6 Ekim 1950 Tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 6

6 Ekim 1950 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bayfa & Ekim 1080 Örîaşark Sivil Havacılık Kongresine hmrla;;rl—(;:n HAVA YOLLARI Sivil havacılığın tekâmülü, bir taraftan milletlerarası işbirliğine, diğer taraftan da havayollarının daha süratli uçaklarla işletilmesine bağlıdır HAYAYOLU. tariteli ve taritesiz Mmühtelif hava nakil — vasıtaları- yun yolcü, posta veya yük taşımak üzer bir yerden bir yere — giderken takip 'ettiği ol ile trafiği — tan: zim ve tertip eden idare ve işletme kısımlarının heyeti mümümiyesidir. Hava yolü ile nakliyatın bir mem; leketin iç ekonomisi - ve - milletleri arası münasebetlerinde gitgide artan bir ehemmiyet kazanması “Hava yol darı endüstrisi” nin teknik — sahada olduğu gibi, uçuşta emniyet ve ras yonel işletmecilik başta olmak üzere Mali, iktisadi ve siyasi sahalarda da yeni meselelerle karşılaşılmasına ae bebiyet vermektedir. — Nakliye mü- Modern bir. milletlerarası haline geti hendisliği bakımından uçmak hava, rüzgâr, yük, akaryakıt, — yükseklik ve daha mühtelif unsurların — kargı: hava tesisleri yardımiyle uçmak de- mektir. Bu, 'andece - tek. nik cephesinin bir kısmıdır. Uçakia: Fın, Mühtelif memleketlerin hudut larını aşarak çeşitli dil, ölçü birimle ri, Para ve kanunlarla karşılaşması ancak — milletlerarası — anlaşmaların temin edeceği imkân ve kolaylıklarla faydalı bir mahiyet erzedebilir. Sivil havacılık endüstrisinin ancak 30 yıllık bir mazisi vardır. 1920 se beş altı şirket karşılıklı a) Jaşmalar İmzahyarak bir avuç uçak. içakta, gece koltuklar İki katlı yatak ilmektedir. |H|K3YEX Trendeki Süleyman İsbecer bavulunu bir kenara yerleştirdikten sonra, ka- napenin Üstüne düşer gibi oturdu, cebinden çıkardığı mendiliyle ter- lerini kurulamaya başladı. Gömle- #i sırsıklam olup vücuduna yapış- Miş, güneşten kızaran yüzünde iri iri ter damlaları birikmişti. " Bir garsonun getirdiği soğuk gazozu indire sindire içti, elinin tersiyle dudaklarını kuruladı ve derin bir oh çekti. Kompartımanda kendisinden baş- ka bir kişi daha vardı. Gözlükleri. nin altından bakışlarını devire de- vire gazete okuyordu. — Gözgöze geldikleri zaman Süleyman İşbe- cer gülümsedi. — Beyefendi. dedi, şu cami aç- sak mi acaba? Adam: — Aman efendim diye - cevap verdi, böyle şey sorulur mu hiç? Camı açtılar, garın tozu dümanı kompartımana doldu. Rüzgür da tesirini göstermiş, serin serin es- meye başlamıştı. Süleyman İşbecer” tabakasını karşısındaki adama uzattı, bir si- Bara da kendisi yaktı: — Çok sıcak beyefendi, diye #öylendi. Daha şimdiden böyle ha- Va yaparsa temmuzda, agustosta 'ne yapacağız bilmem. Adam başiyle tasdik etti. Süleyman İşbecer: — Siz de Ankaraya mı? diye sordu. Adam — Evet, dedi, — Bu havalarda tren seyahati çok zor, insan âdeta bunalıyor. A- ma ne çare, mecburiyet. 'Ta Ada- dan geliyorum. beyefendi. — ikindi sıcaklarına kaldım, baksanıza ha- lime, “Adam: — Hakikaten zor şey, Fini söyledi. — Çok zör ya. Ama dedim va, mechuriyet diye. Efendim ben ti: cüretle meşgül olurum da. orta. fımla görüşmek için sık sık Anka. Taya gitmem icap ediyor. Süleyman İşbecer bir 'Siz de İş için gidiyorsunuz Ealiba, diye devam etti. 'Adam gülümsiyerek: — işim zaten Ankaradadır. de- di. birkaç günlüğüne İstanbula gelmiştim de, bugtn dönüyorum. — Ne iş yaparsınız beyefendi? — Ben de ticaretle meşgul olu- 'orum efendim. © Ya, desenize meslekdasız. Tren kalkmak üzereydi. İstas- yonda telâşlı gidip gelmeler, uğul- Tulu gürültüler vardı Süleyman İşbecer: — İstanbulu o kadar çok seve- rim ki beyefendi. dedi. Adada kü- çük bir evimiz vardır. Rahat, e& İenceli. Orayı bırakıp da iş peşinde Koşmak güç şey doğrusu: Siz An: karanın neresinde oturuyorsunuz? Adam — Benim de Yenişehirde bir a- partman dairem var, dedi. Kirasın. dan gikâyetçiyim. Ama 'ne ça bu zamanda ucuz yer bulmak ko- lay mi? Haklısınız beyefendi, biz de o dertten hayli zaman yaka kurta- ramadık. Çok şükür şimdi bir e- Vimiz var, şehirde de küçük - bir apartman. — On, oh maşallah. 'niz da var mi efendim? İKi tane kız çocuğum Var. — Ben evli dekitim. — Ya öyle mi, desenize 'İnsan böyle yolculuklarda çabuk Ankaraya gidiyorum, diye fik- müddet Çocukları- iki adam dost olüverir. Süleyman — İşbecer zaten arkadaş canlısı, konuşkan bir adam. Trenin hareketine var- madan karşısındaki yabancı — ile canciğer oluvermişti bile. Tren so- Tuk soluğa yeşilliklerin - arasında koşmaya başladığı bir sırada, is- 'tasyona doğru son defa baktı: — Biraz önce meslekdaşız dedik de aklıma geldi, diye söylendi ve kahkahalarla gülmeye başladı. Adam şaşkın şaşkın — bakıyor, bir şey anlamadığı halde tebesalim ediyordu, Süleyman İşbecer gülmesini bi- tirdikten sonra: — Meslektensiniz diye söylüyo- rum, dedi. Böyle şeyler benim ho- şuma gider de. Efendim, geçenler. de bir iş yaptık, ömür”mü ömür. Bir tüccara küllyetli ziyan ettir- dik, Zaten ticaret dediğin de bu- dur, değil mi beyefendi? Söyleyin öyle değil mi? Siz de tüccarsınız, bu işlerden Anlarsınız. Süleyman İşbecer'in dili çözül- dü. Arada kesik, şen kahkahalar atarak, ikide bir adamın dizine vu- Tarak durmadan konuşuyordu. Ye. ni ahbabına bir sigara daha ver. dikten sonra: — Bu ziyan işi de nasıl oldu bi- liyor musunüz? diye devam etti. Bahsettiğim tüccar kimmiş, kimin nesiymiş bilmiyorum. İsmi de ha- tırımda kaldığına göre Faysal De- mirel galiba. Bilmem tanır mısı Adam: Yazan : Tanımıyorum, dedi. ama İs- mini bir kaç defa duymuştum. — Her neyae, Ben de tanımam. Aptal, zavallı adamın — birisiymiş diye duydum. Girdiği işlerde hep zZiyan edermiş. Bir kere de bizden ziyan etsin dedim. Ortağım Neca- ti Keskin kendisini gayet iyi tanır, iyi arkadaşmışlar. “Sen hiç menak etme, elimizdeki bütün çürük ma- h bu Faysal Demirele devrederim, diye işi Üstüne aldı. Ben ücaret yaparım ama beyefendi. JAf ara- Mızda kalsın, bu işten pek anla- mam. Onun için bütün işi “bildi. ğin gibi yap,, diye ortağıma bira: tım, Bir kaç bin fira kâr ettik. Şimdi parayı almaya — Ankaraya Eidiyorum. Süleyman İşbecer ayak ayak Us- tüne attı: Nasıl, hoş bir şey değli mi? diye sordu. Sonra birden aklına gelmiş gibi: — Biliyor musunüz, dedi. Tanış- mamız iyi oldu. Siğinle de pekâik İş yapabiliriz, madem ki meslek- teniz öyle değil mi, ne dersiniz? Yoo, çekinmeyin dostum, — sizinle erkekçe İş yaparız, tabil siz arzu ederseniz. Bugün olmazsa — yarın bir işiniz düşüverir, yahut siz ba- 'na Jâzım olursunuz, öyle değil mi? Meslekdaşlık bu, hele bir kartına verin siz bana. “Adam cehinden bir kart çıkarıp uzattı. Süleyman İşbecer terlerini kuru- Jlayarak karta şöyle bir göz attı. Kartın Üstünde “Faysal Demirel Mücssesesi - Bilâmum yedek oto- mobil aksamı,, yazılıydı. Zavallı İşbecer o kadar afalla- maştı ki, aahte bir şekilde tuhar tuhaf güldü, şaşkınlığından Ankaraya mı? diye kekeleti. Siz de mi Ankaraya? Adam — gürültülü bir kahkaha — Evet, dedi, Ankaraya Necati Keskinle buluşmaya gidiyorum. 1- yi dostumdur; Süleyman İşbecer isimli Ler ortağı varmış, bilmem tanır misiniz? Aptalın, Zavallının birisiymiz. Onun hakiki - kıymeti yirmi beş bin lira olan mallarını an bin liraya bana devretti de, KA- Fını paylaşacağız. Yazan : İsmail İŞMEN Yüksek Mühendis İ bir kaç vüz kilemetrelik hava yolu üzerinde sefer yapmaktaydı. Böylece © zaman, TATA İnlernasyonal Air Transport Association) Milletlerara S Hava Nakliyat Şirketleri. Birliği teesstla etmişti. Bugün 70 kadar ha * Bunlar 43 TATA nin Üyesidir milletin. bayrı lik bir hava şebekesi Üzerinde işlet yadaki havayolları terafından taş ilyona, Uuçulan kilometre sayısı Je, 1 milyondan 2 Uçakla taşınan yük ve posta o za- man yılda 50 tondu, tar 500.000 ton kadardır arfında hava nakliyatının hizi Üç misli kadar art miş, emniyet emsali 25 misline çık. miş, ve seyahat Ücreti yüzde 85 ucuz: Jamıştir. Dünyada mevcut havayal: ları mülkiyet bakımından — muhtelif tüpler arzeder. a) Türkiyede olduğu gibi havayol- darı devletin malıdır. olduğu gibi. halkın €) Amerikada olduğu gibi. hususl teşekküllerin malıdır. 4) Brezliyada olduğu — gibi resmi hususl mühtelit teşekküllerin ma- hdır, Mülkiyeti ne olursa olsun havayol. Jarı Ve sivil havacılık, milletler ara- a1 iş hacminin büyümesine nin daha çabuk dönmesine yardım etmektedir. Havayolları endüstrisi yalnız dünya çapında bir çalışma sa- hası değil aynı zamanda milletlerara. S1 anlaşma ve anlayışın bir eseri ol- malıdır. Bu bakimdan aivil havacı- hik işlerini müşterek bir esasa bağ- lamak ve sivil havacılığin tekâmüilü- ü bir işbirliğiyle tatbik ve temin et mek Üzere 1944 yılının aralık ayında Amerikada Chicago şehrinde topla- 'nan 52 milletin mümessilleri harpson- rası dünyasında ortaya çıkan yeni şartları incelemek üzere bir. konfe- rans aktettiler ve neticede PICA O (Provislonal İnternatlonal Civil Avi- ation - Organization) — Milletlerarası Sivil Havacılık Muvakkat Teşkilâtı meydana geldi, nihayet 4 nisan 1947 de ICAO (İnternational Civil Avt atlon Organization) — Milletlerarası vil Havacılık Teşkilâtı resmen ku: rulmuş oldu. ICA O Birleşmiş Milletler Teşkilâ tının bir unsurudur. her devletin si- Vil havacılık bakanlığı veya bunün- Ja alâkalı idaresinin mümesilleri ta: Tafından teşkil edilmiştir. TCAO havacılık — sahasında — milletlerarası kalde ve standartları etüd / etmek, tayin, tespit ve tatbik etmekle vazi. felidir. TAT A, milletlerarası sahada ça- hışan hava şirketlerinin hava nakli. yatında karşılaştıkları teknik müş: Kül ve noksanlarının halli gümrük, Polis ves.. formalitelerinin düzenlen- Mesini temin etmektedir. ICAO, Birleşmiş. Milletlerin bir Unsuru olmak bakımından devletler arasında anlaşma — ve üsüllerin tan- zim edilmesiyle de meşgul olmakta, halbuki. TATA Sadece milletler. arası havayollarının ticari bakımın: dan, işletme noktai nazarından ve Meselâ, fiyat tanzimi, bilet — satışı gibi meseleler hususunda — fanliyet Böstermektedir. 17 ekim 1950 de İstanbulda Yıldız. da Şale Köşkünde toplantılara baş- hyacak olan TCAO nun Ortaşark Kongresinden önce 9 ekim 1950 de gene şehrimizde TATA bir toplar: U yaparak ICA O dan talep edece #i hususları tespit edecektir. hafta — kadar n toplantılar müddetince iştirak eden devletlerin ve. aivil hava: ICAO ise üç Cilıkla alâkalı / teşekküllerin — Orta. ark mintakası dahilinde hava sey rüseferi, hakkındaki istek ve görüş lerini inceliyecek Ve gereğinin ya pilması için bazı kararlara varacak- Bahis mevzuu bü İki teşekkülden başka sivil havacılık / ve havayolları e alâkalı — teşekküller — arasında ITU (İnternational Telecommuni- cation Unlon) Milletlerarası Muha- bere Vasıtaları Birliği, UP'U (Uni- 'ersal Postal Un'lon) Evrensel Pos. ta Birliği; TMO (İnternational Me- teorologlcal Organization) / Mülletler: arası Meteoroloji Teşkilâtı, FAT Acronautigüe İnterna- 1 sayabiliriz. Milletlerarası hava nakliyatına da. ha geniş uluklar açmak için halledil. mesi gereken meselelerin en mühim- lerinden biri de mühtelif memleket- lerdeki paraların farklı ve pek ço İunda dövizin noksan — olmamı key- fiyetldir. - Biğtün bunların dünyanın hemen hemen her yerinde fakat farklı derecelerle havayolları- nin hizini kesen, aksatan âmillerden başlıca pasaport, vize, sağlık, polis formalitelerinin kırtasiyecilik yüzün. n Iüzumündan fazla uzün tutülm Sıdır. Uçusta olduğu gibi uçuş önce- Si Ve uçüş sonrası havacılık — işleri mümkün mertebe süratlendirilmelidir. Yolcu kâğıtları kontrolunun. rasyo- nelleştirimesi, hava meydanlarındaki mühtelif muayene üsüllerinin kolay- laştırılması için TCAO nun hazır: ladığı etld ve — raporlar mühtelir devletlerin mütalâa, ve tetkikine ar- zedilmiştir. Prensip itibariyle kabul edilmiş bu etüd ve raporlardaki ka rarların yakın bir istikbalde tatbiki- ni görmek mümkün olacaktır. Milletlerarası havayolu servislerin. de rahatlık ve konfor artık kaçınıl- maz bir ihtiyaçtır. Uçağın içinin gü- Tültüsüz ve aydınlık olması, havanın muntazaman değiştirilmesi, — sinema, radyo televizyon bulunması iyi ye mek, iyi içki temin edilmesi ve yol. cuya yardım eden gülümsiyen zenç bir. “hostes” kizin servisi istenilen ve aranlan bir zaruret haline — ge mektedir. Milletleraramı hava nakli. yatının tekâmülü yalmız uçakların daha büyük, daha #üratli - olacak gekilde insa edilmeleriyle değil, fa- kat aynı zamanda havayollarına da> ha büyük bir işletme serbestisi veril. mesiyle de temin edilcektir. İşletmenin emniyetli, rasyonel ve ekonomik olması uçak seferlerinin Sayı Ve kalitesini - yükseltecek ve böylece mvil hava nakliyatına, karşı alâkanın artmasiyle dünya — müllet lerinin daha yakından ve daha kısa bir zaman zarfında anlaşmalarına yardım edilmiş olacaktır () Türkiyenin yegâne hava yolu Aresi Devlet Havayolları TATA 'nın Bunları biliyor muydunuz ? Topliyan: Şinr UYAN * New-York Bronx Zoo Ha anat Bahçesi, Birleşik Devletle de Mevcut 125 hayvanat bahçesi: Meli, kulş ve yırtıcılar olmak d, *t mevcuttür. Bütün bu hayvan. ları kendi memleketlerinde «gör- mek için takriben 10 yıl müddet. le 100 den fazla memleket gezip asgarl 600000 Türk lirası sarfet mek Jazımdı. * Dünyada şimdiye kadar to lanmış olan en büyük pul kolek. siyonu, 1917 yılında İsviçrenin Lozan şehrinde ölen Philippe von Ferrari adında bir zatındı. 1865 yılında pul - toplamağa başlamıs olan bu zat, zengin olmak dola- yisiyle en nadir Ka #a kaymetli 400.000 pulunu t Mağa muvaffak olmuştur. Ferra- fi koleksiyonu Pariste 1922 ilâ 1825 yılları arasında yapılan 14 mühtelif ” müzayede ile ceman 5427.700 Türk irasına satılmış- tır. Bu pullardan 15 adedi o kar dar nadir örneklerdendi ki ceman 423.000 llraya satılmı tar. * Nebati. — maddeler arasında uygun gıda, hava Ve sıcaklık (41 derece) - verildiğinde, en süratlı büyüyen madde mayadır. Bu h al şartlar altında 1 Kg. maya 24 Santte 9011 Kg. olür. * Çücen Elisabeth Transatlan- tiğinde mevcut 14 güverteye yol: cuları çıkarmak İçin 35 adet a: gansör — işlemektedir.- Dünyada bundan fazla asansörü olan ancak 25 bina vardır. * Geçen asırda İngilterede er- keklerin, saçlarına ayı yağı sür- meleri © kadar moda olmuştu. Kt memleketin her — tarafında ucuz taklitlerinin — imalâtına başlandı. Bazı' Londua berberleri, müşteri- derine, hakiki ayı Yağı kullandık- larını göstermek için, vitrinlerin: de canlı bir ayıyı haftalarca teş. hir ederler ve ancak ondan sonra hayvanı öldürürlerdi. Hem bu &- deti yerine getirmek, hem de faz- la para masrafının önüne geçmek İçin bazı berberler ayılarını mu:- ayyen bir zaman teşhir ettikten gonra kürkünü başka bir renge boyayıp yeni bir ayı imiş gibi vit rine koyarlardı. * Bir cüce kadın, cüce veya normâl bir erkekle evlenirse, ço- cuk yapmaktan — daima çekinir. Bazı nadir haller müstesna bu çocuklar daima normal büyüklük- te olur. Bu ise doğumda, cüceler için çok tehlikeli olan sezaryen ameliyatını icap ettirir. Maama- fih tarihte bazı istisnal vakalar mevcutlur. Bunlardan en meşhu- ru 1763 yılında Londrada ölmüş olan Judith Skinner'dir. Boyu 66 €m. ve ağırlığı 125 Kg olan bu Güce kadın, boyu 63.5 em. olan kocamı Robert'le 23 yıl evli kal miş ve bu esnada normal büyük- lükte 14 çocuk doğurmuştur Hindistanda kolera Geçen ocak ayı ölüyordu, Resimler — Solda: Ötür Kali Mâbedi. ö yapıyorlar; Ortada: Ölünü Te bekliyor. Sağda üstte: Ceset odun yığınları üzerine Yanmış ceset maydanın orta- Konuyor. Sağda altta: sazda öylece bırakılıyon. üN İlk günlerinde Hindistanın Kal Küta Şehrinde bir kolera #algını başlamış ve nisan kavurarak Kalkütanın mühtelif meydanlarında hazırla her sabah ölülerin cenet- deri atılyor ve bunlar akşama kadar Nihayet nisan sonlarına doğru hastalıkın Fakat zaman zaman Hindistanın muhi akrabaları Kalkütada ünde cesedi yakmak üzere Terbiyede filmden faydalanmalıyız Yazan : Muhiddin Korkut AYAL içinde gerçeği yaşatan — veya gerçeği beyaz perdede sihirli hale koyan sinema ve film tekniği; bugünkü Yaşama ve ilerile me dünyasının terbiye olayları üzerinde büyük tesir yapması bakımın- dan dalma görönünde buludurulacak değerde bir etid mevzuu olmağa Tayıktır. Terbiye edlellik vanfını taşıyaı herhangi bir cemiyetin ve mil tin; çocuklarının ferbiyesi üzerinde Iyi veya kötü tesirler yapan bütün dış Hüdiseleri ele alması kadar tabli ve zaruri bir şey olamaz. En yüksek mürebbilik Kuşta heraber getirdiğine anla organlzı birl ve belki de birinelsi, mu kak ki sinema filmleridir. Buzün mütemadiyen değişen ve ağırlaşan yaşama, yetişme ve ile- rileme şartları karşısında terbiyenin geçirdiği akır bukranların acı ne. ficelerini, onun genç ve körpe nesil üzerinde yaptığı geriletlci tenirleri müşahede ettikçe sizlar daha İleri giderek şikâyet sesleri mizi yükseli Birde Bunu neresinden başlıyare mürebbilerimizin ve bühran, — bir kör düğümdür. n geldiğini bulmağa savaşan ket noktalarından. birini de çözmek Tazı aydınlarımızın — » filmleri ele almak teşkii etse ikabetli davranılmış, terbiye işinde başarı sağlamanın birinci düğümü çözül ur sanırım. Yurdumuzda hazırlanan veya dışarıdan getirtilerek adapte edilen filmlerin hemen hepsi yetişkin mesle açık saçık sahneleri, bunların pek çoğu, arı, aşk ma: ceralarını, lüks ve Konforu seyrettirmektedir. Bütün bu sahneler; ruh ve mefiş mücadelesinde ikinoy plânda yer alması gereken maddeyi ön plâna alarak tasvir e ve değerlendirmektedir. fİinsa Yledanın teşekkülüne hizmeti büyük olam Meslist insan ti nn sanatını başarılı kılmak içi enmeğe savaytiğıı 'en mühimmi addeci Tilmleri yasak etme - işini önemle ele almanın zar yektedir. Birde de fi Nu işitiyoruz. Fakat bu kor Ölçü ilen dsyonun, filmleri kontreldeki ölçüsünün hir kayıtsızlık veya bozuklük bulund geri filmlerin düşük kaliteleri değiştirlek müspet tesirler yapabilen en- la ruhları karartıcı, umumi ahlâk ve terbiye üze. " filmlerin — bulunduğunu kaydetmek- bile olduğunu bilmiyoruz. sinemalarda göste- filmlerinin ruhlar Üzerindeki lekâr götürmez tesirlerinden te 'na faydalanmak, içinde yuvarlandığımız terbiye buhranla- rına kesin çareler bulmağa yardımı olması bakınandan çok İsabetli ve yerinde olur. Bu sebeple; maddeyi ruha Üstün tutan, madde hakin eden filmleri bir tarafa atarak, insan rul eden filmlere yer vermelidir. vetini tlân 'ebedi galibiyetini telkin ada sadece maddi İstek ve İştihalar, ihtiraslar yoktur. Esasen öi arzu ve isteklerle dolup taşan ve insan fiziyolojik organizmini bir de açık saçık filmlerle tahrik etmenin za- rarları yerine ahi 'eden, ilim lik aşkı, vatan memlel iştirlei, öğretlci, tekü- T Hayat mücadli 'sinde maddeye Üstün gele insan. kalbini ferahlatıcı zaferi kadar hamleci, tekâmülcü bir vetire tasavvur oluna. maz. Bu neticeyi sağlama yolunda sinema fil terbiyevi gayret müki fatını, olgun stünlük temin edecektir. Tik, orta ve sanat okull ve eğitim işlerinde sinema filmlerinden ve projeksiyonlardan faydalanmayı organize etmek için Eğitim Bakanlığınca veya mahalli maarif idarelerince çareler düşünül- yesK öğretlel, terbiye edici film serileri meydana — getirilmesi. 20 nci Yüz yılın terbiye cereyanlarına ayak uydurabilmemiz için zarurettir. VA Tovgulesku Kalb üzerinde yapılan araştırmalar Amerikan doktorlarının. bildin lerine göre, umumiyet itibariyle fe €t kalb krizlerine - sebebiyet verdiği inanılan fazla heyecan ve şok gibi böyle bir vurmuştur. kararın verildiğini açığa Yine Dr. Carter'in belirttiğine gö- re, Vücuda ve heyecann dayanan faa- Adeta bir tesadüf eseri ola- rak kabuj edilecek kadar nâdiren kalb hastalıklarına yol açmaktadır. Damar tıkanıklığı - neticesinde baş- kalb hastalığı “uzun bir yıpranmadan sonra hüsüle gelmek- tedir. dürümların, insanların ölümlerini se- | Te Y rileştirmek hususunda gayet az ve- 'ya hiç denecek kadar - ilgisi vardır. Dr. Hili Carter bu hastalıklarından ölen Washington'lu keşfin — kalb n yüzlerce kişiye ait raporların esaslı bir şekilde incelenmesi — neticesinde de f mıntaka, hazırlık

Bu sayıdan diğer sayfalar: