5 Ekim 1950 Tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 5

5 Ekim 1950 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B Ekim 105 YENİ İSTANBUL İskandinavya mektubu İngilterede Wiltahire Piyade Okulunda yeni ve inkişaf etmiş bir tanksavar silâhi gösterilmiştir. Göst 'rlde Britanya, Fransa, follanda Savunma Bakanlar Belçika, — Lüksemburg. ve da hazır bulünmüştür. Askerlik bahisleri İngiliz ordusunda subaylar nasıl yetiştiriliyorlar? (GİLTEREDE askert talim ve ted- yisatın başlıca hususiyeti, ferde ve- rilen önemdir. Bu hususiyet tariht Olup, 18 ve 19 uncu asırlarda Avru- Pa milletlerinde âdet olan geniş top- İnmacorduları yerine, İngilterenin kü. Çük bir muvazzaf orduya dayanması Seleneğinden doğmuştur. İngiliz ordusuna yazılanlar, —mu- yazzaf veya milli” hizmete orduda hangi sınıf ve işe en elveriş H olduklarını anlamak gayesiyle, il- M Ve tecrübeden geçı tAbi tutulürlar. Yazılanın bu husüs- taki arzuları da tablatiyle nazarı dikkate alınır. — Bilâhare ilk talim devresini yapacağı hususl bir talim birliğine gönderilir. Esas — talim 5. ıf sınıf yapıldığı halde, bütün yeni eratın talim, disiplin, silâh / bügisi, fahsli ve idman hususlarında umü- mi bir tesirli seviyeye erişmesi 1â. zımdır. “Askerl talim Ve terbiyeye daha ko- lay ve çabük intibak edebilecek se kilde fikir ve vücudunu inkişaf et tirmek için, tahsil ve jimnastik, as- kert talime yardımcı olarak kulla- ulır. Bu tabsil ve jimnastiğin husu- siyeti “Gayeli” olmasıdır. - Bunlar, Adet yerini bulsun diye değil, fakat doğrudan doğruya askeri talime yar- dimcı olarak — tatbik edilir. Talim birliklerinde geçirilen müddet — her #ınıfa göre değişik olup, 10-15 hafta arasındadır. Bu müddetin sonunda er, Savunma/ Bakanlığınca edil Armstrong Siddeley Sapphire adı veri igün dünyanın Yazan : “General Sir William Morgan Akdeniz bölgeninde Müttefik Kuvvetler Tüksek Komutanı miş bir talim seviyesine erişmiş ve ayrıca kendi sınıfına mahsüs bir ta- llm standardına varmıştır. — Bunlar hep birlikte, onun flk talim devresini teşkil eder. flk talim devresinin hitamında er, hizmet müddetini tamamlamak U- zere İngilterede veya deniz aşırı bir muharip birliğe — sevkedilir. Burada senelik bir talim devresine tâbi tu. tulür. Bu, kismen ferdin talim ve terbiyesine hasredilir ve erin muhu- rebede birliğinin tesirli bir âzası ol- ması sağlanır. Bir kısmı da, manga talimi ile başlayıp, bölük, tabur, ve Aalaydan tümen ve orduya kadar te- kâmül eden muhtelif grup talimleri. ne hasredilir. Bu kıta talimi devre. şinin önemli bir mili, birlikte çalı- şan bütün sınıfların sefer cephanesi kullanarak yaptıkları manevralardır Meselâ, hakiki mermi kullanan tank- lar ve piyade, bir topçu yaylım ate- #i altında hareket eder. Sık sık hava kuvvetleri Ve bazan da donanma, bu tatbikatlara iştirak eder. Güye, su- bAY Ve eri müharebede — takviyeli bir birliğin bir Azamı olarak kendi rolüne alıştırmaktır. Muvazzaf subay taliminin uzun hizmetli şekline göre hazır. danmış. olup, bunün . hüsüsiyeti, ge- niş olarak evvelden tertip edilmiş bir. programa göre devamlı şekilde tekâ- mül etmesidir. Genel olarak, bir su- bay 27 yaşına kadar kendi sınıfın. dan bir birlikte hizmet görür. 27 ya- şından sonra kurmay veya herhangi bir teknik kısmda ihtisasa — başlar. Gedikli çavuş — taliminin büyük bir kasmı, birliklerde ve — gedikli çavuş okullarında yapılır ve muntazaman imderlik kursları ihdas edilir. Gedik- iller de ordu okullarında, gayesi bir- lik öğretmenleri — yetiştirmek veya meslekt teknik bilgi seviyesini yük- seltmek olan ihtisas kursları görür. der. Okullardaki kursları bitiren su- bay ve gedikliler, kendi mevzuların- da mütehassıs öğretmen sıfatını ha. iz olup, edindikleri bilgiyi birliklerin. de öğretmek kabiliyetindedirler. İngilterede asketliğin bir. hususl yeti, komutan subayın, birliğinin bü- tün talim ve terbiyesinden mesul 0- luşudür. Tabür. ve - alaydaki talimi tamamlanıncaya kadar, birliğinin ge- ireceği talim devresinin hazırlanma- sından ve — teşkilâtlandırılmasından mesuldür. Eratın vereceği neticeler- den kendisine karşı mesul olan subay 've gedildilerin taktik (tâbiye) tallm. U wğ;'iı a iliz Havacılık Birliğinin gösterisinde halka teshir edilecektir. Bu makine n küvvetli hava makinesidir. 'l“ ilen türborjet makine lerine bilhassa dikkat eder. Diğer bir faydalı öğretim meto- du da, mütehassıslardan müteşekleil Bruplar. veya öğretici filmlerle ya- Pilan gösterilerdir. Birçok askeri iş- lerin doğru ve yanlış yapılış. şekil- deri, böylelikle basit ve ekseriya ef- lenceli olarak izah edilebilir. Göste- Ti İle yapılari tedrisat, umumiyetle can sıkıcı olan Konferans, uzun şifa- hi izahlardan daha ikna edici olup, kolaylıkla hazmedilir. Esasen, kabi- liyetli bir komutanın başvurabilec Bi sonsuz öğretim yolları mevcuttar, Talim ve terbiyenin imtihanı harp- te olur. O zaman esasların hakika- ten ve iyice benimsenip benimsen- mediği hemen belli olur. Ancak, ha> reketlerin sevki-tabil ile ve otoma- tik olarak yapıldığı bir seviyeye eriş. mişlerse, subay ve erat, — gerginlik ve buhran içinde vazifelerini doğru yapabilecektir. Oyuncuya, İlerlemek istediği oyunun —kriket, beyzbol veya futbol olsun—, Aletlerini kul- Janış şekli öğretilmiştir. Bu tekniğe vakıf olduktan sonra, bu bir sevki- tabli oluncaya kadar pratik yapma- hdır. Ancak o zaman buhran içinde dahi otomatik olarak dağru hareket edecek ve takımda kendisine düşen bütün vazifeyi yapabilecektir. Bütln oyunların en serti olan “harp” - te, bu husus hayati ehemmiyettedir. Bu ancak sağlam ve iyi bir askeri ta- dim ve terbiye sistemi ile temin edi- Stockholm, — Eylli 1880 — Ge- çen sonbaharda, — İskandinavyadan Kalkmış. ertesi gün sabahin a. Jaca karanlığında — Yeşilköy — hava meydanına İnmiştik. — Vardıktan bi- Taz sonra, hava ağarmış, — İstanbul 'toz pembeleşmişti. Bizi " meydandan alıp şehre götüren kaptıkaçtıda bir. veçli bir de Finlândiyalı karı koca vardı. Memleketimize ilk defa gelen bu İskandinavyalılarda, merak — ve tecessüsün heyecanlaştığı, — hallerin- den, bakışlarından — belli oluyordu. Arabamız. yılankavi daracık yöl- lardan ilerlerken, Finlândiyalı — ka- din, görmeğe ve göstermeğe değer bir şeye rastlamış gibi, kocasının ko- Tunu çekti ve ona bir yeri işaret etti. Her ikisi de hayretle oraya ba- kıyardu: Tıkabasa yüklü bir arabaya, deri bir kemikten ibaret maka bir beygir koşulmuştu. Yol dışında bir bayırcıkta yokuş yukarı arabayı Amerikadaki Amerikanın “Hartford Post" gaze. tesi, Hartfora Hastahanesinde ihtısas yapmakta olan TTürk doktoru Özhan Pamuk hakkında — aşağıdaki yazıyı yayınlamıştır: “Türk doktorlarından Özhan Pa- muk, Hartford Üniversitesinde anes- tezi Üstüne ihtisas yapmaktadır. Ma- lüm olduğu Üzere, Türkiyede ameli- yatların ekserisi mahalli anestezi ve- ya eter ile bayıltılarak yapılmaktadır. Bu genç Türk doktor, anestezi hak- kında İki yıl içinde öğrenilecek her seyi Öğrenip memleketine döndüğtü vakit, modern âletlerle bilgisini mem- leketinde tatbik etmek niyetindedir. Dr. Pamuk, beş yıldır Amerikada- dır. Çok güzel ingilizce konuşmakta olup, Amerikaya gelişinin ilk ayla- rında bir. Amerikalı kızla evlenmiş- Ür. Karısı ilk çalıştığı. hastahane- nin kâtibelerinden Helen Russeldir. Hastahanede — vazifeye — başladığı günden itibaren, öğretmenlerinin tak- dir Ve sevgisini kazanmağa muvaf- fak olan genç Türk doktoru Özhan FPamuk, Hartford muhitinde de ken- debilir. disini tanıtmış ve kısn zamanda Tür- çekemeyen, çekemediği icin de ka- Paklanan bu zavallı hayvanı, arabacı gerile gerile - kamçılıyordu. Burada, bizim. mahallede, Beledi- yenin yol ve bahçe hizmetlerinde ça- lıştırdığı, çocuk arabasından — biraz büyükçe, lâstik tekerlekli bir araba- Cık çeken bir katana var. Mahalle mizin büyüğü de, küçüfü de ona yol Kenarında rastladıkça, onu — okşar; kimi bir şeker, kimi de bir lokma çi- Kolata vererek, onun gönlünü hoş etmekten haz düyar. Serçe ve küçük kuşlar — barınsın diye, ormanlarda, şehir ve kasaba- Jardaki park ve bahçelerde ağaçların gövdelerine ağaç oyması yuvalar ça- kılır. Birçok memleketlerde — insan- dan kaçan Ürkek gelincikler, bura- da parklarda, — bahçelerde oynayan gocukların — avuçlarından fındık, ce- vEz alıp yerler; parklarda — dolaşan- lar kendileriyle — ülgilenirse, onların paçalarından omuzlarına — tırmanır- Genç bir Türk doktorunun çalışmaları Amerikan ,,Hartford Post,, gazetesi, anestezi üzerinde ihtısas yapan Dr. Özhan Pamuk hakkında methedici bir yazı neşretti HE Dr. Özkan Pamuk'un Harford Post'da Çıkan resmi kiye ve Türklere — kargı büyük bir alâka uyandırmıştır.” WKIZIL Doğu 'azan: Eric Waldmann ALMANYA. NIN İÇ Almanya Cumhuriyetinde altı H W YÜZÜ hafta Çeviren: Behçet Cemal Sovyet bölgesinde imal edilen kunduralar o derece kötü ki, imkânını bulan, Berlinin batı bölgesinden kundura alıyor İkincisi ise “H. O” dükkânlarından yaşikasız “fakat hükümetce tesbit '« dunmaktır. “H. O., rumzü “Handels Taanisatlon - Ticaret teşkilâtı.nın & İmetidir. - Almanlar Dü teşekküle Vesika “mukabili verilen erzak Herkese Verilen yiyecek vesikalı Herkesin çalıştıkı iye göre, husüsl vesikâlar verilmektedir. Ye Bunlar, yi işçileriyle haik polisi gelmekt; Ve ağır İsçilerden farkları, 'daha a &t yömeleridir. Muhtelif. propagan'a İslerinde çalışanlar ve hafif işçilerle Hususl teşebbüs erbabı. daha az mun- 'Haftada 6 mükâfaten zam gıda alabilmektedir. de gün çalışan İeçilere tanınmaktadır. Berlinin Sovyet böl Kesindeki tayınlar, doku- bölgesinin Beyeti ümümiyesine “nazaran biraz daha fazladır. 'Günde bir öğün yemek Vesika ile verllen mün maddeleri, KÂf gelmektedir. Bu vesikalar muka: bilinde alınan erzakın tutarı ayda 16 40 Amerikan sentidir. - Fakat resmi kurün hiç kiymeti yoktur. Sövyet AL Nazaran, 1 doler, 1 marka” tekabül İük mesaiye mükabii ayda 1400 mark kazanmaktadırlar. Aynı iş için Am Tikalı bi da 500 'dolar' ah zaran vesikalı mda Yulat Kilosu 2 Mark Domuz eti 18 Peynir * 1200 » Âklde şekeri 144064 (Beheri) Muhakkak görülmesi icap eden çok heyecanlı bi Biin Direktörü PARUK KENÇ. film yonlarının fiyatı, Patates salatalı »o- | yası daha ucuz olmakla beraber, ve T Te AM p mar, Melkek 309 'maaaüı | kostüm için , camakin, bi badın Takam n0 mark, kölele penceli ayale | kupen dınmaktadır. öörtüek Ve çamaz İkinci devresi "CAKIRCALI NASIL VURULDU ?” ile beraber ö eg F N lll 5 YŞ yarın matinelerden itibaren TAKSİM Sinemasında Va ) Yazan : Çeviren : Graham Greene ÜÇÜNCÜ A DA M Reşat Nuri DARAGO — Sağ olsaydı bize her şeyi izah e nasıl tanıdıysak öyle hatırlamalıyız. miz 6 kadar çok şey var ki, o kadar kötü şeyler... Sevdiklerimizde de öyle — Fakat o çocuklar. Anna, kızdı: — Kilahaşkına, herkesi kendiniz çin! dedi. Harry hakiki bir adamdı. Y Faman, benim için de bir Aşık değildi yaptı. Çirkin işler gördü. 5: ik. Mürtins; Yalancı laçlar! kesten yüksek olduğuna başkalarını In Hilim. Ben, çok içen ve kızlara Aşık oli — Gözlerinizin rengini bile, bilmi, felefon edip kumral mi sarışın miyim, diye sorsaydınız cevap veremezdim. idan başka bir şey düşünmen — Elimden gelmiyar, Martinsi — Şu Koch'un katil meselesi deceğim, dedi. Harry'yi öldüren Kurtz Adam mıdir, artik alâkadar ursa olsu Belki aynı şartlar içinde ben de öldürü, raher hâlâ seviyorsunuz. Bir dolandırı — Size söyledim, dedi. Ben bir v kında bazı şeyler Ama aynı adamdır. i€renilmekle başka h Küyorsunuz? — Güdüğünüzü hç Biz de derdi belki. Fakat Bir insanda bilmediği: çok İyi, © kadar çok Z pen —a haktı: gibi görn nden Hareket eti idan başka pek tuhaf, dedi. ncereden uzaklaşın, Perdesi yok. a bakan da yok, dedi. Fakat emin olmak yekte Glan uzün bir gölge üt geçmişti— © sırada dürdü. üzerinde k eğlenceli hoylamağa başladı, kadar şaşırmıştım. Ki 6, mağa fırsat buldu. Üyerek Biran İçin gözüme Kulübeye on saniyede vardı iniz. Si — Harry'yU'Rala Geviyorsunuz, de fu; fakat garibi şu Ki bir w —a fimi gezdim; kimse yoktu. Z Ben de galiba. Bilmem artık. “Eilerini indirerek ilâve — seydi mutlaka. gürecektim. ettir —'Bir hayalet için k — Gitml, Z Amma 9 Kadar da , dedi. Sizi sevdiğimi Acele adımlarln. uraklı Z Sonra'ne Yüptıniz? anlamak zahmetine kati X Gidip biraz dar Yakit fenadüfen döndü ve görünmemek için duvara ŞB el e ae ürdü. Martins durup ken: ” eee n öldürmüyorum. Her- 2 uzün uzün baktı. “Belki far. peteyy a ağamağ nandıraz kına varmadan bu son yirmi dört sant içinde yavaş Yavnş — Martlimin bana, kötü bi alıştığım bir simadır. Belki de bütün hareketlerimi e kadar — Süemiyeceğini aa yorum, Az evvel bana — dikkatle kaydeden adamlardan biridir” diye düşündü ve yir — ge görelmekt biyığım var mi yök mü — ml adım ötede, kendisine bakan hareketsiz ve sessiz gölgeye nize İmkân yok çıkardıktan sonra öldürenlerin bir adamı İdi. Hat Üçüncü — YErenmiş ve telefor absslnden. hirine Baber ver n olması ihtimali de vardı. gecü, geee Martins'e yabancı gelmiye n yüzü değildi; zaten SeR A şılınca Viyanadar hu seçmenine İmkân da yoktu. Hareketli — değildi. çünkü Y meydanına kadar uzanan 6 boş, geniş Ve hazin M mudür, yoksa- Üçüncü bir hayal görmüş olduğuna ka- — vinhilfe sokağı yordu. Onün gibi bir adam kendisine Öldüren her kim — naat getirdi e bir sedle; herhalde küvvetii — hâmiler temin etmişti. Müttefikler ara- areket etmiş. — Ne btlyorsunuz? diye de bağırdı. sında daha başlangıcta varılan a iscal ordu. rdüm onu. Bununla be: Cevap yok, Sarhaşlara mahsus. hiddetle yine haykırdı:. — Tari mensuplarına ait suçlarla vcıyı, bir katili seviyor. hir adam ey5 aral — Konuşma "tarzınız hiç hoşuma gitmiyor. Başım deh getli ağriyor, siz de boyuna söylüyorsunuz. — Sizi davet etmecli Z Beni kızdırmak içli yapıyorsunuz. —a Anna Ki l gö -3 — Sir de pek tuhafsınız, dedi. Sizi tanımadığım halde v sabahın üçünde evime gelir, beni sevdiğinizi söylersiniz yara hiddetlenir bana çatarsınız. Ne yapmamı, . v hafifçe sallar < Yal Harry'yi o Kadar düşünmüştüm Ki bir yabancıyı Harry Ben de sarhoşların gözü baktı. Ya polise mensup bir hafiye, yahut da Marry'yi — Cevap vermiyecek misiniz? lığından sızan işik dar sokağa aksede ete İnanir misiniz? diye sordu. Bizt ndi inanıyorur kimi daha kötüsünü, üze men . gelm 'onu, uzamış firaşı, ait mişti. Bir türlü anlayamın dalreme sevki lan çıkmıyordu. nız 0 çehre gikaydı. büyle İbaretti. — Memurları tev tahkikat maksadiyle başka böle- rek Marfy — lere göndermek lâzım geldiği zaman Amerikan veya Fransız bölgelerine bir telefon KAf gelirdi. Fakat Ruslardan izin al- 'bazan kırk sekie saat beklerdim. Lâkin daha süratle etn 'ebüriyeti nadiren zuhur eder, Bu itibarla Kurtz'u ele geçirmek İstediğim takdirde Tngiliz bölgesine gir- Mesini beklemek aymı yola çıkardı. Martins sabahin saat dördüne doğru Harry'nin hayale- Tündüğüne — tini gördüğünü ” NL vakit korku için. de olan bi Tallttefik devriyeni tarafından niş değildi, üşmezdim, — pelisleri arabayı Anna'nın içtim, yine gel Martine'l ü düymüş ve devriye esnasınd benden otur adım kadar uzaklaş- Kazeteci kulübesine doğru İer- kayboldu. Koşmağa başladı im. Koştuğumu h daha görünmedi. Ku Sokak da bomboştu. Hulâsa yok. oli bolmak pek t sarhoş. değildin Sinirlerim bitik bir mi? h evine tekrar gittin sulkast bahis mevzuu - olı bulunduğuna kanaat getirdi mesini sarhoşluğuna ve asabl. Anna'yi ziyaret ettiğini darsınız Ki Ruslar, “İç şehir' 'sahte hüviyet evrakı oturduğu sokağa sevketn (Devamı var) Bayfa 8 * Terbiye tezahürleri Hate Vidinli lar; bu hayvancıklar, buranın insan- Jarına © kadar alışmışlar, o derece isınmaşlardır. - Onları ürkütmemek 've incitmemek için çok dikkat edi- dir. Kışın, kasaba Ve gehirlerin içinde ve etrafında donan göllere yer yer saman serpilir, çullar serilir. Ördek- lerin, martıların, kuguların ayakları buza yapışmasın, donmasın diye, Bir gün, şehrin bir Gölboyu pare Yazan : kında dolaşıyordum. Gölün — kıyıya yakın bir. noktasında — bir kanadı karık bir martı peyda oldu. Kanadın. kırık yeri kanıyordü. Kuşcağızın ba- Sına gelen felâket henüz yeni idi; Zavallı, tekrar uçmağa — uğraşıyor, çırpınıyordu. Bu hali görenler, bo- kulmak Üzere olan biri karşısında düyülan heyecanla koşuşmağa baş- Jadılar. Biraz sonra, — bir cankurtar ran otomabili yetişti kuşcağızı kuru tarıp götürdüler. Buranın terbiye ve görgüsiyle ye- tişmiş, uslu, akıllı bir süs - köpeli, geçen. yillarda, bizim — taraflardan gelme bir aile yanında — kapılanmak lihsizliğine uğramıştı. Bu ailenin delikanlıığa basmak Üzere olan ço cuğü, hayvanın ağzını sıkti; nefes alamasın diye burnunu tıkadı; canı yanıncaya kadar kuyruğunu çekti; hâsılı, can yakacak ne kadar kötü- lük yapmak mümkünse, yapıp dur dü, Döşeli, dayah © güzelim diple- mat evinde neye uğradığını kavrayı mayan zavallı köpek, bu eza ve cex fa fasıllarında efendilerinin yüzüne bakıyor, onlardan iz'an ve / İnsaf di- deniyordu. Onlarsa, çocuklarının mı rifetlerine kahkaha ile gülüyorlardı. Bizde bu çocuğa, belki “Yaramaz”, 'Haşarı" derler. Burada öyle demi: yorlar, “Terbiyesiz” diyorlar. Terbi.. yesizlikten dolayı, — çocuk değil, ©- 'nun ana Ve babası ayıplanıyor. Yıllardır, dikkat ediyorum: — Her hangi bir çocuğun — hatasını taahih etmek maksadiyle iyi yürekli, iyi niyetli bir insanın ihtarı kargısın- da, inat için “.. Kır evlâdim, — z benim arslan yavrum, kır; sana dün- yalar kurban olsun!..” diyerek, ya Tusunu kırmağa, dökmeğe teşvik e- den analara hiç rastlamadım. — Ço cukların — döğüldüğünü de hiç göre medim. Zaten dayakla, kötekle terbiye e. Gilen, uslandırılan çocuk, büyüdük- ten sonra da, JAftan, yumuşak dil den anlamaz, dayaktan anlar, Da yağa alışanda da İZzeti nefis namına birgey kalmayacağına göre, ondan hayır. beklenemez. Kırk yil evve Manastırda Rümeli bizim iken, 'Rehberi Terakki” dında hususl bir mektep vardı. Mep- rütiyet henüz ilân edilmemişti. —O zamanlarda da talebelerin sigzara lç- meleri yazaktı. Bir gün yapılan ânl bir aramada, talebelerin çoğunda tü- tün ve tabakalar bulundu. Bu tale- belerden biri, Üçüncü — Ordu - kü mandanlarından — birinin oğlu — idi. Anlaşılan, paşanın — tenbihi Üzerine hâdise kendisine bildirilmiştir. Pay- dosta, bahçede evvelâ paşa göründü. Arkasından — ordunun bandosu — da çıkageldi. Ellerimizde — sefer tasla- ri ve çantalarımız olduğu halde - raya girerek, bahçeyi çepeçevre ce- virdik. Örtaya bir hasır serildi. İki hademe, paşanın sesi / çatallaşmağa başlayan oğlunu sırtüstü yere yatır d Hademenin biri oğlanın bacakla- rını bacakları arasına alıp ayakkape Jarını çıkardı. ve tabanlarını kaldır- di; öbürü çocuğun omuzlarını yere bastrdı. Meydan falakası ile birlikte bando da zarta, zurta- çalmağa baz- ladı. Paşanın getirdiği çavuşlardan biri kalınca bir sopayı kaldırıp kaldırın, bandonun — gürültüsünden sesi işitil- meyen çocuğun tabanlarına var kuve vetiyle İndirdi. Falaka faslı — bitti. Arkasından trampete peşrevi ve da- vul temposiyle Üç defa, “Padişahım çok yaşa!” diye bağırdıktan sonra, taburlar halinde mektepten — çıktık. Bu falaka sahnesinin talebe üÜzerin. de nasl bir tesir yaptığını, kaç kle sinin bundan ibret — alarak hallerini islah ettiğini, uslandığını — bilmiyo rum. Fakat, başka bir aramada pa- şazade de bu sefer, hem tütün t bakası, hem de bir kama bulundu. Sonra, İzzeti nefsi — kirlmiş, hayâ perdesi yırtılmış, eli bicaklı bir rezil oldu ve mektepten koğuldu o çocul Terbiye anlayışı, eti senin, kemi- benim.”, “Hocanın vurduğu yerde gÜL biter.” formüllerine bağlanmış, köteği Cennetten getirmiş, cehaletin asırlarca hükümferma olduğu bir â- sevgi, merhamet, şefkat, hi deri nasırlanmış, gelişmemiş — olan- Jlar hayvanlara acır, onlara dayak atmaktan çekinir mi? Ve sonra, ka- malar, kamalılar, kitir. katir. insan doğrayan katlller, can — emniyetint Salre.. olup bitenlerin hepsi, eki- elinden başka bir şeyin bitmeyeceği neticesine / varmaktadır. lemde Zihniyete, atmosfere göre a göre hepsi ve her şey. insan, Ve nihayet içimize göre dışımız. Bizdeki birçok çirkin — tezahürler normaldir. Aksi — takdirde, —İnsanın ineğin de Insan doğurması ka- bilinden, anormal bir hılkat tezahürü anda kalırdık. Onun için; der- ansız beygirin döğülmesi, alabildi. Kine - kamçılanması normaldir, ama böylesini anormal telâkki etmeğe a- hemiş olan İskandinavyalıya gel de bunü anlat bakalım, anlatabilirsen. Ne çare ki, bu tiynekdlekiler ve bu türlü tezahürler yüzünden, bu. gibi halleri nefretle — karsılayan memle- ketimizin büyük goğunluğu hakkıne daki kanaat zarar görüyor,

Bu sayıdan diğer sayfalar: