5 Ekim 1950 Tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 6

5 Ekim 1950 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bayfa & Yirminci asır nfîedeknivetinin' büyük kazaçlârı Radyo ve televizyon Bundan — evelkt — yazımızda — 20 nci asırda gazetelerin oynadığı bü- Yük rolden bahsettik. Şimdi de rad- Yo Ve televizyon ibi halk kitleleri. nin terbiyesinde, sev ve idarelerinde fevkalâde büyük bir yer Işgal eden Giğer bir Amili gözden geçirelim: RADYOLAR radyoların artmıştır Yeryüzündeki son zamanlarda © kadar ki, bunların. hepsinin düğmesi aynı Zamanda — gevrilecek olsa, çıkacak gürültüden muhakkak ki yeryüzünün Ansanları bir landa — çılgına döner! Fakat acaba bu cehennemi gürül- tüyü çıkaracak radyoların sayısı ne kadardır' Bugün, yarısından fazlası Kuzey Amerikada olmak Üzere, yeryüzünde ftam 160686.211 tane — radyo cihazı mevcüttür ki, aşağı / yukarı her İki Sileye bir radyo — isabet ediyor de- Mektir! Kuzey Almerikanın takriben 150 mülyondan ibaret — nüfusunun linde acaba ne kadar radyo bulunur? Cevap hazır: Tam — ST107.S34 tana! Nerde ise herkesin bir radyosu ola- Cak. Buna mükabil, — nüfusu yarım Milyarı bulan Avrupa kıtasında sa- dece BA202111 radyo Vvar; Asyada 10412.648 tane; Güney — Amerikada 5.688.600 tane; Okyanns kıtasında 2248057 adet; Afrikada da yalnız 927.268 tane radyo vardır. Nüfus itibariyle en çok malik olan memleket Birleşik Ame- rika Devletleridir. - Burada her iki kişiye bir radyo — isabet eder, Bun- dan sonra, Güney Amerikanın aşağı taraflarının tam karşısına İsabet e- den Falkland Adaları gelir ki, bu- rada da her üç kişiye bir radyo dü- ger. Bermüude Adalarındaki nispet de bunün aynıdır. Avrupada en çok rad- yo kullanan memleketler şimal meni- Teketleridir: İzlanda, İngiltere, İsveç Norveç. Buralarda 1000 kişiye isa- bet eden radyoların miktarı 200 ile 800 arasındadır. Avrupanın cenubu- radyoyu I Yukarıkl grafikte yeryüzünün bes okuyup yazma bilmiyenlerin miktarı S& 80 arasındadır. Koyu grl renkte 'na doğru inildikçe radyo sayısı azı hir, çünkü sıcak memleketler hall günün ve gecenin mühim bir kıs. mini ev geçirdiklerinden Tadyo — ihtiyacını fazla — düymazlar. Meselâ İtalyada 1000 nüfusa 56 ve Yunanistanda ise sadece 6 radyo isa- bet eder. Avrupa memleketleri ara- sında, İngilterede 18 milyon, Alman- yada 10 milyon, — Fransada da 7. milyon radyo cihazı mevcuttur. Rws- yada ise radyo dinleme usulü, bizim- kilerden çok farklıdır. Orada herkes, bizde olduğu gibi müstakil bir rad- Yoya Sahip olamaz. — FaBrika, okul, cemiyet merkezi, hastahane Va. gl- bi topluluklara mahsus yerlerin hi- ver radyoları vardır Ve bu radyonun başında hususl bir memur sabahtan dışında (Hikâye | Bedriye ile İbrahim İEMLEKETİMİN karlı dağları, bağrı yaralı k: yalıkları, coşkun — deresi, dar ve Merdivenli sokakları, kavisli köp- rüleri meşhurdur. Evlerimizi kayalara oymuşuz. Kim daha yükseğe çıkahildiyse şıkmış. Balımız meşhür, bağları. miz meşhür, taşımız, eşkiya ma- Sallarımız meşhur, har meşhur. Eğer daha uzak doğuya giderken bize uğrarsanız, sofasın- da sıram siram insanların uyudu. Bu, kapısız, kilitsiz, fareli, bitli Asri otelimiz meşhur. Eker bize uğrarsanız, Deli Bed- riyeyi görmeden gitmeyiniz: Şi di gene her gün, Belediye meyda- 'nı dediğimiz dar sokağa inip sa- atlerce muhayyel yolcusunu bek- liyormuş. Üzerinde yılların eski: temediği, hep o aymı çiçekli ka- dife entari, ayaklarında rahmet- İ kocasının düğün hediyesi olan alçak ökçeli, dekolte rugan iskar- pinler ve kalbinde hep o aynı deli inanç Bedriyeyi tamdığım zaman ço- cuktum. O, gene oğlunu, İbrahimi bekler- di. İbrahimin ' simsiyah, bükleli Saçları, zeki parlak - gözleri, ateş gibi bakışları varmış. İbrahim, bir ceylan kadar / çevik, bir. mabut kadar güzel, ekmek kadar iyi, yıldızlar kadar parlakmış. - Daha beş yaşındayken bahçeye çıkar Ay uşığında alfabe - bellermiş, on Yaşındayken dereye düşen bir ço Cuğu kurtarmış, onikisini henüz doldurmadan dağdaki eşkiyalara kafa tutmuş!. Bilmem kaç yıl evvel, İbrahim İlkokulu bitirince büyük adam ol Mak için İstanbulda uzak bir ak- rabasının şanma gitmiş, bir daha da ondan haber çıkmamış. Kimisi bir kazaya kurban gittiğini, kir Si ise onun büyük adam ” oldu. Şunu, fakat memleketini ve vefa: kâr anasını unuttuğunu söylerdi. Bedriyeye sorarsanız o, İbrahi- min döneceğine emindi. Kış de mez, yaz demez dağların tene- sindeki evinden Belediye meyda- funa, yölcü kamyonlarını bekli meğe inerdi. Oğluna karşı besl diği his, sevgiden fazla bir şey Adeta bir İmandı. Her sözünün başında ve sonunda “İbrahim dö- zünce, kelimelerini duyardınız. — İbrahim “dönünce — yolları yaptırtacak, fakirlere bedava gaz dağıtacak, " Topal Hüseyinin ök- #üzlerini okutacaktı. İbrahim dö: 'hünce, Bedriye İstanbula gezme Be gidecekti! Kimisi daha o — zamanlar 'Deli Bedriye" derdi ama, Bediri. yenin aklı başındaydı. Bekâr mı Murların çamaşırlarını yıkar küklerini diker göğe eren hayatını mükem- melen kazanırdı. Milletvekilleri, memleketi gezmeğe geldikleri za- Man, Bedriye, Belediye meydanın. da, onları karşılamış ve dertleri: Mizi anlatmıştı. Hem de anlata. bilmişti! Ben, Bedriyeye karsı büyük bir yakınlık düyardım. - Onun inatçı Sevgisi ve sarsılmaz İmanı, bana Earin bir kuvvet ve emniyet hisal, isliraba karşı mukavemet arzusü yeriyordu. Galiba İbrahimin döne- Cekine ben de Inanıyordum. Bir gün memleketi altüst eden bir hâdise oldu. Muştan gelen bir kamyon dağda, meçhul bir. şahis farafından durdurularak soyuldu. Artık eşkiya masalları tarihe ka- belki bu yüzden hadise bi- Çok tesir etmiş gihi görü- nüyordu. Ve henüz bu beklenm dik maceranın heyecanı geçme Yazan: — Jale Candan mişti ki, “Hınıs,, tan bal almaya gelen iki tacir, bir su başında dinlenirlerken, paralarına tamaen öldürüldüler. Ve işte bundan son- Ta, daima cinayetle neticelenen, soygumculuklar birbirini stakip et ü Aynı günlerde bir acayiplik da- ha oldu: Bedriye artık muhayyel yolcusunu beklemek için meyda- 'a İnmiyordu. Bekâr çamaşırla- rını da toplamaz olmuştu.. Bu iki hâdiseyi nasıl oldu da, birbirine bağladılar, bilmiyorum fakat, müt- hiş haber bir akşam üstü, kapı ka: Pi, bütün evleri dolaştı: Torahim dönmüştü, daha doğrusu bazı ge- celer, anasının dağdaki evine gi- Bunün ne demek olduğu: Törahim, yahut diyordu. Nu herkes anladı. bazılarının inancına göre, Jbrahi- min ruhu, dağda eşkiyalık - edii. yordu. Muş yolunda soyulan 0: för onun parlak, siyah saçlarını, Aateş gihi yanan zeki gözlerini ta: fımıştı. Şoför AN, İbrahimin ço cukluk arkadaşı idi ve bu yüzden İbrahim onün canına kıyama: mıştı. Hattâ bazı rivayetlere gö re, Vaktiyle Ali, İvrahime bir iyi- dik etmişmiş de, onun için Tora- him kendisine minnettarmış? Günler geçiyor, cinayetler ve soygunculuklar devam ediyor. ve Bedriye kimseye görünmemekte anlaşılmaz bir 1srar gösteriyordu. Böylece de bu efsane, binbir te- ferruatla süsleniyordu. O gene kış çok erken başlamış Henliz kasım ayı çıkmamıştı. kl. dağları kar kapladı ve - aralığın ortasına doğru Batı ve Doğu yol: larımız kapandı. Artık yüksek te- pelerdeki evlere dahi gidip geline miyordu. “Herkes kendi / derdine düşmüş, İbrahimin — efsanesi de, kismen unütülmüstü ki, bir sabah, Mektebe giden çocuklar şehrin or- mlan geçen derenin kıyısında hir erkek Cekedi buldular. Bu kı: vır kivir parlak siyah saçlı, ince uzün, çok yakışıklı 30-36 yaşında bir adamdı. Onu gören ihtiyarlar, büyük bir dehşet Ve şaşkınlık için: de, İbrahimi tanıdılar. Fakat onu kim öldürmüştü?. Çünkü İbrahi- min bir cinayete kurban gittiği Mmuhakkaktı. Önce bıçakla. öldük Tülmüş, sonra çok yüksek bir yer; den dereye atılmıştı. - Şimdi her kes içini gücünü bırakmış, derenin kenarındaki cesedi görmeğe geli: yordu. Herkesin bir düşüncesi, bir bildiği vardı.. Herkes konuşuyor, bağırıyor. hattâ bazıları katga ediyorlardı. Fakat herkes birden: bire sustu. Bedriye kalabalığa doğru ilerliyordu. Kıyıya yaklar Şınca durdü, cesede soğuk bir na- Zar atarak: “Herken işine gitsin, dedi, onu ben öldürdüm, işinize g: diniz ve rahat rahat çalışınız” Sustu, sonra kendi. kendisine anlatır gibi: Bana ana diyordu diye, mi- rıldandı. Sözde Tbrahimmiş! Ben İbrahimimi tanımaz miyim? Be- nn İbrahimim haydutluk, eşkiya, hik eder mi?.. Kanıyor göründüm, velsi gece uykusunda/ onu öldürüp dereye attım. Tekrar sustu, sonra o iman dolu — Hele İbrahim gelsin, bakın menilekette böyle düzensizlikler olur mu, diye ilâve etti. Bu hâdiseden sonra - Bedriyeye #ık sık rastladık. Belediye meyda” Rında İbrahimini bekler, dururdu. Bizim memleketin böyle masal. darı çoktür... Eğer uğrarsanız “Hins” li Hasanı bulunüz, sigara paketinizi uzattıkça anlatır. katasında okuyul yazma bilmiyenlerin Açık rl sahalarda e Ki e l0dan azdır. sunun £. 80 inden fazladır. akşama ve gece yarısına kadar yal- 'nIZ bu İşle meşgul olur ve seçme bir program tertip eder. Evlerde ise rad. yo yerine sadece bir oparlör bulunur ve böylece halk, — istediği program değil, ancak radyo memurunun gön. dereceği müzik, konuşma v.s. par- çalarını dinlemek imkânına maliktir. Evlerdeki oparlörler — hesaba katıl- Miyacak olursa, bizdekiler gibi rad: yo cihazlarının sayısı Rusyada 1000 nüfus için 40 kadardır. Yeryüzünde en az radyosu olan memleket İse, Afrikanın ortalar düşen Uganda'dır. ki burada: 20000 nüfusa bir. radyo isabet eder. 400 milyondan fazla nüfusu olan Çinde ise, radyo cihazlarının sayısı 850.000 den ibarettir. Asyada en çok radyo kullanan memleket — Japonyadır. ki burada radyo - cihazlarının sayısı 8 milyonu geçer; yân aşağı yukarı 10 kişiye bir radyo demektir ki, Japon allelerinin çok kalabalık olduğu gö- zönlünde tutulacak olursa, her aileye bir radyo İsabet ediyor demektir. Ve ci radyo Istasyonlarına gelin- Burada da başta Amerika gelir ve Birleşik — Devletlerin tam 202 miktarı «i halarda okuyüp yazmın uyup yazma bilmiyenlerin - ypümk . a BzR MAŞIN E5 HUN ta vi o Ç L ea < /;:FX VA d lelim Ç (ME n af O0 atrika Gi mühtelif kıtalarında mevent radyo clhazlarının sayır 'mı göstermektedir. Her bir küçük işaret 1 milyon re ENİ İSTANBUL derllmiştir. - Beyaz sahalarda, lerin nispeti ge 1i peti, memleketin nüfu. tane radiyo İstasyonu vardır! Birleşik Amerikada radyo Istasyonları, diğer Avrupa memleketlerinde ve bizde ol- duğu gibi devlet tarafından idare € dilmeyip, herhangi hususl bir. şahıs YA Şirket bir istasyon kurabilece- kinden, son zamanlarda istasyonların Sayısı çok artmıştır. Ve bizde oldu. Ru gibi abonelerden senelik bir ücret Amerikada — radyo İstas- yonları sadece radyo vamtasiyle yay- dıkları ilân ve reklâmlardan aldı Jarı paralarla idare olunurlar, İstasyon sayısı itibariyle dünyada ikinci gelen memleket — Brezilyadır. Burada 223 istasyon meventtur. 10 milyon nüfuslu Kanadada 152 radyo istasyonu, 8 milyon — nüfuslu Avus: tralyada 150 istasyon, Rusyada 100 istasyon, Büyük Britanyada &5, İtal. yada da 33 istasyon mevcuttur. Dünyanın en küçük radyo İstas- yonu da, Kuzey Afrikanın — garp Aahillerindeki küçük Gambla memle- ketinde bulunur. 100 abonesi bulunan bu İstasyon dalma, — dinleyicilerinin arzularını gözönünde bulundurur. ve programlarını ona göre tertip eder Meral Cumaoğlu Fi AOA iyo apareyini ifade eder. Tiy;lm kronikleri Don Juan'ın temsili Don Juan, Molitre'in eserki snda en az bahsi geçen bir dir. Esasen komediden ziyade dram 'olan Don Juan'ın bir başka lsmi da. ha vardır: “Taşin - Ziyafeti, Daha doğrusu, “Taştan Davetli,. Zira, Mo- öre, eseri Tirso de Molina - isimli İspanyalı bir muharririn “El Convi- vado De Piedra,, komedisinden alıp yeni baştan yazarak onu bir şaheser haline getirmiştir. Ondan az bahse dilişinin sebebi bir çok münekkıd ta. rafından, “Müral,, nin müsveddesi te- Takki edilmesindendir. Filhakika, bu, müdafan edilebilir bir görüştür. Don Juan'ın bilhassa beşinci perdede ba: bası ve Dön Carlos ile - karşılaştığı. vakit bu görüşe hak verdirecek mü: kâlemelerine ve hareketlerine şahit oluruz. Don Juan, Şehir 'Tiyatr sinde ümümiyet itibariyle, Ti tatmin eden bir temsile mazhar oldu. Üslübu pek uygun olmamakla beraber göze hoş görünen kostümler '© dekorlar içinde, hayaletler, ale ler, yıkılan kayalar, kükürt kokula- ri, yürüyen bir heykel tiyatroyu- te- maşa olarak kabul etmekle iktifa e- denler için ümidin fevkında bir tesir yaptı, mütercim, rejisör ve aktör İ. Galip Arcan'ın Fransa Maarif Neza- reti tarafından nişan ile taltif edilizi. merasimde bul Valisi ve Belediye Reisi Ordinaryüs Profe- sör Fahreddin Kerim Gökay ile Fran- sız Eiçiliği Kültür Ataşesi M. Ber: genud'nün bulunmaları — temsilin ve 1950 - 1851 mevsiminin ilk gecesini bir hâdise haline getirdi. Fakat, Mo dediği gibi, ti- yatrodan makaat insanların kusurla: Finı tashih ise, Juan'ın iyi o nandığını, dilimize icap eden itina ile nakledildiğini söylemek, kusurla; rımızda israr etmek olur. Don XVETnel asırda tiyatroya yeni bir veçhe veren Moliöre bu eserini sah- neye koymak İçin, tiyatro bakımın- dan bir sebep olmak lâzımdı. Bu. ya 'yeni bir anlayışla bir sahneye konuş veya büyük bir aktörün bir ibda ve: silesiyle izah edilebilir. Biz, bunlara mukabil, İ. Galip Arcan'a kırk y hik sanat hayatı — boyunca eli be Fransız piyesl tereüme etmiş, oyna: miş ve sahneye koymuş. bulunması. ni buna kâfi telâkki ettik. Hiç şüp- hesiz takdir edilecek bu fanliyet, di Rer şartları tamamlamadıkça, Don Juan ayarında bir eserin — temsilini İcap ettirmezdi. Şehir Tiyatrosu “A' ekipi, İ. Galip Arcan müstesna, ilk temsilinde bu icabı haklı gösterecek bir oyun seviyesi arzetmiş değildir. Bu vesile ile şu noktayı da belirtelim Don Jüan temsili için, Şehir Tiyat rosunda iki ekip hazırlanmış bulunu- A ve B ekipleri, A ekipinde: Hüseyin Kemal Gürmen, Donjuan'ı oynuyor. B ekipinde bu rolü Ercü- ment Behzat Lâv yapacaktır. İ. Ga- Jp Arcan'ın oynadığı Sganarelle ro- dünü, B. ekipinde Mürit Kiper yapa cak ve Elvire'de gördüğümüz Gülis. tan Deniz yerine, diğer ekipte Şük- Tiye Atav'ı seyredeceğiz. * bunlara Bütün yağmen Juan'ın “aktünlite, getiren bir cihet var. O da bütün bü. yük eserlerde olduğu gibi, tin değişmeyen / taraflarından bulu nan ve yükarıda İşaret - ettiğimiz Mürallik cephesinin bugünkü irtisa hareketelrine temas edişidir. — fa. Don temsilini haline beşeriye. etraflarındaki OK eski zamanlardan beri mev. üt bir kanaate göre, da etraflarındaki — hâdiseleri, aynen Ansanlar gibi gördükleri sanılmakta idi, Meselâ karşımızda düran bir a: acı biz. nasıl ve ne görlü yorsak, onun Üzerindeki — yapraklar hafızamızda nasıl bu olayı herhangi bir hayvan da aynı şekilde görüyor diye inanıyorduk. Halbuki; ilim . ilerledikçe yapılan mühtelif tecrübeler, bize bu eski ina nişimizin hiç de doğrü — olmadığını ve bazı hayvanların göz adeselerinin yapılışı sebebiyle, etraflarındaki eş- 'ya vesalr şeyleri 'biz Insanlardan çok başka gekilde gördükleri tesbit edil- mişti. Fakat; son günlerde Londra, da, fotoğrafçı “F. W. REBD” isminde bir. meraklının yaptığı garip bir fo- Biraz flu olmasına rağinen, h eşya vesaireyi toğraf Mmakinesi sayesinde, horozla- rın, sanıldığının aksine olarak, etraf- darındaki geyleri — aynen bizin gibi gördükleri İspat edilmiş bulunuyor. F. W. REED, . canlı bir horozua gözbebeğini çıkararak büyük' bir tti- 'a İle, İki saat çamı arasına koymuş, bu süretle tozdan muhafaza edilme- #ini de sağladıktan sonra bir fotoğ- af makinesinin objektifini. çıkara rak bunün yerine — horozün gözünü yerleştirmiştir. Horoz erkek olduğu için olacak, acaba bizim hanımları nasıl görüyordu diye, karşısına g- zel bir genç kız çağırmıştır. Deklân- göre 1, 2, 3, saniyelik bir poz verdik- ten sonra merakla banyo atelyesine koşmuştur Hayı Tabedilen resim, biraz flu olmakla beraber aynı bir fotoğ- Zözü Ho çekilen resim, hassas bir öbjektiften hiç de farklı görülmüyor! Horozların da dünyayı bizim gibi gördükleri ispat edildi Bugüne kadar yapılan muhtelif tecrübelere nazaran, hayvanların büyük bir kısmının, insanlardan çok farklı olarak gördükler Halbuki, aşağıki yazıda okuyacağınız üzere, horoz için bu vârit değildir tesbit edilmişti. Taf öbfektifi gibi netlce vermiştir Buü süretle elde ettiği orifinal maki- nesini tekâmlll — ettirerek, yakmda başka hayvanların gözleriyle de te rübeler yapmağa ve suretle bizim - çin meçhul kalmış bazı hakikatleri Ortaya çıkarmağa çalışacaktır Nakleden; İrfan ÖZTÜURGA Horozun göz bebeki fotokraf makine- içine yerleptirildikten 'sonra 5 Ekim 1950 indan bahseder, ilaç Biz bütün bunların sebebini 1 — Meskenlerin darlığı. 2 — Ana ve babaların çalı 3 — Hepsinder yanında birbirleriyle dalma mi Çocukların huysuzluk ve yarı bepleri araştı kolay ve hattâ mür mayan daha başka sebepler yetiştirlei, öğreti arlacak olursa, vardır. Bu makineler, sabahın erk kapatılır. Radyo neşriyat toplıyarak dinleyen çocuğun mi Gece yatağında santlerc lar. Ertesi gü illden ibarettir. ? — Diğer tarafta de zaten Anahi gerlimiş olan ç gürültü , büyük bir fa uya dalmakla, çeşi birakılmaması aynı neticeyi ven a bozulur, 4 künün, çocuk gıdasır Okullardaki/ çoc dattıklarının, bir kulaklı ellerine alacak büyüklerdir. larımız. radyo Çocuklarımız ve radyo ayrılan çalışma saatleri içinde Erolün sinirliliğinden veya Aytekinin hu sın, şikâyet edilmesin. Birçok veliler de, nağa gitmesiyle çocukların yahancı el dere terki veya yüzüstü bırakılmaları. 'daha feci olamı da ana ve bahaların çocuklarının nakaşa ve hattâ kavga etmeleridir. mazlıkları P ortaya çıkarmak kelay vardır ki, hirar dikkat ve alâka ile bun: Jar kolayca bertaraf edilebilir. Burada llk hatıra gelen v a değil de Şehirlerde oturan allelerin yüzde sekseninin Iyi kötü 'm santinde açılır ve &a İKi süretle tesir eder: 1 — Çocuk saati veya çocuk femsillerini bütü ayyilesi, alabil fayanık kalan çocuk, yuhu Üzerindeki tesirini sadece hekimlik bakımından tah- Tadyonun bütün neşriyatını evdekllerle beraber lemek zorunda kalan çocuk Icin bu meşriyat, » ltüden başka bir şey değildir. Sehrin güri içinde uyumağ'a ir. Çünkü sakiı t gürültülerle sinir maz, bilakis günün bâdiselerini rüya beklenen fayda temin edilemez. mlileri İşin ehemmiyeti daha kolay anlaşılır. iklardan bilhas ndan girip, konmağı d tedir. “Çocuklarımız, her şeyin kenç rilmesi alma hazırı fedir. Bi olmazdı. unutmamalı ki, bu Böyle olunca da; her Ş kendi araştırma ve bul dinlemesin. mi k, akşamları da erken Zahide Özveren Zün geçmez ki suzluğundan söz açılma- çocuklarının gece muntazam 're sorarlar. üç noktada toplıyabiliriz: Yazan : 9 Amll olan bütün bu se- irli olmalarında rol oy- dyodur. Hele bir gürültü Makinesi diye kulla: radyosu atarken dikkat ve alâkasını işlemeğe başlar. âlemine da- de, radyonun iyoruz. Yaptığımız iş, bu neş- gelmeyen bir gür tüilü, Angdağalı hayatı için: sinir sistemi ajana haberleri, kon. r edilir. Hekimlik bakımından bir atmosfer İçinde rahat bir uy: isteminin uykuda bile rahat uhi faaliyetimiz uy- *mi içinde, çok Bi sma her dakika, Üye lünce de sikâyet edilmekte, öğretmenin diğerinden çıktığı söylenmek- lerine başkaları tarafından ve. işünüyorlar!” denilmek. hasır olsaydı. belki fazla tehlikeli 'nün küçükleri, yarının idaresini 1 başkalarından Diyecek. Dinlesinler ama, az ve yatmak ve sakin bir odada rahat Meraklı mevzular Akşamdan kalmanın tesiri yokedilebilir mi ? Fazlaca — içilen bir aksamın ertesi sabahi insanın ba- # ağrır, sinirleri len herkesle kav. ga etmek İsteyip kendini yorgun ve keyifsiz — hisseder. Yale Üniversitesi Tatbikt — Psikoloji LAboratuvarı — bu Araza, bir çare bul- mak için çalış maktadır. Gerçi bu Taboratuvar. alko- dizmi bir. hastalık olarak tetkik et. mektedir. — Fakat bü çalışmaları es. nasında gayet en- teresan - neticelere varmıştır: Bunlardan akşamdan olanları bu tesir den Kati şekilde kurtaracak ne el M kurüşlük ve neAksam de elli Jiralık hi bir İlâcın yapılamıyacağı neticesidir 'Yale Kliniginin bulmuş olduğu di- Ber enteresan bir netice ise Akşamdan kalanların — hissettikleri başağrısı, sinir gerginliği, keyifsizli, yorgunluk hislerinin çoğu içkinin ne- ticesi değildir. Bunlar insanın sarhoş. ken kendi içtimal mevküne uygun ol- mayan hareketlerinden Ku vic dan azabi, korku İle karışık heyecan ve kendini suçlu görme hissinin neti- celeridir. Herkesin bir yesi vardır, bu seviye bile Mevcuttur biri, kalmış içtimal sevi Ki İçmekte Şayet arada sırada fazla içmekle ne içtimat seviyemizin düştüğü, ahlâkt bir suç İşlediğimiz ve ne de kendimizi sıhhi bakımdan harap etti- #imize kendimizi inandırabilsek bu kadar ıstırap çekmezdik. Yale Kliniği hepimizin bildiği koca- karı masallarını da tekzip etmekt. dir. Kliniğe göre 1 — Alkol ülsere sebebiyet vermer. 2 — İçkinin tesiri kaybolunca cin- # küdretimiz. azalmaz. 3 — Beyin hücreleri ve böbrekler harap olmaz. 4 — İçki kalbe dalma fena tesir yapmaz. $ — Âz içen kimseler içkiden son- ra dalma kendilerini fena hissetmez- ler, 6 — Ömür kısalmaz. Yalnız sar- hoşluk esnasında kaza ihtimali artar Sabahleyin çalar saatin sesi — Ue astırabimiz. başlar. Bunu- bastırmak için eninde sonunda aşağıdaki çar lere başvuracağımız. — muhakkaktır. Bu çarelerin tesiri; alkolizm. Üzerin- deki otoritesi dünyaca tanınmış Yale Kiniği Direktörü Dr. Giorgio Lolli tarafından analiz edilmiştir: Kahve: Keyifsiz bir ruh — haletine biraz yardım eder. — Fakat Asabınız çok gerginse faydasızdır. Portakal suyu (veya diğer bir so- Kuk meyva suyu): Muügaddi olarak biraz yardım eder, suyu ise vücudun susuzluğunu giderir. Aspirin: Hafif ağrı ve sızıları yok eder. Meyva t İçindeki hafif asitleri mideyi — canlandırır ve muvakkaten tesirini bir. akşamcı tipi, türlü insana iyileşmiş hissi verir, Benzedrine: Bu ilâç — küvvetli bir münebbihtir ve muvakkaten yorgün- duğu alır. Ancak doktorün tavsiyesi ile alınmalıdır, zira yüksek tansiyonu veya kalb hastalığı olanlar için bil- hassa tehlikelidir. çki: İtfalyeciler ateşin — benzinle nmiyeceğini bilirler. Fakat bazı ak- şamcılar bundan — bihaberdir. — Yal Kliniğine göre şayet sabah tekrar içe ki icip canlanmak isterseniz vaziyeti- 'niz vahim bir alkolizm gösteriyor de- mektir. Hemen bir doktora gidin, fa- kat doktor size İrade kuvveti hakkın. da bir nutuk irad ederse en İyi çare bu tedavinin ehli diğer bir doktora gitmektir. İrade kuvveti bugüne ka- dar hiçbir alkoliği iyi etmemiştir. Gayet enteresandır ki Dr. Lolli bize arelerin tesirinin, 1lık bte edilen tesirden banyo yapmakla, elde az olduğu neticesine vardığını söyle mektedir. Bazı kimseler af oksijen — verme- nin en iyi çare olduğunu iddia etmek- tedirler. Harp içinde yorgun pilotim- ra saf öksijen veril yeniden canlanmışlar ve uçakları ile harika- dar yaratmışlardır. Mühayyilesi niş bazı muharrirler İçkili yerlerde, harlarda, lokantalarda ren dispanserler açılacağını tahayyül etmeye başladılar. Maalesef ilim, ok- sijenin bu Sihirli hassasını teyid ede- memiştir. Fakat buna benzer şeyler, meselâ açık havada dolaşmak veya soğuk duş yapmak herhalde oksiğene yakın bir tesir yapar. Aynı ada daha da ucuza çıkar Son zamanlarda keşfedilen Dram mine, hava ve deniz tutması tedavisi- 'ne benzer bir tesir göstermekted Bir çok yerlerde tavsiye edilen Anti. büse ve daha yeni piyasaya — çıkan Myanesin ancak kronik alkolizmin te. davisinde kullanılmaktadır. Neticeye gelirsek: Ilik bir. banyo Yapmak elde mevcut bütün tedavi v Süllerinden daha/ iyidir Akşamdan kalmanın tesirini tama- men ortadan kaldıracak bir tedavi yoktur. Biricik çare içmemektir. £ oksijen ve.

Bu sayıdan diğer sayfalar: