19 Şubat 1950 Tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 4

19 Şubat 1950 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bayta & Siyasi meseleler ve muhabir mektupları Amerika ile Sovyet Rusya arasında Avrupa tarafsız bölge haline gelecek Cumhurbaşkanı Truman'ın bir. A- merikan / gazetesi. 'ne verdiği beyanat tan, bundan birbu- çuk sene evel Sta- Üine gahsi bir mümeseti göndermedi- #ine pişman olduğu mânası/ çıkarıl Maktadır. Kelimelerin arasından an- Jaşıldığına göre bir buçük sene evvel. Ki projenin bugün tatbik anhasına in- tikal etmesi — mümkündür. - Halbukt bundan birkaç gün önce, gene Tru- man, Dişişleri Bakanı Dean / Ache- gon'un Rusya ile uzun vâdeli bir an- laşma yapmak Ümidi olmadığı yolun daki beyanatını tasvip etmişti. Her iki beyanat arasında göze çarpan te- Zat bazı müşahitleri şaşırtmıştır. Hal- buki Başkan, Rusya ile batı memle- ketleri arasındaki , anlaşmazlıkların #amiml ve tam bir şekilde müzakere- sini “yakın bir tarihte" mümkün gö- Tüyor, yoksa “şu anda böyle bir im- kânın mevcut olmadığını” kabul edi- yor. Belki, “Acheson siyaseti”, soğuk harpten bir. netice çıkmayacağını Ruslara ispat ettikten sonra Ameri- ka sulh masasını ortaya koyacaktır. Müşahitlerin fikrine göre, — Ache- son'un beyanatı hidrojen bombası ile ilgili olarak Amerikan umumt efkâ- Truman ve Ghurchill'in beyanatı, Fransada böyle tefsir ediliyor Yazan : Güstave Aucouturler rında - beliren — şaşkinlığı / gidermek maksadını taşıyordu. Truman'ın be- yanatı ise Amerikalılara emniyet ver Mmek içindir. Süper hldrojen bombası- 'nin imaline başlanması Amerikalılar- dan bir kısmını telâşa düşürmüştür: Herkes komünistlerle girişilen bu si- Jâh yarışının nereye varacağını soru- yor, Senatör Mac Mahon ile — Senatör Tydings'in ileri sürdükleri — teklifler, Profesör Einattin'in tehlikeyi haber yeren beyanatı, Amerikan umumi ef- kârında geniş akisler yapmıştır. A- merikalılar sulhü tehlikeye — sokan meselelerin büyük devletler arasında döstça gözden geçirilmesi — ümldini besliyorlar. Maamafih, — bütün - tefsirciler şu noktada birleşiyorlar: Eğer Ruslarla anlaşmaya teşebbüs edilir, fakat bir netice alınamazsa durum şimdikinden Komünistleri ve büyük batı devletleri Asyadaki ihtilâlin ilk hedefi, Hindiçini ve Hong-Kong'dur Hong-Kong, — Şubat — Komünist- 'derin başlıca gayelerinin Cenup-doğu Asyada bir ihtilâl çıkarmak olduğu- 'a dalr Hong-Kong'da umumi bir ka- naat var. Herkes, komünistlerin ar- tık duracaklarını - ve Çini yeniden kurmak işiyle meşgül olacaklarını #sanmanın bir hayal olduğunu, onla- 'Tın her şeyden evvel ihtilâle girişe- geklerini söylüyor. Gözden kaçırmamak Jazımdır. ki, Pekin Hükümetinin büyük batı dev. detlerine karşı siyaseti gitgide şid- detleniyor ve bu arada Mao-Tse-Tung Moskovada ikametini uzatırken, Liu Şao'nun Rus dostu grupu, Pekin Hü- Kümeti içindekl nüfüzunu arttırıyor. Çin komünistlerinin daha ileri gi- deceklerini ve Cenap-doğu — Asyada bilhassa Hindiçini, Malezya ve Bir- manya'da isyan halinde olan komü- 'Dİst grupların en kısa — zamanda, takviye edeceklerini güsteren ema- yeler vardır. Faaliyetlerinin — ailâhlı. bir müdahale şeklini ahp almıyaca- #ini bügünden kestiremeyiz. Ancak, Pekin Hükümetinin batılı devletlere karşı şimdiden açıkça düşman vazi- yeti aldığı muhakkaktır. Komünist — Çin hükümetinin, ilk hedef olarak Hindiçini'yi gözüne kes- tirdiği sanılıyor. Bu memlekette Ho- -Min idaresindeki komünist âsile- Fin kurduğu Vitmin isimli sözde hü- Kümetin Çin tarafından — tanınması ileride vukuagelecek hudut hâdisele- rine karşı siyasi sahayı hazırlamnak içindir. Çünkü, Çin komünistleri bu Vitmin hükümetine maddi yardımla- 'a başlayınca, hudut — hâdiseleri de kendini göstermekte geri kalmıya- caktır. Bu yardımlar, “emperyalistler,, in hücumuna uğramış bir memleketin Amdadına koşmak bahanesiyle yapı- Jdacak ve Hindiçini devleti şefi Bao- Dal, istilaglarla işbirliği yapmak su- giyle lekelenecektir. Çin komünistleri, şimdilik Pransa ile açık bir ihtilâfa girişmeden, ken- di propagandalarını beslemek üzere, Mmütemadi hâdiseler çıkarmak niyetin: dedirler, Ancak Moskova tarafındar Karar verildiği zaman Fransa ile ih- tilAf fitilini ateşliyeceklerdir. Mao.Tse-Tüne Hükümetinin İngil- tere tarafından tanınması, komünist gazetelerde soğuk bir eda ile karşı- danmış ve komünistlerin İngilizlere karsı düydüğü eski düşmanlıkta hiç bir şeyi değiştirmemiştir. Çin komü: nistleri, gazete ve radyoları Vasıta- Meşhür. Fransiz / komünist — âlim Jollot Curle de, Pekin radyosuna gö- Te, relsi bulunduğu. Hong-Kong'daki 'İlim İşçileri Milletlerarası Federas- yonu,, nun kapatılmasını İngiliz müs- temleke Bakanlığı nezdinde protesto etmiştir. Komünistler, sendikalar va- sıtasiyle, Hong-Kong'daki / İngilizle- ve hayatlarını taharımll edilmez hi de koymak imkânlarına — sahiptirler ve istedikleri aaatte bu çareye baş yurmakta tereddüt etmiyeceklerdir. Eskiden beri. meycut — Amerikan düşmanlığı ise, Pekin'in işgali sında bir çok vesilelerle kendini gös termiştir. Bütün gazetelerde Ameri- Kan muhabirlere karşı hücumlar ya- pılmiş ve Pekin'deki Amerikan kon- olosluğu olan eski kışla binası, ayrı- 'ca Fransa ve Holânda konsolosluk- Pekin komünistlerinin — batı dev- detlerine karşı bu hareket tarzları da gösteriyor ki, Çin onlarla iyi dostluk ve komşuluk tesis etmek niyetinde değlidir. Hattâ Amerika ve Fransa karşısındaki tavırları, her türlü nor- al siyasi münasebetlerden — kaçın- dıklarını ifade eder mahiyettedir. Salâhiyetli bir çok kimselerin fik- rine göre, Çin komünistleri, kendile- Tinin temiz bir idenle sahip olduk- Jarına inanmak istemiyen batı mil- detlerine, bu kanaatleri yüzünden hu- sümet düymaktadırlar. Batılı büyük devletler, — Moskovadaki Rüs - Çin konuşmalarından sonra, pek yakında Pekin hükümeti esas siyasetinin, bü- tün Cenup-doğu Asyada kurulmuş o- lan şimdiki rejimleri yıkmak olduğu u göreceklerdir. Çinin iç ekonomisi meseleleri ve iktisadi zaruretler, Çin komünist idarecilerinin - kafalarında hüsüle gelen ihtil ehemmiyetini kaybetmiştir. Pilerre Brisard n Bernard Palisay cevap veriyor: galar etmezdim! — Ne diyorsunuz azizim, e — Bu ağaçlar da öyle değil mi? Ne isşe yarar bunlar? Kenseler, hiç olmazsa fırınlar- da yakılır, çömlekler pişer. Ah, vaktiyle elim- de bu kadar ağaç olsaydı, fırınlarım için evi- min mobilyesini yakmazdım, karımla da kav- — Karınızla kavga mı ederdiniz? len her san- daha büyük bir va- hamet kesbedecek- Churehili, Edim- bourg'da — verdiği nutukta Üçlü bir Konuşmanın — imkânına * İnandığı- ni söylüyor. — İngiliz seçimleri Münasebetiyle — verilmiş — olması bu Butkun siyasi kıymetini azaltırsa da, İngiliz umuml efkârının meyillerini göstermek bakımından çok büyük bir ehemmiyeti halzdir. Eğer Churehill bu sözleriyle seçmenlerin oyunu ka- zanacağını Ümit ediyorsa bu İngilizle- Yin sulh uğruna gayret sarfedilmesini istediklerine delâlet eder. Amerikan Kongre Azalariyle Chur ehil'in aymı mevzua temas etmeleri tesadüfi olamaz. Soğuk harbin hi- zını kesmek lüzumunu hisseden Fran- sada daha şeklini almamış bir ihti malden bahsediyorlar: Avrupanın ta- rafsızlaştırılması Üç büyüklerin ken- di aralarında yapacakları bir könfe- ransta diğer memleketler hakkında kararlar almaları tabil iyi karşılan- mıyacaktır. Ondan dolayı, Amerikan Dişişleri Bakan — Muavini — Dean Rusk'ın Kongre Komlayonu huzurun- da ve bu mevzu ile alâkalı beyanatı büyük memnuniyet uyandırmıştır. İngilterede: Milli Sıhhat Servisinin ilk faaliyet yılı İngiltere Sıhhat Bakanı Bevan e- kimde yaptığı basın konferansında, Sıhhat Servisinin birinci yıl faaliye- tini hulâsa etmiştir. Bakan — basına verdiği izahatta bu servisin kayda değer fayda temin ettiğini ve umumt Masrafların husust gelirlerden temin edildiğini açıklamıştır. Bakan Sıhhat Servisi masraflarının tahmin edildi- Binden bir misli fazla geldiğini bil- dirmiştir. Sihhat Servisinin muntazam faali- yetini öven. Bakan bu servise bağlı 50.000 insandan ancak 382 sinin di- iplin komitesinin isticvabına maruz kaldığını ve 190 ınin berant ettiği. ni, 18 Ünün listeden çıkarılması — ve geri kalanların da ufak para cezası ve ihtara maruz kaldıklarını bildir- miştti Memlekette —mevcut — hastabakıcı fıkdanından hastahane yataklarının yüzde onu boş kalmıştır. İlk — sene zarfında hastabakıcı adedi 13.000 art- tırılmış olmakla beraber daha 47.000 hastabakıcıya ihtiyaç vardır. İngiltere ve Gal mıntakası — Mi Sıhhat Servisi ihtiyacı ve personeli Umumi olarak aşağıda gösterilmiştir: 1 — Genel Servise dahli olmayıp doktor liste- ine tâbi olanlar... 41.200.000 (nütu- Sun yüzde 95 1). TI — Milli Sıhhat Servisine dahil doktorlar... 18 » 19.000 (21.000 mev cuttan.) HT — Kimyager — (Servise bağlı) 14.000 (mevcudun hemen bütünü) İV — Jik yıl verilen reçete 187 mil. yen. V — £ 300 alan doktorlar.... 2.000. (buna ilâveten munzam masraf var- dır) " VI — Hastahanelerde istihdam edi- den hastabakıcı ve yardımcıları 149 bin 783 VIT — Tatbikat hususunda hastı hanelerin kullandığı malzeme 206.878 Buna dahil: Takma bacak 8.850, Tak- ma göz: 7.226, Takma saç :5,071, 'Takma çember ayak: 21.348. VII — Kan verme: 382.000 YENİ İSTANBUL Tarihin enginlerinde yaşamak merakı Slmamanı gölk nklaldir. Çunli 18 *" Sakta bazn oraya Kümim et İe: Bik Yti bali dekünmük. bt oraya, meşhur Lilel'ni. Ve sonta size Lâleli'den, TT öncü Hik'a Kocaman bir böyet gönderdiği. hi ve Prulya Kiralindan ü nesihaç istediğini söğlerseniz hayrette Kalır Çünkü: LAleli ibi bir Tanın veliai Gükürken Yabatlardar — füür G Mmanmi gülüne. bulur. Hele siz öna Foladanı'dakl' Sans. Souci sarı den seyreden büyük Frederikfin nük. TT RGR gll okan Bülyorum, böyle bir arkadaşla ls. tanbul sakaklarında dolaşmak, sinişi Faktt feihin 500 üncü * yüdünümü bu. kadarı yaklaşmaken, Den kendi kamalıma daha aabirlı olmayı;doğru bulurum fatanbul'un yabane diler: de yazımır Gzikleri yoktur, demi: Yanum, Bls atları noksan, yaklır bu. kayoruk. — “Blade' de İt yağımışarı Yok. Bizlm tarihlerimiz zaten hika: Yelerdeni Vakdlardan iberet deki m dir? Buhu düşünüyorum da arkada; Simın gerçektin Düyük bir tançi Siduğuna Bile inanmak — atiyorum Ben yolk döğru fırlamış bir mezar taşının, İbrahim Usta adında büyük bir adat adsminm elindeni çıktığını ve değerce - Michelangelo'nun Müsa indan aşalı kalmadığımı ondan öğ. Tendim. SArkadağım. olmasaydı " ben aI olur'da mibartierin Unlüplandı. Rimış selvilerden baska bir vey ol. medihmi Meerdla? İstani, söia. HÇ bir aakağı Yoktür kik oradan Sin. Suları da öyle değil mi yaz Fakat sulara, çok Şükür. insan ci dokünmadiği Içi tarihi ” kaymetinl kaybetmemiştir. Halbuki: sehir öy: Te ei Ne zaman görüssek arkadı. #im, Ürülerek anlatır ve #Dolmabahçe Yaplmıyadaktı. aırtler Hallce keder Seklal Bibi kalacaktir'der, Eedadımız bir gün, İstanbulun 300 üncl yıldönü: mümü kutlayacağımız düşünerek ha: Te eai gemilerimizi, Neveteri aa. detmiyorum. Dolmabakçede karaya İice Indirirdik. O zaman fetih töreni tamı'bir tören olurdü İnle- Doğrusu: Yazan : M. Nermi san, İstanbul'un tek bir taşına do- kunulmasını istemez. Onun için ar. kadaşım, Belediye - Maliye - Evkaf arasında münazaalı arsalara, mülk- re, yollara, çeşmelere, sebillere, her seye bayılır. İstanbul'un - tarihiliğini koruyan bu 'Tanri armağanı müna- zan olmasaydı neler olurdu? Orada, bir çıkıntı, burada nasılsa kübbesi kalmış eski bir hamam, daha ötede birdenbire hançereleşen bir sokak, te penizin üstünden size bakan bir me- zartaşı, belki Avrupa biçimi bir yo- dün kurbanı olurdu. Böyle geniş yol- Jarın kazaları azaltacaklarını söyle- yenlere arkadaşımın da vereceği ce- vap vardır; Uğrunda milyonlarca in- san feda edilen bir tarihin muhafa- zası için her gün birkaç kişi çiğne- nirse çok mudür, sanki? Tarih, bize mâzinin en büyük emaneti değil mi- dir? Tarihin enginlerinde yaşamak, ar- kadaşıma göre, çok — zevklidir. Ben de öyle yaşıyormuşum meğer. Fakat açıkçası, ben, bunun farkında deği- lim. Niçin saklayayım? — Dosdoğru, tertemiz, rahat sokakları — severim ben. Dünün tarihi var diye bugünün, yarının tarihine el sürmiyecek mi: yiz?İstanbul, yalnız mezar taşlariyle, yıkık hamamlariyle, veli masallariy- le mi İstanbul'dur? Dünün Süleyma- niyesi, Sultanahmedi, — Yenicamisi, dih. kubbeleriyle çorak ve kısır bir yarını seyretmek için mi kürülmüş- Jardır? Ben eski Türklerin, kılıçları kadar keskin ve eğilmez maneviyet- lerine imreniyorum. Onlar Ayasofya- nin kubbelerinden, sütunlarından Ürk- Müyorlar ve taşla mermere çağlarını ürperten iradelerinin heybetli — di- lini vermekten çekinmiyorlar. Tarih, kaynağı ezeliyet karanlığından uyan- miş bir hayat iradesinin, durmayan, dinlenmiyen ve boyuna kendini aşan yarlık kudretinin hızıdır. Arkadaşım, kendini kaybetmiş denizin kumsala| serdiği midye kabuklariyle vakit ge- çiriyordu. Tarih içinde yaşamak, bü- Yük iradenin ritmini duymak demek- tir, enginleri en uzak geleceklere u- zanan iradenin ritmini, Halbuki; be- 'nim arkadaşım, tarihi meraklı ve za- rarsız bir. dedikodu, — kahramanları, yaşamış bir roman gibi düşünür, ve bu roman dekorunun değişmemesini ister. Hattâ, onun için, her değişme- yi bir kültür suçu sayar. Görüşleri- miz burada ayrılır işte, Tarih, hikâ- yelerine göre hüküm verirsek, ben- liğimizin biyografyasıdır. — Çocuklu- Rumüzün heyecanlı günlerini anar- keh bugünümüzü de, yarınımızı da unutamayız. Daha doğrusu o uzak günler bizim için altın parmaklıklı bir kafes değildir. Hayat, her gün, her dakika Yeni bir yatağın içinde bir akış, bir üstgeliştir. Hatıralara bağlanmak, büyük benliği - duymak gönülleri işleyen güzel bir duygu- dür. Fakat onların hangisi en ehem- Miyetli, hangisi az ehemmiyetli, han- Bisİ Tüzümsuz, sözün kısası hangisi yapıcı, hangisi yıkıcı, biz İşte, bune darı bilmeliyiz. Dinamik ömür, deni- Zinİ arayan ve arkasına bakmadan yüksek kayadan korkusuz — atlayan airmağa benzer. Karar. vermek ge mişin değil, yaşayan iradenin hakkı- dır, Tarihin enginlerinde dolaşmak- 'tan ben de hoşlanırım. Fakat İstan- bul sokaklarından Ürktüğümü çekin- meden söyliyebilirim. — Ben burada dolaşırken çağımızın tarihini, çağı- mizin, Süleymaniyelerle, — Sultanah- metlerle, Yenicamilerle boy ölçüşen anıtlarını görmek isterim. 'Türk tari- hinin böyle mühteşem enginlerinde gşamak benim İdealimdir. MUHARRİRİ : CAMİ TÜRKÇESİ : REFİK HALİD KARAY dan Bü onün sesl Monik'in sesi, sevgili Niket'imin sesi, Otelin ikinci katında, 'nan bir tek pencere var pencereden. geldi. bir vakit böyle eski şarkıl: kıları, caz parçaları, Amerikan tempolu geyler söyler durürdü. Bu eski şar 'maval,, derdi. Bu- kıyı düysa, muhakkak ki 'nunla beraber, duyduğum ses onun sesi; him, Bvet, onun sesi! Öğrenmem lâ- Vitrii “Senli benli,, lere bakarken konuşma ve yazma huyumuz Bir dükkâncı, müşterisine senli benli hitap cesaretini bulmalı mıdır ? İLDİM bilesi “senli benli,, ko- | aübalilikler — yaraşır, bir dükkâncı nuşmaktan hazzeden insanla- riz. Hattâ “sizli bizli,, lakırdı edemiyen vatandaşlarımız ve mahal- lelerimiz bile vardır. Bazan öyle sa- nacağımız gelir ki, türkçede - şimdi “Çoğul” Jami verilen - “cemi” diye bir Jisan yapısı yoktür; mevcutsa da an- cak isimlerin honuna gelen "ler,, den, sadece bu edattan ibarettir. İşte o eski “senli benlilik, — huyu- muz bir müddetten beri daha da yıldı. Hele “vecize" merakına kapı- dali berl dünyamızı — kapladı; ar demokrasi karışınca büsbütün. ndı; gemi azıya alıp artık zaptedil. mez hale geldi. Cemiyetin bütün ta- bakaları kimden kime hitap etse, en Münasebet almaz yerde senli benli ol mayı tercih ediyor. Bir “sen,, dir gi- diyor; dalrelerde, kulüplerde, gazete #ütunlarında, evde, yolda, her yerde! O kadar Ki, resmi müesseseler bile ahali ile “senli benli, olmuştur. Me- gelâ bir müessese halka ilân ediyor: Linyit kullan!,,.. "Kullanınız,, diye- bilir. Hattâ güzel lisanımıza mahsus bir kolaylıktan faydalanarak bunun küçültülmüş şeklini ele alıp “kulla- nun,, demesi de mümkündür ve mü: nasiptir. Lâkin yeni göreneğe uyarak yapmıyor. Emir vermekten ruhumuz höşlanıyor. Onun içindir. ki, faraza — Beyoğll caddesi camekânları hepsi senli ben- Hiliğin en Kötü örneklerini — taşıyan “tenzilâttan istifade,, ilânlariyle do- dudur. Hiç biri “sizlisini,, hoş bulma- mış, vitrinler her taraftan bağırıyor: — Sen! Sen! Sen! “Hişt! Hey! Bret, diye haykır- madıklarına, yani afişlerine bu kabil nidalar koymadıklarına şimdilik şü- kür! Koymamışlar amma bana ar- kamdan öyle — sesleniyorlar, sanki. Adeta. işitiyorum — Hişt! Buraya bak, moruk! Yüz- de 25 tenzilât başladı. Kurumu, caka- yı birak ha bir göz at! Pişman olur- Sun, sonra, ha! Neredeyiz? Külhanbeyi kahvesin 'de mi? Eski zamanların Azap Kapı- sından mı geçiyoruz? Beyoğlu cad- desinin büyük mağazalarına o nevl Şehir mektubu müşterisine senli benli hitap etmâk cesaretini bulur mu? Daha doğruku bulmalı midir? Fransada yük arabâ: deseniz kıyamet kopar; bütün Avrupada ayni hal Zaten esasta alışveriş ve pazar ye- Ti terblyemiz içler acımdır. Bütün o “sen, lerin; “Bey baba - abla » yen- ge - hemgşire - birader - kardeşim - perde efendi - teyze hanım - küçük bey,, lerin; andlar, karısının nikâhı- 'na yeminler, babasının canına oku- malar, ortaoyunu nükteleri, Karagöz tuhaflıkları, hokkabaz şaklabanlıkla- ı, Kel Hasan cinasları ile; söz atma- dar, göz süzmeler, bıyık. bükmeler, eanaftan esnafa haber — uçurmalarla bu alışveriş tarzı tüyler ürperticl ve yüz kızartıcı bir âdiliktedir. Keder olunur ki, artık hiç değilse dik tahsilini yapmış, mürekkep yala- miş yeni nesil esnafı da o tarzı -sa- tıcılığın değişmez, değişirse kâra ke- Sat getirir bir kaldesi — im muhafaza ediyor. Şu var ki, iyi semt mağazalarında yaktiyle tenzilâtli mal satışı ilanları bügünkü — gibi senli benli — değtidi. Menfaatini Kabilinden yazılara rastlıyamazdık. hân, reklâmm ve tenzilâtlı satış işine pek düşkün olan müteveffa “Tiring,, bile bir gün senli benli konuşmak tarzını deneme- di. Zira bu İâübaliliğin büyük maka- zalara yakışmıyacağını, aksi tesir ya- pacağını sezecek bir ruhbilirliğe sa- hipti. Yine pek reklâmcı “Kırmızı Horoz,, müensesesi müşterisine terbi- yeli hitap etmekten hiç vazgeçme- mişti. Şimdi Beyoğlunun en büyük mağazasının vitrinleri 6, ayak takı mi Hsaniyle müşterisinin kulak za- Fını yırtiyor; sanki eski Mahmutpasa yokuşunun seyyar su mühallebicisi. Neredeyse bağıracak: — Al bir tabak! Ye de bak! Cemiyetler işe yarasa bir de (Sizli Bizli Konuşanlar Derneği) kurmamı- zi dileyecektim. (Saygısızlarla Savaş Derneki) dâvasını büyük — tutmuştu. Böyle şeylerle galiba teker teker mü- cadele lazım, Re, Ha Şehir Tiyatrosu ve Konservatuar Tahsisattan tasarruf yerine, Beş vüzüncü fetih yılına hazırlamı- yoruz, Ne yapıyoruz? Pek belli — değil. Muhakkak olan birşey varsa, herke- sin sanat eserleri üzerinde durduğu- dur. Eskilerinin tâmir ve ihyasını, ye- nilerinin Üâvüsini düzünüyoruz. Bu- v için denlet, belediye bütçeleri den tahsisat ayrıldı, bir de dernek kurularak halktan maddi yardım te- mini düşünülüyor. Güzel, Hepsi güzel, Fakat bir möânasiyle kutlar alır, ondan, valnı Terken, taraftan, büyük, bütün cihanşümnt bir hadisenin ması için sanatı birinci plana 'ondan yardım bek- sanat fda- liyetini durduracak mahiyette karar- Jara doğru gidiyor, onu ihmal ediyo- Meselâ, Belediye, Şehir Tiyatrosu ve Konservaturar tahsisatından mü- Hayır, rü sörmüyorum. Bu açık, Jâmbası y Bu eski şarkı o Niket ömründe hiç söylemiş değildi. Fakat bun- esseselere tasarruf lâzımdır. himce yekünlar “tasarruf,, — etmade kalkışıyor. Buna karar vermiş — ve yakında toplanacak Şehir Meolisin- den kararın tasdikini istiyecek. Her Üki müessesenin. kırk seneye vakın masileri var. Demek bu kadar müddet evvel, onlara şehrin ihtiyacı olduğu kabul edilip kurulmuz, yaşa- maları için tahsisat verilmiş. Bu iki mülessese İstanbulun bir sanat mer- İ olmasında mühim roller. oyna- istatistikleri tutulmuş ise, takdirde ve şayet, bilvanta varidatın tutulduğu müracaat kabil ise, Dar-ut clhan le Dar-ül bedayi'in Konserva- tuvar ile Şehir Tiyatrosunun ettikleri maddi menfaatin ke tahsis edilen meblâğdan az olmadığı görülür. Buna, iç turizm. yoliyle te- imin edilen “görünmiyen” varidatı da ilâve icap eder. Çünkü, nasıl Parisin tahsisatlı tiyatroları iç ve dış turizm il rir oluyorsa İstanbulun tiyatro ve musiki / faaliyeti de bizde aynı şevi yapmaktadır. Nerrde kal- di ki, tiyatro ve musiki birer kültür unsurları olmak — itibariyle varidat membar telâkki edilmeleri yanlış bir mütaldadır. Bu noktada wsrar edilecek olursa üniversiteyi, Tiseleri, — bütün mektepleri kapatmak lâzım. gelir ki, buna imkân tasavvur edilemez. rinde mi Şehir Tiyatrosu ile Konservatuvarı, İstanbul. Belediyesi / bütçesine — yük oluyor şeklinde mütalda edecek yer- de, veniden — Ahya etmek ve kadro. #am; bekliyemem, Kalkıp sesleniyorum. — Monikt.. Monikt. dalye eksildikçe kopan fırtınayı görseydiniz. Siz galiba kadınları tanımıyorsunüz. Bir gün, hiç unutmam, yemek odasındaki büreyi par- çaladığım gün kalkıp annesinin evine gitmek- le beni tehdit etti. Bütün bu teferruat tarih kitaplarında zikredilmedi, azizim Parmentler, Siyle, bütün eski muahedelerin fes hedildiğini ve yeni anlaşmaların “an- cak yeni vaziyetlere göre,, hazırla- Racağını resmen bildirmekte devam ediyorlar. larım geniğletmek mecburiyetindedir. Çünkü Taksim meydanında yapılmak- ta olan Opera ve Tiyatro binası için veni unsurlar Tâsımıdır. Burası ilerde, leket için Ankaradan çok daha — Ölmeden evvel, dedi, her akşam, ye- mekten sonra köpeğim Adolf'u çıkartıp biraz dolaştırır, işini götürürdüm. Bu vesile ile ben de hazmı kolaylaştırır. — Ben de, dedi, gideyim. Filomen bek- ler, dürür, gelmedi diye üzülür. Şimdi parkta benden başi İleride bir sıraya oturuyorum: Mehtap, açık pencereyi adamakıllı dınlatıyor. Çerçeve hizasına bir gölgenin iler- lediğini görüyorum — ve semavj / projektörün (a kimse yok. Monik'in hatı: büriyetinde kaldığımız gün karımdan işittik. lerimi bir bilsen! Ne buyrulur? bilirim.. Ben de az mı söz Bu “1880 marka,, nefis genç kıza gözle- rimi dikiyorum. Uzun sarı saçları örgü — ha- linde başına sarılmış, İüleleri yüzünün iki ta. Yafına zarif bir şekilde dökülüyor. Karşısın- 'da secde edilecek kadar güzel olan kız, bütün yüz hatlariyle tıpkı Monik! Evet; fakat - bu vzün saçlar, bilhassa bu Ürkek iffet ifadesi, yakında meselenin halledileceğini bildirdi. — Demek ev köpeklerini ve hayvanları- mı dirlitecekler, — Hepsini değil. Sadece, sahiplerinin is- tediklerini, Bu hafta Anyer kapısı yanındaki köpek kabristanında küçük mikyasta bir kıya- met koparılacak. Zavallı Adolf biz kazaya uğ- parçası hakkında iki taraf anlaşmış bulünüyor. Şimdi komünletlerin, bu toprak parçasını derhal geri isteme- — Bilirim, leri mümkündür. Bu takdirde, İngi-İ| —isittim. Onaltıncı Lovis emrime Sablons tar- lizlerin elinde müstemleke olarak sa- || —lalarım vermeden evvel tecrübelerde buluna: dece küçük bir takım ada grupları || — bilmem için elimde bir bahçe dahi yoktu. O Kalacaktır. ki, bunun en mühimleri || - zamanlar, karımla küçük bir datrede oturu- Doğduğum güzel verin — Nasıl Saklıyorum tatlı hatırasını — Hemgirem! — Ne güzeldi memleketimizin günleri— Ebediyen aşkım © günler olsun Ah bu sesi, yorum... ha çok Wasura, daha çok seyirciye maliktir. Belediye, şehrin plânım, oü- selleştirümesini düşünürken, — sanat ve kültür müeseselerini bir mesbaha, bir tramday girketi gibi ele alamaz. Aksi takdirde, yeni tiyatro binasının iaşaatını tddil ederek orasını, varidat Sakın... Dinliyorum, dinli- Hatırlar mum amemisit — Kulübeml Hong-Kong ve Lant rıdır. || yorduk. İtiraf ediniz Ki patates zeriyatı için ramadan birkaç gün evvel — Öölmüştü, oraya — ocağı önünde — Neşe taşan göğsüne bisi Ço v hüzün? Bunlarda Niket'teki erkek: getirecek bir bina, meselâ bir antrepo Bullan barka Konlürda büle || his de müsalt bir ver deği. Bir gün, karımın — gömalktü, a * Wkü graya — Sçcaği ömümde ee Kayan Göğrüne Bi - kaz yününün cesur ikadenini bulumiyorum. Pa. ) eya garaj Malite sokmaktar gaü dil geklinde uzanan birkaç yüz kilo- || — S bet gün geçirmek üÜzere annesine gitme- Sslleri Tüğümn aa MN vi V İab a İ a bensiyorü. #i 2rubalksiz. Cl oalr Bit ğ mmetre derinliğinde bir. toprak par || iPden intifade ederek dniremize bey, on küto L A Ürsül Hala, çok sevinecek. Onun Hayır.. Aldanmıyorum.. Bu se. e B S Şehir Tiyâtromu ile Konservatuva- gası da İngilizlere bırakılabilecektir. (| — Torcek çikartmı. bülün odalara serdim, Da bi kedisi vardı. adi Patron, onu bu kabrise — Aemgirem, daha hahrlıyor musun: — e- Büciş Lakin bu Dakinlerdeki tatlılık, haki) h atlyenari aa ll eat l petma ater ektim ve halecan içinde neticeyi Bekle: böyle. Takin bu bakışlardaki ” tağlik, haktkt Ü / mas, araeeln, b mücsecaclere sani Bazı müşahitler de, komünistlerin || 41 tana gömmüşlerdi. hir boyundaki şatoyu — Ve o eski kulesi- n. Fakat kı um, tahminimden evvel döndü genç kız yüzündeki zambak saflığı? Her ha || bakımından tasarruf edebilmektedir. Ka eç aün müstemlekelerin der- || / koptuğunu ' görmeliydiniz. Bütün daireyi, ya- —— — Patron muü? dedi, me tuhaf isim bu. — a DDi Yarabbil. Bu sesi. Bi Yeniden buldüğüm seveilime bütün ruhumla — |V küztür müsssesesine, “Başınısın çare- lesi meselesini öne sürecekle- tak unı, patates tarlasına dönmüş görün- — Bilâkis. Çok uygun bir isim. ir. BO BAD BC a BAD haykırıyorum : sine bakını lemektir. ki, netice, et ah kalmı “güğüncaktı. . Hömen-b aksam, köpeklere benzemez, intedik- Konservatuvara çifte telli çaldırtmak, Tallaa aa ASNi deki || karkü, anasının evine dönaü, Kendisini, a: €Ti gibi hareket ederler ve biz onlarin keyti” — yayadiyle < Sula yağmiş . Pardbin ei çevenin l dler. çO -(a0 brcemrsnr c ayaİ ae ea Hong-Kong Hükümetine karıı aa çok || — eX tcrübelerde muvatfak olup şöhrete ka- N© uymaya mecbur oluruz. İşte Ürsül Hala — y dlini. geee öpna İdâror. iün <Di eli yası haline getirmek suretinde tecel- iddeli nucumlara ” gekmebine oe |)| vustuktan sonra gördüm. O zaman da herkese — Pu sebepten ona böyle bir isim takmıştı. Ol. O Onün gesi.. — Rüya Mi görÜyor cerera alle,Cin LO G DU U eder —esasen daha şimdiden, böyle >müstemlekelerdeki Çinlilere yapılan || — Tüvaffakiyetimden hiç bir saman şüphe et Rikiki; sa l derirla Nü viRyot SENELE bir meyil kendini gösteriyor- “eziyet,, lerden bahsetmesine dikkı mediğini söylemesin mi? — Ben köpekleri tercih ederim. Hiç ol— — Ah bana onu kim dade edecek? — Dağlar YÜYT Mehtap pi Hrlasbul ae üsrinsi. İaNâ aalsa 'ti çekiyorlar, Büyük ölçüde girişilen İki meşhur ad: konuşa, konuşa yolla- Mazsa kâinatın efendisi olan bizlerin otorite- rı mi ve büyük ağaçları n — Râtıraları Beni görüyor, tanımaz gibi oluyor — ve tdvak ede ',*' '4, ea “';' hula a "': n bu Tadyo taarruzu, Hong-Kong'dan || — "ina devam ettiler. Arkalarından, Bay Rikik: — Sini tanıyorlar her günümün derdi oluyor — Sonsuz aş- tek kelime söylemeden, kendisini adiyle ça- vini temali eden isecli — Aüükuruna, gehrin sanat hayatını körletecek bir karar alabileceklerine inanmak iste- miyorlar. Zira böyle bir karar “ta- sarruf,, değil “tahrip,, olacaktır BİR İSTANBULLU kum senain, Hıran insana bir işaret dahi olsun vermeden, göründü. Elinde bir kayış tutuyor, peşinden Köpek geliyormuş gibi arasıra islik çalıyor- dü. Yanına sokulup ne yaptığını sorduk bazı profesörlerin ihraç edilmesi ve bazı cemiyetler hakkında yeni tali mat çıkarılması Üzerine — büsbütün. #iddetlenmiştir. Dedi ve alışkanlık sevkiyle, hayali köpe- aslıklar çalarak uzaklaştı. Yeğen Mar. '€v memleketim! Ses kayboluyor. — Fakat kalbimde — elan *0T Ağir Penceresini kapıyor. | garkısını düyüyorüm, düyüyorum, tanıyorum. — Devamı var — el | gine ael;

Bu sayıdan diğer sayfalar: