19 Ağustos 1950 Tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 6

19 Ağustos 1950 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Eyüp Sabri Akgölün cenazesi dün büyük törenle kaldırıldı İttihat ve Terakki Fırkasının başlıca #imaları aramında bulunan, Cum- huriyetin Hânından sonra da mühtelif devrelerde olan inkilâp Ve hürriyet kahramanı merhum Eyüp Sabri Akgöl'ün cenazest et ve Belediye Başkanlığı tarafından hazırlanan programa göre cenaze Bamam Teşvikiye Camlinde kılındıktan sonra skeri merasimle kaldırılarak Hürriyetlebediye TTepesinde Talât Paşanın kabri yanında hazırlanan husust makberesine tevdi edilmiştir. Cenazeyi Cumhurbaşkanı 1 Relsi Refik Koraltan, Gökay, yakın dostları ve büyük bir kalabalık takip etmiştir. Cenazeye basta Retsinin, İstanbul Belediyesinin çelenk- leri olmak Üzere bir çok çelenkler gönderilmiştir. Kaybettiğimiz gösterişsiz bir kahramanı anarken Vilk, Büyük Millet Meclis Cumhurbaşkanının, Vali ve Beledi 1012 yılının ağustorü. Olimp Sırt-) Politikacı. En yeni haberler ondan. darı tutuşmuş bir sis içinde. Biraz | Bulgaristandan bir zabit geldi. On #onra İlk yıldızlar birer birer uyana- | binlerce insan onu bir kurtarıcı gibi Cak. Beyaz-Kule Bahçesinin bir köse- ginde oturuyoruz: Eyüp Sabri, Ziya Gökalp, Nesimi Sarım ve ben, Bal- kanlardan gelen haberler iyi — değil. Bazırlıklar yapılıyor ve imparatorlu- ün Avrupa sırırlarında büyük kay- aşmalar var. Silâh kaçakçılığı al mış, Yürümüştür. Trova tahtadan ya- pılmış bir atın içine girenlerle zapte- dilmişti. Bizden ayrılmak isteyen mü- | | — Bu imam, kara-küvvet'in tâ detler, gimdi, başka türlü bir Trova> | kendisi. Bakınız, vazifesi başında ö- atı bulmuşlar. Silâhlar tabutların 1- | len bir 'TTürk askerini — yıkamıyor, çinde taşınıyor. Sinirler gergin. So- | gömmüyor. Nermi beyin anlattığı kaklarda bir tabut akışı. Nedir. bu hareketsizlik bizde? Kavurucu ağustos gününün akşa- mu biraz serin. Vardar Irmağının ö- telerinden dalgın bir yel geliyor. Dört beş günden beri Selânikteyim. Dolaş- tığım kasabalarda, köylerde ne gör- Gümse anlatıyorum: — Sinir boylarında büyük bİr te- 1âş var. Öldürülenlerin sayısı artıyor. Halk, kendi başına, teşkilât yapacak, ama, silâhsız. Halbuki, öteki köylere Gışarıdan silâh akıyor. Dinliyorlar. Bir aydan fazla süren yolculuğumun konusu bu kadar dar dekildir. Ben, gimdi, Balkan Sava: fle ilgil hâtıralara yayılmak istemi yorum. Dinliyorlar. Anlattığım şeyle- Tin arasında karşımdakileri ferahlan- Giran haberler de var, yüzlerini dur- gunlaştıran ve gölgeleştiren haberler de, Çok az konuşan Eyüp / Sabrinin sabırmızlandığını seziyorum. — Bahçe- nin orkestrası bir. vals çalıyor. Li monatlar, dondurmalar, rakılar, me- zeler dağıtılıyor. Kaşık, fincan, kı Geh gürültüleri, Ağır zamanlarda in- gan gönlü sessizliğe ne büyük — bir hasret duyar! Bakınıyoruz, bir. şey arar gibi oluyoruz. Bize öyle geliyor, Belki. Hiç kimse, keyfinin bir dam. Jasını bile bulandırmak istemiyor. Eyüp Sabri nihayet söze karışıyor: — Ama yer seçtik. Burada ne din- lenmek mümkün, me de - konuşmak. Nermal'nin anlattığı hocaları birer bi- Ter tanırım. Hepsi de müfsittir onla> rın. Hergeyi yaparlar onlar. Demek Ki, gimdi, ne olur me olmaz, Bulgar- Jarla işlerini pişiriyorlar. İzahatıma devam ettim: — Evet öyle. XX. kasabasında iki hürriyet papazı vardır. Bunlardan bi- Ti Moskovada flâhiyat okumus, öteki 48e Rilo manastırında yetişmiş. Mülli- yetçi iki papaz. Her ikisi de - geniş Aanlayışlı, geniş görüşlü. Hele — Mos- kovada yetişmiş olan papaz tam bir REŞAD NURİ GÜNTEKİN Milletvektiliği apmı adına Başvyaverleri, Vali ve Belediye — Relsi Prof. Yazan : M. NERMİ aelâmladı ve alayla manastıra gö- türdüler. Ayin elbisesiyle Bulgar za- bitinin koluna giren de gene bu p paz, Halbuki, iki hafta önce bir Türk askeri öldü ve tabur imamı bektaşidir. diye cenazesine el sürmedi. hatta. Ziya Gökelp, başka bir. dünyadan uyanıyormuş gibi. gözlerini Eyüp Sabriye çevir. iki Bulgar papazı tam mefküreci a- damlar. Onlara imrenmeliyiz, Fakat bu küvvet Bulgar kilisesinin mülliley- mesinden ileri geliyor. Milletle üÜm- met arasında bir ahenk kurmak J8- zım. Bunu milliyetçi Türk gençliği yapacaktır. Biz, oldukça geç kaldık. İmparatorluğun uyanan milletleri rasında biz henliz guurlu bir yığın ha Üne gelememişizdir. Düşüncelerini daha iyl derleyebil. mek İçin' Ziya Gökalp, kendi dünya #ına daldı. Eyüp Sabri, başını Ziyayı doğrü uzatarak: — Ziya, Ziya, dedi. Ben bu ağır geylerden anlamam. Pratik -düşün- mek daha iyidir. Kara-kuvvet dediğin şeyin dinle, imanla hiçbir münasebe- ti yoktur. O, din adına yalnız yayga- ra yapar. Ondan sonra da parsa top- dar. Medreseye sokulür, vakıflara da- danır. Yağmalar hazırlar, — düşman aandıklarını gene dini ileri sürerek, elini kanatmadan, ortadan kaldırmı çalışır. Sana da kâtir diyorlar, Ta- Jata da, bana da. Hayatta, ben aake- rim, bir mücadele hikmeti vardır. Ks Jan kalır, ölende ölür. Kara-kuvveti boğmak lâzımsa boğalım. Ölümü göze almasaydık, hürriyet flân edilebilir. Mİydi? Yapılacak gey gene odur. Fel #efenin ne işi var burada. Kara-kun veti kim tutuyor biliyoruz: Halifelik. Kaldıralım bunu, olsun, bitsin. Vatan da kurtulsun ondan, Ziya Gökalp, kahıkahaya yaklaşan bir gülüşle baktı. Bahtiyardı. 1908 ihtilâlinin büyük — kahramanlarından biri, Eytip Sabri, hayatın mantığı ile konuşuyordu, şimdi. Doğru bir görüş, fakat normal zamanlar için - doğru. © Ga bunu biliyordu. Rumeliyi koru: mak için foplanan ordu, bir polltika oyunu hatırı için dağıtılmış ve asker- ler evlerine gönderilmişti. 'Türk sınır- Jarı, önün için, bomboştu. Arnavutla- Tın ayaklanması ve Üsküp'ü ele ge- girmeleri Balkanlıları büyük ümitlere YENİ İSTANBUL 19 Ağustos 1080 SPOR Murat Gülerin kız kardeşi Suadiyeden Adalara yüzdü Aydın Güler, iki sene sonra Manche'ı iyi bir derece ile geçeceğini söyledi Manche Denizini geçmeğe teşebbtis eden fakat muvaffak olamıyan Mu Tet Gülerden sonra kız kardeşi Ay din Güler de bu işe heveslenmiş ve fik antrenmanlarına başlamıştır. Ay- din Güler, dün mabah saat tam se- kizde Suadiyeden denize girmiş ve Kınahıadaya 3 saat 20 dakikada var: maya muvaffak olmuştur. Aydın Gü. ler bu mesafeyi gayet rahat bir gekti. de yüzmüş ve ilk defa Süadiyeden Adaya yüzen kız unvanını kazanmış bulunmaktadır. Henliz 17 yaşında bulunan Aydın Güler Adaya çıktıktan sonra gunları söylemlştir: Z Çok rahat yüzdüm, kendimde hiç BiF yorgunluk — hissetmiyorum, antrenmanlarımı — fazlalaştıracağım, öyle zannediyorum ki, ikt sene son: Fa “Manel' iyi bir derece İle geçebile. ceğim” demiştir. Aydın Güler, Suaâiyeye dönüştn- de sahilde birikmiş olan halk tara fından uzün uzün alkışlanmıştır. Dünkü atletizm birincilikleri Dün İnönü Stadyomunda saat 17 de İstanbul Atletizm birincilikleri yapıl. miğ ve gü neticeler alınmıştıri. 400 metre engelli: 1 — B. Cengiz (F.B.) sır 2—İ. Dinççak (G.8.) 58 100 metrez 1—T. Göker (FB.) 1:587 2—A. Polta (YVBEB) 2018 8 adım atlama: 1 — H. Reman (FB) — 1846 2— G. Frik (ETT.) 1827 Yüksek atlama: 1 — A Holyafkin (B.S.). — 175 2— A Kıral (FB) 175 10.000 metre: 1 — N. Öksüral (G8) — Medr2 2— 8. Yıldız .BİK.) — 88:258 Çekle atma: 1 — 8. Köseoğlu (FB) — 3455 2 — $ Enüilkmen (F.) 3832 110 engelli: 1 — E. Adaş (G.8.) 100 2— A Polat (VBEE) — 22 4X100 bayrak 1 — Fenerbahçe U 2 — Galatasaray 458 Birinci kümenin yapılan & yarış- masından sonra puvan dürümü şöyle. diri Fenerbahçe 42, Galatasaray 20, Be- yoğluspor 7, Beşiktaş 3, EBTJT. 8 pu- yan almışlardı isürmüştü. Böyle bir durumda İhti- iâle behzeyen İşlere namıl girişilebi- lürdi! Kabineyi zorla devirmek için geniş tedbirler alınmıştı. — Şehirler, kasabalar, köyler Merkez'den emir bekliyorlardı. Broşürler hazırdı. Fa- Kat bu adım . atılmadı, — atılamadı. Çünkü, Türk Vatanını bekleyen teh- like büyüktü. Dağılmak değil, birley; mek zamanı gelmişti artık.. Bu ka- Yar doğru müydü, yanlış mi, — önü Türk tarihi, günün birinde, aydınlata- caktır. Fakat kararı verdiren kudret, hiç güphesiz büyük bir - fedakârlık düygüsündan gelmişti, vatanın ka- ranlık günlerinde politika yapılmaz. Etrafında oturduğumuz — masanın gessizliği derinleşmişti. - Düştnüyor- dük. Bilinmiyen ve henliz sezilmiyi nin, İnsan gönlünde, nasil bir'Ürperiş olduğunu düyüyorduk. belki. — Eyüp Sabri seslendi: — Dediklerimizin hiçbiri — yapı maz artık. Buna çok daha erken baş- lamalı İdik. Bizi bir mucize kurtara bilirse yarınki işimiz elbette tam bir. 48 olacaktır. Ben fazla bir şey bil- mem Ziya. Yarın için ölebilirsek. Başımızı çevirdik. Talât / yanınız da, ayakta, dürüyor: . — Gene mi felsefe, Dikkat et Eyüp, bunlar seni de baştan çıkarırlar ha. Haydi, haydi. Kalkın. Gelin Merkeze, Halil (Mentege) de orada, - Bekliyo- W. A. Y. toplantılarına dün de devam edildi Delegeler arasında ufak bir anlaşmazlık Şale Köşklünde toplanmakta olan WA.Y. Dünya Gençlik Teşkilâtı bir buhranla kargı karşıya bulunmakta- dir. Bu arada fikir tentisinde bulu 'nan delegelerin, Avrupa ve Amerika- yı temsil eden iki rakip bloka ayrıl- dikları görülmüştür. Öğrendiğimize göre bu Ihtilâfın se- bebi doğrudan doğruya mali mesele- lere dayanmaktadır. Bazı memleket. derin gençlik teşekkülleri W.A.Y. n yaşayabilmesi için, büyük fedakârlık. Jarda bulunmuşlardır. Buna mukabil Amerikan gençlik teşkilâtı — anlaşıl- mam müşkül sebeplerden dolayı at datını ödemekte ihmal göstermiştir. 'Dün Avrupa memleketleri delege- lerinin, Amerikan delegelerine bu ih- mallerini hatırlatmaları çok mânidar karşılanmıştır. Avrupa delegelerinin, bu ihtarı yaparken W.A.Y, in oku. ma, yazma, öğretme ve geri kalmış memleketlere yardım sahamında ya- pilan hizmetleri hatırlatılırken karşı taraf Jâkaydisinin hAâlâ devam ettiği görülüyordu. Türk delegasyonunun, bu. sahada Bakem rolünü oynamaya - çalıştığını memnüniyetle haber aldık. - Türkler bu teşebbüslerinde umumun menfan. tini gözeten uzlaştırıcı bir zihniyetle hareket etmektedirler. Yabancı del geler, Arıman, Kıraç, Özsan ve Taşçı- oğlunun gayretlegini - memnuniyetle kar karşılamakta ve bu nazik mesele. de Türk gençliğinin mühim bir mevki aldığını kabul etmektedir. Kongrenin umumt heyet toplantıla- n gittikçe artan bir. muhalefet yü. zünden, neticesiz cereyan — ederken, komisyonlar, sessiz #adasız çalışarak, mühim neticelere varmıştır. Diğer taraftan W.A.Y. komlsyon- darı dün #abah tekrar toplanmışlar- dır. İnkişaf Komlsyonunda — W.A.Y. Forum adındaki WA.Y. — organının yayınlanmasına — karar verilmiştir. WA.Y. Forum'un aynı zamanda al- manca olarak yayınlanması da isten- miştir. W.AY, in gayeleri, geri kal- mış memleketler de dahil olmak üze- re öiğer memleketlerde gençlik ha- reketleri hakkında yayın yapma ol duğundan bu hususta salâhiyet veril miştir. Komlayon W.A.Y.'ın ve beynelmilel Sosyallst Gençler Birliğinin 1051 Kaleci Erdoğan, bu ayın sonunda İsviçreye gidiyor Urzun zamandan beri Galatasaray birinci takım kalesini müdafaa etmiş olan kaleci Erdoğan tedavi edilmek Üzere İsviçreye gidecektir. Kaleci Er- doğan, pasaport — münmelesi — biter bitmez bu ayın sonuna doğru uçakla İsviçreye hareket edecektir. Fikret Adilin radyoda konuşması Dün Edinbourg'ta toplanan P. E. N. Külüpleri 22 nci — Milletleraramı Köngresi münasebetiyle — Türkiyede yenl teşekkül eden P. E. N. Kulübü Umümt Kâtibi. Fikret Adi, — yarın 20.10 da İstanbul Radyosunda bir ko- nuşŞMA yapacak ve P.EEN, Kulüpleri. nn faaliyetinden bahsedecektir. Mr. Dorr, babası İle birlikte Bursaya gitti Amerikadan gelen babasını karşı- İnmak Üzere gehrimizde bulunan Mar- ahall Yardımı Türkiye fera Komitesi Relisi Mr. Dorr, dün babası ile birlik- te Bursaya gitmiştir. Buranda 3 gün kalacak olan Dorr ailesi, bilâhare tekrar şehrimize 48 necek ve Mr. Dorr, Karadenizde bir tetkik seyahatine çıkacak, llmanları ve Erzurum et fabrikasını gezecek- tir. Mr. Dorr dün hava meydanında Dişişleri Bakanı Fuat Köprülü ile gö- Tüşmüştür. 'ocak ayında Avrupada Gençler Kon- feranmı için sarfettikleri - takdirde Karşılamış ve W. A. Y. prensipleri hududünda bu könferansa memnunl- yetle iştirak edeceğini bildirmiştir. Ek komlsyon, haber alma ve vesi- Ka komlayonundan sonra, genç İşç lerin kültürlerini temin için gereken sigorta meselesini görüşmüştür. Mr. Keegar (İngiltere) ve - Mr. Driseoll (İngiltere) diğer delegeler tarafından dâ açıklanan ve münakaşa edilen bir teklifte — bulunmuştür. Bu — teklifte gençlerin, mektepten çıktıktan 18 ya. M kadar işçi değil,mekteple iş ara. sında geçlci bir staj devreninde olduk. Jarı kabul edilmek istenmektedir. Ko. misyon bundan başka bu devredeki gençler için üç haftahık Ücretli tatil ve kültür sahasında ilerleyebilmeleri için haftada bir gün istirahat ist mektedir. Maddi ve içtimat vaziyeti ne olursa olsun her. talebenin kültürü emniyet altına alınmalıdır. Komlsyon talebe- Jere ödünç para verme âdetinin de kaldırılmasını istemiştir. (ŞEHİR HABERLERİ Tevfik Fikretin hâtırası bugün anılacak #alr Tevfik Fikret'in 35 inet ölüm yıldönümü münasebetiyle bugün İs- tanbul Müallimler Cemiyeti tarafın. dan bir toplaftı yapılacaktır. Toplantı, Cagaloğlunda Çiftesaray- Jar karşısındaki Rüstempaşa Medre- gel Müallimler Birliği toplantı — aa. lonünda Jaaat 17 de — yapılacaktır. Toplantıya bütün münevverler davet edilmektedir. Ayrıca Beşiktaş Halkevi Dil-Tarih Şubeni tarafından da- büztün 21.30 da bir Tevfik Fikret Gecesl ter- tip edilmiştir. Bu toplantıda Fikretin #ülrleri okunacak ve Hasta Çocuğu temsil eâllecektir. Ev İnşaati gün geçtikçe artıyor 1080 yılının flk 6 ayı içinde Beledi- ye tarafından ev inşaatı için 479, partman inşaatı için 426 ve diğer bi- nalar için 111 ruhaat verilmiştir. Ge- gen yılın ise İik 6 ayı İçinde ev inşa- atı için alınan ruhsat adedi 332, partmanlar için 322, diğer binalar için 24 tür. Bu duruma göre 1050 yılının tlk 6 ayında 338 adetlik bir ar- tıp görülmektedir. Üniversite ve yüksek okulları tanıtıyoruz Lizeyi bitirip de Devlet - olgunluk imtihanlarını veren gençlerin yüzde gekseni hakikaten büyük bir güçlük karşısında — kalmaktadırlar. — Bunlar sanki geniş bir. boşluk — içerisinde imişler gibi her — rastgeldiklerine, “Hangi faklilteye gitsem? Acaba ne tahsili yapsam?, diye sorup durur- lar. Mamafih — gençlerimizin bu te- reddüldünde muhtelif âmillerin tesiri de yok değildir. Ezcümle, orta ve 1i- 66 tahslli sırasında — çocuklarımızın ekserisi, hakikt / kabiliyetlerini tanı- maya firsat bulamazlar. Çünkü bu- günkü orta öğretim programları, ta- lebelerin daha. küçük yaşta htısas- laşmasına imkân vermemektedir. Bu. günkü sisteme göre, sınıf imtihanla: Tında muvaffak olmak için her der- #in aynı seviyede bilinmesi Tazımdır. Bu sebeple genç dimağların büyük bir. çoğunluğu, sınıf geçmek endişesiyle, hakiki kabiliyetlerini ve istidatlarını tanımaya imkân bulamadan lise tah- ailini tamamlarlar. Bunların arasında küçük bir miktar ise ya aile mesle- Rinin tesiri, ya hocalarının ısrarı ve. ya kendi gahsiyetini tanıması yüzün- den, “Ben mühendis olacağım, dok. tor olacağım, hâkim olacağım ve ola- bilirim,, diyerek Üniversite - kapısına gelir. Bu defa da ya girmek istediği fa- külte veya mektebin kadrosu do muştür, ya 6 sene — imtihanin talebe alınacaktır. veya — diploma derecelerine — bakılacaktır. — Kadro dolmuşsa yahut çok mahdüt mik- tarda talebe alinacağı İçin — sıira, © mesleğe intisap etmek isteyen gen- ce gelmemişse, bu istidat senelerden beri için için hazırlandığı halde, bir 'anda meslek değiştirmek kararı kar #ımında bırakılmış olmaktadır. İmtihanla talebe alınıyorsa, bizim nazart olarak ele aldığımız ve mese- JA mühendis olmak İsteyen İlseli, ri- yaziye derslerinin çok iyi olmasına rakmen edebiyat veya tarih dersinden ikmale kalmışsa ve vaz boyunca hiç sempati düymadıği bu dersleri hazır- Jayacağım diye teknik tahallin tcap ettirdiği derslere pek bakamamışan, bu genç de gene büyük bir tehlike ve. ya gans denemesi karşısında demek- Liseyi bitiren gençlerin karşılaştıkları müşkülât Bevket EVLİYAGIL tir. Mamafih Teknik Üniversitenin bu fAdide bazı tedbirler aldığını mem- Süniyetle öğrenmiş bulunuyoruz. Başka bir vakıa olarak, Üniveret. teye lise bitirme ve olgunluk diplo- malarının derecelerine bakılarak ta- Jebe alınıyorsa, burada da bazı müş. küllerle — karşılaşılmaktadır. — Beden terbiyesinden, tarih ve edebiyat ders- derinden parlak numaralar — alabilen birisi, teknik derslerinin pek mükem- mel olmamasına rağmen, parlak bir derece tutturduğu için belki de mile. sinin tazyiki altında kalarak hiç sem- pati duymamasına rağmen misalimiz- deki gencin yerini alabilecektir. Bütün bunların nasıl halledilebilece- #i meseleri, hakikaten Üzerinde uzun uzun düşünmeye ve esaslı, değişme- yecek kararlar alınmaya değerdir. Biz burada bu münakaşalardan uzak olarak, liseyi bitirdiği halde ha- yat yolunu tâyinde henüz karar ve- rememiş olan gençlerimize ve bu gençlere sahip ailelere, Üniversitele- Timizin mühtelif fakhitelerini tanıt- mak arzusundayız. Her ne kadar Ü- niversite Rektörlüğü — tarafından bu hususları aydınlatan bir talebe reh- beti neşredilmişse de biz — bilhassa taşradaki — okuyucularımıza - faydalı oluruz gayesiyle hizmetimizi yapmak iatiyorum. Aşağı yukarı küçlk bir seri tuta- cak bu yazılarımızın ihtiva - edeceği mevzülar şunlar olacaktır: 1 — Ünl- versite idaresi. 2 — Üniversiteye gir- me. 8 — Tıp Faküiltesi, 4 — Eezaci Okulu, Diş Hekimliği Okulu. 5 — Hu: kuk Fakültesi. 6 — Fen Fakültesi, ? — Edebiyat Fakültesi. 8 — İkti- #at Fakültesi. ? — Orman Faklilte- si. 10 — Tekgik Üniversite İdaresi. 11 — Teknik — Üniversiteye — giriş 12 — İnşaat ve Mimarlık Faktlteleri. 13 — Makine ve Elektrik Fakülteleri. 14 — Yüksek Ekonomi ve Ticaret Okulu ve Deniz Ticaret Okulu. 15 — Teknik Okul. Bu yazılar yazılırken her fakülte ve mektebin salâhiyetli şahsiyetleriy- de konuşulacak, onların da fikirleri alınacak, her yüksek tahsil müesse- sesinin hayat sahası ve imkânları te- Şehir köşesi Milli oyunlar festivali D.P. nin Büyi vefat ettiğini v pazar günü 20 ağuntos 1950 saat 11 de Büyük Hendek Keneset İzrael SI nagoğunda İera olunacağını teessür. le bildirilir. barliz ettirilecektir. ——— İatanbulda toplanan “Dünya Gençlik Teşkilâtı” Asaları gere fine Mi Taleba Federasyonu tarafından Açıkhava / Tiyatro- sunda tertip edilen miii oyun- lar ve türküler festivali, heyeti umumiyesi itibariyle muvaffak oldu. Memleketin on muhtelif böL gerina ait oyunları ve bihassa milletleraram Biarrita Festiva- Tinda birinciliği kazanan dadaş. Tarla Karayılan'ı — alkışlamak, değil yalnız genç ” misafirleri mize, İstanbullulara da bir folk- lor aiyafeti oldu. MÜN Talebe Federasyonunu tebrik ederiz. Yalmız oyunların takdimi en- nannda söylenen manzumeler tom tibariyle — mübalağalı Wi Hattâ bu, sevircilerin anlayını: 'a olduğu kadar sanatkârların fade imkânlarına bir nevi cavüs de telâkki edilebilir. Zira bu aea, dikkatin oyunlar üzeri- »o teksif edilmenina mâni olur yordu. Halbuki sanatkârlar o- yunları, hareketleri, — figürleri, ses Ve sazları, davul ve surna lariyle temsil ettikleri bölgeler rİn gecaat, merdlik ve aşk duy. gularını muvaffakiyetle nakle. diyorlardı. Beyiretlerin bunları zapfetmek için tercümana - tiyaçları yoktu. Esasen bu tara oyunlardan — hoşlanmayanlar kalkıp gidiyorlardı, fakat ev. velki akşam gidenler, temailden değil, bu oldden canhıraş sesten bizdr olup kaktılar. N İvi niyetlerinden şüphe etmez diğimiz müteşebbislerden, sanat terahürlerini - sanat - çerçevesi içinde “ve yalnız © endişe e tertip hususunda itina gönter. melerini temenni ederle. Nerez de kaldı ki, arsu edilen natloeye bu yoldan daha kolaylıkla va- rilmiş olur. .BİR İSTANBULLU adadaki balosu Demokrat Parti Adalar İlçe İdare Kurulu tarafından bu gece Büyüle '#da Anadolu Kulübünde bir balo tene tip edilmiştir. Şehrimizin — tanınmış iyasi simalarının bulunacağı bu bas donün fevkalâde sürprizli — geçeceki söylenmektedir. ÖLÜM Bay Leon 8. Köhen, Bay ve Bayan Salamon Kohen ve kazı Rebby, Bay ve Bayan Liko Kommerçere. Zevcesi, anneleri, büyük anneleri ve akrabaları olan Bayan REBEKA KOHEN'in Doğuşu KOREN (Benbanaste) cennze merasiminin İşbu İlân husüst davetiye yerine kalmdır. Cenaze levazımatı Moskoviç Kalyoncukulluk, 75 - Tel. 41315 * Erola Şirketi Ortaklarından Sala. mon Kohen'in validesi ve Bay Leoa 8. Kohen'in zevcesi Bayan REBEKA KOHEN'İ Doğuşu Kohen (Benbanaate) vefat ettiğini teessüürle bildirir T T L YENİ İSTANBUL SİYASİ İKTİSADI İMÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE Babibir YENİ İSTANBUL NEŞBİYAT LİMİTED ŞİRKETİ Müdürü: Kemal HL SARLICA Bu sayıda yan işlerini fillen Künre edeni Sacld ÖGET Neşredümiyen yanlar dade edilmez. Bamlâığı yer 1 TENİ İSTANBÜL' MATBAACI- 'LIK LİMİTED ŞİRKETİ MATBAASI « Bey. — Affedersiniz. — Görüştüğümüze çok memnun oldum Hay- — Hayri değil Sabri. İsimler. karışıyor. — Hele yıncaya kadar ağartmıştı. büsbütün. değişmiş, ima tepeden bakıyor hissi gi'nin yerine benim MÜftÜ gibi kalender ve ba- Fakat hal ve ü veren tatlı su Bununle Emin Hulüsi ile bana da- tavrı gren. | | ratuavrında, yapılırdı. a be. Ta müayene ettirilirler, ameliyat yapılmak lâzım geliyorsa küçükleri hastanenin kendi küçük lâbo- büyükleri büyük ameliyathanelerde Böyle Anadoluların ve hattâ İstan. vardı. Ali Osman bu köşkün alt katındaki kütüp- haneyi ameliyat salonu bir mermer merdivenle çıkılan geniş bir. üzerinde, denize karşı birbirinden güzel üç oda Kavak Yelleri ği 70 li Fakat ben de gimdiye kadar epeyce gez- diğim halde hiç birine tesadüf edememistim. Y hut belki de kim bilir ne hale gelmiş yeni çehre- lerini tanıyamıyordum. Emin Hulüsi beni bekle- mlş olaydı mesele yoktu. Fakat Hurrem gibi par mak kadar çocuktan ne öğrenebilirdim? Anadoluda iken büyümlüş ve göhret kazanmış arkadaşları ziyaret etmeyi de plânıma koymuş- tum. İstanbul sokaklarının bazan dört bir tarafım. dan sel gibi akan ve beni hantal vücudümle soluk #oluk otomobillerin, tramvayların önlnden kos- furan büyük kalabalık birdenbire, cesaretimi karmıştı. Büyük arkadaşları alay alay talebeleri yahut münyenehanesinde Üstüste bekleşen hasta- Jarı arasında yakalıyorsunuz. — Efendim beni tanıyabilecek misiniz? — Göztm sıryor gibi.. Galiba birkaç sene evvel de gelmiştiniz... İyisiniz maşallah. — Hasta — değilim.. — Sınıf — arkadı Babri.. Emin Hulüsi ile dalma beraber gezerdik. — Emin Hulüsi?.. Ha evet Emin Hulüsi... Ta- nımaz olur muyum? Fakat aradan bu kadar za- man geçince — Evet otuz seneye yakın... Zaman kelimesinin geçmesi üzerine — Adeta sevkitabil ile bileğindeki yahut duvardaki sante bir göz atarakı 386 bu kargaşalık içinde yorgun, çok yorgun bir ka- fa İle.. Fakat çehrenizi gayet iyi çıkarıyorum. Eski arkadaşları unutmak mümkün mü? Neydi o Haydarpaşadaki o günler.. Ah gençlik... Ah ha- yat... (Kapıda görünen hastabakıcıya) iki dakika bekliyemez misiniz? Görüyorsunuz ki konuşuyo- Nasılsınız bakalım Sabri Bey?.. Anado- Nasıl işler oralarda?.. Oh ©h Hadi bakalım, hadi bakalım! Tuda miydiniz?.. memnun ” oldum. Beni pek sevindirdiniz.. “Yine ararsınız be- ni değil mi? Fakat böyle dar- zamanda değil Eski zamanları uzun uzun konuşuruz.... Gidiyor. musunuz? Selâmetle... Yine beklerim.. — (Kapı- dan çıkacağı zaman arkasından — seslenerek) Sabri Bey.. Affedersiniz.. Sormayı unuttum. Bir emriniz var miydı bana acabaf Maşaliah hepimizden genç ve sağiam — görünüyorsunuz... Fakat vücut bu.. Bilinmez.. Şayet bir emriniz varsa eski arkadaşız, meslekdaşız. Endişesini yatıştırarak: — Teşekkür ederim. Bırf ziyaret... Bu çeşit eski arkadaşlardan hiç birine git- medim. Hattâ Hürrem ile yaptığım dolaşmalar. dan birinde tesadüfen karşıma çıkmış birini bi- Tinci defa görüyor gibi yaptım; bir aralık onun kendisinde, uyandığını gördüğüm bir güpheye kargı bomboğ gözlerle uzağa baktım. Fakat bu ziyaretleri yapsaydım. netice aşağı yukarı an. Jattığım gibi olacaktı. Beni Ali Osman ile bu kadar çabuk kucak- Jaştıran sebep daha ziyade onun bana gösterdiği yakınlık di Çehresinde ve vücudunda büyük bir değişiklik yoktu. Yalnız saçlarını tek kıl kalma- a87 Hiç bir ricam yok. Bacan bir alaturka adam gelmişti. raber insan büsbütün de değişmez. Eibisesinin v saçlarının kesiminde, papyon kravatının bağla. ruşında daha bazı geylerinde yine bir başkalık yardı. Fakat korldorun karanlığından — pencere anına geçilince elbiselerinin de, kravatının da, İyi boyanmış potinlerinin de yorgun olduğu gö- ünüyor ve elindeki Eskişehir taşından bir ko. caman tesbih ona kendini birakmış bir. adam halj veriyorlu. Fakat bu ihmal yalnız eli koltu- Kunda fukaralarda değil işe kendini fazla ver- miş zengin iş Adamlarında da görülebilirdi. Netı kim Ali Osman ile konuşmamız beni daha zi. yade bu ikinci ihtimale meylettirdi. Arkadaşım Avrupada çok kalmış, hattâ bir Fransız kıziyle eveindikten sonra orada büsbütün yerleşip kök- leşmeyi de düşünmüştü. Fakat karısını kaybe- dince (Bunun ölüm mü yoksa başka türlü bir ayrılık mi olduğunu açık söylemiyordu) mem. leket hasreti ne onu yine Bu topraklara çek. mişti. İstanbula dönüşten sonra geçen #ekiz on senede yine bir parça karanlıkta — kalmaktaydı. Fakat ehemmiyetli olan gu İdi ki Ali Osman bu zamanı İstanbulun iyi bir yerinde, Avrupa- 'da gördüklerine benzer bir hastahane kurmak hayaliyle geçirmiş ve çok gükür iki senedenber de büna muvaffak olmuştu. Anlattığına — göre bu, hastahane olduğu kadar da açık havalı bir 'yerde bir dinlenme evi idi. Büyük bir aile oca- Rına benzerdi. Bilhassa — Anadolulular, — oraya kendi evlerine gelir gibi girip çıkarlardı. Has. tahanenin havasına epeyce alışıncaya kadar din. dlenip mâneviyetlerini düzelttikten sonra, has- ftalıklarının cinsine göre en mühim mütehaasıslı ga8 bullu hemşerilerin son zamanlarda gikâyet edi- len bazı soyguncu hekim simsarlarının eline düş- melerixe meydan bırakılmaz, hattâ uzunca tedavi- lere parası yetişmeyen fakirlere, aza çoğa bakıl- yaralılara yapılanın aynı yapılırdı. mayarak, Arkadaşım hastahanesini — Anadolur KAf derecede duyuramamış olmakla ber ticeden şikâyetçi değildi. Onun gikâyeti " yardımcılar bulamamasındandı. Anadolu terbiyi yapmıştır. Fakat yine de Ali Osmanı dinliyordum. Bu kadar derli toplu düşünememiş bulmakla beraber ben de böyle bir hastahane ha- yalini uzun müddet zihnimde yaşatmıştı A Osmana, hastahanesini görmeyi vadet. hayet kendisi bir güin beni otelimden almağa geldi. Hastahane; miştim. Birkaç gün gidemedim. ni gezdik, kendi anlattığından da daha haneye benzer bir hali vardı. Sofalarında ve bah- çesinin ağaçları arasında ara sıra entarili veya iğına, beyi dekli bir hizmetçinin elinde bir yemek tepsisi ile koridordan geçtiğine tesadlif edilmese insan ken- Pifamalı bir kaç kişinin dolu dini Adeta boş bir konakta sanacaktı. Hele sarmaşıklı bir ufak duvar çeden ayrılmış bir selâmlık dairet H ve oymalı benzemekteydi. Çapulcu düğü anlaşılan paşa, ara dükçe burada kitaplarla başbasa yaşaı yakın ahbabı müstesna, çoluk çocuğunu 'nina uğratmazmış. çokluğundan etrafında kâfi derecede yetişmiş x beni böyle çok parlak söz- lerle ifade edilen ideallere karşı bir parça kuşkulu çaklariyle saray güvercinliklerine )lduğu kadar da gair ol ura memuriyetten dön. iya henliz raber ne- yalnız t alâka ile az hasta- göm- bir iki bile ya- 380 AlI Osmana kendisinin niçin bu güzel oda- lardan birinde oturmadığını sordum. — Benim asıl binadaki odam da feng de- Bildir. Sonra geceleri hastalarıma yakın bulun- mak daha yi oluyor, dedi. peyce yorulduğumuz için arkadaşım bana bu te- rasada bir kahve içirmek istedi. Biyle tabak gibi Önümüzde, ayağımızın altında duran / Marmaraya karşı hasır koltuklara otür- duk. Her şeyi olduğundan başka gösteren renk- deri olan sakin bir akşam Üstü saati 1di. rin dedikleri gibi karşımızdaki Hayırmsada âde- ta gülümsüyor, batmak üÜzere olan güneşin Wığh altımızdaki teneke mahallesinin evlerine Adeta, biraz evvel odalardan birinde seyrettiğimiz bir. İtalyan balıkçı köyü tablosundaki fırça Jarına benzeyen katı yağlı boya parçaları kon- duruyordu. Öyle ki ara #ıra bu odalara bazı ha- fırlı hastalarını ve İstanbulu görmeğe gelen Av. rupalı dostlarını misafir ettiğini anlatan AN Os- man benim de burada birkaç hafta, hattâ iste. diğim kadar kalmamı teklif ettiği zaman etrafa baktırı; bize biraz evvel kahve getirdikten son- Ta gimdi merdivenin mermer basamağında otu- ran beyaz hastahane gömlekli Anadolulr baktım; bahçenin hemen kenarındaki seddin altından düdüğünü çalarak geçmiş bir trenin bi- raktığı düman parçalarına baktım. ve diyemedim. Ertesi gün yine bu aaate doğru ye- ni odama yerleşmiş bulunuyordum. pmaştı. İldinet katta Binayı gezerken e- Bütün genişli. Şairle- galık- Hayır” (Devamı var) 300

Bu sayıdan diğer sayfalar: