültür. unsuru olarak belirir. Belli başlı bir şemaya göre kurul- muş olan organik hayat da böyle- dir zaten. Yaratılış dünyasının — bü- tün fertleri birbirini ayrı ayrı ni kaplar ve perdeler arkasından sey- rederler. Biz aynı hayatın yalnız sa- yısıIz çeşitlenişini görürüz. Aynı aş- kın, aynı ihtirasın da ne büyük çe- gitlenişleri — vardır. ve hepsi insan toplulüğünün — gelişmesinde, — daha doğrusu insan mukadderatında var- hi temelinden karıştıran. değiştiren ve tempoyu gevşetmiyen birer. ün- surdur. Büyük aşklar, insanlık için, her za- man yeni bir küdret kaynağı, yeni bir hamle olmuştur. Musa'yı, Sina'ya sürükliyen/ ona Hoteb çalısının ay- danlığını seyrettiren, Yesaya'yı mü- bette yeşil piriltiyle başbaşa bırakan, Mağdala kizini İsa'nın ayaklarına düşüren kudret medir? "Tarihin bize verdiği bilgi çok noksandır, — belki, bu Magdala kizi, — fransızca adiyle Madlelne yaşamamıştır. bile. - Fakat 'daha sonraki edebiyat onu bir kah- vaman gibi gösteriyor. Arkasında di- Siplinsiz yıllar birakmış olan bu Fi listin güzeli sert ve insafsız topluluk düzenine karşı duyulan ilk tepkile- rin bir remzidir, bir sembolüdür. Bir kaç yüz yıl sonra — yazılan Kronik, İsa'ya şu sözleri söyletiyor: Dokun- mayın Magdala kızına, Aşk onu dü- yultmuş ve tertemiz yapmıştır. Yeni bir hayat düzeninin rüyasını yaşıyanlara — Magdala kizi yaratıcı bir konu olmuştur. Söz Üstatları gibi rvenk ve fırça Ustatları da konuları- M Sanat / ünsürlariyle — İfadelenmek istiyen iç:yaşayışlarından alırlar. O- 'nun için konu İle insan arasındaki münasebetleri üf'te — aramak doğru değildir. Tizlano, Corregi Battoni, Raffaello, — Tintoretto, Mu- rillo, Mathlas Grünewald, ilh, Maz- dala kızinı ifadelendirirken — kendi gönüllerinin - heyecanlarını da dök- Müşlerdir Çöl kızı Leylâ'nin aşkı, aşka inan- aşksız bir topluluk kur- maya çalışan eski şark dünyasını coşturmamış ” mıdir? Bv aşk, bildiğin gibi yak| vık de- Bir kimsesiz belâzedenin hanümanı- Yazan : M. Nermi Fakat dınacak yer. bu: Jdamıyan ve gönülleri kimsesiz bıra. kan aşk, batı dünyasında ruh/ kül. türünün — yaratıcı bir. kıvılcımıdır. Bentric üşününüz. Bu Kenç kadın, Dante'nin idealidir, h yecanıdır. dinamik benliğidir. Onun kokumu Vita nuova'ya, Tanrısal ko- medi'ye bir bahar — yeli gibi - dağıl mıştır. Bestrice evli bir. kadındır. Fakat Dafte — bundan bahsetmiyor. Yalnız biliyoruz ki: ölümünden son. ra bile Bentrice, büyük İtalyan şal rine görünmiyen uzaklıklardan bit mez ve tükenmez bir aşkla gülüm mektedir. — Bu . aşk, — Goethe'ye Werhter'l yazdıran aşka ne — kadar | Portinari'yi benzemektedir. Evlenen sarışın — ve | Küzel Lotte, her bakımdan Beatrice gibidir. Yalnız Lotte yaşıyor. ve Bahtsız Werther kendini” öldürüyor. Werther, Goethe'nin kendisidir. Perikles'in sevgilisi — Aspasla'dan, Masırli Thals'ten başlıyarak - zama: Tumuza değin aşk, kendisinin muhiti- ni yaratmak için bütün kültür vası talariyle güreşmektedir. O, simasını çevresine göre değiştiren kutsal bir büyüdür. - Platon'u bulur ve felsefe diliyle konuşur, Dionysios ' (Arcopa- gita) a dökülür ve bir heyecan ha- line gelir. Plotinus'u eline geçirir ve onu büyük benliğin bir damlası ya- par, Celâleddin'le karşılaşır ve ona fanrısal — yurdünü — hatırlatır. — Aşk, belki de, Varlık güreşinin en dina: mik bir belirtisidir. Onun güreştiği #ey, her geyden önce, cemiyetin de- Rerleridir. Her duyguyu önüne ge- Çilmez bir ihtiras haline Eetiren küdret, çağın çeşit çeşit engelleri. dir. Onun için kahraman: aşkı değil aşk, kahramanı yaratır. Ve bu kah- ramanlar yeni gelişmelerin - öncüle- ridir. Manon ve Margueritte sert hayat düzenlerinin korkunç dramını dile getiren sembollerdir. Fakat de- FİN bir 1stirap, sonsuz bir acı, sıra- sında, ne büyük bir kudrettir. Bü- yük bir aşk ancak büyük bir acının kucağında doğabilir. Dünyanın ku- ruluşunü anlatmak İstiyen bir. din- adamı, belki, onün için, bütün var- hik dünyasının mimarını büyük bir aşkla harekete geçiriyor ve yaratılışı bir aşk belirtisi olarak — düşünüyor. Her çağ kendi dilini konuşur. — Biz bu sezişin daha modern bir tablosu- nu Nietzsch'de bulabiliriz. “Bn yüksek dağımın — önünde dürüyorüm ve en uzun yolculuğu Mün başında... Onun için hiz ine mediğim — derinliklere — inmeliyim ben, derinliklerine ve onun kapkaranlık sularına, yüksekliğe erişmek için en derin'e den sıyrılmak İ acılarımın Tam Zarathustra'ya —bu Bözleri söylet- ükten sonra devam ediyor: N GRendihisi aşarak — sevmelisini .. Onun için aşkın acı kadehir tatmalısın kadehinde bahtiyar Bile acılık vardır. İnsan hasretini, senin, yaratıcı in- sanın — susayışını — Dü hasırlar iş- sayışımızı ve bir şey yaratmak hasretimizi arttıran bu acı kadeh, aşk kadehi olsaydı. insanlık kültürü klerinde bulut ve şimşek dolaşmı- yan çöle dönerdi. Bugün bizim insan. biz her fığımızla Ürperen nemiz varsa onu büyük aşklara borçluyuz, Kün bir başka köşemizi tutuşturan ve bize kendimizi - sezdiren büyük aşklara. -Sanat-Tetkik Âşık Şifileri yıllardan beri dilden hayatına ait sayfalar, sonbahar 14 Şubat 1660 Dertli dile uzayıp giden Dertli'nin r rüzgârlarına tutulmuş bir kuru yaprak gibi dağılmıştır. Yazan dilden dile Dertli'nin hayatına ait sayfalar sonbahar rüzgârlarına katı- Jan birer kuru yaprak gibi dağılmış. yetmiş küsur yıllık ömrü bir efsane halinde Bolunun du nanlı tepelerin- de, gümüş derelerinde eriyip - git- miştir. Menkıbevi / hayatı, bir kaç parça gilri ile silik rivayetlerden iba: rettir. Bugün elde kalan dağınık yapraklardan ne kalabilmiz — ise (Dertli) işte odur. Asıl adı. İbrahim — olan ” (Dertli) 1186 yılında Bolunun Gerede kaza; na baklı caki (Çağa) yeni (Reşadi- ye) kasabasına — bir saat menafede yine bu kazanın ismiyle anılan Re sadiye Gölüne nazır (Şahnalar) kö- yünde dünyaya gelmiştir. Babası Ka- Ta Hasan oğullarından ”/ Bayraktar Ali Ağa namında bir rençberdir. Daha pek küçük yaşta iken baba- #i onu yaylâlarda sığır gütmekle va- zifelendirmişti. Köy çocuklariyle be. Taber geçen Çobanlık hayatı İbrahi- min körpe ruhundaki - sanat aşkını Kamçılamış, alelâde bir tahta parça: Sinin Üzerine gerdiği at kuyruğun dan kendi icadı sazını çalarak mâ. süm düygülarını terennüme - başla: Mişti. Ne çare Ki kader, — küçük Dertli'nin çelimsiz. omuzlarına — ilk derdi yükledi. Babasının ölümü onu besiki — kadar alışkan — bulunduğu zümrüt yaylalardan — bir. hamlede kaldırıp gürbet yollarına attı. Ök- süz sığırtmaç, bir lokma ekmek uğ- runda boğazı tokluğuna — artık hiz. metkâr olmuştu. Gürbetin — kavurücü — ateşi içinde günler böyle uzayıp giderken at kuy- TuğU sazı da onün melâlini haykıra- maz olmuş, — istirabini (çokür) (1) Ünün on iki teli üzerinde duyurmaya başlamıştı. - Fakat ne bu, Sözü ve ne de sam onu yurt özleyi- şinden ayıramıyordu. (Dertli) gurbet illerde kaldı A hemta Görünmez gözüne cevherd vekta Ricam budur, sana Hazreti Mevlâ Nasip evle bize vilâyetimiz. Hazreti Mevlâ (Dertli) ye tekrar vilâyetine dönmeyi — nasip kılmıştır. Âvare hayattan usanan #air, köyüne inca (Hafize) adında bir kadınla evlenmiş, bundan (Seyit) ve (Ömer) adında iki oğlu dünyaya — gelmiştir. Alle hayatına karışan (Dertli) — bu sefer de geçim derdine düşmüş — e- linde sazı, sırtında torbasiyle — yine köyünden — uzaklaşmak — mecbüriye. tinde kalmıştır. Geride bıraktığı ye- Bi evli karısının hislerine gair — şu kıtasiyle tereiman olmaktadır. (Dertli) seril sefil gürdet illerde Beyhude şöhreti geze düllerde devu Bakar yollara gözü yaşlı yâr Bileri kınalı, Sesini sazına katık eden şair, Çocuklar için cinai romanlı Cinat edebiyatın çocuklar üzerinde birtakım fena tesirleri olduğu, hattâ bazan 'onların mahvolmasına bile se- bebiyet verdiği bir hakikattir. Paris' te bugünlerde bir kitapevi 16 yaşın- net meleği tarafından kakalmış, Daldığım bu hülyadan yine Bay Rikiki'- 'nin bir feryadı ile silkiliniyorum. Bakıyorum, Rarip adam, elinde bıçak - herhalde bir sıy kKaldırılmış olacak - Peynir tabağının havada uçarak gidişine ba- — v — Ev Tam yanım Bir taraftı Saint-Barti tırtün! Be ve ayaklarının altına alarak bastı tekmeyi 1 Dokuzuncu Şarlı mi gördünüz? 'et Hiç de keyfi yerinde — değildi. nızdan geçerken, birisi Üstüne atıldı an da fe'un! diye — bağırıyordu. helemy gecesi ne diye katlıam yap- ni de öldürdüler. Al sana!.., Bere Muhiddin HİMMETOĞLU beş mangır için yâdellerde çektiği meşakkâtter dalma acı aci gi Bir başıma kalsam gehi sultana kul Viran olam hanede — evlâd-ü. wyal Diyen şair yâr ve diyar ayrılığın. dan müfevellit Iç sızim ile inlemek. tedir. Bütün bununla beraber zendost — olan Dertli, bir ara — kö- yündeki elleri kınalı, gözleri - yaşlı (Hafize) sıni udutarak (Bestan) na- mindaki bir kadına iltifat etmekten de geri kalmıyor; Bitmedi, bitmez felek devrinde (Ben- tanım) Dertli de harfendaz- (zAhit, vAiz, so- tezyiften / çekin- tabiaten Mutasavvif şalr gibi ülümü zâhire erbabına lıkta bulunmaktan, fi) gibi tbirlerle mezdi: Zahidin. bez minde kesret lemek- ten veğ gelir Küşel vahdette öz halinle hoş hat ol. Bununla beraber şair: Ask od'una düşüp ağlayan bilmez Dest uzatıp haş girve silmi Dünü olan bilir, nâdanlar bilmez, (Dertli) nin gönlünde olan dilberi? Kıtasiyle “aşk-aı hakı, a bağlı ol- düğünü da ifade etmektedir. Tanzimat Gdevrini yaşamış olan Dertli, bazı noksanlarına rağmen te- miz, pürüzsüz bir halk diline sahip- ti. Koşmaları ve bilhassa (Devriye) ve (Nefes) leri halkın anlıyabileceği dildedir. Şiirlerinde aruz'un Üç vez- nini, hecenin sekiz ve on birli olan. Jarını kullanmıştır. Aruz vezniyle yazdığı gilrler hakkında katl bir hü- küm verilemezse de hece vezniyle yazdığı şiirler eldden kıvrak ve se- vimlidir. Dertli ne münhasırin aşkı, fakrı ve Alâmı inliyen bir şair, ne de tasav- vufa bel bağlamış bir derviştir. Di- vânı tetkik edilirse onun en ziyade Fuzuli'yi okuduğu. görülür: Byledin sülfün gibi dhir perişan d- lemi rahmeyleyip bir ge be nim ahval Sormadın Beyti ile Puzuli'nin. Kuldı sülfün tek perişan halimi halin Bir gün ey Di dert sormazam nedir halin seni Beyti arasında sıkı bir müşabehse sezilmektedir. Şalrin (Lütfi) mahlâsı ile — daha bir çok koşma, beyit ve nefesleri yardır. (Dertli) sefalet, gürbet Ve mer retle erilen yetmiş yedi senelik vür cudunu “son defa sürüklediği Ankar rada 1263 yılında dinlendirebildi. () Çokür, 8) Sairin arzusuna rağmen evi yi kilmiş. bilâhare oğulları tarafından ye niden yaptırılmıştır. ON İKi telli bir nevi âşık hususi .surette ar yazılıyor dan küçük olan çocuklar için polte ve cinayet romanları neşretmektedin. Anne ve babalar, mürebbiler bu e- serleri çok. beğenmektedirler. Çocuklar için yazılan bu romanla- Faın isimleri “siyah köpetin esrarı' “sarı kaplumbağanın sırm” va. gibi çocuklar için cazip şeylerdir. Vaka- lar heyecanlıdır, mevzuun içinde ken- diliğinden zuhur eden müşkülâtlar da hep mantıkidir. Fakat hiçbir za- cinayatle — neticelenmezler. u- Mmumiyetle genç ruhların, insarfk deh- set veren hâdiselerle bulandırılmama. — Tuhaf şey, diye mırıldanıyor, tam bi- raz daha peynir alacaktım, uçtu! Ve birdenbire kalkarak, Bay Rikiki “u- Çan-peynir,, in peşinden koşmaya başlıyor ve haykırıyor: — Dur, durdurunuz. - Bu, Şikâyet edeceğim. Böyi ket oradan bir melek geçiyordu da kurtardi Vicdanında bu kadar büyük bir katllâm yükü 'nü taşıyan birini görmek, ne yalan söyliyeyim günahlarımın hafifliğini düşünerek benim iç mi ferahlattı biraz! Sına gayret edilmektedir. Hiçbir za. man kan akmaz. Büylece çocukları, büyüklerin cinal “romanlarını - oku: maktan belki vazgeçirebilmek müm. kün olacaktır Ç T * Konuşmamızın burasında - Pone'a ü Suali sormak Tüzümünu hissettim; | İlhassa Fransiz Dişişleri Bakanı Behuman'ın Almanyayı ziyareti ve Bonn Hükümetinin. protestolarından | #onra Saar efkürümümiyesinin ter ne biçim geyi, servis mi olur!. Sabit fikrine saplanan serseri: Bir numaralı kanısı atıliyor: ; mayülleri bir çok münakaşalara mev- “Uçanepeynir, tabağı bir kapıdan kaye — — Sen sus kompir, diyor, ben birini bir — — — Aman sen de.. Bilirim seni! Öyle ko- Zu oldu. Rhin nehrinin öbür tarafın. || — Poluyor: kapı Rikiki'nin burnuna şiddetle ka- defa Şavulladım mı, hiç sektirmem. - Çulsuz Jay Kolay her şeye gaşmazsın. Lâkin benim Aİİİ SAĞ bacar panıyor, veya nam-ı diğer Majeste, viz gelir bana, isim — içimi yiyen bir mesele var. O da gu: Nasil — flör'ün sofrada — yan ee Herkes kahkahayı basıyor din — Büyük Şefaat Sexi' ticede ekseriyetin muhtariyet isteği- hatırımda kalmaz, amma görmesine, gördüm — oluyor da melekler bu yemekleri hazırlamış- Sulsse-Press —— Viyanadaki dok- İ da kalanlar, Saar'da yapılan ve ne- | Bi el ei Bay Rikiki homurdanarak yerine döndü; bu diyorum sana'. Hah. buldum. Dedik a. lar? Öyle ya, ortada hayvan yok. hası — Yoksul'un . hikâyesl, torlar Cemiyetinin bir toplantısında BÖ S ea oi e| ati yenisküamede — Karol b meve hami' Üğeeme Çan Küpek aItnda ” Yağlanişten — Tinlam iah gölsor. Yerasktamn yüyee geven büşebLedE Bir” BlEEne Ze 'N e D ı Alınan karardan ne kadar memnun | dakine diyor kiz oe Binlal Karsısin. — Dürdüncü Henri, gaşırmiş, " serseriyi anla. — için bir dana ile bir piliç diriltmişler. Hayvan. ile kargılaşıyorum. Meşhur emay mueldi pek | bile cabuk bir iyileşme göze çarpe ine diyor ki: madan dinliyordu. Parmentler tekrar müda- d b b ” endi; örünüyor. iyı soruyorum dir, Te - /da bir kaç gün kalmak idir. Fi olacak. Tesadüf, bir araya, tarihin en meşhur bir aaçıya da yemlekleri yaptırtmığlar, — Ölmez çömlekçi ve artistik emay mı tir asta çocuğa 20 cm. küpü insan K Kâfidir. Fik- || / olacak. Tesadüf, b h Israr etme dostum, kıral hazretlerinin — Nasil oluyor da: bir piliç ve bir dana - cidi, bir derdiniz mi var? Yoksa Mahkeme sütü zerkedilmektedir. - Tecrübelere rimce, Saar'lıların muhtar kalmak ve Fransa ile iktisadi bağlarını muha- simalarını toplamış. taki şu masada, Meselâ, yaltız bizim kat- İmparator Birinci Napolton, “Pont.Neuf, evvel başlanmıştır Üzerinde en müessir ol n “Yeni-köprü,, nün — Üstünde —e koca Paris halkını doyurdular? Kübrü huzuruna çıkmaktan mı korkuyorsu &a Neticenin heykeli vardır amma, köprü altında yatmış : sey, sütün aza etmek istedikleri muhakkaktır. || — Hasmetlü Dördüncü Henri, meshür çömlekçi — GeŞkeli wA Di — Başit. Sabahleyin — kabristanda sütlü uZ KELeL LA ö İrk olarak Saar'llar yüzde yüz Al-İ| — ve emay mucidi Bernard Palisay ile patates kahve için yaptıkları gibi, yemekleri teksir — — Delikanlı! Nümune olacak — hayatım — İ Sltnineden alınıp çocuğa zerkedilin AAT kâşifi Parmentler.. Öteki katlarda da bir çok ——— — Dedika.. İşte orada tanımıştım. Amma — etmişler, Bu, melekler için kolay bir mücize! — yüzünden - kendimi methetmek/ için — söylemi. e Kadar dikkat ve itina görmesi. man; e kalmak. istiyor || — Ka n aam altında deil de Üstünde imiy.. Ne çıkar! Her Yefen Marsel: ği TRRRel * etlire dir. Prof. Sole'nin tecrübelerine da- Jar. Ancak menfaatleri icabi Alman. n n vüR geç aai yalRad gee ea oeti geee n S eee Gar aa Haa a aerla süpban ge İ| yanarak bu tedavinin şimdiye kadar Yafya Katılmak istemiyorlar, Çönkü || y yöşlakika, Üeride, mektep kitaplarımda- OKUN YALMAYA lderken önünden geçerdim Deayaktiyle hayat pahalilıı / zamanında - Cennetdi'la'ya göndereceklerine şüphem yok — İİ YeŞMANK DU tlevinin gae kadar resme tamamen benziyen kıyafetiyle Dör prünün” Üstünde, ben altında yatardık, — şu mucizeyi öğretselerdi ne iyi olurdu! Düşün u Üü b Nagüür veaiz. edilen diğer usüllere faikiye 1 — Halen harp tazminatı vermi- || —Güncü Henriyi örüyorüm — Parmentler İ İfte O kadar. Ya, ahbap, burada da buluştük — Pilamen, Küçücük bir büyyales (e) — yapar SA e tehlikesiz olmasıdır. Her 'ne kadar yorlar. Almanyaya ilihak ederlerse B p iste! Doğrumu memnun oldum... Bazan, dürü: — tokalr c İşte, beni endişeye düşüren de bu yat — İİ diğer tedaviler de tesirli olmuşsa da aralarında sabahleyin geç dirilen ve Şarlo'ya » düsü- — teksir ederdik. Sonra, dostları, dostların dost tazminat vermeye mecbur kalacak- | — henziyen serseriyi görüyorum. Yemekiş garabı — Püyorum da.. Yağmur yağdığı zamanlar, köp: Jai bütün Mahalleyi davet ederdik Kaç Eökilerinden daha sanatkârane bir seramik İ| çocuğu zayıf düşüren birtakım ema: lidir. 9 — uü yatanlarına tlüihak | — Tama kaçırea olacak Ki Ti V maa Dae rünün: Üstünde, sıraklam, tek başına kalıı. — paraya gikrdi Bir fcat etmekle meşgülüm. — Yalnız bunun için İ velerin önüne Keçilemediğinden yeni tmaleri halinde bir çok işsiz ve mu: |— düncu Heneisi tirenü Tutmuşı 'na acırdım. Öyle ya, ben aitta rahat rahat Bible Dir samanda namıl da gaka eği- Ü*PA GOK kuvvetli bir fırın Tazım, Eğer beni — || usüi tercihe şayan görülmüştür. Bu hacirin iztilâsına — uğrayacaklardır — F, ai dlryrdum ? Hernakle senl bür gör- Yatarkel.. Orağan sana Sedlenirdim: “Ne dür — yoraşın Marsel! Yakında AllahIn: husuruna Ci yenaa kasale aa Söri y lklarda eee Ü yau el ŞaRR SĞ Vç A eee U sandir. (Ü — müsütüm vek Öteki, yant bu Günyay boy-. TİYONNUN. Sçıkta, yahul!, Gel burasi aha ra Ka muhakeme olacağa, karkmüyor müsün? ua Kalmiyacak. Yeni çümleklerim işle ye. JJ BİYSU Kısa e Buman içinde Uoi S vünesl aa Frastaya Tiracat (Ü damadan evvel! Demin bakıyor, bekiyorum da — BALİ. Ben akdıre etmezdin. Fiyakana diyecek — "” korkmaz olur müyüm? Herkes kadar Kit Ve filin ihtiyacımı ancak cehetmemde e. Üİ meye doğru gitmektedir. Çocuk su Aayet, #nar ekonomsi, Alman eko- || — mam, odur! Ben, bir defa birini gördüm, gör. SİttNe, Majeste.. Mademki adın buymuş! Sen — Ço korkan öyle adam gördüm Kİ bir parça — — Vaktiyle aağken, fırınlarımı yakabilmek - || Yeranı normale döner, Prof, Sole'ye Bomlelnden ziyade Fransız ekonomi- || — medim mi, mesele bitmiştir, sıpşak fotoğrafını ** PulUStukümüza memnun olmadın mi? — seemi buldum. Buraya gelirken rastladığımız İçin evimin mobilyelerini bile kullanmıştım, || Şöre, Dü NAYreL verisi iyileme, kar din sütünde birtakım ayarlayıcı (re gulatör) bulunmasından Yeğen Marsel haykırdı: Siyle daha iyi anlaşabilir. Zaten 1070 yeni icatlarımı tahakkuk — || denberi Lorrain madenleri ile Saar çekmişimdir! Sen mezbahalarda çalışan Çul- okuzuncu Şari'ın halini görmedin mi? ilirsiniz. Şimdi. de, çi lışan Çul: Dokuzuncu Şarl'ın halini görmedin mi bili Şimdi. di maddelerin #uz değil misin? — Vay canına! Olur manzara değil! Bu- — Sorüyorum. ettirebilmek için ideal bir yer olan Cehenne- KömÜrü arasında dalma bir işbirliği Parmentier müdahale ediyor rada, ayni masada, imparatorlar, Kırallar ve —— me eidedilmek üere Genmetlen — vanmamaye | V GEAELUN Ble DLRLER mevcuttur. Bir yanlışlık olacak dostüm, diyor, si- daha bir sürü tarihi insanlarla bir arada göz — — (*) Maraliyallara mahsus baharatlı bir ne- - hazırım, ken diğer bir nokta da. boya Baatahı. dah 4 insanlarlı da gö Marsliyal heue b he fının yakın akrabası ” olan mafsal #ğimdiki rejimin: müspet neticeler || —*İN Maleste'yi tanımış olmanıza imkân yok. rünce kendimi sinemada sanıyorum. Vi balık çorbası, — Devamı var — elde edip etmediğini anlamak için hastalığının da taze İnsan sütü ile tedavi. edilebilmesidir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: